Ziyaretçi
Simón Bolívar
lakabı EL LİBERTADOR (Ispanyolcada “Kurtarıcı”)
Sponsorlu Bağlantılar
Güney Amerikalı asker ve devlet adamı.
Bugünkü Kolombiya, Venezuela ve Ekvador’u içine alan ve 1819’da Kolombiya (Büyük Kolombiya) olarak adlandınlan Nueva Granada, Peru ve Yukan Peru’da (Bolivya) İspanyol yönetimine karşı bağımsızlık savaşlannı yönetmiştir. Gerçekte bir diktatör olan Bolivar 1821-30 arasında Kolombiya’nın, 1823- 29 arasında da Peru’nun devlet başkanlığını yapmıştır.
İspanyol asıllı bir Venezuela soylusunun oğlu olan Bolıvar, varlıklı ve nüfuzlu bir çevrede yetişti. Küçük yaşta babası ile annesini yitirdiğinden, mirasının yönetimini amcası üstlendi. Özel öğretmenlerden ders aldı ve 16 yaşında eğitimini tamamlamak üzere Avrupa’ya gönderildi. Üç yıl İspanya’da yaşadıktan sonra 1801’de soylu bir Ispanyol kızı ile evlendi ve onunla birlikte Caracas’a döndü. Ama, genç gelin evliliğinin ilk yılında sanhummadan öldü. Bolıvar, Napoleon’un zaferlerinin doruğuna yaklaştığı 1804’te Avrupa’ya döndü, Paris’te, küçüklüğünde özel öğretmeni olan Simön Rodriguez ile karşılaştı ve onun etkisiyle Locke, Hobbes, Buffon, d’Alembert ve Helvetius gibi usçu düşünürlerin yanı sıra Voltaire, Montesquieu ve Rousseau’nun yapıtlarını okudu. İspanyol Amerikası’nın özgürlüğü düşüncesi kafasında iyice yer eden Bolıvar, bir Roma gezisi sırasında, Monte Sacro tepelerinde ülkesini özgürlüğe kavuşturacağına and içti, 1807’de doğudaki kentleri dolaşarak ABD üzerinden Venezuela’ya döndü.
Bağımsızlık hareketi
Bohvar’ın dönüşünden bir yıl sonra, Napoleon’un İspanya’yı istilasıyla Güney Amerika’daki Ispanyol otoritesinin zayıflaması sonucu Latin Amerika bağımsızlık mücadelesi başladı. Bolıvar yönetim aleyhtarı birçok toplantıya katıldı. 19 Mayıs 1810’da yetkileri resmen elinden alman İspanyol valisi Venezuela’dan sürüldü ve yönetimi bir cunta üstlendi. Bolıvar, yeni yönetime yardım sağlamak üzere gönderildiği Londra’ya temmuzda ulaştı. Görevi İngiltere’ye koloninin içinde bulunduğu kötü durumu anlatarak yeni yönetimi tanımasını sağlamak, silah ve destek elde etmekti. Bu konularda yaptığı görüşmelerden hiçbir sonuç alamamasına karşın, 1806’da tek başına Venezuela’yı kurtarma girişiminde bulunan ve sürgüne gönderilen Francisco de Miranda’yı, Caracas’a dönerek bağımsızlık hareketinin başına geçmeye ikna ederek bağımsızlık davasına önemli bir katkıda bulundu.
Bu sırada Venezuela büyük bir kaynaşma içindeydi. Mart 1811’de bir anayasa taslağı hazırlamak üzere Caracas’ta bir ulusal kongre toplandı. Kongre uzun görüşmelerden sonra, 5 Temmuz 1811’de Venezuela’nın bağımsızlığını ilan etti. Genç cumhuriyetin ordusuna katılan Bolıvar’a, Venezuela için yaşamsal önemde bir liman olan Puerto Cabello’nun sorumluluğu verildi. Bolıvar’ın subaylarından birinin ihaneti üzerine İspanyol kuvvetleri kaleye girmeyi başardı. Başkomutan Miranda ile Ispanyol başkomutanı arasında yapılan görüşmeler sonucunda, ülkeyi gene İspanyolların yönetimine bırakan bir ateşkes antlaşması imzalandı (Temmuz 1812). İspanyollara teslim edilen Miranda (bazı araştırmacılar bunda Bolıvar’ın rolü olduğunu söyler), yaşamının geri kalan bölümünü İspanyol zindanlarında geçirdi.
Mücadeleyi sürdürmeye kararlı olan Bolıvar bir pasaport elde ederek ülkeyi terk etti ve Nueva Granada’nın (bugün Kolombiya ve Panama) Cartagena kentine gitti. Devrimci güçleri Venezuela’daki İspanyol egemenliğini yok etmeye çağıran ilk önemli siyasal bildirisi olan Cartagena Bildirisi’ni yayımladı.
İspanyol Amerikası’nda doğmakta olan cumhuriyetler için güçlü yönetimlerin gerekliliğini savunmaya başlayan Bolıvar, Venezuela’yı kurtarma görevi verilen bir sefer birliğinin komutanlığına getirildi. Geniş bir alanda sürdürülen çetin bir harekâtla, İspanyolları altı meydan savaşında yenilgiye uğratarak başkenti yeniden ele geçirdi. 6 Ağustos 1813’te Caracas’a giren ve “kurtarıcı” unvanı verilen Bolıvar bütün siyasal yetkileri elinde topladı.
Gerçekte bağımsızlık savaşı yeni başlıyordu. Bolıvar 1814’te İspanyolların disiplinsiz, ama vahşice savaşan bir süvari birliğine dönüştürdüğü llanero’lara (ovalı, sığır çobanı) komuta eden Jose Tomâs Boves karşısında tutunamadı. 1814’te Caracas’a giren Boves, kent halkına korkunç baskılar yaptı. Böylece ikinci Venezuela cumhuriyeti de sona erdi. Bolıvar, Miranda’nın uğradığı sondan kıl payı kurtuldu. Birkaç küçük çatışmanın ardından Jamaika’ya kaçtı. Sürgündeyken devrimci yaşamının en büyük belgesi olan ve Şili’den Arjantin’e, Arjantin’den Meksika’ya kıtanın çarpıcı bir panoramasını sunan La Carta de Jamaica’yı (Jamaika’dan Mektup) yazdı. Mektupta “Bizi İspanya’yla birleştiren bağlar kopmuştur” diyen Bolıvar, bütün İspanyol Amerikası için İngiltere’yi örnek alan bir tür meşrutiyet öneriyordu. Bu yönetim, üyeliği soydan geçen bir üst meclis, seçimle gelen bir alt meclis ve ömür boyu görev yapmak üzere seçilmiş bir devlet başkanına dayanacaktı. Bohvar’ın ısrarla savunduğu ömür boyu
başkanlık ilkesi, siyasal düşüncesinin en çok kuşku uyandıran öğesi oldu.
Nueva Granada’nın kurtuluşu
İspanya 1815’te isyancı kolonilerine o güne değin Atlas Okyanusunu geçmiş en büyük askeri kuvveti gönderdi. Bu kuvvetin komutanı Pablo Morillo idi. İngiltere ve ABD’den yardım sözü alamayan Bolıvar, Fransız egemenliğinden kurtulmuş küçük bir cumhuriyet olan Haiti’ye yöneldi. Dostça karşılandığı Haiti’den silah ve para yardımı elde etti.
Bolıvar, kesin sonuç vermeyen zafer ve yenilgilerle dolu üç yıllık bir dönemden sonra, 1817’de savaşın yıkıma uğratmadığı ve İspanyolların kendisini kolay kolay çıkartamayacağı bir bölge olan Orinoco’da karargâh kurmaya karar verdi. Çoğunluğu İngiliz ve İrlandalIlardan oluşan binlerce yabancı paralı asker ve subaydan da yararlanan Bolıvar, Angostura’yı (bugün Ciudad Bolıvar) başkent yaptı ve bir gazete çıkarmaya başladı. Başta Jose Antonio Pâez ile Francisco de Paula Santander’in önderlik ettiği gruplar olmak üzere ovalık kesimdeki devrimci gruplarla ilişkiye geçti. 1819 ilkbaharında Nueva Granada’daki İspanyol genel valiliğine yapılacak saldırının ana planını hazırladı.
Bolıvar’ın Nueva Granada saldırısı, her zaman askerlik tarihinin en gözüpek girişimlerinden biri olarak anılacaktır. Bohvar’ın İngiliz paralı asker birliği de dahil 2.500 kişiden oluşan küçük ordusu, sel basmış ovalardan ve buzlu dağlardan geçerek, İspanyolların geçilemez sandığı yolları aştı. 7 Ağustos 1819’da yapılan Boyaca Çarpışması’nda İspanyol kuvvetlerinin büyük bölümü teslim oldu. Bolıvar üç gün sonra Bogota’ya girdi. Bu, Güney Amerika’nın kuzey kesiminin tarihinde bir dönüm noktasıydı.
Bolıvar gevşekliğe kapılmadan görevini tamamlamaya koyuldu. Santander’i yönetim işlerinden sorumlu başkan yardımcılığına atadıktan sonra, Angostura’da toplanmış bulunan kongrenin karşısına çıktı (Aralık 1819). Kongrede başkan ve askeri diktatör olarak seçildi. Kongre üyelerine Büyük Kolombiya (Gran Colombia) adıyla yeni bir devlet ilan etmeleri için baskı yaptı. Üç gün sonra Kolombiya Cumhuriyeti kuruldu. Bir federasyon olan yeni cumhuriyetin üç bölümünden ikisi, Quito (Ekvador) ve Venezuela, hâlâ İspanyol denetiminde oldukları için, bu yalnızca kâğıt üzerinde kalan bir adımdı. Bununla birlikte Bolıvar, zafere çok yaklaştığının bilincindeydi. Ispanya’daki devrimin etkisiyle kralın kendi ülkesinde liberal ilkelerin geçerliliğini kabul etmek zorunda kalması, doğal olarak Güney Amerika’daki İspanyol kuvvetlerinin de cesaretini kırmıştı. Bolıvar, Morillo’yu ateşkes görüşmelerine oturmaya ikna etti. İki savaşçı Santa Ana’da bir araya geldi ve Kasım 1820’de çatışmalara altı ay ara verilmesini öngören bir antlaşma imzalandı. Savaş yeniden başladığında, sayıca üstün durumda olan Bolıvar, Venezuela’daki İspanyol kuvvetlerini pek zorlanmadan yendi. Haziran 1821’deki Carabobo Çarpışması Caracas’ın kapılarını açtı ve Bohvar'ın anayurdu özgürlüğüne kavuştu. Aynı yılın sonbaharında, Kolombiya için bir anayasa taslağı hazırlamak üzere Cücuta’da bir kongre toplandı. Çok geçmeden Ekvador da kurtarıldı.
Bolıvar, Ekvador’un Quito kentinde büyük bir tutkuyla bağlandığı Manuela Sâenz ile tanıştı. Bu sevgiye gönülden karşılık veren ve ateşli bir devrimci olan Manuela, savaş alanlanndan başkanlık sarayına kadar her zaman Bolıvar’ın yanında yer aldı.
Peru’nun kurtuluşu. Kolombiya İspanyol- lardan bütün topraklarını geri aldıktan sonra, ABD yeni yönetimi resmen tanıdı. İspanyol egemenliğinde kalan tek ülke Peru’ydu. Bu sorun, Arjantinli devrimci Jose de San Martın ile Bohvar’ı bir araya getirdi. San Martın, Bolıvar’ın kuzey için yaptıklarını kıtanın güneyinde başarmış bir devrimciydi. Ayrıca Lima’ya girerek Peru’nun bağımsızlığını ilan etmişti.
San Martın, dağlara çekilen İspanyol kuvvetlerini izlemede güçlük çekince, Bolıvar’la birlikte davranmaya karar verdi. Bolıvar ve San Martın, 26 Temmuz 1822’de Ekvador’un liman kenti Guayaquil’de bir araya geldiler. Görünüşte Bolıvar’dan askeri yardım almayı amaçlayan San Martın, aynı zamanda sınır sorunları ve Latin Amerika’nın geleceği konularında da anlaşmaya varmak istiyordu. Bolıvar’ı etkileme şansı daha baştan zayıf olduğundan, bir sonuç alamadı. Guayaquil’den döndükten sonra Lima’daki görevinden ayrılarak kendi köşesine çekildi. Bu davranışının Bolıvar’a hareket serbestliği tanıma isteğinden mi, yoksa kişisel hayal kırıklığından mı kaynaklandığı hâlâ anlaşılamamıştır.
Bohvar’ı nihai amacına götürecek yol artık açıktı. Eylül 1823’te Lima’ya giden Bolıvar, 1824 yazında bir orduyla yüksek dağlık kesim üzerine yürüdü. Jumn’deki ilk önemli çarpışmayı kolayca kazandıktan sonra, Peru seferini tamamlama işini parlak komutanlarından Antonio Jose de Sucre’ye bıraktı. 9 Aralık 1824’te önemli bir çarpışmada yenilgiye uğrayan İspanyol genel valisi bütün ordusuyla birlikte teslim oldu.
Bolivya
Bolıvar artık Kolombiya ve Peru’ nun devlet başkanıydı. Kıtanın yalnızca küçük bir bölümü (Yukarı Peru) kralcı kuvvetlerin elinde bulunuyordu. Bu bölgeyi kurtarma görevi verilen Sucre, Nisan 1825’te İspanyol kuvvetlerinin bölgeden çıkarıldığını bildirdi. Yeni ülkeye kurtarıcının anısına Bolivya adı verildi. Bolıvar, bu ülke için otoriter eğilimlerini yansıtan ve ömür boyu sürecek bir başkanlık, yetkisiz bir yasama organı ve sınırlı bir oy hakkı öngören anayasa hazırladı. Ama sıkı sıkıya sarıldığı bu anayasa bir reform aracı olarak başarı sağlayamadı.
Bolıvar, kıta düzeyinde örgütlenmeyle ilgili planlarının sınırlı bir kabul gördüğünün farkındaydı. Çağdaşlan olaylara ulusal devlet çerçevesinde bakarken, kendisi kıta çerçevesinde düşünüyordu. İç politika alanında hâlâ otoriter bir cumhuriyetçi olan Bolıvar, toplumu kendisinin bir arada tuttuğu kanısında olduğundan, etkisinin ortadan kalkmasıyla bir iç savaşın patlak vereceğini öne sürüyordu. 1824’te ortaya attığı bu sav 1826’da gerçekleşti.
İç savaş
Bu sırada Venezuela ve Nueva Granada arasındaki birlik zedelenmeye başladı. Anlaşmazlıklara Venezuela’da Pâez, Yeni Granada’da ise Santander ön ayak oldu. Bu iki yönetici arasındaki çekişme çok geçmeden iç savaşa dönüştü. Bolıvar, telaşla Lima’dan ayrıldı. Birçok araştırmaya göre, Peru halkı Bolıvar’ın üç yıllık yönetiminin sona ermesini ve Kolombiya nüfuzunun kırılmasını sevinçle karşıladı. Bogota’ya giden Bolıvar, Cûcuta Anayasası uyarınca Pâez’in asi olarak cezalandırılmasını isteyen Santander’in baskısıyla karşılaştı. Ama Kolombiya’nın bütünlüğünü korumaya kararlı olduğundan, Bolıvar, Pâez’i yatıştırmaya yöneldi ve 1827 başlarında onunla uzlaşmaya vardı. Pâez, kurtarıcının üstünlüğünü kabul etti. Bolıvar da, bunun karşılığında, Venezuela’nın bölgesel bağımsızlık isteğini gözetecek bir anayasa için söz verdi.
Başkanlığı devralan Bolıvar’ın toplantıya çağırdığı ulusal meclis Nisan 1828’de bir araya geldi. Ama seçimleri etkilemeye yanaşmadığından, Santander’in önderlik ettiği liberaller mecliste çoğunluğu ele geçirdi. Bolıvar, Cûcuta Anayasası’nı değiştirerek başkanlık yetkisini güçlendirmeyi umuyordu; ama liberaller bu yönde yapılan bütün girişimlere engel oldular. Ülkedeki siyasal durum kilitlendi. Eski anayasanın geçersiz olduğunu, ama yenisinin de yapılamadığını öne süren Bolıvar, bütün yetkileri elinde topladı. Bir grup liberal, 25 Eylül gecesi başkanlık sarayını bastı. Bolıvar, suikastçıların hançerlerinden ancak Manuela Sâenz’in uyanıklığı sayesinde kurtulabildi. Bu suikast girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasına karşın, karışıklıklar arttı. Bolıvar’ın sağlığı da iyice bozuldu. Bu sırada Peru, Guayaquil’i topraklarına katmak amacıyla Kolombiya’ya saldırdı. Sucre, Peruluları Tarqui’de yenerek Kolombiya’yı kurtardı. Birkaç ay sonra Bolıvar’ın en çok tuttuğu komutanlardan Jose Mana Cördoba ayaklandı. Ayaklanma bastınldıysa da, daha önce kendisine bağlı kişilerin değerbilmezliğinin sürmesi, Bolıvar’ı umutsuzluğa düşürdü. Fransa, İngiltere ve ABD, ülkenin iç işlerine kanşma girişimlerinde bulundular. 1829 sonunda Venezuela Kolombiya’ dan ayrıldı.
Bolıvar, kendi varlığının, bağımsızlığa kavuşturduğu devletlerin iç ve dış banşı için bir tehlike oluşturduğunu gönülsüz de olsa anladı. Avrupa’ya sığınmak amacıyla 8 Mayıs 1830’da Bogota’dan ayrıldı. Atlas Okyanusu kıyılarına ulaştığında, ardılı olarak yetiştirdiği Sucre’nin öldürüldüğünü öğrendi. Bolıvar’ın acısı sonsuzdu. Bogota’da ayaklanan halkın geri dönmesi için yaptığı çağrıya yanıt vermedi. Avrupa yolculuğunu iptal etmekle birlikte, bir Ispanyol hayranının Santa Marta yakınlarındaki malikânesine çekildi. 1830 sonuna doğru veremden öldü.
İngilizce yayımlanmış en iyi yaşam öyküsünün, Gerhard Masur’un yazdığı Simön Bolıvar (2. bas; 1969) olduğu kabul edilir. Vicente Lecuna’nın derlediği ve H. A. Bierck’in yayına hazırladığı Bolıvar’ın yazılarından seçmeler Selected Writings (1951, 2 cilt) adıyla yayımlanmıştır.
kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 15 Ocak 2017 20:05
Biyografi Konusu: Simón Bolívar nereli hayatı kimdir.