Arama

Kader ve kainat arasında nasıl bir ilişki vardır?

Güncelleme: 17 Ocak 2011 Gösterim: 5.328 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ekim 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kainat ve kader arasındaki ilişki nedir
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
15 Ekim 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

kainat ve kader arasındaki ilişki nedir

Kainatın Kader Ve Nizamı
Salih Akçadereli
Sponsorlu Bağlantılar


Birçok insan, ancak tabii bir afetle, bir trafik kazasıyla karşılaştığında, doğuştan eli veya ayağı olmayan birini gördüğünde veya arzu etmediği bir durumla yüzyüze geldiğinde kaderi hatırlamaktadır. Bazıları ise kaderi, sadece, insanın günah veya sevap işlemesi, zengin veya fakir olması şeklinde anlarken, bir kısmı da istemediği bir şekilde neticelenen bir işin mesuliyetinden kaçmak istediğinde kaderi aklına getirmektedir. Neredeyse kader; sadece felaketler, kazalar, hastalıklar... gibi insanın arzu etmediği şeylere hasredilmektedir.

Acaba iman esaslarından biri olan kader, sadece felaketlerle ve insanın fiilleriyle mi ilgili? Bu kadar küçük bir sahayı ilgilendiren bir mesele niçin iman esaslan arasında zikredilsin? Kısaca, zannedilenin ötesinde, iman esaslarından biri olan kader nedir, neleri ihtiva etmektedir?

İslam dininde, iman esasları arasında kadere imanın önemli bir yeri vardır. Çünkü kadere iman, tevhid akidesiyle doğrudan alakalıdır. Zira, kaderi inkar edenin tevhid akidesine sahip olması mümkün değildir.

“Kader, kelime olarak ölçü, denge, plan ve program, şekil verme, tayin ve tesbit etme demektir. Istılah olarak ise “kader”, sonsuz ilme sahip, geçmiş, hal ve geleceği bir nokta gibi görüp bilen esasen kendisi için geçmiş, hal ve gelecek diye zaman dilimleri bahis mevzuu olmayan Cenab-ı Hakk’ın, mikro alemden makro aleme, zerrelerden sistemlere ve gelecekteki bütün hayatıyla insana kadar en küçükten en büyüğe bütün kainatı ilmi planda, ilmi vücudlarıyla “planlayıp programlaması, plan ve projeleriyle” kesip biçmesi, tayin, tesbit, tasnif ve takdir etmesi ve bütün bunları tasarı ve ilmi plandan alıp, irade, meşiet ve kudret planına geçirmesi ve harici vücud meşherlerinde, halk aleminde göstermesi için hemen her şeyi daha olmadan evvel “Mübin” bir kitapta tesbit ve takdir etmesidir.’

İslam’ın kader anlayışı sadece insanla değil, zerreden galaksilere kadar topyekün katinatla ilgilidir. Kur’an’da, içinde “kader” kelimesinin geçtiği ayetler göz önüne alınınca bu husus açık bir şekilde görülür:

“Şüphesiz biz her şeyi bir “ölçüye göre” yaratmışızdır”(Kamer,49)

“...Allah’ ın yanında herşey, bir “ölçüye” göredir” (Ra’d, 8) gibi ayetlerden de anlaşıldığı gibi, kainatta hiçbir şey tesadüflere bağlı olmayıp, bir plan ve programa tabidir.

19. asırdan itibaren insanlığın dinden uzaklaştırılması ve kalplerden Yaratıcı fikrinin silinmesi için ilim adına insanlık saptırılarak, son derece mükemmel bir nizamın hakim olduğu kainatın bir tesadüfler zinciri neticesinde bugünkü haline geldiği ispat edilmeye çalışılmıştır. Materyalizm, determinizm ve Darwinizm gibi felsefi akımların temel düşünceleri bu noktada temerküz etmektedir.

İşte müslümanı bu çeşit yanlış düşüncelerden ancak kader inancı kurtaracaktır. Çünkü kader, kainatta tesadüf olmadığının ve her şeyin ilim, irade ve kudret sahibi biri tarafından tanzim edildiğinin ifadesidir. Bu sebeple kaderin isbatı, doğrudan tevhidin isbatı olmaktadır.

Kainatta mevcut olan nizam ve ahenk inkar edilemez. Herşey bir kanuna göre cereyan etmekte, hiçbir şeyde başıbozukluk görülmemektedir. Eğer böyle hassas bir düzen olmasaydı hiçbir ilimden bahsedilmezdi. Bir anlık, kainatın bugünkü haline tesadüfler neticesinde geldiği düşünülecek olsa bile, bu hale gelen katinatın yine bir tesadüf neticesinde yıkılması, nizamın bozulması, gerekirdi. Çünkü tesadüfler dünyasında kanun, nizam ve ahenk aranmaz. Kainattaki düzen bozulmuyorsa, o düzeni koyan ve devam ettiren biri olmalı değil mi?

İslam dininde kaderin sadece insana münhasır olmadığını ifade etmiştik. Ancak, yaratılış gayelerinin farklılığı sebebiyle insan kaderiyle diğer varlıkların kaderi arasında bazı farklılıklar vardır. Bu farklılığı göz önüne alarak, daha iyi anlaşılması için kaderi: İnsan dışındaki varlıkların kaderi ve insanın kaderi diye iki grupta ele alacağız. Burada birinci tür kader üzerinde durulacaktır.

İnsan Dışındaki Varlıkların Kaderi

Kader mevzuunu daha iyi anlayabilmek için öncelikle insan dışındaki varlıklara bakmakta fayda vardır. Çünkü kaderin anlaşılmasını zorlaştıran unsurlardan en önemlisi insanın, irade-i cüziyesi, yani fiillerinde hür olup olmaması durumu ve bu hürriyetin kaderle telif ve tevfikidir.

Diğer varlıklar, insan gibi imtihan maksadıyla yaratılmamışlardır. Bu sebeple kendilerine irade ve hürriyet verilmemiştir. Yani insanın dışındaki varlıklar bütün hususlarda kaderin mahkumudurlar. Bu sebeple onların üzerindeki kader mührü daha açık gözükmektedir. Canlı-cansız diğer bütün varlıklar kaderin kendilerine biçtiği rolü yerine getirirler. Yaptığı işleri iradesiyle değil, sevki İlahi ile kaderin mahkumu olarak yaparlar.

Kader, Allah’ın ilim, irade ve kudret sıfatının neticesidir. İlmi, iradesi ve kudreti sonsuz olan Allah(c.c), istediğini, istediği şekilde yaratır. Kainatta en küçüğünden en büyüğüne kadar her şeyde bir nizam ve ahenk müşahede etmekteyiz. Bir Kudret Eli onlarda istediği gibi tasarrufta bulunmakla, bir gayeyi tahakkuk için onlara istediği vazifeyi vermektedir. Tabiata Yaratıcı tarafından konulan kanunlar, İlahi kaderin bir parçasıdır. Yerçekimi kanunu, suyun kaldırma kanunu, dünyanın güneş etrafında dönmesi, dönüş hızı, yörüngesi, gece-gündüzün müddetleri, mevsimler vs. hepsi kader dairesinde cereyan etmekte ve bunların kaderlerinde bir değişiklik görülmemektedir. “Allah’ ın koymuş olduğu kanunlarda bir değişiklik bulamazsın” (Fatır, 43).

Kader, bir bitkinin mahiyetini küçücük çekirdekte depo etmekte, aynı toprak, su ve havadan gıdalanan iki farklı ağaçtan renk, koku ve tatlan tamamen farklı meyveler kader tezgahında işlenerek bize takdim edilmektedir. Bütün bunlar hassas bir programın (kaderin) neticesidir.

Cansız ve şuursuz varlıkların da akıllı ve şuurlu gibi hareket etmeleri onların bir gayeye göre, Yüce bir varlığın emrinde hareket ettiklerini gösterir. Ozon tabakası cansız ve şuursuzdur ama, ona son derece akıllıca işler yaptırılmaktadır; güneşten dünyamıza gelen zararlı ışınları fezaya geri çevirirken, hayat için lüzumlu olan ışınlan dünyaya salmaktadır. Cansız ve şuursuz bir maddenin yaptığı akıllıca iş, tesadüfün neticesi olamaz. Olsa olsa her şeye gücü yeten ve her şeyi bilen bir Zat’ın ona yüklediği bir vazife olabilir.

Yüce Allah, kader dairesinde yüz küsur elementten canlı-cansız pek çok farklı muhtevadaki varlıkları yaratmış, herbirini aynı hususiyetlerle donatmıştır. Aynı şeyden, birbirinden çok farklı şeylerin meydana getirilmesi nasıl tesadüf olur? Elmasla kömürün temeli karbon elementidir. Ama ikisi arasındaki fark kıyas edilemeyecek kadar büyüktür.

Kader inancı, determinizmde olduğu gibi, kainatta meydana gelen bütün hadiseleri, birbirlerinin silsile halindeki sebebi ve bu sebepleri, doğurduğu neticeler (illetmalul) nazarıyla bakmaya engel olur. Çünkü kainattaki neticeler sebeplerle izah edilemez. Ancak insan, ülfetinden dolayı hadiselerdeki mucizevi yönü farkedememektedir. Bir hücreyi meydana getiren bütün kanun ve sebepleri bir araya getirerek canlı bir hücre meydana getirmek mümkün değildir. Sonra, bir canlı hücrenin meydana gelebilmesi için binlerce sebep gerekli. Bütün bu sebeplerin bir araya gelmesi de ancak bir İlahi programın neticesi olabilir. Ayrıca sebepler basit, iradesiz, şuursuz olmalarına rağmen neticeleri son derece mükemmeldir. Aynı çiçekleri dolaşan iki andan biri bal yaparken diğeri zehir yapmakta, küçücük bir arının yaptığı balı, ipek böceğinin dokuduğu ipeği bütün ilim ve teknolojisiyle insanoğlu yapamamakta, biri yanıcı, diğeri yakıcı olan hidrojen ve oksijenin biraraya gelmesinden bir yangın yerine söndürücü olan su meydana gelmektedir. Bir damla mayiden yaratılan insanın, dünyaya gelince elinin, ayağının, gözünün, kulağının, midesinin ve aklının olmasında sebeplerin hiçbir yaratıcı dahli yoktur. Elma ağacının, kavak ağacının aksine meyve vermesini gerektiren de kaderdir. Sebep gibi görünenler sadece imtihan dünyasında Müsebbibü’l esbab’a bir perdedir.

Cansız varlıklarla aynı elementlerden meydana gelen insanın düşünen, konuşan, hareket eden bir mahiyete sahip olmasını ve onun ölümünü sebeplerle izah etmek mümkün değildir. Zira, insan öldüğünde biyolojik olarak bütün hücreleri canlıdır. En erken ölen beyin hücreleri, insanın ölümünden 4-6 dakika sonra ölmektedir. Ölen bir insanın kalbi bir müddet daha canlı kalmakta, böylece o kalp başkasına nakledilebilmektedir. Ölüm, Allah’ın Hayy isminin insan üzerindeki tecellisinin kalkmasıdır. Hayatı da ölümü de sebeplerle izah edememekteyiz.

Yüce Allah, bazen de bir hikmete binaen umumi kanunlarında istisnalar göstermektedir. Soğuyan bütün maddelerin hacmi küçülürken, su soğuyunca genişlemektedir. Genişleyen suyun yoğunluğu azaldığından buz halindeki su sürekli üstte kalmaktadır. Böylece suda yaşayan canlılar ölümden kurtulmaktadır.

Böylece kader bizi determinist bir düşünceden alıkoyup her şeyin arkasında bir hikmet elinin var olduğunu, canlı-cansız hiçbir şeyin kendi halinde başıboş olarak hareket etmediğini, sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi olan Allah’ın emri altında olduğunu bildiriyor. Yazıyı kaleme atfetmek, kalemin arkasındaki eli görmemektir. İşte deterministler kaleme takılıp kalmakta, kalemin arkasındaki eli göremeyip “yazıyı yazan kalemdir” demektedirler.


kaynak
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Şubat 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya çok acil irade özgürlüğü ile sorumluluk arasındaki ilişkiyi açıklarmısınız şimdiden ilginize çok tşk
ßLacK - avatarı
ßLacK
Ziyaretçi
20 Şubat 2010       Mesaj #4
ßLacK - avatarı
Ziyaretçi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Ocak 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
gerçektende kadere inanılmalıdır.çünkü kader en büyük inançtır.

Benzer Konular

20 Ocak 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
29 Eylül 2014 / Misafir Cevaplanmış
14 Şubat 2019 / RümeySa Cevaplanmış
10 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış
20 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap