Arama

Para Nedir? - Tek Mesaj #1

VerSchL@GeN - avatarı
VerSchL@GeN
Ziyaretçi
23 Kasım 2007       Mesaj #1
VerSchL@GeN - avatarı
Ziyaretçi

PARA

Ad:  para.jpg
Gösterim: 307
Boyut:  16.6 KB

a. (fars. pare, parça'dan).
1. Devletçe bastırılan, üzerinde itibari değeri yazılı kâğıt ya da metal ödeme aracı: Bozuk para. Kâğıt para.
2. Herhangi bir ülkede kullanılan para birimi: Mark, alman parasıdır.
3. Hangi biçimde olursa olsun tüm nakit paralar, menkul değerler, mal mülk: Çok parası var, çok zengin. Para iyi bir uşak, kötü bir efendidir.
4. Esk. Kuruşun kırkta biri.
  • Para babaları, ellerindeki büyük parasal kaynakları kullanarak siyasi alanda etkili olan iktisadi çevreler.
  • Para babası, çok zengin kimse
  • Oyunda, kumarda para basmak, belli miktarda bir paraya oynamak.
  • Para bozmak, kâğıt ya da madeni bir parayı aynı değerde daha küçük kâğıt ya da madeni paralarla değiştirmek.
  • Para canlısı, parayı çok seven, ona aşırı ölçüde düşkün kimse için kullanılır.
  • Para cicoz, para nanay, hiç para yok (arg.).
  • Para çekmek, bankaya yatırılmış paradan bir bölümünü geri almak; bir kimseden çeşitli gerekçelerle para sızdırmak: Bugün bankadan bir milyon lira çektim. İkide bir babasına gidiyor, şunlar şunlar yapılacak, diye ondan para çekiyordu.
  • Para çıkarmak, para basarak piyasaya sürmek; bir kimse sözkonusuysa, başka yerde bulunan bir kimseye banka ya da posta kanalıyla para göndermek.
  • Para dökmek, bir iş ya da şey için çok fazla para harcamak: Bu üç gözlü evi yaptırabilmek için çok sıkıntı çekmiş, çok para dökmüştü; bir işi yaptırabilmek için ilgililere rüşvet vermek.
  • Para etmek, belli bir değeri olmak: Para edecek bir şeyi olsa hemen satacak, bu durumdan kurtulacaktı.
  • Para etmemek, değerine göre saklamamak: Tütünler bu yıl hiç para etmedi; bir iş ya da durum için, etkili olamamak: Adam direniyor, yalvarıp yakarmalar da para etmiyor.
  • Para getirmek, kazanç sağlamak: Bu para getirecek bir iş değil.
  • Para için her şeyi yapmak, para kazanmak için her yolu denemek.
  • Para ile değil, bir şeyin bedava sayılacak kadar ucuz olduğunu belirtmek için söylenir.
  • Para ile değil, sıra ile, her işin para ile yapılmadığını, sıra beklemenin gerekliliğini belirtmek için söylenir.
  • Para kesmek, sözkonusu bir devlet ise para basmak; bir kimse ise çok para kazanmak: Daha fazla göndere- mem, ben burada para kesmiyorum ya.
  • Para kırmak, çok para kazanmak.
  • Para pul, bir kimsenin elinde bulunan para ya da para edebilecek şeylerin tümü: Parasını pulunu olduğu gibi bu işe yatırdı.
  • Para saymak, bir şey için para ödemek: Bedava değil ya, para saydık aldık.
  • (Bir kimseden) para sızdırmak, kapmak, bir kimseden vermek istemediği halde tüm yollara başvurarak para almak.
  • Para tutmak, parasını gelişigüzel harcamayarak biriktirmek; sözkonusu satın alınan bir şey ise, karşılığı para olarak hesaplanmak.
  • Para üstü, paranın üstü, edimsel ödeme miktarıyla ödenecek miktar arasındaki fark; üstü: Paranın üstünü vermek. Ne zaman alışverişe gönderilse, paranın üstünü geri vermez.
  • Para vurmak, yasadışı yollarla para edinmek ya da çok para kazanmak.
  • Para yapmak, para kazanıp biriktirmek: Yurtdışına gidince iyi para yaptı.
  • Bir işe para yatırmak, o iş için gerekli yatırımları yapmak.
  • Bir yere para yatırmak, gerektiğinde almak üzere banka vb bir yere para vermek.
  • Para yedirmek, bir işi yaptırabilmek için bir kimseye rüşvet vermek; bir kimse için gereksiz yere para harcamak; Arkadaşına az mı para yedirdin? Para yedirmezsen işini yaptıramazsın.
  • Para yemek, yerli yersiz para harcamak, zimmetine para geçirmek ya da rüşvet almak; sürekli para harcamak durumunda bırakmak: Böyle para yersen, bir süre sonra beş kuruşsuz kalırsın. Para yiyerek köşeyi dönmek. Enflasyon nedeniyle inşaat umduğumuzun çok üzerinde para yiyor.
  • Paradan çıkmak, para harcamak zorunda kalmak.
  • Paran kadar konuş, "söz hakkın sahip olduğun para ölçüsündedir" anlayışını ifade eden söz.
  • Paranın gümüş olduğunu anlamak, savurganlıktan kaçınmak gerektiğini kavramak.
  • Paranın yüzü sıcak, paranın çekiciliğini, onu geri çevirmenin olanaksızlığını belirtmek için söylenir
  • Parasını çıkarmak, sözkonusu parayla alınan ya da parayla gerçekleştirilen bir şeyse, ödenen parayı karşılayacak kadar yarar sağlamak ya da yatırılan parayı kazanç olarak vermek.
  • Parasını sokağa atmak, değersiz bir mala ya da işe yatırmak.
  • (Bir kimsenin) parasını yemek, yaşamını kendi emeğiyle değil, başkasının parasıyla sürdürmek; asalak olarak yaşamak.
  • Parasıyla rezil olmak, harcadığı paranın karşılığını alamamak ya da rahat etmesi için para harcamasına karşın sıkıntı çekmek.
  • Bir şeyi paraya çevirmek, bir malı satarak değeri kadar para almak: Hisse senetlerini paraya çevirmek.
  • Paraya kıymak, yapılması ya da alınması istenen bir şey için gerekiyorsa bol para harcamaktan taşınmamak: Paraya kıyıp her şeyin en iyisini almak.
  • Paraya para dememek, çok para kazanır durumda olmak; herhangi bir miktarda parayı az bulmak; hiç düşünmeden bol para harcamak.
  • Parayı denize, sokağa atmak, parayı bcşuna harcamak, israf etmek.
  • Parayı mezara mı götüreceksin, parası olup da gerektiğinde harcamayanlara söylenen bir tür uyan, eleştiri sözü.
  • Parayı veren düdüğü çalar, parasız hiçbir şey elde edilemez.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 17 Şubat 2018 02:27