Arama


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Nisan 2006       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
II.meşrutiyet



Millî tarihçiliğin gelişiminde İkinci Meşrutiyet dönemi bir dönüm noktasıdır. 1908 Anayasasının getirdiği düzenlemeler, siyasî ve sosyal hayatta bir takım değişikliklere yol açtı. Bu dönemde birçok siyasî teşkilât kuruldu; birçok gazete, dergi ve süreli yayın çıkmaya başladı. Siyasî, sosyal ekonomik ve kültürel çalkantıların yaşandığı bu dönemde, herşeye rağmen modernleşme yolunda önemli ilerlemeler kaydedildi. Daha önce başlamış bulunan Türkçülük faaliyetleriyle bir uzlaşma sağlandı.


Türklüğün kökenlerine duyulan ilgi, eğitim alanındaki yenileşme faaliyetlerinin tarih çalışmaları üzerinde yoğunlaşmasını sağladı. Şahlanan milliyetçi duygular,Osmanlı öncesi Türklerin daha yaygın biçimde incelenmesini; yenileşme faaliyetleri tarih yazma ve araştırma yöntemlerinin geliştirilmesini; özellikle inceleme ve geliştirme faaliyetleri sonuçlarının eğitim sisteminde yer almasını gerekli kıldı. 1900 lü yılların başlarında Darülfünûn da Tarih-i Umumî , Tarih-i Düvel gibi bir kaç tarih dersi okutulurken, eğitim politikası daha belirgin bir duruma geldikten sonra tarih bölümünde verilen derslerin sayısı çoğaldı. Türk Tarihi, İslâmî Düşünce Tarihi,Yunan ve Roma Tarihleri,Türkiye ile Avrupa Devletleri Arasındaki Diplomatik İlişkilerTarihi,Güzel Sanatlar Tarihi,Orta Çağ Tarihi, Doğu Klasikleri Tarihi gibi...

Bu dönemde, eğitim alanındaki düzenlemeler, millî kimliğinTürk olarak tanımlanması,Osmanlı öncesi Türklerin modern (Avrupa) yöntemleriyle incelenmesi, bilimselcilik ile milliyetçiliği ; Ziya Gökalpin düşüncesinde olduğu gibi aynı kapsamda birleştirdi. Bu düşünceyi gerçekleştirmek için, İttihat ve Terakki Cemiyeti (Fırkası)nin (1909-1919) yönetiminde, Türklerin modern bir biçimde ilerlemesi amacına yönelik olmak üzere eğitim bütünlüğünün savunulması, bilimsel dayanışma anlamında ideolojik ve kısmen yasal devlet politikası olarak benimsendi ve uygulandı.
Yirminci yüzyılın başlarında birer tarihî kimlik olan Osmanlıcılık ve Türkçülük tanımları arasındaki çelişkilere dayalı kurumlaşmalar gerçekleşti. Avrupa da olduğu gibi milliyetçi fikirlerin yayılmasına paralel olarak Osmanlı tarih yazıcılığı da yeni bir safhaya girdi. Bazı cemiyetler ve yayın kuruluşları bünyesinde teşkilâtlanan milliyetçilik; tercüme faaliyetleri, uyarlamalar ve yeni edebî türlerin tanıtımıyla yayılmaya başladı. Finlandiya ve Macaristan gibi yeni kimlik kazanmış ülkelerin takip ettiği edebî ve millî kurumlaşma ile yayın faaliyetleri Osmanlı Devleti nde de gelişti. Bilime, milliyetçi akımlara ve Türkçülüğe duyulan ilgi; Türk Derneği, Tarih-i Osmanî Encümeni, Asar-ı İslâmiye ve Millîye Tedkik Encümeni -Millî Tetebbular Mecmuası-, Türk Ocakları gibi kurumlarda ve bu kurumların yayınlarında yer almaya başladı. Bu kurumlar ve çıkardıkları yayınlar, devlet veya toplum olarak Osmanlı realitesi (gerçeklik)nin içinde ya da dışında olsun Türk kimliğine bağlı daha güçlü bir milliyetçilik için mücadeleyi ön görmekteydi.
Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Türk tarihinin incelenmesi teşkilâtlı bir faaliyet olarak yürütülmeye başladı. Türk Derneği, aralarında Ahmed Mithad, Necip Asım, Veled Çelebi ve Yusuf Akçura gibi tarihçilerin bulunduğu bir grup tarafından 1908 de kuruldu. Kuruculardan sadece Yusuf Akçura, hem Rusya da hem Paris te tarih öğrenimi görmüştü. Türk Derneği, Türk milliyetçiliğini esas alarak kurulan ilk dernek olma özelliğini taşımaktadır.
Cemiyetin maksadı Türk diye anılan bütün kavimlerin mazi ve hâldeki âsar, ef al, ahval ve muhitini öğrenmeye ve öğretmeye çalışmak; yani Türklerin asar-ı atikasını, tarihini, lisanlarını, avam ve havas edebiyatını, etnografya ve etnologyasını, ahval-ı içtimaiye ve medeniyeti hazinelerini,Türk memleketlerinin eski ve yeni coğrafyasını araştırıp ortaya çıkararak bütün dünyaya yayıp dağıtmak ve dilimizin açık, sade, güzel, ilim lisanı olabilecek süratte geniş ve medeniyete elverişli bir dereceye gelmesine çalışmak ve imlâsını ona göre tedkik etmektir (2). Derneğin aylık yayın organı olan Türk Derneği dergisi 1911 de 6 ve 1912 de 1 olmak üzere 7 sayı çıktıktan sonra kapanmıştır. Bu dergide, Türk tarihi ve Osmanlı toplumu üzerine yazılmış makaleler yayımlanmış, makalelerde esas olarak dil sorunu ele alınmıştır. Dernek ve dergi yerini Türk Yurdu adlı dernek ve dergiye bırakmıştır.
Derneğin kurucularından Yusuf Akçura, Türk milletinin siyasî iktidarı ve Türklüğün geçmişini ispatlayacak bilimsel bir Türk tarihi ortaya çıkarma amacını gütmekteydi. Tarih yazımında milliyetçilikle bilimsel bir yaklaşımın ele alınması Akçura nın makale ve diğer eserlerinde görülmektedir. Fransız pozitivistlerinin etkisinde kalan Akçura, Tarih ve Ulum adlı makalesinde, tarih ve bilim arasındaki ilişkiye dikkatleri çekmekte, bilimsel bir tarih yazımı için gerekli şartları şöylece ortaya koymaktadır: Her şeyden önce tarih yazılı belgelere dayandırılmalıdır, ancak bunlar tenkîde tabi tutulmalıdır (3). Akçura makalelerinde, Seignobos un görüşlerini Türk tarihçiliğine uyarlama çabasında görünmektedir.
Tarih bilimine vukufuyla tanınan Sultan V. Mehmet Reşat ın önderliğinde,Osmanlı Tarihi'ni terk edilmişlik ve sahipsizlik durumundan kurtarmak için etraflı bir Osmanlı Tarihi nin yazılması ve Osmanlı Tarihine ait belgelerin toplanması amacıyla, 27Kasım 1909 (14 Teşrinisâni1325) da Tarih-i Osmanî Encümeni kuruldu. Necip Asım tarafından kaleme alınan Tarih-i Osmanî Encümeni Talimatnâmesi nde Encümenin görevi, Osmanlı Tarihine ait risale, evrak ve kayıtları toplamak, basmak ve yayınlamak olarak belirtilmektedir. Tarih-i Osmanî Encümeni, 9 şubat 1910 da Bâb-ı Ali Sadaret Dairesi altındaki vakanüvislik odasında Abdurrahman şeref in başkanlığında ilk toplantısını yaparak çalışmaya başladı. Encümen ilk toplantısında, yazacağı, Osmanlı Tarihi nin plânını ve üyeler arasında iş bölümünü yaptı. Osmanlı Tarihi nin birinci cildinin yazımı görevini Necip Asım ve Mehmet Arif e verdi. Encümen, bu toplantıda ayrıca iki ayda bir Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası adlı bir derginin yayımlanmasını kararlaştırdı.
Encümenin mecmua yayınlamasındaki amacı, yazılacak tarihin metnine aynen ve tamamen giremeyecek araştırmaları, vesikaları ve Türkçe veya yabancı lisanlardan tercüme edilmiş risaleleri yayınlayarak Osmanlı Tarihi ne zemin hazırlamak ve mütalâa meraklılarının bilgilerini genişletmeye ve fikirlerini uyandırmaya hizmet etmek olarak belirtildi. Mecmuada, Osmanlı tarihinde bulunmayan veya yeteri kadar belirlenmemiş olan ve diğer dillerde yazılmış olan olaylar hakkında araştırma ve değerlendirmeler, ortaya çıkarılacak tarih vesikaları, diğer tarih encümenleri ve üyeleri ile yapılan haberleşmenin yayınlanmasına karar verilen kısmı, encümende kabul edilen kararlar, bütün lisanlarda Osmanlı tarihi ile ilgili eserlerin bibliyografyaları ile henüz yayınlanmamış olan tarih risalelerinin(tefrika olarak) yayınlanması ön görülmüştü. Mecmuada esas olarak Osmanlı tarih yazımına ve Osmanlı tarihine yer verilmiştir. Osmanlı öncesi Türkler ve Anadolu üzerine yazılar sadece bir kaç defa yayımlanmıştırMsn Demon.
Necip Asım ve Mehmet Arif, Türk Derneği nin tüzel kişiliği altında Osmanlı Tarihi yazmaya başladılar. Yedi yıllık uzun bir çalışmadan sonra Osmanlı tarihine ait tek cilt yayımlanabildi. Bu cilt, Fuat Köprülü,Yusuf Akçura ve Ahmet Refik tarafından ciddi biçimde tenkit edildi. Yusuf Akçura, Necip Asım ve Mehmet Arif in yazdıkları tarihin Osmanlı vakanüvislik geleneğinin bir devamı olduğunu ileri sürmüştür. Akçura ya göre, yeni tarih yazımı pozitivizme dayanmalı ve milliyetçilik ateşiyle aydınlanmalıdır. Bu milliyetçiliğin adı da Türkçülük tür.Fuat Köprülü tenkidinde; söz konusu tarih kitabının bilimsel metod ve zihniyete uygun olmadığını öne sürmüş, bu iddiasını desteklemek için bilimsel metod ve begelerden yararlanarak tarih yazdıklarını iddia ettiği F. de Coulanges, E. Lavisse ve A.Sorel gibi Fransız tarihçilerinden,T. Mommsen gibi Alman tarihçilerinden örnekler vermiştir. Bununla da kalmamış, NecipAsım ve Mehmet Arif in yazdığı kitap hakkında; Bu yazarlar bir toplumun, bir milletin, bir devletin tarihî kaynakları olarak askerî ve siyasî kaynaklar üzerinde durmuşlardır... Bununla yetinilemez, tarihçiler, tarihî olaylar hakkında coğrafî, etnik ve siyasî olaylara da bakmalıdır. biçiminde çarpıcı bir değerlendirme yapmıştır.
Bilimsel metotlara ve sosyolojiye duyulan ilgi; Fuat Köprülü, Ziya Gökalp ve benzeri gibi tarihçiler tarafından kurulan ve aralarında Alman,Macar ve Fransız üyelerin de yer aldığı Asar-ı İslâmiye ve Millîye Tedkik Encümeni nde anlamını buldu. Aralarında Bursalı Tahir Bey, Veled Çelebi, Necip Asım ve Mehmet Arif Bey gibi Türk Derneği nin bazı üyeleri kurulan bu Encümene katıldı. Encümenin yayın organı Millî Tetebbula Mecmuası nda 1915 te Encümenin tüzüğü yayımlanmıştır. Tüzükte,Encümenin amacı şöyle açıklanmıştır: Encümen Türklere ait müessesatı diğer milletlerin müessesatıyla mukayese ederek Türk milletinin hangi enmuzec-i içtimaiye mensup ve tekâmülün hangi safhasında bulunduğunu arayacaktır. Türklere ait müessese hakkında yapılacak tetkikat vesaik-i kafiyeye istinad edecektir. Tetkikat sahası din, ahlâk, hukuk, iktisat, lisan, bediiyat, fenniyat, bünyeyi içtiamiye gibi hususattır. Bu müesseselerin Türk harsında ve İslâm medeniyetinde mevkiini tayin etmek ve yek diğeri ile revabıt ve münasebatını bulmak encümenin saha-ı mesaisine dahildir (9). Millî Tetebbular Mecmuası, tarihin sosyal ve kurumlaşma açısından incelenmesi yönünden oldukça önemli bir yere sahiptir. Beş defa çıkabilen dergi, geleneksel tarih yazımının bir devamı olarak değerlendirilen Tarih-i Osmanî Encümeni dergisinden farklıdır. Fuat Köprülü ve Ziya Gökalp, Encümen faaliyetlerinde ve yayın organı dergide çok önemli roller üstlenmiştir. Ziya Gökalp in sosyal yapıları inceleyen önemli bir çalışması, derginin 2 ve 3. sayılarında yayımlanmıştır.
Tarih alanında faaliyet gösteren dernekler(cemiyetler) arasında en uzun süreli ve en etkin olanı 1912 de bir grup askerî, tıbbiye ve mülkiye öğrencisi tarafından kurulan Türk ocakları dır.
Kurucu öğrencilerin ortak özellikleri pozitivizme ve bilimsel açıklamalara (metodlara) inanmalarıdır(10). 1911 de yayımlanmaya başlayan Türk Yurdu dergisi, bu öğrencilerin ilham kaynağını teşkil etmiştir. Türk Yurdu dergisi, 1912 de Türk Ocaklarının yayın organı oldu.
Dönemin tanınmış edebiyatçı ve milliyetçilerinden Mehmed Emin, Ziya Gökalp, Halide Edip, Hamdullah Suphi, Ahmet Ferit,Ahmet Ağaoğlu,Yusuf Akçura, Hüseyinzâde Ali ve diğerleri Türk Ocaklarında toplandılar. Bu grup, Türk milliyetçiliğinin kültürel ve entellektüel açıdan güçlendirilmesinde tayin edici bir rol oynadı. Ocaklar bir üniversite gibi faaliyet gösterdi.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 2 Aralık 2011 15:45