Arama

Hareketsiz yaşamın sakıncaları nedir?

Güncelleme: 1 Ocak 2017 Gösterim: 6.943 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
4 Ocak 2009       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Hareketsiz yaşamın sakıncaları nedir?
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
4 Ocak 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Sporsuz ve hareketsiz bir yaşam tarzı kalp ve damar hastalıklarından diyabete kadar birçok hastalığa neden oluyor. Sporun ruhsal sağlığa da katkısı olduğunu belirten uzmanlar düzenli olarak spor yapan gençlerin şiddete daha az başvurduklarını söylüyor.

Sponsorlu Bağlantılar
Günümüzde teknolojinin sunduğu araçlar, asansör ve yürüyen merdiven gibi olanaklar yüzünden hareket etmeyi adeta unuttuk. Oysa hareketsiz bir yaşam kalp hastalığı oluşmasında önemli bir risk faktörüdür. Dolayısıyla kalbinizi korumak için düzenli olarak egzersiz yapmaya özen gösterin.

Son yıllarda kalp ve damar hastalıklarından korunmada düzenli egzersizin olumlu etkileri daha sıkça vurgulanıyor. Eskiden, kalp rezervini harcamamak adına zamanının çocuğu istirahatte geçirmesi tavsiye edilen kalp yetersizliği olan hastalarda bile günümüzde düzenli egzersizin yararlı etkileri konusunda görüş birliği var. Artık fiziksel aktivitesi olmayan bir yaşam tarzı, sigara, kolesterol yüksekliği, hipertansiyon gibi majör risk faktörleriyle eşdeğer bir risk faktörü olarak değerlendiriliyor.

Spor neden önemli?

Düzenli yapılan egzersizler; kalp ve akciğer fonksiyonlarını olumlu yönde etkiler, hipertansiyonda kan basıncının düşürülmesine yardımcı olur. Vücuttaki yağ oranını azaltır, total ve LDL (kötü huylu kolesterol) düzeyini düşürür HDL (iyi huylu kolesterol) düzeyini artırır, stres ve depresyona direnci artırır, ortopedik yaralanmaların oranını azaltır. Yapılan araştırmalar kalp krizi geçirdikten sonra egzersiz programına katılan hastalarda ölüm riskinin katılmayanlara göre yüzde 20-25 oranında azaldığını gösteriyor.

HAREKET AZLIĞININ ZARARLARI

Uygar yaşantı dediğimiz, sürekli teknolojik ve endüstriyel gelişim içerisinde olan, kent yaşamında kırsal yaşantının dinlendirici, güç verici görüntü ve ortamı kaybolur. Bir beton yığını şekline dönüşmüş evler, yeşile hasret alanlar. Sanayi artıkları kirlentileri, dumanları, gürültüleri ile dolu bir yaşantı. Korna, daktilo, telefon sesleri, çığlıklar, bağırışlar. Dar ve pislik kokuları ile sokaklar. Konserve kutusu gibi taşarcasına doldurulmuş ulaşım araçları. Asık suratlı insanların, hızlı adımlarla dolaştığı caddeler. Geçim derdi, işini kaybetme korkusu. Ve bunlara benzer sıralayabileceğimiz, çeşitli nedenlerle oluşan psiko-sosyal baskılar. Hareket azlığına bir de bu tip psiko-sosyal baskılar eklenince, organizmanın duyarlılığı artmakta, dayanma gücü azalmaktadır.

İnsan organizmasının ruhsal dengesi Merkezi Sinir Sistemi adını verdiğimiz bir sistem tarafından düzenlenir. Bu sistem dışarıdan gelen bir etkiye karşı organizmanın tepkisini ayarlar. İnsana gelen rahatsız edici bir stres karşısında insanda, anksiyete adını verdiğimiz bir davranış biçimi oluşur.

Yine hareket azlığından kaslar atrofiye (zayıflamaya) uğrarlar. Eklemlerin fleksibilitesi (esnekliği) azalır. Kasları yöneten sinirler aktivitelerini azaltır.

Postür bozuklukları, kireçlenmeler, şeker hastalıkları gibi rahatsızlıklarda egzersiz noksanlığından oluşmaktadır.

Amerika’ da yapılan istatistiklerle ölümlerin %55’ inin kalp-damar rahatsızlıklarından olduğu ortaya çıktı. Bu hastalıkların tedavisi için yılda milyonlarca dolar harcanmaktadır.

B. Almanya’ da 1954 yılında bu yana yapılan grevlerle kaybolan iş günü, kalp hastalıklarından kaybedilen iş gününün yanına bile yaklaşamamaktadır.

Ülkemizde ise kalp-damar hastalıklarının insanlarımız üzerine etkileri şöyle:

Türkiye’ de 4 milyonun üzerinde kalp hastası bulunmaktadır. Bu nedenle üretici iş gücü büyük azalma göstermektedir. Bu oran yılda 300 milyon iş gününü buluyor. Ayrıca, bu hastalıklardan oluşan zarar yılda 15-20 milyarı buluyor. Bunların dışında hipertansiyona bağlı kalp hastalarının sayısı 300 bine yaklaşıyor. İki aileden bir kişi, 13 kişiden biri, özet olarak nüfusumuzun %10’ a varan bir bölümü kalp hastasıdır.

Bu rakamları kalp hastalığı üzerinde araştırma yapan, ülkemizin yararlı derneklerinden Türk Kalp Vakfı’ nın broşürlerinden veriyoruz.

Kalp hastalıklarının insanlar üzerindeki öldürücü etkisi yukarıda verdiğimiz rakamlarla açıkça görülmektedir.

Konumuzun hareketsizlikten oluşan rahatsızlıklara, karşı hareket ile mücadele etmek olduğuna göre, Tıbbın babası diyebileceğimiz ünlü Yunan bilgin Hipokrat’ ın bir deyişini hatırlatmadan geçemiyoruz.

Hipokrat şöyle demişti:

“Kullanılan gelişler, kullanılmayan kaybolur. ”

Daha önceki satırlarda vermeye çalıştığımız bilgiler, açıkça Hipokrat’ ın ünlü deyişini kanıtlamaktadır.

Bu hastalıklardan tek kurtuluş yolumuz var. O da HAREKET etmektir. Sürekli sağlıklı kalmak istiyorsak, haraket etmeliyiz. İlk ve tek parolamız, “Sağlıklı yaşam için HAREKET’ tir. ”.

Şimdi ilerideki sayfalarda sizlere egzersizin yararlı ve zararlı yönlerini anlatmaya çalışacağız. Ondan sonra egzersiz çeşitleri ve enerji oluşum yollarını bulacaksınız. Kısada olsa bu konulara değinmek zorundayız.

Özetlemeye çalıştığımız gibi, psiko-sosyal streslerden ve emosyonel (heyecansal) streslerden kurtulabilmemizin çarelerinden biri hareket etmek, spor yapmaktır. Gün geçtikçe daha büyük rakamlarla uyuşturucu madde ve alkole düşkünlüğü bu stresler sonucu artan insanlarımızın tek kurtuluş çaresi hareketlilik, tekdüze yaşantıdan kurtulmaktır.

Evde bu stresi ailemize taşıyacağımız yerde, yarım saatimizi spor için ayırabilirsek, hem fiziksel sağlığımız, hem de ruhsal sağlığımızı düzene sokmuş oluruz.

Yukarıdaki satırlarda fiziksel aktivitenin insanın ruhsal yapısı ve sağlığı üzerinde yaptığı olumlu etkilerini anlatmaya çalıştık.
kaynak
Avatarı yok
OneNight
Yasaklı
1 Ocak 2017       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Alıntıdaki Ek 60777

Anksiyete ve Hareketsiz Yaşam


Obezite, diyabet ve kalp rahatsızlıklarının yanında anksiyete görülmesi hareketsizlikten veya sürekli oturmaktan kaynaklanıyor olabilir.
Anxiety.org'da yazar olan Megan Teychenne'nin Deakin Üniversitesi'ndeki çalışma arkadaşlarıyla yaptığı ilk sistemli gözlem, hareketsizlik ve anksiyete arasındaki ilişkiyi incelemek olmuştur. Deneye ait ilk bulgularda hareketsizliğin (örneğin; telefonla oturarak konuşma, uzun süre kalkmadan TV seyretme, bilgisayar başında uzun saatler kalma ve uzun süren yolculuklar yapma) yetişkinlerde ve çocuklarda anksiyete riskini tetiklemede bağlantılı olduğu görülmüştür. Buraya kadar anlattıklarımız işin kötü tarafı.


Devamı >Anksiyete ve Hareketsiz Yaşam


Benzer Konular

5 Kasım 2012 / Misafir Sosyal Ağlar
24 Aralık 2009 / Misafir Taslak Konular
18 Temmuz 2016 / eanxiety Psikoloji ve Psikiyatri