Arama

Atatürk'ün ilim ve fen hakkındaki görüşleri nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 17 Kasım 2011 Gösterim: 20.170 Cevap: 10
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk'ün ilim ve fen hakkındaki Görüşleri nelerdir?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
atatürkün spora ve beden verdiği önemi kısaca açıklarmsınız (kısa olsun ama) acil ltfnnnn.....
bide
Sponsorlu Bağlantılar
atatürkün ilime ve fene verdiği önemi açıklayan bir sunum acillll
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ATATÜRK’ÜN İLİM ve FEN HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Sponsorlu Bağlantılar
Eğitim ve bilime verdiği önemi daha okul çağlarındaki üstün zekası, çalışkanlığı ve yetenekleriyle gösteren Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her zaman mensubu olmaktan gurur duyduğu milletiyle birlikte verdiği o büyük ve tüm dünyaya örnek teşkil edecek Millî Mücadele'nin sonunda savaşı kazandığında, henüz her şeyin bitmediğini asıl mücadelenin yeni başladığını, bu mücadelede eğitim ve bilime büyük önem verilmesi gerektiğini, bunun içinde ilim ve irfan ordusu öğretmenlere güvendiğini ve görevin kendilerinde olduğunu belirtmiştir. Savaşı kazandıktan 45 gün sonra, Bursa’da öğretmenlere yaptığı bir konuşmada “ Ordularımızın ihraz ettiği zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Hakiki zaferi siz ihraz ve idame edeceksiniz ve behemehal muvaffak olacaksınız.” diyerek söylediği bu sözler O’nun eğitime verdiği önemin ve bir milletin ancak eğitimle varolabileceğinin anlaşılması gerektiğinin göstergesiydi. Atatürk öğretmenlere sadece görev vermedi aynı zamanda onları yalnız bırakmayacağının da mesajını “Ben ve arkadaşlarım, sizi takip edeceğiz ve sizin tesadüf edeceğiniz engelleri kıracağız” diyerek söz verdi. İyi bir eğitim içinde bilimin önemini her fırsatta vurguladı. Başarı için “En hakiki mürşitin ilim ve fen” olduğunu bilen Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin ancak bu doğrultuda yetişmiş gençler sayesinde ayakta kalabileceğini biliyordu. O yüzden “Cumhuriyet; fikren, ilmen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister” düşüncesini hep dile getirdi. Yine Bursa’da öğretmenlere “Memleketimizin en mamur, en latif, en güzel yerlerini üç buçuk sene kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nerededir, bilirmisiniz? Orduların sevk ve idaresinde ilim ve fen düsturlarını rehber ittihaz etmektedir. Milletimizi yetiştirmek için asıl olan mekteplerimizin, darülfünunlarımızın teessüsünde aynı mesleği takip edeceğiz. Evet, milletimizin siyasi, içtimai hayatında, milletimizin fikr-i terbiyesinde de rehberimiz ilim ve fen olacaktır. Mektep sayesinde, mektebin vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı, bütün bedayiiyle inkişaf eder.”
Matematiğe ayrı bir merakı vardı. Matematikten, sonraki hayatında yararlandığını şu cümlelerle anlattı.”Ben öğrenim devrimde matematik konusuna çok önem vermişimdir ve bundan hayatımın çeşitli safhalarında başarı elde etmek için faydalanmış olduğumu söyleyebilirim. Onun için herkes matematik bilgisinin çok gerekli olduğuna inanmalıdır.” Öğrencilik yıllarında matematiğe olan ilgisini ve nasıl çalıştığını şöyle anlatırdı. “Askeri Rüştiye’yi bitirdiğimde matematik merakım iyice ilerlemişti. Manastır Askeri İdadisi’nde matematik pek kolay değildi. Bununla uğraşımı sürdürdüm. İdadi’de iken bıkmaksızın çalışıyorduk. Sınıfta birinci, ikinci olmak için hepimizde şiddetli bir gayret vardı. Sonunda İdadi’yi bitirdim. Harbiye’ye geçtim, burada da matematik merakım sürdü.”
Atatürk okumaya ve dolayısıyla da kitaba hayatı boyunca çok önem verdi. Kendiside matematikle ilgili bir kitap yazmıştır. Her zaman mütevazı bir kütüphanesi olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra Çankaya Köşkü’nün en vazgeçilmez yeri kütüphanesiydi. Öyle ki dostlarını misafirlerini orada kabul eder; vaktinin büyük çoğunluğunu kütüphanesinde geçirirdi. İşgal altındaki İstanbul’dan Ankara’ya silah, adam ve cephanelik yanında çok değerli bir şey daha getirilmesini istedi:Kitap. Ve Ankara’da Meclis’ten önce kütüphane kuruldu, kitapçı dükkanı açıldı.
Millî mücadele döneminde hemen herkes askere alındı. Yetmedi, kadınlar cephane taşıdı ve savaşın içinde yer aldı. Ama ne öğrenciler ve nede öğretmenler askere alınmadı. Atatürk, o zor şartlarda ve herkesin savaşa katıldığı dönemde okulların açık kalmasını sağladı. Eğitim aralıksız sürdü. Çünkü onlar bugün değil gelecekte lazımdı. Nasıl millî kurtuluşun silahlı orduya ihtiyacı varsa millî devletin de bilim ordusuna ihtiyacı olacaktı. Henüz savaş ortamında öğretmenleri toplayıp bir kongre düzenledi. 1921 aralık ayında Ankara’da 6 gün süren kongrede, Ankara Hükümeti’nin eğitim politikası tartışıldı ve bir eğitim programı hazırlandı. “Vazifeniz pek mühim ve hayatidir” sözleriyle selamladığı öğretmenlere yeni ve millî bir eğitimden yana olduğunu ve bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamasını isteyerek “İstikbal için hazırlanan evlad-ı vatana, hiçbir müşkül karşısında serfüru etmeyerek kemal-i sabır ve ****netle çalışmalarını ve tahsildeki çocuklarımızın ebeveynine de yavrularının ikmal-i tahsil için her fedakarlığı ihtiyardan çekinmemelerini tavsiye ederim. Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar sebatkar oldukları tarihen müsbettir. Silahıyla olduğu gibi dimağı ile de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğinden asla şüphem yoktur. Milletimizin saf seciyesi istidad ile malidir. Ancak bu tabii istidadı inkişaf ettirebilecek usullerle mücehhez vatandaşlar lazımdır. Bu vazife de sizlere teveccüh ediyor.” Atatürk bunu Alaşehir'de yaptığı bir konuşmayla milletiyle de paylaştı.” Arkadaşlar, bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değil, iktisat ve ilim ve irfan zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar elde ettiği zaferler memleketimizi gerçek kurtuluşa kavuşturmuş sayılamaz. Bu zaferler ancak, gelecekteki zaferlerimiz için kıymetli bir zemin hazırlamıştır. Askeri zaferlerimizle mağrur olmayalım. Yeni ilim ve iktisat zaferlerine hazırlanalım.”
Atatürk gittiği her yerde yaptığı her konuşmada, ümidini heyecanını hiç kaybetmeden savaştan sonra yokluk ve imkansızlıklar içindeki yeni cumhuriyetin asıl savaşının yeni başladığını, muasır medeniyet seviyesine ulaşmanın gerekliliğini, yenilenmeyi, ilim ve irfan sahibi gençler yetiştirmemiz gerektiğini, bunun için en büyük görevin öğretmenlerde olduğunu dile getirerek milletinin önüne yeni hedefler koyuyor, gençlere öğretmenlere halkına yol gösteriyordu.” Efendiler. Artık vatan imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor. İlim ve marifet, yüksek medeniyet, hür fikir ve hür zihniyet istiyor. …Medeniyet yolunda muvaffakiyet ise yenilenmeye bağlıdır. İçtimai hayatta, iktisadi hayatta, ilim ve fen sahasında muvaffak olmak için yegane tekamül ve terakki yolu budur.”
“Gençler.
Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.
Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz tesis ettik; onu ila ve idame edecek sizsiniz.”
Ankara’da ki Muallimler Birliği kongresinde:
“Muallimler.
Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbiyeleri, sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakarlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister. Yeni nesli, bu nitelik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Mümtaz vazifenizin ifasına ali himmetlerle hasr-ı mevcudiyet edeceğinize asla şüphe etmem. …Sizin muvaffakiyetiniz, Cumhuriyetin muvaffakiyeti olacaktır. …Hiçbir zaman hatırınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden ’fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür’ nesiller ister”
Cumhuriyetin 10. yılında yaptığı konuşma, geçmişte sayısız medeniyetler kurmuş Türk milletinin önüne koyduğu hedeflerin gerçekleşeceğine olan inancının bir göstergesiydi.
“Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. …Fakat yaptıklarımızı asla kafi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.
…Daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir.
Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.
…Bugün, aynı inanç ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmeleriyle, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Geçmişte sayısız medeniyet kurmuş bir milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. İlmi araştırmalar bunlar arasındadır.”
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Kasım 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
atatürkün spora ve beden verdiği önemi kısaca açıklarmsınız (kısa olsun ama) acil ltfnnnn.....
bide
atatürkün ilime ve fene verdiği önemi açıklayan bir sunum acillll
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Kasım 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atatürkün fene verdiği önemle ilgili söylediği kısa sözler lütfen çoklazım
dileyimingerçekleştirilmesini arz ederim
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Aralık 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

ataturk neden bilime onem vermistir


bn gercektende 0 almak istemiom ya
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ocak 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atatürk ün bilim ve fenle ilgili kısa bi sözünü bulun lutfen
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Mayıs 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
lürfen atatürkün kütürle ilgili sözü
jaws - avatarı
jaws
Ziyaretçi
19 Mayıs 2010       Mesaj #8
jaws - avatarı
Ziyaretçi
Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin, yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir. 1924

Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız... Aksine yükselmiş, ilerlemiş medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız.. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı, akla ve gerçeklere uygun olarak göremez.. Hayat felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına girmeye mahkûmdur. 1922

Başarılı olmak için aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. 1923

Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır. 1923

İnsanların hayatına, faaliyetine egemen olan kuvvet, yaratma icat yeteneğidir. 1930

Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber, yolun kabul edilebilir; mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır.

Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış, diploma almış gelmiş olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupa’ya, Amerika’ya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanayi nerede varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye çok zayıf kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur. 1923

Hayati gerçekleri bilerek, bilmeyenlere de uygun bir yol ile veya zor ile anlatarak amacımıza yürüyeceğiz... Bizi bu amaca varmaktan alıkoyan iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlardır. Bunlar bizi bir sömürge haline koymak için ilerlemememizi istemeyenlerdir. Fakat çiftçi arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha zararlı, daha öldürücü bir sınıf daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan hainlerdir. Aklı eren memleketini seven, gerçeği gören kimselerden böyle bir düşman çıkmaz. İçimizde böyleleri çıkarsa onlar ya aklı ermeyen cahiller, ya memleketini sevmeyen kötüler, ya gerçeği görmeyen körlerdir. Biz cahil dediğimiz zaman mutlaka okula gitmemiş olanları kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de, özellikle sizlerin içinizde görüldüğü gibi gerçeği gören gerçek bilginler çıkar. 1923

İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü medeni buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur. 1923

İlim tercüme ile olmaz, inceleme ile olur.

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Beden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor. Milletlerin, toplumların. Kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar.
PEMBE PHANTER - avatarı
PEMBE PHANTER
Ziyaretçi
16 Mart 2011       Mesaj #9
PEMBE PHANTER - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk; bilim ve fen hakkındaki görüş ve düşüncelerini şöyle ifade etmektedir:

" Dünyada herşey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol göstericisi ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir.Gözlerimizi kapayıp tek başımıza yaşadığımızı düşünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alıp dünya ile alakasız yaşayamayız... Aksine yükselmiş, ilerlemiş, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaşayacağız.

Hiçbir tutarlı kanıta dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında ısrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. İlerlemede geleneklerin kayıt ve şartlarını aşamayan milletler, hayatı akla ve gerçeklere uygun olarak göremez. Hayat felsefesini geniş bir açıdan gören milletlerin egemenliği ve boyunduruğu altına girmeye mahkumdur.

Başarılı olmak için aydın sınıf ve halkın zihniyet ve hedefi arasında doğal bir uyum sağlamak lazımdır. Yani aydın sınıfın halka telkin edeceği idealler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalıdır. Halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok aydınlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydınlarımız niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarını önce kendi beyinlerinde iyice kararlaştırmalı, onları halk tarafından iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, onları ancak ondan sonra ortaya atmalıdır.

İlerlemek yolunda yapılacak her önemli teşebbüsün, kendine göre önemli sakıncaları vardır. Bu sakıncaların en az dereceye indirilmesi için tedbir ve teşebbüslerde hata yapmamak lazımdır.İnsanların hayatına, faaliyetine egemen olan kuvvet, yaratma ve icad yeteneğidir. Manevi kuvvet ise özellikle ilim ve iman ile yüksek bir şekilde gelişir. Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber, yolun kabul edilebilir, mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır.

Her yeni yetişen kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse, ancak o zaman gelecek nesiller birbirinden kademe kademe yüksek seviyede bir yükselme grafiği meydana getirebilir ki, insanlığın ilerlemesinin amacı da budur. Bir millet için mutluluk olan bir şey diğer millet için felaket olabilir. Aynı sebep ve şartlar birini mutlu ettiği halde diğerini mutsuz edebilir. Onun için bu millete gideceği yolu gösterirken dünyanın her türlü ilminden, buluşlarından, ilerlemelerinden istifade edelim, ancak unutmayalım ki, asıl temeli kendi içimizden çıkarmak mecburiyetindeyiz. Milletimizin tarihini, ruhunu, geleceklerini gerçek, sağlam, dürüst bir görüşle görmeliyiz. Taassup cahilliğe dayanır. Bundan dolayı taassubu olan cahildir. İlim mutlaka cahilliği yener, o halde halkı aydınlatmak lazımdır.

Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmış, diploma almış gelmiş olanları korumak kadar doğal ve lüzumlu bir şey olmaktan başka, parti parti eğitim ve öğretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupaya, Amerikaya ve her tarafa çocuklarımızı göndermeye mecburuz ve göndereceğiz. İlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanat nerede varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bu nedenle artık himaye çok zayıf kalır. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur. Hayati gerçekleri bilerek, bilmeyenlere de uygun bir yol ile veya zor ile anlatarak amacımıza yürüyeceğiz. Bizi o amaca varmaktan alıkoyan iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlardır. Bunlar bizi bir sömürge haline koymak için ilerlememizi istemeyenlerdir. Fakat çiftçi arkadaşlar, muhterem babalar, bizim için bunlardan daha zararlı, daha öldürücü bir sınıf daha vardır: O da içimizden çıkması muhtemel olan hainlerdir. Aklı eren, memleketini seven, gerçeği gören kimselerden böyle bir düşman çıkmaz. İçimizden böyleleri çıkarsa onlar ya aklı ermeyen cahiller, ya memleketini sevmeyen kötüler, ya gerçeği görmeyen körlerdir. Biz cahil dediğimiz zaman mutlaka okula gitmemiş olanları kastetmiyoruz. Kastettiğim ilim, gerçeği bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okuma bilmeyenlerden de, özellikle sizlerin içinizde görüldüğü gibi, gerçeği gören gerçek bilginler çıkar.

Sanayileşmek, en büyük milli davalarımız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ekonomik elemanları memleketimizde mevcut olan büyük, küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En başta vatan savunması olmak üzere, ürünlerimizi değerlendirmek ve en kısa yoldan en ileri ve mutlu Türkiye idealine ulaşabilmek için, bu bir zorunluluktur. İtiraf ederim ki, düşmanlarımız çok çalışıyor. Biz de onlardan daha çok çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim, teknik ve her türlü buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur.

Harp sanayi kuruluşlarımızı, daha çok geliştirme ve genişletme için alınan tedbirlere devam edilmeli ve sanayileşme çalışmamızda da ordu ihtiyacı ayrıca gözönünde tutulmalıdır. Bütün uçaklarımızın ve motörlerinin memleketimizde yapılması ve hava harp sanayiimizin de bu esasa göre geliştirilmesi gerekir. Hava kuvvetlerinin kazandığı önemi gözönünde tutarak, bu çalışmayı planlaştırmak ve bu konuyu layık olduğu önemle milletin görüşünde canlı tutmak lazımdır. İlim, tercüme ile olmaz, inceleme ile olur. İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki, beni bilim adamları aydınlatsınlar. Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel (yapıcı) yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.

Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla taviz (ödün) vermediğimizi akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver (eksen) üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar."

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya atatürkün: hakiki rehberimiz ilim ve fen olacaktır sözünü açıklayınız acil lütfennnnn....

Benzer Konular

13 Aralık 2013 / merve ziyaretçi Cevaplanmış
24 Aralık 2008 / Ziyaretçi müberra Cevaplanmış
18 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
11 Ocak 2014 / MirandAşk Soru-Cevap