Arama

Öyküleyici anlatımla oluşturulmuş sanat metinleri var mı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 25 Aralık 2010 Gösterim: 11.210 Cevap: 8
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
öyküleyici anlatımla oluşturulmuş farklı sanat metinleri bulunuz.
EN İYİ CEVABI güzel_gözlüm verdi
Okuduğun bütün metinler, öyküleyici metindir... Herhangi bir öyküden herhangi bir kesit, işine yarayabilir... "Sefiller"den tut, "Ferrari'sini Satan Bilge"ye kadar...
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
22 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Öyküleyici Anlatım Biçimi
(Anlatım Biçimleri)
ogrenci
Bu anlatımda amaç;olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak,anlatmak istenileni bir olay içerisinde vermektir.Öyküleyici anlatımda olaylar oluş haline uygun olarak bir dizi halinde verilirse birbirine bağlanır.Öyküleme, tasarlanan ya da yaşanan bir olayın anlatımıdır.Roman, hikaye ve masalların anlatımı öyküleyici anlatım biçimindedir.
Sponsorlu Bağlantılar
Belli bir zaman diliminde gelişen olayların anlatıldığı durumlarda başvurulan anlatım biçimidir. Olayın olmadığı yerde öyküleme olmaz. Anlatım yönüyle betimlemeye benzer; ancak betimlemelerde yazarın izlenimleri söz konusu olduğu halde, öykülemede olayın aktarımı, durumların değişmesi, zaman süreci söz konusudur.

Konuyu, yani anlatılanı eylem içinde verme ve gösterme biçimidir. Nasıl bir eylemin bir ortaya çıkış, bir gelişim, bir de sona eriş durumu varsa öyküleyici anlatımda da öyle bir akış görülür. Bir durumdan bir duruma geçme, bir aşamadan bir aşamaya dönüşme bu tür anlatımın belirleyici özelliklerindendir. Bu özelliğinden ötürü okuyucu eylem içinde yaşar, sürekli bir devinim içinde bulur kendini. Çünkü belirli zaman dilimi içinde olay ve olgular ya birbirinin uzantısı olarak ya da geriye ve ileriye sıçrayışlar yapılarak verilir. Ancak bu olay ve olgular dizisi birbirine bağlantılı anlamlı bir bütün oluşturur. Bunun yanı sıra şu iki soru anlatımın dokusuna egemen olur; “Ne oldu?”, “Nasıl oldu?” Bundan dolayı bir olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak, varlıkların başından geçenleri aktarma amacı güdüldüğü zaman öyküleyici anlatıma başvurulur. Bu anlatımda okuyucuyu olay içinde yaşatmak amaçlanır.
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
22 Aralık 2008       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
bu bilgiler ışığında bir metin bulabilirsin..
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ya benimde bir metne ihtiyacım var
güzel_gözlüm - avatarı
güzel_gözlüm
Ziyaretçi
6 Ekim 2009       Mesaj #5
güzel_gözlüm - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Okuduğun bütün metinler, öyküleyici metindir... Herhangi bir öyküden herhangi bir kesit, işine yarayabilir... "Sefiller"den tut, "Ferrari'sini Satan Bilge"ye kadar...
cHatLaqLady - avatarı
cHatLaqLady
Ziyaretçi
17 Ocak 2010       Mesaj #6
cHatLaqLady - avatarı
Ziyaretçi
öyküleyici metnin özellikleri ve öyküleyici metin örnekleri
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Aralık 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bu ne yha hiç bişi yok metin örneqi qremedim sadece açıklamasını yapmıssınız sizz yha ....................................................
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bncede öyküleyici anlatım ile ilgili metin olsaaa çok işimizi görçkktiii....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Aralık 2010       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ANNEMİN MUTLULUĞU

Eve yaklaştıkça sevincim arttı. Bu sevinç artması anneme söyleyeceğim sözlerden ileri geliyordu. Bu sözler pek önemliydi. O zaman çocuk akıllı olduğum halde kendimi dünyanın akıllıları arasında görüyordum. Ne zannettiniz ya? Ben öğrenimimi bitirdim. Sekiz sene okulun içinde, çiçekli bahçesinde çalışarak, inleyerek sıkıldım. Ah!... O bina benim çocukluk günlerimin çalışmalarına, sevinçlerine da­yandı.

Ne ise evin kapısı önüne geldim, sevinçten tokmağını hızla vurmuşum. Odada oturanların hepsi fırlamış. "Kim o?" diyen diyene.

Açtılar, gururlu tavrımı bozmayarak annemin yanına geldim, elini öptüm. Titrek bir sesle dedim ki:

- Anne yüzünü kara çıkarmadım, şimdi rahat ol!

Koca kadın... Beni öpmek için ayağa kalkmaya davrandı, sinirleri gevşemiş, gözlerinde yaş dam­laları olduğu halde beni yanına çağırdı. Eğildim, öptü. Analığa mahsus olan bir şefkat bakışıyla beni süzerek:

-Aferin!... dedi.

Bana bu ödül yetmez mi? Zaten bundan büyüğünü tasavvur edemem. Yok yok daha büyüğü var. Onu ben şimdi biliyorum.

Annemde benim için yeni bir düşkünlük hâsıl oldu. Odada ayağa kalksam, "Nereye?" diye soru­yor. Ben bu düşkünlüğü anladım. Ah! Pek ziyade sevindi, koltukları kabardı. Artık dalı büyüdü. Aile ağacı daha fazla yeşillendi. Akşam namazını beraber kıldık. Ben artık koca adam olduğumdan odama Çekildim. Bir müddet sonra uyudum.

İki üç saat geçmiş olmalı, uyandım. Evimin o kâğıt kaplı duvarlarını görerek sevindim. Saate bakmak için dışarıya çıktım, annemin odasında ışık var. Acaba ne yapıyor? Saat da iki. Hasta mı ol­du? Kapısını açtım.

Ah! O yüksek kalp de sabaha kadar secde ederek Allah'ın lütfuna teşekkür ediyor. İlerde, yüksek Mevkilere geçmem için içten yalvarışlarını Mevlâ önüne bırakıyor, bana hayır dua ediyordu. Gözlerim dolu olarak odama çekildim. Yatağa atılarak gözyaşları arasında uyudum.

Ahmet Rasim, Falaka Ve Geceler, İnkılâp Kitabevi, İstanbul 1989,s. 87.



İKİ YOLCU

Bir zamanlar bir yolcu dağların derinliklerinde, kalın bir kar tabakasıyla kaplı az kullanılan bir pati­kada tek başına yürüyordu. Kar giderek daha derinleşiyor, yol giderek daha tehlikeli olmaya başlıyor­du. Sonunda yolcu soğuğa dayanamayacak hale geldi ve yere yığıldı. Şansı varmış ki, aynı yoldan ikinci bir yolcu geçti ve diğerinin durumunu görünce çok üzüldü. Onu kaldırdı ve kendine getirecek bir şeyler verdi. Daha sonra ilk yolcu, yeni gelenin elini ellerinin arasına aldı ve ona olan borcunu yaşadığı sürece unutmayacağına dair yemin etti. Diğeri hafifçe gülümsedi ve bir şey söylemedi. İlk yolcu, daha sonra eve ulaştığında bu olanları herkese anlatacağını söyledi. Bu insancıl davranışı her tarafta anla­tacak, geleceğe kalması için yazıya ve dizelere dökecekti. Diğeri bir kez daha gülümsedi ve bir şey söylemedi.

Birlikte yollarım hızla devam ettiler ama patika gittikçe daha tehlikeli bir hale geldi, kar derinleşti ve yolculardan biri tökezledi. Bir çığlık atarak yanındakinin elini kavradı ve ikisi birlikte dipsiz bir uçu­ruma yuvarlanıp kayboldular. On bin yıl da geçse, hiç kimsenin onların yazgısından haberi olmayacak -hele ikinci yolcunun büyük iyiliğinden.

KUNİKİDA DOPPO

YUVA

Bir zamanlar bir çift güvercin, boş bir barakada, bir çobanın bıraktığı yerde, bir direkten sarkan açık bir şemsiye keşfettiler. Mevsimlerden bahardı. Bu siyah ağın içinde yuvalarını kurdular. Cereyanlı çatının altındaki rüzgâr şemsiyeyi sallıyordu, ama başka hiçbir şey ne onları, ne yumurtalarını, ne de ilk çıkan civcivlerini rahatsız etmedi.

İlk çift yavru uçmayı öğrendi ve çevredeki kırlık alanda giderek daha uzaklara gitmeye başladılar, ta ki bir gün kendi başlarına uçarken yağmur yağmaya başlayana dek hiçbir güçlükle karşılaşmadılar. Onlarla evleri arasında bir düzine şemsiye açıldı. Birden onlara sanki ters uçuyorlarmış gibi geldi. Sanki ışığın ters yüzünde olduklarını apansız öğrenmişler gibi, dehşete kapılmışlardı. Ters uçmaya başladılar ama yere çakıldılar. Orada da, başlarını kaldırıp sürekli bir şeylerin düşmesini bekleyerek dolaşan hayvanlar onları yakalayıp yedi.

Aynı yuvada yetişen sonraki güvercin çifti de aynı yazgıyı paylaştı. Sonraki, sonraki ve daha son­ra gelen nesiller de. En sonunda anne ve baba artık yeni yavrulara sahip olamayacak kadar yaşlandı­lar.

"Bu yuva da artık pek bir işe yaramayacak." dediler. Yıllar boyunca biriken saman ve pislik şem->siyenin kumaşını çürütmüştü ve yalnızca iskeleti kalacak şekilde parça parça olmuştu.

Biri, "Bir tanesi bile geri dönmedi." dedi.

Diğeri, "Sanırım doğal bu" diye yanıtladı. "Kendi ailelerini kurmaları gerekiyordu. Buralarda bulu­nan tek yuva bu."

Birincisi, "Evet, "dedi, "böyle bir yuva bulmak için çok uzaklara uçmaları gerekmiş olabilir."

W.s.MERW


belki işinize yararMsn Grin:d

Benzer Konular

29 Kasım 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap