Arama

Sanat Eleştirisi - Tek Mesaj #3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Aralık 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
hazalsucu adlı kullanıcıdan alıntı

mrb. ösevlerin içinde boğulacam e olur çok ail bilgiye ihtiyacım var. olumlayıcı görsel ideoloji ve eleştirel görsel ideolojiyi rönesans resminden örnek vererek açıklayabilrmisiniz.

İşinize yarayabileceğini umarım...

Zeki Faik İzer'in 'İnkılap Yolunda'sı ve bir 'Görsel İdeoloji' okuması
Cumhuriyet dönemi resim tarihinde ayrıcalıklı bir konumu olduğu öne sürülen 'd Grubu' ressamlarının eserlerinden oluşan bir sergide, Zeki Faik İzer'in 1933'te, Cumhuriyet'in 10. yılında yaptığı büyük ebatta (176,5 X 237 cm.) bir tablo sergileniyor. Tuval üzerine yağlıboya bu tablo İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu'ndadır;– ve sergi münasebetiyle Yapı Kredi Bankası Sanat Galerisi'nde görülebilir. Tablonun adı, 'İnkılap Yolunda'. Kemalist ideolojinin temelkoyucu unsurlarını görselleştiren bir tablo;– ve ne yazık ki, estetik işlevinin siyasal işlevinin gerisinde kalmasına neredeyse özen gösterilmiş olduğu her halinden belli olan bir tablo...
Burada Nicos Hadjinikolau'nun, 'Resim tarihi, görsel ideolojiler tarihinden başka bir şey değildir', sözünü anmanın tam sırasıdır. Gerçekten de, Zeki Faik İzer'in 'İnkılap Yolunda' adlı bu tablosunun Cumhuriyet dönemi Türk resim tarihi bağlamında okunması, onun 'görsel ideolojisi'nin çözümlenmesi ile mümkündür. Dolayısıyla, önce (ve elbette Hadjinikolau'dan yola çıkarak) 'görsel ideoloji'den neyin anlaşılması gerektiğini ortaya koymakta fayda vardır.
Önce şu: Bir resmin 'görsel ideoloji'si, o resmi yapan ressamın siyasal ideolojisi ile bir ve aynı şey değildir. Balzac'ın, aşırı bir royaliste ('kıralcı') ve feodal düzenin savunucusu olmasına rağmen, romanlarında burjuva değerlerinin öne çıkışı gibi! Dolayısıyla, 'görsel ideoloji', ressama değil, resme aittir ve 'görsel ideoloji'yi çözümlemeye dayalı bir okuma, o nedenle, 'metin merkezli' bir okuma olacaktır;– ya da metnin niyeti'nin ortaya konulması...
Şimdi 'görsel ideoloji'yi (Hadjinikolau'ya göre) tanımlayabiliriz artık: 'Görsel ideoloji, bir tablonun formel ve tematik unsurlarının özgül (spécifique) bir birleşkesidir (combinaison). Bu birleşke, toplumsal bir sınıfın global ideolojisinin tikel formlarından birini teşkil eder.' 'Görsel ideoloji', 'olumlayıcı' (positive) olduğu gibi, 'eleştirel' (critique) de olabilir.
Zeki Faik İzer'in 'İnkılap Yolunda'sına baktığımızda, ilk görülen, resmin 'formel ve tematik unsurlarının' doğrudan doğruya Delacroix'nın 'Devrime Öncülük Eden Özgürlük' adlı tablosundan alıntılandığıdır. Bu 'alıntılama'nın ilk farkına varanlardan biri olan Prof. Hilmi Ziya Ülken, 1942 yılında yayımlanan 'Resim ve Cemiyet' adlı risalesinde, isim vermeden bu benzerliğe değinir ve 'Garp resminin büyük kompozisyonlarını taklid etmek çıraklık için faydalı bir yoldur[...] [h]er kompozisyon içtimai (toplumsal H.Y.) bir heyecanın ve kendi devrinin mahsulüdür (ürünüdür H.Y.). Onun kaba taslak adapte edilmesi sahte eserler meydana çıkarabilir. 'Kurtulmuş Kudüs'ü adapte ederek nasıl İstiklal destanını yazmak mümkün değilse, Delacroix veya Turner'i adapte ederek de tarihimizi veya inkılabımızı tasvir etmeye imkan yoktur. Her terkip ruhunu kendi dünyasının hakikatlerinden ve inançlarından alacaktır,' der. Zeki Faik İzer'in, Hilmi Ziya Ülken'in deyişiyle, Delacroix'i 'kaba taslak adapte' edişi (dolayısıyla, 'İnkılap Yolunda'yı, Türk Devrimi'ni 'tasvir etme'sine imkan olmayan 'sahte eser' sayması), onun aşırı 'Batı hayranlığı'nın sonucu olarak açıklanagelmiştir. Nitekim, Nahid Sırrı Örik de 1943 yılında açılan 5. Devlet Resim ve Heykel Sergisi dolayısıyla yazdığı bir yazıda (bu yazı, Örik'in 'Hayat ile Kitaplar' adlı kitabındadır) Zeki Faik İzer'in bu sergideki resimlerinden söz ederken şöyle der: 'Bir de küçük bir 'Çıplak Kadın'ı var ki, eski zaman resimlerini hatırlatmakta ve mahalli hiçbir hatıra taşımamaktadır. Zeki Faik'in frenkliğini ve Frengistanı daima hatırlattığını yıllarca evvel de söylemiştim.'
Zeki Faik İzer'in 1933 yılında, Cumhuriyet'in 10. yıldönümü dolayısıyla yaptığı 'İnkılap Yolunda' adlı tablosunun, Delacroix'nın 'İnkılaba Rehberlik Eden Hürriyet' tablosuyla, 'formel ve tematik unsurları' bağlamında birbiriyle tamamen benzeştiğini, geçen haftaki yazımda belirtmiştim.
'Formel ve tematik unsurlar', Nicos Hadjinicolau'nun Türkçe'ye 'Sanat Tarihi ve Sınıf Mücadelesi' adıyla çevrilen kitabında ayrıntılı olarak ele alınan 'görsel.ideoloji' kavramının temelkoyucu yapıtaşları. Zira, Hadjinicolau, 'görsel ideoloji'yi, 'formel ve tematik unsurların özgül bir birleşkesi (combinaison)' olarak tanımlıyor.
'İnkılap Yolunda'nın 'görsel ideoloji'si, 'formel ve tematik unsurların' 'İnkılaba Rehberlik Eden Hürriyet'in 'formel ve ideolojik unsurları'nın bir çoğaltması (ya da, bir kopyası, taklidi) olmak itibariyle Delacroix'nın resminin 'görsel ideoloji'sini tekrarlamaktan ötede bir anlam taşımıyor. 1789 Büyük Fransız Devrimi Delacroix için ne anlam taşıyorsa, Kemalist devrim de, Zeki Faik İzer için tastamam o anlama geliyor...
Böyle bir şey olabilir mi? 1789 Büyük Fransız Devrimi, her şeyden önce, Burjuvazi'yi, soylu sınıflara karşı iktidara taşıyan bir Burjuva devrimi idi;- kendine özgü tarihsel ve toplumsal koşullarda gerçekleşmiş, özgül (spécifique) bir devrim! Delacroix'nın resminde işçiler, burjuvalar ve üniversitelileri temsil eden tiplerin, 1789 Devrimi bağlamında öne çıkıyor olmalarının anlaşılmayacak bir tarafı yoktur. Ama Kemalist Devrim'in apayrı bileşenleri var. Söylemesi bile fazla: Kemalist Devrim'in gerçekleşme koşulları ise, çok farklıdır! Biri 18. yüzyılda, öteki 20. yüzyılda yapılmış iki devrimden birinin, ötekinin kopyası gibi sunulması! Bu, Zeki Faik İzer'in, tarih bilincinden ne kertede yoksun olduğunu gösterir.
Meselenin bir başka yanı daha var. Elbette, edebiyat alanında olduğu gibi, sanatın öteki alanlarında da, 'metinler arası ilişkiler' geçerlidir. Julia Kristeva'nın deyişiyle, 'bir metin, öteki [daha önceki H.Y.] metnin özümsenmesinden ve dönüşmesinden başka bir şey değildir.' Kristeva, 'Semeiotike'de, 'metinler arasındaki olumlayıcı ve olumsuzlayıcı ilişkiler modern şiirsel üretimin temel yasası[nı]' oluşturduğunu da söyler. Görüldüğü gibi, metinler arasında ilişki kurulmasına, sakıncalı gözüyle bakmak ya da 'çalıntı' ('intihal') ithamında bulunmak şöyle dursun, tam tersine, sanatsal üretimin temel yasası olarak bakmak gerekiyor.
Evet ama, Zeki Faik İzer'in resmi ile Delacroix'nın resmi arasındaki ilişki, 'metinler arası' bir ilişki sayılarak meşru, hatta makbul mü sayılmalıdır? Elbette değil! Çünkü, Zeki Faik İzer'in yaptığı, bir metni (Delacroix'nın resmini) 'formel ve tematik unsurları'nı olduğu gibi kopya etmekten öte bir şey değildir. Dolayısıyla bu ilişkiyi, metinler arası bir ilişki olarak değil, doğrudan 'çalıntı' ('intihal') saymak gerekir.
Zeki Faik İzer'in Delacroix'la olan ilişkisi, bana Borges'in 'Don Quixote Yazarı Pierre Menard' öyküsünü hatırlattı. Borges, Pierre Menard'ı şöyle tanıtır: 'O başka bir Don Quixote yazmak değil- bunu yapmak kolaydı. Don Quixote kitabının kendisini yazmak istiyordu. Söylemeye gerek yok, özgün eseri kelimesi kelimesine yeniden yazmayı aklından bile geçirmiyordu. Onun akıllara durgunluk veren amacı, Miguel de Cervantes'inkilerle -kelime kelime, satır satır- örtüşecek birkaç sayfa yazabilmekti.'
Zeki Faik, gerçek bir Pierre Menard! Zira, Delacroix'nın resminin 'formel ve tematik unsurları'nı olduğu gibi yeniden çizmeyi aklından bile geçirmiyor;- onun amacı, Delacroix'nın resmiyle 'formel ve tematik unsurları' açısından birebir örtüşecek bir resim yapabilmek!!!
'İnkılap Yolunda'yı Borges'in görmesini isterdim...
Hilmi Yavuz