Şeytana Tapanların Tarihi Satanistler Ortaçağ ve sonrasında Kabalistler, Gül-Haçlar gibi gizemli örgütler ve büyü tarikatları ile birlikte anıldılar. Modern satanizm olarak adlandırılan ve günümüzde etkin olan satanizm ise 1960'larda Amerika'nın California eyaletinde ortaya çıktı. Anton Szandor LaVey adlı kişi 1966 yılında 'Church of Satan' (Şeytan Kilisesi)'ni kurduğunu açıkladı. Ancak LaVey'den çok daha önce, 1900'lerin başında yaşayan Aleister Crowley günümüzdeki satanizmin ilk temellerini atmıştı. 'Büyük Canavar' (The Beast 666) lakabı ile anılan Crowley, yaptığı büyüler ve hayvanların katledildiği, uyuşturucunun yoğun olarak kullanıldığı kanlı ayinleriyle ünlü idi. Crowley'nin felsefesinin temel noktasını, 'ne istiyorsan onu yap' düsturu oluşturuyordu. Bu felsefe, Crowley'e göre şeytan tarafından kendisine yazdırılmış olan, The Book of Law (Kanun Kitabı) adlı kitapta ayrıntıları ile anlatılmaktaydı. Bu sapkın inanca göre insan, içinden geçen her ne ise, bunun neden olacağı felaketleri ve kötülükleri düşünmeden, onu hemen yapmalıydı. Örneğin canı taşkınlık istiyorsa her türlüsünü yapmalı, birine kızgınlık duyduysa öfkesini hemen dışa vurmalı, hatta içinden karşısındakini öldürmek geçiyorsa bunu hemen yerine getirmeliydi.
Sağdaki resimde Gül-Haçlar'ın ritüellerinde giydikleri önlüklerden biri soldaki resimde bir başka ritüel kıyafeti. Sapkın törenlerin önemli bir parçası görülmektedir.
Toplumda dirlik ve düzen bırakmayacağı açıkça belli olan bu anormal fikirleri Crowley şu sözler ile savunuyordu:
Ben kutsal şeylere küfretmeyi, cinayeti, tecavüzü, devrimi istiyorum. İyi ya da kötü herhangi bir şeyi, yeter ki güçlü olsun.
Kuşkusuz, güçlü olmanın kötü olmakla ve kötülükleri savunmakla sağlanacağını düşünen Crowley büyük bir yanılgı içindeydi. Çünkü kötülük herşeyden önce insanın kendisine zarar veren bir özelliktir. Bununla birlikte kötülüğe dayalı bir güç elde edilse bile bu güç her zaman için kısa süreli olmaya mahkumdur. Zulüm, haksızlık, vicdansızlık üzerine kurulu olan her sistem mutlaka yıkılmış, yenilgiye uğramıştır. Aleister Crowley'nin 'insan canı ne istiyorsa onu yapmalıdır' felsefesiyle anlatılmak istenen ise, insanın içinden geçen her türlü kötü düşünce, duygu ve kararları hiçbir sınırlama olmadan yerine getirmesidir. Diğer bir deyişle, nefsi insana ne emrediyorsa insanın ona uyması, nefsine hakim olmayı bırakması anlamını taşır. Bu da son derece tehlikeli bir durumdur. Allah Kuran'da insanın nefsinin sürekli olarak kötülüğü emrettiğini (Yusuf Suresi, 53), ancak aynı zamanda insana bu kötülükten nasıl korunup sakınacağının da ilham edilmiş olduğunu bildirir. (Şems Suresi, 8) Ayrıca Kuran'da, "... Kim şeytanın adımlarına uyarsa, (bilsin ki) gerçekten o (şeytan) çirkin utanmazlıkları ve kötülüğü emreder..." (Nur Suresi, 21) ayetiyle buyurulduğu üzere, şeytanın da asıl amacı insanları kötülüğe sürükleyebilmektir. Şeytanın kullandığı en önemli silahlardan birisi insanın kendi nefsidir. Nefis sürekli kötülüğü emrettiği için, nefsine ve şeytana uyan kişi büyük bir yıkım içindedir. İnsanın kurtuluşu ve mutluluğu ancak nefsinin emrettiklerinden sakınması ve kayıtsız şartsız vicdanına uyması ile mümkündür. Kötülüğe uyarak kurtuluşa ereceklerini sananların sonu ise korkunç bir hüsrandır:
Satanizmin tarihi Ortaçağ'ın sapkın büyü ve masonik tarikatlarına kadar uzanmaktadır. Bu tarikatlardan biri de ünlü Gül-Haç tarikatıdır. Pek çok sapkın tören ve ritüelin yapıldığı Gül-Haç tarikatının en belirgin özelliklerinden birisi de şeytana tapanlarla olan yakın ilişkisidir.
O gün, insan, neye çaba harcadığını düşünüp-anlar. Görebilenler için cehennem de sergilenmiştir. Artık kim taşkınlık edip-azarsa ve dünya hayatını seçerse, şüphesiz cehennem, (onun için) bir barınma yeridir. (Naziat Suresi, 35-39)
Gerçekte satanizm kişinin kendi benliğini neredeyse ilahlaştırdığı, kendi istek ve arzularını hayatın tek amacı haline getirdiği bir felsefedir. Bu anlamda satanizm hümanist felsefeye de yakınlık gösterir. Bu noktada, hümanizmin çoğu kişinin düşündüğü gibi, 'sevgi, barış, kardeşlik' gibi mesajlar içeren bir felsefe değil, 'insanlık' kavramını insanlar için tek amaç ve odak noktası haline getiren din dışı bir takım olduğunu hatırlatmak gerekir. Hümanizm, kendi savunucuları tarafından da açıkça ifade edildiği gibi, ateist bir akımdır. Hümanizme göre 'evren ve insan yaratılmamıştır', 'insan kendi başına var olmuştur' ve 'kimseye karşı sorumlu değildir'. 'Asıl olan insanın kendisidir ve insandan daha önemli hiçbir varlık yoktur'. Dahası hümanizme asıl egemen olan 'faydacılık' düşüncesidir. Buna göre insan dünyaya bir kere gelmiştir ve burada ne kadar fayda sağlayabilirse o kadar karda olacaktır. O zaman insanın tavır ve tutumlarını belirleyen ana öğe de kendi istek ve tutkuları olmalıdır. Ancak tüm bu düşünceler insanlığı büyük bir felakete sürükleyecek görüşlerdir. Öncelikle evren hümanistlerin iddia ettiği gibi, kör tesadüflerin eseri değildir. Evreni üstün güç ve kudret sahibi olan Allah yaratmıştır. Ve insan da,
"Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56)
ayetiyle buyurulduğu gibi kendisini yoktan var eden Rabbimize karşı kul olmakla, O'nun emrettiği ahlakı göstermekle yükümlüdür. Şu gerçek unutulmamalıdır ki, insanlara gerçek huzuru ve mutluluğu getirecek tek ahlak Rabbimizin Kuran'da emrettiği ahlaktır. Din ahlakından uzak durup, hümanizm gibi ideolojilerin etkisi altında kalanların savunduğu fikirler neticesinde ortaya yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, acımasız, vefasız, sevgisiz, merhametsiz bireyler çıkacaktır.
Görüldüğü gibi, hümanizm insanlık için son derece tehlikeli görüşlere sahiptir. Hümanizmi fikri dayanaklarından biri olarak kullanan satanizm ise, çok daha sapkın ve tehlikeli bir bakış açısı geliştirmiş, şiddeti, öfkeyi, kanı ve vahşeti temel değeri haline etirmiştir.
Şeytan kilisesi Günümüz satanizminin kurucusu olarak kabul edilen Anton LaVey ve sapkın kitapları.
Aleister Crowley'nin ardından Anton Szandor LaVey, günümüzdeki satanizmin kurucusu olarak ortaya çıktı. Büyü ve esrarengiz ritüellere duyduğu yoğun ilgi ile tanınan LaVey önceleri, Hıristiyanlığa karşı çıkan 'Magic Circle' (Büyü Dairesi) isimli bir grup oluşturdu. Daha sonra içinde ünlü 'dokuz şeytani ilke'nin de bulunduğu Satanic Bible (Şeytan İncili)'ni yazdı ve oluşturduğu grubu 'Şeytan Kilisesi' olarak adlandırdı. Bu kilisenin görüşleri, yine Anton Szandor LaVey tarafından yazılan The Satanic Rituals, The Satanic Witch, The Devil's Notebook ve Satan Speaks (Şeytan Ritüelleri, Şeytani Cadı, İblis'in Defteri ve Şeytan Konuşuyor) isimli kitaplara dayanmaktadır. Yalnız Kuzey Amerika'da yaklaşık 10 bin takipçisinin olduğu tahmin edilen Şeytan Kilisesi, son derece sapkın görüşlere sahiptir. Amerika Dinler Ansiklopedisi'nde LaVey'in sapkın dini şöyle anlatılır:
LaVey'in satanizm uyarlamasındaki temel temalar, belirli bir kiliseye ait olmama ve insanın fiziksel ya da zihinsel yapısından zevk almadır. Şeytan, insanın bir tür hayvan olduğu fikrini ve fiziksel ve zihinsel zevk almanın başını çeken günahı temsil eder. LaVey'e göre şeytan bu değerlerin kaynağını temsil etmektedir. Ritueller, geleneksel büyü ayinlerinde olduğu gibi psikokinetik güç üzerinde odaklanan eylemler olarak düşünülür. Satanik felsefe Aleister Crowley'nin 'The Book of the Law' (Kanun Kitabı) kitabındaki öğretilerine oldukça yakındır. Her insan kendi kurallarına göre yaşıyor olarak kabul edilir.
Kuşkusuz satanizmin temel ögelerinden biri din ahlakına ve bu ahlaka dair herşeye karşı olmasıdır. Üstelik bu karşıtlık yalnız fikri alanda kalmaz. Satanistler hem ateisttirler hem de her türlü dini değerle mücadele ederler. LaVey'in satanizmi de Hıristiyanlıkla mücadeleyi asıl hedef olarak görmektedir. LaVey din düşmanlığını şu şekilde ifade eder:
Satanizm yalnızca ateist bir oluşum değil, aynı zamanda, anti-teistik (Allah'a karşı) bir oluşumdur. İnsanoğlu hızla bu evreni kirletmektedir; varlık sebebi olarak dini görmek artık kabul edilebilir bir durum değildir... Hayatta kalabilmek için 2000 yıldır süregelen bu pasifliği ve ölüm tutkusunu yıkmalıyız. Hemen uygulanabilecek realistik çözümler var önümüzde. Hıristiyanlık her zaman olduğu gibi, ilerlemenin önündeki en büyük engel olarak duruyor.5
Dikkat edilirse LaVey'in bu sözleri 19. yüzyılda gelişen materyalizm kaynaklı dünya görüşü ile büyük paralellik göstermektedir. Ve bu durum, dinin toplum hayatından çıkarılmaya çalışılmasının ne kadar büyük bir tehlike olduğunu ve böyle bir girişimin toplumları ne büyük felaketlerin içine ittiğini bir kere daha bizlere göstermesi açısından ibret vericidir. Dinin olmadığı yerde her türlü sapkınlığın ve vahşetin yaşanacağı, Allah korkusunu bilmeyen insanların kan dökmekten zevk alan birer canavara dahi dönüşebileceği satanizm örneğinde en çarpıcı şekilde görülmektedir. Bugün başta gençler olmak üzere pek çok insan satanizm belasının içine sürükleniyorsa, bunda din dışı bir yaşamı öngören ideolojilerin doğrudan payı vardır. Bu nedenle, 'kötülüklerin özgürce ve sınırsızca yaşanmasını' savunan, 'kural tanımazlığı ve kanunsuzluğu' temel ilke haline getiren, ahlaki her türlü değere savaş açmış olan satanizmin öngördüğü yaşamı ele almadan önce, satanizmin ideolojik bağlantılarını incelemekte fayda vardır.
Satanizm her ülkede farklı isimler altında faaliyet göstermektedir. Bunlardan biri de Yezidiliktir. Mezopotamya'nın en eski batıl dinlerinden biri olan Yezidilikte, Meleke Tavus'a -yani şeytana- tapılmaktadır. Yaklaşık 200 bin kişi oldukları tahmin edilen Yezidiler, Irak ve Suriye'nin kuzeyinde, Türkiye'nin doğu bölgesinde, Almanya, Gürcistan ve Ermenistan'da yaşamaktadırlar. "Ş" ve "t" harfleri ile başlayan kelimeleri kullanmayan Yezidiler, taptıkları şeytanın adını hiç anmazlar. Onlar için şeytanın adı, Meleke Tavus'tur. Bu sapkın dine göre Ay, Güneş ve yıldızlar da kutsaldır. Yezidilerin Kitabu'l-Cilve (Vahiy Kitabı) ve Mushafu'r-Reş (Kara Kitap) olmak üzere iki sözde kutsal kitabı vardır. Yezidiliğin temel ilkeleri bu iki kitaptan kaynaklanmaktadır. Ahiretin varlığına inanmayan Yezidilerin, günah kavramı da oldukça sapkındır. Okumak, yazmak, hayvanları ehlileştirmek gibi şeyler günah sayılmaktadır. Bu garip inanca göre, bir Müslümanın şeytandan Allah'a sığındığını işiten Yezidi onu öldürmelidir. Bunu yapamıyorsa intihar etmelidir. Bu davranışıyla kendisini Meleke Tavus'a kurban etmiş olur. Eğer bunu da yapamıyorsa, bu günahtan kurtulabilmek için bir hafta oruç tutmalıdır. Bütün bu bilgiler göstermektedir ki, batıl olduğu aşikar olan bu dine uyanlar büyük bir yanılgı içindedirler.
Satanizm: Ateist ve materyalist bir din
Satanizm, insanların içinde bulundukları manevi boşluğun sonuçlarından biridir. 19. yüzyılda gelişen ve dünyayı yalnızca maddi değerler bütünü olarak gösteren düşünce ve akımların hepsi, insanları büyük bir manevi boşluk içine itmiştir. Bu tarihe kadar dini değerler toplumun ayrılmaz birer parçası iken, bu tarihten itibaren toplumsal bir dönüşüm yaşanmış ve din ahlakı göz ardı edilmeye başlanmıştır. Hatta çoğu zaman manevi değerler bilinçli olarak toplum hayatından çıkarılmaya çalışılmıştır. 19. yüzyılda filizlenen akımların en önemli ortak noktalarından biri din ahlakına ve iman edenlere karşı olmaları ve Allah korkusu olmadan da ahlak olabileceğini savunmalarıdır. Ancak din ahlakının toplum hayatından çıkarılması büyük bir boşluğa neden olmuş, Allah korkusu olmadan ahlak olmasının ise asla mümkün olamayacağı yaşanan tecrübelerle ispatlanmıştır.
Materyalist ve ateist düşüncenin eseri olan satanist ahlak, herkesin yalnızca kendi menfaatini düşündüğü, yardımseverliğin ve fedakarlığın göz ardı edildiği bir toplum hayatı öngörür.
Bu boşluk içinde insanlar için neyin iyi neyin kötü olduğuna dair değerler de anlamını yitirmeye başlamış, büyük bir kavram kargaşası gündeme gelmiştir. Yalnızca varlıklı ve iyi bir yaşam sürmek, daha çok kazanmak ve daha çok tüketmek, bunun için gerekiyorsa diğer insanları ezmek ve sömürmek gibi telkinlerin etkisi altında kalan toplumlarda bir müddet sonra, sadece kendisini düşünen, fedakarlığı bir tür saflık olarak değerlendiren, ancak çıkarlarıyla uyuştuğu müddetçe iyilik yapan insanlar kabul görmeye başlamıştır. Tüm bunlar insan ruhunun en önemli özellikleri ve en temel ihtiyaçları olan sevgi, merhamet, şefkat, dostluk, sadakat, vefa gibi erdemlerin unutulmasına, iyiliğin yerini kötülüğün almasına neden olmuştur. Bu durum, din ahlakına karşı olan çevreler tarafından özel olarak planlanmış, manevi değerlerin ortadan kaldırılması ile suni olarak böyle bir ortam oluşturulmuştur.
Satanizmin batıl inanışlarına göre, kötülük insanın doğasında vardır ve insan kimseye karşı sorumlu değildir. Eğer sorumluluk yoksa, insanın kötülüğü engellemesi için de bir neden kalmamaktadır. Bu vahşi anlayışın yaygınlaşması ise, çatışmaların, zulmün, acının, acımasızlığın hakim olması demektir.
İşte bu toplumsal değişim süreci sonunda ortaya çıkan en tehlikeli akımlardan birisi satanizmdir. Satanizm bu dönemde gelişen materyalist ve ateist akımların bir ürünü olarak çıkmış, vahşetin ve sapkınlığın bu felsefeler tarafından nasıl olağanlaştırıldığının en önemli örneklerinden birisi olmuştur. Dikkat edilirse, bu akımlar tarafından savunulan değerler ile satanizmin öne sürdüğü iddialar birbiri ile tam bir uyum içindedir.
Materyalizm ve ateizm herşeyin bu dünyadan ibaret olduğunu, yaşam sona erdiğinde ise herşeyin yok olacağını öne sürmektedir. Buna göre insanlar hiçbir şeye karşı sorumlu değildir. Eğer sorumluluk yoksa, insanın kötülüğü engellemesi için de bir neden kalmamaktadır. Oysa bu, insanın kendi kendisini kandırmasından başka bir şey değildir. Tüm kainatı ve insanlığı üstün ve güçlü bir Yaratıcı olan Allah yaratmıştır ve her insan Yaratıcımıza karşı sorumludur. İnsanın dünyadaki varlığı belli bir süre ile sınırlıdır. Bu süre dolduğunda herkes ölüm ile karşılaşacak, ölümünün ardından da her insan yaşamı boyunca geçirdiği her anın hesabını vermek üzere Rabbimizin huzuruna çıkacaktır. Sorumsuz olduklarını ve hesap vermeyeceklerini düşünerek yaşamlarını sürdürenler ise o gün büyük kayıpta olacaklardır.
Satanizmin materyalizmden ve ateizmden nasıl etkilendiğini anlamak için satanist gruplar tarafından yayınlanan eserlere bakmak yeterli olacaktır. Örneğin Şeytan Kilisesi'nin yayınladığı yazılara baktığımızda bu grubun üyelerinin birer ateist olduklarını görürüz. Bununla birlikte satanistler materyalisttirler, sadece maddenin varlığına inanırlar. Satanistlerin büyük çoğunluğu Allah'ın varlığını inkar ettikleri gibi, tüm metafizik varlıkları (örneğin melekleri) da inkar ederler. Dolayısıyla bu kişiler aslında şeytanın varlığına da inanmazlar. İsimleri "şeytana tapanlar" olmasına rağmen, şeytan diye bir varlığı kabul etmemektedirler. Onlara göre şeytan, din düşmanlığının bir sembolüdür. Şeytan Kilisesi tarafından yayınlanan 'A Description of Satanism' (Satanizmin Bir Tanımı) adlı dokümanda, şu görüşler ifade edilmektedir:
Satanizm aynı Budizm gibi ateist bir dindir. Eylemlerimiz nedeniyle kendisine hesap vereceğimiz bir merci yoktur. Satanistler, kutsal kitabın kutsallığına, meleklere, cennet ve cehenneme, kutsal kitapta anlatılan şeytana, kötü ruhların, iyi ruhların ve cinlerin varlığına inanmazlar. Materyalizm ve realizm, satanistin başta gelen emirleridir. Satanizm ateisttir. Biz aslında otodeistiz, yani kendimize tapıyoruz. Satanizm dinin zıttıdır, yani dinsizliktir.
Satanist telkinlerin insana yaptığı tehribatın en önemli göstergelerinden birisi, bu sapıklığa kapılanların iğrenç yaşamalarıdır.
Yine Şeytan Kilisesi yayınları arasında yer alan 'Feared Religion' (Korkulan Din) başlıklı bir yazıda ise satanistlerin gerçek inancı şöyle açıklanmaktadır.
Satanistler doğaüstüne inanmazlar; Allah'ın da şeytanın da varlığına iman etmezler. Satanist için, insan kendisinin asıl tanrısıdır. Şeytan kendi hayvansal ve kibirli doğasına göre yaşayan insanın sembolüdür. Şeytan kendisine tapınılacak bilinçli bir varlık değil, daha ziyade her insanın içinde bulunan ve tek bir dokunuşla harekete geçecek olan potansiyel güçtür.
LaVey, insanın sözde 'hayvani doğasına' göre yaşaması gerektiğini savunmaktadır.
The Washington Post gazetesinde satanistlerle ilgili verilen bir haberde de LaVey'in satanizmi anlatılırken, LaVey grubunun şeytanın varlığına inanmadıkları, şeytanın kendisine tapmadıkları vurgulanmaktadır. LaVey'e göre şeytan, 'insanın şehvetli, açgözlü, intikam alıcı doğasının' diğer bir deyişle tüm egosunun bir sembolüdür.8 Dikkat edilirse, satanizmin temelinde insanın doğasını vahşi ve acımasız olarak görmek vardır. Oysa acımasızlık, vahşet, şiddet, açgözlülük, bencillik, intikam almak gibi özellikler insanın değil, nefsin özellikleridir ve daha önce de belirttiğimiz gibi, her insan bunlara engel olabilecek vicdan ve iradeye sahiptir.
Satanistlerin insan doğası hakkındaki bu iddialarında bu kadar ısrarcı olmalarının asıl nedeni ise, Darwin'in evrim teorisinden fazlasıyla etkilenmiş olmalarıdır. Sözde bilimsel bir teoriymiş gibi sunulan bu dogma, insanlığa felaket getiren pek çok akıma olduğu gibi satanizme de fikri dayanak oluşturmaktadır. Nitekim üstteki alıntıda yer alan bir ifade oldukça dikkat çekicidir: "Kendi hayvansal ve kibirli doğasına göre yaşayan insan"... Bu ifade bir anlamda satanizmin özünü temsil eder. Satanistlerin sapkın görüşlerine göre, insan evrim sonucunda ortaya çıkmış bir hayvan türüdür ve hayvanca yaşamalıdır. Satanizm savunucularından Rick Hall, 'Satan Really Wants You' (Şeytan Gerçekten Seni İstiyor) başlıklı makalesinde, bir yandan satanik materyalizmi tarif ederken bir yandan da Darwinizm ile satanizm arasındaki ilişkiyi şöyle vurgular:
Satanik felsefenin materyalizmi, fiziksel varlıktan farklı ya da daha üst olan her türlü manevi değeri reddeder... LaVey bir elitistti ve bir Sosyal Darwinistti.
Satanistlerin kavrayamadığı bir diğer önemli gerçek de insanın 'doğasının kibirli' diğer bir deyişle hayvani olmadığıdır. Allah insana kendi ruhundan üflemiş ve onu en güzel biçimde yaratmıştır. İnsan ruhu hassas bir yapıya sahiptir ve merhametten, şefkatten, sevgiden, incelikten, insaniyetten, dostluktan zevk alacak şekilde yaratılmıştır. İnsanı kötülüğe ve acımasız olmaya teşvik eden unsur, şeytan tarafından yönlendirilen nefsin sesidir. Ve nefse uymak insanı korkunç belaların içine iter.
Satanizm ve Darwin'in evrim teorisi
Satanizm konusunda araştırma yapan bir kişinin karşılaşacağı en önemli verilerden birisi, bu felsefenin yukarıda belirttiğimiz gibi Sosyal Darwinizm ile olan birebir ilişkisi olacaktır. Satanistlerin öngördüğü toplum hayatını şekillendiren, hayata bakış açılarının temelini oluşturan unsur Darwinizm'dir ve bu pek çok satanist tarafından açıkça ifade edilir. Satanistlerin koyu birer Darwinizm savunucusu oldukları pek çok yayında da vurgulanan bir gerçektir. Satanizm üzerine yaptığı araştırmalar ile tanınan Rusya Pomor Üniversitesi'nden Dr. Roald Kristiansen'in satanizm tarifi bunlardan biridir:
Tüm yaşamın 'kör tesadüflerin' eseri olduğu iddiasında bulunan Darwin'in akıl ve mantık dışı öğretisi, satanizm dahil olmak üzere pek çok sapkın akımın yayılmasına neden oldu.
Satanizmi en iyi şekilde tarif etmek istersek satanizm, Hıristiyanlığı baş düşman olarak gören ateistik Sosyal Darwinizm'in en radikal halidir. Satanizmde asıl olan, doğa üstü kötü bir varlıkla ilişki kurmaya çalışmak değil, yaşam mücadelesinde ayakta kalabilmek için kişinin içindeki özellikleri geliştirmeye çaba harcamasıdır. Bu özelliklerin gelişimi için büyüsel ritüeller yapmak gerekir.
Satanistler için kan dökmek, kötülük yapmak, insanlara zarar vermek, toplum düzenini bozmak son derece olağan davranışlardır. Satanistler böyle bir ahlakın neden olacağı ortamdan kendilerinin de büyük zarar göreceklerini düşünemeyecek kadar akılsızdırlar.
Şeytan Kilisesi'nin kurucusu Anton LaVey ile ölümünden kısa bir süre önce röportaj yapan MF dergisi ise, LaVey'in en önemli özelliğinin Sosyal Darwinizm'i kitlelere yayması olduğunu şu sözlerle dile getirmektedir:
Anton LaVey, 1960'ların sonunda hippilikten ve Hıristiyanlığın monoton ahlaki değerlerinden sıkılan bireyler için, Sosyal Darwinizm ideolojisini ve pozitif düşünceyi anlaşılabilir bir forma sokarak yeni bir yol oluşturmuştu.
Elbette satanistlerin, Hıristiyanlığın değerlerini monoton gibi görmelerinin nedeni kendi yargılarındaki anormalliklerden kaynaklanmaktadır. Çünkü satanistler için monotonluğu kırmak; kan dökmek, kötülük yapmak, insanlara zarar vemek, toplum düzenini bozmak anlamlarındadır. Bu nedenle de din ahlakının huzuru, güvenliği ve barışı emreden değerleri, satanistler tarafından -din ahlakının erdemlerini kavrayamadıkları ve yaşayamadıkları için- bu şekilde değerlendirilebilir.
Şeytan Kilisesi yayınları arasında yer alan 'Feared Religion' (Korkulan Din) başlıklı yazıda yer alan "Satanizm, insanın bir hayvan olarak kabul edilmesi için vardır" maddesi de satanizmin, Darwinist dünya görüşünü toplumlara yaymayı en önemli hedeflerden biri olarak gördüğünü göstermesi açısından dikkat çekicidir. Şeytan Kilisesi'nin akıl ve mantık dışı görüşlerini içeren bir diğer önemli bildirisi olan 'The Nine Satanic Statements' (Dokuz Şeytanı İlke)'nin yedincisi ise şöyledir:
Şeytan insanı herhangi bir hayvan olarak tanımlar. Bu hayvan bazen, diğer dört ayak üzerinde yürüyen hayvanlardan daha iyi, bazen de daha kötüdür.
"Sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvan"
Şeytan Kilisesi'nin tüm yayınlarında insan için ısrarla "carnal beast" terimi kullanılmaktadır. Bu kelimenin Türkçe karşılığı "sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvan" demektir. Satanist rahip Peter Gilmore'un da ifadesi ile 'insan bir hayvandır ve hayvan gibi davranmaya mecburdur.' Satanistlerin, insanlar arasındaki ilişkilere ve insanın diğer canlılara karşı olan tavrına bakış açılarının altında işte bu sapkın mantık vardır: İnsan bir tür hayvandır ve hayvanca tavırlar göstermekten çekinmemelidir. Örneğin satanistler tecavüzü haklı görürler, çünkü onlara göre doğada vahşi hayvanlar arasında tecavüz meşrudur. Satanistlere göre bir kişinin canına kıymak da aynı şekilde son derece olağandır, çünkü doğada hayvanlar arasında acımasızca bir var oluş mücadelesi süregelmektedir. Hayvanları acı çektirerek öldürmek de aynı mantığın ürünüdür. Eğer insan "carnal beast", yani sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvansa, bunun gereğini yapmaktan sakınmasına gerek yoktur. Satanistlere göre, hayvanca yaşam sonuna kadar desteklenmeli ve savunulmalıdır. Hayvani duygularla hareket eden insanların oluşturduğu toplumun nasıl olacağını tahmin etmek ise hiç de zor değildir. Bu durumda, böyle bir mantıkla yola çıkan insanların dehşet dolu suçlar işlemelerinin, karanlık bir iç dünyaya sahip olmalarının, dengesizlikler sergilemelerinin garipsenmemesi gerekir.
Satanizm, insanın sadece vahşi duygularına göre yaşayan bir tür hayvan olduğunu iddia eder. Bu sapkın iddiaya göre, eğer insan bir tür hayvansa, bu durumda doğadaki vahşi hayvanlar gibi insanların da sürekli birbirleri ile çatışmaları olağandır.
Peki satanistler insanın "sadece şehvetine göre yaşayan vahşi hayvan" olduğu inancına nereden kapılmışlardır? Bu sorunun tek bir cevabı vardır: Evrim teorisi. Satanizm hakkında hazırladığı tezde Dr. Roald Kristiansen'in bu karanlık dini tarif ederken kullandığı 'bir tür Sosyal Darwinist din' tanımı, evrim teorisinin satanizmin fikri yapısı içindeki yerini vurgulaması açısından dikkat çekicidir:
Satanizm, en güçlülerin zayıflar üzerindeki hakimiyetini savunan, çünkü ancak bu yolla insanlığın biyolojik bir tür olarak ilerleyebileceğine ve doğal ve sosyal evrimdeki liderlik rolüne sahip çıkabileceğine inanan bir tür Sosyal Darwinist 'din' olarak kabul edilebilir.
'A Description of Satanism' (Satanizmin Tarifi) başlıklı yazıda ise, satanizmin temel dayanak noktaları, dünya görüşü ve satanizmin Darwinizm'in ayrılmaz bir parçası olduğu şöyle ifade edilmektedir:
Bizim prensiplerimize göre, tüm insanlar ve hayvanlar ortak ve basit bir biyolojik kaynaktan gelmektedir. Aslında
SATANİZM, İNSANLARIN GELİŞMİŞ BİRER HAYVANDAN BAŞKA BİR ŞEY OLMADIKLARINA İNANMAKTIR.
Şans eseri evrimleşmemiz ve hayatta kalmamız dışında, yaratılışta hiçbir özel yerimiz yoktur... Satanistler kendilerini (ve tüm insanları) hayvanlar olarak tanımlar ve Allah'ın kendilerine ruh verdiği insanlar olarak görmeye karşı çıkarlar...
Allah'ın varlığının bilincinde olan kişiler, insanın bir hayvan olduğu yalanına inanmaz, çatışma ve kargaşa dolu bir yaşamı değil sevgi ve şefkatin hakim olduğu bir toplum düzenini savunurlar.
Satanistlerin bilimsel olarak tamamen çökmüş, yanlışlıkları ve çarpıklıkları deşifre olmuş olan evrim teorisini böyle ısrarla savunmaları dikkat çekicidir. Oysa gelişen bilimin tüm dalları yaratılışın inkar edilemez bir gerçek olduğunu ortaya koymaktadır. İdeolojik kaygılarla Darwinizm'e bağlılık gösterenler büyük bir sapmanın içindedirler. Darwinizm bir daha ayağa kalkamayacak şekilde yıkılmış ve tarihin sayfaları arasına gömülmüştür.
Kainatı ve kainatta bulunan tüm varlıkları Allah yaratmıştır. Hiçbir şey kör tesadüflerin eseri değildir. Yaratılışın delilleri evrenin pek çok noktasında açıkça görülürken, evrendeki kusursuz dengenin ve mükemmeliğin kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia etmek büyük bir cahillikten başka bir şey değildir. Böylesine sapkın bir inanışa da ancak satanistler gibi, hastalıklı zihinleri olan kişiler sahip çıkabilir.
Darwinist yaklaşımın sonucu olarak, satanistler tüm insanların eşit olduğuna inanmazlar. Onlara göre bazı insanlar zaman içinde diğerlerine göre daha fazla evrimleşmiş ve bazıları da evrim tablosunun alt basamaklarında kalmışlardır. Bu inanç, ilerleyen satırlarda da göreceğimiz gibi, satanizm ile faşizm arasında doğal bir yakınlığa neden olmuştur. Ancak satanizm faşizm gibi yalnızca toplumlar ve ırklar arasında bir farklılığı savunmakla kalmaz, aynı ırk ve toplum içinde de bazı insanların diğerlerine göre daha üstün olduğunu savunur. Buna göre kötülüğün gücünü kavramış ve buna inanmış olanlar diğerlerine göre daha üstündür ve onlara diledikleri gibi davranma hakkına sahiptirler.
Tüm bu bilgilerin gösterdiği gibi satanizm, evrim teorisini merkezine yerleştirmiş ateist bir dindir. Evrim teorisi insanın bir hayvan türü olduğunu savunmakta, satanistler ise buna göre davranış ve düşünce kalıpları geliştirmektedirler. Evrim teorisini savunan biyologların, filozofların ve düşünürlerin kitaplarına baktığınızda, orada da yukarıda verdiğimiz satanist makalelerde yer alan cümleleri neredeyse birebir görebilirsiniz. Örneğin az önce alıntıladığımız satanist ifadelerin bir benzerlerini, Richard Dawkins, Stephen J. Gould, Daniel Dennett, Carl Sagan gibi Darwinist ve ateist düşünürlerin kitaplarında da bulmak mümkündür. Onlar da insanları bir tür gelişmiş hayvan, hayatı ise bir mücadele alanı olarak görmekte, ancak güçlü olanların ayakta kalabileceklerini ifade etmekte yani insanın doğasını satanistlerin kendilerini tanımladıkları şekilde açıklamaktadırlar.
Örneğin 'Meet My Cousin the Chimpanzee' (Kuzenim Şempanze ile Tanışın) başlıklı yazısında, ünlü evrimci Richard Dawkins uzun uzun insanların atasının maymunlar olduğu saçmalığını anlatır ve şunları söyler:
Maymunlara benzediğimizi kabul ediyoruz, ancak gerçekte maymun olduğumuzun çoğu zaman farkında değiliz "Şempanzeleri, gorilleri ve orangutanları kendine dahil eden ama insanları dışarıda bırakan tek bir doğal sınıflandırma dahi yoktur" Kendimiz de dahil olmak üzere yaşayan tüm büyük maymunlar, aile-çocuk bağı ile birbirine bağlıdır.
Satanistlerin cahil yorumlarından birisi de kötülüğün kendilerini güçlü kılacağına inanmalarıdır. Oysa kötülük hiçbir zaman insanı üstün kılmaz, tam tersine insanı içinden çıkılamaz felaketlerin içine iter.
Ateşli bir evrim savunucusu olan Stephen Jay Gould ise Darwin ve Sonrası adlı kitabında, "Acımasızlık, saldırganlık, kısaca genel kötülük, maymunsu atalarımızdan bize kalan prangalardır" düşüncesini savunur. Bir başka yazısında, insanlığın ve evrenin kör tesadüflerin eseri olduklarını şöyle iddia eder:
Bugün buradayız, çünkü bir grup tuhaf balık yüzgeçlerini kara hayvanlarında olması gereken ayaklara çevirebilecek anatomiye sahiptiler; çünkü dünya buz çağında tam anlamı ile hiçbir zaman donmadı; çünkü bundan çeyrek milyon yıl önce Afrika'dan çıkan küçük ve zayıf canlılar bugüne kadar ayakta kalmayı başardırlar. Tüm bunlar için daha yüce cevaplar arayabiliriz, ama böyle bir cevap yoktur.
Görüldüğü gibi bilim adına ortaya çıkan bu kişilerin öne sürdükleri bilim ve akıl dışı iddialar, satanizm gibi pek çok sapkın ideolojiye fikri zemin oluşturmaktadır. Bu kişiler ısrarla söz konusu çarpık düşünceleri savunarak, tüm insanlığı boyutları çok geniş çaplı felaketlerin içine sürüklemektedirler. Oysa evreni ve insanı Allah üstün bir sanat ile yaratmıştır. Her insan kendisini yaratan Allah'a karşı sorumludur. Bu apaçık bir gerçektir. Bu gerçekten kaçmaya çalışanlar, bunun için akılsızca yalanlar öne sürenler ise ölümleri ile birlikte ne kadar büyük bir hatanın içinde olduklarını kavrayacaklardır.