Arama

Atatürk'ün basınla ilgili görüşleri hakkında bilgi verir misiniz?

Güncelleme: 22 Eylül 2013 Gösterim: 20.809 Cevap: 9
alican-52 - avatarı
alican-52
Ziyaretçi
11 Ekim 2009       Mesaj #1
alican-52 - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar bana bu başlıktaki atatürkün basınla ilgili görüşleri nelerdir. yardımcı olursanız sevinirim teşekkür ederim.
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
12 Ekim 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
alican-52 adlı kullanıcıdan alıntı

arkadaşlar bana bu başlıktaki atatürkün basınla ilgili görüşleri nelerdir. yardımcı olursanız sevinirim teşekkür ederim.

KURTULUŞ SAVAŞI DÖNEMİNDE YEREL BASIN

Sponsorlu Bağlantılar
Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri arasında; 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanmış ve bu mütarekenin 7. Maddesi gereği ülkenin çeşitli bölgeleri işgal kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı parlâmentosunda Misak-ı Millinin kabul edilmesiyle itilaf devletleri 16 mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etmiştir.

İstanbul’un işgal edilmesiyle, bir tarafta Mondros, Sevr ve İzmir’in işgali olaylarını dikkatle izleyen bağımsızlık yanlısı olanlar, diğer tarafta da bu harekete karşı çıkan, padişah ve saray yanlısı olan ve bağımsızlık yanlısı olanları hıyanetle suçlayanlar olmak üzere ulus ikiye bölünmüştür.

1918-1923 yıllarını kapsayan bu dönemde, merkezi İstanbul’da bir Osmanlı hükümeti, bir de merkezi Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti vardır. Osmanlı hükümeti işgal kuvvetleriyle işbirliği yapmakta, Ankara hükümeti ise, ülkenin bağımsızlığı için Kurtuluş Savaşını yürütmekteydi. Basında bu duruma paralel olarak İstanbul basını ve Anadolu basını olmak üzere iki merkezde gruplaşmıştır. İstanbul basınında da bu bölünmeyi yansıtan çeşitli gruplaşmalar müşahede edilmektedir.

İstanbul’ da yayınlanan gazetelerin bir kısmı, Mustafa Kemal Paşanın Anadolu’da yönettiği kurtuluş Savaşı’nı destekliyor, ancak Osmanlı hükümetinin 5 Şubat 1919 tarihli kararnamesiyle kurulan ve işgal kuvvetlerinin buna eklenen ve hatta şiddetlendiren sansürü yüzünden cesur ve bilinçli bir yayın yapamıyorlar, gerektiği şekilde seslerini duyuramıyorlardı. Bu nedenle mütareke döneminde gazeteler hem hükümetin hem de işgal kuvvetlerinin sansürü altına girmiştir

Her şeye rağmen milli mücadele döneminde Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen gazeteler olmuştur. Bu gazetelerin başlıcaları şunlardır: İleri, Yeni Gün, Akşam ve vakit gazeteleri.

İleri Gazetesi: 1919 yılında Celal Nuri İleri ve kardeşi Suphi Nuri İleri tarafından kurulan ileri gazetesi, yayınlarında, ittihatçıları ve İstanbul hükümetini sert bir dille eleştiriyor ve milli mücadeleyi destekliyordu. Anadolu’daki kurtuluş cephesiyle ilgili haberler önce İleri gazetesinde yayınlanıyor. Başkumandan Mustafa Kemal’in halka duyurulmasını istediği haberler bu amaçla ileriye ulaştırılıyordu. İleri gazetesi milli mücadelenin İstanbul sözcüsü haline gelmişti. Atatürk tarafından yazılan ve bu gazeteye yollanan birçok yazılar başka isimlerle yayınlanıyordu.
Akşam Gazetesi: Necmettin Sadak, Kâzım Şinasi Dersan, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan tarafından 1918 yılında kurulan gazete Kurtuluş Savaşını desteklemiş ve cephelerden haber vermiştir.
Yeni Gün Gazetesi: 1918 yılında Yunus Vadi tarafından kurulan gazete, yayınlarında açıkça milli mücadele hareketini desteklediğinden ve 16 Mart işgal günü askerlerimizin şehzade başı karakolunda şehit edilişini yazdığından 17 Martta İngilizler tarafından matbaası basılmış ve Yeni gün kapatılmıştır.
Vakit Gazetesi: 22 Ekim 1917’de Mehmet Asım Us ve Ahmet Emin Yalman tarafından kurulan gazetede zamanın birçok aydını yazı yazmıştır. Ziya Gökalp, Halide Edip Adıvar, Ahmet Rasim gibi.

Kurtuluş savaşı ile bu savaşı yürütenler aleyhinde yayın yapan gazeteler ise , gerek İstanbul hükümeti, gerekse işgalci devletler tarafından her yönden desteklenmişler ve bu çeşit gazeteler için sansür söz konusu olmamıştır. Bütün güçleri ile Milli Mücadeleye bu gazeteler : İstanbul, Alemdar ve Peyam-Sabah gazeteleridir.

Bu iki grup gazetenin dışında kalan ve Anadolu hareketine destek veren gazeteler arasında “Tasvir-i Efkar”, “Tevhid-i Efkar”, “İkdam” ve “Tercuman-ı Hakikat” bulunmaktadır. “Tanin”, “Sebilür Reşat” gibi gazeteler de, zaman zaman hilafet yanlısı tutumlarını sürdürmüşlerdir.

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
12 Ekim 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk'ün basın konusunda söyledikleri


Cumhuriyet devri basınıyla ilgili çok anlamlı sözler söyleyen Mustafa Kemal ATATÜRK, bugün ne hallere düştüğü meçhul olduğu söylenilen basınla ilgili büyük bir mesaj vermiş.
ATATÜRK'ün 1925 yılında söylediği o kalıcı sözü şöyle:
"Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakıyla donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir."
Basının, hürriyetini iyi kullanması gerektiğinin bir vazife olduğu mesajını veren ATATÜRK, basın hürriyetiyle ilgili ise 1924 yılında şu sözünü söylemiştir: "Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir."
ATATÜRK, 1923'te ise hiç bir şahsiyetin basına etki edemeyeceğini şu sözleriyle anlatmıştır: "Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz."
Gazetecilerin samimi olması gerektiğini de belirten Kemal ATATÜRK, 1929 yılında söylediği bir sözle konuyu şöyle anlatmıştır:
"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır." 1923'te aynı konuya ilgili söylediği başka bir sözünde ise şu ifadelere yer vermiştir:
"Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır."
ATATÜRK, cumhuriyetin ruhunun, basın hürriyetini kötü kullanan kendini bilmezlere fırsat vermemesini dolaylı yoldan isteyen iki ayrı sözünü 1925 ve 1924 yıllarında söylemiştir.
"Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsadelerinden istifade imkanını bulursa, Büyük Millet Meclisi eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur."
"Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değidir."
¥ DAMLA Gazetesi, (Düzce), Sayı: 7173


kaynak
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
12 Ekim 2009       Mesaj #4
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
1922
Bir toplumun müsterek ve umumî hisleri ve fikirleri vardir. Toplumlarin kiymetleri, medenilesme seviyeleri, arzu ve egilimleri ancak bu umumî his ve fikirlerin belirme ve görünme derecesiyle anlasilir. Bir toplumu sevk ve idare eden insanlar için, toplumun talihi üzerinde hüküm vermek mevkiinde bulunan dostlar ve düsmanlar için ölçü, bu toplulugun kamuoyundan anlasilan kabiliyet ve kiymettir. Bundan ötürü milletler, kamuoyunu dünyaya tanitmak mecburiyetindedir. Bütün dünya kamuoyu hakkinda bilgi sahibi olma ise, yasam gereklerinin düzenlenmesi için süphesiz lâzimdir. Bu hususta mevcut vasitalarin birincisi ve en mühimi basindir. Basin, milletin umumî sesidir. Bir milleti aydinlatma ve uyarmada, bir millete muhtaç oldugu fikrî gidayi vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan müsterek istikamette yürümesini teminde, basin basli basina bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.
1930 (M.K. Atatürk?ün El Yazilari, s. 60; 482-483)
Basin, kötüye kullanmalara mâni olur ve hükûmet vasitalarini, vazifelerini dogru yapmaya mecbur eder. Yayin, en etkili kontrol vasitalarindandir. Bu noktada, tenkidin kolay ve fakat yapmanin güç oldugu gerçegi, unutulmamak lâzimdir. Onun için, umumun iyiligi fikri her türlü tenkitlere ve münakasalara daima hâkim ve esas tutulmalidir. Gerekli görülen fikirler, umumun iyiligi için ortaya atilmalidir. Bu fikir hareket noktasi olunca, tenkit ve münakasa devletin de iyiligi için yapilmis ve vatandaslarin toplumsal ve siyasî egitimlerini yükseltmeye hizmet etmis olur.

Cumhuriyet gazetesi, 31. 10. 1930
Basin, hükümetlerin siyaseti üzerinde genis ölçüde tesir yapan büyük bir kuvvettir.

1924
Türkiye basini, milletin gerçek ses ve iradesinin belirme yeri olan Cumhuriyet?in etrafinda çelikten bir kale meydana getirecektir. Bir fikir kalesi, düsünüs kalesi! Basinla ilgili kisilerden bunu istemek, Cumhuriyet?in hakkidir. Bugün, milletin samimî olarak birlik ve dayanisma içinde bulunmasi zarurîdir. Umumun kurtulusu ve saadeti bundadir. Mücadele bitmemistir. Bu gerçegi milletin kulagina, milletin vicdanina geregi gibi eristirmede basinin vazifesi çok ve çok mühimdir.

1924 (Florinali Nazim?in yazisina verdigi cevaptan)
Cumhuriyet?in saglamlastirilmasi ve yükseltilmesi hususunda kalem ve fikir sahiplerinin yapacagi hizmet, süphesiz pek genis ve etkili olur. Bu yoldaki çalismalarin daima begeni ve takdir ile karsilanacagi da süphesizdir.

1925
Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlâkiyla donanmis basinini, yine ancak Cumhuriyet?in kendisi yetistirir.

1930 (M.K. Atatürk?ün El Yazilari, s. 62; 492)
Basinin, umumî hayatta ve Cumhuriyet?in ilerleme ve gelismesinde sahip oldugu vazifeler yüksektir.

1924
Basinin tam ve genis hürriyeti iyi kullanmasinin, ne derecede nazik bir vaziyet oldugunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanunî kayitlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasî görüslerine oldugu kadar, vatandaslarin hukukuna ve memleketin, her türlü hususî görüslerin üstünde olan yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevî zorunlulugu, asil bu mecburiyettir ki umumî düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanilma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etken ve vasita, asla mazide zannolundugu gibi, basin hürriyetini kisitlayan baglar degildir; aksine, basin hürriyetinden dogan mahzurlarin giderilme vasitasi, yine basin hürriyetidir.

1923 (Gazi ve Inkilâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4. 12. 1929)
Gazetelerden korkmamak icap eder. Gazetelere gelince: Onlar, mevcut kanunlar dairesinde hürdür. Kanunun haricine çikarlarsa kanunî sorumluluga maruz kalirlar. Basin da, kanun dairesinde hürriyetinin sakli olduguna emin olunca su veya bu zatin veya memurun bir gazeteyi mahkemeye vermesinden korkmamali. Ilmî ve toplumsal tenkitler için kimsenin bir sey demeye hakki yoktur. Sahsî tenkitler de hakli noktalara yöneltilmis olmali.

1923
Basin, hiçbir sebeple baski ve nüfuza tâbi tutulamaz.

1929 (Ayin Tarihi, Cilt: 20, Sayi: 65, 1929)
Gazeteciler, gördüklerini, düsündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalidirlar.

1923
Gazeteler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere sahit ve vakif olduklari takdirde gerekli yayinda bulunmalidirlar.

1925
Basin hürriyetinin mahzurlarinin giderilmesinin yine basin hürriyetiyle mümkün olduguna dair bu Büyük Meclis?in yol gösterme ve düzenleme sahasinda güzel karsilanan esaslar, eger cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basinin sinesinde haydutluk firsatini verirse, eger halki aldatan ve dogru yoldan çikaranlarin fikriyat sahasindaki ugursuz tesirleri, tarlasinda çalisan suçsuz vatandaslarin kanlarini akitmasina, yuvalarinin dagilmasina sebep olursa ve eger en nihayet haydutlugun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunlarin özel müsaadelerinden istifade imkânini bulurlarsa Büyük Millet Meclisi?nin egitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarmasi elbette gerekli olur.

1924
Özel maksatla yayin yapan bazi gazetelerin, halkin ekseriyeti üzerinde yaptigi tesir, her memlekette oldugu gibi o gazetelerin lehinde degildir.

1930 (M.K. Atatürk?ün El Yazilari, s. 61-62; 488-492)
Asagi insanlarin para ile yaptirdiklari basin mücadeleleri vardir. En adî yalanlari yaymada basinin kullanildigi görülmüstür. Basin ve fikir hürriyetinin maruz kaldigi baska tehlikeler de vardir.
Basinin ve hatta fikir cemiyetlerinin, millî hükûmetin tesirinden kurtularak, siyasî ve iktisadî gizli maksatlara âlet olmasindan korkulur.
Basinin para ile satin alinabilmesi, milletlerarasi yüksek para âleminin basin üzerinde gizli tesiri veyahut sadece ecnebi devletlerin örtülü ödeneklerinin tesiri, iste bunlarin kamuoyunu aldatma ve yaniltmasindan gerçekten korkulur.
Fakat, hürriyetten çikacak bu fenaliklar, asla çaresiz degildir. Evvelâ, basin hürriyetine yasal bir sinir çizilir. Ikinci olarak, gazeteler, hususî bir teskilât yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir tesir icra ederler. Ilk zamanlarda bir kazanç isinden baska bir sey olmayan gazetecilik, toplumsal bir kurum haline gelebilir.
Bundan baska, halkin fikrî ve siyasî egitimi de bir teminattir. Halk, birçok gazeteleri okumaya ve onlari birbirleriyle kontrol etmeye ve gazetecilik yalanlarina inanmamaya alisirlar.
Bütün bunlarin üstünde, her seyin açik olmasi sayesinde, iyi niyetin gelisecegini ve hayatî meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanlarin daima ekseriyeti teskil edeceklerini kabul etmek uygun olur. Çünkü, her zaman dünyanin yarisini ve bir zaman dünyanin hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayi her zaman aldatmak mümkün degildir.
Tecrübe göstermistir ki, her seyi söylemekten insanlari menetmek, asla mümkün degildir. Fakat, millî terbiye ve büyük manevî kuvvetlere karsi hükûmetin münasip hareket tarzi sayesinde, isyankâr fikirlerin yayilmasina müsaade etmeyecek toplumsal bir ortam yaratmak mümkündür.
Fakat herhalde, her seyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karsisinda söyleyenlerin fiile geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek de mânasizdir. Bütün halkin fiile geçtigi gün, onlari durduracak kuvvet yoktur. Tibbî bir hifzissihha oldugu gibi, toplumsal bir hifzissihha da vardir. Her ikisi ayni ilkeye dayanir.
Maddî mikroplari yok etmek mümkün olmadigi gibi manevî mikroplari da yok etmek mümkün degildir. Fakat, sahsin vücudunda maddî bir saglamlik yaratmak mümkün oldugu gibi, toplumsal bünyede de manevî bir saglamlik yaratmak ve bu suretle bir karsi koyma zemini hazirlamak mümkündür.
Bilerek veya bilmeyerek yabanci kaynaklarin ilhamina kapilanlar vardir. Bunlar fikirleriyle, sözleriyle toplumsal bütünlügümüzü zaafa düsürebilecek faaliyette bulunuyorlar. Vatandaslar, bu gibileri tanimali ve onlarin sözlerindeki gerçek mânayi bulmaya çalismalidirlar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atatürkün yorumu lazım sözleri diill bide resimler
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
acele cevaplayabilir misiniz lütfennnnn
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Atatürkün basın ile ilgili kısa bir anısıı Lütfen çabuk acil
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mustafa Kemal Atatürk/Basınla ilgili söylediği sözleri
Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir. (1922)[1][2][3]
Gazeteciler , gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır. (1929)[1][3]
Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz. (1923)[1][3]
Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir. (1924)[1]
Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır. (1923)[1][3]
Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir. (1924)[1]
Önem ve yüceliği cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceği hususlardandır.
1 Mart 1922
Türkiye basını milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacaktır. Bir düşünce kalesi, düşünce yolu kalesi. Basın görevlilerinden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır. (05.02.1924, İzmir'de Gazetecilerle)
Cumhuriyet devrinin kendi anlayış ve ahlâkını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devir gazetelerinin ve adamlarının düzeltilmesi mümkün olmayanları ulusun gözünde belirlenirken, öte taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve feyizli sahası genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu ulusumuzun yeni çalışma ve uygarlık yaşamını kolaylaştırıp özendirecek işte ancak bu anlayıştaki basın olacaktır.
1 Kasım 1925 TBMM
Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir.
1925
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Eylül 2013       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atatürkün basınla ilgili görüşlerini istiyorum
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
22 Eylül 2013       Mesaj #10
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

atatürkün basınla ilgili görüşlerini istiyorum

Atatürk'ün Basın Konusunda Söyledikleri


Cumhuriyet devri basınıyla ilgili çok anlamlı sözler söyleyen Mustafa Kemal ATATÜRK, bugün ne hallere düştüğü meçhul olduğu söylenilen basınla ilgili büyük bir mesaj vermiş.

ATATÜRK'ün 1925 yılında söylediği o kalıcı sözü şöyle:

"Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakıyla donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir."

Basının, hürriyetini iyi kullanması gerektiğinin bir vazife olduğu mesajını veren ATATÜRK, basın hürriyetiyle ilgili ise 1924 yılında şu sözünü söylemiştir: "Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir."

ATATÜRK, 1923'te ise hiç bir şahsiyetin basına etki edemeyeceğini şu sözleriyle anlatmıştır: "Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz."

Gazetecilerin samimi olması gerektiğini de belirten Kemal ATATÜRK, 1929 yılında söylediği bir sözle konuyu şöyle anlatmıştır:

"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır." 1923'te aynı konuya ilgili söylediği başka bir sözünde ise şu ifadelere yer vermiştir:

"Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır."

ATATÜRK, cumhuriyetin ruhunun, basın hürriyetini kötü kullanan kendini bilmezlere fırsat vermemesini dolaylı yoldan isteyen iki ayrı sözünü 1925 ve 1924 yıllarında söylemiştir.

"Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsadelerinden istifade imkanını bulursa, Büyük Millet Meclisi eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur."

"Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değidir."


Ulu Önderimiz Atatürk'ün basın ile ilgili sözleri

Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma
ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte,
hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette
yürümesini teminde, basın başlıbaşına bir kuvvet, bir mektep,
bir rehberdir. (1922)

Önem ve yüceliği cihan medeniyetinde açıkça kendisi gösteren
basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu
hususta sarf edeceği mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduğu
hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüksek Meclisin
kesinlikle isteyeceği hususlardandır. (1 Mart 1922)
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove

Benzer Konular

3 Kasım 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
31 Ekim 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
27 Ekim 2016 / Misafir Cevaplanmış
23 Mart 2017 / Misafir Cevaplanmış
26 Şubat 2011 / Misafir Soru-Cevap