Arama

Dünya nimetleri ile ilgili hadisler nelerdir?

Güncelleme: 13 Nisan 2009 Gösterim: 11.068 Cevap: 2
SAliS - avatarı
SAliS
Ziyaretçi
6 Şubat 2009       Mesaj #1
SAliS - avatarı
Ziyaretçi
Dünye Nimetleri ile İlgili Sizin Bildiğiniz (Güvenilir) Bir Hadis-i Şerif Var mı??
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
6 Şubat 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Nimet Kavramı
Nimet, en genel tabirle “İman, can, mal evlat, makam, ilim vs gibi yaşamımızı kolaylaştıran, bizi mutlu kılan her şey” olarak tanımlanabilir.
Sponsorlu Bağlantılar
İmam Gazali; “Her hayır, lezzet ve saadet, her talep edilen, istenen şey “nimet” olarak adlandırılır. Fakat hakikatte nimet, uhrevi saadettir[1]” der. Allah’ın sayılamayacak kadar çok olan nimetlerinden ilim ve güzel ahlak gibi, hem dünyada, hem ahirette faydalı olanları olduğu gibi; şehvetlerin ardı sıra koşmak gibi (bunlar gerçek manada nimet değildirler, insana kısa süreli menfaat sağlayan şeylerdir) dünyada kârlı, ahirette zararlı olanları; şehvetlere direnmek gibi dünyada zor fakat ahirette kârlı olanları vardır. “Cehalet ve kötü huy” ise dünyada da, ahirette de sevimli olmayan şeylerdir.
Hem dünyada hem de ahirette menfaat veren nesneler, hakikat açısından asıl nimet olan menfaatlerdir.
Bazı menfaatlerin “nimet” olup olmadıkları, bizim onları kullanışımıza göre değişir. Örneğin çok malı olan salih bir kimse, malı ne kadar çok olursa olsun, o maldan menfaat görür. Çünkü onu Allah yolunda sarf eder, hayırlarda kullanır. O mal o kişi hakkında nimettir. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v); “Salih mal, salih kişi için ne güzeldir” buyurmuştur. Elbette malı olmayan kimse bütün vaktini yiyecek, giyecek vs. ihtiyaçlarını temin edebilmek için çalışmakla geçirir. Zikre, ilme vakti kalmaz. Aynı zamanda hac, zekat, sadaka gibi hayırların faziletinden mahrum kalır. O halde “tasadduk edebilmek, Allah yolunda harcayabilmek için müminin mal istemesinde, mal edinmesinde zarar değil, bilakis fayda vardır” diyebiliriz.
Fakat çok insan vardır ki, azıcık malı da olsa, o maldan zarar görür. Durmadan o malı azımsar, şikayet eder ve daha fazlasını talep eder. O mal da, o kişi için bela olur. Rabbim malını kendisi için ‘nimet’e çevirebilen kullarından eylesin bizleri!..
Yine Hz. Peygamber (s.a.v); “Kim ki bedeninde sıhhatli, cemaatinde emin ve yanında günlük nafakası olduğu halde sabahlarsa, sanki dünya bütün varlıkları ile onun için musahhar kılınmış ve derlenmiştir” buyurmuştur. Bütün bunların, dünya hayatını kolaylaştırıcı nimetler olduğunu böylelikle ifade etmiştir Rasulallah (s.a.v).
İnsanın eşi ve çocukları da onun için nimettir. Hz Peygamber (s.a.v); “Din hususunda saliha kadın ne güzel yardımcıdır” demiştir. Yine çocuk hakkında da; “Kul öldüğü zaman ameli kesilir. Ancak üç şeyden ameli kesilmez. Biri, kendisine dua eden salih evlattır…” buyurmuştur. Eşimizi seçerken onun kaşına gözüne, malına bakmadan önce ahlâkına, dindarlığına bakıp tercih etmişsek, evliliğimizi de hem bu dünya hem de ahiret saadetimiz için Allah’ın izniyle “nimet”e çevirmişiz demektir. İyi yetişmiş, dinine bağlı, hayırlı evlatlar da hem bizim için hem ümmet-i Muhammed için birer nimettirler. Eşlerimiz ve çocuklarımız dünya işlerinde bize yardımcı olurlar ve böylelikle bizim bunlara daha az zaman harcamamızı; ilme, irfana, zikre daha fazla zamanımızın kalmasını temin ederler. Bu manasıyla da onlar bizim için yine “nimet”tirler.
Sıhhat, kuvvet ve uzun ömür de insan için bir nimettir. Rasulullah (s.a.v); “Saadetlerin en üstünü, Allah’ın ibadetinde geçen uzun ömürdür” buyurmuştur.
Denilmiştir ki; “Hayırları anmakta, meşgul edici hastalıktan bedenin sağlam bulunması kafidir.” Yani bizi hayır yapmaktan alıkoyan, bizi bitap düşürerek yeri geldiğinde bizi ilim ve amelden men eden hastalıklarımız yoksa, sıhhatli isek “en büyük nimetlerden” birine daha nail olmuşuz demektir.
Saymış olduğumuz bütün bu dünya nimetleri, pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerifte de ifade olunduğu üzere, bizler için imtihan vesilesidir aynı zamanda.
Mal, içinde cevher ve incilerin çeşitleri bulunan deniz gibidir. Denize dalan kimse, yüzmeyi, ondan gelecek tehlikelere karşı nasıl korunacağını iyi biliyorsa, o denizdeki nimetleri elde etmiş demektir. Yok eğer, bunları bilmediği halde denize dalarsa, helak olur gider. Diğer nimetler için de durum aynıdır.
Gazali der ki; “Dünya nimetleri karışıktır. Onların hastalıkları şifalılarına, ümitleri korkularına, menfaati zararına karışmıştır. O halde kim basiretine ve marifetinin kemaline güveniyorsa, o dünyanın hastalığından korunduğu halde, bu nimetlere yaklaşabilir. İlaçlarını çıkardığı halde bunları kullanabilir. Bu konuda kendine güvenmeyen bir kimse için ise bu tehlikeli yerlerden kaçmak gerekir.[2]
Yüce Allah “hidayet”i de kullarına nimet olarak vermiştir. Bazısına akılla vermiş, bazısına da peygamber vasıtasıyla. Hased, kibir, dünya sevgisi gibi sebepler insanı bu nimetten mahrum bırakırlar. Hidayetin de ötesinde, Allah’ın zaman zaman kullarına ihsan ettiği haller de, kul için birer nimettir. Bu haller mücahedenin meyvesidir. Kulun, kendisine verilen bu nimet için de şükretmesi, bunları hayır için kullanması ve gizli tutması gerekmektedir. Aksi taktirde işin içine nefis girer ve Rabbimiz verdiği nimetten o kullarını mahrum bırakır.
Saymış olduklarımız gibi iman, akıl, ahlak, ilim gibi faziletler de eğer biz onları doğru ve yerinde kullanırsak bizler için birer nimet olurlar. Bize hem bu dünyayı, hem ahiretimizi kazandırırlar.
“Bir kimse, fakirliğini basiret sahiplerinden birine şikayet etti ve bundan çok üzüldüğünü belirtti. O basiret sahibi ona dedi ki:
- Senin iki gözünün kör olup, on bin dirheminin olması seni sevindirir mi?
- Hayır, dedi.
- Dilsiz olup da on bin dirhemin olsa!
- Hayır.
- Ellerin, ayakların kesik olduğu halde, yirmi bin dirhemin olsun
- Hayır.
- Deli olup da, on bin dirheme sahip olsan?
- Hayır.
- O halde utanmaz mısın, Mevlâ’nın senin yanında elli bin dirhem değerinde nimetleri var, hâlâ şikayet ediyorsun.”
Hikayeden de anladığımız gibi gaflet ve cehalet, yani nimeti bilmemek, nimetin farkında olmamak, bizi nimetin şükründen alıkoyar.




Bakara Suresi 85 Bütün bunlardan sonra siz şu insanlarsınız: Birbirinizi öldürüyorsunuz.İçinizden bir zümreyi yurtlarından çıkarıyorsunuz.Onlar aleyhine kötülük ve düşmanlık hususunda dayanışmaya giriyorsunuz.Esasında onları yurtlarından çıkarmak size haram edildiği halde esir olarak size geldiklerinde fidyelerini veriyorsunuz.Şimdi siz Kitap'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz?İçinizden bunu yapanın cezası dünya hayatında rezillikten başka birşey değildir.Kı- met gününde ise böyleleri azabın en şiddetlisine itilir.Allah yapmakta olduklarınızdan habersiz değildir.

Bakara Suresi 86 İşte bunlar ahiret karşılığında dünyayı satın alan kişilerdir.Azap hafifletilmeyecektir onlardan. Hiçbir şekilde yardım da edilmeyecektir onlara.

Bakara Suresi 114 Allah'ın mescitlerini içlerinde Allah'ın adı anılmasın diye engelleyen ve onların yıkımı için uğraşan kişiden daha zalim kim olabilir!...Böylelerinin o mescitlere girmeleri ancak korka korka olacaktır.Böyleleri için dünyada bir rezillik vardır.Ahirette ise bunlara çok büyük bir azap öngörülmüştür.

Bakara Suresi 130 Öz benliğini beyinsizliğe itenden başka kim İbrahim'in milletinden yüz çevirir?Yemin olsun ki biz onu dünyada seçip yüceltmiştik.Ve o ahirette de barış ve iyilik sevenlerden biri olacaktır elbette...

Bakara Suresi 200 Gerekli ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine Allah'ı anın. Tıpkı atalarınızı andığınız gibi hatta daha kuvvetli bir anışla. İnsanlardan bazısı şöyle der: "Ey Rabbimiz bize dünyada ver!" Böylesi için âhirette bir nasip yoktur.

Bakara Suresi 201 Onlardan kimi de şöyle yakarır: "Ey Rabbimiz bize dünyada da güzellik ver âhirette de güzellik ver! Ve bizi ateş azabından koru!" 202. İşte böyle diyenlere kazandıklarından bir nasip vardır. Allah hesabı çok çabuk görür.

Bakara Suresi 204 İnsanlardan öylesi vardır ki onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o düşmanların en yamanıdır.

Bakara Suresi 217 Sana haram ayı onda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Ama Allah yolundan alıkoymak O'na ve Mescid-i Haram'a nankörlük etmek ora halkını oradan sürüp çıkarmak Allah katında daha büyük bir günahtır." Fitne/baskı ve bozgunculuk cana kıymaktan daha büyük bir kötülüktür. Eğer güçleri yetse sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler. İçinizden kim irtidat edip dininden döner de kâfir olarak ölürse böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa gitmiştir. Ateş ehlidir onlar. Sürekli kalacaklardır orada.

Bakara Suresi 220 dünya ve âhiret hakkında... Sana yetimlerden de soruyorlar. De ki: "Onları işe yarar hale getimek kendileri için daha hayırlıdır. Eğer onlarla bir arada yaşarsanız onlar sizin kardeşlerinizdir." Allah bozguncuyu barışseverden ayırmasını bilir. Eğer Allah dileseydi sizi zora sürerdi. Allah tüm onurların sahibi tüm hikmetlerin sahibidir.

Ali İmran Suresi 22 Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem de ahirette boşa çıkmıştır.Hiçbir yardımcıları da yoktur onların.

Ali İmran Suresi 45 Bir de melekler şöyle demişlerdi: “Ey Meryem!Allah seni kendisinden bir kelimeyle muştuluyor.Adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir.dünya ve ahirette yüz akıdır.Allah’a yaklaştırılanlardandır.”

Ali İmran Suresi 56 “Küfre sapanlar var ya işte onlara dünyada ve ahirette şiddetle azap edeceğim.Hiçbir yardımcıları olmayacaktır onların.”

Ali İmran Suresi 91 Gerçeği örtüp de küfre sapmış olarak ölenlere gelince onların herbiri kendini kurturmak için dünya dolusu altın verse de asla kabul edilmeyecektir.Korkunç bir azap vardır onlar için.Hiçbir yardımcıları olmayacaktır.

Ali İmran Suresi 117 Bu dünya hayatında harcamakta olduklarının durumu bir rüzgar örneğine benzer: Onda kavurucu bir soğuk vardır.Öz benliklerine zulmetmiş bir topluluğun ekinine değmiş de onu mahvetmiştir.Allah onlara zulmetmedi onlar kendilerine zulmediyorlardı.

Ali İmran Suresi 145 Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kişi ölmez.Vakti belirlenmiş bir yazıdır o.dünya çıkarını gözetene ondan veririz; ahiret yararını gözetene de ondan veririz.Şükredenleri ödüllendireceğiz biz.

Ali İmran Suresi 148 Allah da onlara hem dünya nimetini verdi hem de ahiret sevabının en güzelini.Allah güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever.

Ali İmran Suresi 152 Andolsun ki siz onları Allah’ın izniyle öldürmekteyken Allah size vaadini doğrulamıştı.Nihayet siz korkuya kapıldınız yapılacak iş hususunda çekiştiniz.Ve Allah sevdiğiniz şeyi size gösterdikten sonra isyan ettiniz.İçinizden bir kısmı dünyayı istiyordu bir kısmınız ise ahireti istiyordu.Sonra sizi imtihan etmek için onlardan uzaklaştırdı.Yemin olsun sizi affetmişti.Allah müminlere karşı lütuf sahibidir.

Nisa Suresi 77 Kendilerine "Ellerinizi çekin namazı kılın zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca içlerinden bir grup insanlardan Allah'tan korkmuş gibi hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız."

Nisa Suresi 109 Diyelim siz onlar için dünya hayatında mücadele verdiniz. Peki kıyamet günü Allah'a karşı onlar için kim mücadele verir onlar hakkında kim vekillik yapar?

Nisa Suresi 134 dünya nimeti ve bereketini isteyen bilsin ki dünya nimeti de âhiret mutluluğu da Allah katındadır. Allah çok iyi işitir çok iyi görür

Maide Suresi 33 Allah ve resulüyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların cezası şudur: Öldürülürler yahut asılırlar yahut elleriyle ayakları çaprazlamasına kesilir yahut bulundukları yerden sürülürler. Bu onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette de onlara büyük bir azap vardır.

Maide Suresi 41 Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla "inandık" diyenlerin küfürde yarışırcasına koşanları seni üzmesin. Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna çıkmamış olan başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri yapılarını bozup değiştirirler. "Size şu verilirse alın eğer o verilmezse çekinin." derler. Allah birini fitneye çarptırmak isterse sen onun için Allah karşısında hiçbir şey yapamazsın. Bunlar o kişilerdir ki Allah kalplerini temizlemek istemiyor. dünyada bir rezillik vardır onlar için; âhirette de büyük bir azap var onlara.

En'** Suresi 3 O göklerde de Allah'tır yerde de. O sizin iç dünyanızı da bilir açığa vurduklarınızı da. Neler kazanmakta olduğunuzu da bilir O!

En'** Suresi 29 Dediler ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Biz diriltilecek de değiliz."

En'** Suresi 31 Allah'ın huzuruna varmayı yalanlayanlar gerçekten hüsrana uğramıştır. Sonunda o saat ansızın kendilerine gelip çatınca sırtlarında günahlarını taşır bir halde şöyle demişlerdir: "dünya hayatında düşdüğümüz aşırılıklardan dolayı vay hasretimize!" Dikkat edin! Ne kötü şeylerdir taşıyıp durdukları.

En'** Suresi 70 Dinlerini oyun ve eğlence haline getirmiş dünya hayatı kendilerini aldatmış olanları bırak da o Kur'an ile şunu hatırlat: Bir kişi kendi elinin üretip kazandığına teslim edilirse onun Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır.

A'raf Suresi 32 De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü güzel ve tatlı rızıkları kim haram etmiş?" De ki: "dünya hayatında inananlar için de var. Kıyamet gününde ise yalnız inananlar içindirler." Bilgiden nasipli bir topluluk için biz ayetleri böyle ayrıntılı kılıyor.

A'raf Suresi 152 Buzağıyı ilah edinenler var ya yakında onlara Rablerinden bir öfke ve dünya hayatında bir zillet ulaşacaktır. İftiracıları böyle cezalandırırız biz.

A'raf Suresi 156 "Bize hem bu dünyada güzellik yaz hem de ahirette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki: "Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince o herşeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu; sakınıp korunanlara zekatı verenlere ayetlerimize inananlara yazacağım."

A'raf Suresi 169 Arkalarından yerlerini alan halefler geldi. Bunlar Kitap'a varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menffatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan Allah hakkında gerçek dışında birşey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı? O Kitap'ın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?

Enfal Suresi 67 Hiçbir peygamber için yeryüzünde ağır basmadıkça esirlere sahip olmak uygun değildir. Siz şu iğreti dünyanın nimetini istiyorsunuz; Allah ise âhireti istiyor. Allah Azîz'dir Hakîm'dir.

Tevbe Suresi 42 Eğer o yakın bir dünya menfaati yahut orta bir yolculuk olsa idi elbette seni izleyeceklerdi. Ama o zorluklarla dolu yolculuk kendilerine uzak geldi. "Gücümüz yetseydi sizinle çıkacaktık" diye Allah'a yemin de ederler. Kendilerini mahvediyorlar. Allah biliyor ki onlar kesinlikle yalancıdırlar.

Tevbe Suresi 69 Tıpkı sizden öncekiler gibi. Onlar kuvvetçe sizden daha zorlu mallar ve çocuklar bakımından daha zengindiler. Kendi nasipleriyle zevk sürdüler. Siz de kendi payınıza düşenle zevk sürdünüz. Tıpkı sizden öncekilerin kendi nasipleriyle zevklendikleri gibi. Tıpkı onların dalıp gittiği gibi siz de dalıp gittiniz. İşte böylelerinin amelleri dünyada da âhirette de boşa çıkmıştır. İşte böyleleri hüsrana batmıştır.

Tevbe Suresi 74 Söylemediklerine ilişkin Allah'a yemin ediyorlar. Yemin olsun ki o küfür sözünü söylediler. İslam'a girmeleri ardından küfre saptılar. Başaramadıkları bir şeyi tasarladılar. Oysaki intikal almaları için Allah'ın ve resulünün Allah'ın lütfuyla kendilerini zengin etmiş olmasından başka bir sebep de yoktu. Eğer tövbe ederlerse kendileri için hayırlı olur. Eğer yan çizerlerse Allah onlara dünyada da âhirette de acıklı bir azapla azap edecektir. Ve yeryüzünde onların ne bir dostu olacaktır ne de bir yardımcısı.

Tevbe Suresi 85 Malları da evlatları da seni imrendirmesin. Allah bunlarla dünyada onlara azap etmek istiyor. Kâfir olarak çıkaracaktır canları.

Yunus Suresi 45 Onları huzuruna toplayacağı gün gündüzün bir saatinden başka dünyada durmamış gibidirler; aralarında tanışırlar. Allah'a kavuşmayı yalanlayıp da doğru yolu tutmamış bulunanlar hüsrana uğramışlardır.

Yunus Suresi 64 dünya hayatında da âhirette de müjde vardır onlara. Allah'ın kelimelerinde değişme/değiştirme olmaz. İşte budur o büyük kurtuluş.

Yunus Suresi 70 dünyada biraz nimetlenme ardından dönüşleri bize! Sonra biz inkâr ettikerinden ötürü şiddetli azabı onlara tattıracağız.

Yunus Suresi 98 Bir kent inansa da imanı kendisine yarar sağlasa ya! Yûnus'un kavmi müstesna. Onlar inanınca dünya hayatında rezillik azabını üstlerinden kaldırmış ve kendilerini belirli bir süreye kadar nimetlendirmiştik.

Hud Suresi 15 Her kim iğreti hayatı ve onun süsünü isterse böylelerinin yapıp ettiklerinin karşılığını kendilerine bu hayatta tam olarak veririz. Onlar dünyada hiçbir eksiltmeye uğratılmazlar.
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
13 Nisan 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
unsound88 adlı kullanıcıdan alıntı

sizce nimet ile ilgili hadisler nelerdirr?Bunu bilmiyorum lütfen cevap yazın

icsayfa 04 icsayfa 05 icsayfa 08
"DÜNYA HAYATINDAKİ TÜM ZEVKLERİ TÜKETENLER" KİMLERDİR?

Geçmişten bugüne yaşadıklarınızı hızlıca bir gözden geçirdiğinizde, karşınıza çıkan insanların birçoğunun ortak bir özelliğe sahip olduklarını fark edersiniz: Genç ya da yaşlı, zengin ya da fakir olsun, insanların bir kısmı yaşadıkları hayattan yakınmayı yaşamlarının önemli bir parçası haline getirmişlerdir. Hemen her olay hakkında şikayet edecek, hoşnutsuzluklarını dile getirecek bir şeyler bulurlar. Karşılaştıkları bir olayın yüz tane güzel, sevinç duyulacak, zevk alınacak yönü varsa, onlar bunları görüp bunlarla mutlu olmaktansa, birkaç kusurlu detaya takılıp bunların sıkıntısını yaşarlar. Bu anlayış, onlarda öylesine yerleşik bir alışkanlık haline gelmiştir ki, henüz yaşamadıkları, tecrübe etmedikleri olaylar hakkında da aynı tavrı gösterebilirler. Daha bir olayı yaşamadan, karşılarına çıkabilecek muhtemel pürüzleri düşünür ve bu hayali sıkıntılar nedeniyle mutsuz olabilirler.

2 clip image002 Tüm bunların ötesinde, her türlü çabalarına karşın, kendilerinin de nedenini tam olarak keşfedemedikleri sebepsiz bir bıkkınlık ve hiçbir şeyden yeteri kadar memnun olamama hissi içerisindedirler. Dikkatlice düşündüğünüzde bu gibi insanların "İçimde sebepsiz bir sıkıntı var", "Canım çok sıkılıyor", "Artık bu hayattan bıktım", "Canım hiçbir şey yapmak istemiyor" gibi sözleri sık sık dile getirdiklerini hatırlarsınız. Üstelik bu kimseleri, kalplerinde yaşadıkları bu derin bıkkınlık ve hoşnutsuzluk hissinden kurtarmaya çalışsanız da çoğu zaman başaramazsınız.

Öyle ki, onları dünyanın en güzel yerine götürseniz, olabilecek en güzel, en mükemmel nimetleri önlerine serseniz, arzu edebilecekleri her türlü konfor ve lüksü sağlasanız, yine de bu kimselerin güzelliklerden gereği gibi zevk alabilmelerini sağlayamayabilirsiniz. Bu güzelliklerin her zaman ruhlarına etki etmesini ve onları tam anlamıyla mutlu etmesini mümkün kılamayabilirsiniz.
Oysa gökyüzünden denizin derinliklerine kadar her yer saymakla bitiremeyeceğimiz mükemmellikte detaylarla doludur. Her biri birbirinden güzel olan canlılar; kuşlar, tavşanlar, sincaplar, aslanlar, zebralar, arslanlar, kaplanlar, kediler, köpekler, balıklar... Bin bir çeşit meyveler; çilekler, portakallar, kavunlar, erikler, şeftaliler... İç açıcı bitkiler; güller, orkideler, papatyalar, menekşeler, sümbüller, karanfiller, yüzlerce yıllık ağaçlar ve daha milyonlarca güzellik insanın içinde çok büyük bir coşku uyandırır. Güzel bir manzara, güzel bir insan yüzü ya da güzel bir ziyafet sofrası insan ruhuna çok büyük bir zevk verir. Allah, Kuran ayetlerinde dünya hayatında insanlara sunduğu güzelliklere dikkat çekmiş ve bu nimetleri insanların "bir genelleme yaparak dahi saymakla bitiremeyecekleri kadar çok ve çeşitli" olduğunu hatırlatmıştır. Allah ayetlerde şöyle buyurmaktadır:

Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve O'nun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için size, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır. Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır. Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür. (İbrahim Suresi, 32-34)

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)

2 clip image004
Aslında sırf bu güzelliklerden bir tanesi bile insan ruhuna büyük zevk ve keyif verebilir. Bu nedenle bazı insanların bu güzelliklerin binlercesiyle iç içe yaşadıkları halde bunları fark edememeleri, bunların hiçbirinden coşku ve heyecan duyamamaları, zevk alıp mutlu olamamaları, hiç kuşku yok ki, ortada olağan dışı bir durum olduğunu gösterir. Herşeyden önce bu büyük bir nimet kaybı ve büyük bir eksikliktir. Çok açıktır ki bu kimseler, dünya hayatındaki tüm zevkleri tüketip yok etmiş, artık bunlardan lezzet alamayacak hale gelmişlerdir.

Oysa ne büyük bir çelişkidir ki, birçok asılsız bahane öne sürerek dinden kaçan insanlar dünya hayatını çok zevk alacakları, sürekli gülüp eğlenecekleri bir yer olarak görmek isterler. Hayattaki en büyük amaçları dünya hayatından sınırsızca fayda elde edebilmek, burada yaşayabilecekleri tüm zevkleri tadabilmektir. Bu, dünyanın her yerinde ve her çağda değişmeyen bir kural olmuştur. Tarih boyunca hayatın gerçek anlamını kavrayamamış bazı insanlar dünyadan zevk alma üzerine felsefeler yapmış, kendi deyimleriyle "gününü gün eden" kişilere övgüler yağdırmışlardır.

Ünlü Latin lirik şairi ve yazar Horace'nin (MÖ 65-8) bir deyişinden esinlenerek ortaya çıkan ve 17. yüzyıl Avrupası'ndan beri kullanılan bir deyim olan "Günü Yakala" (Carpe Diem), sadece dünya hayatı üzerine kurulan bu yaşam tarzının felsefesini özetlemektedir. Bu sözle, "insanın yarınını düşünmeden, sadece içerisinde bulunduğu anı yaşayıp, gününü gün etmesi" ifade edilmektedir. "Günü yakala" fikri ile, insanlara her an ölüm ile karşılaşabilecekleri, bu nedenle de ölümü ve sonrasını düşünmektense, bu gerçekleri hiç akıllarına getirmeden sadece içerisinde bulundukları anı değerlendirerek yaşamaları öğütlenir.

Aynı şekilde Rönesans dönemine damgasını vuran "Öleceğini Hatırla" (Memento Mori) kavramı da insanlara, öleceklerini hatırlayarak, dünyaya daha çok sarılmayı öğütlemektedir. Bu düşünceye göre, insan, ölümden korkarak yaşamaktansa, içinde bulunduğu zamanı, ölümün yakın olduğunu bilerek, sadece zevklerine göre şekillendirmeli, hiçbir sınır tanımadan, canının istediği gibi yaşamalıdır.

Mutluluğun ve güzel bir hayat yaşamanın yolunu, Allah'ın ayetlerinin dışında arayan toplumlar tarih boyunca pek çok sapkın fikir ve felsefe geliştirmişlerdir. Ortaya attıkları tüm çarpık düşüncelerin ortak noktası ise, dünya hayatının nimetlerinden maksimum düzeyde, hırsla ve tutkuyla faydalanabilmektir.
Allah, Kuran'da böyle kimselerin bu hırsına "Şu halde sen, Bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir." (Necm Suresi, 29) ayetiyle dikkat çekmektedir. Bir başka ayette ise, Allah, bu kimselerin kapıldıkları dünya hırsı nedeniyle kendilerine verilen sayısız imkan ve nimetlere şükretmek yerine, doyumsuzca bir hırs içinde yaşadıklarını bildirmektedir:

Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, 'alabildiğine geniş kapsamlı bir mal' (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). (Müddessir Suresi, 11-15)

O halde tüm bu doyumsuz isteklerine rağmen, bu insanların dünya hayatından, insanlardan, doğadan, canlılardan zevk alamamalarının nedeni nedir? Tek amaçları dünya hayatının zevklerinden istifade etmek iken, nasıl olup da tüm zevklerden mahrum kalmaktadırlar? Neden bu kadar nimetin içinde oldukları halde büyük bir sıkıntı, kasvet, bunalım ve bıkkınlık içinde yaşarlar? Dünya hayatının güzelliklerini ve nimetlerini fark edemeyecek ya da bunlardan zevk alamayacak bir ruh halini nasıl elde ederler? Dünya hayatındaki tüm zevkleri nasıl tüketip yok eder, tüm arzularına ve çabalarına karşın bu zevklerden nasıl mahrum kalırlar?

Tüm bu soruların tek bir cevabı ve tüm bu durumun tek bir açıklaması vardır: Söz konusu insanlar inkar içindedirler. Kendilerine tüm bu nimetleri verenin Rabbimiz olduğunu unutmalarına ve nankörlük etmelerine karşılık dünya hayatında bu insanların kalpleri sıkıntılı kılınmaktadır. Allah Kuran'da bu gerçeği şöyle bildirmektedir:

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. (Enam Suresi, 125)

Bir başka ayette ise "Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır." (Bakara Suresi, 257) şeklinde bildirildiği gibi, Allah, inkarları nedeniyle güzellikler içerisinde yaşadıkları halde bu kimseleri karanlık ve kasvetli bir dünyaya sevk etmektedir.

Oysa Allah dünya hayatını insanlar için bir deneme olarak yaratmıştır. Bu nedenle dünya hayatının süslerine kapılıp gitmek büyük bir yanılgıdır. Peygamber Efendimiz bir hadisinde dünya hayatı ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadırlar:

Dünya tatlı ve hoştur. AIIah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. Öyleyse dünyadan sakının." (Kütüb-i Sitte, Müslim, Zikr 99, (2742); Tirmizi, Fiten 26, (2192))

Allah'ın razı olacağı umulan tavır, tüm dünya nimetlerinin Rabbimizin bir lütfu olarak bizlere ulaştığını kavramak ve O'na karşı şükredici bir ahlak içerisinde olmaktır. Bu güzel ahlakı yaşayan insan, çevresinde daima Rabbimizden gelen güzelliklerin, nimetlerin ve hayırların olduğunu her an hissedecektir.
İnkar edenler ise bu gerçeği görmek yerine, Allah'ı unutarak, sadece ellerindeki nimetlerden hırslı bir tutkuyla faydalanmaya bakarlar. Bu hırsın şiddeti arttıkça, bu kimselerdeki hoşnutsuzluk da büyür. Bu büyük çelişkinin nedeni, söz konusu insanların herşeye sahip olmak için delice bir isteğe kapılmalarıdır. Sahip olduklarıyla mutlu olmak, ellerindekinin kıymetini bilip bunlara sevinmek yerine, hep daha fazlasına sahip olamamanın mutsuzluğunu yaşarlar. Bundan dolayı da ellerindeki imkan ve nimetlerin de tadına varamazlar.

Örneğin güzel bir arabaları olur, ama daha yeni bir modeli çıktığı anda, sahip oldukları arabanın onlar için hiçbir değeri kalmaz. Tatil yaparak tüm sorunlarının üstesinden geleceklerine inanırlar. Ama tatil esnasında yaşadıkları ufak tefek aksaklıklar onlar için bir sıkıntı ve azap nedeni haline gelir. Sabır ve tevekkülle sorunların üstesinden gelmeye çalışmaz, kötümser ruh halleri nedeniyle daha da sıkıntılı bir şekilde tatilden dönerler. Tüm bu arayışları hep hüsranla sonuçlanır. Aldıkları zevk varsa da, bu, çok kısa süreli olur; daha sonrasında gelen sıkıntı ise çok uzundur.

2 clip image006 Elbette dünya hayatı insanlar için bir denenme yeridir bu nedenle güzelliklerin yanında birçok kusur, eksiklik ve acizlikle birlikte yaratılmıştır. Bu nedenle insanlar, yaşamları içerisinde, her ne kadar istemeseler de bu eksikliklerle mutlaka karşılaşacaklardır. Nitekim zengin olanın zenginliğini, güzel olanın güzelliğini, zeki olanın tüm zekasını bir kaza ya da bir felaketle tamamen kaybetmesi mümkündür. Ayrıca böyle bir kaza söz konusu olmasa bile bir gün mutlaka her insanın gençliği de, sağlığı da yok olacak, enerjisi ve gücü zamanla elinden gidecektir. Maddi-manevi anlamda kendilerinden daha üstün insanlarla karşılaşma ihtimali de, din ahlakından uzak insanların huzurlarını kaçıran bir başka konudur.
Kendilerinden daha zengin, daha güzel, daha başarılı, daha akıllı, daha geniş bir sosyal çevreye sahip insanların varlığı onları büyük bir bunalıma sürükler.
İşte inkar edenlerin hayatları boyunca büyük bir arayış içinde olmalarının, sahip oldukları nimetler ile hoşnut olmamalarının nedeni bu sapkın anlayıştır. Hırsları onları zorlu bir hayata sürükler. Bir türlü ellerindeki güzellikleri görüp fark edemez, bunların zevkini gereği gibi tadamazlar.

Ölümle birlikte tüm nimetlerin yok olacağına inanan bu insanlar için tüm güzellikler daha dünyadayken birer birer tükenip yok olur; güzellikleri, gençlikleri, sağlıkları hep geçicidir. Maddi kazançları ise, nefislerinin azgın tutkularından dolayı onlara yeterli gelmez. İşte tüm bu nedenlerle tutkuyla bağlandıkları dünya hayatı, bu insanlar için bir azap haline gelir. Allah, inkar edenlerin cehennem hayatından önce dünyada da azapla karşılaştıklarını şu sözlerle haber vermektedir:

Derler ki: "Eğer doğruyu söylüyor iseniz, bu va'dolunan (azab) ne zaman?" De ki: "Belki de acele etmekte olduğunuzun (azabın) bir kısmı size yetişmiştir bile." (Neml Suresi, 71-72)

Allah'ın ayetlerde bildirdiği azabın bir kısmı, bu insanların dünya hayatının tüm güzellikleri ve imkanları içerisinde bir nevi cehennem hayatı yaşamalarıyla kendini göstermektedir.

Dünyanın farklı toplumlarında birçok insan bu ruh halini yaşamaktadır. Bunalımların, sıkıntıların, stresin ve psikolojik sorunların böylesine artması, dünya hayatına olan bu çarpık bakışın bir sonucudur. "İçimde sebepsiz bir sıkıntı var", "Canım çok sıkılıyor", "Artık bu hayattan bıktım", "Canım hiçbir şey yapmak istemiyor" gibi sözler sarf ederek yaşamını sürdüren her insanın, acil değişmesi gereken bir ruh hali içerisinde olduğunu görmesi gerekmektedir.
Böyle bir sıkıntı içinde olan her insanın durup düşünmesi, kendi kendine bunun sebebini sorması ve bu durumun neden kaynaklandığını araştırıp buna çözüm araması gerekmektedir. Allah bu konunun da çözümünü bizlere Kuran ayetleriyle bildirir. Nimetlerden zevk alabilme, güzellikleri görüp fark edebilme yeteneği ancak iman ile kazanılmaktadır.

İlerleyen bölümlerde bu önemli gerçeğe değinecek ve dünyadaki maddi manevi tüm nimetlerin ancak iman gözüyle bakıldığı takdirde insan ruhuna tam anlamıyla zevk verebileceğini anlatacağız.
kaynak
Quo vadis?

Benzer Konular

6 Ekim 2018 / Ziyaretçi Cevaplanmış
30 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış
7 Mart 2016 / öğrencii:D Cevaplanmış
6 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış