Arama


Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
1 Mart 2008       Mesaj #6
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi

İNDİREKT YAKLAŞIM

Lisede bir öğretmenimiz yaramazlık nedeniyle dışarı atmak istediği öğrencilere şöyle davranırdı: İlk önce öğrencinin yüzüne güler ve öğretmen kibar bir şekilde
-“Ayağa kalkabilir misiniz?” derdi. Öğrenci ayağa kalktığında öğretmen:
”Bu gün çok neşelisiniz, kapıya doğru yürüyebilir misiniz ?” derdi. Öğrenci kapının yanına geldiğinde öğretmen: “Lütfen kapıyı açıp dışarıdan örtebilir misiniz?” derdi. Az sonra sınıftakiler kahkaha ile gülerken dışarı atılan bu öğrenci öğretmenin bu kibar konuşmaları ile dışarı atıldığını çok sonradan öğrenirdi. İşte Ericksonian yaklaşım bizim öğretmenimizin bu yaklaşımına çok benzemektedir. Benim lise öğretmenim ve Milton Erickson indirekt yolla amaçlarına ulaşmaktadır.
İndirekt telkinler danışanın öğrenilmiş çaresizliklerini (işe yaramamış problemi çözme girişimi bir öğrenilmiş çaresizliktir) bypass eder.
Ad:  hp5.jpg
Gösterim: 3990
Boyut:  33.1 KB

Direkt telkin hipnozda ne gelişirse gelişsin, telkinden kaynaklandığı savı üzerine kurulmuştur. Direkt yaklaşım terapistin bir gücü olduğunu ve danışanda değişimi meydana getirenin bu güç olduğunu varsayar. Bu klasik yaklaşım terapideki sonuçların içsel bir yeniden sentezlemeden dolayı danışanın kendisi tarafından elde edildiği düşüncesini hiçe sayar. Direkt telkinler danışanın davranışlarında değişime yol açabilirler ve semptomatik bir şifa sağlayabilirler. Ancak bu “şifa” sadece telkine bir yanıttır.
Direkt telkin gerçek bir şifa için gerekli olan fikirlerin yeniden sentezlenmesini, yeniden organize olmasını ve yaşam deneyimlerini anlamayı sağlamaz (Erickson & Rossi, 1979 s.9). Direkt telkin danışanın hipnoterapiden gerçekten yararlanması için gerekli olan fikirsel değişiklikleri sağlamaz. Direkt telkinlerin hedefi semptomlardır. Oysa indirekt telkinlerin hedefi içsel deneyim ve fikirleri değiştirmektir (Erickson & Rossi, 1979 s.16).
Biri bize pencereyi kapatır mısınız dediğinde bu işi yapacak fiziksel kapasitemiz varsa ve bu telkini kabul ediyorsak camı kapatırız. Eğer bilinçli zihin benzer bir kapasiteye sahip olsaydı ve bu şekilde verilen her direkt telkini yerine getirseydik, psikoterapi çok önemsiz bir iş olurdu. O zaman terapistler tıpkı “camı kapatır mısınız?” der gibi ”fobinizden artık vazgeçer misiniz” derdi ve kimsenin fobisi olmazdı. Veya depresyondaki insana “artık mutlu olmalısınız” derdik ve tüm mesele çözülürdü. Ama böyle bir şeyin meydana gelmediği kesin.
Psikolojik problemin varlığını devam ettirmesinin nedeni bilinçli zihnin psikolojik deneyimi (davranış değişimine neden olan) nasıl başlatacağını bilmemesidir (Erickson, Rossi, 1979). Oysa insanda psikolojik sorunlarını aşmaya yetecek bir çok kapasite mevcuttur. Bu kapasiteler bilinçaltı süreçlerin yardımı ile daha kolay harekete geçirilebilir.
Örneğin bazen bir isim dilim ucunda deriz. Ama bir türlü hatırlamak kolay olmaz. Biraz hatırlama girişiminden sonra vazgeçip hatırlama girişimini bırakabiliriz. Genellikle beş dakika sonra isim aklımıza geliverir. Burada sizce ne olmuştur? Açıkça belli ki bilinçli düzeyde bir araştırma başlatılmıştır. Bu araştırma ancak bilinçaltı süreçlerin yardımıyla tamamlanabilmiştir. Ve aradan beş dakika geçtikten sonra bilinçaltı zihin ulaştığı bilgiyi bilince gönderdiği için hatırlamışızdır.
İndirekt telkin yaklaşımı buna benzer araştırmaları bilinçdışı düzeyde başlatan ve kolaylaştıran bir yaklaşımdır. Bilinçli zihin direkt telkinleri yerine getiremediğinde, indirekt telkinlerle çözüme ulaşmak ve bilinçdışı araştırmayı başlatmak için töropatik bir gayrete girebiliriz. Bizim bakış açımıza göre telkin edilmiş davranışlar danışan tarafından sentezlenmiş subjektif cevaplardır. Bu subjektif cevaplar danışanın eşsiz yaşam deneyimleri ve öğrenmelerini (repertuarını) kullanırlar.
Telkinin esas önemi terapistin ne söylediğinde değil, danışanın ne yaptığındadır. İndirekt telkin danışana ne yapacağını söylemez. Bunun yerine indirekt telkin danışanın yanıt sistemlerinin (response system) özerk olarak neler yapabileceğini (bilinçli çaba olmadan) açıklar.

İndirekt telkinler bilinçaltı araştırmaları ve süreçleri bilinçli zihnin isteminden bağımsız olarak başlatırlar (Erickson & Rossi, 1979 S. 18-19). Bilinçaltı araştırmalar konusu 3.bölümde detaylı olarak açıklanacaktır. Kanıma göre Milton H.Erickson’u indirekt olmaya yönelten şey psikolojik sorunların doğasıydı.
Erickson’un yaklaşımını tek bir prensiple özetlemek gerekseydi bu prensip dolaylı yönlendirme (indirection) tekniği olurdu. Erickson’a göre iletişimin etkili olabilmesi için mantıklı, somut, direkt olması gerekmez. Aksine büyük değişmeleri meydana getiren iletişim paradoksal, metaforik ve indirekt olabilir ancak mantıklı olması şart değildir. Erickson’un indirekt iletişimi kullanma şekli efsaneleşmiştir ve bu teknik aynı zamanda her insana samimi ve tanıdık gelir. Bu teknikler hakkında en iyi kaynak Haley’in (1973) kitabıdır (Zeig & Lankton, 1985).

Bir insan açıkça sizin tutum ve davranışlarınızı kontrol etmeye kalktığında bunu kolaylıkla kabul edebilir misiniz? Hem de hiçbir direnç göstermeden.
Danışanlar Ericksonian psikoterapide değişime iştirak etmezler, onlar değişimin hedefidirler. Erickson’un yaklaşımın kökeni hipnoz olmakla birlikte Erickson etkili değişimi ve iletişimi sağlayabilmek için her türlü aracı vasıta yapmasını bilmiştir (Zeig & Lankton, 1985).
İnderekt yaklaşımı bir hikaye ile daha iyi açıklayabilirim:
Bir gün hırsızlık yaparken yakalanan genç birini namuslu, bilge adamın önüne getirirler. Fakat halk, hırsızı gençliğinden dolayı yasaların gerekli gördüğü ağır cezayla cezalandırmak istemez. Halk, bilge adamdan, gence yaptığının kötü sonuçlarını göstererek bu davranışından vazgeçirmesini beklemektedir. Onların bu beklentisinin aksine bilge adam hırsızlık hakkında vaaz vermek yerine gençle konuşarak onun güvenini kazanır. Bilge adamın genç adamdan tek isteği daima doğru sözlü olacağına söz vermesidir. Genç adam çalmak fikrinden vazgeçip bunu yapacağına söz vererek rahatlamış bir şekilde evine döner. Fakat gece boyunca çalmakla ilgili düşünceler ayı gölgeleyen bulutlar gibi aklına gelir. Yeni bir hırsızlık için evin kapısından gizlice girerken bir düşünceyle sarsılır "Eğer yolda birisi beni durdurur ve ne yaptığımı sorarsa ne cevap vereceğim? Yarın ne söyleyeceğim? Doğru sözlü olmak için verdiğim sözü tutarsam her şeyi itiraf etmem gerekir. Bunun sonucu olarak hak ettiğim cezadan kurtulamam." Genç adam doğru sözlü olmaya çalıştıkça kötü alışkanlığını yavaş yavaş terk etmeye başlamıştır. Doğru sözlülüğü onun dürüst ve adil olmasını sağlamıştır (Nossrat, 1998).

Bu kitabın Milton, Erickson'un vakaları bölümünde akşam yemeği isimli çalışması dolaylı yönlendirme tekniğine verilebilecek iyi bir örnektir. Telkin hipnozdan ve psikoterapiden soyutlanamaz ama telkin ne hipnoz demektir ne de psikoterapi. İndirekt telkin (indirect suggestion) kavramı Erickson’un çalışmalarından sonra hipnoz terminolojide önemli bir yer almıştır. Bernheim’e kadar hipnoz telkinle aynı anlamda kullanılmıştır. O zamana kadar direkt telkinler emir verme şeklinde yapılmaktaydı. Omniponent (her şeye gücü yeten) hipnoterapiste bu imkanı veren yapının transferans veya psikolojik regresyon olduğu düşünülmüştür.
Erickson’a göre telkin: var olan bilinçaltı olasılıkları, potansiyelleri ortaya çıkarmak ve değiştirmek için bir araçtır. Erickson danışanında daha önceden olmayan bir fikrin ortaya çıkarılamayacağını varsayarak telkinin bir itaat değil, iyileşmek için bir “anımsatma”olması gerektiğini savunmuştur.Şöyle bir düşünürsek iyileşmek istemeyen hastayı hangi vasıta, hangi telkin iyileştirebilir? Danışanda olumlu telkini ve şifayı isteyip istemediğimizi bilincin düzeyinde göremeyiz. Bu tür düşüncelerin adresi bilinçaltıdır.

Bu bakımdan Rossi, hipnozun sadece hastanın kendine verdiği telkinleri kuvvetlendirme süreci olduğunu savunmuştur (Erickson M.H.,& Rossi E.L.,& Rossi,S.I.1976). Bundan dolayı telkin körü körüne kabullenme ya da itaat değil, hipnoterapist tarafından etki edilen içsel düşüncelere danışanın kendi tepkisini vermesidir. En derin hipnozda bile telkinin kabul edileceği garantisinin olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak şurası kesindir ki danışanın zihinsel süreçleri hipnoterapistle etkileşim içindedir. Asıl telkin işte bu etkileşimdir. Bu etkileşim bazen danışandan ve hipnoterapistten bağımsız olarak da gerçekleşebilir.
Erickson’un yaklaşımı, direkt telkinler verme yerine olumlu düşünceleri bilinçaltına “anımsatma “yoluyla temellendirilmiştir. Böyle bir telkin anlayışının aslında klasik hipnozdaki telkin ile pek bir bağlantısı olmadığından bunu başka bir terimle adlandırmak gerekir (Zeig & Lankton,1988,S.7-8 ). İndirekt telkinlerin başlıca özelliklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

İNDİREKT TELKİNLERİN ÖZELLİKLERİ
  • İndirekt telkinler sağlığı ve şifayı hastaya çağrıştırıcıdırlar (evocative). İndirect telkinler hastanın sahip olmadığı düşüncelere ona empoze etmezler. Aksine hastada iyileşmek için zaten var olan potansiyelleri harekete geçirirler.
  • İndirekt telkinler görünmezler (invisible) ve algılanmazlar. Hasta ilacın (telkinin) ne olduğunu bilmediği zaman ona direnemez. Direkt telkinlerin “telkin” olduğunu danışan algılayabilir.
  • Bir danışanım bana ne zaman telkin vereceksiniz diye sormuştu ve elinde kendisine vermemi istediği bir telkin listesiyle geldi. Durumunun iyiye gitmesinin nedeninin hipnoz olduğunu, kendisine telkin de verirsem daha hızlı yararlanacağını söylemişti. Oysa o zamana kadar birçok telkin almış ve telkinleri zaten uygulamıştı. Sorunları da büyük oranda çözümlenmişti. Ancak danışanın telkinden anladığı “iyileşeceksin, yapacaksın, edeceksin” şeklinde ki sözlerim idi.”
  • İndirekt telkinler hoşgörülüdür (permissive). Direkt telkinler otoriterdir. Halk arsında körü körüne itaat klasik hipnozla eşleştirilmiştir.
  • Telkin danışanın zihinsel süreçlerini, onun genel kullanımından farklı olarak kullanmaktır (Erickson & Rossi, 1979).
  • İndirekt telkinleri hasta direkt telkinlerin aksine farkında olmadan yerine getirir.
  • Danışan direkt telkinleri yerine getirirken bir zorunluluk (obligation) hissederken indirekt telkinlerde böyle bir zorunluluk hissetmez. Telkinleri içinden gelerek yerine getirir.
  • İndirekt telkinlerin etkisi zamana yayılabilir. Oysa direkt telkin seanstan hemen sonra ya yerine getirilir ya da getirilmez:
  • Bulumia nevroza hastalığı olan bir danışanıma hipnozda iken zevkle yemek yiyeceğini ve yediklerini dışarı çıkarmayacağını telkin ettim. İki dakika sonra karnının acıktığını söyledi. Direkt telkinler genellikle işte böyle anında yerine getirilir veya getirilmez. Oysa indirekt telkin verdiğim aynı rahatsızlığa sahip başka bir danışanım seanstan 3 gün sonra yolda yürürken bir lokanta gördüğünü, yemekleri görür görmez acıktığını hissettiğini ve lokantaya girerek yemek yemesine rağmen yemekleri dışarı çıkarmadığını söyledi. İndirekt telkinlerin etkisi üç gün sonra ortaya çıkarak davranış değişikliği meydana getiriyordu. Her iki danışana da telkinleri verirken herhangi bir zaman söylememiştim. İkinci danışanım verdiğim indirekt telkinleri 3 gün boyunca iç dünyasında değerlendirdi. 3 gün sonra yemenin ve yedikten sonra da dışarı çıkarmamanın uygun olacağına karar verdi ve gerekeni yaptı.

İNDİREKT TELKİNLERDEN ÖRNEKLER
Şimdi klasik hipnoz ve Ericksonian hipnozun telkin anlayışı arasındaki farkı örneklerle anlamaya çalışalım.
Klasik Hipnoz:Gözlerin kapanıyor; ben 5’ten geriye sayarken uyu.
Ericksonian Hipnoz:Belki şimdi, belki sonra gözleriniz kapanabilir ve kendinizi çok gevşemiş ve rahatlamış olarak bulabilirsiniz.
Erickson bel ağrılarından (psikolojik nedenli) şikayetçi olan Archie’ye şöyle söyler: “Archie uzun yıllar mutlu yaşadın. Why not happy feelings back? (neden bu mutlu duyguları geri getirmiyorsun?)” Back İngilizce’de aynı zamanda sırt ve arka anlamına gelmektedir. Erickson “Happy feeling back” derken bu cümlenin iki anlamı olduğuna dikkat edelim. Bu cümlenin gizli anlamı indirekt telkini oluşturmaktadır. Gizli anlam şudur: “Happy feeling back” yani: “acı değil mutluluk hisseden sırtınız.”
Erickson birinin oturmadığını görürse "İnsanların daha rahat edebileceği duruşlar vardır." şeklinde indirekt telkin verirdi. Veya "sandalyeler rahatlık içindir ve bir fonksiyonu vardır." derdi. Aşağıda Erickson'un bazı indirekt telkinlerinden örnekler bulacaksınız.

Ericksonian Telkin:
Siz mi konuşmayı tercih edersiniz yoksa konuşmaya ben mi başlayayım?
Saklı olan anlam: Fazla sesiz kaldınız.

Ericksonian Telkin:
Hipnoza hemen veya derece derece girebilirsiniz.
Saklı olan anlam :Eninde sonunda hipnoza gireceksiniz.

Ericksonian Telkin:Her insan hipnoza farklı şekilde gider.
Saklı olan anlam:Siz de hipnoza gideceksiniz. Nasıl olduğunun bir önemi yok.

Ericksonian Telkin:Burada öğrendiğiniz şeyleri ne zaman kullanacağınıza karar verdiniz mi?
Saklı olan anlam: Verdiğim telkinleri benimsediniz ve kullanacaksınız.

Ericksonian Telkin
:Bilinçaltı zihin çözümü bulmak için çalışmaya başladığında bilinçli zihnin bundan haberi bile olmaz.
Saklı olan anlam:Çözümü bilinçaltı zihnininiz üretecek.

Ericksonian Telkin:
Probleminizin anlamını bilip bilmediğinizi bilmiyorum.
Saklı olan anlam:Probleminin anlamını bilinçaltın bal gibi biliyor.

Ericksonian Telkin:
Eğer ayak ayak üstüne atarsanız ve ellerinizi rahatça dizlerinizin üzerine koyarsanız hipnoza girmeye hazırsınız demektir.
Saklı olan anlam: Danışan bu sözleri duymadan önce zaten ayak ayak üstüne atmış vaziyetteydi ve elerlide dizlerinin üzerindeydi. Burada Erickson’un ima ederek telkin ettiği şey “hipnoza başlıyoruzdur.”

Ericksonian Telkin:
Ne zaman olduğunu şimdilik bilemiyorum fakat çok yakın bir zamanda bilinçaltının halihazırda yapmış olduğu öğrenmeleri fark edersiniz çünkü gevşeme ve rahatlama sürecine rahat bir şekilde devam etmeden ve içsel zihnindeki diğer sizin hoşunuza gidecek yararlı bir şeyi öğrenmesini sağlamadan önce öğrendiğinin farkında olmanız önemli değildir.
Saklı olan anlamlar: Bilinçaltının yapmış olduğu öğrenmeleri fark edersiniz. Öğrendiğinizin farkında olmanız önemli değildir.

Ericksonian Telkin:Bilinçaltı zihniniz bu olayı açıklarken gözleriniz bir süre kapandığını hissedebilir
Saklı olan anlam: Bilinçaltı zihniniz bu olayı az sonra açıklayacak.

Ericksonian Telkin:
Bir süre sessiz olmanızı istiyorum. Bu süre içinde bakalım bilinçaltınız bu konu hakkında bize ne tür bilgiler getirecek.
Saklı olan anlam: Bilinçaltı zihniniz şimdi bize bazı önemli bilgiler getirecek.

İNDİREKT OLMANIN NEDENLERİ
1. Danışan terapinin bir çok noktasında zaten indirekt bir iletişime geçmek ister. Aslında indirekt telkinler danışanlara terapistin verdiği bir yanıttır.
2. İndirekt telkinler danışanların öğrenilmiş sınırlılıklarını bypass ederek, kullanılmamış potansiyelleri açık hale getirir.
3. Direkt telkinlerin etkisi sınırlıdır.
4. Direkt telkinler şifa ve gelişim için çok gerekli olan fikirlerin yeniden organizasyonlarını tetiklemedikleri gibi, yeni çağrışımlara da yol açmazlar. Hipnoterapide etkili sonuçlara sadece danışanın aktivitesi sonucunda ulaşılır. Terapist sadece danışanı hareket için stimule eder (harekete geçirir) ve genellikle danışanlar bu aktivasyonun ne olduğunu bilmezler .
5. Direkt telkinlerin kendisi ve direk telkin vermekte kullandığımız kelimeler danışanı gereksiz bir gerginlik içine sokabilir.
Örnek:
Ders çalışma ve öğrenme ile ilgili sorunları olan bir gence hipnoz uygulamıştım. Danışanım her ne zaman “ders, öğrenme, okul” gibi kelimeleri duysa gözbebekleri büyüyor mimikleri değişiyordu. Bu kelimeleri direkt bir şekilde kullandığımda danışanımın beyninde bu kelimelerle ilgili ne kadar olumsuz çağrışım varsa hepsini gündeme getiriyordu. Bu kelimeleri kullanmadan da telkin verebilirdim. Danışanım Bilgisayar Mühendisliği öğrencisiydi. Bende şöyle telkin verdim: Bundan sonra konuları daha iyi capture (yakalama) yapacaksın. Gördüğün her türlü yeni bilgiyi “save (kaydet)” yapacaksın. Ve bilgiler sana gerektiğinde “search (ara)” mekanizmanı kullanarak bilgilere rahatlıkla ulaşacaksın. Danışanım benim kullandığım indirekt telkinleri duyunca gülümsedi ve gevşemesi arttı. Bir kaç gün sonra çalışmak için odasına giderken balık yakalamaya gider gibi rahat olduğunu söyledi.
6. Hani bir söz vardır “en büyük komutan emretmeden yöneten komutandır” diye. İşte Ericksonian yaklaşım bu felsefeyi benimsemiştir. Erickson danışanından bazı çocukluk anılarını hatırlamasını istediğinde ofisindeki bazı eşyalarla çocuk gibi oynamaya başlardı. Burada danışanına verdiği gizli telkin: “ Hadi şimdi çocukluğa dönelim.”
7. İndirekt yaklaşımla verilen telkinler problemi çözmede danışanın yaratıcılığını harekete geçirir. Tabi indirekt yaklaşımı benimsemiş bir terapistin de kendi yaratıcılığını kullanması gerekir.

PORTAKAL (Telkinlerde hastanıza acı ilaç gibi gelebilir) Bir hasta ilaçlarını almak üzere eczaneye gitmişti. Ancak alacağı ilacın kastor yağı (3) içerdiğini görünce sıkıntıya düştü. Çünkü bu madde hastanın midesini bulandırmaktaydı. Eczacı “Ben ilacınızı hazırlarken bir portakal suyu içer misiniz ? dedi. Hasta portakal suyunu içtikten biraz sonra ezacıdan ilacını istedi. Eczacı “İlacınızı portakal suyunun içinde verdim ya zaten “dedi.
Portakal örneğinde olduğu gibi bazı telkinler danışanlara ne kadar yumuşatılarak verilirse verilsin yine zor gelebilir. Bu bakımdan direkt telkinlerden mümkün olduğu kadar uzak durarak indirekt bir yaklaşımla telkinleri yumuşatmaya çalışmak yerinde olur.
Direkt telkinler ancak danışanın amaçları çok belirgin olduğunda indirekt telkinlerden daha yararlı olabilir. İndirekt telkinlerin kullanılması danışanların önyargılarını, öğrenilmiş sınırlılıklarını, olumsuz setlerini (beklenen olumsuz inançlar) bypass eder (Lanakton, 1983.S 159). İndirekt telkinler danışanların telkinlerini sorgulamasını bypass eder, bu yüzden de direkt telkinlere göre daha başarılı olurlar.
Bazılarında indirekt telkinlerin manipulatif (manipulative) olduğu korkusu vardır ki bunlar indirekt telkinlerin birilerine bilinçli zihnin haberi olmadan bir şeyler "yaptırıldığını" düşündürmektedir. Bu yanlış anlaşılmanın merkezinde "yaptırmak" kelimesi bulunmaktadır. İndirekt telkinler sadece danışana sunulan önerilerdir ki bu öneriler, danışanlar tarafından kişiselleştirilebilen anlamlar yaratmaktır. Bu sayede danışanın aslında terapistin talimatlarına bağlılığı azalmakta indirekt telkinleri istediği gibi yorumlayabilmektedir. Bu açıdan indirekt telkinler direkt telkinlere göre daha az manipulatiftir. Çünkü danışana kendi istediği gibi anlama seçeneği verilmektedir (Lankton, 1983 S.160). Oysa klasik hipnozda danışanların telkini seçme veya istediği gibi yorumlama özgürlükleri olmamaktadır. Yani klasik hipnozda "Ya bu deveyi güdersin ya bu hipnoterapiden gidersin" anlayışı hakimdir.

Erickson'un en yakın arkadaşlarından olan Dr.Ernest Rossi "Hypnotic Realities and Hypnotherapy" adlı eserinde Erickson'un hipnotik indüksiyon ve indirekt telkin verme metotlarını beş basamakta incelemiştir.
  • Dikkatin bir şeye toplanması (fiksasyon).
  • Danışanın inanç sistemlerini ve alışkanlıklarını kesintiye uğratmak.
  • Bilinçaltı araştırma.
  • Bilinçaltı süreçlendirme.
  • Hipnotik cevap
Bu basamaklardan her biri hipnotisti bir sonraki aşamaya götürüyordu. Ayrıca bu kitapta Erickson'un sağ beyinle iletişime geçtiği konusu tartışılmaktadır. Sağ beynin arkaik dil, duygular, yer, şekil ve imajdan sorumlu olduğunu hatırlatmak gerekir.

AÇIK UÇLU TELKİNLER

Terapistler hangi telkinin danışan için en iyi olacağını her zaman bilemeyebilirler. Bu durumla karşılaşıldığında Ericksonian yaklaşımda açık uçlu telkinler (open ended suggestion) kullanılır. Açık uçlu telkinler danışan için en uygun sonuçları ortaya çıkarırlar. Danışanlar hipnozda olduklarından, açık uçlu telkinler bilinçaltının en uygun seçeneğe yönlenmesini sağlar.

Örnek:
”Şu anda mücadele ettiğiniz problemler hakkında aklınıza daha fazla his, anı ve düşünce gelebilir. Fakat henüz hangisinin problemi çözmede etkili olacağını bilmiyorsunuz? (Erickson & Rossi, 1979 s.26)”

KAÇINILMAZ VEYA DEVAM EDEN DAVRANIŞA BAĞLI TELKİNLER
Ericksonian Yaklaşımda telkinler, kaçınılmaz veya halihazırda devam eden davranışlara (danışana yabancı olmayan) bağlanarak danışanlar için telkinin yerine getirilmesi kolaylaştırılır.

Örnek: “Orada oturmaya devam ettikçe kendinizi daha rahatlamış ve gevşemiş olarak bulursunuz.”. Bu teknikte rahatlama telkine oturmaya bağlanarak telkinin yerine getirilmesi kolaylaştırılmaktadır.

DİĞER İNDİREKT HİPNOZ TEKNİKLERİ
RATİFİKASYON (ONAYLAMA)
Ratifikasyon Erickson tarafından indüksiyonun erken aşamasında uygulanırdı. Örneğin: Alfabenin harflerini bir yere yazarak danışanın dikkatini çeker. (Çünkü hasta Erickson’un niye alfabeyi yazdığını düşünmektedir). Sonra Erickson ” Beni seyrederken göz kırpmanız, nabız atışınız, hareketleriniz ve tüm refleksleriniz azaldı” telkinini verir. Burada danışana verilen gizli telkin hipnoza başlıyoruzdur. Ratifikasyon meydana gelen değişikliklerin hastaya geri bildirimini kapsar.

İNKORPERASYON (İŞBİRLİĞİNİN KAPSAMINI GENİŞLETMEK)
Çevrede, hastanın davranışlarında ve hareketlerinde meydana gelen değişikliklerin indüksiyonu kuvvetlendirmek için kullanımını kapsar. Çevrede ve hastanın davranışlarında meydana gelen her türlü değişiklik hipnoterapinin amacı doğrultusunda kullanılmasına denilir.
Örneğin seans odasındaki telefon çaldığı zaman “Şimdi aklınıza zil çalmışçasına önemli bir fikir gelebilir” diyebilirsiniz. Başka bir örnek : Danışanın el veya parmakları kendiliğinden hareket ettiği zaman “Şimdi bilinçaltınız önemli ve güzel bir fikre işaret edebilir” diyebilirsiniz.. Seans odasında olan her şey olumlu olarak kullanılabilir..
Seans odama hipnoz esnasında musluktan “floşşşşş, blop blob, tıssss,furrrrrrrr” diye sesler gelmişti. Hemen danışanıma şöyle dedim.
“ Musluğum size bazı şifreli mesajlar gönderdi. Bu seslerin bir anlamı vardır. Bu anlamları çözebildiniz mi ? dedim. Danışanım şöyle cevap verdi: Musluğunuz sanırım artık iyileşmem gerektiğini söyledi. “

POZİTİF ATRİBÜSYON (OLUMLU ATIFLARDA BULUNMA)
Bu süreç ratifikasyona benzemekle birlikte ondan daha açık bir süreçtir. Örneğin danışan başını, hipnoterapiste doğru çevirdiğinde hipnoterapist şöyle diyebilir: “Başınızı bana çevirdiniz çünkü bilinçaltınız ne söyleyeceğimle oldukça fazla ilgilendi ve dikkat ve konsantrasyonunuz arttı.”
Ataköy’de eski çalıştığım yerin yakınlarındaki bir otelden (Crowne Plaza) bir hipnoz seansı sırasında havai fişekler atılıyordu. Oldukça fazla gürültü vardı. Gürültüyü danışanımın yararına nasıl kullanacağımı düşündükten sonra danışanıma şöyle dedim: Bak hipnoterapinin güzel sonuçlarını daha şimdiden havai fişekle kutlamaya başladın. Danışanım güldü ve hipnozdaki gevşemesi arttı.
Yine başka bir seans sırasında yola yakın olan seans odamın penceresinin önündeki çöpleri almaya gelen çöp kamyonunun çıkardığı gürültüyü duyduğumda danışanıma şöyle dedim: “Bak hazır çöp kamyonu gelmişken problemlerini çöpe at ve bir an önce onlardan kurtul”

YENİDEN TANIMLAMA (REDEFİNİNG)

Psikoterapistin problem veya şartlar hakkında yeni tanımlamalarda bulunmasına yardımcı olarak danışanın tutumlarında değişikliğe yol açmasıdır. Örneğin psikoterapist danışanına “ Fobilere sahip olmanız oldukça iyi bir şey çünkü kocanız problemleri ile başa çıkmak zorunda ancak bu güce sahip değil.” Bu sözden sonra probleme yeni bir değer atfedilmiştir (redifining). Redifiye etmek probleme yeni anlamlar kazandırmanın yanında, sembolik olarak kullanışlı bir duyum yaratır. Redifiye etmek, yeniden çerçevelemeden (reframing) daha etkilidir.

SEEDİNG (DÜŞÜNCELERİN TOHUMLARINI ÖNCEDEN EKMEK)
Sizce az önce düşündüğünüz şeyler az önce kullandığınız kelimeler şu anda nasıl düşüneceğiniz konusunda etkili olabilir mi? Araştırmalar göstermektedir ki bir olayla karşılaştığımızda yaptığımız yorumlar daha önce üzerinde düşündüğümüz konularla, olaylarla ve olgularla ilintilidir. Bu etkinin boyutunu aşağıdaki deneysel araştırma daha iyi gözler önüne serebilir: Psikolog Nisbett ve Wilson (1977) başlangıçta iki grubun deneklerine ezberlemeleri için kelime çiftleri verirler. Bunlar at-araba, sinema-oyuncu gibi kelime çiftleridir. Gruplardan birinde okyanus-ay kelime çifti bulunmaktadır. Diğer grupta ise bu kelime çifti bulunmamaktadır. Deneklere kelime çiftlerini ezberlettikten sonra şu soru yöneltilir :” Aklınıza gelen ilk çamaşır yıkama deterjanı nedir?” Daha önce okyanus-ay kelime çiftini ezberleyenler deterjan markası olarak Tide (gelgit) ismini verirler. Yani az önce düşündükleri okyanus-ay kelime çifti deneklere “Tide” ismini hatırlatmıştır. Okyanus-ay kelime çiftini ezberlemeyen grup ise başka deterjan isimleri vermişlerdir.

Erickson yukarıdaki deneyde bahsedilen insan beyninin “çağrışım” özelliğinden yararlanır. Çünkü daha önce üzerinde kafa yorduğumuz kelimeler sonradan hiç farkına varmadığımız bir anda dilimizin ucuna gelebilir. Örneğin Erickson çiçekçilik yapan bir hastasına bitkiler hakkında konuşurken gelişim, değişim, rahatlık, güzellik, renk gibi kelimeleri bol bol kullanırdı ki gelişim ve değişim için hastanın beyni önceden hazır olsun ve değişimi meydana getirecek düşünce tohumları (kelimeler ve kavramlar) hastanın zihnine daha kolay atılsın.
Seeding Erickson’un en önemli ve etkili telkin tekniklerindendir. Seeding edebiyattaki “foreshadowing” (önceden sezdirme) kavramına benzer. Yazar bir fikri açıklamadan önce bu fikri ima eder. Üstü kapalı olarak anlatır. Burada olduğu gibi insanlar seeding mekanizmasını günlük yaşamda da farkında olmadan kullanırlar. Duygulanan ve içinden ağlama isteği geçen birisi daha hiç gözyaşı gelmeden önce elleri ile gözlerine dokunabilir, gözlerini işaret edebilir. Seeding bize bir sonraki hareketin ne ya da nerede olacağı hakkında gizli bilgi verir.

DİREKT VE İNDİREKT YAKLAŞIMI KARŞILAŞTIRIN

FİLOZOF DİYOJEN
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayışı ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin bir şekilde şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim!!
Diyojen “Sensin salak” diyerek yanıt verseydi direkt yaklaşımı kullanırdı. “Ben çekilirim” diyerek indirekt yaklaşımı kullanmıştır.
AKIL VERGİSİ
İşte indirekt yaklaşıma başka bir örnek daha:Dostlarından biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü?
Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder. Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
BÜYÜK KULAKLAR
İşte sevdiğim bir indirekt yaklaşım örneği daha:
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri:
- Efendim, kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi? Galile:
- Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler de bir eşşeğe göre fazla küçük sayılmaz mı?
EL KALDIRMA İNDÜKSİYONU
Milton Erickson’un çok bilinen ve bir çok kaynakta yer alan el kaldırma indüksiyonu (Hipnozu başlatma tekniği) aşağıdadır:
Sandalyenizin arkasına yaslanabilir ve dizlerinizin üzerine koyduğunuz ellerinize dikkatinizi vererek gevşeyebilirsiniz (Hipnoterapist pozisyonu gösterir. Her iki el bacakların üzerine konulmalıdır ve eller birbirine değmemelidir.) Şimdi parmak uçlarınızdaki gevşemeyi hissederseniz bu durum size daha önce yaşadığınız benzer duyguları çağrıştırabilir.)
Bu noktada ilave edilebilecek opsiyonel telkinler: Şimdi elleriniz dizlerinizin üzerinde dinlenirken 3-4 derin nefes alabilirsiniz. Bunu yaptıkça ne olduğuna dikkat ediniz. (Danışan derin nefesler aldıkça terapist konuşmasına ara verir. Nefes aldığınız sırada ellerinizin kendiliğinden hafifçe yükseldiğini ve tüy gibi hafiflediğini fark ediniz. Ellerinizi izlemeye devam ettiğinizde (Bu cümle nefes almayla eş zamanlı söylenir) hangi elinizin daha fazla hafifleyeceğini merak edebilirsiniz. Elinizdeki ilginç algılamaya dikkat ederken ellerinizden biri hafifleyecek. (Nefes almayla eş zamanlı olarak söylenir).
Elbisenizin kumaşının dokusunu parmaklarınızla hissetmeye devam ettiğinizde sanki elinizin daha da hafiflediğini hissedeceksiniz. Gerçekten hangi elinizin daha önce hafiflemeye başlayacağını bilmiyorum. (Hipnoterapiste açıklama: Sorduğunuz soru eğer eliniz hareket ederse sorusu değildir. Sorduğunuz soru hangi parmak hareket edecek sorusudur).
Belki baş parmağınız belki işaret parmağınız belki de diğer parmaklar hareket etmeye başladıkça bileğiniz yukarıya kalkmaya başlayacaktır. Bileğiniz kalktığı sırada dirseğiniz de bükülebilir. Dirseğiniz bükülürken bileğiniz yükseliyor………….ve daha da yükseliyor. (Bu cümle nefes alış ile eş zamanlı olarak söylenir. Ve eliniz yükselirken göz kapaklarınız elinizin yükselişiyle bağlantılı olarak düşmeye başlar. Ve eliniz gittikçe yükselirken muhtemelen dirseğiniz yükselecek bu yüzden eliniz yüzünüze yaklaşır. Eliniz yüzünüze yakınlaştığında siz derin bir nefes alıp gözlerinizi kapatıp transa geçinceye kadar elinizin hareketi yavaşlıyor.
Eliniz yavaşça yüzünüze doğru hareket edebilir ancak eliniz yüzünüze dokunana kadar transa girmeyeceksiniz.
 Kaynak:hipnoterapi.com
Son düzenleyen Safi; 18 Haziran 2016 01:17