Arama


we come one - avatarı
we come one
Ziyaretçi
11 Ocak 2008       Mesaj #5
we come one - avatarı
Ziyaretçi
Satanistlerin hayal ettiği Sosyal Darwinist toplum
Evrim teorisinin öngördüğü "insan bir hayvandır" sloganını felsefelerinin temeli olarak alan satanistler, insanların hayvanca yaşadığı ve davrandığı bir dünya kurma özlemi içindedirler. Satanizme göre ideal toplum düzeni tamamen Darwinist değerlerin hakim olduğu bir toplumdur. Hayal ettikleri bu dünyanın temel kuralı, 'güçlüler zayıfları ezer' prensibidir. Satanizmin çarpık inancına göre her insan, varlığını devam ettirebilmek ve 'yaşam mücadelesinde' başarılı olabilmek için kendini geliştirmek ve 'evrimsel' olarak ilerletmek zorundadır. Bunu başaramayan kişi yalnız bırakılarak, yok olmaya terk edilmelidir. Aynı kural sosyal alanda da geçerlidir. Bunu başaramayan toplumlar, kültürler ve milletler de yok olmayı kabul etmelidirler. Tam anlamı ile Sosyal Darwinist bir ideoloji olan satanizme göre nüfus planlamasının en etkili yolu da zayıf olanların yok oluşunu kabullenmekle sağlanacaktır.

Şeytan Kilisesi rahiplerinden yazar Burton H. Wolfe 1976 yılında yayınlanan Şeytan İncili'nin önsözünde satanizmin hayat görüşünü şu şekilde açıklar:
Satanizm küstah, bencil ve acımasız bir felsefedir. Bu felsefe, insanların doğuştan bencil ve şiddete eğilimli varlıklar olduğu, yaşamın Darwin'in 'hayatta kalma mücadelesi'nden ibaret olduğu ve yalnızca en güçlülerin hayatta kaldığı fikrine dayalıdır. Yeryüzünün ise -şehirleşmiş toplumlar da dahil olmak üzere- balta girmemiş ormanlardakine benzer, bitmek bilmez bir rekabeti kazanmak için savaş verenler tarafından yönetilmesi gerektiği inancına dayanır.
Wolfe'un da söylediği gibi satanizmin öngördüğü hayat şekli 'çatışmaya, rekabete, şiddete, bencilliğe, acımasızlığa' dayalıdır. Şeytan Kilisesi'nin 'baş rahip'lerinden Peter H. Gilmore da bunu açıkça ifade eder:
Günümüzde satanizmin gerçekte ne olduğuna birlikte bakalım: Elitizme (seçkinlerin iktidarına) ve Sosyal Darwinizm'e dayanan, yeteneklilerin akılsızlar üzerinde hakimiyetinin yeniden kurulmasını savunan... ve son iki bin yıldır insan türünün evrimini aksatmış olan "eşitlikçilik" efsanesini kökünden kaldırmayı isteyen acımasız bir din.
Peter Gilmore'un 'son iki bin yıl'dan kastı, Hıristiyanlıktır. Hıristiyanlık öncesinde Avrupalı toplumlar putperest ya da ateist kültüre sahiptiler ve bu kültürlerin temel vasıflarından biri, insanların barbar, vahşi ve acımasız olmasıydı. Şefkat, merhamet, zayıflara yardım, insanlar arasında eşitlik ve adalet gibi İlahi dinlere ait olan ahlaki kavramlar, Hıristiyanlık vesilesiyle Avrupa toplumları tarafından öğrenildi. İşte satanistlerin amacı, 'haklı olan güçlüdür' prensibine dayanan bu ahlaki kavramları tamamen ortadan kaldırmak ve bunun yerine 'güçlü olan haklıdır' prensibine dayalı Sosyal Darwinist bir dünya kurmaktır.
Nitekim Gilmore yazısının devamında bunu açıkça dile getirmekten çekinmez:
Satanist ahlak, fakirlere ve muhtaçlara yardım götüren her türlü programın sona ermesini gerektirir. Satanistlerin sapkın değerleri, zayıf olanın elimine edilmesini savunur.
Satanistler insanlığın toplumsal yapısını farklı katmanlara ayrılmış şekilde görürler, dolayısıyla her insan kendi doğasal yetenekleri (veya bunların yokluğu) sonucunda farklı bir yere gelir. En güçlülerin hayatta kalması prensibi (satanistler tarafından) toplumun her düzeyinde savunulur; bireylerin ayakta kalması veya kaybetmesinde olduğu gibi, kendilerini ayakta tutamayan milletlerin bunun sonuçlarına katlanmasında da. Her düzeyde yapılacak her türlü yardım, bir menfaat karşılığı olmalıdır. Bu sayede, yani zayıfların Sosyal Darwinizm'in sonuçlarına katlanmalarına izin verilmesiyle, dünya nüfusunda önemli bir azalma olacaktır. Nitekim doğa her zaman için kendi çocuklarını güçlendirmek ve gerekirse ortadan kaldırmak için harekete geçmiştir. Bu acıdır, ama dünyanın gerçeğidir....22
Gilmore'un bu makalesini yorumlayan Dr. Kristiansen, söz konusu ideolojinin pratikte uygulanması durumunda sosyal düzenin ve fakirlere ve yardıma muhtaç olanlara yardım götüren her türlü programın sona ereceğine dikkat çeker. Bu durumda yardım programlarının yerini, zengin ve güçlü olan bireylere amaçlarına ulaşabilmeleri için her türlü kolaylığın sağlanacağı uygulamalar alacaktır. Ve bu kurallara uymayan kişiler de uygun bir şekilde bu tavırlarının karşılığını alacak, örneğin toplumun önde gelenlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışma kamplarında zorunlu işçi olarak kullanılacaklardır.23
Görüldüğü gibi satanizm ve satanizmin en önemli fikri dayanağı olan Darwinizm'in önerdiği toplum modelleri insanlığı büyük bir felakete sürükleyecek modellerdir. Allah'ın insanlara emrettiği ve Kuran'da bildirilen ahlak ise, toplumları her zaman için refaha, huzura ve barışa götürecek bir ahlaktır. Kuran ahlakının yaşandığı toplumlarda düşkünler ve ihtiyaç içinde olanlar korunup kollanır, tüm insanlara eşit davranılır, mazlumun hakkı her zaman korunur.
Günümüz satanizmi üzerinde büyük etkisi olan Aleister Crowley ise, kendisine şeytandan geldiğini iddia ettiği mesajlarda şunların bildirildiğini söylemiştir:

Satanistlerin de savundukları Sosyal Darwinizm, Thomas Malthus'un fikirlerinden etkilenmiştir. Malthus'un zalim ve acımasız anlayışı ise, fakirlere temizliği tavsiye etmek yerine tam tersi alışkanlıklara teşvik etmeyi, şehirlerde sokakları daha dar yapmayı, daha fazla insanı evlere doldurmayı ve insanlara veba bulaştırmayı öngörür.
Bırak benim hizmetçilerimin sayısı az ve gizli olsun, onlar daha çoklarını ve bilinenleri yönetecekler... Toplumun dışında kalanlar ve ayakta duramayanlarla bizim bir işimiz olamaz, bırak onları kendi acizlikleri içinde ölsünler. Onlara acıma... Düşene acı duyma! Onlar beni hiç ilgilendirmez. Ben onlar için değilim. Onlara destek olma, destek olanlardan ve destek olunanlardan nefret ederim.
Kısaca Şeytan Kilisesi şunu savunmaktadır: "Fakirlere, açlara, zayıflara yardım etmeyin, bırakın ölsünler. Bu, doğanın kuralıdır. Böylece nüfus azalır ve güçlüler daha fazla imkan elde ederler!" Satanist ideolojinin bu delice anlayışı ile kurulacak olan toplum düzeni vahşi bir orman hayatından farksız olacaktır.
Bu zalim ve acımasız doktrin, aslında satanistlerin kendi buluşu değildir. Bu fikirleri ilk kez dile getiren kişi, 19. yüzyılda yaşamış olan İngiliz iktisatçı Thomas Malthus'tur. Malthus, 'An Essay on the Principle of Population' (Nüfus Prensibi Üzerine Bir Deneme) adlı kitabında, dünya nüfusunun artışını engellemek için, "fakirleri ve zayıfları korumaktan vazgeçilmesi gerektiğini" savunmuştur. 'Nazilerin Bilimsel Arka Planı' isimli makalede ise, Malthus'un popülasyon ile ilgili görüşleri ve 19. yüzyıl Avrupası'nın yöneticilerinin buna verdiği önem şöyle aktarılmaktadır:

19. yüzyılın ilk yarısında Avrupa'da yönetici sınıfın üyeleri, yeni keşfedilen 'nüfus artışı problemi'ni tartışmak ve fakirlerin ölüm oranlarını artırmak için, Malthus'un fikirlerini uygulama yöntemlerini planlamak üzere biraraya geldiler. Vardıkları sonuç özetle şöyleydi:
"Fakirlere temizliği tavsiye etmek yerine onları tam tersi alışkanlıklara teşvik etmeliyiz. Şehirlerimizdeki sokakları daha dar yapmalıyız, daha fazla insanı evlere doldurmalıyız ve vebayı getirmeye çalışmalıyız. Ülkemizde köylerimizi durgun sulara yakın yapmalıyız, bataklıklarda yaşamayı teşvik etmeliyiz vs..."
Malthus'un teorisi pek fazla uygulanmamış, ama bir başka teoriye yol açtığı için tarihe geçmiştir. Söz konusu teori, Darwin'in evrim teorisidir. Darwin, kendi teorisinin temel taşları olan, 'yaşam mücadelesi' ve 'güçlü olmayan bireylerin elenmesi' gibi kavramları Malthus'tan etkilenerek geliştirmiştir ve yazılarında da bunu açıkça belirtmiştir. Açıkça görüldüğü gibi, satanistlerin dünya görüşü Darwin'in teorisi ile aynı kaynaktan beslenmektedir ve her ikisinin de vardığı sonuç "Sosyal Darwinizm", yani Darwin'in teorisinin topluma uyarlanmasından başka bir şey değildir.
Bunun yanı sıra ahlaki değerlerin düşman olarak görüldüğü satanist bir ortamda, her türlü ahlaksızlık yaşanacak, hatta soygunlar, cinayetler teşvik görecektir. Çünkü bu cahilce felsefeye göre bunlar insanın doğasında olan ve karşı konulmaması gereken kötülüklerdir.
Oysa bunların hepsini Allah yasaklamıştır. Allah insanlara fakirlere yardım etmeyi, insanlara iyilikle davranmayı, ihtiyacı olanı koruyup kollamayı, yardımlaşmayı, kötülüğü iyilikle savmayı, sabretmeyi, yumuşak huylu olmayı, merhametli ve hoşgörülü davranmayı emretmiştir. Konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:
Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)
Allah'ın emirlerine göre yaşayan insanların oluşturduğu toplumlar, güzel ahlakın yaşandığı, herkesin birbirine sevgi ve saygı gösterdiği, birbirine merhamet ve şefkatle yaklaştığı toplumlar olur. Bu da topluma barış, huzur, sükunet ve güvenliğin hakim olmasını sağlar.

Satanizm ve faşizm
Faşizm de tıpkı satanizm gibi temel felsefesini Sosyal Darwinizm'e dayandıran, öfke ve kin dolu bir ideolojidir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi satanistlerin Darwinizm'e duydukları yakınlık, faşizm ve satanizm arasında doğal bir ittifak gelişmesini sağlamıştır. Bilindiği gibi faşizm de tıpkı satanizm gibi temel felsefesini Sosyal Darwinizm'e dayandırır. Faşizme göre dünya, farklı ırklar arasındaki bir çatışma ve 'yaşam mücadelesi' alanıdır. Kan dökmek, savaş çıkarmak, diğer insanlara acı çektirmek faşistlerin gözünde hem sözde kutsal bir görev hem de bir zevktir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Harun Yahya, Darwinizm'in Kanlı İdeolojisi: Faşizm, İstanbul, 2001)
Faşizm ve satanizm arasındaki ortak noktaların bir diğeri, 19. yüzyılın ateist ve din düşmanı felsefecilerinden Nietzsche'ye olan hayranlıklarıdır. Nietzsche, tüm İlahi dinlere karşı nefret dolu yazılar yazmış, kendisini 'Deccal' olarak tanımlamış ve aklını yitirerek ölmüştür. Yazılarında sevgi, şefkat, merhamet gibi ahlaki erdemlere saldırmış, bunların yerine dünyada kaba gücün hakim olmasını ve yalnızca güç sahiplerinin egemenlik kurmasını savunmuştur. Nietzsche'nin fikirlerine sahip çıkanların başında Naziler gelmektedir ve bugün de neo-Nazi grupları Nietzsche öğretisini savunmaktadır. Bir diğer Nietzsche hayranı akım da, başta belirttiğimiz gibi, satanistlerdir. Şeytan Kilisesi tarafından yayınlanan 'A Description of Satanism' (Satanizmin Bir Tanımı) adlı yazıda şöyle denmektedir:
Nietzsche'nin ateist görüşlerinden derinden etkilenen LaVey, eserlerinde sık sık Nietzsche'den alıntılar yapmıştır.
Nietzsche genelde satanist bir düşünür olarak anılır. LaVey'in Nietzsche'den etkilenmiş olduğu ise kuşkusuzdur; LaVey ondan pek çok alıntı yapmıştır.26
Satanistler, Avrupa ve Amerika'daki faşist gruplarla işbirliği içinde olduklarını açıkça kabul etmekten çekinmezler. Örneğin Anton LaVey ve satanizmin önde gelen bir diğer ismi Blanche Barton, satanizm ile faşizm arasındaki ilişkiye dair soruları şöyle cevaplamışlardır:
Anton LaVey: Bu kutsal olmayan bir ittifak. O tür insanların (faşistlerin) çoğu şimdiye kadar bizimle bağlantı kurdular. Gerçekten de nasyonal sosyalist Almanya'daki (Nazi Almanyası'ndaki) anti-Hıristiyan güç satanistler için oldukça cezbecidir. Drama, ışıklandırma ve koreografiyle milyonlarca insanı (din aleyhinde) harekete geçirmişlerdir.
Blanche Barton: Satanizmle faşizm arasında ortak zemin oluşturan en önemli unsur estetiktir. Nasyonel sosyalizm (Nazizm) ve satanizmin estetik anlayışları büyük paralellik gösterir.
Barton'un sözünü ettiği "estetik" ise, aslında bu iki karanlık ideolojinin ruh halini yansıtan çirkinliklerden ve iğrençliklerden başka bir şey değildir. Söz konusu Satanist-Faşist "estetik" anlayışının en iyi örneklerini, bu felsefeyi benimsemiş olan bazı heavy metal müzik gruplarının konserlerinde veya video kliplerinde görmek mümkündür. Örneğin satanist-faşist müzik gruplarının en ünlülerinden biri olan İngiliz "Cradle of Filth" (Pislik Yatağı) isimli grup, tüm temalarını pislik, iğrençlik ve karanlık üzerine inşa etmektedir. Grubun video klipleri, zemini çamur ve zift kaplı, duvarlarından kan ve pislik akan, karanlık ve izbe yerlerde çekilmektedir. Grup üyeleri yüzlerine son derece itici ve korkunç makyajlar yapmakta, eşcinsellik ve pislik çağrıştıran kıyafetler giymektedirler.
'Satanist estetik' pislik, iğrençlik, ürkütücülük ile eş anlamlıdır. Bu batıl ideolojiden etkilenen bazı müzik grupları ve bu grupların izleyicileri, gerek ürkütücü kıyafet ve makyajları gerekse sergiledikleri vahşetle tiksindirici bir tablo oluşturmaktadırlar.
Grubun konserlerinde dine hakaretler edilmekte, dini kitaplar izleyiciler tarafından yırtılıp parçalanmakta, grubun solisti Marilyn Manson hayranlarına ailelerine, topluma ve dini kurumlara saldırmaları için telkinlerde bulunmaktadır. Manson, 1995 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda sorulan "evrim hakkındaki düşünceleriniz nedir" sorusuna ise şöyle cevap vermiştir.
Sosyal Darwinizm'e inanıyorum, dolayısıyla toplumun evrimine inanıyorum. Darwin teorisine de inanıyorum... ama yaratılış fikrine ve yaratılışçılığa kapalıyım. Benim için bir şey ifade etmiyor.
Satanizm ve faşizmin ortak değerlerinden biri de öjeni teorisidir. Sakat ve hasta insanların toplumdan temizlenmesi ve sağlıklı bireylerin eşleştirilerek çoğaltılmasını öngören öjeni teorisi, özellikle Nazi Almanyası'nda uygulama alanı bulmuştur. Öjeni teorisine göre, nasıl sağlıklı hayvanlar birbirleriyle çiftleştirilerek iyi hayvan cinsleri oluşturuluyorsa, bir insan ırkı da ıslah edilebilir. İnsan ırkının ıslah edilmesine engel olan unsurlar ise (sakatlar, hastalar, akıl hastaları gibi...) toplumdan ayıklanmalıdır. Nazi Almanyası'nda bu çarpık mantık uyarınca on binlerce kalıtsal hasta ve akıl hastası insan acımasızca öldürülmüştür.
İşte satanizm de aynı korkunç cinayetleri savunmaktadır. Satanistlerin öjeniye bakış açıları kendi kaynaklarında şu şekilde yer almaktadır:
Satanistler ayrıca öjeni teorisinin pratiğe geçirilerek doğa kanunlarının geliştirilmesi için yollar ararlar... Bu, kabiliyetli insanları destekleyerek, gen havuzunu insanlığın daha hızlı ilerlemesini sağlayacak şekilde geliştirme çabasıdır. Bu dünya çapında genel olarak uygulanan bir yöntemdir... Genetik kodlar çözülünceye ve soyumuzu devam ettirecek olanları seçme imkanımız oluncaya kadar satanistler en iyilerin en iyilerle birleşmesini savunurlar.

Satanizm ve komünist ideoloji
Satanizmin karanlık dünyasının bir başka unsuru, komünist ideolojidir. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca yaklaşık 120 milyon insanın hayatına mal olmuş olan komünizm kendilerini satanist olarak tanımlayan ideologlar tarafından üretilmiştir.
Komünizmin kurucusu olan Karl Marx'ın yaşamı bu konuda ilginç bazı işaretler içermektedir. Marx'ın her türlü dini inanca şiddetle düşman olduğu bilinen bir gerçektir. İşte bu düşmanlığın altında, Marx'ın satanist öğretiyle olan ilişkisi yatmaktadır. Vatikan Üniversitesi'nden ünlü tarihçi Malachi Martin, bu konuda şu bilgiyi verir:
Gençlik dönemlerinde Berlin Üniversitesi'nde okuyan Karl Heinrich Marx, kin duygusunu depreştiren çok tehlikeli törensel bir tür satanizme ilgi gösterdi. O günden sonra yazdığı şiirleri 'Oulanem'e adadı. 'Oulanem', şeytan için kullanılan mistik bir isimdi.
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca yaklaşık 120 milyon insanın hayatına mal olmuş olan komünizm, kendilerini satanist olarak tanımlayan ideologlar tarafından üretilmiştir.
Sadece Karl Marx değil, komünizm tarihinde önemli bir yere sahip olan Michael Bakunin de satanisttir. Bakunin anarşizmin kurucusu olarak bilinmektedir ve anarşizm, komünizmin radikal bir versiyonundan başka bir şey değildir. Devleti, dini, aileyi ve türlü toplumsal değeri yok etmeyi amaçlayan anarşist ideolojiyi formüle eden Bakunin, ilhamını satanizmden almış ve bunu açıkça ifade etmiştir. Şeytanın Allah'a olan isyanını, komünistlerin dine, devlete ve topluma olan isyanına benzeten Bakunin, "İblis, tüm devrimcilerin öncüsü ve yol göstericisidir" diye yazmıştır.32
Bugün satanistlerin internet sitelerinde ve yayınlarında Bakunin'in sözleri övülerek aktarılmakta ve böylece Bakunin tarafından oluşturulan anarşist-komünist ideolojinin propagandası yapılmaktadır. Örneğin "Satanik Kızıllar" (Satanic Reds) isimli bir internet sitesinde, "satanizm-komünizm" ideolojisi açıkça savunulmakta ve şöyle denmektedir:
Neden Kızıllar? Oh, bu korkunç isim! Kızıl her zaman için "radikallikle" eş anlamlı olmuştur. Gerçek bir komünist ülke olan Sovyetler Birliği, Satanik İncil'in devlet yüksek görevlileri tarafından okunduğu ve dahası müzeye yerleştirildiği tek ülkedir.33
Söz konusu "Satanik Kızıllar" grubunun amblemi, satanist yıldız içinde orak-çekiç sembolüdür. Grup, "Genel Sekreter, Komiser ve Proletarya" şeklinde örgütlenmiştir ve bu yapı sitede açıklanmaktadır. Ayrıca grubun internet sitelerinde komünist ideolojiyi savunan, hatta komünizmin en kanlı diktatörleri olan Stalin ve Mao'yu öven makaleler yer almaktadır. Örneğin 'Stalin Haklıydı' (Stalin Was Right) isimli bir makalede, 40 milyon insanı katlettirmiş olan bu büyük caniyi metheden ve katliamlarını haklı gibi gösteren açıklamalar yer almaktadır.

Veliler, eğitimciler ve sosyal bilimcilere çağrı
Satanizmin karanlık telkinlerinin etkisi altında kalan gençler ilk başlarda ne kadar büyük bir tehlikeye bulaştıklarının farkında olmayabilirler. 'Özgürce yaşamak', 'kurallara karşı koymak', 'tek başına ayakta kalabilmek' gibi telkinlerle bu belanın içine çekilen genç insanlar, söz konusu ideolojinin hem çevrelerine hem kendilerine felaket getiren bir ideoloji olduğunu hemen teşhis edemeyebilirler. İlginç, gizemli ve yeni bir dünya ile tanıştıklarını düşünüp bir anda kendilerini bu akıma kaptırabilirler. Bu nedenle gençlerin satanizm konusunda kapsamlı olarak bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri hayati önem taşımaktadır.
Buraya kadar incelediğimiz bilgiler, "satanizm belası nereden çıktı" diye düşünen veliler, eğitimciler veya sosyal bilimciler için yol gösterici olmalıdır. Eğer bir toplumda insanlara, "siz maymunlardan evrimleşmiş bir hayvan türüsünüz" denirse, bu büyük aldatmaca gazetelerde, dergilerde, ders kitaplarında, sözde "bilimsel" kaynaklarda ısrarla tekrarlanırsa, o toplumda satanizm veya benzeri vahşet ideolojilerinin gelişmesi de son derece normal olur. Bu gerçeğin önemle dikkate alınması ve eğitim sisteminin, kültürel ve sosyal politikaların buna göre belirlenmesi gerekmektedir. Aksi halde, satanist cinnet içinde masum insanları öldüren gençlere "neden cinayet işledin" diye sorulduğunda, onlar da "çünkü vahşi hayvanlar öldürmek için yaşar, ben de vahşi bir hayvanım" cevabını vereceklerdir.
Bu yüzden satanizme karşı verilecek olan fikri mücadelede birinci adım, bu sapkın akımı ideolojik olarak besleyen kaynakların kurutulması olmalıdır. Bunun için de asıl yapılması gereken, başta Darwinizm olmak üzere bu ideolojilerin yanılgılarının ve aldatmacalarının deşifre edilmesidir. Ancak bununla birlikte gençlerin manen de bilinçlendirilmesi gereklidir. Allah'ın tüm kainatı yoktan var ettiğini bilen, Allah'a karşı sorumluluklarının farkında olan, öldükten sonra tekrar diriltileceğinin ve dünyada geçirdiği her anın hesabını vereceğinin bilincinde olan bir insanın herhangi bir sapkınlığa düşmesi, kendisine ve çevresine zarar verecek faaliyetlerde bulunması mümkün değildir.
Uluslararası satanist örgütlerden birisi de Set Tapınağı'dır. Örgüt 1975 yılında, fazlasıyla ticarileştiğini düşündüğü için Şeytan Kilisesi'nden ayrılan Micheal Aquino tarafından kuruldu. Örgüte ismini veren Set, eski Mısır inançlarında yer alan sözde karanlık tanrısı idi. Aynı kelime İbranicede ise şeytan anlamına gelmekteydi. Set Tapınağı ile Şeytan Kilisesi arasındaki en temel görüş ayrılığı, tapınak üyelerinin şeytanı sadece sembolik bir kavram olarak görmemeleridir. Tapınağa üye olanlar Set'i sembolik bir figür olarak görmedikleri gibi tapınağı da sadece dini değerlere bir karşı çıkış olarak değerlendirmezler. Tapınak üyeleri satanizmi şöyle tarif ederler: Şeytanın varlığına evreni var eden ruhsal güç olarak inanmak, şeytana tapmak ve onun belirlediği kurallara ve standartlara göre yaşayarak şeytana itaat etmek. Set Tapınağı'nda 'kara büyü' çok önemli bir yer tutar. İnsanın kendisini büyü ile geliştirebileceğine inanılır. Öyle ki, tapınağa yeni üye olanlara ilk olarak kara büyüyüyü, büyünün felsefesini, yapılması gereken özel işlemleri anlatan özel tanıtım broşürleri verilir.
Satanizm belası ile mücadelenin en önemli aşaması eğitimdir. Genç insanlar ilk bakışta, sapkın ideolojilerin yanılgılarını ve aldatmacalarını fark etmekte zorlanabilirler, ancak bu noktada velilere, eğitimcilere ve sosyal bilimcilere çok önemli sorumluluklar düşmektedir. Manevi değerlerine sahip çıkmayı öğrenen bir insanın, sapkın ideolojilerin tuzağına düşmesi, Allah'ın izni ile, mümkün değildir.