Arama

Biyoloji varoloşu nasıl kabul ediyor?

Güncelleme: 3 Ağustos 2009 Gösterim: 2.644 Cevap: 10
recepkaymak - avatarı
recepkaymak
Ziyaretçi
1 Ağustos 2009       Mesaj #1
recepkaymak - avatarı
Ziyaretçi
bazıları evrim bazıları YARADILIŞ demekte..peki biyoloji bilimi(dünya genelinde) neyi kabul ediyor?doğru olan ne?neden?
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
1 Ağustos 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
recepkaymak adlı kullanıcıdan alıntı

bazıları evrim bazıları YARADILIŞ demekte..peki biyoloji bilimi(dünya genelinde) neyi kabul ediyor?doğru olan ne?neden?




ÇAMURDAN YARATILIŞ

Allah Kuran'da insanın yaratılışının mucizevi bir biçimde olduğunu haber verir. İlk insan, Allah'ın çamuru şekillendirip insan bedeni haline getirmesi ve ardından bu bedene ruh üflemesiyle yaratılmıştır:
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sad Suresi, 71-72)
Bugün insan dokuları incelendiğinde, yeryüzünde bulunan pek çok elementin insanın dokularında da bulunduğu ortaya çıkar. Canlı dokuların %95'i karbon (C), hidrojen (H), oksijen (O), nitrojen (N), fosfor (P) ve sülfür (S)'den oluşur ve canlı dokularda toplam 26 element bulunur. Görüldüğü gibi Kuran'da 14 asır evvel bildirilenler, modern bilimin bize söylediklerini -insanın yaratılışındaki malzeme ile toprağın içerdiği temel elementlerin ortak olduğu gerçeğini- tasdik etmektedir.


kaynak
neden? - avatarı
neden?
Ziyaretçi
2 Ağustos 2009       Mesaj #3
neden? - avatarı
Ziyaretçi
sorunun cevabı değil....
Majeste - avatarı
Majeste
Ziyaretçi
2 Ağustos 2009       Mesaj #4
Majeste - avatarı
Ziyaretçi
recepkaymak - avatarı
recepkaymak
Ziyaretçi
2 Ağustos 2009       Mesaj #5
recepkaymak - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Majeste adlı kullanıcıdan alıntı
sen bana evrim saçmalığını anlatmışsın ...ben soruda gayet ve net açıkladım... tekrar soruyu oku....
Son düzenleyen fadedliver; 2 Ağustos 2009 21:33 Sebep: Biraz sakin lütfen
Majeste - avatarı
Majeste
Ziyaretçi
2 Ağustos 2009       Mesaj #6
Majeste - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
recepkaymak adlı kullanıcıdan alıntı

sen bana evrim saçmalığını anlatmışsın ...ben soruda gayet ve net açıkladım... tekrar soruyu oku....

Evrimi saçmalık görüyorsan önce öğren sonra soruya tekrar bak. Biyoloji diyorsun, evrim diyorum; saçmalık diyorsun. Msn GrinMsn GrinMsn Grin Biyoloji dediğin canlıları inceleyen bilim dalıdır, sorun da canlılarla ilgili. Evrim de sorunu açıklamaya çalışan teoridir. Eğer buna saçmalık diyorsan hiç sormaman gerekir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
recepkaymak - avatarı
recepkaymak
Ziyaretçi
3 Ağustos 2009       Mesaj #8
recepkaymak - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Majeste adlı kullanıcıdan alıntı

Evrimi saçmalık görüyorsan önce öğren sonra soruya tekrar bak. Biyoloji diyorsun, evrim diyorum; saçmalık diyorsun. Msn GrinMsn GrinMsn Grin Biyoloji dediğin canlıları inceleyen bilim dalıdır, sorun da canlılarla ilgili. Evrim de sorunu açıklamaya çalışan teoridir. Eğer buna saçmalık diyorsan hiç sormaman gerekir.

ben sana dünya genelinde insanlar varoluşu nasıl kabul ediyorlar dedim... ama sen ortalığı cennet mahallesine çevirdin....
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
3 Ağustos 2009       Mesaj #9
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Dünya genelinde ve ülkemizde, yaradılış ve evrim teorileri konusunda bilim dünyasında da, günlük hayatta da hala bir uzlaşma sağlanmış durumda değil malesef ... Dolayısıyla şuan sizin sorunuzun cevabının da net bir cevap olmasını beklememelisiniz...

Bu konu ile ilgili bir akedemisyenin yazısına rastlamıştım nette. Burada da alıntılıyorum. Bu alıntı yazı da sorunuzun cevabı olmayabilir ancak yine de madalyonun farklı yüzlerini görmekte bize bi nebze de olsa fikir verebilir kanaatindeyim...

Evrimin bilimsel dayanağı yok mudur?

Darwin’in doğumunun 200, ünlü eseri “Türlerin Kökeni Üzerine”nin yayınlanışının da 150. yılında, TÜBİTAK’ta yaşanan sansür iddiaları nedeniyle evrim teorisi ülkemizin gündemine oturmuş durumda. %99’u Müslüman olan ve dini eğilimlerin siyaset sahnesinde başrolde olduğu bir ülkede evrimle ilgili yaşanan tartışmalar bu konuyla ilgili yanlış algılamaların da oluşmasına zemin hazırlıyor. Bir taraftan evrimi sadece “insanın maymundan türediği” şeklinde kabullenerek bunun İslam dinine aykırı bir teori olduğunu savunanlar, diğer tarafta ise evrimin ne olduğunu ve ne olmadığını açıklayamadan savunanlar ve bu nedenle de dinsiz ilan edilenler. Bu kör karmaşada doğal olarak insanların kafasını meşgul eden bir soru oluşuyor: Evrim, bilimsel dayanakları sağlam olmayan ve tartışmalı bir teori midir?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce, “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağı” için, evrimle ilgili su götürmez bilimsel gerçeklere kısaca bakalım.

Evrim teorisiyle ilgili en yanlış kanı, bu teorinin “insanın maymundan türediğini” iddia eden ve hiçbir bilimsel veri ile doğrulanamamış bir teori olduğudur. Evrim teorisi insanın maymundan türediğini değil, insan ve maymunun “ortak bir atadan” köken aldığını ileri sürer. Her ne kadar bu iki söylem aynı anlama geliyormuş gibi görünse de, esasında çok ciddi farklar barındırır. “Ortak ata” kavramı bugünün yaşam bilimlerinde (biyoloji, tıp, vb.) merkezi bir yere sahip olduğu gibi sağlıkla ilgili teknolojilere de yön veren ve temel oluşturan bir olgudur. Dünya üzerindeki bütün canlı türleri genetik, fizyolojik, morfolojik özelliklerine göre bir “soy ağacı” içinde sınıflandırılırlar. Canlılığın temel molekülü olan DNA’nın kodları ise, bu sınıflandırmada en önemli yeri oluşturur. Bakteri, virüs gibi küçük organizmalardan insana kadar birçok canlı türünün DNA dizilimi açıklığa kavuşturulmuştur ve bu veriler türlerin birbirine yakınlık-uzaklık derecelerini belirleyerek canlılar aleminin soy ağacının çıkarılmasına yardımcı olmuştur. Örneğin bir genin DNA diziliminin benzerlikleri dikkate alınarak farklı virüs türlerinin ortak ataları olan virüsler belirlenebilmektedir. Daha anlaşılır olması için gribe neden olan virüsleri örnek alalım. Her yıl farklı grip aşılarını yaptırmak zorunda oluşumuzun nedeni, bu virüslerin genetik yapılarında sürekli olan değişimlerin neticesinde farklı grip virüsü soylarının oluşmasıdır. Bu virüslerin genetik yapıları incelenerek hangi virüs soyundan oluştukları kolayca saptanabilmektedir. Ayrıca her yıl grip aşısını değiştirmemizin nedeni de, güçsüz olanın (aşı geliştirilen virüs soyları) elenmesi, güçlü olanın (aşısı olmayan soylar) ise hayatta kalarak ortama hakim olacak derecede çoğalmasıdır. Bu durum evrimsel biyolojide “doğal seçilim” olarak tanımlanır.

Görüldüğü gibi her yıl birçok kişinin hayatının kurtulmasına neden olan grip aşılarının geliştirilmesi gibi pek çok olayda evrimin prensipleri bize yol göstermektedir. Yine benzer bir örnek vermek gerekirse, enfeksiyonlara karşı kullandığımız antibiyotikler de mikropların bazı türlerinin ölmesine neden olduğu gibi, bazı türlerinin de (antibiyotiğe dirençli) çoğalarak ortama hakim olmasına yol açar. Yani doğal seçilim iş başındadır. Doğal seçilimle ilgili en yanlış kanı, antibiyotik örneğinde olduğu gibi bazı mikropların bilinçli bir şekilde direnç kazanma yoluna gittiğidir. Aslında mikroplar böyle bir bilinçten yoksudur ve direnç gelişimindeki tek neden mikroplarda (aynı zamanda insanda da) DNA yapısının doğal nedenlerle kendiliğinden ve rastgele değişmesidir. Bu değişiklikler sonucunda öyle bir gen yapısı oluşur ki, antibiyotiğin etkisini göstermesini engeller. Bu değişimi içeren grup antibiyotikten etkilenmeyeceği için rahatça çoğalabilir, siz bu antibiyotiği gereksiz ve fazladan kullandığınızda da çoğalarak yine hasta olmanıza neden olur. Ve artık o antibiyotik kullanılsa da bir işe yaramaz. İşte evrim sürecinde bu şekilde kendiliğinden ve tamamen rastgele oluşan küçük değişimlerin, milyonlarca yıllık birikimleriyle tamamen farklı türler oluşabilir.

Sonuç olarak her gün kullandığımız ilaç örneklerinde de olduğu gibi evrim hem günümüzün temel bilimlerinin hem de teknolojik uygulamalarının merkezinde yer alır. Sosyoloji, antropoloji gibi birçok farklı bilim dalında da evrimin prensipleri olan doğal seçilim (natural selection) ve güçlü olanın hayatta kalması (struggle for existence) ilkeleri bilimsel olarak kabul edilmiştir ve uygulamadadır. Fizikte “görelilik teorisi” ne anlama geliyorsa, yaşam bilimlerinde evrimin anlamı da en az o kadar önemlidir. Bu cümlelerden evrimin biyolojide mutlak doğru bir kavram olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Çünkü bugünün bilimsel bilgi düzeyinde doğru kabul edilen bir kavram önümüzdeki yüzyıllarda yerini başka bir kavrama bırakabilir. Tıpkı “Newton mekaniği” ve “kuantum mekaniği” örneklerinde olduğu gibi. Ancak kuantum mekaniğinin prensiplerinin tanımlanması, Newton mekaniğini tamamen ortadan kaldırmaz ve makro düzeyde hala Newton mekaniğinin ilkeleri geçerlidir. ODTÜ’lü öğrencilerin TÜBİTAK önünde yaptığı eylemde de söyledikleri gibi sadece 2008 yılı içerisinde evrimle ilgili binlerce bilimsel makale yayınlanmıştır. 1 Science, 1 Nature gibi önemli bilimsel araştırmaların yayınlandığı dünyanın en iyi bilim dergileri bile Darwin yılı nedeniyle onlarca makale yayınlamış, kapaklarını da bu konuya ayırmıştır. Uzun yıllardır ülkemizde önemli bir yer edinmiş olan popüler bilim dergisi “Bilim ve Teknik”te Darwin’in sansürlendiği iddiaları ise kuşkusuz ki tüm bilim camiasını büyük bir üzüntü ve endişeye düşürmüştür. TÜBİTAK gibi bir kurumun sorgulaması gereken şey “Darwin’in ve evrim teorisinin kapak olup olmayacağı” değil, 1 Science, 1 Nature gibi dünyanın en iyi bilimsel dergilerinde niçin Türkiye kaynaklı tek bir yayının yapılamadığı olmalıdır.

Yukarıda aktarmaya çalıştığımız gibi evrimin birçok prensibi kuşku götürmez biçimde bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ancak insan-maymun karmaşasında olduğu gibi ya da farklı canlı türlerinin birbirlerinden köken aldıkları konusundaki fosil bulguların yetersizliği gibi konularda ise bilimsel olarak tartışmalı alanlar mevcuttur. Evet, birçok geçiş türüne ait fosil örnekler bulunamamıştır, ayrıca bir canlı türünden tamamen farklı bir canlı türünün oluşumu da laboratuar ortamında yapılan deneylerle ispat edilememiştir; ancak mikrop ve virüs örneklerinde verdiğimiz gibi, evrimin birçok sürecinin işleyişi çok iyi bilinmektedir ve bugünün bilimsel bilgi düzeyinde su götürmez bir gerçektir.
En baştaki sorumuza dönecek olursak evrim kesinlikle ama kesinlikle bilimsel dayanakları sağlam olmayan ve tamamen tartışmalı bir teori değildir. Evrimi inkar etmek bugünkü yaşam bilimlerinin tamamını yok saymakla eşdeğer bir gaflettir. Evrimi dinsizlik olarak görmek ise cehaletin en büyüğü ve insafsızlıktır.


Araş. Gör. Murat Çokaklı: Dokuz Eylül Üniv., Tıp Fak. Tıbbi Biyoloji ve Genetik A.D.
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
3 Ağustos 2009       Mesaj #10
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Bir de şöyle bir yazı var...


Alıntı

Evrim Kuramı'nın bilimsel statüsü

Modern bilimde kuram, tutarlı bir bütün oluşturan gerçekler ve açıklamalardır. Modern fiziğin temel taşlarından olan Görelilik ve Kuantum kuramları, şu an üzerinde deliller toplanan, yeteri kadar test edilip güven verdiklerinde kanun konumuna yükselecek hipotezler değillerdir. Evrim kuramı da aynı statüye sahiptir. Biyolojideki bir çok veriyi birleştirip anlaşılır kılar; henüz kanıtlanmamış, test aşamasında olan bir "tahmin" değildir.

Evrim kuramı, insanlığın kökenine ilişkin sonuçları nedeniyle ortaya atıldığından bu yana sosyal ve politik alanda en çok tartışılan bilimsel kuramdır. Bunun sonucunda, kuramın bilimsel algılanışı ile popüler algılanışı oldukça farklı olagelmiştir. Evrim kuramına popüler düzeyde karşı çıkan ve onun yerine yeryüzündeki canlılığın kökeni ve çeşitliliğini doğaüstü bir yaratıcıya bağlayan akımlara genel olarak yaratılışçılık adı verilir.

Evrim kuramı, üç hususta açıklamalar getirir:

* Evrimin olgusu (İng: fact of evolution) - canlı organizmaların ortak atalardan geldikleri ve birbirleri ile akraba oldukları bilgisi.
* Evrimsel tarih - Türlerin birbirlerinden tam olarak ne zaman ayrıldıkları ve bu ayrımların detayları.
* Evrimi gerçekleştiren mekanizma ve süreçler.

Bu basamaklardan birincisi olan evrimin olgusu, evrimin temel taşı ve son derece kesinlik arzeden bilgilere sahip olunan kısmıdır. Bu hususta Darwin'in topladığı bir çok delilin üzerine yüzyıllardır bir çok farklı biyoloji dalı tarafından toplanan deliller eklenmiştir. Günümüzde organizmaların evrimsel kökenlerine dair sahip olunan bilgiler, dünyanın yuvarlaklığı, gezegenlerin hareketleri ya da maddenin moleküler yapısı kadar "kesinlik arzeden" bilimsel çıkarımlardır. Burada kastedilen kesinlik, şüphe götürmez bir gerçekliği ifade etmektedir. Diğer iki husustaki bilimsel çalışmalar ise aralıksız devam etmekte, her geçen gün yeni bir sonuca ulaşılmaktadır. Örneğin şempanze ve gorilin insana olan yakınlığının, babun veya diğer maymunlara olan yakınlıklarından daha fazla olduğu bugün kesin olarak bilinmektedir.

Evrim kuramının bilimsel statüsü, eğitim, din, felsefe, bilim ve politika bağlamında sıkça gündeme getirilmektedir. Bu konu daha çok Amerika Birleşik Devletleri'nde Hıristiyan cemaat ve lobilerin öncülüğünde gündeme gelmektedir. Fakat diğer ülkelerde, eğitim ve politikaya uzanmaya çalışan yaratılışçı görüşlerin savunucuları tarafından da gündeme getirilmektedir. Evrim kuramını destekleyen reddedilemez kanıtlar ve neredeyse mutlak denebilecek derecede bir bilimsel konsensüs olmasına rağmen, yaratılışçı şeklinde adlandırılan çevrelerce bilim dünyasında iki kutup varmış gibi gösterilmeye çalışılır. Yaratılışçı çevreler Amerika Birleşik Devletleri'nde, toplumdan büyük oranda destek görmediği iddiası ile Evrim Kuramı'nın okullarda bilim derslerinde okutulmasına karşı çıkmaktadır. Bu konuda Amerika'da yüzbinlerce bilim insanını temsil eden bilimsel meslek kurumları ve onun yanında 72 Nobel ödülü sahibi bilim insanı Evrim Kuramı'nı destekleyen bildiriler yayınlamıştır. Buna ek olarak açılan davalarda evrim kuramının bilimsel olduğu kabul görmüş bir teori olarak kabul edilmiş ve okullarda okutulmasının devamına karar verilmiştir.

Bilimsel camianın büyük bölümü, biyoloji, paleontoloji, antropoloji ve diger disiplinlerdeki görüngüleri açıklayan yagane kuramın Evrim Kuramı olduğunda hemfikirdir. 1987 de yapılan bir araştırmanın sonuçlarına gore Amerika'daki doğa bilimleri alanında 500,000 bilim insanından yaklaşık %99.85'lik bir bolümünün evrim teorisini desteklediği ortaya konulmuştur. Evrim-yaratılış tartışmalarında uzman konumunda olan Brian Alters, doğa bilimleri alanlarında çalışan tüm bilim insanlarının %99.9'unun Evrim Kuramı'nı desteklediğini belirtmiştir. Benzer şekilde, dünyanın değişik ülkelerindeki bilimsel çevreler defalarca Evrim Kuramı'nın bilimsel olduğuna ilişkin bildiriler yayınlamıştır[19]. 1987 yılında Amerika'daki biliminsanları arasında yapılan bir araştırma, 480.000 bilim insanından sadece 700 bilim insanının yaratılışçı ve benzeri açıklamalara itibar ettigini, ya da Evrim Kuramı'na karşı şüphe duyduğunu göstermiştir. Ve bu 700 (%0.158) bilim insanından sadece küçük bir bölümü doğa bilimleri alanında akademik çalışma yapmaktadır [20]. Son yıllarda yapılan benzeri karşılaştırmalar, Evrim Kuramı'nı bütünü ile reddeden ya da ona karşı şüphe duyan bilim insanlarının oranının yaklaşık olarak %0.054 civarında olduğunu göstermiştir. Karşı çıkanların %75.1'i biyoloji dışındaki bilim dallarında çalışmaktadır.

Steve Projesi

Yaratılışçıların, "evrim konusunda bilimsel konsensüs olmadığı" yönündeki iddialarını çürütmek için, Amerika Ulusal Bilimler Akademisi, Steve Projesi'ni başlatmıştır. Bu projenin amacı, isminde sadece Steve geçen bilim insanlarının kaç tanesinin Evrim Kuramı'nı desteklediğini ortaya koymaktır. Ortaya çıkan liste (Steve-o-metre) çoğunluğu biyoloji dallarında çalışan, isimlerinde Steve sözcüğü ya da bu ismin değişik telaffuzları geçen bilim insanlarını sıralamakta ve Yaratılışçılar ile Yeni Yaratılışcıların yayınlamış oldukları listelerden daha kalabalık olduğunu göstermektedir.

Evrimi kabul eden sadece Steve isimli bilimadamları, evrimi kabul etmeyen tüm bilim insanlarından daha fazladır. Bu projede James gibi çok daha yaygın (1. sırada) bir isim yerine Steve gibi çok daha az kullanılan (74. sırada) bir ismin seçilmesi de araştırmanın sonuçlarının güvenilirliğini desteklemektedir.

Bilimsel konular, elbette kimin listesinin daha uzun olduğu temelinde tartışılmamalıdır fakat dünyada bilim dünyasında bir çelişkinin olmadığını, tam tersine çok güçlü bir konsensüsün olduğunu göstermesi açısından Steve Projesi eğlendirici bir örnektir.

Türkiye'de ve Dünya'da halkın evrime bakışı

2005 yılında gelişmiş ülkeler seviyesindeki 34 ülkeyi içeren bir çalışmada, "evrimi doğru kabul edenlerin oranı" yaklaşık %27 ile en düşük Türkiye'de bulunmuştur. Türkiye'den sonra ise %40 ile, akıllı tasarım akımının ortaya çıktığı ABD yer almaktadır.

Gelişmiş Avrupa devletlerinde evrimin doğru kabul edilme oranları Türkiye'den ve Amerika'dan çok daha yüksektir. İzlanda'da halkın %80'inden fazlası, Danimarka, Fransa, İngiltere, Japonya'da yaklaşık %80'i evrimi kesin olarak doğru kabul etmektedir. Geri kalanların büyük bir kısmı ise emin olmadığını belirtmiştir.

Michigan Devlet Üniversitesi'nde siyasal bilimler uzmanı olarak görev yapan profesör Jon Miller, Türkiye'nin henüz gelişmekte olan bir ülke olduğunu, medeniyetinin zirvesine henüz ulaşmadığını, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki halkın tamamen eğitimsiz ya da çok az eğitimli olduğunu dile getirmiş, bir çok ülke tarafından özgür dünyanın lideri kabul edilen ABD'nin durumunun çok daha vahim olduğunu vurgulamıştır. Miller'e göre, eğitim seviyesi artırılırsa Türkiye, bir kaç sene içerisinde, evrime bakış açısından ABD'yi geçebilecektir.


Benzer Konular

15 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
29 Eylül 2013 / Misafir Soru-Cevap