Arama

Atatürk'ün yurdumuz için yaptıkları nelerdir? - Sayfa 4

En İyi Cevap Var Güncelleme: 19 Ekim 2014 Gösterim: 155.932 Cevap: 53
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Kasım 2010       Mesaj #31
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Evet Gerçeklerı dınleyelım bırazda Araştırmadan Bılmeden Gormeden Duyduklarınızla bır ınsanı bu kadar yuceltmek.

Sponsorlu Bağlantılar
Okullarda okutulsun dıye Afet ınana Medenı Bılgıler Kıtabı Yazıdıryor Ataturk :Medeni Bilgiler sayfa: 364,365,366,367,368,369,370,402,403 - Kemal Atatürk

Kucuk Satırlar Okuyalım:

“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra...
"Muhammed'in bir melekler ve Allah'la hakikaten Konuşmus kanaatinde bulananlar oldugu gibi ,Muhammed'in istiyerek Böyle Söyledıgını ılerı surenlerde var...
"Muhammed ılk once Alla'ın Rasuluyum dıyerek ortaya cıkmamıştır Bu dusunce Senelerce Mucadele Ettıkten kendısıne hasıl olmustur."
"Kazım Karabekır'e Şöyle dıcektırMsn Grinini ve NAMUSU Olanlar Kazanamazlar.Onun İçin Önce Din ve Namus Telakksını kaldırmalıyız."

Kuranı Tercume Ettırmek IStıyecektır Ve Kazım Karabekır'e Şöyle Dıyecektır.
"Evet Karabekir Arap ogulalrının yavelerını Turk ogullarına Ogretmek ıcın Kuranı Turkceye Tercume Ettırcegım Ve boylede okutacagım .Ta kı Budalalık edıp aldanmakta devam etmesınler."

Son Konusmasında ıse Kuran-ı Kerıme:Gokten ındıgı Sanılan Kıtaplar dedı...

"Yeterince açık değil mi?
Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?
Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988'de basılan "Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları" kitabında yer almıyor da ondan...
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı.
"Medeni Bilgiler"i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?"
// Can Dündar

Evet Gencler Gerçekler Bunlar..Bılmeden bır ınsanı yuceltmek.Kılışelerle O ınsana tapıyormus gıbı konusmak.Dınle ılgılı soyledıklerı bunlar Ve daha neler varkı ortada gızlenen Soylemek ıstıyorum ama soylıyemıyorum Kanunlar var yasak cunku bunlarla konusmak

Sahı Ataturk ıle ılıglı kanun bıle var hakkında konusulmasın dıye Hıc dusunmedınızmı Neden dıye Hayır Turk olarak sadece kılıse olarak bıldık onu Gerçeklerı arastırın ogrenın gencler...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Kasım 2010       Mesaj #32
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Evet Gerçeklerı dınleyelım bırazda Araştırmadan Bılmeden Gormeden Duyduklarınızla bır ınsanı bu kadar yuceltmek.

Sponsorlu Bağlantılar
Okullarda okutulsun dıye Afet ınana Medenı Bılgıler Kıtabı Yazıdıryor Ataturk :Medeni Bilgiler sayfa: 364,365,366,367,368,369,370,402,403 - Kemal Atatürk

Kucuk Satırlar Okuyalım:

“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra...
"Muhammed'in bir melekler ve Allah'la hakikaten Konuşmus kanaatinde bulananlar oldugu gibi ,Muhammed'in istiyerek Böyle Söyledıgını ılerı surenlerde var...
"Muhammed ılk once Alla'ın Rasuluyum dıyerek ortaya cıkmamıştır Bu dusunce Senelerce Mucadele Ettıkten kendısıne hasıl olmustur."
"Kazım Karabekır'e Şöyle dıcektır: Dini ve NAMUSU Olanlar Kazanamazlar.Onun İçin Önce Din ve Namus Telakksını kaldırmalıyız."

Kuranı Tercume Ettırmek IStıyecektır Ve Kazım Karabekır'e Şöyle Dıyecektır.
"Evet Karabekir Arap ogulalrının yavelerını Turk ogullarına Ogretmek ıcın Kuranı Turkceye Tercume Ettırcegım Ve boylede okutacagım .Ta kı Budalalık edıp aldanmakta devam etmesınler."

Son Konusmasında ıse Kuran-ı Kerıme:Gokten ındıgı Sanılan Kıtaplar dedı...

"Yeterince açık değil mi?
Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?
Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988'de basılan "Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk'ün El Yazıları" kitabında yer almıyor da ondan...
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk'ün notlarını sansür ederek yayımladı.
"Medeni Bilgiler"i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu'ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk'ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?"
// Can Dündar

Evet Gencler Gerçekler Bunlar..Bılmeden bır ınsanı yuceltmek.Kılışelerle O ınsana tapıyormus gıbı konusmak.Dınle ılgılı soyledıklerı bunlar Ve daha neler varkı ortada gızlenen Soylemek ıstıyorum ama soylıyemıyorum...

Sahı Ataturk ıle ılıglı kanun bıle var hakkında konusulmasın dıye Hıc dusunmedınızmı Neden dıye Hayır Turk olarak sadece kılıse olarak bıldık onu Gerçeklerı arastırın ogrenın gencler...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Kasım 2010       Mesaj #33
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk ve Eğitim
Atatürk, toplum hayatım ilgilendiren her konuda öneminden hiçbir şey kaybetmeyen görüşler üretmiştir. Eğitim ise O’nun en yoğun çalıştığı alanlardan biridir. Çünkü O, bir milletin geleceği üzerinde eğitimin oynadığı rolü çok iyi bilmektedir.
Atatürk’e göre, bir milletin hayat mücadelesinde, maddi ve manevi bütün güçlerim artırabilmesi, milli eğitimde yüksek bir düzeye erişmesi ile mümkündür. Ancak, milli eğitim ile geliştirilecek ve yükseltilecek olan genç dimağların, paslandırıcı, uyuşturucu ve hayali fazlalıklar ile doldurulmasından kaçınılmalıdır.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın en zor günlerinde, Yunan ordusu Ankara’ya doğru ilerlerken dahi eğitime verdiği önemi göstermiş 16 Temmuz 1921 günü Ankara’da bir Maarif Kongresi toplamıştır. Orada toplanan öğretmenlere yeni nesli yetiştirirken uymaları gereken şu esasları göstermiştir:
1. Eğitim milli olmalıdır.
2. Milli terbiye programında, milletimizin gelişmesine engel olan ve o güne kadar uygulanan eski eğitim içinde yer alan hurafeler ile bize uygun olmayan yabancı etkiler ister doğudan gelsin ister batıdan bulunmamalıdır.
3. Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara bilhassa varlığına ve birliğine saldıran yabancı güçler ve fikirlerle nasıl mücadele edecekleri öğretilmelidir. Bu bilgilere sahip olmayan fertlerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur.
4. Gelecek için hazırlanan vatan evlatlarına her türlü zorluk karşısında yılmamaları öğretilmelidir.
5. Aileler de çocuklarının gelecekleri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamalıdır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2010       Mesaj #34
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yha çok şey yaptı ülkemizi bize verdi adam başka napacak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Aralık 2010       Mesaj #35
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
daha kısa yazı yokmu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ocak 2011       Mesaj #36
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ATAMIZIN HAYYATI
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik’te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi’ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın’dan Makedonya’ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım’la evlendi. Atatürk’ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği’nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi’ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye’ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına “Kemal” i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi’sini bitirip, İstanbul’da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi’ne devam etti. 11 Ocak 1905′te yüzbaşı rütbesiyle Akademi’yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam’da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907′de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır’a III. Ordu’ya atandı. 19 Nisan 1909′da İstanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevraları’na katıldı. 1911 yılında İstanbul’da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp’a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911′de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912′de Derne Komutanlığına getirildi.
Ekim 1912′de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır’daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne’nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915′te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ’da görevlendirildi.
1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı’nda, Mustafa Kemal Çanakkale’de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine “Çanakkale geçilmez! ” dedirtti. 18 Mart 1915′te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası’na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915′te Arıburnu’na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915′te Arıburnu’nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos’ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos’ta Kireçtepe, 21 Ağustos’ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri cephenin kaderini değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları’dan sonra 1916′da Edirne ve Diyarbakır’da görev aldı. 1 Nisan 1916′da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis’in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep’teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917′de İstanbul’a geldi. Velihat Vahidettin Efendi’yle Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad’a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918′de Halep’e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918′de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918′de İstanbul’a gelip Harbiye Nezâreti’nde (Bakanlığında) göreve başladı.
Mondros Mütarekesi’nden sonra İtilaf Devletleri’nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919′da Samsun’a çıktı. 22 Haziran 1919′da Amasya’da yayımladığı genelgeyle “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını ” ilan edip Sivas Kongresi’ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi’ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919′da Ankara’da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920′de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı.
Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919′da Yunanlıların İzmir’I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması’nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nu paylaşan I. Dünya Savaşı’nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır:
*
Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü’nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
*
Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
*
I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
*
II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
*
Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
*
Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922)
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921′de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal’e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923′te imzalanan Lozan Antlaşması’yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması’yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.
23 Nisan 1920′de Ankara’da TBMM’nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922′de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923′te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet’in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ve “Yurtta barış cihanda
barış” temelleri üzerinde yükselmeye başladı.
Atatürk Türkiye’yi “Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak” amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
1. Siyasal Devrimler:
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
2. Toplumsal Devrimler
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)
3. Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)
4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler
5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu’nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları’nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934′de TBMM’nce Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi.
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk’ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.
Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyet’in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku’nu okudu.
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923′de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.
1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli Türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox’a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği’ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.
ATATÜRK’ÜN SON YILLARI VE ÖLÜMÜ
Atatürk’ün ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında Yalova’da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara’ya yaptığı yorucu yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana’ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiğimillî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs’ta Ankara’ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul’a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu.
Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı’nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul’a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938′de Hatay Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi Atatürk’ü çok sevindirip moralini düzeltti. Temmuz sonlarına kadar Savarona’da kalan Atatürk’ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı’na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O’nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938′de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara’ya gelip cumhuriyetin on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı.
29 Ekim 1938′de kahraman Türk Ordusu’na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu. “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!” sözü ile Türk Ordusu’nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda “Türk vatanının ve Türk’lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız vardır” diyerek Türk Ordusu’na olan güvenini belirtmiştir.
Atatürk 1 Kasım 1938′de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış töreninde de bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu. Atatürk bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi’nin geliştirilmesi, Ankara Üniversitesi’nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu’nun uygulamaya konulmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Atatürk, ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.
Atatürk’ün hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk’ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu. Dolmabahçe Sarayı’nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16 Kasım günü Atatürk’ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı’nın büyük tören salonunda katafalka konuldu.
Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı’na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyiİzmit’e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara’ya getirilmek üzere hareket edildi.
Atatürk’ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk’ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesinde hazırlanan geçici kabre kondu. Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe’de bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953′te Etnografya Müzesinden alınan Atatürk’ün naaşı Anıtkabir’e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan topraklan ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi.
atamızla iftihar edelim herkeze böyle bir önder gelmez
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ocak 2011       Mesaj #37
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk doğum yılında ölüm yılına kadar ne yaptı ?
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
9 Ocak 2011       Mesaj #38
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Atatürk doğum yılında ölüm yılına kadar ne yaptı ?

Atatürk’ün HAYATI (türkiye için yaptıkları)



ATAMIZIN HAYYATI
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik’te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi’ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın’dan Makedonya’ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım’la evlendi. Atatürk’ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.
Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği’nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi’ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye’ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına “Kemal” i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi’sini bitirip, İstanbul’da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi’ne devam etti. 11 Ocak 1905′te yüzbaşı rütbesiyle Akademi’yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam’da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907′de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır’a III. Ordu’ya atandı. 19 Nisan 1909′da İstanbul’a giren Hareket Ordusu’nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevraları’na katıldı. 1911 yılında İstanbul’da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
1911 yılında İtalyanların Trablusgarp’a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911′de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912′de Derne Komutanlığına getirildi.


Devamı için >> Bakınız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Ocak 2011       Mesaj #39
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atatürk ne zaman samsuna çıktı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2011       Mesaj #40
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
EĞİTİMİ


Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve
ilk Cumhurbaşkanı olan Mustafa Kemal. 1881 yılında Selanik'te doğmuştur.
Babası Ali Rıza Efendi, bir gümrük memurudur. Annesinin adı Zübeyde Hanım'dır.


İlkokul eğitimi için, Selanik'teki Şemsi
Efendi okuluna gitmiş, ancak babasını çok küçük yaşlarda
kaybedince okuldan ayrılmak zorunda kalmıştır. Mustafa, kız kardeşi Makbule
ve anneleri, dayıları ile birlikte, Selanik yakınlarındaki çiftlik evine yerleşmişler; yaşamı bu şekilde bir süre devam etmiştir.
Mustafa
çiftlikte çalışırken, annesi okula gitmemesinden
endişe duymaya başlamıştır. Sonra, annesinin Selanik'te bulunan kız kardeşinin
yanına giderek Askeri Rüştiyeye kaydını yaptırmıştır. Rüştiye'yi 1895
yılında bitiren Mustafa Kemal Manastır'daki Askeri İdadi'ye
girmiş ve başarılı bir şekilde bitirmiştir.
Mustafa Kemal daha sonra İstanbul'a gitmiş, 13 Mart 1899 yılında başladığı Harbiye'yi bitirdikten sonra,1902 yılında Harp Akademisine başlamış ve 11 Ocak 1905
yılında kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur








ORDU KUMANDANI OLARAK MUSTAFA KEMAL



1906 yılında Şam'a gönderilen Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da
"Vatan ve Hürriyet" adında bir dernek kurmuşlardır. 1911 yılında İtalya
ile yapılan savaş esnasında, kendi isteğiyle Trablus'a gitmiş, Derne ve
Tobruk'un savunmalarında görev almıştır. Mustafa Kemal henüz Libya'da
iken başlayan Balkan Savaşında da, başarılı bir kumandan
olarak (1912 - 1914) hizmet vermiş ve savaş sonunda Sofya'ya askeri ataşe
olarak atanmıştır.


Mustafa Kemal'in Sofya'da bulunduğu sırada 1. Dünya Savaşı çıkmıştır.
8 Ağustos 1915 tarihinde Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilen Mustafa Kemal,
kritik bir zamanda Anafartalar'daki Türk kuvvetlerine kumanda etmiştir.


Bu sırada İngilizler, Fransızlarla birlikte Çanakkale Boğazı'na çıkarma yapmış,
savaş esnasında, Mustafa Kemal'in kalbinin üzerine bir şarapnel parçası
isabet etmiş ise de, göğüs cebinde bulunan saati onun hayatını
kurtarmıştır. Mustafa Kemal o anda içinde bulunduğu ruh halini üstlenmiş olduğu
büyük sorumluluğa bağlamış ve : "Aslında, bu tür bir
sorumluluğu üstlenmek hiç de kolay değildi, ancak yurdumun parçalandığını
görmektense ölmeyi tercih etmiş olmam nedeniyle, bunu gururla kabul
ettim." sözleriyle duygularını ifade etmiştir. Düşman saldırısının püskürtülmesinde Mustafa Kemal’in üstün cesareti, askeri bilgisi, yeteneği ve uzak görüşlülüğünün büyük bir rolü olmuş, genel olarak Çanakkale, özel olarak Anafartalar savunması, dünya siyasi ve askeri tarihine onun adıyla yazılmıştır.


Mustafa Kemal daha sonra Kafkaslarda ve Suriye'de hizmet etmiş ve 1918 Mondros Mütarekesi’nden hemen önce Suriye'de bulunan Yıldırım Orduları
grubunun kumandanlığına getirilmiştir. Mütarekeden (ateşkes) sonra,
İstanbul'a dönmüştür.






İSTİKLAL SAVAŞI


Mondros Mütarekesinden sonra, anlaşmayı imzalamış olan ülkeler anlaşmanın
öngördüğü koşullara uymamışlardır. Çeşitli bahaneler öne süren İtilaf Devletlerinin ( Fransa,
İngiltere ve İtalya ) Donanmaları İstanbul'a gelmiş, Adana vilayeti Fransızlar tarafından,
Urfa ile Maraş vilayetleri ise, İngilizler tarafından işgal edilmiştir. Antalya ve Konya'da
İtalyan askerleri, Merzifon ve Samsunda ise İngiliz askerleri, hemen her yerde yabancı subaylar, yetkililer ve ajanlar vardır. Yine İtilaf Devletlerinin onayıyla Yunan Ordusu'nun 15 Mayıs 1919'da
İzmir'e çıkması üzerine, Mustafa Kemal Anadolu'ya gitmeye karar vermiş ve 16 Mayıs 1919'da, "Bandırma" isimli küçük bir tekne ile İstanbul'dan ayrılmıştır. Mustafa Kemal, Anadolu'ya yapacağı bu yolculuğu esnasında düşmanlarının bu gemiyi batırmayı planladıkları konusunda uyarılmıştır. Ama o bundan korkmamış ve 19 Mayıs 1919 Pazartesi tarihinde Samsuna ulaşarak Anadolu toprağına ayak basmıştır.


İşte bu tarih, Türk İstiklal Savaşının başlangıcıdır. Mustafa Kemal bu tarihi daha sonra kendi doğum tarihi olarak da seçmiştir.


Böylece, Anadolu'da bir ulusal direniş dalgası oluşmuş, Doğu’da Erzurum'da da bir hareketlilik başlamıştır. Mustafa Kemal hızlı bir biçimde hareket ederek tüm organizasyonun başına
geçmiştir. 1919 yılının yazında yapılan Erzurum ve Sivas kongrelerinde ulusal bir sözleşme ile ulusal hedefler ilan edilmiştir.


İstanbul'un, İşgal kuvvetlerince işgal edilmesi üzerine, Mustafa Kemal, 23
Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisini açarak merkezi Ankara olan yeni ve
geçici bir hükümet kurmuştur. Mustafa Kemal aynı gün Meclis Başkanlığına getirilmiştir.
Bu sırada Yunan Ordusu da, Çerkez Ethem'in ayaklanmasından yararlanarak ve onunla işbirliği
içerisinde Bursa ve Eskişehir yönünde harekete geçmiştir. Ancak 10 Ocak 1921
tarihinde, düşman kuvvetleri Batı Cephesi Kumandanı Albay İsmet İnönü ve orduları tarafından
çok ağır bir yenilgiye uğratılmıştır. 10 Temmuz 1921 tarihinde ise, Yunan Ordusu beş tümen ile Sakarya'ya bir cephe saldırısı başlatmıştır. 23 Ağustos tarihinden 13 Eylül tarihine kadar aralıksız olarak
süren büyük Sakarya Savaşı sonrasında, Yunan Ordusu yenilmiş ve çekilmeye zorlanmıştır.
Bu savaş sonrasında, Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Gazi ve Mareşal unvanlarını vermiştir. Düşmanlarını ülkesinden kovmaya kararlı olan Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahında, ordularına saldırıyı başlatma emrini vermiştir. 30 Ağustos 1922 tarihinde, tüm düşman kuvvetleri Dumlupınar'da ya öldürülmüş ya da esir edilmiş, düşman ordularının Kumandanı General Trikupis esir alınmıştır.


9 Eylül 1922 tarihinde Atatürk’ün “ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR, İLERİ!...” emriyle, kendilerini kovalayan ordularımızdan kaçmakta olan düşman kuvvetleri İzmir yakınlarında denize dökülmüşlerdir.


Olağanüstü askeri bir yeteneğe sahip olan Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetleri yurdu
işgal etmiş olan Müttefik kuvvetlere karşı bir İstiklal mücadelesi vermişler ve sonunda bütün cephelerde zaferler kazanmışlardır. 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşmasının imzalanmasıyla, hem bu zafer hem de bu zaferin ürünü olan yeni Türk devleti tüm dünyaca tanınmıştır. Mustafa Kemal, yeni, sağlam ve dinç bir devlet kurmuştur. 29 Ekim 1923 tarihinde, yeni Türk Devletinin idare şeklinin Cumhuriyet olduğunu ilan etmiştir. Ve Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir






ATATÜRK'ÜN GÖRÜŞLERİ


Ekonomi üzerine


Atatürk Devrimlerinin sonucunda, Türkiye'nin ekonomik yapısı tümüyle iyi
yönde bir gelişme göstermiştir. Kapitülasyonların kaldırılması ile
birlikte, ulusal bir ekonomi için gerekli olan temel
atılmıştır. Atatürk'ün ülke ekonomisi hakkındaki düşüncesini, "Memleketin
efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür" sözlerinde bulmak mümkündür.


Dış Politika üzerine


O dönemde birçok
ülke yöneticisinin izlediği iç çatışma politikalarına, polis devleti taktiklerine ve nihayet
uluslararası ihtilaflara yönelmelerine rağmen, Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" sözüne
sıkı bir biçimde, bağlı kalan Türkiye, bu dönemde ülke içerisindeki devleti ve
onun kurumlarını içten çökertme girişimlerini engelleyebildiği gibi,
savaşlara da bulaşmamayı başarmıştır

Reklam

Bu forum ForumPaylas.net forumunun eski halidir. Üyeliklerimiz ve forumumuz ForumPaylas.net - Forum sitesin de devam etmektedir. Üye olmak için tıklayınız.




07-03-06 #2 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a ATATÜRK DEVRİMLERİ

--------------------------------------------------------------------------------





ATATÜRK DEVRİMLERİ


Atatürk askeri bir dahi ve karizmatik bir lider olduğu gibi, aynı zamanda
büyük bir devrimcidir. O dönemde, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş
medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi ve kültürel açıdan gelişmiş toplumların
aktif bir üyesi olabilmesi için, modernize edilmesi gerekmektedir.


Mustafa Kemal de bunu yapmış,
1924 ile 1938 yılları arasında, insanlarının kurtuluşu ve hayatta
kalabilmesi için yaşamsal öneme sahip olan devrimleri hayata
geçirmiş; bu devrimler, Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile
karşılanmıştır.



Harf Devrimi


Atatürk'ün gerçekleştirdiği en önemli devrimlerden birisi de, 3 Kasım 1928 tarihinde
Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur.



Kıyafet Devrimi


Kıyafet devrimi ile birlikte, kadınlar dinsel geleneklerden kaynaklanan çarşafı atıp,
modern giysiler, erkekler ise fes yerine şapka giymeye başlamışlardır.



Hukuk Sisteminin Laikleştirilmesi


1920 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye Devletinin yeni bir hukuk
sistemine de ihtiyacı olduğunu bilen Atatürk, Mecelle, yani din esaslarına dayalı
Medeni Kanun yerine İsviçre Medeni Kanununu getirmiş, o dönemde geçerli olan ceza
yasasını ise İtalyan Ceza Yasası ile değiştirmiştir. Kısacası Türk Hukuk Sistemi tüm çağdaş
gereksinimler ışığında modernize edilmiştir.


Öğrenimin Laikleştirilmesi


19. Yüzyıl başlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde çeşitli eğitim sistemleri
uygulanmıştır. Atatürk, İslami eğitim veren medrese sisteminin, yeni toplumun
ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini; bu nedenle, batı modellerine benzeyen yeni bir eğitim
sisteminin oluşturulması gerektiğini görmüş, böylece önce öğretimin birleştirilmesi
(Tevhid-i Tedrisat) kanunu çıkarılıp dini eğitim veren tüm öğrenim kurumları kapatılarak,
bütün eğitim işleri Milli Eğitim Bakanlığı çatısında birleştirilmiş,
1933 yılında da bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir.




Kadınlara Sağlanan Medeni Haklar



Atatürk Devrimleri ile birlikte, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan Türk kadınına
yeni haklar tanınmış; kabul edilmiş olan yeni Medeni Kanun gereğince kadınlar da
erkeklerle eşit haklara sahip olmuş, resmi görevlere atanmaları, oy vermeleri ve
Millet Meclisine seçilmeleri mümkün kılınmış; tek eşlilik ilkesi ve
kadınlara tanınan eşit haklar, Türk toplumuna bir canlılık kazandırmıştır








ATATÜRK ' ÜN İLKELERİ




Atatürk ilkeleri, altı ana başlık altında toplanabilir:




Cumhuriyetçilik



Atatürk devrimleri siyasi nitelik taşır. Çok uluslu bir
İmparatorluktan ulus devlete geçiş gerçekleştirilmiş ve böylece
modern Türkiye'nin ulusal kimliği oluşturulmuştur. Bu kimliğin oluşmasında, kul nitelikli insanların yurttaş-birey niteliği kazanması önemli bir noktadır. Atatürk bunun yolunu, kısaca halkın kendi kendisini idaresi, yani demokrasi demek olan Cumhuriyet’te görmüştür.




Halkçılık



Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Cumhuriyet Devrimi
ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşır. Başta İsviçre Medeni Kanunu
olmak üzere, Batı kanunlarının Türkiye'de uygulamaya konulmasıyla birlikte
kadınların statüsünde köklü değişiklikler olmuş, 1934
yılında kabul edilen bir kanun ile kadınlar seçme ve seçilme hakkını almışlardır.
Atatürk çeşitli ortamlarda, Türkiye'nin gerçek yöneticilerinin köylüler
olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan
çok bir hedef niteliğindedir. Halkçılık ilkesi sınıf ayrıcalıklarına ve sınıf
farklılıklarına karşı olmak ve hiçbir bireyin, ailenin,
sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul
etmemek demektir. Halkçılık, Türk vatandaşlığı olarak ifade
edilen bir fikre dayanır. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri,
halkın daha fazla çalışması için gerekli psikolojik teşviki
sağlar, birlik fikrinin ve ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olur.




Laiklik



Laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına
gelmez ayrıca eğitim, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız olması
anlamını taşır. Laiklik, devletin dini düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız
olması, ve genel olarak düşünce özgürlüğü anlamına gelmektedir.



Devrimlerin birçoğu laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış ve diğerleri
ise laikliğe ulaşılmış olması sayesinde gerçekleştirilebilmiştir. Laiklik ilkesi
akılcı ve dini siyasetin dışında tutan bir ilkedir.


Osmanlı döneminde matbaanın geciktirilmesinde olduğu gibi dinin yenilikler karşısında nasıl tutucu bir silah haline geldiğini yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti kurucuları açısından dinin din dışı sivil yapı üzerinde yaratabileceği baskıları önlemenin bir aracıdır.




Devrimcilik

Atatürk'ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de devrimciliktir. Bu ilkenin anlamı
Türkiye'nin devrimler yaparak geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlarla değiştirmiş olmasıdır.
Geleneksel kavramların bir kenara itilip modern kavramların benimsenmesi demektir.
Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan devrimlerin tanınıp kabul edilmelerinin çok ötesine geçmiştir.




Milliyetçilik



Cumhuriyet devrimi ayrıca milliyetçi bir devrimdir. Bu milliyetçilik
ırkçı bir yapıda değildir; yurtseverlikle sınırlıdır. Bu devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesidir.


Bu milliyetçilik, tüm diğer ulusların bağımsızlık haklarına saygılıdır; sosyal içeriklidir;



yalnızca anti - emperyalist olmayıp, aynı zamanda gerek hanedan yönetimine,
gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine de karşıdır ve nihayet bu milliyetçilik
Türk devletinin vatanı ve halkı ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.




Devletçilik


Mustafa Kemal Atatürk yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında Türkiye'nin
bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik gelişmeye önemli ölçüde bağlı
olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda, devletçilik ilkesini de devletin, ülkenin genel ekonomik faaliyetlerinin düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği veya yetersiz kaldığı ya da ulusal çıkarların gerekli kıldığı alanlara girmesi anlamında yorumlamaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.

07-03-06 #3 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a ATATÜRK'ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ - ORİJİNAL

--------------------------------------------------------------------------------
Ey Türk Gençliği!


Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza
ve müdafaa etmektir.


Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en
kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek
isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve
Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve
şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve
Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir
galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın
kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları
dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün
bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde
iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini,
müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru
zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.


Ey Türk istikbalinin evladı!


İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve
Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil
kanda mevcuttur.


Ankara, 20 Ekim 1927



-o-




ATATÜRK'ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ - YENİ TÜRKÇE


Ey Türk Gençliği!


Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin
korumak ve savunmaktır.


Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en
değerli güven kaynağıdır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu
kaynaktan yoksun etmek isteyen kötücüller bulunacaktır. Bir gün,
bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak
için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını
düşünmeyeceksin! Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada
benzeri görülmedik bir utku kazanmış olabilirler. Zorla ve aldatıcı
düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemilikleri ele
geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine düşman
girmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olmak üzere,
yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde
olabilirler. Üstelik, hainlik de yapabilirler. Daha kötüsü, iş başında
bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların
siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde
ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.


Ey Türk geleceğinin gençliği!


İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve
Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu
kanda vardır!


Söylev' den 20 Ekim 1927

07-03-06 #4 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a

--------------------------------------------------------------------------------
CUMHURİYETİN 10. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE
ATATÜRK'ÜN NUTKU - ORİJİNAL

Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün
cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.



Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın
en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.



Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk
kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki
muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber
olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi
göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve
azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri
seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve
kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet
seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş
asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket
mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok
çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da
muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri
yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk
milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve
çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda,
elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.


Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti
olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda
yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz
çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara
sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve
tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine
çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda,
kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.



Büyük Türk Milleti,
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok
sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin
hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı
iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle
yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem,
az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün
unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki
inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi
doğacaktır.


Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük
şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.



Ne mutlu Türküm diyene!



Ankara, 29 Ekim 1933






CUMHURİYETİN 10. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE
ATATÜRK'ÜN NUTKU - YENİ TÜRKÇE

Türk Ulusu!
Kurtuluş Savaşı'na başladığımız 15'inci yılındayız. Bugün
cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.



Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk Ulusunun bir bireyi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın
en derin sevinici ve coşkunluğu içindeyim.



Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk
kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki
başarıyı, Türk Ulusunun ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak
azimle yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı hiçbir zaman yeterli
görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve
azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine
çıkaracağız. Ulusumuzu en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip
kılacağız. Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne
çıkaracağız. Bunun için, bize zaman ölçüsü geçmiş yüzyılların gevşetici
görüşüne göre değil, çağımızın hız ve hareket kavramına göre
düşünülmektedir. Geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. Bunda da
başarılı olacağımıza kuşkum yoktur. Çünkü Türk ulusunun karakteri
yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu,
ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Çünkü Türk
Ulusunun yürütmekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde ve
kafasında tuttuğu meşale, müsbet bilimdir. Şunu da önemle belirtmeliyim
ki, yüksek bir insan topluluğu olan Türk Ulusunun tarihsel bir niteliği
de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki
ulusumuzun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan
zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik
duygusuna ara vermeden ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek
geliştirmek ulusal ülkümüzdür. Türk ulusuna çok yaraşan bu ülkü, onu,
bütün insanlığa gerçek huzurun sağlanması yolunda, kendine düşen uygarca
vazifeyi yapmakta başarılı kılacaktır. Büyük Türk Ulusu! Onbeş yıldan
beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaat eden çok sözlerimi işittin.
Mutluyum ki, bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini
sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle
söylüyorum ki, ulusal ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk
Ulusunun büyük ulus olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda, bir kere daha
tanıyacaktır. Hiçbir an kuşkum yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar
niteliği ve büyük uygar yeteneği, bundan sonra ki gelişmesi ile,
geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.



Türk Ulusu!
Sonsuzluğa akıp giden her on yılda, bu büyük ulus bayramını daha büyük
onurla, mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.



Ne mutlu Türküm diyene!



29 Ekim 1933

07-03-06 #5 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a

--------------------------------------------------------------------------------
ATATÜRK'ÜN BAZI ÖZDEYİŞLERİ

- Ne mutlu "Türküm" diyene.

- Geldikleri gibi giderler.

- Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.

- Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı
bir türlü öğretemedim.

- Yurtta sulh, cihanda sulh.

- Sizlere saldırmanızı değil, ölmenizi emrediyorum.

- Memleketin efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür.

- Doğruyu söylemekten korkmayınız.

- Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir.
Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve
hissediyorsanız bu yeterlidir.

- Türkiye Cumhuriyeti mutlu, zengin ve muzaffer olacaktır.

- Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

- Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri !

- Büyük hedefimiz, milletimizi en yüksek medeniyet seviyesine
ve refaha ulaştırmaktır.

- Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.

- Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden
sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler
kazanmaya devam edeceğiz.

- Zafer, "Zafer benimdir" diyebilenindir. Başarı ise,
"Başaracağım" diye başlatarak sonunda "Başardım"
diyebilenindir.

- Egemenlik verilmez, alınır.

- Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.

- Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.

- Öğretmenler: Yeni nesiller sizlerin eseri olacaktır.

- Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.

- Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının
yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır.
Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz
ve yaşamayacaktır.

- Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.

- Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir
bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur

07-03-06 #6 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a

--------------------------------------------------------------------------------
ATATÜRK'ÜN YAŞAMINDAKİ KRONOLOJİK OLARAK OLAYLAR


1881
Mustafa'nın Selanik'te dünyaya gelmesi.



1893
Mustafa Selanik'teki Askeri Hazırlık Okuluna başlar ve burada öğretmeni
tarafından kendisine ikinci ismi "Kemal" verilir.



1895
Mustafa Kemal Manastırdaki Askeri Liseye başlar.



1899
Mustafa Kemal İstanbul'da Harbiye'nin hazırlık sınıfına başlar.



1902
Mustafa Kemal Harbiye'den mezun olur ve buradan sonra Harp Akademisine
devam eder.



11 Ocak 1905
Mustafa Kemal Harp Akademisinden Kurmay Yüzbaşı olarak mezun
olur ve Şam'da bulunan Beşinci Orduda görev almak üzere Şam'a gönderilir.



Ekim 1906
Mustafa Kemal ve arkadaşları Şam'da "Vatan ve Hürriyet" adıyla gizli bir
dernek kurarlar.




Eylül 1907
Mustafa Kemal Üçüncü Orduya tayin edilir ve Selanik'e gönderilir.



13 Eylül 1911
Mustafa Kemal İstanbul'daki Genel Kurmaya tayin edilir.




9 Ocak 1912
Mustafa Kemal Libya'daki Tobruk taarruzunu başarılı bir şekilde yönetir.



25 Kasım 1912
Mustafa Kemal Hareket Başkanı olarak Akdeniz Boğazları özel Kuvvetlerine
atanır.



27 Ekim 1913
Mustafa Kemal Sofya'ya Askeri Ataşe olarak atanır.



25 Nisan 1915
İttifak Devletleri Arıburnuna çıkarma yaparlar ve Mustafa Kemal Tümeni
ile ilerlemelerini durdurur.



9 Ağustos 1915
Mustafa Kemal Anafartalar Grup Kumandanlığına getirilir.



1 Nisan 1916
Mustafa Kemal Tuğgeneralliğe terfi eder.



6-7 Ağustos 1916
Mustafa Kemal Bitlis ve Muş'u düşmandan geri alır.



31 Ekim 1918
Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Kumandanı olur.



30 Nisan 1919
Mustafa Kemal Erzurum'da bulunan Dokuzuncu Orduya geniş yetkilerle
Müfettiş olarak atanır.



16 Mayıs 1919
Mustafa Kemal İstanbul'u terkeder.



19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal Samsun'a ayak basar.



8 Temmuz 1919
Mustafa Kemal gerek Üçüncü Ordu Müfettişliği görevinden gerekse
ordudan istifa eder.



23 Temmuz 1919
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi Başkanlığına getirilir.



4 Eylül 1919
Mustafa Kemal Sivas Kongresi Başkanlığına getirilir.



27 Aralık 1919
Mustafa Kemal İcra Heyeti ile Ankara'ya gelir.



23 Nisan 1920
Mustafa Kemal Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisini açar.



11 Mayıs 1920
Mustafa Kemal İstanbul hükümeti tarafından ölüme mahkum edilir.



5 Ağustos 1921
Mustafa Kemal Büyük Millet Meclisi tarafından Başkumandan olarak atanır.



23 Ağustos 1921
Türk birliklerinin Mustafa Kemal tarafından yönetildiği Sakarya savaşı başlar.



19 Eylül 1921
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ile Gazi
unvanını verir.



26 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu Kocatepe'den yönetmeye başlar.



30 Ağustos 1922
Gazi Mustafa Kemal Paşa Dumlupınar savaşını kazanır.



10 Eylül 1922
Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.



1 Kasım 1922
Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal'in Hilafetin kaldırılması
Yönündeki önerisini kabul eder.



14 Ocak 1923
Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım İzmir'de vefat eder.



29 Ekim 1923
Türkiye Cumhuriyetinin ilan edilmesi ve Gazi Mustafa Kemal'in
ilk Cumhurbaşkanı seçilmesi.



24 Ağustos 1924
Gazi Mustafa Kemal İstanbul Sarayburnu'nda ilk kez şapka giyer.



9 Ağustos 1928
Gazi Mustafa Kemal Sarayburnu'nda yeni Türk Alfabesi ile ilgili konuşma yapar.



12 Nisan 1931
Gazi Mustafa Kemal Türk Tarih Kurumunu kurar.



12 Temmuz 1932
Gazi Mustafa Kemal Türk Dil Kurumunu kurar.



16 Haziran 1934
Büyük Millet Meclisi bir yasa geçirerek Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk"
soyadını verme kararı alır.



10 Kasım 1938
Atatürk vefat eder

07-03-06 #7 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a

--------------------------------------------------------------------------------
ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜ

Atatürk ülke içerisinde sık sık seyahat etmektedir.
Gemlik ve Bursa gezileri esnasında Atatürk soğuk alır. Tedavi olmak ve dinlenmek üzere
İstanbul'a geri döner. Ama, ne yazık ki hastalık ciddidir.
10 Kasım 1938 tarihinde saat 9.05'te tüm çabalara rağmen çok sevdiği halkından
ayrılmak zorunda kalır. Ama insanlarının gözünde ölümsüzlük kazanmıştır. Öldüğü andan
itibaren, çok sevilen ismi ve hatırası, çok sevdiği halkının kalbinde
yerini almıştır. O bir kumandan olarak birçok savaş kazanmış, bir lider
olarak kitleleri etkilemiş, bir devlet adamı olarak başarılı bir yönetim
sergilemiş ve nihayet bir devrimci olarak bir toplumun sosyal, kültürel,
ekonomik, politik ve hukuki yapısını kökten değiştirmeyi başarmış; dünya tarihindeki
en üstün şahsiyetlerden birisi olmuştur.Tarih onu Türk ulusunun en şerefli evlatları ve
insanlığın en büyük liderleri arasında sayacaktır

07-03-06 #8 (permalink)
YasaklıKullanıcı


Mesajlar: n/a

--------------------------------------------------------------------------------
ATATÜRK İçin Ne Dediler.


ONU ANLATMAYA KELİMELERİN YETMEDİĞİ ANLAR





AMERİKA




Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi
başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern
dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak
kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır.
Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye' nin
doğması, yeni Türkiye' nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli
bir şekilde ilan etmesi ve o zamandan beri koruması, Atatürk' ün Türk
halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye' de giriştiği derin ve
geniş inkilaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini
daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.



John F. KENNEDY (A.B.D. Başkanı, 10 Kasım 1963)



Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun
gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır.



Franklin D. ROOSEVELT (A.B.D. Başkanı, 10 Kasim 1963)



Asker-devlet adamı, çağımızın en büyük liderlerinden biri idi.
Kendisi, Türkiye' nin, dünyanın en ileri memleketleri arasında
hak ettiği yeri almasını sağlamıştır. Keza O, Türklere, bir
milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine
güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir.



General Mc ARTHUR



Sovyet Rusya Hariciye Nazırı Litvinof ile görüşürken kendisine
onun fikrince bütün Avrupa' nın en kıymetli ve en ziyade
dikkate değer devlet adamının kim olduğunu sordum. Bana
Avrupa' nın en kıymetli devlet adamının Türkiye Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal olduğunu söyledi.



Franklin D. ROOSEVELT A.B.D. Başkanı, 1928



Dünya sahnesinden tarihin en dikkatli, çekici adamlarından biri
geçti.



Chicago Tribune



Savaş sonrası döneminin en yetenekli liderlerinden biri.



New York Times



İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti vardır. O,
tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir.


Gladys Baker(Gazeteci)





ALMANYA


O kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil,
gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir
kahramandı.



Prof. Walter L. WRIHT Jr.



Atatürk Türkiye' yi tek düşman kalmaksızın bırakmıştır. Bu
zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır.



Alman Volkischer Beobachter Gazetesi



Almanya, ATATÜRK' ün eserine ve mücadelesine hayrandır. Onda,
tarihi eseri, özgürlüğü seven bütün milletler için bir sembol
olarak kalacak kudretli bir kişilik görmektedir.



Berlin, Alman Ajansı



Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve
insanlığın yalnız maddi değil, manevi gelişmesini sağlamak
isteyenler Atatürk' ün iman verici ve yön göstericiliğinden
örnek ve kuvvet alsınlar.



Profesör Herbert MELZIG(Tarihçi)



Kendisinin tarihi büyüklüğü, eseri olan yeni Türkiye' ye
bakılarak bu günden ölçülebilir.
Çelik gibi azim ve gayreti, uzağı gören akıl ve hikmetle
birleşmiş olan bu gerçek halk önderi ve devlet adamı; Anadolu
dağlarının en uzak ve ıssız köşesindeki köylere bile başka bir
ruh aşılamıştır.



Illustrierte Dergisi



O, kendi milleti ve beşeriyet alemi için beslediği muhabbetle,
bir dahinin neler yarattığına dair, cihana fevkalade heyecanlı
bir sahne seyrettirmektedir.


Herbert MELZIG




FRANSA


İnsanlığın bütün belirtileri Onda kendini hemen gösteriyor.


Noelle Gazetesi



Eski Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken,
milli bir Türk Devleti'nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı
başarılarından birisidir. Mustafa Kemal, yüce bir eser ortaya
koymuştur. Atatürk' ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir
örnek olmuştur.



Maurice BAUMANT(Profesör)



Çok büyük bir adamdı...bir siyasi dahiydi.



Excelsior Gazetesi



Dünyanın, çağdaş, en büyük kişilerinden biri.



Le Jour-Echo de Paris



Atatürk' ün yurt kurtarıcı olduğunu, milletlerin en vefalısı
olan Türkler asla unutmayacaklardır.



Noell Roger Gazetesi



Karşımdaki bu büyük adamda, keşfettiğim bu büyük meçhulde
maharet ve karakter o kadar iyi işlenmişti ki, sözlerinde
hiçbir şüphe aranamazdı.



Claude Farrer (Yazar)



Bu günün Türkleri, yüzyıllar önce Avrupa' yı titreten canlı
millet durumuna erişmiştir. Ve bu aksam O büyük ulunun başında
bekleyen Türkiye, güçlü ve dipdiri Türkiye' dir.



Pierre Dominique(Gazeteci)



Asırları asan adam !..



Fransa, Paris Basını


Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların
tarihinde izlerini bırakacaktır.



Albert LEBRUN


Fransız Cumhurbaşkanı



Mevcut rütbelerin hepsini kaldırdığı bir memlekette, bu adam,
bütün rütbeleri, kazanmıştır. O memlekete, bulabilecek en
şerefli isim Ona verilmiştir.



Mercel Sauvage(Gazeteci)



Bu, insanlığa denenmiş bir felsefe örneği olarak sunulabilir.
Atatürk yüz yıllara sığabilecek işleri on yılda tamamladı.



Gerrad Tongas(Yazar)



Atatürk öldü. Barış kubbesinin Doğu sütunu yıkıldı. Artık
evrende barışı kimse garanti edemez. Nitekim Avrupalı devlet
adamları; O' nun 1930'da yaptığı uyarı ve tavsiyeleri
dinlememiş ve dünyayı 1939 yılında ikinci büyük savaş
felaketinin içine sürüklemişlerdir.



SANERWIN Gazetesi



Atatürk, bir milleti, birkaç yılda asrileştirmek mucizesini
göstermiştir.



Paris-Le Temps



Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması' nın imzalanması
nedeniyle; "Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla,
Mustafa Kemallerle anlaştı" diyenlere Fransız Başbakanının
Mecliste verdiği cevap:
Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman
Mustafa Kemal ve O' nun tüm askerleri burada olsalardı teker
teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir
antlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum. (1921)



Fransız Başbakanı BRIAND



Sırasıyla ihtilalci ve asi, sonradan muzaffer bir kumandan
olan "Türklerin babası" Yeni Türkiye' yi yarattı, sultanları
kovdu, kadınlara hürriyet verdi fesi kaldırdı, ülkesinde
radikal bir inkilap yaptı.



Paris-Soir' den



Denilebilir ki onsuz, İslam alemi yolunu bulabilmek için elli
yıl daha bekleyecekti.



Berthe Georges-Gaulis



O, yüce bir dağa benzer. Eteğinde yaşayanlar bu yüceliği fark
edemezler. Bu dağın azametini kavrayabilmek için, Ona çok
uzaklardan bakmak gerekir.



Claude FARRER / Fransız Edibi



Türkiye tarihi, bugün her zamandan çok Batı ve Avrupa
tarihinden ayrılmaz bir haldedir. Ve Atatürk' ün bu yöndeki
gayretleri sonuçsuz kalmamıştır.
Memleketlerimiz arasındaki yüzyılları aşan dostluk, bu
gelişmenin temel öğelerinden biridir.



Charles De GAULLE



Kemal Atatürk' ün karakterinin bir cephesini göstermek
itibariyle bir noktayı hatırlatmak isterim. Bize savaşlarından birini anlatıyordu.
Birdenbire durdu: Görüyorsunuz ya, dedi: birçok zaferler kazandım. Fakat
bunların en büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında
ölen bütün askerleri düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.
Cesaret ve zekasından başka yüreği bu kadar yüce olan böyle
bir Şef' in, yurdu için mucizeler yaratmış olmasına şaşılabilir mi?



George BENNES


Vu Gazetesi-1938



Devrin yüksek şahsiyetleri kitaplarda, konferanslarda
Türkiye' nin asla değişmeyeceğini ve değişmeden öleceğini ilan
etmişlerdi. Halbuki ölmeden değişti. Hem de kökünden ve baştan
aşağı değişti. İnançlar, gelenekler, yöntemler yıkıldı. Son
döküntülerini de yabancı zırhlıları ve kapitülasyonlar gibi
memleketten sürüp attılar. Türkiye, ruhunu değiştirmişti.
Tamamen ve tasavvur edilmesi mümkün olduğu kadar.


Raymond CARTIER


Le Nouvelliste Gazetesi




İNGİLTERE


Savaş sonrasının en ileri gelen devlet adamlarından biri.
Kendi başına bir klas oluşturuyordu ve hemen her açıdan tekti.



The Fortnightly, Londra



Avrupa, savaştan sonra belirmiş az sayıdaki yapıcı devlet
adamlarından birini kaybetti.



Spectator



Çağımızda hiçbir isim Atatürk' ün adı kadar büyük saygı
yaratmamıştır.



Observer



İngiltere önce, cesur ve asil bir düşman, sonra da sadık bir
dost olarak tanıdığı büyük adamı selamlamaktadır.



Sunday Times



O, benzeri olmayan bir devlet adamı idi. Diktatörlerin tahammül
edemediği serbest bir nizamla, başaramadığı ve
başaramayacağı işler yapmıştır. Tarihte böyle adamlar
devirlerine kendi adlarını vermişlerdir.



Word Price



O, Türkiye' nin önceki kuşaklarından hiçbirine nasip olmayan
özgürlük ve güven dolu bir hayat sağladı. Başarıları,
Türkiye' nin Avrupa devleti olmasını sağladı, yakın doğunun
tarihini değiştirdi.



Times Gazetesi



Savaş Türkiye' yi kurtaran, Savaştan sonra da Türk Milletini
yeniden dirilten Atatürk' ün ölümü, yalnız yurdu için değil,
Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O' nun ardından
döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern
Türkiye'nin Ata' sına değer bir görünümden başka bir şey
değildir.(1938)



Winston CHURCHILL İngiltere Başbakanı



Atatürk, Türk Milleti'nin ruhunda Türk Bayrağı gibi dalgalanan
bir baştı.



Daily Telegraph



Cumhuriyet Türkiye' sinin Devlet Başkanı Kemal Atatürk, diğer
önderlerde görmeye alışmadığımız şu değerli nitelikleri
kişiliğinde toplamış bulunuyor: alçak gönüllülük, yeterlik ve
başarı.



The Truth Dergisi



O genç ve dahi Türk Şefi'nin o esnada Çanakkale de bulunması,
müttefikler bakımından tarihin en acı darbelerinden biridir.



Alan Moorehead (Yazar)



Atatürk, eskimiş bilimlerle boş yere kafasını yormamış
olduğundan daha taze ve cesur düşünen bir önderdir.
Kendisi için, bugünkü Avrupa' nın en güçlü Devlet Adamıdır
diyebileceğimiz Atatürk, hiç şüphesiz devlet adamlarının en
cesur ve orijinalidir.



Herbert Sideabotham (Yazar)



Herhangi bir olayı derinliğiyle kavramak, çıkar yolu görüp
birdenbire harekete geçmek iktidarı, O' nun eşsiz otoritesinin
başlıca kaynaklarından biridir.(1923)


Grace Ellison (Gazeteci)




AFGANİSTAN


O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün doğu milletleri
için de en büyük önderdi.


Emanullah HAN


Afgan Kralı




ARNAVUTLUK


Bu Türk Milleti yastadır. Çünkü yeni Türkiye' nin yaratıcısı
olan eşsiz şefini kaybetmiştir.


Stipsi Gazetesi




AVUSTURYA


Büyük düşüncelerin adamı, bir devlet mimarıydı.


Neue Freie Presse, Viyana



Atatürk öyle bir insandır ki, hayali değildir. İstediğini
bilir, bildiğini yapar, yapamayacağı bir şeyi de istemez.


Avusturyalı Heykelci KRIPPEL




BELÇİKA


Atatürk, yirminci asrın en büyük gerçeğini yaratan adamdır.


Kopenhag-Nasyonal Tidende



Milletine bu kadar az zamanda bu ölçüde hizmet edebilen tek
devlet adamı Atatürk' tür.


Libre Belgique gazetesi




BULGARİSTAN


Hiçbir memleket, yeni Türkiye' nin Ata' sı tarafından başarılan
kadar güçlü, hızlı ve kökten bir yenilik hamlesine
erişmemiştir.


Bulgar Dness Gazetesi




ÇİN


Mustafa Kemal yeni Türkiye' nin kalbidir. Eski, yıpranmış bir
toplumdan yepyeni, güçlü bir millet yaratmış, eşsiz
kişiliğiyle kendini herkese saydırmış, enerjisiyle herkesi
kendine inandırmıştır.


Ma Shao-Cheng (Yazar)




DANİMARKA


Atatürk, şahsiyet ve yeteneğin dev gibi bir simgesi idi, O,
yirminci yüzyılın en görkemli olayını yaratan adamdı.


National Tidence Gazetesi




FİNLANDİYA


Atatürk, olağanüstü nitelikte bir devlet adamı, savaş sonrası
dünya tarihinin en önemli simalarından biri idi.


Hufvud Stadbladet Gazetesi




HİNDİSTAN


Dünyanın yetiştirdiği en büyük insanlardan biri.


Star of India



Atatürk, yalnız Türk Milleti'nin değil, özgürlüğü uğruna
savaşan bütün milletlerin önderiydi. O' nun direktifleri
altında siz bağımsızlığınıza kavuştunuz. Biz de o yoldan
yürüyerek özgürlüğümüze kavuştuk.


Bayan Sucheta KRIPALANI Hint Parlamento Heyeti Başkanı




İRAN


Atatürk gibi insanlar bir nesil için doğmadıkları gibi belli
bir devre için de doğmazlar. Onlar önderlikleriyle yüzyıllarca
milletlerin tarihinde hüküm sürecek insanlardır.
Tahran Gazetesi



Atatürk yalnız kahraman milletinin büyük bir Şef'i olmakla
kalmamıştır. O, aynı zamanda insanlığın da en büyük evladı
olmuştur.


Iran Gazetesi




İSRAİL


Dünya, çağımızın en dikkati çekici adamlarından birini
kaybetti.


Palestine Post




Mustafa Kemal Atatürk, kuşkusuz 20. yüzyılda dünya savaşından
önce yetişen en büyük devlet adamlarından biri, hiçbir millete
nasip olmayan cesur ve büyük bir inkilapcı olmuştur.


Ben Gurion İsrail Başbakanı (1963)




İSVEÇ


O olmasaydı modern Türkiye olmazdı. O' nun sayesinde Türkler,
O' nun olağanüstü eserini izleyebilecekler ve zaten dünyaca pek
yüksek olan onurlarını daha fazla yükseltebileceklerdir.


Nya Dagligt Gazetesi




İSVİÇRE


Türkiye' yi yaratan, tarihimizin bu en Büyük Adam' ını başımı en
derin hürmetle eğerek selamlarım.


Profesör MORRF



Yalnız bir asker değil, aynı zamanda yüzyılımızın bir daha
göremeyeceği bir dahi idi.


Profesör SEKRETAN




İTALYA


Hayatının sonuna kadar milleti' nin mutlak güveni ile kurduğu
devletin başında muzaffer kumandanının kişiliği, eşi
görülmemiş bir karakter örneğidir.


C.C.SFORZA



Üstün iradesi, tükenmez cesareti ve eşsiz sezişi ile
hasımlarını dize getirdi. Fazilet ve ciddiyeti, üç yılda
memleketine yalnız askeri değil, aynı zamanda tam ve doyurucu bir
siyasi zafer kazandırdı.


F.Perrone Di San Martino (Yazar)




Atatürk'ün ölümü ile Yakın Doğu' nun gelişmesine birinci
derecede etken olan son derece kuvvetli bir şahsiyet
kaybolmuştur.


Tribuna Gazetesi




JAPONYA


Şaşırtıcı ve çekici bir kişi. Asker olarak büyük, fakat devlet
adamı olarak daha büyük.


Japon Times




Yüzyıldan beri Küçük Asya'nın çıkardığı en büyük lider.


The Japon Chronicle




LÜBNAN


Büyük adamlar, kuşaklarının başındadır. Türk Milleti'nin
başındaki büyük ve dahi Atatürk, politika ve savaş alanlarında
yılmayan büyük ve yurtsever bir insandı.



KERAMA


Lübnan Başbakanı, (10 Kasim 1963)



Kelimenin tam anlamıyle bir yapıcı ve yaratıcı olan Atatürk,
dünya haritasında memleketine yepyeni bir sınır çizmiştir.



Loryan Gazetesi (1938)



Atatürk, dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. O,
bütün bir tarihin seyrini değiştirmiştir.



Ennehar Gazetesi (1938)



Dünyanın çok nadir yetiştirdiği dahilerdendir. Dünya tarihinin
gidişini değiştirmiştir.


An Nahar




MACARİSTAN


Yüzyılımızda, "olmayacak hiçbir şey yoktur" şeklindeki tarihi
gerçeği ıspatlayan ilk adam olmuştur.


Esti Ujsag.Macar.




Dünya, bu savaş ve barış kahramanı büyük adamın ölümü ile
yoksul düşmüştür.


Pester lioyd Gazetesi




Türkiye'yi bir arı kovanına ve bütün Türkleri de bal aramağa
çıkmış çalışkan arı' lara benzetiyorum. Nasıl arı' lar beylerinin
etrafında toplanıp çalışırlarsa bütün Türk Milleti bu gün
büyük dahi Mustafa Kemal etrafında toplanmışlardır.


Prof. M. Zaajti Franes




MISIR


Çağının, belki de tüm tarihin en olağanüstü kişilerinden biri.


Egyptian Gazete




NORVEÇ


Atatürk, tarihte, memleketinin en büyük adamlarından biri
olarak kalacaktır.


Le Morgen Bladet Gazetesi




PAKİSTAN


Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri
değildir. Biz Pakistan'da, Onu geçmiş bütün çağların en
büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha,
doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever.


Eyüp Han, Pakistan Cumhurbaşkanı




Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O' nun bakışı ile
cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.


İkbal (Şair)




POLANYA


O' nun yaratıcı ruhunun ve ateşli yurtseverliğinin harekete
geçmemiş olduğu hiçbir alan yoktur.


Gazeta Polska




ROMANYA


Atatürk, tarihte teşkilatcı bir dahi, bir milletin harikalar
yaratan yöneticisi ve memleketinin kurtarıcısı olarak
kalacaktır.


Independance Romaine Gazetesi (12 Kasım 1938)




Bir milleti, uçurumun kenarından sarsılmaz azmiyle kurtaran,
kuvvetlendiren, yükselten yöneticiler arasında Atatürk, en
birincisidir.


Timpul Gazetesi (12 Kasım 1938)




RUSYA


Şöhreti bütün cihana yayılmış olan tecrübeli başkanın yönetimi
herkesin sevgi ve saygısını çeken büyük Türk Milleti'nin milli
bağımsızlığını devamlı bir başarı ile kuvvetlendirmiş ve yeni
milli yapısını yaratmıştır.


Sovyet Başbakanı Kalinin




SURİYE


Vatanını muhakkak bir parçalanmaktan kurtararak devlet
gemisini güvenilir bir limana götürdükten sonra milletinden
bir taht istemedi. O, kelimesinin bütün anlamıyla bir insan,
eşsiz bir dahi, kahraman bir asker ve siyaset adamı idi...


Elifba Gazetesi




Atatürk'ün başardığı işler mucize ve harika kabilindedir.
Birkaç yıl içinde memleketinde yaptığı inkilaplar, birkaç
yüzyılda gerçekleştirilmeyecek işlerdir.


El Tekaddum Gazetesi




YUGOSLAVYA

Atatürk'ün dehası, tarihte Türk Milleti'nin taşıdığı ruhun
faziletine en yüksek örneklerinden birini teşkil edecektir.


Branko Aczemovic (Elçi)




Tarih, silinmez harflerle bu devlet adamının ismini
hak edecektir. Atatürk bir halk adamıdır. Kırılmaz azmi, keskin
zekası ve kudreti kendisini yendiği alın yazısının önüne
getirmiş, böylece yeni Türkiye'nin yaratıcısı olmuştur.


Politika Gazetesi




YUNANİSTAN



Türkiye, dost ve düşmanlarının hayran olduğu bir deha adama,
malik bulunmak bahtiyarlığına erişmiştir.

Benzer Konular

21 Ekim 2018 / Misafir Cevaplanmış
30 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
4 Mart 2012 / alican k. Taslak Konular
16 Ekim 2012 / Dark_Blue1990 Mustafa Kemal ATATÜRK