Arama

Mektup türünde yazılmış şiirlere örnek verir misiniz?

Güncelleme: 8 Ekim 2016 Gösterim: 7.722 Cevap: 2
gmn458 - avatarı
gmn458
Ziyaretçi
13 Ekim 2009       Mesaj #1
gmn458 - avatarı
Ziyaretçi
mektup türünde yazılmış şiirler var mıdır varsa örnekler verir misiniz?
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ekim 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
gmn458 adlı kullanıcıdan alıntı

mektup türünde yazılmış şiirler var mıdır varsa örnekler verir misiniz?

örnek:Cahit Sıtkı Tarancı Ziya’ya Mektuplar,Tarancı’nın şiir üzerine, zamanın şairleri üzerine düşündüklerini tam bir açıklıkla dile getirmesiyle şiir dünyasında yankılar uyandırmıştı.
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2016       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ŞİMDİKİ ZAMAN ÇEKİMİNDE BİR MAHKÛMA MEKTUP

Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir şarkı tutturmuş Babil'den kalan
zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
bir Harutla Marut birde ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum
Kimbilir kaç ışık yılı uzakta öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
imanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
ve taksim gazinolarında trahomlu şairler
mısra arıyorlar masaların altında
kanını içiyorlar bilmeden cennet atlarının
ben yurdumun en sert tütününden bir sigara yakıyorum
dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
başlıyorlar kılcal damarlarımda koşmaya
sıcak solukları yalarken alnımı toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda

sana bu mektubu evimin balkonundan yazıyorum
sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerine
bir yerinde demirden dağlar eriyor
atlas yelkenli gemileri unutmuş bir kaç levent
viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor
istediğin o seccadeyi hemen gönderioprum
üstünde Kâbe resmi ve anamın duaları var
ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum
yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını
başı dumanlı dağları dolunayı ufukları
birde Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı
önce Allah sonra genlerim şahit sevgimi
üç bin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
parmakları fahişelerin karanlık saçlarında
benim kalemimden kan değil süt damlıyor
geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
bir de seni çok seviyorum

Dilaver Cebeci

KIŞLADA BAHAR


Kışlada Bahar


Kara gözlüm, efkarlanma gül gayrı!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: 'Gel Gayrı! '
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.

Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol ki, her sigara yakışta,
Sanki, duman tüter tütmez ordayım...

Mor dağlara, karargahlar kurulur;
Eteğinde bölük bölük durulur...
On dakika istirahat verilir;
Tüfekleri çatar çatmaz ordayım! ..

Dağlar taşlar bu hasretlik derdinde;
Sabır, sebat etmez gönül yurdunda!
Akşam olur, tepelerin ardında,
Daha güneş batar batmaz ordayım...

Aramıza dağlar girmiş koskoca!
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce...
Bir gün değil, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayım...

Bahar geldi; koyun, kuzu koklaştı,
İki aşık, senelerdir bekleşti...
Kara gözlüm, düğün dernek yaklaştı;
Vatan borcu biter bitmez ordayım! ..

Bekir Sıtkı Erdoğan

ZİNDANDAN MEHMET'E MEKTUP

Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

(1961)

Necip Fazıl Kısakürek

Benzer Konular

27 Şubat 2012 / ______________ Soru-Cevap
19 Ağustos 2010 / Ziyaretçi Taslak Konular
19 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
31 Mart 2012 / Cloe Soru-Cevap
17 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap