Arama

Fosil Nedir? - Tek Mesaj #2

sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
31 Ocak 2008       Mesaj #2
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
  • 1707-1788 yılları arasında yaşamış olan Fransız doğabilimci Buffon (Kontu) Georges-Louis Leclerc garip bir iddiada bulunmuştu:Yenidünya’daki canlı varlıklar,Eskidünya’dakilere oranla hemen her açıdan aşağı düzeydedir.Amerika’da sular durgundur,toprak verimsizdir,hayvanlar küçük ve kuvvetsizdir .Buffon iddialarına kanıt olarak Amerika’nın kokuşmuş bataklıklarından ve güneşsiz ormanlarından yükselen sağlığa zararlı buharlar olduğunu söylüyordu. Ona göre çevre koşulları o kadar uygunsuzdu ki,kızılderililer erkeklik kuvvetinden yoksundu,sakalları yoktu ve vücutları tüysüzdü.Buffon’un bu görüşleri Amerika’yı tanımayan bazı kişiler tarafından destekleniyordu.Bunlardan bir tanesi yerli erkeklerin üreme yönünden güçsüzlüklerine ilave olarak göğüslerinin süt ürettiklerini bile söylemişti.Buna benzer görüşler 19.yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da sürekli olarak yazıldı ve söylendi.
  • Elbette gerçek olmayan ve bir hayli abartılı olan bu tip iddialar Amerika’da öfkeyle karşılanıyordu.Thomas Jefferson,General John Sullivan ve 20 askerini kuzey ormanlarına gönderdi.General ve askerlerin görevi,iri bir geyik türü olan sığın yakalamaktı.Bu hayvan,söylediklerini yalanlamak için Buffon’a gönderilecekti.Askerler iki hafta içinde bir sığın vurdular.Ancak bu hayvanın bekledikleri gibi iri boynuzları yoktu.
  • 1787 yılında New Jersey’de yaşayan sade bir kişi akarsu kıyısında iri bir uyluk kemiği bulmuştu.Bu kemiğin dünya üzerinde yaşayan hiçbir yaratığa ait olmadığını tahmin etti.Kemik,o günlerin ünlü anatomi bilgini olan Caspar Wistar’a gönderildi. Wistar,bilimsel bir toplantıda bu kemiği tanımladı.Ancak önemini pek kavrayamamıştı.Sonuçta bir depoya kaldırıldı,sonra da kayıplara karıştı.
  • Bugün,Caspar Wistar’ın tanımlarından ve elde edilen notlardan anlaşıldığı kadarıyla o kemiğin büyük cüsseli ve ördek gagalı bir dinozor olan Hadrosaur olduğu tahmin ediliyor.Böylece yeryüzünde bulunan ilk dinozor kemiği kaybedilmişti.Diğer taraftan o günlerde hiçkimse dinozorun ne olduğunu bilmiyordu.
  • Aynı tarihlerde Philadelphia’daki doğabilimciler fil benzeri çok iri bir yaratığın kemiklerini bir araya getiriyorlardı.İlk önce ona ‘Büyük Meçhul Amerikalı’ adını taktılar.Sonra onun mamut olduğuna karar verdiler.Bu öngörüleri yanlıştı.Ama ülkenin pekçok yerinde iri iri kemikler bulunmaya başlamıştı.Öyle görünüyordu ki Amerika bir zamanlar olağandan büyük hayvanların yaşadığı yerdi.Buffon’un iddiaları doğru değildi.Doğabilimciler Meçhul Amerikalı’nın hem cüssesini hem de vahşiliğini gözler önüne sermek için kararlıydılar.Ama bu amaçlarını oldukça abarttılar.Yaratığa olduğundan altı misli büyük bir cüsse ve korkunç pençeler yakıştırdılar.Hayvanın kaplan gibi çevik ve o derecede vahşi olduğu görünümünü vermek için çalışıyorlardı.Çalışmalarında kullandıkları model resimlerinde onu kayaların üstünden avının üzerine atlarken görüntülediler.Artık birtakım dişleri gerçeğe hiç uygun olmayan şekilde hayvanın kafasına monte ediyorlardı.Bütün bu abartılı çalışmaların elbette bilimsel bir yönü yoktu.Ama bir gerçek tarafı vardı.O kemikler hangi hayvana aitse,nesli tükenmişti.
  • Amerika’da bulunan kemiklerden seçilenlerden bazısı 1795 yılında Georges Cuvier tarafından incelenmek üzere Paris’e gönderildi.Cuvier o tarihlerde paleontolojinin önde gelen isimlerinden biriydi ve eklemlerinden ayrılmış kemik yığınlarını biçimli formlara sokma konusunda bir hayli tecrübe kazanmıştı.Bir hayvanın görünümünü ve doğasını tek bir diş veya çene kemiği parçasından anlayıp tanımlayabiliyordu.Kendisine gönderilen kemikleri inceledi ve ona meme-dişli anlamına gelen mastodon adını verdi.
  • Georges Cuvier,Yerküre’de zaman zaman küresel afetler yaşandığına ve bu afetler nedeniyle yaratıkların topluca yok olduğuna inanıyordu.Ancak bu fikirlerden dindar çevreler oldukça rahatsızdı.Çünkü Tanrı’yı umursamazlıkla itham ediyorlardı.Madem ki sonradan köklerini kurutacaktı,neden yaratmıştı?
  • Thomas Jefferson,Tanrı’nın herhangi bir türün toptan yok olmasına seyirci kalmayacağını düşünüyordu.Hatta onların evrimleşmesini bile düşünemiyordu. Georges Cuvier tarafından tanımlanan mastodon sürülerinin hala yaşamakta olduğunu varsayıyordu.Bu nedenle Caspar Wistar’ın da bulunduğu bir doğabilimci grubunu Mississippi’nin ötesindeki topraklara gönderdi.Tabii ki hiçbir sonuç alınamadı.
  • Caspar Wistar’ın eline geçen dinozor kemiğinin önemini anlayamaması ile başlayan fosil araştırma başarısızlıkları Amerika’da 19.yüzyılın ilk yıllarında devam ediyordu.1806 yılında bir keşif heyeti Montana’daki Hell Creek bölgesinde bir kayaya gömülü ve dinozor kemiği olduğu kesin belli bir fosili incelemelerine rağmen gerçeği anlayamadı.Oysa bu bölge ileriki tarihlerde dinozor kemiğinin bol olarak bulunacağı bir yerdi.
  • 1818 yılında bir çiftçi çocuğu Massachusetts’in South Hadley bölgesindeki kayaç katmanlarında çok eski izler görmüştü.Daha sonra New England’daki Connecticut Irmağı vadisinde başka kemikler ve fosilleşmiş ayak izleri bulundu.Bu kemikler incelenmiş olan ilk dinozor kemikleriydi,ama ne oldukları ancak 1855 yılında anlaşıldı.
  • William Smith,1769 yılında doğdu.İlk öğrenimini köy okulunda gördü.Kendi edindiği kitaplardan arazi ölçüm yöntemlerini öğrenmişti.Bu arada köyünün yakınlarındaki Costwold Tepelerinde bol olan fosil örnekleri topluyordu.1787 yılında arazi ölçümcüsü olarak göreve başladı.1793 yılında Somersetshire’da arazi çalışmaları yaparken,bölgenin kuzey kesiminde yüzeye vuran katmanın doğuya doğru düzenli bir eğimle battığını keşfetti.Somerset’teki katmanın İngiltere boyunca kuzeye doğru uzandığından şüphe ediyordu.Nitekim yaptığı yolculuklarda sık sık benzer yataklara rastladı.1795 yılında başlatılan yeni kanal kazıları sırasında taze örnekleri inceledi ve her katmanın kendine özgü fosiller içerdiğini buldu.1796 yılında,yıllar sonra kendisini meşhur edecek olan fikrini bir kenara not etti.Kayaçların yorumlanabilmesi için,standart bir ölçüte,bir temele ihtiyaç vardı.Örneğin Devon’da bulunan ve Karbonifer döneme ait olan kayaçların Galler’de bulunan ve Kambriyen döneme ait olan kayaçlardan daha genç olduğu,böyle bir temele dayanılarak söylenebilirdi.Cevabın fosillerde olduğunu anlamıştı.Kayaç katmanlarındaki her değişimle birlikte,belli bazı fosil türleri yok oluyor,bazıları da sıradaki katmana taşınıyordu.Hangi fosil türünün hangi katmanda ortaya çıktığına dikkat edilirse,fosil barındıran tüm kayaçların göreceli yaşları hesaplanabilirdi.1799 yılında bir yere bağımlı olarak çalışmaktan vazgeçip kendi bürosunu kurdu.Bath çevresinin jeoloji haritalarını tamamladı.Bu haritalarını ve jeoloji maketlerini çeşitli fuarlarda sergiledi.1804 yılında bürosunu Londra’ya taşıdı.Araştırmacılığı sayesinde edindiği bilgilerden faydalanarak Britanya’nın kayaç katmanlarının haritasını 1815 yılında tamamladı.
  • 1812 yılında,Dorset kıyısındaki Lyme Regis’te,Mary Anning adında bir genç kız,Manş Deniz’i boyunca uzanan dik uçurumlara gömülü olan yaklaşık 5 metre boyunda fosilleşmiş bir deniz yaratığı buldu.Bu yaratık günümüzde ‘ıchthyosaurus’ olarak adlandırılmaktadır. Mary Anning 35 sene boyunca fosil toplamaya devam etti.Hem mesleğini yapıyor,hem de topladığı örnekleri satıp para kazanıyordu.İlk kanatlı kertenkele olan ‘plesiosaurus’u da o bulmuştu.
Fosillerin yerini saptamada büyük bir ustalık kazanmıştı.Ama ondan daha önemli olan özelliği,fosilleri bulunduğu yerden hiç zarar vermeden çıkarmasıydı. Aslında eğitimsiz bir kişiydi.Ama çizim ve tanımları kusursuzdu.Çok basit aletlerle ve zor koşullar altında çalışmasına rağmen işini sabır ve özenle yürütüyordu.Sadece‘plesiosaurus’u kazıp çıkarmak için 10 yıl çalıştı.
  • Gideon Algernon Mantell,1790 yılında doğmuştu.1852 yılında ölümüne kadar hekimlik,jeoloji ve paleontoloji alanında çalıştı.Yaşadığı dönemde bilinen 5 dinozor cinsinden 4 tanesini o buldu.Özellikle Sussex’in Mezozoik (ikinci) Zamanı üzerine paleontoloji çalışmaları yaptı.Bu bölgenin jeolojik keşifler tarihinde önemli bir yer edinmesini sağladı.Triyas Döneminde yaşamış bir sürüngeni de ilk kez tanımlayan kişi oldu.
Ancak özel yaşamında kibirli ve bencil bir kişiydi,ayrıca ailesini ihmal ediyordu.1822 yılında Sussex dışında yaşayan bir hastasını ziyaret ederken karısı, yakında bulunan bir patikada geziniyordu.Çukur doldurmak için yola dökülmüş moloz yığını içinde garip bir nesne buldu.Bir ceviz büyüklüğünde,kavisli ve kahverenkli olan bu taşı kocasına götürdü. Mantell,bunun fosilleşmiş bir diş olduğunu hemen anladı.Biraz inceledikten sonra onun otobur,sürüngen ve metrelerce uzunlukta Kretase döneminden kalma bir hayvan olduğuna karar verdi.Arkadaşı olan Papaz William Buckland,bu dişin geçmişe yönelik tüm anlayışları temelinden değiştiren buluş olduğunu söyleyince 3 yıl boyunca kanıt aradı.Bu diş fosilini Paris’te bulunan Cuvier’e yolladı.Ama Fransız doğabilimci bu dişin bir hipopotama ait olduğunu sanarak yanılgıya düştü.Bunun üzerine Mantell,başka bir araştırmacı arkadaşına danıştı.İki arkadaş yaptıkları araştırma sonucunda,söz konusu dişin Güney Amerika iguanalarının dişlerine benzediği sonucuna ulaştılar.Böylece Mantell,elinde bulunan dişin tropik iklimlerde yaşamış bir kertenkele cinsi ‘Iguanodon’ olduğunu açıkladı.
  • Mantell, Royal Society’e bir bildiri göndermeye hazırlanırken,Oxfordshire’daki taşocaklarında bir başka dinozorun bulunup resmen tanımlandığını öğrendi. Bulduğu fosil üzerinde çalışıp rapor hazırlayan,Dr.James Parkinson’un önerisi ile ona ‘Megalosaurus’ adını veren Papaz William Buckland idi.Raporunda yaratığın dişlerinin kertenkelelerde olduğu gibi doğrudan çene kemiğine ilişmediğini,timsahlarda olduğu gibi yuvalara yerleştiğini belirtiyordu.Ancak ne anlama geldiğini kavrayamadı. Aslında Megalosaurus, yepyeni bir yaratık çeşidiydi. Papaz William Buckland’ın bu raporu gene de bir dinozorun yayınlanan ilk tanımı kabul edildi.
Mantell,dinozor tanımını gerçekleştiren ilk kişi olmasını resmi kayıtlara geçiremediğinden dolayı yılgınlığa kapılmadı.Çalışmalarına devam etti.1833 yılında amacına ulaştı ve dev boyutlu ‘Hylaeosaurus’u buldu.Bundan böyle taşocağında çalışan işçilerden ve bölgede bulunan çiftçilerden fosil satın almaya hız verdi.Böylece ülkesinin en büyük fosil koleksiyonuna sahip oldu.Üç dinozor tanımı daha yaptı.Bu arada hekimlik görevini bırakmıştı.Evini hemen hemen tümüyle dolduran fosillerin bakımına harcadığı para gelirinin üzerinde idi.Elinde kalmış olan az miktardaki parasını çok az kişinin okuyacağı kitap basımına ayırdığı için ekonomik anlamda sıfıra indi.Bu nedenle koleksiyonunun büyük kısmını satmak zorunda kaldı.Bu arada karısı 4 çocuğunu alarak kendisini terk etmişti.Londra’ya taşındı.1841 yılında bir at arabasının altında kalıp sakatlandı.1852 yılında intihar etti.

Othniel Charles Marsh,1831 yılında doğdu.1866-1899 yılları arasında Yale Üniversitesi’nde ilk omurgalılar paleontolojisi profesörü olarak görev yaptı.
1870 yılında yaptığı bilimsel incelemelerde Nebraska’nın Pliyosen Bölüm’e,Colorado’nun Miyosen Bölüm’e ait çökelleri inceledi.1871 yılındaki gezisinde Amerika’da ilk ‘Pterodactylus’ cinsi uçan sürüngen fosilleri bulundu.1882 yılında ABD Jeolojil Araştırma Kurumu’nda omurgalılar paleontolojisi çalışmalarının başına getirildi.1000’den fazla omurgalı fosili keşfetmiş ve bunların en az yarısını tanımlamıştır.Dişli kuşlar,boynuzlu dev memeliler ve Kuzey Amerika dinozorları konusunda önemli çalışmalar yayımladı.Utangaç bir kişi olup fazla sayıda kitap okuyan birisiydi.Şık giyinirdi ve davranışları oldukça zarifti.Aslında saha araştırmalarını pek sevmediği söylenmiştir.Bir tarihçinin yazdığına göre,Wyoming’in Como Bluff bölgesinde bulunan dinozor yataklarını ziyaret ettiğinde ortada bulunan pek çok kemiği fark edememişti.Ancak parası ile her istediğini satın alacak güçteydi.Doğa tarihi ile ilgilenmeye başlayınca,amcası onun için Yale’de bir müze yaptırmıştı.1899 yılında öldü.
  • Edward Drinker Cope,1840 yılında doğdu.1864-1867 yılları arasında karşılaştırmalı zooloji ve botanik profesörü olarak görev yaptıktan sonra meslek yaşamının 22 yılını keşif ve araştırmaya ayırdı.Özellikle soyu tükenmiş balık,sürüngen ve memelileri saptayıp tanımlamak amacı ile ABD’nin batı bölgelerini dolaştı.Atın ve diğer memelilerin dişlerindeki evrim süreçlerini inceledi.Zengin bir işadamının oğlu olduğu için oldukça rahat bir yaşam sürüyordu.Macerayı seven bir karakteri vardı.Biraz da vurdum-duymaz olduğu söyleniyordu.1876 yılında Custer komutasındaki birlikler Montana’daki Little Bighorn Irmağı’nda yerliler tarafından öldürülürken,o,fosil arıyordu.Yerlilere ait topraklarda dolaşmanın tehlikeli olduğu yolundaki uyarıları ciddiye almıyordu.
Kinetogenez kuramı olarak adlandırılan görüşleri ile,hayvanların doğal hareketlerinin,hareket organlarındaki değişiklik ve gelişmeleri etkilediğini savundu.
Bu düşüncesi ile Lamarc’ın kazanılmış özelliklerin kalıtımına dayanan evrim kuramını destekledi.Dinozor soyunun tükenişi ile insanın ortaya çıkışı arasına rastlayan Tersiyer (üçüncü) Dönem’de yeryüzünde ortaya çıkan omurgalıları inceledi.Çok hareketli geçen çalışma yaşantısında 1.400 bilimsel bildiride imzası vardı.1.300 tane yeni fosil tanımlamıştı.1889-1897 yılları arasında parasal güçlükler nedeni ile araştırmalarına son verdi ve Pennsylvania Üniversitesi’nde öğretim üyesi oldu.1875 yılında kendisine miras kalan serveti gümüşe yatırmış ve herşeyini kaybetmişti.1897 yılında öldüğünde tek kişilik bir pansiyon odasında kitap ve kemikleriyle birlikteydi.Son yıllarında ilginç bir saplantısı belirmişti.Homo sapiens türünün tip örneği,yani kendi türünde tanımlanıp adlandırılan ilk örnek olmayı istemişti.Kemiklerinin insan ırkını resmen temsil etmesini arzuluyordu.Aslında bir türün tip örneği,o türde bulunan ilk kemik grubu olur.Zaten ilk bulunan Homo sapiens kemikleri diye bir şey olamaz.Buna rağmen ölümünden sonra miras bıraktığı kemikleri hazırlanıp birleştirildi.Ama frenginin başlangıç aşamasına özgü belirtiler bulgulandı.
  • Her iki bilim adamının ortak yönleri fazlaydı.İkisi de şımartılmış,hırslı,bencil,kavgacı,kıskanç,güvensiz ve mutsuz kişilerdi.Başlangıçta birbirlerine hayranlık duyuyorlardı.Çok iyi dostluk kurmuşlardı.Öyle ki fosil örneklerine birbirlerinin adını veriyorlardı.1868 yılında bugün bile bilinmeyen nedenlerle araları bozuldu.Aradan daha bir yıl geçmeden birbirlerine olan nefreti o kadar arttı ki sonraki 30 yıl boyunca bitmeyecekti.
  • İlk 10 yıl karşılıklı nefretleri sessiz bir savaş gibiydi.Ama 1877 yılında olayların boyutu büyüdü.O yıl,Arthur Lakes adlı bir öğretmen, arkadaşı ile kırlarda yürüyüş yaparlarken Morrison civarında birtakım kemikler buldu.Kemiklerin dev bir ‘keler’e ait olduğunu anladı.Bu kemiklerin bir kısmını Marsh’a,bir kısmını ise Cope’a gönderdi.Çok memnun olan Cope, Arthur Lakes’e 100 dolar yolladı ve bu keşfinden özellikle Marsh’a bahsetmemesini istedi.Zor durumda kalan Arthur Lakes, Marsh’a başvurdu ve elindeki kemikleri Cope’a göndermesini rica etti. Marsh istenileni yaptı ama bu olayı hayatı boyunca unutmadı.
  • Bu olay ikisi arasında sürmekte olan savaşı daha sert hale getirdi.Bazen emirlerindeki kazıcı ekiplerini birbirlerine taşlatıyorlardı.Bir gün Cope,Marsh’a ait sandıkları açmaya çalışırken yakalanmıştı.Her ikisi de yazmış oldukları yazılarında birbirlerine hakaret ediyorlardı.Her biri diğerinin bilimsel başarısını küçümsüyordu.Aslında bu durum çok ilginç bir sonuç veriyordu.İki araştırıcının birbirlerine olan nefreti çalışmalarını hızlandırmıştı.Onların bu rekabeti sayesinde,Amerika’da yaşadığı bilinen dinozor türlerinin sayısı 9’dan 150’ye çıkmıştı.Hemen hemen her dinozor,bu ikisinden biri tarafından bulunmuştur. Bazen hırslarına o denli kapılıyorlardı ki,zaten bilinen bir şeyi yeniden keşfediyorlardı.Artık yapmış oldukları sınıflandırma karmakarışık hale gelmişti.Bu işin düzene sokulması yıllarca sürmüştür.
Son düzenleyen Safi; 27 Mayıs 2016 16:52 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi