Ziyaretçi
ÖZELLİKLER
Osmanlı sultanları giyime oldukça önem veriyordu. Sarayda oluşmuş; ölen sultanların kıyafetlerini bohçalama geleneği, bugün dönemlerin sosyal tarihini ortaya koyuyor. Kaliteli giyinmeyi seven sultanlar saray bünyesinde dokuma atölyeleri kurdurmuşlardı. Hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenler bu atölyelerde özenle dokunurdu. Saray atölyeleri yetersiz kaldığında İstanbul ve Bursa’daki atölyeler devreye girerdi. Özellikle Bursa bu konuda önemli bir merkezdi; İran’dan ithal edilen ham ipek burada dokunurdu.
15. yüzyılda Osmanlı sarayı, başkent İstanbul’un giyim kuşamını yönlendiren bir merkez konumundaydı. İstanbullular gösterişli, pahalı kıyafetler giyerken, Anadolu ve Rumeli’nin köylerinde, kasabalarında halk sade kumaşlar ve süsten uzak kıyafetlere yöneliyordu.
Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı. Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari; erkekler şalvar ve çarık giyerlerdi. Her meslek grubunun kendine ait bir kıyafeti bulunuyordu. İmparatorluk her türlü sanat ve zanaatte olduğu gibi giyim kuşamda da 16. yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmıştı. 17. yüzyılda imparatorluğun ekonomik durumuna paralel olarak dokumaların kalitesi düşmeye başladı. Aynı dönemde kıymetli madenlerin kullanımı yasaklandı…
Ve şu anda ki giysilerimiz daha iyidir. Bunlar için Teşekkür ederiz ama bana diil düşünün ve bulun.Bu dediklerimide yazın.
Osmanlı sultanları giyime oldukça önem veriyordu. Sarayda oluşmuş; ölen sultanların kıyafetlerini bohçalama geleneği, bugün dönemlerin sosyal tarihini ortaya koyuyor. Kaliteli giyinmeyi seven sultanlar saray bünyesinde dokuma atölyeleri kurdurmuşlardı. Hassa nakkaşları tarafından hazırlanan desenler bu atölyelerde özenle dokunurdu. Saray atölyeleri yetersiz kaldığında İstanbul ve Bursa’daki atölyeler devreye girerdi. Özellikle Bursa bu konuda önemli bir merkezdi; İran’dan ithal edilen ham ipek burada dokunurdu.
Sponsorlu Bağlantılar
15. yüzyılda Osmanlı sarayı, başkent İstanbul’un giyim kuşamını yönlendiren bir merkez konumundaydı. İstanbullular gösterişli, pahalı kıyafetler giyerken, Anadolu ve Rumeli’nin köylerinde, kasabalarında halk sade kumaşlar ve süsten uzak kıyafetlere yöneliyordu.
Osmanlı kıyafetlerinin en önemli genel özelliği bol dökümlü, örtülü ve uzun olmalarıydı. Kadınlar şalvar, hırka, gömlek, entari; erkekler şalvar ve çarık giyerlerdi. Her meslek grubunun kendine ait bir kıyafeti bulunuyordu. İmparatorluk her türlü sanat ve zanaatte olduğu gibi giyim kuşamda da 16. yüzyılda en yüksek düzeyine ulaşmıştı. 17. yüzyılda imparatorluğun ekonomik durumuna paralel olarak dokumaların kalitesi düşmeye başladı. Aynı dönemde kıymetli madenlerin kullanımı yasaklandı…
Ve şu anda ki giysilerimiz daha iyidir. Bunlar için Teşekkür ederiz ama bana diil düşünün ve bulun.Bu dediklerimide yazın.

İstanbul'un yöresel kıyafetleri nasıldır?
O zamanın kadın kıyafetleri de, Kalübela’dan beri devam edegeldiği gibi, yaşlılarda başka, tazelerde başka, çocuklarda yine başka. Yaşlılar ve orta yaşlılar, aşağı yukarı aynı kıyafetteydi. Ev halleri ile sokak halleri ayrıydı. Ev içinde: başta oyalı yemeni veya beyaz tülbentten üstüne, dokuma bezden, hilali gömlek; üzerine parmak dikişli, kolsuz pamuklu; daha üzerine, yaz ise basmadan, kış ise, pazen veya Rus fanilasından, tek cepli entari. Belde, kukadan örme, üç parmak eninde, başı püsküllü kuşak. Kışın, en üste, yine parmak dikişli, hayderi yakalı hırka.
Tazelerde: En içte, yazsa pamuktan, kışsa yünden, göğsü memelikli, yarım kollu fanila, üstünde, yakası pamukaki ile sarma işlemeli, yerden bir karış kalkık, patiskadan dekolte gömlek. Bunun üzerine, yünden örme veya kalınca yünlü kumaştan mamul, belden büzmeli iç etekliği. Daha üzerine, gene mevsime göre patiskadan veya faniladan, göğsü sıkı tutmaya ve kaldırmaya yarayan önü sık düğmeli yelek. Kaşmerdikozdan kimisi kloş, kimisi yarım kloş, kimisi yanları pastalı eteklik. Etekliğin üstüne bluz. Bluzdan sonra da, itiyada (alışkanlığa) göre, kısa kürk, astragan veya karakülden bolero, kolları ve yakası şal taklidi, kadife hırka.
Düğünlerde, bayramlarda, teklifli ziyaretlerde giyilen giysiler ağırdı. Ekseriyetle, dallı ve kabuk gibi nakışlı, zemini parlak satenlüksten, açık renk ipekliler giyilirdi. Bunlar, enli ipek dantelalarla müzeyyen (süslü), yakanın dekolte kısmı, zayıflarda gene tülgrekle bileğe kadar örtülü, etlilerde çıplaktı. Podösüet (süet) veya güderiden uzun elbise kullanılır, görmemişler arasında, üstüne müteaddit (çok sayıda) yüzük takanlar da olurdu.
Böyle pür tuvalet tazelerin çorapları bagetli ve beyaz ipek, iskarpinleri ponponlu ve atlas, ökçeleri ortaydı. Şimdiki uzun ökçeler daha meydanda yoktu. Bu mutavassıt (orta) ökçeler de bile rahatsız olunduğu, doğru dürüst yürünemediği söylenirdi. Tazelerin hariç kıyafetleri, önceleri ferace, sonra çarşaf, sayfiyelerde ise maşlah, yeldirme, kaşpuşiyerdi. Ferace, düz renk ipekliden yapılır, yaka içine, renge uygun sura astar konur, yaka ve kol kenarlarına ağır motifler, boncuklu ve saçaklı harçlar dikilirdi. Bunların en son moda ve alasını, Çarşıiçi’ndeki terzi Anastas yapardı. Bir feraceye, altın para, yirmi, yirmi beş lira sarfedildiği vaki idi.
Baş örtülerin, Bursa mamulatı veya ayrıca bilhassa işlenmiş olanları mevcut olduğu gibi şifon, gaz, krepdamurdan türlü renkte bulunanları da vardı. Topuzlar ve saçlar, kuşlu firketeler, taşlı taraklar, menekşe ve divanhane çivisi denilen elmas iğnelerle süslenirdi. Yeldirmeler şimdiki pardesüleri andırır şekillerde, terzilere diktirilir, kaşpuşiyerler Mayer’den, Tirink’ten, Karlman’dan hazır alınırdı. Bunlar, üzerleri harmaniyeli şekilde ekseriya, haneli ve yollu, gümüş ve bej rengiydi.
