Arama

Bilgisayara neden 'Bilgisayar' denmiştir?

Güncelleme: 13 Ağustos 2009 Gösterim: 5.590 Cevap: 3
son lejyon - avatarı
son lejyon
Ziyaretçi
13 Ağustos 2009       Mesaj #1
son lejyon - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar ben çok merak ediyorum bilgisayara neden bilgisayar denmiştir
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ağustos 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hafızasında bilgi taşıyan, ve bu bilgilerle otomatik olarak hesaplamalar yapan bir makine olduğu için olabilir.

Sponsorlu Bağlantılar
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
13 Ağustos 2009       Mesaj #3
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Bilgi saklama işiyle birlikte bilgileri gösterdiği ve depoladığı için bilgi ve saymak kelimelerinin birleşimiyle oluşmuk bileşik bir kelimedir.Mesela Uçak Uçmak tan ismini almıştır umarım anlatabilmişimdir. Yoksa aşağıda kapsamlıca anlatılmış okursun lejyonMsn Tongue


Bilgisayar

Vikipedi, özgür ansiklopedi
attachmentphp?attachmentid10295&ampd1172088738
Bilgisayar, belirli komutlara göre veri işleyen bir makinedir.
Bilgisayarlar çok farklı biçimlerde karşımıza çıkabilirler. 20. yüzyılın ortalarındaki ilk bilgisayarlar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla güç tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sığacak ve küçük bir pil ile çalışacak hâle geldiler. Toplumumuz kişisel bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar kavramı ile özdeşleştirdiler.
Ancak, günümüzde en yaygın olarak kullanılan bilgisayar türü, gömülü bilgisayarlardır. Gömülü bilgisayarlar küçük boyutlu olup genelde diğer aygıtların denetiminde kullanılırlar. Savaş uçaklarında, çamaşır makinelerinde hatta oyuncaklarda da bulunurlar.
İstenilen programı kayıt edip istenilen zamanda çalıştırabilmeleri bilgisayarları çok yönlü kılıp hesap makinelerinden ayıran ana özellikleridir. Church-Turing tezi bu çok yönlülüğün matematiksel ifadesidir, ve herhangi bir bilgisayarın bir diğer bilgisayarın görevlerini yerine getirebileceğinin altını çizer. Dolayısıyla, karmaşıklıkları ne düzeyde olursa olsun, cep bilgisayarından süper bilgisayarlara kadar, bellek ve zaman kısıtı olmadığı takdirde hepsi aynı görevleri yerine getirebilirler.

attachmentphp?attachmentid10296&ampd1172088738
Jacquard'ın doku tezgâhı ilk kurulabilir aygıtlardandır.
Tarihçe
Bilgisayar tanımının esnekliği ve zaman içerisindeki değişim süreci dolayısıyla ilk bilgisayarı saptamak güçtür. Geçmişte bilgisayar olarak bilinen birçok aygıt günümüz ölçütlerine göre bu tanımı hak etmemektedirler.
Başlangıçta bilgisayar sözcüğü hesaplama sürecini kolaylaştıran nesnelere verilen bir ad konumundaydı. Bu ilk dönemin bilgisayar örnekleri arasında sayı boncuğu (abaküs) ve AntiKitira Makinesi (M.Ö. 150-100) sayılabilir. Yüzyıllar sonra, Ortaçağ sonundaki yeni bilimsel keşifler ışığında, Avrupalı mühendisler tarafından geliştirilen bir dizi makinesel hesaplama aygıtlarının ilki ise, Wilhelm Schickard'a (1623) aittir.
Ancak, programlanabilir (veya kurulabilir) olmamaları nedeniyle bu aygıtların hiç biri günümüz bilgisayar tanımına uymamaktadır. 1801 yılında Joseph Marie Jacquard'ın dokuma tezgâhındaki işlemi özdevinimleştirmek (otomatikleştirmek) adına ürettiği delikli kartlar ise bilgisayarların gelişme sürecindeki, kısıtlı da olsa, ilk programlanabilme (kurulabilme) izlerinden sayılır. Kullanıcının sağladığı bu kartlar sayesinde, dokuma tezgâhı kart üzerindeki delikler ile tarif edilen çizime işleyişini uyarlayabiliyordu.

attachmentphp?attachmentid10297&ampd1172088738
Вir delikli kart

1837 yılında Charles Babbage, adını Analytical Engine (Çözümlemeli veya analitik makine) koyduğu, ilk tam programlanabilir makinesel bilgisayarı kavramsallaştırıp tasarladı. Ancak parasal nedenler ve üzerindeki çalışmalarının sonlanamaması nedeniyle bu makineyi geliştirmedi.
Delikli kartların ilk büyük ölçekli kullanımı ise Herman Hollerith tarafından, 1890 yılında muhasebe işlemlerinde kullanılmak üzere tasarlanan hesap makinesidir. Hollerith'in o dönemde bağlı olduğu işletme ise sonraki yıllarda küresel bilgisayar devine dönüşecek IBM'dir. 19. yüzyılın sonlarına varıldığında, gelecek yıllarda bilişim donanım ve kuramlarının gelişimine büyük katkıda bulunacak uygulayımlar (teknolojiler) ortaya çıkmaya başlamıştılar: delikli kartlar, Boole cebiri, boşluk tüpleri ve teletip aygıtları.
20. yüzyılın ilk yarısında ise, birçok bilimsel gereksinim, gittikçe karmaşıklaşan örneksel (analog) bilgisayarlar ile giderildiler. Ancak günümüz bilgisayarlarının yanılmazlık düzeyinden hâlâ uzaktılar.
1930'lar ve 1940'lar boyunca bilgisayar uygulayımı gelişmeye devam etti, ve sayısal elektronik bilgisayar'ın ortaya çıkışı ancak elektronik devrelerinin buluşundan (1937) sonra gerçekleşebildi. Bu dönemin önemli çalışmaları arasında aşağıdakiler sayılabilir:

attachmentphp?attachmentid10298&ampd1172088738
EDSAC, von Neumann mimarisini uygulayan ilk bilgisayarlardandır.
  • Konrad Zuse'nin "Z makineleri". Z3 (1941) ikili sayı tabanına dayalı işleyip, gerçel sayılar ile işlem yapabilen ilk makinedir. 1998 yılında Z3'ün Turing uyumlu olduğu kanıtlanmış ve böylece ilk bilgisayar unvanını edinmiştir.
  • Atanasoff-Berry Bilgisayarı (1941) boşluk tüplerine dayalı olup, ikili sayı tabanının yanı sıra, sığaç tabanlı bellek donanımına sahipti.
  • İngiliz yapımı Colossus Bilgisayarı (1944), kısıtlı programlanabiliriğine (kurulabilirliğine) rağmen, binlerce tüp kullanımının yeterince güvenilir bir sonuç verebileceğini göstermiştir. 2. Dünya Savaşı'nda Alman silahlı kuvvetlerinin gizli iletişimlerini çözümlemek için kullanılmıştır.
  • Harvard Mark I (1944), kısıtlı kurulabilirliğe sahip bir bilgisayar.
  • ABD Ordusu tarafından geliştirilen ENIAC (1946), onluk sayı tabanına dayalı olup ilk genel kullanım amaçlı eletronik bilgisayar unvanına sahiptir.
ENIAC'ın olumsuz yanlarını saptayan geliştiricileri, daha esnek ve zarif bir çözüm üzerinde çalışıp, artık saklı program mimarisi veya daha çok von Neumann mimarisi olarak tanınan tasarımı önerdiler. Bu tasarımdan ilk olarak John von Neumann (1945) yılında gerçekleştirdiği bir yayında söz etmesinden sonra, bu mimariye dayalı olarak geliştirilen bilgisayarlardan ilki İngiltere'de tamamlandı (SSEM). Aynı mimariye bir yıl sonra kavuşan ENIAC'a ise EDVAC adı verildi.
Günümüz bilgisayarlarının neredeyse tamamının bu mimariye uyumlu hâle gelmesi ile bilgisayar sözcüğünün tanımı olarak da kullanılmaktadır. Dolayısı ile bu tanıma göre geçmişteki aygıtlar bilgisayar olarak sayılmasalar da, tarihsel bağlamda yine de o biçimde anılmaktadırlar. Her ne kadar 1940'lardan bu yana bilgisayar uygulayımı köklü değişiklikler geçirmiş olsa da, çoğunluğu von Neumann mimarisine sadık kalmıştır.
Boşluk tüpüne dayalı bilgisayarlar 1950'ler boyunca kullanımda kaldıktan sonra, 1960'larda daha hızlı ve ucuz olan geçirgeç (transistör) tabanlı bilgisayarlar yaygınlık kazandı. Bu etkenlerin sonucunda bilgisayarların daha önce görülmemiş bir düzeyde toplu üretimine geçirildi. 1970'lere varıldığında tümleşik devre uygulayımı ve Intel 4004 gibi mikroişlemcilerin geliştirilmesi sayesinde bir kez daha büyük bir başarım ve güvenilirlik artışının yanı sıra, maliyet düşüşü de yaşandı. 1980'lerde artık bilgisayarlar, çamaşır makinesi gibi günlük hayat kullanımındaki birçok makinesel aygıtın denetleyici donanımlarındaki yerlerini almaya başlamışlardı. Yine aynı dönemde, kişisel bilgisayarlar yaygınlık kazanıyorlardı. Son olarak 1990'lardaki bilgisunarın (Internet) gelişimi ile de bilgisayarlar artık televizyon ve telefon gibi alışılmış birer aygıt hâline gelmişlerdir.

Yapı
Von Neumann mimarisine göre bilgisayarlar başlıca dört bileşenden oluşurlar: aritmetik mantık birimi (AMB), denetim birimi (DB), bellek ve girdi çıktı (G/Ç). Bu dört kesim kendi aralarında taşıt (veya yollar) ile bağlıdırlar. Aritmetik mantık birimi ile denetim biriminin yanı sıra yazmaçlar, işlemciyi (ayrıca Ana işlem birimi ve Merkezi işlem birimi) oluştururlar.
attachmentphp?attachmentid10300&ampd1172088989
Von Neumann mimarisine göre bilgisayar yapısı.

Aritmetik Mantık Birimi (AMB)

Aritmetik mantık birimi işlemci içerisinde iki tür işlemi yerine getirmek ile yükümlüdür, sayısal ve mantıksal işlemler. Herhangi bir AMB tarafından desteklenen sayısal işlemlerin sayısı ve türü işlemciye göre farklılık gösterir. Bazıları sadece toplama ve çıkarma ile sınırlıyken, diğerleri trigonometrik işlevler bile destekleyebilirler. Ancak en karmaşık görevler bile basit adımlara indirgenebildiğinden en basit işleçleri bile destekleyen bir AMB bunları hesaplayamayı başarabilir.
Sayısal işlemler dışında AMB, mantıksal işleçler de kullanabilir. Boole cebiri'nin temel işlevleri (VE, VEYA, ÖZEL VEYA, DEĞİL) sayesinde karmaşık mantıksal önermeleri hesaplayabilir. Yeni nesil AMB'ler ise doğrudan yöney ve dizeyler üzerinde işlem yapmayı desteklemektedirler.

Denetim Birimi (DB)
Denetim birimi (veya denetçi), işlemci içerisindeki yer alan kesimlerin doğru çalışmaları için yönlendirilmeleri ile yükümlüdür. Birincil görevi, çalıştırılan programın her komutunu çözmek ve işlemci içerisinde kullanılabilecek sinyallere çevirmektir. Bunun dışında çalıştırılan programın hangi komutunda bulunulduğunu da tutan program sayacının içerir. Son dönem bilgisayarların denetim birimleri, söz konusu programın komut sırasını değiştirip hızlandırabilen yapılara sahiptirler.

Bellek
Bir bilgisayarın belleği, sayılar içeren bir hücreler bütünü olarak düşünülebilir. Her hücreye yazılabilir ve içeriği okunabilir. Her hücrenin kendisine özel bir bulunağı (adresi) vardır. Bir komut örneğin 34 sayılı hücrenin içeriğini 5.689 sayılı hücre ile toplayıp 78. hücreye yerleştirmek olabilir. İçerdikleri sayılar herhangi bir şey olabilir, sayı, komut, bulunak, harf, vb. İçeriğinin doğasını ancak onu kullanan program belirler. Günümüz bilgisayarlarının çoğunluğu veriyi kaydetmek için ikili sayıları kullanır ve her hücre 8 bit (yani bir bayt) içerebilir.
attachmentphp?attachmentid10299&ampd1172088738
Kişisel bilgisayar:
1) Ekran
2) Ana kart
3)
İşlemci (CPU)
4)
Bellek (RAM)
5)
Genişletme Kartları (PCI-X, AGP, vb.)
6)
Güç Kaynağı
7)
Optik Disk Sürücü (DVD, CD, vb.)
8)
Sabit Disk
9)
Klavye
10)
Fare
Dolayısıyla bir bayt 255 farklı sayıyı ifade edebilir, bunlar ancak 0 dan 255'e veya -128 den +127'ye olabilirler. Yan yana yerleşmiş birden fazla bayt kullanıldığında ise (genelde 2, 4 veya 8) çok daha büyük sayıların kaydedilmesi mümkün olur. Çağımız bilgisayarlarının bellekleri milyarlarca bayt içermektedirler.
Bilgisayarlarda üç adet bellek türü bulunur. İşlemci içerisinde yer alan yazmaçlar, son derece hızlı ancak çok sınırlı sığaya sahiptirler. İşlemcinin çok daha yavaş olan ana belleğe olan erişim gereksinimini gidermek için kullanılırlar. Ana bellek ise Rastgele erişimli bellek (REB veya RAM, Random Access Memory) ve Salt okunur bellek (SOB veya ROM, Read Only Memory) olmak üzere ikiye ayrılır. RAM'a istenildiği zaman yazılabilir ve içeriği ancak güç sürdüğü sürece korunur. ROM ise sadece okunabilen ve önceden yerleştirilmiş bilgiler içerir. Bu içeriği güçten bağımsız olarak korur. Örneğin herhangi bir veri veya komut RAM'da bulunurken, bilgisayar donanımını düzenleyen BIOS ROM'da yer alır.
Son bir bellek alt türü ise ön bellektir (cache memory). İşlemci içerisinde yer alır ve yazmaçlardan büyük sığaya sahip olmanın yanı sıra ana bellekten de hızlıdır.

Girdi/Çıktı (G/Ç)
G/Ç bir bilgisayarın dış dünyadan veri alışverişinde bulunmak için kullandığı araçtır. Yaygın olarak kullanılan girdi birimleri arasında klavye ve fare, çıktı için ise ekran (veya görüntüleyici, monitör) ve yazıcı sayılabilir. Sabit ve optik diskler ise her iki görevi de üstlenirler.

Bilgisayar Ağları
1970'lerde ABD'li mühendisler ordu içerisinde yürütülen bir tasarı çerçevesinde bilgisayarları birbirleri ile bağlayıp (ARPANET), günümüzde bilgisayar ağı olarak bilinen yapının temellerini attılar. Zaman içerisinde bu bilgisayar ağı, ordu ve akademik birimler ile de sınırlı kalmayıp genişledi ve bugün milyonlarca bilgisayar içerden Bilgisunar (Internet veya Genel ağ) oluştu. 1990'lara gelindiğinde ise, İsviçre'nin CERN araştırma merkezinde geliştirilen Küresel ağ (World Wide Web, WWW) adlı iletişim kuralları, e-posta gibi uygulamalar ve ethernet gibi ucuz donanımsal çözümler ile bilgisayar ağları yaygınlık kazandılar.
attachmentphp?attachmentid10303&ampd1172089702
attachmentphp?attachmentid10305&ampd1172090155

Programlama Dilleri
Programlama dilleri yazılımları geliştirmek ve çalışmalarının ayrıntılarını belirlemeyi sağlarlar. Doğal dillerin aksine, bu diller sadece yazılmak üzere ve herhangi bir belirsizliğe izin vermeyecek biçimde tasarlanmıştırlar. Geliştirilen yazılımın bilgisayar tarafından çalıştırılabilmesi için önce makine diline çevirilmesi gerekir, ve bu aşama için bir derleyici veya yorumlayıcı kullanılabilir.
attachmentphp?attachmentid10304&ampd1172089975
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ağustos 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bilgisayar Alm. Computer (m). Fr. Ordinateur (m). İng. Computer. çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi, önceden verilmiş bir programa göre yapıp sonuçlandıran elektronik araç, elektronik beyin. Kullanıcıdan aldığı verilerle mantıksal ve aritmetiksel işlemleri yapan; yaptığı işlemlerin sonucunu saklayabilen; sakladığı bilgilere istenildiğinde ulaşılabilen elektronik bir makinedir. Halledilmesi gereken konu ile ilgili bilgi ve onun nasıl işlem göreceği bilgisayara iletildiğinde, bir çok insanın senelerce çalışması ile bitiremeyecekleri işi bir kaç saniyede yapar.

Bilgisayar, çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi, program olarak adlandırılan önceden verilmiş işlem adımlarına göre yapıp sonuçlandıran bir araçtır.

Günümüzde bu aracın daha çok yarı-iletken teknolojisiyle üretilmiş şekli yaygın olduğundan elektronik beyin olarak da bilinir. Ancak tarihsel açıdan ilk bilgisayarlar mekanik olmuştur. (Örneğin Charles Babbage'ın diferansiyel makinesi).


Ülkemizde daha önceleri "Komputer" ya da " Elektronik Beyin" olarak adlandırılan Bilgisayar'ı bu şekilde ilk kez Aydın Köksal adlandırmıştır. 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi'nde çalışmakta olan Aydın Köksal, gereksinim duydukları bilgisayarı kiralamak için gazeteye verilen bir ilanda bu sözcüğü kullanmıştır.

Bu işlemleri yaparken veriler girilir, işlenir, depolanabilir ve çıkışı alınabilir. Bilgisayar işlem yaparken hızlıdır, yorulmaz, sıkılmaz. Bilgisayar programlanabilir. Bilgisayar kendi başına bir iş yapmaz.

Bilgisayarı, insanın üzerinde bir zekaya sahipmiş gibi düşünmemek gerekir. Bilakis, bilgisayar bizzat insan zekasının bir ürünüdür. Geliştirilmesi olduğu kadar, yerinde ve gerektiği şekilde kullanılması için de insana muhtaç bir alettir. Tabiri caizse, insana olan üstünlüğü; aynı işlemleri bıkmadan, dikkati dağılmadan, hassas olarak defalarca ve hızlıca yapabilmesindedir. Bilgisayarın doğru çalışabilmesi; ancak ne yapacağının ve nasıl yapacağının kendisine yanlış yorumlanması imkansız emirlerle bildirilmesiyle mümkündür.Tarihçesi

Modern bilgisayarların atası sayılabilecek ilk genel amaçlı kendi kendine hesaplama yapabilen araç Charles Babbage tarafından geliştirilen Analitik Makinedir. Bu makine delikli kartlara yazılmış komutları işleyebiliyordu.

Bilgisayar denildiğinde ilk akla gelen, kişisel bilgisayarlar ise ilk defa 1981 yılında IBM tarafından geliştirildi ve bir anda endüstriyel standart haline geldi. IBM PC'ler Intel işlemciliydi ve Microsoft DOS ile birlikte geliyordu.Çalışma sistemi

;Bilgisayarların kısımları: Mikro bilgisayarlar ilk bakışta bir daktilo tuşları ve bir televizyon ekranı olan basit bir alettir. Bu alete çeşitli yardımcı cihazlar bağlanabilir. Mikro bilgisayarlara disk hafıza, yazıcı, grafik çizici gibi daha birçok aletler bağlanabilir. Bütün bunlar bilgisayarın ''sert kısımlarını'' ( donanım) teşkil eder.

;Programlar: Bilgisayara hayat verebilmek için ona tam bilgi aktarmak gerekir. Belli bir işin yapılmasını tarif eden her ifadeye program denir. Bütün programların toplamına da bilgisayarın ''yumuşak kısımları'' ( yazılım) denir.

;Bilgisayar mantığı: Bilgisayarın nasıl çalıştığını öğrenmek için onun bilgileri nasıl kullandığını anlamak gerekir. Harfler ve rakamlar bilgisayarda kodlar şeklinde ifade edildikten sonra kullanılır. Bilgisayarlarda kodlar elektrik olarak voltajın olup olmaması ile ifade edilir. Voltaj var, lamba yanıyorsa 1; voltaj yok, lamba yanmıyorsa 0 kodlarını alır. İki durumlu olan bu kodlamaya "ikilik sistem" denir. Bilgisayara tuşlardan verilen her bilgi 1 ve 0 kodlarına çevrilir.

:Her 0 ve 1, bit olarak; sekiz bitlik grup ise, byte olarak tarif edilir. Bilgisayar, işlemlerini ikilik sayı sistemi ile yapar. İşlemler çok sade ve basit olmakla beraber çok hızlıdır.

;Mantık: Bilgisayarlar sadece sayıları saymakla kalmayıp karar da verebilirler. Bu kararlar, Boolean cebiri denilen mantık kaidelerine göredir. Çeşitli şartlara göre bilgisayar EVET, HAYIR, VE, VEYA, DEĞİL gibi kararlar alabilir. Mesela; evi taşımak için bir kamyon VE bir şoföre ihtiyaç vardır. Bu kamyon bir dar köprüden geçmek zorundaysa kamyon geniş VEYA yüksekse köprüye çarpar. Taşınacak ev boş DEĞİL ise taşıma işlemi gecikecektir. Burada VE, VEYA, DEĞİL kararları verilmiştir.

;Bilgisayarların çalışması: Bilgisayarlar dört ana kısımdan meydana gelmiştir: Hafıza, giriş, çıkış ve merkezi işlem birimi. CPU işlemleri sırası ile yapar, toplar, çıkarır, mukayese eder.

:Toplama, çıkarma gibi işlemleri yaptıran programlar önceden CPU’ya öğretilmiştir. Bilgisayara girişten iki sayı yazmak yeterli olmaktadır. CPU’nun saat, program sayıcı, bilgi tarif edici aritmetik ve mantık kısmı gibi bölümleri vardır.

;CPU: Bilgisayarın kalbidir. İcra edilecek komutlar sıra ile CPU’ya getirilir. Komutun muhtevası ve bilgisayarın o anki durumu göz önüne alınarak, komut icra edilir. Her türlü aritmetik ve mantıki işlemler CPU’nun bir parçası olan ALU’da yapılır. İşlemlerin sonucu akümülatör denen özel hafıza hücresine geçici olarak alınır, gitmesi gereken yere buradan ulaştırılır. Program sayıcı, sıradaki komutun hafızadaki yerini tutar. Saat ise, CPUnun elektronik çalışması için gereken titreşimleri sağlar. Bu titreşimlerin sıklığı bilgisayarın hızını belirleyen temel unsurdur.Etimolojisi

Bilgisayar kelimesi, " yazılım", " donanım", " bilişim", " bilgi işlem" gibi kelimelerle birlikte Aydın Köksal tarafından Türkçe'ye kazandırılmıştır.

Uzay gemisi dünya etrafında dönerken, gemiyi kullananlar pilot değildir. Geminin her hareketi bilgisayar ile idare edilmektedir. Bu gün işyerleri, işçilerin maaşlarını bilgisayarlara hazırlatmakta, meteoroloji hava tahminini bunlarla yapmaktadır. Gazete, mecmualar, bilgisayarla hazırlanmakta, çocuklar derslerine bunlarla çalışmakta, istihbarat bilgileri bilgisayarlarda muhafaza edilmektedir.

Bilgisayarın tarihçesi: ABD’de tuşlu sistemle çalışan ilk elektronik bilgisayarın 1946 yılında Pennsylvania Üniversitesinde faaliyete geçmesi için birçok malzeme ve yüzlerce yıllık ilmi tecrübe gerekmişti. Kısaca, “ENIAC”adıyla tanınan Elektronik Sayı Bütünleme ve Hesap Makinasını o gün kimse ciddiye almamıştı. Makinanın çalışması çok uzun sürmüyordu. Çünkü devamlı şekilde lambaları kısa devre yapıyordu. Yarım milyon dolara ma lolan ENIAC, topçu atış cetvellerini hesaplamak için düşünülmüştü. Saniyede 5000 çıkarma ve toplama işlemi yapabiliyordu. Günümüzde ise, herhangi bir "ev bilgisayarı" dahi bu muhteşem ENIAC’den daha çok iş görmektedir.

Ama bu güne gelinmesi kolay olmadı. İnsanoğlu var olduğu günden itibaren sayılar ile oynamaya başladı. Önceleri bu iş için taş parçaları kullanılıyordu."Calculus" yani hesap kelimesinin Latince taş kelimesinden türetildiği sanılıyor. Bundan 2500 yıl önce Çinliler hesap işlerinde ipler üzerinde kolayca hareket eden boncuk taneleri ile zamandan kazanabildiklerini gördüler."Çin işi" abaküs bugün bile kullanılmaktadır.

Fransız Blaise Pascal, 1642 senesinde vergi tahsildarı babasına, yardımcı olacağını düşündüğü bir makina geliştirdi. Küçük tekerlekler biraz çevrilince, toplama veya çıkarma işlemleri otomatik olarak yapılabiliyordu. Ancak geçimlerini saatler alan hesap işlerinden kazanan katipler Pascal’ın makinasını bir rakip olarak gördüler ve ona hiç iltifat etmediler.

Bir süre sonra Alman matematikçisi Gottfried Wilhelm Leibniz bu makineye çarpma ve bölme işlemlerini yapabilme yeteneğini kattı. Leibniz’e göre; “Değerli insanlar, tıpkı esirler gibi hesaplama işinde saatler kaybetmeye layık değillerdi.”

Söz konusu makineler yanlızca dört işlemli aritmetik hesaplarında kullanılabiliyorlardı. Gerçek anlamda bilgisayarı, yani matematik ve daha bir çok iş yapabilecek bir hesap makinasını ilk düşünen şahıs ise, 19. yüzyıl İngiliz matematikçisi Charles Babbage oldu. Lokomotiflerde kullanılan sür’at göstergesi ve güvenilebilir ilk istatistiklerin babası olarak tanınan Babbage, logaritmalar gibi uzun fonksiyon hesaplarını otomatik olarak yapabilecek bir makinayı imal etme faaliyetine girişti. Önce “Diferans makinası”nı yaptı. Bu makina, çeşitli çarklar ve dişlilerden meydana gelen karmaşık bir sistemdi. Babbage, bu basit modeli aşmak istiyordu. Bu defa “Analitik makina” olarak adlandırdığı bir tasarının peşine düştü. Eski makinaya göre yenisi çok daha karmaşık bir biçimde işleyecekti. Ama bu yeni makinada günümüz hesap makinalarının bütün temel özelliklerini bulmak mümkündü. Babbage’nin “değirmen” diye adlandırdığı, bir mantıki işlem merkezi "beyin", çeşitli bilgileri muayyen prensiplere göre depolayabilecekti. Bilgileri muhafaza için bir “hafıza deposu”, kendisine verilen işlem emirlerini denetleme birimi ve ayrıca makinaya bilgi yüklenmesi veya ondan bilgi alınmasını sağlayan mekanizmalar bulunacaktı. Hepsinden önemlisi, istenirse makinanın bütün çalışma ilkeleri değiştirilebilirdi. “Analitik makina” programlanabilecekti.

Babbage, makinası üzerinde yaklaşık 40 yıl çalıştı. Ama, “analitik makina” hiçbir zaman imal edilemedi. Bir futbol sahası büyüklüğünde ve en az 6 buhar makinasıyla işleyebilecek bu aleti gerçekleştirmek için Babbage çok çalıştı. Hükumet yardımı kesince, dostlarından para buldu. Ama başaramadı. Buna karşılık anahtar prensiplerinden biri çevresinde alaka uyandırmıştı.

Babbage, makinasına bilgi girdisi için delikli kartlar kullanmanın faydalı olacağını düşünmüştü. Fransız dokuma tezgahlarında renk ve desen ayrımlarında kullanılan kartlar gibi cebir modelleri de analitik makina tarafından örülebilirdi. ABD’de Herman Hollerith adında genç bir mühendis l890 nüfus sayımı öncesi, delikli kart kullanılması fikrini benimsetmeye çalıştı. Kişilerin yaş, cinsiyet, medeni durum, ırk gibi özellikleri kartlar üzerinde, belli bir kodlama usulüyle delikler halinde belirtilebilir ve bu kartlardaki veriler, elektrikli okuyucularla hesaplanabilirdi. Büro makinalarında delikli kart kullanma, bu nüfus sayımının şaşırtıcı hesaplama kolaylığından sonra bir anda yaygınlaştı. Hollerith’in kurduğu küçük firmayı satın alan tanınmamış bir Amerikan şirketi, yaptığı makinalarda bu sisteme öncelik verdi. Günümüzde Dev IBM’nin çekirdeğini bu şirket teşkil ediyordu.

Babbage’nin rüyalarındaki gerçek bilgisayar ise, l930’lara kadar gerçekleştirilemedi. Hitler Almanya’sında tanınmamış genç bir mühendis Konrad Zuse, atölye olarak kullandığı baba evinin oturma odasında basit bir bilgisayar imal etmeyi başardı. Çeşitli hizmetler verebilen bu bilgisayar, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçak sanayii için hesap işlerinde de kullanıldı. ABD’de “Bell Telephone Şirketi”nin araştırma laboratuvarında görevli George Stibitz adında bir matematikçi de l939’da benzer bir makina yaptı. Hatta telefon hatları ile hesap işlemlerinin nasıl yapılabileceğini de gösterdi. Uzaktan bilgi nakli ilk defa gerçekleşiyordu. Savaş sonrasında İngiltere’de Alan Turing de “Colossus” adını verdiği bir bilgisayar, Alman askeri şifrelerini çözmeyi başardı.

Amerikan, Alman ve İngiliz bilgisayarlarının hepsinin müşterek bir tarafı vardı. Bunlar günümüzde ikili sistemle kullanılan bilgisayar hesap makinalarının öncüleriydi. Babbage’nin meşhur makinası ise onar onar sayabiliyordu. Buna “onluk” sistem deniyordu. 0’dan 9’a kadar l0 rakkam kullanma alışkanlığının, insanoğlunun el ve ayaklarında bulunan l0 parmakla hesaplamadan kaynaklandığı sanılıyor.

Bilgisayarlarda işlemler “mantıki kapılar” denen “açık- kapalı” elektronik devrelerle yapılıyor. Makinaya verilen bilgiler elektrik akımlarıyla bu kapılardan geçiyor. Küçük bir “ev bilgisayarı”nda bile bu tür kapılardan binlercesi vardır. Bunlar saniyede bir milyon defadan fazla açılıp kapanıyor. Bu açıp-kapanma bir elektronik devrede gerçekleşiyor.

Şimdiki tuşlu hesap makinalarının ataları bu kadar hızlı çalışamıyorlardı. Elektromekanik devreler kullanılıyordu. Bu devreler eskinin Mors alfabesi ilkesine göre işliyordu IBM'nin ilk büyük bilgisayarı “Mark 1” tıpkı bir odada bulunan yün ören kadınlar gibi çalışıyordu. ABD’li fizikçi Jeremy Bernstein, o günleri şöyle anlatıyor: “Makina 5 saniyede 23 rakamlı iki sayı hesaplıyordu. Bugün cep hesap makinaları aynı işlemin sonucunu vermek için bir saniye bile bekletmiyorlar.”

ENIAC, elektromekanik nakil yerine, devre açıp kapamalarında radyo lambalarını kullandı. Bu yüzden hesap hızı çok artıyordu. Ama zorluklar henüz sona ermemişti. Farklı işlemler yapılabilmesi için ENIAC’ın tıpkı eski telefon santrallerinde olduğu gibi elle bir fişten bir başkasına geçirilmesi gerekiyordu. Bazı durumlarda bu yeniden kurma işi günler alıyordu.

Matematik bilgini John von Neumann, çözümü buldu. Makinaya verilen çalışma direktifleri de tıpkı yüklenen bilgiler gibi girdiler. İkilik sistemde yazılabilir ve önceden programlanabilirlerdi. Bunun için bir makara teyp veya klavye yeterdi. Bu kabiliyete sahip ilk bilgisayarı piyasaya süren Sperry Rand firması oldu. UNİVAC-1, l95l’de Amerikan Nüfus Bürosuna teslim edilirken, bu konuda geç kalmış olan diğer şirket yöneticileri ne yapacaklarını bilemiyorlardı.

l947’de Bell Telephone şirketi laboratuvarlarında çalışan üç uzman, küçücük ve o kadar da basit bir şey olan “transistörü” buldular. Bu direnç naklinin kısaltılmışı manasına gelen bir kelime olup, yarı geçirgen maddelerden oluşan sandviç yapısında bir buluştu. Germanium kristalleri bu sandviçin ana maddesiydi. Silikon daha sonraki yıllarda kullanılacaktı. Bu kristaller öyle yerleştirilmişlerdi ki, sandviçin bir yanından gelen en küçük elektrik akımı bir sonraki devredeki çok daha büyük bir akımı kontrol edebiliyordu. Açıp kapama düğmesi ve elektronların alçalıp yükselmesini denetlemek, böylece kolaylaşıyordu. Bunlar vakumlu radyo lambalarına nisbetle çok daha küçüktüler. Üstelik, hem daha hızlı hesap yapıyorlar, hem de daha az bozuluyorlardı. Az ısı verdiklerinden birbirleri üstüne yerleştirmek bir mesele olmuyordu. Çok ucuza mal olmaları da diğer faydalı bir yönüydü.

Aradan geçen bir kaç yılda, Bell uzmanları tamamen transistörlü bir bilgisayar yapmayı başardılar. Şirketin sahibi Ma Bell, anti-tröst kanunundan çekindiği için buluş hakkını, isteyene 25.000 dolar karşılığı satmaya başlayınca, buluşun üç mimarından biri olan Shockley, memleketi Kaliforniya’ya hemen geri döndü ve kendi işini kurdu. Polo Alto şehrinde bugün Silikon Vadisi olarak tanınan bu bölge, bilgisayar endüstrisinin can damarlarından biri olacaktı. Dallas’ta, petrol kuyuları için delme makinaları yapan genç bir müteşebbis, sahibi olduğu Texas Instruments firmasını genişletmek istiyordu. Schockley’in Bell’deki eski çalışma arkadaşı Gordon Teal’i işe aldı. Ürettikleri bilgisayarların en büyük müşterisi Pentagon’du. Amerikan Savunma Bakanlığı, füzeleri güdümlemek için transistörlü cihazların büyük hesaplama kolaylığı sağladığının şuurundaydı.

Transistörle yapılmış ilk bilgisayarlar bir bakıma eski radyoları andırıyorlardı. İçlerindeki her parça birbirine lehimle bağlanmıştı. Elektronik eşya yapımcıları çok geçmeden bu bağlantıların bir tablo üzerinde otomatik olarak “basılabileceğini” düşündüler. Elle yazılmasına da lüzum yoktu. l950’ler sonunda Texas Instruments firmasından Robert Noyce, aynı anda aynı şeyi düşündü. Tek bir silikon parçası üzerine, istenildiği miktarda transistörün aralarındaki bağlantılarla birlikte, doğrudan kalıp halinde resmi çıkarılabildi. Bu tür “entegre devreler” bir bilgisayarın parçalarından birinin bütünü, mesela mantıki devre veya hafıza kaydedicisini içine alacaktı.

Bir silikon dilimi üzerine yüzbinlerce transistör kalıbı çıkarmak mümkündü. “Microchip”lere her gün artan sayıda devreler ekleniyordu. Ama henüz bütün güçlükler yenilmemişti. Silikon üzerine yerleştirilen devreler esnek değillerdi. Hangi işi yerine getirebilmek için kalıplaşmışlar ise bir tek o işi yapıyorlardı. Uzmanların deyimi ile “sert bir bağlantı” söz konusuydu. 1971 yılında ise İntel şirketi “Mikro-işleyici”yi geliştirdi. Ted Hoff’un bu buluşu, merkezi bilgi değerlendirme birimini bir tek silikon diliminde toplamayı başarıyordu.

Mikro-işleyici sayesinde, bir tek dilim istenildiği kadar görevi yerine getirmesi için programlanabiliyordu. Bu, bir saati işletmekten bir feza gemisini idareye kadar gidiyor. Bürolarda kullanılan ve “ev bilgisayarı” olarak tanınan küçük bilgisayarların esas prensibini bu buluş teşkil etti. 1975 yılında yeni bilgisayarlar piyasaya sürüldü. Çok geçmeden de piyasadan kayboldu. Ama yerini alacak o kadar da yeni bilgisayar vardı. Hayal gücü geniş, genç ve dinamik ekipler boş durmuyorlardı. Halen de boş durmuyorlar. Bilgisayarı dev adımlarla ilerletmeye devam ediyorlar.

Bilgisayarların kısımları: Mikro bilgisayarlar ilk bakışta bir daktilo tuşları ve bir televizyon ekranı olan basit bir alettir. Bu alete çeşitli yardımcı cihazlar bağlanabilir. Mikro bilgisayarlara disk hafıza, yazıcı, grafik çizici gibi daha bir çok aletler bağlanabilir. Bütün bunlar bilgisayarın “sert kısımlarını” (hardware) teşkil eder.

Programlar: Bilgisayara hayat verebilmek için ona tam bilgi aktarmak gerekir. Belli bir işin yapılmasını tarif eden her ifadeye program denir. Bütün programların toplamına da bilgisayarın “yumuşak kısımları” (software) denir.

Bilgisayar mantığı: Bilgisayarın nasıl çalıştığını öğrenmek için onun bilgileri nasıl kullandığını anlamak gerekir. Harfler ve rakkamlar bilgisayarda kodlar şeklinde ifade edildikten sonra kullanılır. Bilgisayarlarda kodlar elektrik olarak voltajın olup olmaması ile ifade edilir. Voltaj var, lamba yanıyorsa 1; voltaj yok, lamba yanmıyorsa 0 kodlarını alır. İki durumlu olan bu kodlamaya "ikilik sistem" denir. Bilgisayara tuşlardan verilen her bilgi 1 ve 0 kodlarına çevrilir.

Her 0 ve 1, bit olarak; sekiz bitlik grup ise, byte olarak tarif edilir. Bilgisayar, işlemlerini ikilik sayı sistemi ile yapar. İşlemler çok sade ve basit olmakla beraber çok hızlıdır.

Mantık: Bilgisayarlar sadece sayıları saymakla kalmayıp karar da verebilirler. Bu kararlar, Boolean cebiri denilen mantık kaidelerine göredir. Çeşitli şartlara göre bilgisayar “EVET”, “HAYIR”, “VE”, “VEYA”, “DEĞİL” gibi kararlar alabilir. Mesela; evi taşımak için bir kamyon VE bir şoföre ihtiyaç vardır. Bu kamyon bir dar köprüden geçmek zorundaysa kamyon geniş VEYA yüksekse köprüye çarpar. Taşınacak ev boş DEĞİL ise taşıma işlemi gecikecektir. Burada VE, VEYA, DEĞİL kararları verilmiştir.

Bilgisayarların çalışması: Bilgisayarlar dört ana kısımdan meydana gelmiştir: Hafıza, giriş, çıkış ve merkezi işlem birimi. CPU işlemleri sırası ile yapar, toplar, çıkarır, mukayese eder.

Toplama, çıkarma gibi işlemleri yaptıran programlar önceden CPU’ya öğretilmiştir. Bilgisayara girişten iki sayı yazmak yeterli olmaktadır. CPU’nun saat, program sayıcı, bilgi tarif edici aritmetik ve mantık kısmı gibi bölümleri vardır.

CPU: Bilgisayarın kalbidir. İcra edilecek komutlar sıra ile CPU’ya getirilir. Komutun muhtevası ve bilgisayarın o anki durumu gözönüne alınarak, komut icra edilir. Her türlü aritmetik ve mantıki işlemler CPU’nun bir parçası olan ALU’da yapılır. İşlemlerin sonucu “akümülatör” denen özel hafıza hücresine geçici olarak alınır, gitmesi gereken yere buradan ulaştırılır. Program sayıcı, sıradaki komutun hafızadaki yerini tutar. Saat ise, CPUnun elektronik çalışması için gereken titreşimleri sağlar. Bu titreşimlerin sıklığı bilgisayarın hızını belirleyen temel unsurdur.

Bilgisayarın kullanabileceği bilgilerin bulunduğu bütün birimler hafızaya dahildir.

Ana hafıza: Çok sayıda hafıza hücresinden müteşekkildir. Her hücrenin bir “adres”i vardır. Burada, bilgi, elektriki olarak saklanır. Elektrik kesildiğinde ana hafızanın muhtevası kaybolur.

Yardımcı hafıza: Bilginin ana hafızaya nispeten daha uzun müddet saklanması düşünülerek depolandığı birimlerdir. Umumiyetle manyetik mekanizmalara dayanırlar. Ana hafızadan maliyet olarak ucuz, hız olarak yavaştırlar. Esnek ve sabit diskler, manyetik şeritler en yaygın yardımcı hafıza çeşitleridir.

Giriş cihazları: İnsana hitabeden giriş cihazlarının en yaygını klavyedir. Bilgisayara aktarılması gereken bilgi, buradan harf, rakam ve özel işaretlere karşılık gelen tuşlar vasıtasıyla girilebilir. Görünüşü dolayısıyla “fare” tabir olunan giriş cihazı da oldukça yaygın olarak kullanılır. Diğer giriş cihazları arasında, ışık kalemleri, tabletler ses çözücüler vs. sayılabilir.

Bilgisayar çıkış cihazları: Çıkış cihazları giriş cihazları gibi yine insana hitab eder. Bilgisayar lisanı çıkışta tekrar değişir. Mikro bilgisayarlarda çıkış olarak normal televizyon ekranı kullanılır. Daha hassas görüntü için özel ekranlar yapılır. Bunlara kısaca VDU denir. Çıkışlar kayıt olarak alınmak istenirse yazıcılar kullanılır. Yazıcılardan en çok kullanılanı noktalı yazıcıdır. Muhtelif ince teller kağıt üzerine mürekkeple noktalar halinde harf veya sayıyı yazar. Elektrik kıvılcımlı yazıcılar kağıdı nokta nokta yakarak yazarlar. Çok sessiz çalışırlar. Döner tekerlekli yazıcılar daha değişiktir. Tekerlek üzerinde harf, sayı ve noktalamalar mevcuttur. Basılacak olan karakter döner tekerlekte çekiç hizasına gelince çekiç tekere vurarak kağıda iz yaptırır. Diğer yazıcılara nazaran yavaştır.

Bilgisayar programlanması: Bilgisayar yalnız 0 ve 1’lerden meydana gelen makina lisanı kullanır. Bu lisan insan programcılarına zor gelir. Bu bakımdan özel bilgisayar lisanları geliştirilmiştir. Almanca, İngilizce lisanından daha basit olan bu lisanlara örnek olarak Basic, Pascal, APL, Cobol ve Fortran gösterilebilir. Programcı bu lisanlardan biri ile programı bilgisayara yazdırır yazdırmaz bilgisayar kendisi derleyici vasıtasıyla bu programı makina lisanına çevirir.

Bilgisayarın kullanıldığı alanlar: Bilgisayarlar beş ana alanda kullanılırlar: Bilgi işlem olarak toplanan bilgilerin değerlendirilmesi ve karara varılmasında. Hesap edici olarak problem çözümünde. Baskı işlem olarak, bilhassa gazete ve dergi gibi sür'atle basılması gereken basın işlerinde, hafıza olarak bilgi saklamakta. Kontrol olarak da diğer cihazların çalıştırılıp durdurulması, idare edilmesi gibi işlerde kullanılır.

Günümüzde bilgisayar (computer) konusunda pekçok İngilizce terim, Türkçe karşılığı olmaksızın kullanılmaktadır. Aşağıda çok yaygın olanları verilmiştir.

Access: Bir bilgiye ulaşılabilmesi veya bilgisayar veya programın kullanılabilmesi.

Address: Bilgisayarın hafızasındaki bilgi parçasının yerinin tarifi.

Assembly Language: Makinanın kullanımına dönük programlama dili. Her CPU’nun kendine has makina dili vardır.

Basıc (Beginner’s All-purpose Symbolic Instruction Code): Küçük ve kişisel bilgisayarlarda yaygın olarak kullanılan programlama dili.

Binary: 0 ve 1 rakamlarının kullanıldığı ikilik sistem.

Buffer: Bilginin geçici olarak yerleştirildiği yer.

Bug: Programda veya birimlerin elektrik sistemlerinde meydana gelen hata. Debugging ise bu hatanın düzeltilmesi.

Byte: İkilik sistemde sekizlik bir sıra. Her bir byte bir harf, rakam veya sembole karşı gelir. Bilgisayarların kapasiteleri genellikle byte ile ölçülmektedir.

Compiler: Yazılan programlama dillerindeki işlemi, makina diline dönüştüren program.

CPU (Central Processing Unit): Kullanan tarafından sisteme verilen komutları işleyen birim.

Chip: Kodlanmış sinyal ihtiva eden entegre devreye verilen isim.

Cursor: Ekranda üzerinde çalışılan yeri gösteren işaret.

Database: Büyük miktarda ve düzenli bir şekilde yerleştirilmiş bilgiler topluluğu.

Density: Bir diskin bir yüzünün bir kısmına yerleştirilebilecek bilgi miktarı.

Disk: Bilginin yerleştirildiği dönen plak.

Disk Drive: Diske bilgiyi yerleştiren ve buradan bilgiyi geri okuyabilen düzen.

DOS (Disk Operating System): Disk ve onunla ilgili işlemleri yapabilmek için kullanılan programlar topluluğu.

Error message: Kullananın yanlış yaptığını haber veren bilgi.

File: Belirli bir isime sahip bilgiler topluluğu.

Floppy disk: Bilgileri depolamak için kullanılan ucuz küçük disk.

Format: Bilginin depo edilme düzeni.

Graphics: Bilgisayar programlarındaki resim ve şekiller.

Hardware: Bilgisayarın fiziki kısımlarının bütünü.

Hexadecimal: l6’lık sayı sistemi. Malumat dili programları genellikle bu dille yazılır.

Interface: Bir sistemin başka bir sisteme bağlanması.

Menü: Ekranda kullanıcının seçimine hazır seçenekler.

Memory: Hafıza.

Modem: Telefon veya doğrudan hat kullanılarak bilginin bir sistemden diğer sisteme geçişini sağlayan birim.

Monitör: Bilgisayardan gelen bilgilerin gözüktüğü ekran.

Printer: Sonuçları kağıda basılı veren birim.

Program: Bilgisayara belirli bir işlemi yapması için verilen kodlu emirler.

RAM (Random Access Memory): İhtiva ettiği (içine aldığı) konuları, kullanıcı tarafından değiştirilebilen hafıza bölümü.

ROM (Read Only Memory): İçine aldığı konuların kullanıcı tarafından değiştirilemeyen hafıza bölümü.

Software: Programlar, emirler, işlemler olarak tarif edilebilecek bilgisayarın fiziki kısmının dışındaki kısım.

Terminal: Ana bilgisayardan ayrı bulunan ama ona erişebilen çalışma birimi.

User Friendliness: Bilgisayarın kolay kullanılabilme özelliği.

Word Processor: Elektronik yazma, işleme ve düzeltme işlerinde kullanılan metin işleme program veya sistem.


kaynak

Benzer Konular

18 Nisan 2016 / Misafir Cevaplanmış
29 Haziran 2016 / janparty Cevaplanmış
27 Aralık 2015 / za42345 Soru-Cevap
25 Kasım 2015 / Misafir Soru-Cevap