Arama

Diyarbakır'ın 2000 yıl önceki nüfus yoğunluğu kaçtır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 11 Aralık 2011 Gösterim: 6.784 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
1 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
diyarbakırın 2000yılı önçeki nüfus yoğunluğu kaçtır
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Bundan 4. 000 yıl önce(M. ö. 2000) Asurlular ile Huriler arasında Dicle ovasının paylaşımı ve Mezopotamya üzerinde egemenlik kurma nedeniyle sürekli savaşlar meydana gelmiştir. Asurlular şimdiki ÜÇTEPE köyünde bulunan ve halen çok büyük bir kısmı tepe altında bulunan büyük bir saray yaparak burayı Hurilere saldırıda ileri üs karakolu olarak kullanmışlardır. Bu sarayın adı TUŞPA olup Asur kralı Banibal tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu Sarayın bulunması 1865 yılında ünlü İngiliz Seyyahı TAYLOR'un Bismil'e gelerek ÜÇTEPE höyüğü üzerinde yapmış olduğu kazıda Asurca yazılı iki DİKİLİTAŞ'ı bulması ile başlamıştır. İngiliz Seyyah TAYLOR, bulduğu bu DİKİLİTAŞ'ları alarak Dünyaca ünlü en büyük müze olan BİRİTİSH Müzesine götürmüş ve halen bu kitabeler orada sergilenmektedir. İşte bu DİKİLİTAŞLAR'ın müzede sergilenmesi ile dünyanın gözü İlçemize çevrilmiştir. Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı Profesörlerinden Sayın Veli SEVİN'in başkanlık ettiği 12 kişilik bir kazı heyeti İlçemize gelerek bu Höyük üzerinde kazı ve incelemelere başladı. Yapılan 4 kazı sonucunda 1989 yılında dünyanın harikalarından sayılan ve 6 metre kalınlığında ve adı tarihte TUŞPA olarak geçen büyük bir Asur Sarayının kalıntıları bulundu. Yine bu kazılarda Huriler, Asurlular, Romalılar ve Helenistik çağa ait bir çok altın, bronz heykeller, çeşitli paralar, cam eşyalar ve çok sayıda tarihi eserler bulunmuştur. Bulunan bu eserler halen Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir. Ancak daha önce bulunan Dikilitaşlar(Kitabeler) ne yazık ki ülkemize getirtilememiştir. Bu höyük dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olduğu ve bulunan sarayı Asurlara ait dünyanın en büyük casusluk merkezi olduğu ortaya çıkarılmıştır. Asurlar stratejik önemi bulunan bu sarayı Şimdiki Diyarbakır'a bağlamak için Üçtepe ile Anbar beldesi arasında bulunan Dicle nehri üzerine bir karayolu köprüsü yaptırmıştır. İpek Yolunun güney kolu bu köprü vasıtası ile yapılmakta idi. Bu köprünün halen kalıntıları Dicle altında mevcut olup, taşlarının Demiryolu Köprülerinde kullandığı rivayet edilmektedir. Asurlar M. Ö. 1050 yılında Hurileri büyük bir yenilgiye uğratarak Mezopotamya’nın içlerine çekilmelerini sağlamıştır. Bu savaşta Dicle nehrinin insan kanından dolayı kırmızı aktığı rivayet edilmektedir. Asur Orduları yaptıkları her seferde hem Huri, hem de Urartu medeniyetlerine büyük zarar vermiş-lerdir. Asur Kralı Salmanasar'ın TUŞPA'da ortaya çıkarılan ve kendi adına diktirdiği ve halen Londra BİRİTİSH müzesinde sergilenen iki Dikilitaşta (kitabede), "Güzel Fidanlıkları dağıttım, Dillere destan asma bağlarını tahrip eyledim, bahçeleri ve eşsiz güzellikteki sarayları atlarımızın ayakları altında ezdim, sazlık kadar sık ormanları yaktırıp kestirdim"ibaresine rastlanmıştır. Daha sonra Huriler toparlanarak Asurlulara büyük bir saldırı düzenleyerek Asurluların Diyarbakır havalisi üzerindeki hakimiyetine son vermiştir. İşte bu nedenle halen ilçemizin bulunduğu çevre çok eskilerde de çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. İlçemizin ismi ile ilgili rivayetlere gelince;

Sponsorlu Bağlantılar
Birinci Rivayet:-Bundan takriben 2000 yıl önce İran tarafından gelen köle tacirleri Bismil'in Kurmuşlu köyü yakınlarında konaklarken köleler arasında çıkan bir isyanla köle tacirlerinin imha edildiği ve bu kafilede bulunanların uzun yıllar halen kalıntıları bulunan eski mağara ve köprünün bulunduğu mevkide kalarak hayvancılık ve balıkçılıkla uğraştıkları tahmin edilmektedir. Dicle Nehrinin sık sık yatak değiştirmesi sonucunda yapılan evlerin yıkılması ile yerleşim yerlerini değiştirmek zorunda kaldıkları ve bu amaçla halen harabeleri bulunan ve Bismil'in içme suyunun önemli bir kısmının sağlandığı KIRK-PIYAR mevkiinde 20 evlik bir yerleşim yeri kurdukları ve farsçada BİSTMAL olarak adlandırılması sonucunda Dicle’nin Şimdiki güney kesiminden geçen İpek Yolu kervancıları bu mevkiie BİSTMAL denildiği ve daha sonraki yıllarda bu adın Bismil olarak değiştirildiği rivayet edilmektedir.

İkince Rivayet-Evliye Çelebi 1600 li yıllarda Seyahatnamesinde Diyarbakır hanlarında konaklayan Kervan sahiplerinin biri birine "PİS MİLİ" nasıl geçtiklerini sorduklarını, çünkü Dicle nehrinin oluşturduğu ve bataklık haline gelen alevyonları(ki;bu yörede buna MİL denildiği bilinmektedir)deve kervanlarının aşmakta zorlandıkları ve bu mevkiin PİSMİL olarak adlandırıldığı ve daha sonraki yıllarda PİSMİL adının BİSMİL olarak değiştirildiği rivayyet edilmektedir. Kurmuşlu Çayı ile Dicle Nehrinin birleştiği yer ile Aralık Köyü önündeki eski yerleşim birimlerinde yapılan kazılarda buraların eski yerleşim yerleri olduğu ve kazılar sonucunda Asurlara ait bazı eserler bulunmaktadır.

Üçüncü Rivayet-1700 li yılların başında tahminen Konya'dan veya Musul'dan gelen bir aşiret şimdiki Of Köyü ve Pamuk Çay karşısındaki DOLAMA mevkii denilen yerde yerleşim alanı kurup, bilahare Dicle nehrinin güney kesiminde konakladıkları ve bu aşiretin isiminin BASMİL aşireti olduğu ve bu yerleşim yerine uzun zaman BASMİL denildiği ve Cumhuriyet döneminde adının BİSMİL olarak değiştirildiği rivayet edilmektedir. Üç görüş de çeşitli zaman birimlerinde meydana çıktığı için haklılık payları çoktur. Arkeologlar tarafından yapılacak kazılar neticesinde Bismil'in tarihi hakkında daha fazla bilgi edileceği tahmin edilmektedir .

Yapılacak kazıların yanlızca ÜÇTEPE höyüğü ile sınırlı kalmayacağı, Bismil'in çeşitli yerlerinde bulunan Ören Yerlerini ve diğer yığma tepeleri de kapsayacaktır. Üçtepe mevkiinde yapılan kazılar neticesinde ortaya çıkan tarihi eserler halen Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir.


DİCLE

Büyük tarihi zenginliğe sahip olan Dicle ilçemizde kaleler, köprüler, eski mezralar ve mağaralar önemli tarih göstergeleridir. Yakın zamana dek Piran olarak tanınan ve halen de bu adı çok sık kullanılan ilçemiz bir ara resmi olarak Eğil adını almış, halkın benimsemediği bu isim daha sonra yeniden eski sahibine verilmiş ve ilçemiz kendi adını almıştır.


İlçede Dıbni Köyü’ndeki han, köprü, ve Şemsi’lere ait kilise, Ekrek yakınındaki Oyukkaya mezarları, Bırdınç Köprüsü, Kral Kızı Taşı ve aynı kaya üzerindeki Efsane mezar ilk akla gelen yerleridir.


Coğrafi Konumu:Merkeze 92 km uzaklıktadır. 975 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan ilçe toğraklarının büyük bir bölümü dağlık ve ormanlıktır. Ovalar ise dağlar arasına yerleşmiş küçük parçalar halindedir. İlçe’nin deniz seviyesinden yüksekliği 970 metredir. Arazinin %30 u meşe ağaçları ile kaplı ve ormanlık yüzünden Diyarbakır’ın diğer ilçelerine göre daha fazla yağmur almaktadır.


Tarihçesi:


Dicle ilçesinin tarihi üzerinde henüz bir araştırma yapılmamakla birlikte buranın asırlardan bu yana meskun olduğuna işaret eden tarihi eserlere gerek merkezde gerekse köylerde sık sık rastlanmaktadır. İlçe merkezinde 1960 yılında yapılan bir kazıda, üzerine üzüm motifleri işlenmiş büyük taşlardan yapılmış sütun başlıkları, eski mezarlar bulunmuştur. Bunlardan başka ilçe merkezinin dayandığı tepelerin üzerinde, yamaçlarında ve bazı köylerinde halen muntazam oda şeklini koruyan mağaraların bulunması tarihi yerleşimi ispatlayıcı örneklerdir.


Ekonomik Durum:


Dicle’de sadece tarıma dayalı bir un fabrikasının dahi bulunmaması yüzünden ekonomik faaliyet gelişmemiştir. Merkezdeki ticarethaneler halkın alış-verişini karşılayacak ve ihtiyacını giderecek malları pazarlamaktan yoksundur. Ziraat makinelerinin tamir edildiği atelyeler, küçük birer aile , işletmeleridir. Halk kendi ihtiyaçlarının dışındaki üretimin az bir kısmını ilçe merkezinde, büyük miktarını ise komşu ilçe olan Ergani’de pazarlamaktadır. İşyerlerinin olamaması nedeniyle çalışma hayatı gelişmemiştir. Bu yüzden çalışabilir durumdaki yetişkinler Diyarbakır ve Adana başta olmak üzere büyük illere gitmektedir.


Bağlarbaşı, Çelebi, Yeşiltepe, 27Mayıs Mahallesi olmak üzere 4 mahalleden ibarettir. Kaygusuz Beldesine bağlı Umut Mahallesi de vardır. Ayrıca ilçeye bağlı 1 belde ve 35 köyde bulunmaktadır.


HAZRO

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Diyarbakır İli’ne bağlı bir ilçe olan Hazro, doğu ve güneyinde Silvan, batısında Merkez ilçe, kuzeyinde de Lice ile çevrilidir. Diyarbakır’ın en dağlık kuzeydoğu kesiminde yer alan Hazro, Güneydoğu Toroslarının uzantısı olan Uzuncaseki Dağı (1. 576 m. ) ile engebelenmiştir. Yöreyi Batman Çayı’nın kollarından Sarım Çayı ve küçük dereler, küçük akarsular sulamaktadır. Bu akarsuların aralarındaki parçalanmış vadilerde küçük ovalar bulunmaktadır. Diyarbakır’a 52 km. uzaklıktadır. Denizden 1. 030 m. yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 419 km2 olup, toplam nüfusu 23. 971’dir. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. İlçede buğday, arpa, nohut, üzüm badem ve az miktarda pirinç, susam, mercimek, pamuk yetiştirilmektedir. Ayrıca sebzecilik ve meyvecilik de yapılmakta olup kavun ve karpuz da yetiştirilir. Dağlık bölümlerde küçükbaş hayvanlar yetiştirilmektedir. İlçenin çevresinde zengin petrol demir ve kükürt yatakları da bulunmaktadır. Hazro’nun Asurlular döneminde kurulduğu sanılmaktadır. Asurluların Hataro ismi ile yaptıkları kaleden ötürü buraya Hazro isminin verildiği sanılmaktadır. Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar yöreye egemen olmuşlardır. Arapların Anadolu’ya yaptıkları akınlar sırasında, Onların eline geçmiş, Malazgirt Savaşı’ndan sonra da bazı Türk boyları buraya yerleşmiştir. Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Artuklular buraya hakim olmuşlardır. XIV. yüzyılın başlarında buradaki Artuklu yönetimine son verilmiş, 1502’de de Safavilerin eline geçmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında 1515’te Osmanlı yönetimine girmiş, bundan sonra Diyarbakır eyaletine bağlı bir sancak olan Hazro, Tanzimat döneminde bucak haline getirilmiştir. I. Dünya Savaşı’na kadar bu durumunu koruyan Hazro, Güney Cephesinde görevli olan Mustafa Kemal tarafından ziyaret edilmiştir. 1917 (Rumi 1333) tarihinde bir alay askeriyle Hazro’ya gelen Mustafa Kemal, bölgenin ileri gelen beylerinden olan Mehmet Budak tarafından ağırlanmıştır. O günün savaş şartlarında da vatanseverliğini gösteren Mehmet Budak, Mustafa Kemal ve askerlerine yiyecek, buğday, birkaç kesim hayvan, para ve altın vermiştir. Atatürk Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Mehmet Budak’ı milletvekili yapmıştır. Cumhuriyet Döneminin başlarında küçük bir bucak olan Hazro’da 1943’te belediye teşkilatı kurulmuş, ardından ilçe Haziran 1954 tarihinde Silvan’dan ayrılarak Diyarbakır iline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; Tercil, Ayındır ve Mihrani kalelerinin kalıntıları, Diyarbakır sivil mimari örneklerinden evler ve Ulu Cami bulunmaktadır.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
1 Aralık 2008       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Bundan 4. 000 yıl önce(M. ö. 2000) Asurlular ile Huriler arasında Dicle ovasının paylaşımı ve Mezopotamya üzerinde egemenlik kurma nedeniyle sürekli savaşlar meydana gelmiştir. Asurlular şimdiki ÜÇTEPE köyünde bulunan ve halen çok büyük bir kısmı tepe altında bulunan büyük bir saray yaparak burayı Hurilere saldırıda ileri üs karakolu olarak kullanmışlardır. Bu sarayın adı TUŞPA olup Asur kralı Banibal tarafından yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu Sarayın bulunması 1865 yılında ünlü İngiliz Seyyahı TAYLOR'un Bismil'e gelerek ÜÇTEPE höyüğü üzerinde yapmış olduğu kazıda Asurca yazılı iki DİKİLİTAŞ'ı bulması ile başlamıştır. İngiliz Seyyah TAYLOR, bulduğu bu DİKİLİTAŞ'ları alarak Dünyaca ünlü en büyük müze olan BİRİTİSH Müzesine götürmüş ve halen bu kitabeler orada sergilenmektedir. İşte bu DİKİLİTAŞLAR'ın müzede sergilenmesi ile dünyanın gözü İlçemize çevrilmiştir. Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı Profesörlerinden Sayın Veli SEVİN'in başkanlık ettiği 12 kişilik bir kazı heyeti İlçemize gelerek bu Höyük üzerinde kazı ve incelemelere başladı. Yapılan 4 kazı sonucunda 1989 yılında dünyanın harikalarından sayılan ve 6 metre kalınlığında ve adı tarihte TUŞPA olarak geçen büyük bir Asur Sarayının kalıntıları bulundu. Yine bu kazılarda Huriler, Asurlular, Romalılar ve Helenistik çağa ait bir çok altın, bronz heykeller, çeşitli paralar, cam eşyalar ve çok sayıda tarihi eserler bulunmuştur. Bulunan bu eserler halen Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir. Ancak daha önce bulunan Dikilitaşlar(Kitabeler) ne yazık ki ülkemize getirtilememiştir. Bu höyük dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olduğu ve bulunan sarayı Asurlara ait dünyanın en büyük casusluk merkezi olduğu ortaya çıkarılmıştır. Asurlar stratejik önemi bulunan bu sarayı Şimdiki Diyarbakır'a bağlamak için Üçtepe ile Anbar beldesi arasında bulunan Dicle nehri üzerine bir karayolu köprüsü yaptırmıştır. İpek Yolunun güney kolu bu köprü vasıtası ile yapılmakta idi. Bu köprünün halen kalıntıları Dicle altında mevcut olup, taşlarının Demiryolu Köprülerinde kullandığı rivayet edilmektedir. Asurlar M. Ö. 1050 yılında Hurileri büyük bir yenilgiye uğratarak Mezopotamya’nın içlerine çekilmelerini sağlamıştır. Bu savaşta Dicle nehrinin insan kanından dolayı kırmızı aktığı rivayet edilmektedir. Asur Orduları yaptıkları her seferde hem Huri, hem de Urartu medeniyetlerine büyük zarar vermiş-lerdir. Asur Kralı Salmanasar'ın TUŞPA'da ortaya çıkarılan ve kendi adına diktirdiği ve halen Londra BİRİTİSH müzesinde sergilenen iki Dikilitaşta (kitabede), "Güzel Fidanlıkları dağıttım, Dillere destan asma bağlarını tahrip eyledim, bahçeleri ve eşsiz güzellikteki sarayları atlarımızın ayakları altında ezdim, sazlık kadar sık ormanları yaktırıp kestirdim"ibaresine rastlanmıştır. Daha sonra Huriler toparlanarak Asurlulara büyük bir saldırı düzenleyerek Asurluların Diyarbakır havalisi üzerindeki hakimiyetine son vermiştir. İşte bu nedenle halen ilçemizin bulunduğu çevre çok eskilerde de çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. İlçemizin ismi ile ilgili rivayetlere gelince;

Sponsorlu Bağlantılar
Birinci Rivayet:-Bundan takriben 2000 yıl önce İran tarafından gelen köle tacirleri Bismil'in Kurmuşlu köyü yakınlarında konaklarken köleler arasında çıkan bir isyanla köle tacirlerinin imha edildiği ve bu kafilede bulunanların uzun yıllar halen kalıntıları bulunan eski mağara ve köprünün bulunduğu mevkide kalarak hayvancılık ve balıkçılıkla uğraştıkları tahmin edilmektedir. Dicle Nehrinin sık sık yatak değiştirmesi sonucunda yapılan evlerin yıkılması ile yerleşim yerlerini değiştirmek zorunda kaldıkları ve bu amaçla halen harabeleri bulunan ve Bismil'in içme suyunun önemli bir kısmının sağlandığı KIRK-PIYAR mevkiinde 20 evlik bir yerleşim yeri kurdukları ve farsçada BİSTMAL olarak adlandırılması sonucunda Dicle’nin Şimdiki güney kesiminden geçen İpek Yolu kervancıları bu mevkiie BİSTMAL denildiği ve daha sonraki yıllarda bu adın Bismil olarak değiştirildiği rivayet edilmektedir.

İkince Rivayet-Evliye Çelebi 1600 li yıllarda Seyahatnamesinde Diyarbakır hanlarında konaklayan Kervan sahiplerinin biri birine "PİS MİLİ" nasıl geçtiklerini sorduklarını, çünkü Dicle nehrinin oluşturduğu ve bataklık haline gelen alevyonları(ki;bu yörede buna MİL denildiği bilinmektedir)deve kervanlarının aşmakta zorlandıkları ve bu mevkiin PİSMİL olarak adlandırıldığı ve daha sonraki yıllarda PİSMİL adının BİSMİL olarak değiştirildiği rivayyet edilmektedir. Kurmuşlu Çayı ile Dicle Nehrinin birleştiği yer ile Aralık Köyü önündeki eski yerleşim birimlerinde yapılan kazılarda buraların eski yerleşim yerleri olduğu ve kazılar sonucunda Asurlara ait bazı eserler bulunmaktadır.

Üçüncü Rivayet-1700 li yılların başında tahminen Konya'dan veya Musul'dan gelen bir aşiret şimdiki Of Köyü ve Pamuk Çay karşısındaki DOLAMA mevkii denilen yerde yerleşim alanı kurup, bilahare Dicle nehrinin güney kesiminde konakladıkları ve bu aşiretin isiminin BASMİL aşireti olduğu ve bu yerleşim yerine uzun zaman BASMİL denildiği ve Cumhuriyet döneminde adının BİSMİL olarak değiştirildiği rivayet edilmektedir. Üç görüş de çeşitli zaman birimlerinde meydana çıktığı için haklılık payları çoktur. Arkeologlar tarafından yapılacak kazılar neticesinde Bismil'in tarihi hakkında daha fazla bilgi edileceği tahmin edilmektedir .

Yapılacak kazıların yanlızca ÜÇTEPE höyüğü ile sınırlı kalmayacağı, Bismil'in çeşitli yerlerinde bulunan Ören Yerlerini ve diğer yığma tepeleri de kapsayacaktır. Üçtepe mevkiinde yapılan kazılar neticesinde ortaya çıkan tarihi eserler halen Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir.


DİCLE

Büyük tarihi zenginliğe sahip olan Dicle ilçemizde kaleler, köprüler, eski mezralar ve mağaralar önemli tarih göstergeleridir. Yakın zamana dek Piran olarak tanınan ve halen de bu adı çok sık kullanılan ilçemiz bir ara resmi olarak Eğil adını almış, halkın benimsemediği bu isim daha sonra yeniden eski sahibine verilmiş ve ilçemiz kendi adını almıştır.


İlçede Dıbni Köyü’ndeki han, köprü, ve Şemsi’lere ait kilise, Ekrek yakınındaki Oyukkaya mezarları, Bırdınç Köprüsü, Kral Kızı Taşı ve aynı kaya üzerindeki Efsane mezar ilk akla gelen yerleridir.


Coğrafi Konumu:Merkeze 92 km uzaklıktadır. 975 kilometrekarelik bir alana yayılmış olan ilçe toğraklarının büyük bir bölümü dağlık ve ormanlıktır. Ovalar ise dağlar arasına yerleşmiş küçük parçalar halindedir. İlçe’nin deniz seviyesinden yüksekliği 970 metredir. Arazinin %30 u meşe ağaçları ile kaplı ve ormanlık yüzünden Diyarbakır’ın diğer ilçelerine göre daha fazla yağmur almaktadır.


Tarihçesi:


Dicle ilçesinin tarihi üzerinde henüz bir araştırma yapılmamakla birlikte buranın asırlardan bu yana meskun olduğuna işaret eden tarihi eserlere gerek merkezde gerekse köylerde sık sık rastlanmaktadır. İlçe merkezinde 1960 yılında yapılan bir kazıda, üzerine üzüm motifleri işlenmiş büyük taşlardan yapılmış sütun başlıkları, eski mezarlar bulunmuştur. Bunlardan başka ilçe merkezinin dayandığı tepelerin üzerinde, yamaçlarında ve bazı köylerinde halen muntazam oda şeklini koruyan mağaraların bulunması tarihi yerleşimi ispatlayıcı örneklerdir.


Ekonomik Durum:


Dicle’de sadece tarıma dayalı bir un fabrikasının dahi bulunmaması yüzünden ekonomik faaliyet gelişmemiştir. Merkezdeki ticarethaneler halkın alış-verişini karşılayacak ve ihtiyacını giderecek malları pazarlamaktan yoksundur. Ziraat makinelerinin tamir edildiği atelyeler, küçük birer aile , işletmeleridir. Halk kendi ihtiyaçlarının dışındaki üretimin az bir kısmını ilçe merkezinde, büyük miktarını ise komşu ilçe olan Ergani’de pazarlamaktadır. İşyerlerinin olamaması nedeniyle çalışma hayatı gelişmemiştir. Bu yüzden çalışabilir durumdaki yetişkinler Diyarbakır ve Adana başta olmak üzere büyük illere gitmektedir.


Bağlarbaşı, Çelebi, Yeşiltepe, 27Mayıs Mahallesi olmak üzere 4 mahalleden ibarettir. Kaygusuz Beldesine bağlı Umut Mahallesi de vardır. Ayrıca ilçeye bağlı 1 belde ve 35 köyde bulunmaktadır.


HAZRO

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Diyarbakır İli’ne bağlı bir ilçe olan Hazro, doğu ve güneyinde Silvan, batısında Merkez ilçe, kuzeyinde de Lice ile çevrilidir. Diyarbakır’ın en dağlık kuzeydoğu kesiminde yer alan Hazro, Güneydoğu Toroslarının uzantısı olan Uzuncaseki Dağı (1. 576 m. ) ile engebelenmiştir. Yöreyi Batman Çayı’nın kollarından Sarım Çayı ve küçük dereler, küçük akarsular sulamaktadır. Bu akarsuların aralarındaki parçalanmış vadilerde küçük ovalar bulunmaktadır. Diyarbakır’a 52 km. uzaklıktadır. Denizden 1. 030 m. yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 419 km2 olup, toplam nüfusu 23. 971’dir. İlçenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. İlçede buğday, arpa, nohut, üzüm badem ve az miktarda pirinç, susam, mercimek, pamuk yetiştirilmektedir. Ayrıca sebzecilik ve meyvecilik de yapılmakta olup kavun ve karpuz da yetiştirilir. Dağlık bölümlerde küçükbaş hayvanlar yetiştirilmektedir. İlçenin çevresinde zengin petrol demir ve kükürt yatakları da bulunmaktadır. Hazro’nun Asurlular döneminde kurulduğu sanılmaktadır. Asurluların Hataro ismi ile yaptıkları kaleden ötürü buraya Hazro isminin verildiği sanılmaktadır. Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılar yöreye egemen olmuşlardır. Arapların Anadolu’ya yaptıkları akınlar sırasında, Onların eline geçmiş, Malazgirt Savaşı’ndan sonra da bazı Türk boyları buraya yerleşmiştir. Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Artuklular buraya hakim olmuşlardır. XIV. yüzyılın başlarında buradaki Artuklu yönetimine son verilmiş, 1502’de de Safavilerin eline geçmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında 1515’te Osmanlı yönetimine girmiş, bundan sonra Diyarbakır eyaletine bağlı bir sancak olan Hazro, Tanzimat döneminde bucak haline getirilmiştir. I. Dünya Savaşı’na kadar bu durumunu koruyan Hazro, Güney Cephesinde görevli olan Mustafa Kemal tarafından ziyaret edilmiştir. 1917 (Rumi 1333) tarihinde bir alay askeriyle Hazro’ya gelen Mustafa Kemal, bölgenin ileri gelen beylerinden olan Mehmet Budak tarafından ağırlanmıştır. O günün savaş şartlarında da vatanseverliğini gösteren Mehmet Budak, Mustafa Kemal ve askerlerine yiyecek, buğday, birkaç kesim hayvan, para ve altın vermiştir. Atatürk Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Mehmet Budak’ı milletvekili yapmıştır. Cumhuriyet Döneminin başlarında küçük bir bucak olan Hazro’da 1943’te belediye teşkilatı kurulmuş, ardından ilçe Haziran 1954 tarihinde Silvan’dan ayrılarak Diyarbakır iline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; Tercil, Ayındır ve Mihrani kalelerinin kalıntıları, Diyarbakır sivil mimari örneklerinden evler ve Ulu Cami bulunmaktadır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
diyarbakır ın 2000 yılındaki nüfusu kaç acaba bilen varmı?

Benzer Konular

13 Ekim 2014 / Misafir Soru-Cevap
17 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Ekim 2011 / Tuana44 Coğrafya
13 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap
24 Aralık 2011 / Misafir Arşive Kaldırılan Konular