Ziyaretçi
bir türlü bulamıyorum çanakkale şavaşına katılan seyyid onbaşı ve kınalı hasan gibi kahramanların hayatlarını ve hangi ilde oldukları bulamadım lütfen 5- 10 dk içiinde yardım edin
SEYİT ONBAŞI
seyit onbaşı, 1889 yılının eylül ayında havran ilçesi çamlık (manastır) köyünde dünyaya geldi. babasının adı abdurrahman, annesinin ki emine idi.
seyit, 1909 yılının nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de balkan savaşları'na katıldı. savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak çanakkale cephesi'nde görev aldı. çanakkale savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını türk tarihine yazdırdı.
18 mart deniz savaşı sırasında, rumeli mecidiye tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. seyit onbaşı büyük bir güçle 215 okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile ocean gemisi büyük bir yara almıştı.
seyit onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti.
1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.
KINALI HASAN
Kahramanlar / Kınalı Hasan
Çanakkale, bir ölüm kalım savaşıydı.
Çanakkale, bir saldırıya karşı, etten ve kemikten bir savunmaydı.
Ülkenin her köşesinden, dağ başlarından, köylerden kopup gelen çocuk yaşta gençlerin, ana kuzuların arslana dönüştüğü yerin adıydı Çanakkale.
Ana kuzuları, Kınalı Kuzular...
Anneler, kuzularını kınalayarak gönderiyorlardı Çanakkaleye.
Her kınalı kuzu, bir kahramandı, bir destandı.
Yozgatlı Hasan’da bunlardan biriydi.
Anresi, saçlarını kınalayıp göndermişti cepheye.
“Haydi yavrum, köyüne, nişanlına veda et; Sabanını, tarlanı, herşeyini feda et; O silâha sarıl ki, böyle günde bir erkek bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz.
Bunu tutan bir bilek, Köleliğin uğursuz zincirine uzanmaz.
Git evladım, yıllarca ben oğulsuz kalayım, Şu yaralı bağrıma kara taşlar salayım.
Haydi oğlum, haydi git! Ya gazi ol, ye şehit!”
Kumandanı Hasan’ın saçlarını kınalı görünce yanına çağırır ve sorar:
“Oğlum bir erkek saçlarını kınalar mı?”
Hasan bir cevap veremez, çünkü sebebini kendisi de bilmez.
Hemen bir arkadaşına, annesine göndermek üzere bir mektup yazdırır.
“Anacığım, kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma...
Zabit efendi bana sordu cevap veremedim. Kardeşlerimde cevap veremeyip mahcup olmasınlar.”
Mektubu alan annesi, anne yüreğinin sıcaklığını yansıtan cevabî bir mektup yollar oğluna.
“Ey oğlum, gözümün nuru Hasan’ım!
Köyümüzde rahat rahat oturalım mı?
Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor.
Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın.
Ben senin anan isem, beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü.
Allah, bu vatan için seni yaşattı.
Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor.
Zabit efendiye söyle...
Biz kurbanlık koçları kınalar, öyle kurban ederiz.
Sen dört kardeşin arasında kurbansın.
Sen İsmail’sin.
Sen orada şehit olacaksın inşaallah.
Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa, bende senin saçını öyle kınaladım.”
Allah seni Peygamberin yolundan ayırmasın.
Seni melekler şimdiden rahmetle anıyor.
Gözlerinden öperim.
Anan Hatice...”
Hasan şehadet şerbetini içer.
Arkadaşları cebinde mektubu bulurlar.
Komutanına kınanın sebebini söyleyememiştir ama yine arkadaşına not düşürmüştür mektubun sonuna.
“Anam yakmış kınayı aday diye
Ben de vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım! Ben İsmail doğmuşum.”
Sponsorlu Bağlantılar
seyit, 1909 yılının nisan ayı başlarında askere alındı. 1912'de balkan savaşları'na katıldı. savaş bitiğinde terhis edilmedi ve topçu eri olarak çanakkale cephesi'nde görev aldı. çanakkale savaşları'nda gösterdiği kahramanlıkla adını türk tarihine yazdırdı.
18 mart deniz savaşı sırasında, rumeli mecidiye tabyası'nda ayakta kalabilen tek top vardı onun da mermi kaldıran vinci bozulmuştu. seyit onbaşı büyük bir güçle 215 okkalık mermiyi üç kez kaldırarak namlunun ucuna sürmüş ve bu kahramanlığı ile ocean gemisi büyük bir yara almıştı.
seyit onbaşı 1918 sonbaharında köyüne döndü. sanatı olan ormancılık ve kömürcülüğe devam etti.
1934 tarihinde yürürlüğe konan soyadı yasasıyla "çabuk" soyadını aldı. 1939 yılında akciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle vefat etti.
KINALI HASAN
Kahramanlar / Kınalı Hasan
Çanakkale, bir ölüm kalım savaşıydı.
Çanakkale, bir saldırıya karşı, etten ve kemikten bir savunmaydı.
Ülkenin her köşesinden, dağ başlarından, köylerden kopup gelen çocuk yaşta gençlerin, ana kuzuların arslana dönüştüğü yerin adıydı Çanakkale.
Ana kuzuları, Kınalı Kuzular...
Anneler, kuzularını kınalayarak gönderiyorlardı Çanakkaleye.
Her kınalı kuzu, bir kahramandı, bir destandı.
Yozgatlı Hasan’da bunlardan biriydi.
Anresi, saçlarını kınalayıp göndermişti cepheye.
“Haydi yavrum, köyüne, nişanlına veda et; Sabanını, tarlanı, herşeyini feda et; O silâha sarıl ki, böyle günde bir erkek bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz.
Bunu tutan bir bilek, Köleliğin uğursuz zincirine uzanmaz.
Git evladım, yıllarca ben oğulsuz kalayım, Şu yaralı bağrıma kara taşlar salayım.
Haydi oğlum, haydi git! Ya gazi ol, ye şehit!”
Kumandanı Hasan’ın saçlarını kınalı görünce yanına çağırır ve sorar:
“Oğlum bir erkek saçlarını kınalar mı?”
Hasan bir cevap veremez, çünkü sebebini kendisi de bilmez.
Hemen bir arkadaşına, annesine göndermek üzere bir mektup yazdırır.
“Anacığım, kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma...
Zabit efendi bana sordu cevap veremedim. Kardeşlerimde cevap veremeyip mahcup olmasınlar.”
Mektubu alan annesi, anne yüreğinin sıcaklığını yansıtan cevabî bir mektup yollar oğluna.
“Ey oğlum, gözümün nuru Hasan’ım!
Köyümüzde rahat rahat oturalım mı?
Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor.
Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın.
Ben senin anan isem, beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü.
Allah, bu vatan için seni yaşattı.
Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor.
Zabit efendiye söyle...
Biz kurbanlık koçları kınalar, öyle kurban ederiz.
Sen dört kardeşin arasında kurbansın.
Sen İsmail’sin.
Sen orada şehit olacaksın inşaallah.
Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa, bende senin saçını öyle kınaladım.”
Allah seni Peygamberin yolundan ayırmasın.
Seni melekler şimdiden rahmetle anıyor.
Gözlerinden öperim.
Anan Hatice...”
Hasan şehadet şerbetini içer.
Arkadaşları cebinde mektubu bulurlar.
Komutanına kınanın sebebini söyleyememiştir ama yine arkadaşına not düşürmüştür mektubun sonuna.
“Anam yakmış kınayı aday diye
Ben de vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım! Ben İsmail doğmuşum.”