YERALTI SU KAYNAKLARI
Yeraltı su kaynakları, özellikle kırsal alanda yaşayan insanların kuyular yoluyla doğrudan kullandıkları su kaynaklarıdır. Aynı zamanda, yeraltı suları tarım alanlarının sulanmasında, evlerde ve endüstride kullanılmaktadır.
Yeraltı suları binlerce yıldan beri yavaş yavaş yeraltında toplanan sulardır. Yeraltı sularının toplanma hızı yavaştır. Yeraltı sularının aşırı kullanılması yüzünden yeraltı sularının seviyesi düşmektedir.
KAYNAK SULARI
Kaynak suları dendiğinde akla kaplıcalar, ılıcalar ve benzeri termal sular gelmektedir. Aslında kaynak suları, yeraltı ile yerüstü sularının arasındaki bir basamaktır. Dolayısıyla, yeraltı sularında meydana gelebilen bir kirlenme, kaynak suları yoluyla yeryüzüne dek uzanabilir. Kaynak suları sıcak ve soğuk olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır: Sıcak su kaynakları genellikle 35o'den daha sıcak olan suları kapsamaktadır. Bu tür sular halkın sağlık amacıyla kullandığı sulardır.
Soğuk kaynak sularında ise ortalama yıllık sıcaklık 17-20o arasındadır. Kimyasal ve biyolojik özellikleri suyun yeraltından geçtiği toprak ve kayalık yapıya bağlıdır. Soğuk su kaynaklarından genellikle insanlar veya hayvanlar için içme suyu olarak yararlanılır. Ülkemizde yeraltı kaynak sularının kullanımı oldukça yaygındır ve gittikçe de artmaktadır. Örneğin. 1995 yılında toplam 7,6 km3 yeraltı suyunun yerüstüne çıkarıldığı belirlenmiştir; burada kişi başına düşen miktarın 114.1 m3 civarında olduğu belirtilmiştir. Bu miktarın %60 kadarı tarımsal. %31 kadarı ise evsel amaçlarla kullanılmıştır. Endüstri ise bu miktarın %9 kadarını kullanmaktadır, 2000 yılına göre ortalama yıllık yeraltı su çıkarımı toplam 20 km3, kişi başına düşen miktar ise 300 m3 kadardır.
DENİZLER
Denizler, tuzluluğu %0-1639 arasında değişiklik gösteren su kütleleridir. Nehir ağızları, yani haliçler ve kıta sahanlığı insanların beslenmesi, yerleşimi ve dinlenmesi açısından yeryüzünün en önemli bölgeleridir. Buna karşın deniz ekosisteminin bu hassas bölgesine insan gerekli özeni göstermemektedir. Bu bölgeler yoğun olarak kirlenmeye maruz kalmaktadır. Denizlerimizin karşılaştıkları çevre sorunları aslında diğer ekosistemlerin yaşadıkları çevre sorunlarından pek farklı değildir. Deniz taşımacılığının sonucu olarak petrol tankeri kazaları, atıksular, deniz kıyılarının doldurulması, su ürünlerinin aşırı ve bilinçsiz avlanması denizlerin karşılaştığı sorunların sadece birkaçıdır. Ancak, tüm akarsuların eninde sonunda denize döküldükleri düşünülecek olursa, karaların içlerinden kaynaklanan tüm kirleticilerle birlikte denizlerin kirliliği de gün geçtikçe artmaktadır. Endüstriyel, tarımsal ve evsel atıklar başta olmak üzere birçok kirletici kaynak denizlere dökülmektedir. Özellikle Marmara ve Karadeniz'deki kirlilik problemleri diğer denizlere göre kısmen üst seviyededir.
Özellikle, onsekizinci yüzyılda sanayinin gelişmesiyle birlikte günümüzde doğanın tahrip edilmesi korkunç boyutlara ulaşmıştır. Yaşadığımız ortamın havasını, toprağını, suyunu kendi türümüz de dahil olmak üzere, tüm canlı türlerini tehlikeye atacak şekilde kirletmeye başladık. İnsanın müdahalesi sonucunda doğal çevrenin hızla olumsuz yönde değiştiğine tanıklık ediyoruz. Yeryüzünün hassas ekolojik dengesi bozuluyor ve bunun olumsuz sonuçlarını çevre felaketleri olarak hepimiz yaşıyoruz. Özellikle, çevre kirlenmesinden en çok hasar gören ortamlar su kaynaklarıdır. Hiçbir arıtmaya tabi tutmadan doğrudan doğaya verilen kirletici unsurlar sulara karışmakta ve akarsular yoluyla göllerde, denizlerde birikmektedirler. Türkiye'de nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme ve tarımsal ilaçlar ile gübrelerin kullanımına bağlı olarak akarsu, göl ve denizde su kirliliği hızla artmaktadır. Bunlara ek olarak, dünyamızın iklimini etkileyen küresel ısınma yüzünden ülkemizin önemli su kaynakları olan bazı göllerimizin sularının çekildiğine ve hatta kuruduğuna tanık oluyoruz.
Tatlısu Kaynakları