Arama

Hammurabi - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Hammurabi

Ad:  2hammurabi.JPG
Gösterim: 716
Boyut:  38.4 KB

(d. Babil - ö. İÖ 1750),
Babil’in ilk hanedanı Amorilerin (Amurru) altıncı ve en ünlü hükümdarı.

Eskiden insanlık tarihinin ilk yasa derlemesi olduğuna inamlan Hammurabi Yasalan’yla anımsanır.
Babası ve büyükbabası dışında kendi hanedanından bütün hükümdarlar gibi Hammurabi’nin adı da Amori kabilelerinden Amnanum’a özgüdür. Ailesine ilişkin bilgiler en yakın akrabalarının adlarıyla sınırlıdır: Babası Sin-muballit, kız kardeşi İltani, ilk oğlu ve ardılı işe Samsuiluna’dır.

Hammurabi’nin tÖ 1792’de oldukça genç yaşta Sin-muballit’in yerine geçmesinden önce, dönemin Mezopotamya saraylarındaki gelenekler uyarınca bazı yönetim görevleri büyük olasılıkla zaten ona verilmişti. Aynı yıl, Babil’in güneyini yöneten Larsalı Rim-Sin, Babiljle Larsa arasında bir tampon bölge olan İsin’i ele geçirdi. Daha sonra da Hammurabi’nin başlıca rakibi oldu.

Hammurabi döneminin olayları büyük ölçüde yıllara verdiği adlardan çıkarsanır; hükümdar her yılı, bir önceki yılda ya da o yılın başlangıcında gerçekleştirdiği önemli bir eylemle adlandırmıştır. Buna göre Hammurabi de Eski Mezopotamya’nın öteki kralları gibi tapmaklar, surlar ve kamu binaları yaptırıp onarmış, kanallar açmış, krallığına bağlı kentlerdeki tanrılara putlar adamış ve savaşmıştır. Hammurabi’nin resmî yazıdan da bu bilgileri doğrular, ama onun ötesinde hiçbir önemli tarihsel bilgi sağlamaz.

Hammurabi’nin krallığı büyüklüğü, coğrafi konumu ve askeri gücü sayesinde Babil ülkesindeki büyük devletlerden biri durumuna gelmişti. Ama o dönemden kalma bir diplomatik raporda da belirtildiği gibi, Hammurabi güç dengesini kendi istemiyle değiştirecek konumda değildi. Raporda şöyle deniyordu: “Kendi başına güçlü hiçbir kral yoktur. Babil hükümdan Hammurabi’yle 10 ya da 15 kral birlikte davranır. Larsa hükümdan Rim-Sin’le de bir o kadar. Eşnunna hükümdan Ibalpiel’le ise 20 kral birlikte davranır.”

Hammurabi yalnızca sulu tanmın yapılabildiği bir bölgede yaşamsal önem taşıyan Fırat Irmağı ve kollarının denetimini elde tutmayı amaçlayan siyasal geleneği sürdürdü. Bu politika doğal olarak, Fırat’ın aşağı havzasında daha zayıf konumda bulunan Larsa Krallığıyla çatışmalara yol açtı. Hammurabi IÖ 1787’de Rim-Sin’in egemenliğindeki Uruk (bugün Tel el-Varka) ve İsin kentlerini ele geçirdi. Ertesi yıl Rim-Sin’le yeniden çatışmaya girdi. Hammurabi’nin tarih adlandırmalarına ve dönemin diplomatik yazışmalarına göre bu harekâtlar uzun sürmedi. İÖ 1784’te kuzeybatıya ve doğuya yöneldi. Bundan sonraki yaklaşık 20 yıl boyunca belgelere önemli bir savaş geçmedi. Hammurabi, dönemin başlıca krallıkları olan Mari, Asur, Eşnunna, Babil ve Larsa arasında değişen ittifaklarla gergin bir dengenin korunduğu bu süreyi kuzey sınırlarındaki bazı kentleri tahkim etmek için kullandı (İÖ 1776-68).

Hükümdarlığının son 14 yılı sürekli savaşlarla geçti. İÖ 1764’te, Dicle’nin doğusunda hüküm süren ve Hammurabi’nin İran’ın maden çıkarılan bölgelerine ulaşmasını engelleyebilecek konumda bulunan Asur, Eşnunna ve Elam ittifakıyla uğraşmak zorunda kaldı. İÖ 1763’te Larsa hükümdan Rim-Sin’e karşı büyük olasılıkla Hammurabi’ nin başlattığı savaşa ilişkin bilgiler ise çok sınırlıdır. Eldeki verilere göre Hammurabi, daha önce Sin-muballit’in Rim-Sin’e karşı kullandığı, büyük bir akarsuyun önünü keserek sulan daha sonra taşkın yaratacak biçimde ansızın boşaltmak ya da düşmanı temel yaşam kaynağı olan sudan yoksun bırakmak biçimindeki stratejiyi bu savaşta başarıyla uygulamıştır. Hammurabi’nin, savaş öncesinde Fırat’ın eski çığın üzerinde bulunan yurtlanndan çıkanlan halkın buraya yeniden yerleştirilmesini kolaylaştıracak bir kanalı (Fırat’ın batı kolu) 1760’ta yeniden yaptırması, Rim-Sin’e karşı bu yöntemi kullandığını gösterir.

Rim-Sin’in son kalesi olan Larsa çevresindeki kuşatma birkaç ay sonra Hammurabi’nin zaferiyle sonuçlandı. İÖ 1762’de Hammurabi ile doğudaki devletler arasındaki çatışma yeniden alevlendi. Bunun Hammurabi açısından bir savunma hareketi mi, yoksa ötekilerin, güç dengesindeki değişikliğe karşı bir tepkisi mi olduğu bilinmemektedir. Babil’in yaklaşık 400 km kuzeybatısında, Fırat’ın yukarı havzasındaki Mari’nin hükümdan Zimrilim’e karşı Hammurabi’yi harekete geçiren iki neden olabilir: Su haklan konusunda bir anlaşmazlık ya da Yakındoğu kara ticaretinin kavşak noktasında bulunan Mari’nin (bugün Tel Hariri) bu benzersiz konumunu ele geçirme çabası.

Hammurabi iki yıl sonra ordularını üçüncü kez doğuya yöneltmek zorunda kaldı (İÖ 1757-55J. Gene su kesme yöntemiyle başanya ulaşan bu sefer sırasında Esnunna’nm kesin olarak yok edilmesi, Babil’le doğu halkları arasındaki bir tamponu ortadan kaldırdığı için pahalı bir zafer oldu. Bu nedenle Hammurabi, hükümdarlığının son iki yılı boyunca savunma etkinliklerini yoğunlaştırdı. Bu dönemde sağlığı giderek bozuldu ve İÖ 1750’de öldü. Yönetimi daha önce oğlu Samsuiluna üstlenmişti.

Babil’de yaşamın hemen bütün alanlarını etkileyen pek çok değişiklik Hammurabi’ nin hükümdarlığı sırasında gerçekleşti. Bunlar, küçük bir kent devletinin, geniş toprakları olan bir devlete dönüşmesinin gereklerini yerine getirmeye yönelikti. Hammurabi’nin mektupları, bu dönemdeki değişimin ayrıntılarıyla ve krallık yönetiminin günlük işleriyle kişisel olarak da ilgilendiğini gösterir. Bu yaklaşım, Hammurabi ve çağdaşı başka hükümdarların da ayırt edici bir özelliğidir. Hammurabi Yasaları çağdaş anlamda bir derleme olmamakla birlikte Mezopotamyalı kralların her zaman izlediği adil hükümdar ülküsünü Hammurabi’nin de benimsediğinin bir kanıtıdır.

Hammurabi’nin etkin bir bürokratik sistem kurmadaki başarısızlığı, yönetimdeki kişisel üslubuna ve hükümdarlığının son döneminde bütünüyle savaşlara dalmış olmasına bağlanabilir. Etkili bir yönetim aygıtının yokluğu, askeri kazanımlarınm Hammurabi’nin ölümünden sonra hızla elden çıkmasının nedenlerinden biri olabilir.
Hammurabi Babil’in güneyini fethettikten sonra, kendini tanrılaştırmak biçimindeki yüz yıllık geleneği izlemedi. Bu, büyük olasılıkla farklı bir krallık anlayışına dayalı kişisel bir karardı; bu anlayış Helenistik dönem öncesindeki krallık kavramının ilk örneği olacaktı.

Hammurabi’nin Mezopotamya tarihindeki yeri uzun süre abartıldı. Bunun en önemli nedeni Hammurabi Yasalan’nın bulunmasıydı. Ama sonradan, daha dar kapsamlı olsa da ondan eski yasa derlemelerinin bulunması, Hammurabi’ye daha gerçekçi bir bakışla yaklaşılmasını sağladı. Hammurabi Yasaları ile Tevrat arasında sıkça vurgulanan benzerlik de artık bunların doğrudan ilişkili olduğunun bir kanıtı biçiminde değil, ortak bir mirası paylaştıkları yönünde yorumlanmaya başladı.
Mezopotamya’nın yeniden tek bir yönetim altında toplanması da Hammurabi’nin bir başarısı sayılır. Böyle bir birleşme yönünde bazı eğilimler olduğu kuşkusuzdur; özellikle dönemin mühürleri üstünde işlenen temalar ve Basra Körfezinden Akdeniz’e kadar Mezopotamya’ya egemen olmuş Şarrukin (Sargon) ve Şulgi gibi kralların dönemini anımsatan kehanetler bu eğilimleri yansıtır. Ama Hammurabi fetihlerinin yalnızca birleşme dürtüsünden kaynaklandığı kuşkuludur. Hammurabi yönetiminin kalıcı başarısı, Mezopotamya tarihinin İÖ 3. binyıldan beri güneyde olan odağını bin yılı aşkın bir süre için kuzeye kaydırmış olmasıdır.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 27 Kasım 2017 00:42