Arama

Tatlı su kaynakları hakkında bilgi verir misiniz?

Güncelleme: 12 Haziran 2009 Gösterim: 6.079 Cevap: 2
anti_ewrim - avatarı
anti_ewrim
Ziyaretçi
12 Haziran 2009       Mesaj #1
anti_ewrim - avatarı
Ziyaretçi
tatlı su kaynakları ile ilgili çalışmalar yapıyorum.bı konu hakkındaa yardım edebilirsiniz??
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
12 Haziran 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
GÖLLER VE GÖLETLER

Sponsorlu Bağlantılar
GÖLLER
Ülkemizde doğal olarak bulunan 200'den fazla göl 9000 km2'lik bir alan kaplamaktadır; bunla­ra ilave olarak 1999 yılsonu itibariyle yaklaşık 340 gölet tamamlanmıştır.
Göller bütün ekosistemler arasında sınırları en belirli alanları oluştururlar. Gölleri besleyen, eriyen kar ve yağmur suları ve çeşitli yeraltı sularıdır.
Kirlilik ile ilişkileri bakımından gölleri genellikle 3 farklı tipe ayırmak mümkündür:
  1. Oligotrofik Göller

    Oligotrofik göller oluşumları bakımından genellikle derin ve soğuk göllerdir. Bu tip göllerde çözünmüş madde, besin ve fitoplankton içeriği azdır. Çözünmüş oksijen miktarı bakımından diğerle­rine göre zengin olan bu tip göllerde organik madde üretimi azdır ve genellikle içmeye uy­gundur. Ülkemizde Beyşehir ve Eğridir gölleri içme suyu niteliğinde su kalitesine sahip olan göllerdir. Ayrıca, Nemrut ve Hazar gölleri de oligotrofik göllerimiz arasında yer alır.

  2. Ötrofik Göller

    Ötrofik göllerin genellikle derinlikleri az­dır. Daha az oksijen içeren bu göllerde organik madde miktarı fazladır.

  3. Mezotrofik Göller

    Bu iki durum arasında bulunan göller ise mezotrofik göller olarak sı­nıflandırılmaktadır.
GÖLETLER
Doğal olmayan su toplama alanlarıdır ve genellikle tarımsal alanları sulama, enerji üretimi amacıyla suların toplanması (baraj göletleri gibi), büyükbaş hayvanlara su sağlama ve çeşitli sportif faaliyetlerin (balıkçılık vb.) gerçekleştirilmesi amacıyla kurulmuşlardır.
Göller gibi göletler de insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak kirlenmeyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Yine de göletler, özellikle içme suyu sağlayan baraj göletleri, göllere nazaran daha iyi korunmaktadır


AKARSULAR

Yerüstü su kaynaklarından biri olan akarsular; çaylar, dereler, ırmaklar ve nehirler gibi hareketli su sistemlerini kapsamaktadır. Göl ve göletler gibi, akarsular da benzeri çevre problemleriyle karşı karşıyadırlar. Ne var ki; akarsular, göllerden bazı açılardan farklılık arz ederler. Akarsular, göllere göre daha aktif ve dinamik yapıdadırlar. Akarsuyun hızı ve kanal yapısı (kaya, kum, çakıl ve çamur gibi) suyun oksijen miktarını etkileyen önemli bir faktördür. Genellikle hızlı akan (debisi yüksek) doğal sularda oksijen miktarı fazladır. Su organizmalarının hayatlarını etkileyen bir diğer faktör ise sıcaklıktır. Geniş yüzeye sahip akarsular daha çok güneş ısısına maruz kaldığı için daha sıcaktır. Kanal boyunca yetişen bitki örtüsü de su sıcaklığını etkiler. Kıyı boyunca ağaçların kesilmesi ve yeni kanalların açılması akarsuların yapısını değiştirir.
Hızla akan akarsularda iki farklı habitat bulunur: Havuz bölgesi (durgun bölge) ve akan bölge (hareketli bölge). Havuzlar, akan kısımlara göre daha derin ve durgun kısımlardır. Oksijen miktarı kısmen az olmasına rağmen zengin bir üretici, tüketici ve çözücü olarak bilinen canlı grupları havuzlarda bulunur. Bütün akarsular su havzasının bir ürünüdürler. Dolayısıyla, akarsuların kalitesi ve su miktarı çevredeki insan faaliyetlerini yansıtır. Kirlilik unsuru maddeler akarsulara karıştıklarında su içindeki oksijeni kendilerine bağlayarak, serbest oksijenin azalmasına neden olurlar; bu durum birçok organizmanın yaşama şansını azaltmaktadır. Su havzalarında fosfor ve azot türevleri ile gelen organik maddeler suya eriştiklerinde suyun yapısını önemli ölçüde değiştirirler. Bazı canlılar kendilerini bu değişimlere adapte etmişlerdir.
Bu yüzden havuz ve akıntılı yerlerdeki canlı yapısı farklılık arz etmektedir. Akarsular kirlilik taşıyan sistemlerdir. Atıkları göllere ya da denizlere taşırlar. Akarsuların karşılaştıkları ve taşıdıkları, fabrikalardan ve evlerden gelen zehirli maddelerin arasında yer alan çinko, alüminyum, demir, kurşun ve benzeri madde ve onların türevleri, hem suyun kimyasını ve fiziksel yapısını hem de biyolojik yapısını olumsuz yönde etkilemektedir. Akarsu kaynakları sahip oldukları akarsu kollarına göre geniş alanlara ulaşabilirler. Bu alanlardan her birine bir bütün halinde havza denir. Ülkemizde toplam 26 akarsu havzası bulunmaktadır ve bunların pek çoğu aynı tür sorunlarla yüzleşmektedir. Akarsularımız gün geçtikçe daha fazla kirlenmektedir.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
12 Haziran 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
YERALTI SU KAYNAKLARI

Yeraltı su kaynakları, özellikle kırsal alanda yaşayan insanların kuyular yoluyla doğrudan kullandıkları su kaynaklarıdır. Aynı zamanda, yeraltı suları tarım alanlarının sulanmasında, evlerde ve endüstride kullanılmaktadır.
Yeraltı suları binlerce yıldan beri yavaş yavaş yeraltında toplanan sulardır. Yeraltı sularının toplanma hızı yavaştır. Yeraltı sularının aşırı kullanılması yüzünden yeraltı sularının seviyesi düşmektedir.



KAYNAK SULARI

Kaynak suları dendiğinde akla kaplıcalar, ılıcalar ve benzeri termal sular gelmektedir. Aslında kaynak suları, yeraltı ile yerüstü sularının arasındaki bir basamaktır. Dolayısıyla, yeraltı sularında meydana gelebilen bir kirlenme, kaynak suları yoluyla yeryüzüne dek uzanabilir. Kaynak suları sıcak ve soğuk olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır: Sıcak su kaynakları genellikle 35o'den daha sıcak olan suları kapsamaktadır. Bu tür sular halkın sağlık amacıyla kullandığı sulardır.
Soğuk kaynak sularında ise ortalama yıllık sıcaklık 17-20o arasındadır. Kimyasal ve biyolojik özellikleri suyun yeraltından geçtiği toprak ve kayalık yapıya bağlıdır. Soğuk su kaynaklarından genellikle insanlar veya hayvanlar için içme suyu olarak yararlanılır. Ülkemizde yeraltı kaynak sularının kullanımı oldukça yaygındır ve gittikçe de artmaktadır. Örneğin. 1995 yılında toplam 7,6 km3 yeraltı suyunun yerüstüne çıkarıldığı belirlenmiştir; burada kişi başına düşen miktarın 114.1 m3 civarında olduğu belirtilmiştir. Bu miktarın %60 kadarı tarımsal. %31 kadarı ise evsel amaçlarla kullanılmıştır. Endüstri ise bu miktarın %9 kadarını kullanmaktadır, 2000 yılına göre ortalama yıllık yeraltı su çıkarımı toplam 20 km3, kişi başına düşen miktar ise 300 m3 kadardır.



DENİZLER

Denizler, tuzluluğu %0-1639 arasında değişiklik gösteren su kütleleridir. Nehir ağızları, yani haliçler ve kıta sahanlığı insanların beslenmesi, yerleşimi ve dinlenmesi açısından yeryüzünün en önemli bölgeleridir. Buna karşın deniz ekosisteminin bu hassas bölgesine insan gerekli özeni göstermemektedir. Bu bölgeler yoğun olarak kirlenmeye maruz kalmaktadır. Denizlerimizin karşılaştıkları çevre sorunları aslında diğer ekosistemlerin yaşadıkları çevre sorunlarından pek farklı değildir. Deniz taşımacılığının sonucu olarak petrol tankeri kazaları, atıksular, deniz kıyılarının doldurulması, su ürünlerinin aşırı ve bilinçsiz avlanması denizlerin karşılaştığı sorunların sadece birkaçıdır. Ancak, tüm akarsuların eninde sonunda denize döküldükleri düşünülecek olursa, karaların içlerinden kaynaklanan tüm kirleticilerle birlikte denizlerin kirliliği de gün geçtikçe artmaktadır. Endüstriyel, tarımsal ve evsel atıklar başta olmak üzere birçok kirletici kaynak denizlere dökülmektedir. Özellikle Marmara ve Karadeniz'deki kirlilik problemleri diğer denizlere göre kısmen üst seviyededir.
Özellikle, onsekizinci yüzyılda sanayinin gelişmesiyle birlikte günümüzde doğanın tahrip edilmesi korkunç boyutlara ulaşmıştır. Yaşadığımız ortamın havasını, toprağını, suyunu kendi türümüz de dahil olmak üzere, tüm canlı türlerini tehlikeye atacak şekilde kirletmeye başladık. İnsanın müdahalesi sonucunda doğal çevrenin hızla olumsuz yönde değiştiğine tanıklık ediyoruz. Yeryüzünün hassas ekolojik dengesi bozuluyor ve bunun olumsuz sonuçlarını çevre felaketleri olarak hepimiz yaşıyoruz. Özellikle, çevre kirlenmesinden en çok hasar gören ortamlar su kaynaklarıdır. Hiçbir arıtmaya tabi tutmadan doğrudan doğaya verilen kirletici unsurlar sulara karışmakta ve akarsular yoluyla göllerde, denizlerde birikmektedirler. Türkiye'de nüfus artışı, şehirleşme, sanayileşme ve tarımsal ilaçlar ile gübrelerin kullanımına bağlı olarak akarsu, göl ve denizde su kirliliği hızla artmaktadır. Bunlara ek olarak, dünyamızın iklimini etkileyen küresel ısınma yüzünden ülkemizin önemli su kaynakları olan bazı göllerimizin sularının çekildiğine ve hatta kuruduğuna tanık oluyoruz.



Tatlısu Kaynakları

Benzer Konular

15 Şubat 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
7 Mart 2009 / sorum var Cevaplanmış
17 Kasım 2016 / Misafir Cevaplanmış
2 Mayıs 2015 / Misafir Cevaplanmış
11 Nisan 2011 / Misafir Taslak Konular