Silahlanma
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Ulusların silâh gücü bakımından birbirlerinden üstün olmak için giriştikleri çabaların tümü.
İnsanlar tarih boyunca silâhlanmışlar, toplumsal egemenlik mücadelesini silâhlar aracılığıyla ve özel bir güç olarak örgütlenen ordu eliyle yürütmüşlerdir. Kapitalizmin gelişmesi ve ulusal devletlerin kurulmasıyla birlikte silâh üretimi bir sanayi hâline gelirken, silâhlanma da devlet politikaları hâline geldi. Bilim ve teknik, yayılmacı politikalarla karşılıklı etkileşim içinde yeni yeni silâhların üretilmesini sağladı.
I. Dünya Savaşı'nda dünyanın paylaşılmasının ardından SSCB'nin kurulması, II. Dünya Savaşı ertesinde de başka sosyalist ülkelerin ortaya çıkması ve "soğuk savaş"la tanımlanan bu dönemde dünyanın Doğu ve Batı blokları biçiminde ikiye ayrılması, yeni bir silâhlanma dönemi başlattı. Özellikle bu dönem için "silâhlanma yarışı" ayırt edici terimi sık sık kullanılır. Nükleer silâhlara sahip olma, konvansiyonel silâhları yetkinleştirme ve önleyici sistemleri geliştirme, günümüzün başlıca silâhlanma çabalarıdır. Bilimsel buluşların hızla teknolojiye de uygulanması, birçok silâhın kısa sürede eskimesine yol açmakta, bu nedenle gerek araştırma gerekse yapım ve stoklama masrafları olağanüstü boyutlara ulaşmaktadır. Pek çok ülke, ulusal gelirinin önemli bir bölümünü silâhlanmaya ayırmaktadır. Silâh üretici ülkeler için, silâhlanma, askerî bakımdan olduğu kadar, ekonominin ayakta kalması açısından da büyük önem taşımaktadır. Çeşitli ekonomik, siyasî ve toplumsal nedenlerle silâhlanmaya karşıt yönde bir eğilim de vardır. Bu eğilim, "silâhlardan arınma" anlamına gelen "silâhsızlanma" terimiyle belirtilir. Bu konudaki belki de ilk çaba, Hristiyanlar arasındaki savaşlarda Tatar yayının kullanılmasını Papalığın yasaklamasıdır (1139). Çağımızda silâhsızlanma çabasının ilk örneği, 40 ulusça onaylanan ve kimyasal ve biyolojik silâhların kullanılmasını yasaklayan Cenevre Protokolü'dür (1925). Bakteriyolojik Silâhların Yasaklanması ve İmhası Antlaşması da 1972'de imzalanıp 1975'te yürürlüğe girdi. Silâhsızlanma çabası, etkin sonuçlar doğurmadı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın silâhsızlanmasına, II. Dünya Savaşı sonrasında da Japon silâh sanayiine konulan yasaklar amaca ulaşmadığı gibi, genel silâhsızlanma antlaşmalarının da fazla bir etkisi olmadı. Lahey barış konferansları (1899 ve 1907), Avrupa'daki silâhlanma yarışını sınırlayamadı. Washington Konferansı'nda (1921-1922) ABD, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya, 15 yıllık bir dönem için deniz kuvvetlerinde belirli sınırlamalara gidilmesi konusunda anlaştılar. 1963'te ABD, İngiltere ve SSCB, atmosferde, sualtında ve uzayda atom silâhlarının denenmesini yasaklayan Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması'nı imzaladılar. BM Silâhsızlanma Komitesi'nin 1968'de kaleme aldığı Nükleer Silâhların Yayılmasını
Önleme Antlaşması, zamanla, ABD, SSCB ve 100'e yakın ülkece onaylandı. ABD ve SSCB arasında 1969'da başlatılan Stratejik Silâhların Sınırlandırılması Görüşmeleri (SALT), zaman zaman kesintiye uğrayarak ve fazla bir mesafe alınmadan bugüne dek süregeldi. 1972 Mayısı'nda Moskova'da, ABD ile SSCB arasında, karşılıklı ikişer antibalistik mermi üssüyle yetinilmesi ve uzun menzilli saldırı mermilerinin sayısının artırılmaması yolunda bir antlaşma imzalandı. 1975'te de var olan cephanelere yenilerinin eklenmemesi yolunda bir anlaşmaya varıldı. 1978'de BM, olağanüstü genel kurul toplantısı yaparak 40 üyeli yeni bir silâhsızlanma komitesi oluşturdu. Bu komite Ocak 1979'dan beri Cenevre'de toplanmaktadır. ABD ile SSCB arasında 1981'de Avrupa'ya yerleştirilecek füzeler konusunda başlayan görüşmeler, Sovyet heyetinin, ABD'nin B. Avrupa'ya Pershing ve Cruise füzeleri yerleştirmeye girişmesini protesto ederek çekilmesi üzerine Kasım 1983'te kesildi. Silâhlanmanın endişe verici boyutlara ulaşması üzerine 12 Mart 1985'te ABD ve SSCB arasında silâhsızlanma görüşmeleri yeniden başladı. En çok silâh satan beş ülke SSCB, ABD, Fransa, Büyük Britanya ve Almanya Federal Cumhuriyeti oldu. Bu ülkelerin sattığı silâhların %80'ini gelişmekte olan ülkeler alıyordu. 1987'de Washington'da yapılan zirve toplantısında ABD ve SSCB orta menzilli füzelerin Avrupa'dan sökülmesini ve imha edilmesini kabul ettiler. Ancak bu girişimler de bir sonuç vermedi. İran-Irak Savaşı'nda kimyasal silâh kullanılması, bu tür silâhların kullanılmasını yasaklayan 1925 tarihli Cenevre protokolünün daha bağlayıcı bir duruma getirilmesi gereğini gündeme getirdi. Ocak 1989'da Paris'te, 149 ülkenin katıldığı konferansta en kısa zamanda bu tür silâhların üretimi, geliştirilmesi ve depolanmasını kesinlikle yasaklayacak yeni bir protokolün hazırlanması kabul edildi.
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar
Ulusların silâh gücü bakımından birbirlerinden üstün olmak için giriştikleri çabaların tümü.
İnsanlar tarih boyunca silâhlanmışlar, toplumsal egemenlik mücadelesini silâhlar aracılığıyla ve özel bir güç olarak örgütlenen ordu eliyle yürütmüşlerdir. Kapitalizmin gelişmesi ve ulusal devletlerin kurulmasıyla birlikte silâh üretimi bir sanayi hâline gelirken, silâhlanma da devlet politikaları hâline geldi. Bilim ve teknik, yayılmacı politikalarla karşılıklı etkileşim içinde yeni yeni silâhların üretilmesini sağladı.
I. Dünya Savaşı'nda dünyanın paylaşılmasının ardından SSCB'nin kurulması, II. Dünya Savaşı ertesinde de başka sosyalist ülkelerin ortaya çıkması ve "soğuk savaş"la tanımlanan bu dönemde dünyanın Doğu ve Batı blokları biçiminde ikiye ayrılması, yeni bir silâhlanma dönemi başlattı. Özellikle bu dönem için "silâhlanma yarışı" ayırt edici terimi sık sık kullanılır. Nükleer silâhlara sahip olma, konvansiyonel silâhları yetkinleştirme ve önleyici sistemleri geliştirme, günümüzün başlıca silâhlanma çabalarıdır. Bilimsel buluşların hızla teknolojiye de uygulanması, birçok silâhın kısa sürede eskimesine yol açmakta, bu nedenle gerek araştırma gerekse yapım ve stoklama masrafları olağanüstü boyutlara ulaşmaktadır. Pek çok ülke, ulusal gelirinin önemli bir bölümünü silâhlanmaya ayırmaktadır. Silâh üretici ülkeler için, silâhlanma, askerî bakımdan olduğu kadar, ekonominin ayakta kalması açısından da büyük önem taşımaktadır. Çeşitli ekonomik, siyasî ve toplumsal nedenlerle silâhlanmaya karşıt yönde bir eğilim de vardır. Bu eğilim, "silâhlardan arınma" anlamına gelen "silâhsızlanma" terimiyle belirtilir. Bu konudaki belki de ilk çaba, Hristiyanlar arasındaki savaşlarda Tatar yayının kullanılmasını Papalığın yasaklamasıdır (1139). Çağımızda silâhsızlanma çabasının ilk örneği, 40 ulusça onaylanan ve kimyasal ve biyolojik silâhların kullanılmasını yasaklayan Cenevre Protokolü'dür (1925). Bakteriyolojik Silâhların Yasaklanması ve İmhası Antlaşması da 1972'de imzalanıp 1975'te yürürlüğe girdi. Silâhsızlanma çabası, etkin sonuçlar doğurmadı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın silâhsızlanmasına, II. Dünya Savaşı sonrasında da Japon silâh sanayiine konulan yasaklar amaca ulaşmadığı gibi, genel silâhsızlanma antlaşmalarının da fazla bir etkisi olmadı. Lahey barış konferansları (1899 ve 1907), Avrupa'daki silâhlanma yarışını sınırlayamadı. Washington Konferansı'nda (1921-1922) ABD, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya, 15 yıllık bir dönem için deniz kuvvetlerinde belirli sınırlamalara gidilmesi konusunda anlaştılar. 1963'te ABD, İngiltere ve SSCB, atmosferde, sualtında ve uzayda atom silâhlarının denenmesini yasaklayan Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması'nı imzaladılar. BM Silâhsızlanma Komitesi'nin 1968'de kaleme aldığı Nükleer Silâhların Yayılmasını
Önleme Antlaşması, zamanla, ABD, SSCB ve 100'e yakın ülkece onaylandı. ABD ve SSCB arasında 1969'da başlatılan Stratejik Silâhların Sınırlandırılması Görüşmeleri (SALT), zaman zaman kesintiye uğrayarak ve fazla bir mesafe alınmadan bugüne dek süregeldi. 1972 Mayısı'nda Moskova'da, ABD ile SSCB arasında, karşılıklı ikişer antibalistik mermi üssüyle yetinilmesi ve uzun menzilli saldırı mermilerinin sayısının artırılmaması yolunda bir antlaşma imzalandı. 1975'te de var olan cephanelere yenilerinin eklenmemesi yolunda bir anlaşmaya varıldı. 1978'de BM, olağanüstü genel kurul toplantısı yaparak 40 üyeli yeni bir silâhsızlanma komitesi oluşturdu. Bu komite Ocak 1979'dan beri Cenevre'de toplanmaktadır. ABD ile SSCB arasında 1981'de Avrupa'ya yerleştirilecek füzeler konusunda başlayan görüşmeler, Sovyet heyetinin, ABD'nin B. Avrupa'ya Pershing ve Cruise füzeleri yerleştirmeye girişmesini protesto ederek çekilmesi üzerine Kasım 1983'te kesildi. Silâhlanmanın endişe verici boyutlara ulaşması üzerine 12 Mart 1985'te ABD ve SSCB arasında silâhsızlanma görüşmeleri yeniden başladı. En çok silâh satan beş ülke SSCB, ABD, Fransa, Büyük Britanya ve Almanya Federal Cumhuriyeti oldu. Bu ülkelerin sattığı silâhların %80'ini gelişmekte olan ülkeler alıyordu. 1987'de Washington'da yapılan zirve toplantısında ABD ve SSCB orta menzilli füzelerin Avrupa'dan sökülmesini ve imha edilmesini kabul ettiler. Ancak bu girişimler de bir sonuç vermedi. İran-Irak Savaşı'nda kimyasal silâh kullanılması, bu tür silâhların kullanılmasını yasaklayan 1925 tarihli Cenevre protokolünün daha bağlayıcı bir duruma getirilmesi gereğini gündeme getirdi. Ocak 1989'da Paris'te, 149 ülkenin katıldığı konferansta en kısa zamanda bu tür silâhların üretimi, geliştirilmesi ve depolanmasını kesinlikle yasaklayacak yeni bir protokolün hazırlanması kabul edildi.
Sen sadece aynasin...