Arama

Siyasi rejimler hakkında genel bilgi verir misiniz? En iyi siyasi rejim hangisidir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 23 Eylül 2014 Gösterim: 35.068 Cevap: 9
ziyaretci - avatarı
ziyaretci
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #1
ziyaretci - avatarı
Ziyaretçi
gecmisten gunumuze siyasi rejimler nelerdir? ozellikleri nelerdir? hangisi daha ideal bir yonetim bicimidir?neden?
EN İYİ CEVABI Jessy verdi
Monarşi (ya da krallık) bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir gibi çeşitli adlar alabilir. Bir monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Cumhuriyetlerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir.Monarşi,bir sultanın,hükümdarın veya padişahın tek başına egemen olduğu sisteme denir.

Sponsorlu Bağlantılar
Oligarşi, sadece belirli bir zümrenin bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir. Yunancadaki 'az' ve 'yönetim' kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş bir kelimedir.
Genelde yönetimdeki grup, askeri, siyasi veya maddi olarak ülkenin önde gelen gruplarından birisidir. Bazı siyaset bilimciler, yönetim şekli ne olursa olsun, her devletin yönetiminde mutlaka bir oligarşi olduğunu belirtirler.

Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim (Dinerki). Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir.

Cumhuriyet, milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilcileri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimidir. Aynı zamanda, "Türkiye Cumhuriyeti" örneğinde olduğu gibi, cumhuriyetle yönetilen ülkelere de cumhuriyet adı verilir.



devlet rejimleri bunlardır

Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
GENEL OLARAK SİYASAL REJİMLER

Sponsorlu Bağlantılar

Siyasal rejim, bir devlet yönetiminde egemenliğin kim tarafından ve ne şekilde kullanılacağını belirleyen formel ve informel kural ve kurumları ifade eder.

Siyasal rejimleri genel olarak;
-katılım ağırlıklı (doğrudan demokrasi),
-temsil ağırlıklı (temsili demokrasi),
olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür.

Doğrudan demokrasi, halkın yönetimle ilgili kararları kendisinin alması ve bunu yine kendisinin uygulaması demektir. Gerçek yaşamda doğrudan demokrasinin tam anlamıyla uygulanması kolay değildir. Zira, doğrudan demokrasilerde toplumda her bireyin toplumu ilgilendiren kararlara ve yapılan uygulamalara bizzat katılımı sözkonusu olmak olmalıdır. Bunun ise günümüz toplumlarında uygulanma imkanı oldukça güç ve hatta imkansızdır.
Temsili demokrasiler ise halkın kendisini yönetecek temsilcilerini seçmesi ve onlara yönetme yetkisini devretmesi anlamına gelmektedir.
Günümüzde uygulanma imkanı oldukça güç ve hatta imkansız olan doğrudan demokrasiler bir tarafa bırakılırsa temsili demokrasileri; parlamenter rejim, başkanlık rejimi, yarı-başkanlık rejimi ve meclis hükümeti sistemi olmak üzere dört gruba ayırmak mümkündür.


PARLAMENTER REJİM

Temsili demokrasiler içerisinde Parlamenter rejimin temel özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkündür:
*Parlamenter rejimde yasama ve yürütme organları hukuken birbirinden bağımsızdır, ancak aralarında bir takım işbirliği ve etkileşim mekanizmaları vardır.
*Bu rejimde yürütme iki-başlıdır. Devlet başkanı, yürütmenin sorumsuz başını oluşturur. Yürütmenin sorumlu organının başında ise başbakan bulunur. Başbakanın parlamenter olması şartı bulunmaktadır; buna karşın bakanların parlamenter olması şartı aranmamaktadır.
*Devlet başkanının siyasal açıdan sorumluluğu bulunmamaktadır.
*Bakanlar kurulunun parlamentoya karşı sorumluluğu bulunmaktadır
*Devlet başkanı hükümet etmez.
*Devlet başkanının uzlaştırıcı ve uyarıcı bir rolü bulunmaktadır.
*Yürütmenin diğer başını oluşturan Bakanlar Kurulu, yasama organına karşı sorumludur.
*Parlamenter sistemlerde çoğunluk ilkesi genel olarak esastır. Mecliste çoğunluğu sağlayan parti hükümet eder ve bu partinin başkanı başbakan olur.
*Hükümet yasama organına karşı sorumludur.
*Parlamenter sistem tek meclisli ya da iki meclisli olabilir.
*Parlamenter sistemde yasama ve yürütme arasındaki ilişki, işbirliği ve karşılıklı etkileme mekanizmasına dayanır.
*Yasama, yürütmeyi çeşitli yollarla denetler ve gözetim altında bulundurur. Meclise güvensizlik oyu vererek hükümeti düşürebilir. Meclis güvensizlik oyu vererek hükümeti düşürebilir. Buna karşılık, yürütme de meclisi feshetme olanağına sahip bulunmaktadır. Fesih yetkisi, parlamenter sistemde, istikrarın sağlanmasında önemli yeri olan bir kurumdur.

Yukarıda özetlediğimiz özelliklere sahip parlamenter rejim halen çeşitli ülkelerde uygulama olanağı bulmaktadır. Parlamenter rejimin doğduğu ve halen uygulandığı tipik örnek İngiltere’dir. İngiltere’deki parlamenter rejime “westminster modeli” adı da verilmektedir.

İngiltere’de uygulanan bu modelde yasama erki halkın temsilcilerinin oluşturduğu yasama organında vücut bulur. Bu erk başka hiçbir kurum tarafından paylaşılamaz. Üstelik, serbest ve hakça seçimlerle temsilcilikleri tescil olunmuş bulunan milletvekilleri halk adına siyasal karar alma yetkisine meşru olarak sahip olan tek heyettir. Çünkü, egemen olan iradeyi temsil yetkisi meşru olarak tescil edilmiş olanlar onlardır. Halk (seçmenler) bu gücü onlara seçildikleri yasal süre boyunca kullanmak üzere devir ve teslim ettiğini seçim işlemiyle tescil etmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla, halkın (seçmenin) temsilcisi konumunda bulunan parlamento (uygulamada alt-meclis konumundaki Avam Kamarası üyeleri) her türlü konuda meţru otoriteye dayalı karar alma yetkisine sahiptirler. Onlar, ancak seçim döneminde halka siyasal kararları dolayısıyla hesap verirler. Halk (seçmen) bunları onaylamıyorsa, onlara oy vermemek suretiyle tercihini belirtir. Bu kararların kaldırılması veya yerine yeni kararların alınması bir dönem sonra seçilecek olan temsilcilerin görevidir. Bu uygulamada halkın siyasal sistemin yönetimine doğrudan doğruya bir etkisi yoktur; halk kararları ancak dolaylı olarak etkiler.
İngiltere’deki parlamenter rejim uygulamasında dikkati çeken başlıca özellikleri de sıralamakta yarar bulunmaktadır:

*Yasama organı iki meclisli olup alt meclis siyasal egemenliğin kullanıcısı durumundadır.
*Parti hükümeti esastır; ve yürütme gücünü kullanan başbakan ve bakanlar kurulu, aynı zamanda yasamayla kaynaşmıştır ve onu etkisi altında tutar.
*Bu rejim iki partili bir parti sistemine dayalı olarak çalışır.
*Sağ-sol ayırımı sosyal sınıf esasına dayalı tek bir boyuttan ibaret bir yalınlık içerir.
*Seçim sistemi dar bölge ve çoğunluk esasına göre düzenlenmiştir.
*Merkezi ve üniter bir yönetim sistemi egemendir. Yazılı olmayan, hatta bazı düşünürlere göre mevcut olmayan, bir anayasaya göre, tamamen yasama egemenliğine ve münhasıran temsili olan bir demokrasi anlayışına göre yönetim Westminster sisteminin esaslarını içerir.


BAŞKANLIK REJİMİ

Başkanlık rejimi parlamenter sistemden ayırt edici özelliklere sahiptir. Başkanlık rejiminin başlıca özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

*Başkanlık rejimi, katı bir kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalıdır. Yasama ve yürütme kuvvetleri birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Yürütme, halkın seçtiği Başkan, yasama ise Kongre tarafından yerine getirilir.
*Başkan, yürütme görevini tek başında elinde tutar. Başkan, hem devlet başkanı, hem hükümet başkanı görevini yürütür.
*Başkanlık rejiminde, parlamenter rejimdekinin aksine yürütmenin yasamayı dağıtması, yasamanın da yürütmeyi düşürmesi olanağı yoktur.
*Yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerde kopukluğu gidermek üzere, bir “denetim ve denge sistemi” geliştirilmiştir. Yürütmenin bazı işlemleri, örneğin üst düzey yöneticilerinin atanması Senato’nun onayını gerektirir. Buna karşılık, Başkanın da yasamadan geçen yasaları veto etme yetkisi bulunmaktadır.
Başkanlık rejiminin doğduğu ve halen uygulandığı ülkelerin başında Amerika Birleşik Devletleri gelmektedir. Başkanlık rejimi yasama, yürütme ve yargı organlarının tamamen birbirlerinden bağımsız ve eşit siyasal erke sahip oldukları bir düzenlemedir. Westminster modelindeki yasama-yürütme içiçeliği ve kuramsal olarak yasamanın, uygulamadaysa yürütmenin üstünlüğü, yerine yasama ile yürütmeden hiçbirinin bir diğerine üstün gelememesi dolayısıyla bir denge ve denetim sağlanmak suretiyle her türlü iktidar birikimi ve dikta tehlikesinin engellenmesi esasına göre oluşturulmuştur. Yasama organı içindeyse ayrıca bir denge güdülmüş, Temsilciler Meclisi nüfus büyüklüğü eşit olan tek sandalyeli (dar) bölgelerden seçilir ve nüfusu daha fazla olan eyaletlere daha fazla temsil olanağı sağlarken, Senato her eyaletten iki senatör seçmek suretiyle eyaletlerin eşit temsilini sağlamaktadır.



YARI BAŞKANLIK REJİMİ


Siyasal rejimlerden bir diğeri de yarı-başkanlık sistemidir. Bu siyasal sistemin temel özellikleri şu şekilde özetlenebilir:
*Devlet başkanının sabit bir dönem için genel oyla seçilir.
*Devlet başkanı yürütme yetkisini bir başbakanla paylaşır. (ikili otorite yapısı)
*Başkan parlamentodan bağımsız olmakla beraber, yalnız başına veya doğrudan doğruya hükümet etmeye yetkili değildir. Başbakan veya kabinesi parlamentoya bağımlı olup Başkandan bağımsızdırlar. (güven oyuna tabidirler ve parlamento çoğunluğunun desteğine ihtiyaç duyarlar)
*İkili otorite yapısı, her birimin bağımsızlık potansiyeli devam etmek kaydıyla, farklı dengelere ve yürütme içinde güç ağırlıklarının kaymasına izin verir.

Yarı-başkanlık rejimi Westminster modelinin bir türevi olarak tasarlanan, ancak oydaşmacı rejim tasarımının özelliklerinden de yer yer yararlanan bir yapısal görüntüdedir. Dünyada en fazla tanınan yarı-başkanlık modeli 1958 Fransız Anayasası ile Beşinci Cumhuriyet uygulamalarına konu olan Fransız rejimidir. Özellikle 1962 değişikliğinden sonraki Fransız Anayasası halk tarafından yedi yıllığına seçilen bir başkan, halk oyuyla seçilen bir Millet Meclisi ve Senato’dan ibaret çift meclisli bir yasama organı, başkanın atadığı ve yasama organına karşı güvenoyu ile sorumlu, fakat başkan tarafından azledilebilen bir başbakan ve bakanlar kurulu ve bağımsız yargıyı öngörmektedir. İki turlu çoğunluk ve dar bölge esasına göre yapılan seçimlerle nisbi temsil korunurken, başkanlık kurumunun olağanüstü yetkilerle donatıldığı görülmektedir. Fransız yarı-başkanlık rejiminde en kritik kurum meclisi feshetmek, erken seçime gitmek, halkoyuna (referandum) başvurmak, savunma ve güvenlik politikalarıyla dış politikayı yönetmek yetkileriyle donatılmış olan Başkanlık kurumudur Böylece yürütme ikiye ayrılmış, bir Başkan ile bir Başbakan ve Bakanlar Kurulu, Başkan’ın yönetiminde çalışarak hükümet etmek durumuna getirilmiştir.


MECLİS HÜKÜMETİ REJİMİ

Parlamenter rejim ve başkanlık rejimi dışında bir de “meclis hükümeti rejimi” adı verilen hükümet sistemi bulunmaktadır. Bu rejimin de kendine has özellikleri bulunmaktadır:
*Meclis hükümeti sistemi, meclisin üstünlüğü ilkesine dayanır; yasama ve yürütme yetkisi Mecliste toplanmıştır.
*Yürütme görevini üstlenen kurul, Meclis tarafından seçilir; meclisin emirleri doğrultusunda, Meclis adına bu görevi yerine getirir.
*Yürütme görevini üstlenen kurul üyeleri, bakanlıklar dikkate alınarak tek tek meclis tarafından seçilir. Ayrıca bir Başbakan yoktur. Her bakan meclise karşı yalnız kendi etkinliklerinden sorumludur. Ortak sorumluluk sözkonusu değildir.
*Yürütmenin yasama üzerinde Meclisi dağıtma gibi herhangi bir yetkisi yoktur.Meclisle yürütme arasında görüş aykırılığı olduğunda, yürütme, Meclisin aldığı karar doğrultusunda görevine devam eder.
*Devlet başkanının görevi, Meclis tarafından seçilen bir kişi tarafından, yine meclis adına yerine getirilir. Devlet başkanının görevleri daha çok sembolik görevlerdir.

Siyasal rejim tasarımlarından yukarıda “meclis hükümeti sistemi” olarak adlandırılan modelin uygulandığı ülkelerin başında İsviçre gelmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere bu rejimin belirgin özelliği yasama ve yürütme yetkisinin Mecliste toplanmasıdır. Yani bu sistemde kuvvetler birliği ilkesi geçerlidir.


EN İYİ SİYASAL REJİM HANGİSİDİR?

Siyasal rejim türlerinden hangisi daha ideal bir sistemdir? Bu sorunun cevabını vermek sanıldığı kadar basit değildir.
En iyi siyasal rejimin hangisi olduğu konusu gerek siyaset bilimcileri arasında, gerekse uygulamada üzerinde uzlaşılmış bir konu değildir. Bazı yazarlar başkanlık veya yarı-başkanlık sisteminin yahut parlamenter rejim içinde kalınarak cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yönteminin uygulanmasını önermektedirler. Bazı yazarlar ise parlamenter rejimden ayrılmamak gerektiği konusunda ısrar etmektedirler. Ayrıca bazı yazarlar da parlamenter sistem içinde kalınmasını, ancak parlamenter sistemi etkinleştirici öneriler (iki-turlu dar bölge çoğunluk sistemi veya aday belirlemede parti merkez yönetiminin mutlak yetkisini azaltan, katılımı artıran düzenlemeler, kuvvetler ayrılığı ile fren ve denge mekanizmalarının varlığı, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi.) üzerinde durmaktadırlar.
Siyasal rejimler-arası karşılaştırmalar yapmak için öncelikle siyasal sistemlerin temel özelliklerini bilmek gereklidir. Daha sonra siyasal rejimler arasında hangi açılardan karşılaştırma yapılacağına dair kriterlerin tespit edilmesi gereklidir. Önemle belirtelim ki, siyasal rejimlerden herhangi birisinin bir diğerine göre mutlak üstünlüğünden sözetmek mümkün değildir. Uygulamaya bakıldığında her siyasal rejimin oldukça iyi işlediği bir ülke örneği bulmak mümkündür. Bu bakımdan, bir siyasal rejimin diğerinden daha iyi olduğunu ifade etmek mümkün değildir.
Siyasal Rejimlerden Birinin Diğerine Mutlak Üstünlüğünden Sözetmek Mümkün müdür?
Devletin etkin bir hale getirilmesi için siyasal sistem pekala önem taşımakla birlikte demokratik hükümet sistemleri arasında mutlak üstünlüğü olan bir rejim sözkonusu değildir. Bu nedenle hükümet sistemleri arasında bir tercih yapmak sanıldığı kadar kolay değildir. Siyaset bilimcileri arasında ideal rejim tasarımı konusunda bir görüş birliğinden sözetmek olanağı da bulunmamaktadır. Yukarıda özetlediğimiz hükümet sistemleri bazı ülkelerde başarılı bir şekilde uygulanmakta iken diğer bazı ülkelerde sözkonusu sistemin uygulanmasında ciddi sorunlar görülebilmektedir. Bu açıklamaların ardından sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; devletin etkinleştirilmesi açısından farklı bir siyasal rejime geçiş yapılabilmesi pekala mümkündür. Örneğin, parlamenter rejimin uygulandığı bir ülkede başkanlık sistemine geçilerek başarılı sonuçlar elde etmek mümkün olabileceği gibi, mevcut sistem içinde kalarak, fakat demokratikleşme yönünde ciddi reformlar yaparak da sistemi etkin hale getirmek pekala mümkündür
.

Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Osmanlı'da Siyasi Rejim


osnamlida siyasi rejimOsmanlı'da Siyasi Rejim: Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve hukuki rejimi, daha çok bir sentez niteliği taşımaktadır. Osmanlı Devleti, her şeyden önce bir Türk ve İslam Devleti'dir. Bir yönüyle de İslamiyet öncesi Türk Devletleri yapısının izlerini taşımaktadır. Eski Türk Devletlerinde, siyasi yapılanmanın en önemli unsurlarından biri kenttir. Bu bağımsız bir şekilde aşiretler

halinde yaşayan halkın, barış içinde kalmasını sağlamaktadır. Osmanlı'da federatif bir yapı görülmekle birlikte kimi yerlerde de bu kent yapısına rastlanmaktadır.

Zamanla, idare merkezileşti ve hükümdarlar, doğaüstü bir kaynaktan gelme vasıflarını aldılar. Hükümdarlara "padişah-ı cihan" adı verildi. Bu hükümdar, mutlak şahsi evrensel ve kutsal bir kimliğe kavuştu ve bunun gerektirdiği hukuki statüye sahip oldu. Bütün sosyal ve siyasi hayatın hakimi, düzenleyicisi olan en yüksek organ haline geldi.

Osmanlı'nın yapısını büyük ölçüde oluşturan İslam Dini ve bunun temelleri, getirdiği yeni müesseseler dışında, dinde de birtakım değişiklklere yol açtı. Hükümdar, Tanrı'nın tahta çıkardığı değil onun yeryüzündeki temsilcisiydi.

Meşrutiyete kadar görülen siyasi ve hukuki müesseselerin ana kaynakları olan eski Türk Devlet Sistemi ve İslam Dini İlkeleri yanında, nispeten ikinci derece rol oynayan etkenler de vardı. Bunlar Bizans, Selçuklu ve Eski İran Medeniyeti Devletleri'ydi.

Osmanlı'nın Bizans'ın mirasçısı olduğu söylenir, fakat ilk Osmanlı yöneticilerinin Anadolu Selçukluları, Karaman Germiyan gibi esas itibarıyla Türk-İslam Sistemi'nden gelmiş olduğu ve Osmanlı'nın bu sistemin oluşturduğu bir siyasi ve hukuki düzene sahip olduğu bir gerçektir.

Osmanlı Devleti'nin siyasi rejimi iki döneme ayrılır:

Mutlak Hükümdarlık Dönemi

Bu dönemde, devlet kudreti ve temel yetkiler, hükümdarda toplanmaktaydı. Yasama, yürütme ve yargı hükümdardaydı. Osmanlı Devleti'nde görevler kaynaşmaktaydı. Yani padişaha bağlı veziriazam, vezirler, sancak beyi ve beylerbeyi aynı zamanda birer kumandandı.

Yönetim merkeziyetçidir. Bazı köy ve mahalleler dışında bugünkü anlamıyla mahalli idareler kurulamamıştır. Merkeziyetçi ve mutlakiyetçi Osmanlı Devlet düzeninde, siyasi rejimin dayandığı sosyal yapı, mutlak hükümdarlık döneminde bazı değişikliklere uğramıştır.

Kuruluşundan kısa bir süre sonra Osmanlı Devleti, bir askeri toprak devleti manzarası gösterir.Halk yani reaya, pasif ve kapalı bir ekonomi düzenindedir.16. yüzyıldan itibaren Batı Ülkelerinin genel gelişim çizgisi dışında kalan ve gerilemeye başlayan Osmanlı Devleti, Doğu'nun kendine has feodal yapısına bürünmüştür.

Meşruti Monarşi Dönemi

Bu döneme yol açan Tanzimat Devri ile siyasi rejim, Batı müesseselerinin etkisi altına girer. Mutlak hükümdarlık sırasında Osmanlı Devleti'nin dış ülkelerle olan ilişkileri, devamlı elçiliklerle yürütülmemiş; sürekli elçilik usulü, 3. Selim zamanında ıslahat haraketlerinin yoğunlaşmaya başladığı dönemde (1794) kurulmuştur.

Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla başlayan bu Batı etkisi dönemi, Osmanlı siyasi ve hukuki rejimini büyük çapta etkisi altına almış ve müesseselerde ikilik baş göstermiştir. Meşrutiyet Dönemi'ni hukuken başlatan 1876 Anayasası, Osmanlı Devleti siyasi rejiminde önemli bir aşamaya geçişi başlatmıştır.

Anayasa, yine bir padişah iradesi olmakla ve bu yüzden de bir ferman anayasa kabul edilmekle birlikte, hükümdarın yetkilerini sınırlamış ve halka da temsil yetkisi vermiştir. Gerçi hükümdarın üstün kuvvet ve yetkileri devam etmekteydi fakat eskisi gibi, sınırları padişahın vicdanına bağlı değildi. Artık ortada uyulması gereken bir takım hukuki hususlar vardı ve bununla beraber artık Osmanlı, ne bir laik ne de tam teokratık devletti.

İkinci Meşrutiyet'i hazırlayan da yine 1876 Anayasası'dır. Bu dönemde, yasama gücü ile yürütme gücü daha gerçek bir şekilde ayrılmıştır. Bununla beraber padişahın azalan nüfuz ve yetkileri yerine, halkın temsilcileri ve dolayısıyla iradesi değil, belli bir siyasi kuruluş veya grupların iradeleri geçmiştir.

Halife Sultan'ın geçiçi de olsa mutlak iradesinin ilk defa sınırlanışı Senedi-i İttifak ile olmuştur. Bundan sonra, çeşitli iç ve dış etkenler, hükümdarın kendi kendini sınırlaması sonucunu doğuran Islahat ve Tanzimat Fermanlarının orataya çıkmasını sağlamıştır.

Başlangıçta oldukça sade görünen siyasi ve hukuki düzen, Tanzimat'tan sonra oldukça karmaşık ve yaygın müesseselerde gelişmeye başlamıştır. Fakat Osmanlı'nın siyasi ve hukuki rejiminin bellibaşlı unsuru, bütün gelişmelere rağmen İslami din unsurları olmuştur.
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #4
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
tesekkurler.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
12 Aralık 2008       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
rica ederizMsn Happy
Quo vadis?
Konya Club - avatarı
Konya Club
Ziyaretçi
5 Ocak 2009       Mesaj #6
Konya Club - avatarı
Ziyaretçi
Emeğine sağlık. Teşekkürler!
Jessy - avatarı
Jessy
Ziyaretçi
24 Aralık 2009       Mesaj #7
Jessy - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Monarşi (ya da krallık) bir hükümdarın devlet başkanı olduğu bir yönetim biçimidir. Bu hükümdar, Türkçede kral, imparator, şah, padişah, prens, emir gibi çeşitli adlar alabilir. Bir monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır. Cumhuriyetlerde ise devlet başkanı seçimle işbaşına gelir.Monarşi,bir sultanın,hükümdarın veya padişahın tek başına egemen olduğu sisteme denir.

Oligarşi, sadece belirli bir zümrenin bir ülkeyi yönetmesiyle ortaya çıkan yönetim biçimidir. Yunancadaki 'az' ve 'yönetim' kelimelerinin birleşmesiyle oluşturulmuş bir kelimedir.
Genelde yönetimdeki grup, askeri, siyasi veya maddi olarak ülkenin önde gelen gruplarından birisidir. Bazı siyaset bilimciler, yönetim şekli ne olursa olsun, her devletin yönetiminde mutlaka bir oligarşi olduğunu belirtirler.

Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim (Dinerki). Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir.

Cumhuriyet, milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği temsilcileri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimidir. Aynı zamanda, "Türkiye Cumhuriyeti" örneğinde olduğu gibi, cumhuriyetle yönetilen ülkelere de cumhuriyet adı verilir.



devlet rejimleri bunlardır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2009       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hükümdarla birlikte halkın seçtiği bir meclisinde yötetimde yer aldığı rejime ne ad verilir? çabuk 5 dk içinde cvp bekliyorm yazarsanız çok memnun olucam.çok acill. sözlü notu verilcek.ACİLL...
bahoz - avatarı
bahoz
Ziyaretçi
17 Haziran 2013       Mesaj #9
bahoz - avatarı
Ziyaretçi
En iyi siyasi yönetim sosyalizm. ama alt temeleri kominizimle yönetilen bir sosyalizm. Yani Anayasa'sı Sosyilizm Yönetim şekli Sosyalizm.Belediyeleri ve bütün kurumları Köminizim olmalıdır.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
23 Eylül 2014       Mesaj #10
perlina - avatarı
Ziyaretçi
İki ineğiniz varsa...
Sosyalizm : İki ineğiniz varsa, birini komşuya verirsiniz.
Komünizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, size süt verir.
...Faşizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, size süt satar.
Nazizm : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, sizi kurşuna dizer.
Kapitalizm : İki ineğiniz varsa, birini satar, boğa alırsınız.
Teokrasi : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, siz süt duasına çıkarsınız.
Bürokrasi : İki ineğiniz varsa, devlet ikisini de alır, birini öldürür, ötekini satar, kovayı devirir.
Demokrasi : İki ineğiniz varsa, ikisi de greve gider.

Benzer Konular

27 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap
11 Kasım 2009 / Ziyaretçi Cevaplanmış
9 Nisan 2016 / misafir.tm Cevaplanmış
22 Mayıs 2012 / Misafir Soru-Cevap
28 Ekim 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap