İnsanlar sosyal bir varlık olarak yalnız yaşayamaz. Sürekli olarak etkileşim içinde olacak birilerine ihtiyaç duyar. İşte bu noktada arkadaşlık insanlık için büyük bir sığınaktır. Arkadaşlık nedir sorusu her insanın sahip olduğu kültür, inanç ve yaşadığı duygusal atmosfere göre farklılık arz eder. Arkadaşlık bize verilmiş değerli bir hediyedir. Arkadaş olmak bir şeyleri paylaşmak, beraber gülmek, eğlenmek ve beraber ağlamak, üzülmektir. Arkadaşlar arasında her zaman anlayış, sevgi ve saygı olmalıdır. Tabi zaman zaman tartışmada olur. Ama sonunda illaki bir çözümü bulunur. Arkadaşlık karşılık güven demektir. Destek demektir. Arkadaş yokluğunda yerini doldurulamayandır, sevindiğinde üzüldüğünde ilk akla gelendir. Ona giden yol uzakta olsa hemen varılandır. Arkadaş ekmek gibi, su gibi hayatında olması gerekendir. Arkadaşlar melekler gibidir, bizi ayağa kaldırırlar kanatlarımız uçmayı unutunca. arkadaş aradığında sırtına yaslanabileceğin gölgesinde dinlenebileceğin ağaç gibidir.Yağmurda şemsiye sıkıntılarda ana kucağı zaman zamanda gerçekleri üzmeden söyleyebilecek her ne olursa olsun benimle diyebileceğin kişidir.
Arkadaş düşündüğünü, düşündüğü anda söyleyebilen. düşündüğünü düşündüğün anda söyleyebildiğin, düşündüğünde onun da seni düşündüğünü bildiğin kimsedir. Arkadaş hayatımızdaki en güzel anları beraber yaşayabildiğimiz ve bazen de bize hayatımızdaki en berbat anları yaşatan olmazsa olmazımızdır.Birden tüm ışıklar söndüğünde ve tutunacak bir şey bulamadığımızda yanıbaşımızda bizi tutan insandır. Ağlarken omzunu aradığımız, beraber güldüğümüz, ölesiye sevdiğimiz, hani toz kondurmadığımız, laf ettirmeyip hep koruduğumuz, O suçluyken bile suçlamak istemediğimiz, yüzünü asık görsek delicesine üzüldüğümüz, bizi sevdiğinden emin değilken bile karşılıksız dev bir sevgi beslediğimiz, üç cümlede bir adını andığımız, O giderken arkasından ağladığımız, giderken ardımızda kalan, aslında yokken bile hep yanımızda hissettiğimiz, çocukluktan gençliğe hep hatırladığımız, derdini dinlerken çaresizlikten çıldırdığımız, hani en olmadık zamanda telefon açtığımız, ondan haber almayınca oksijensiz kalmış gibi olduğumuz, hakkındaki her şeyi duymazdan gelip sadece ona inandığımız, onun hatalarını bir mantığa uydurmak için kafa yorduğumuz, "Kim?" denince ilk aklımıza gelen, doğum gününü asla unutmadığımız, resmini cüzdanımızdan çıkarmadığımız, adını telefon defterimizin en başına yazdığımız, düşerken yanımızda olup kurtarsın istediğimiz, her düştüğünde tutmaya çalıştığımız...