Arama

Göktaşı (Meteor) - Tek Mesaj #1

KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
23 Kasım 2007       Mesaj #1
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi

GÖKTAŞI

Ad:  Göktaşı (Meteor)1.jpg
Gösterim: 6149
Boyut:  55.6 KB

1. Gökbil. Yer’e ya da herhangi bir gökcismine düşen katı cisim parçası. (Eşanl. METEORİT.)
2. Gezegenlerarası uzayda dolanan, genellikle küçük boyutlu katı cisim.
3.
  • Göktaşı krateri, bir gökcisminin, özellikle Ay'ın yüzeyinde göktaşının çarpması sonucu oluşmuş çöküntü, çukur.
  • Kumsuz göktaşı, kimi Yer kayaçlarına yakın kimyasal bileşim ve bazen taneli bir doku taşıyan, demirle nikel bakımından çok fakir göktaşı. (Eşanl. AKONDRİT.)
—Jeofiz.
  • Gökfaş izi, yaklaşık 80 ile 110 km yükseltilerde Yer atmosferinin yoğun katmanları ile bir göktaşının etkileşimi sonucu doğan ve radarla algılanabilen yöresel iyonlaşma.
  • Göktaşı radarı, yaklaşık 100 km yükseltide göktaşı izlerinin gözlemi ve göktaşlarının ya da rüzgârların incelenmesinde kullanılan radar.
—ANSİKL. Gökyüzünden taşların düşebileceği gerçeği ancak 1803'te, 26 nisanda Aigle (Orne) üzerinde göktaşlarının heyecan uyandıran düşüşü sonucu kabul edildi. Bu olay sırasında üç bin taş parçası Yer’e ulaştı ve birkaçının ağırlığı 10 kg dolayındaydı. O günden sonra yeryüzünün çeşitli noktalarında çok daha büyük göktaşları bulundu; Namibya'da, Hoba’da 1920'de bulunan göktaşı 601 ağırlığındaydı.

Göktaşları üç büyük sınıfa ayrılır; sideritler nikel ve demirden oluşur, az miktarda öbür mineralleri taşır; taşsı göktaşları'nın temel bileşeni silikatlardır; siderolitler (ya da litosideritler) yaklaşık aynı miktarlarda demir-nikel ve silikat içerir. Taşsı göktaşları, kumtaşı ve kumsuz göktaşı olmak üzere ikiye ayrılır: kumtaşı, yeryüzündeki kayaçlarda rastlanmayan küçük küreler biçiminde silikat katışkıları taşır, öteki türde ise bunlar yer almaz. Nihayet kumtaşlarına bağlanan ve karbon içeren nadir bir göktaşı sınıfı vardır: karbonlu göktaşları. Bunlardan yalnızca yirmi-otuz kadar örnek bulunmuştur. Göktaşları atmosferden geçerken kısmi bir erimeye uğrar; dolayısıyla yüzeyleri çoğu kez, piezoglipt adı verilen yüksük biçiminde çıkıntılarla kaplı özel bir yapı gösterir. Amerikalı Mason’a göre, yılda yaklaşık 500 büyük göktaşı yeryüzüne düşmektedir; ne var ki bunlardan ancak 150 tanesi karalara rastlamakta ve bu miktarın da 20'de 1'ı ele geçmektedir. Göktaşlarının içinde grafit, demir, nikel, bakır, altın gibi elementlerle şu bileşikler bulunur: sülfürler, fosfürler, nitrürler, karbürler, klorürler; manyetit ve kromit gibi oksitler; karbonatlar, fosfatlar; olivin, piroksen ve feldspatlar gibi karmaşık silikatlar.

En bol bulunan sideritlerde, demir-nikel alaşımı oktaedrik (sekizyüzlü) sistemde kristalleşmiştir. Böyle bir göktaşının kesiti cilalanıp seyreltik bir asitle temizlenirse, özgün bir ağ, bir başka deyişle Widmannstâtten şeklini gösterir. En ilgi çekici göktaşları arasında, en ilkel örnekleri oluşturan karbonlu göktaşları ve özellikle karbonlu kumtaşları yer alır. Ailende göktaşı (1969’da, Meksika’nın Ailende kasabasının yakınına düştü ve toplam kütlesi 2 tonu geçen birkaç yüz parçası toplandı) bu türe girer. Örneklere uygulanan çözümlemeler sonucu bu göktaşlarında birçok aminoasit bulunduğu ortaya kondu; ne var ki bu asitlerin, biyolojik kökenli bileşenlerindeki optik bakışımsızlığı taşımadıkları ve birçoğunun canlı organizmalarda bulunmadıkları anlaşıldı; bu olgu yerdışı kökenlerinin göstergesini oluşturur. Üstelik bu göktaşlarında, Yer’de gözlenenlere oranla izotopik bileşim farkları sunan kimyasal elementler yer alır. Bu izotopik anormallikler, Güneş sisteminin oluşumu konusundaki görüşlerin yemden gözden geçirilmesine yol açtı.

Yeterince büyük göktaşları Yer’e sesüstü hızlarla düşer ve kimi kez çok büyük boyutta kraterler açar. Ama bu kraterlerin biçimi tortul kütleler ve aşınma etkisiyle hemen değişir. Son araştırmalar sonucu göktaşı kökenli 13 krater saptandı; bu kraterlerde göktaşı parçalarının bulunması kökenleri konusunda kesin bir kanıt oluşturur. Bunlar en genç olanlardır ve oluşumları pleyistosen (tarihöncesi) çağın ötesine geçmez; daha eski 78 krater büyük bir olasılıkla aynı kökeni taşır: çünkü tartışma götürmez biçimde metamorfik çarpma etkileri gösterirler, ama bu oluşumlarda göktaşlarına rastlanmamıştır. İlk türe giren kraterlerin çapları 10 m ile 1200 m arasında değişir ve en büyüğü Arizona’daki Meteor Crater’dir. ikinci türün çapları ise 140 km’ye ulaşır (Güney Afrika’daki Vredefort krateri).

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 21 Kasım 2016 01:07