Arama

Cumhuriyetin erdemleri nelerdir?

Güncelleme: 22 Ekim 2009 Gösterim: 4.316 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ekim 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
cumhuriyet'in erdemleri
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
22 Ekim 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

cumhuriyet'in erdemleri

CUMHURİYETİMİZİN NİTELİKLERİ ve ERDEMLERİ
Hiç şüphesiz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin meydana gelmesi, yirminci yüzyıl tarihinin en dikkate değer olaylarından biridir. Cumhuriyetimiz Türk Kurtuluş Savaşı’nın bir sonucudur. Genel olarak Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlatılması, ilk zamanlarda bir avuç maceracının giriştiği ve ciddiye alınmaması gereken bir ayaklanma, bir eşkıyalık hareketi olarak sayılmıştır. Sonra da, zamanla işin ciddiliği anlaşılınca, bunun akılsızca bir girişim olduğunu, başarı ile sürdürülmesinin mümkün olmadığını, Türk milletinin topyekün olarak intihara sürüklendiğini ve bu hareketin sonucunun büyük felaketlere sebebiyet vereceğini iddia edenler vardır. Bu iddia sahiplerinin dayandıkları gerekçeler, belli bir mantık açısından değerlendirilirse, hiç de yabana atılır cinsten olmadıkları görülür. Böylece, çeşitli görüşlerle herkes kendi anlayışına, çıkarına, gücüne ve yeteneğine göre ayrı ayrı yollar izlemiştir. Kimisi zararın neresinden dönülürse kârdır anlayışı ile, gerçekten samimi olarak var gücü ile Millî Mücadele hareketini engellemeye çalışmıştır. Kimisi zora baş vurarak hareketi bastırmaya kalkışmıştır. Ama ne birinciler, ne de ikinciler amaçlarına erişememişlerdir. Şartların umutsuz, maddî imkânların büsbütün yetersiz olmasına ve tutulan yolun çıkmaz gibi görünmesine rağmen, bildiğiniz gibi, Millî Mücadele zafere erişmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar

Her tarihî olay gibi Türkiye Cumhuriyeti de tek başına, birden bire ortaya çıkmış bir varlık değildir. Tarihî bir olay olarak elbette ki onun da geçmiş ile bağları, meydana geliş aşamaları, çağdaş siyasî ve fikir akımlarıyla ilişkileri, vücuda geldikten sonra kendi yapısını geliştirmesi, çevresine, çevresi dışındakilere etkileri olmuştur. Bunların her birin ayrı ayrı incelenmesinde fayda vardır. Ancak böyle yapılırsa, Cumhuriyeti bir bütün olarak değerlendirmiş olabiliriz.

Öncelikle, “Cumhuriyetimizin geçmiş ile olan bağları nedir?” sorusu üzerinde kısaca duralım. Bugünkü anlamı ile cumhuriyet, devlet yönetiminde hakimiyetin, yani gücün, kayıtsız – şartsız milletin elinde bulundurulması demektir. Bir başka ifade ile söylersek, halkın kendi kendini istediği biçimde yönetmesi demektir. Halkın kendini yönetmede söz sahibi olması, çeşitli şekillerde ve derecelerde, tarih boyunca birçok ülkede görülmüş bir idare yöntemidir, bir yönetim metodudur. İslâmiyet’ten önceki Türk devletlerinde bu iş, bazı önemli konularda halkın oyuna baş vurma işi, kurultaylar aracılığı ile yapılmıştır. İslâmiyet’ten sonra ise Türk devletleri, devlet yönetiminde İslâm felsefesini benimsemişlerdir. Bir Türk devleti olan Osmanlı imparatorluğu, tamamıyla İslâm geleneklerine bağlı ve geniş ölçüde teokratik bir devlettir. Halk, yönetimde hiçbir zaman söz sahibi olmamıştır. Osmanlı’da, önemli işlerde görüşlerine baş vurulan birtakım meclisler vardır: Saltanat şurası gibi, meclis-i has gibi...Meşrutiyet hareketlerinden sonra Meclis-i Mebusan gibi... Fakat bu meclisler, bizim bugün anladığımız tarzdaki meclisler değildir. Halk adına hareket edip, halkın görüşlerini, isteklerini yansıtmazlar; sadece danışma görevi yaparlar. Yani yönetimde ağırlıkları yoktur.

Durum böyle olduğuna göre, Cumhuriyetimizi eski Türk devletleri ya da Osmanlı devlet geleneğine bağlamanın, kurultay, saltanat şuraları gibi birtakım organların bugünkü gelişmiş şekli olarak göstermenin imkânı yoktur. Şu halde, Cumhuriyetimizin kökenlerini, geçmişimizle bağlarını başka bir açıdan bakarak araştırmak zorundayız. Şimdi bu meselelerin üzerinde ana hatlarıyla durmaya çalışalım.

Cumhuriyet bir devlet biçimi, bir yönetim biçimidir. Cumhuriyet kelimesi, Arapça “Cumhur” kelimesinden gelmektedir. Halk, ahali, büyük topluluk anlamındadır. Geniş anlamı ile “millet” yerine kullanılır. Cumhuriyet hem bir devlet biçimi hem de bir hükümet biçimi olarak kabul edilir. Devlet biçimi olarak Cumhuriyette, bir kişinin, bir ailenin veya bir sınıfın hakimiyeti yoktur; hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir, yani hakimiyetin kaynağı millettir.

Cumhuriyette esas alınan ilk kural, seçimdir. Devlet başkanı belli bir süre için seçilerek iş başına getirilir. Devlet başkanının seçimle belirlenmiş olması, Cumhuriyet yönetimini, monarşik devlet yapısından, yani devletin başında bir kralın, bir padişahın, bir hükümdarın bulunduğu idare şekillerinden ayırır.

Bazı devletlerde ise iktidarın gücü, yani hakimiyet, birkaç kişinin, birkaç ailenin veya bir sınıfın elindedir. Bu tip devlet biçimlerine “Oligarşi” diyoruz. Eğer devlet idaresini seçkin bir sınıf elinde bulunduruyorsa, bunun adı “Aristokrasi” olur.

Cumhuriyet yönetiminde ise, başta devlet başkanı olmak üzere, devletin temel organlarında görev alacak olan kişiler, seçimle belirlenir ve bu kişiler seçildikleri süre zarfında görev yaparlar. Onlar gider, yerlerine seçilen başkaları gelir. Seçilen bu kişiler, genellikle o devlette yasa koyacak, değiştirecek veya kaldıracak kimselerdir.

Devlet başkanın ve millet “vekillerinin” seçimle belirlenmiş olması, o devleti tam manasıyla cumhuriyet yapmaz. Eğer, o devlet vatandaşlarının tamamına, eşit şekilde seçme ve seçilme hakkı tanımıyorsa, devlet başkanını ve millet vekillerini seçimle de belirlimiş olsa, o devlet sadece dış görünüşü ile bir Cumhuriyet olur. Halkın kendini yönetmesi denilen bu tür cumhuriyetler, İlkçağda Yunan şehir devletlerinde görülmüş, fakat gelişememiş ve yok olmuşlardır. Ayrıca, Ortaçağda, İtalya’da Venedik ve Ceneviz Cumhuriyetleri, Almanya’da Hans Şehri Cumhuriyeti, bu tür Cumhuriyetlere örnek olarak gösterilebilir. Bu tür Cumhuriyetlerde seçme ve seçilme hakkı ayrıcalıklı bir sınıfa verilmişti. Bu devletler, Oligarşik veya Aristokratik Cumhuriyet durumundadırlar.

Bunun yanında, milletin kendini yönetme gücünü kendinden aldığı, yani hakimiyet hakkına doğrudan doğruya sahip olduğu rejimler de vardır. Biz buna bugünkü anlamı ile “Cumhuriyet” diyoruz.

Cumhuriyet, seçim ilkesine ve vatandaşlık kavramına dayanır. Bugünkü anlamda Cumhuriyet ise, hakimiyetin millete ait olması demektir. Tarih içinde, bu tür Cumhuriyetler XVIII. Yy.dan itibaren kurulmaya başlandı. İlk kurulan Cumhuriyet de Amerika Birleşik Devletleri olmuştur.

Cumhuriyet bugün, halk ve millet hakimiyetini, doğru ve gerçek anlamı ile demokrasiyi anlatmak için kullanılan doğal bir kavramdır.

Atatürkçü Düşünce Sisteminde Cumhuriyetçilik Kavramı:

Osmanlı devleti, hakimiyet gücünün padişahta toplandığı monarşik bir devlet idi. Atatürk, Osmanlı’nın son dönemlerinde padişahlık rejiminin yıkılacağını ve yerine millet hakimiyetine dayanan Cumhuriyet rejiminin kurulacağını söylemiştir. Türkiye’de saltanat rejimi ile hiçbir yeniliğin gerçekleştirilemeyeceğini, birçok inkılâplar yapmak gerektiğini ve bunun mutlaka yapılacağını, kendine ve milletine güvenerek yakın dostlarına “Türkiye’nin bir cumhuriyet olacağını” belirtiyordu. Millî Mücadele’nin başlangıcında Erzurum Kongresi öncesinde, yine yakın arkadaşlarına “Zaferden sonra hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır.” demiştir.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ile millet hakimiyeti, yani millî hakimiyet ilkesi Türk devletinin siyasî rejiminin direği olmuştur. Bu durum, devlet içinde karar verecek en yetkili ve son makamın millet olması demektir.

Atatürk’ün tanımlamasına göre, “Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.” Bir başka söyleyişle, “Demokrasi prensibinin en modern ve mantıklı uygulamasını sağlayan hükümet şekli, Cumhuriyettir.” Atatürk’e göre en iyi yönetim biçimi Cumhuriyettir. Cumhuriyetin dayandığı ilke “erdem”dir. “Cumhuriyet, ahlâkî erdemlere (yüksek ahlâklı değer ve niteliklere) dayanan bir idaredir. Cumhuriyet erdemdir... Cumhuriyet idaresi, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir.” Tek cümleyle söylersek, Atatürk’ün Cumhuriyetçilik anlayışı, demokratik Cumhuriyetçiliktir.

Bu nedenle, Atatürk siyasî özgürlükleri kısan ve demokrasi ile bağdaşmayan siyasî akımlara karşıdır. Bunun için Komünizme karşı mücadele edilmesi gerektiğini savunmuştur. Atatürk, aynı şekilde baskıcı bir rejim olan Faşizme de karşıdır.

O halde özetle söylersek; Cumhuriyet yönetiminin en belirgin özelliği hükümet ile millet arasında ayrılık bırakmamış olmasıdır. Cumhuriyet yönetiminin önemli bir niteliği de düşünce özgürlüğünü esas almasıdır. Atatürk’ün dediği gibi “Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftarıdır.”

Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Yapısı:

Atatürkçülüğe göre Türkiye Devleti; milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı bir Cumhuriyettir. Türk milletinin yönetim biçimi ve usulü ile ilkeleri kuvvetler birliği esasına dayanmaktadır. Türk Devleti, üç temel organdan meydana gelir. Bunlar, yasama, yürütme ve yargı organlarıdır. Bu üç temel organ, devletin milletten aldığı üstün gücünü kullanır.

Devlet, yasama , yürütme ve yargı yetkilerini şu şekilde kullanır:

YASAMA GÜCÜ: Kanun yapma ve yürürlüğe koyma gücüdür. Bu yetkiyi, milletin vekillerinden oluşan TBMM, millet adına doğrudan doğruya kendisi kullanır.

YÜRÜTME GÜCÜ: Devlette kullanılan yönetme ve uygulama yetkisi demektir. TBMM tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı ve TBMM içinden çıkan bir başbakan ile Meclis içinden veya dışından atanan bakanlarca, yani Bakanlar Kurulunca yürütme yetkisi kullanılır.

YARGI GÜCÜ: Adaleti yerine getirme yetkisidir. Yargı gücü, Türk milleti adına bağımsız mahkemeler tarafından kullanılır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Nitelikleri:
Anayasa, ait olduğu devletin yönetim biçimini, niteliklerini ve bu niteliklerin dayandığı ilkeleri, esas yapısını ve görevlerini belirler.

23 Nisan 1920’de kurulan Türk Devleti, millet hakimiyetine dayanıyordu. Adı belirlenmemekle birlikte bu, Cumhuriyetten başka bir şey değildi. 29 Ekim 1923’te, 21 Ocak 1921 tarihli Anayasa’ya “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyettir.” ifadesi ilk madde olarak girdi. Türk Devleti’nin “Cumhuriyet” olduğu, bu maddenin değiştirilemeyeceği ve hatta değiştirilmesinin dahi teklif edilemeyeceği hükmü getirilmişti. Böylece Cumhuriyet ve Cumhuriyetçilik, Anayasa’nın temel maddesi, Türk Devleti’nin de temel niteliği oldu. 1924 Anayasası’nda ise “Türk Devleti bir Cumhuriyettir.” Maddesi ile Cumhuriyetin, Türk Devleti’nin vazgeçilmez bir yönetim biçimi olduğu ilkesi yerleşmiştir. Bu Anayasa’da Cumhuriyet yönetimine uygun olarak yasama, yürütme ve yargı organlarına düzenleme getirilmiştir. 5 Şubat 1937 tarihli anayasa değişikliği ile Anayasa’nın 2. Maddesinde başta Cumhuriyetçilik olmak üzere, Türk Devleti’nin temel nitelikleri, anayasaya girmiştir. Türk Devleti; Cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçıdır: Böylece Atatürk İlkeleri, Anayasa’da yer alarak, Türk Devleti’nin esas nitelikleri olmuştur. Bu ilkeler, Türk milletinin bütün ihtiyaçlarına, gerçeklerine ve zorunluluklarına uygun olarak seçilmiş ve devlet sistemi de bu ilkeler üzerine kurulmuştur. 1924 yılından bu yana yürürlüğe giren bütün anayasalarımızda Cumhuriyetin nitelikleri belirtilmiştir. Bu anayasalarımızda Cumhuriyet ilkesinin Türkiye ve Türk milleti için taşıdığı büyük hayatî önem nedeniyle, değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği hükmü getirilmiştir. Yürürlükteki 1982 Anayasası’nın 2. Maddesinde ifade edildiği şekliyle Cumhuriyetin nitelikleri olarak şu esaslar belirtilmiştir:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı” bir devlettir. Bu devlet, Atatürk milliyetçiliğine bağlıdır. Demokratiktir. Demokrasiyi benimsemiştir. Lâiktir. Vatandaşların sosyal ihtiyaçları ile yakından ilgilidir, hukuk kurallarına ve adalet ilkelerine uyar. Yani sosyal bir “hukuk devleti”dir. Böylece, Atatürk İlkeleri Anayasa ile devletin temel nitelikleri olarak kabul edilmiştir. Anayasamızın 1. Maddesindeki Cumhuriyetin kuruluşundan beri anayasalarımızda yer alan ifade şudur: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” Anayasamız da, Türk Devleti’nin, “Cumhuriyetçi” olduğu birinci maddedeki bu hükmü ile kabul edilmiştir. Cumhuriyet, genel niteliği ile demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu için, halkçı bir temele dayanmıştır. 2. Maddede yer alan bu temel nitelikler yanında, başlangıç bölümünde sayılan temel ilkeler, Cumhuriyetin nitelikleri arasında kabul edilmiştir. Başlangıç bölümünde Türk Devleti’nin temelinin “Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliği”ne dayandığı açık ve kesin bir dille belirtilmiştir. Bu bölümde ayrıca, “Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olduğu” ifade edilmekte ve “Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin korunması gerektiği” belirtilmektedir. Anayasamızın 3. Maddesi ile de Başlangıç bölümünde yer alan Türk Devleti’nin, ülke ve milleti ile bir bütün olduğu açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir. “ Türkiye Devleti, ülkesi ve milleti ile bir bütündür.” Anayasamızın 4. Maddesi ile de 1. 2. ve 3. Madde hükümlerinin “değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceği” hükme bağlanmıştır.

Cumhuriyetçiliğin Türk Toplumuna Sağladığı Faydalar:

Cumhuriyet akla, mantığa, bilime, toplumun gereklerine ve ihtiyaçlarını gidermeye en uygun ve insana değer veren bir devlet yönetim biçimidir. “Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır.” İnsanın, dolayısıyla toplumun gelişme ortamını hazırlayan, koruyan en iyi yönetim biçimidir. Bu durumda Cumhuriyetten başka bir yönetim düşünmemek ve uygulamamak gerekir. Cumhuriyet de, millet hakimiyeti iyice yerleşip kökleştikçe kolayca yeşerir, sağlam ve kalıcı bir gelişme gösterir. Cumhuriyet ve ondan doğan demokrasi bir yaşam biçimi olur ve toplum hayatının vazgeçilmez bir unsuru olarak yerleşir. Bireylerin hakları ve özgürlükleri Cumhuriyetin güvencesi altındadır. Cumhuriyet, Türk milletinin gelişmesine ve yükselmesine en uygun yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi ile Türk milleti bir çok evrensel değerler kazanmıştır. Atatürk “Türk milletinin tabiatına ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” diyerek Türk milletinin, bu nedenle yapısına en uygun olan Cumhuriyet yönetim biçimini kabul ettiğini belirtmiştir.

Atatürk’ün dediği gibi, “Cumhuriyet, yeni ve sağlam esasları ile Türk milletini güvenli ve sağlam bir gelecek yoluna koyduğu kadar asıl fikirlerde ve ruhlarda oluşturduğu güvenlik itibarıyla, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.” Türk milleti, çağdaşlaşma yoluna Cumhuriyetle ve onun vazgeçilmez unsuru demokrasi ile girmiş ve az zamanda bu yönetimin nimetlerini görmüştür. Atatürk bu nedenle, Cumhuriyetçilik ilkesini Türk İnkılâbının birinci ilkesi olarak kabul etmiştir. Bu ilke, Anayasamızda değiştirilemez ve vazgeçilemez 1. İlke olarak yer almıştır. Türk milletinin yapısına en uygun ve millet hakimiyetinin esas olduğu Cumhuriyete samimiyetle bağlanmamız gerekir. Çağdaşlaşmanın, yenileşmenin ve yücelmenin baş şartı Cumhuriyeti korumak, yaşatmak ve yüceltmektir.


Tür Dili Okutmanı
Yaşar ÖZTÜRK

HackerInside - avatarı
HackerInside
Ziyaretçi
22 Ekim 2009       Mesaj #3
HackerInside - avatarı
Ziyaretçi
İnsanların,topluluk halinde yaşayabilmelerini sağlamak amacıyla oluşturmuş oldukları siyasi ve hukuki kuruma;DEVLET adı verilmektedir.Günümüzde dünyada pek çok devlet vardır.Bu devletler çok farklı sistemlerle yönetilmektedirler.

Devletleri yönetme güç ve yetkisine EGEMENLİK adı verilmektedir.Dünyada var olan bu devletlerden bazıları tek bir kişi tarafından yönetilirler.Yani egemenlik bir kişinin elindedir.Bu kişiye,kral,imparator,şah,padişah,raca,emir veya diktatör denir.Bu kişi,devleti kendi istekleri doğrultusunda dilediğince yönetir.Bu tür yönetimlere MONARŞİ adı verilir.Suudi Arabistan,Irak,Kuveyt,Suriye,Malezya bu tür yönetimlere örnek olarak verilebilir.

Bazı ülkelerde ise yönetme gücü yani egemenlik,Bir gruba veya zümreye aittir.Bu grup veya zümre devleti yönetir.Diğer insanların hiçbir hakkı yoktur.Bu zümre bazen din adamları grubu,bazen bir parti,bazen de bir etnik grup ya da aile olabilir.Bu tür yönetimlere OLİGARŞİ adı verilir.İran,Sovyetler Birliği,Küba bu tür yönetimlere örnek olarak verilebilir.

Her bakımdan gelişmiş bazı ülkelerde ise yönetme gücü yani egemenlik halka aittir.Halk belli dönemlerde yapılan seçimlerle kendi yöneticilerini seçer.Dönemin bitiminde tekrar seçim yapılır ve yöneticiler tekrar belirlenir.Halk hiçbir ayrım gözetmeksizin hem yöneticilerini seçme hem de yönetici seçilme hakkına sahiptir.Bu tür yönetimlere;DEMOKRASİ adı verilir.Bu tür yönetimlere;Türkiye,Fransa,Almanya,Amerika Birleşik Devletleri,İngiltere gibi devletler örnek olarak gösterilebilir.

Bir devletin demokratik olabilmesi için devlet ve toplum yapısında yerleşmiş ve kurumlaşmış bazı nitelik lerin bulunması gerekir.Bu niteliklerin olmadığı bir devlete demokratik devlet demek mümkün değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti;demokratik bir devlettir.Demokratik devletlerin sahip olması gereken bütün niteliklere sahiptir.Bu nitelikler sözde kalmamış Anayasa ve yasalarımıza uygulanması zorunlu kurallar olarak girmiştir.Anayasamızın 2nci maddesinde yer alan “CUMHURİYET’İN TEMEL NİTELİKLERİ”,bu niteliklerdir.

Bu nitelikler;BAŞLANGIÇ İLKELERİ,CUMHURİYETÇİLİK,ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNE BAĞLILIK, LAİKLİK,İNSAN HAKLARINA SAYGILI DEVLET, DEMOKRATİK DEVLET,HUKUK DEVLETİ ve SOSYAL DEVLET’tir.




1.BAŞLANGIÇ İLKELERİ : Anayasamızın giriş kısmında belirtilen ilkelerdir.

a. MİLLET İRADESİ MUTLAK OLARAK ÜSTÜNDÜR:Türkiye Cumhuriyeti’nde egemenlik kayıtsız-şartsız Türk Milleti’ne aittir.Yani devlet yönetme gücü millete aittir.Hiçbir şekilde bu güç başkalarına devredilemez.

b. KUVVETLER AYRIMI:Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yasama yani kanun yapma yetkisi,Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne,Yürütme,yani devleti bilfiil yönetme yetkisi Bakanlar kurulu’na (hükümet), Yargı yetkisi ise millet adına karar vermeye ve adaleti sağlamaya yetkili olan Bağımsız Mahkemelere verilmiştir.

c. MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK:İyi günde ve kötü günde millet olarak daima dayanışma içinde bulunmayı ve biribirimize daima destek olmayı ifade eder.

d. MİLLİ İDEALLER:Milletçe benimsediğimiz ve milletimizi daha huzurlu ve gelişmiş bir devlet ve toplum yapısında yaşatmak uğrunda milletçe sahip olduğumuz ortak hedefleri ifade eder.





2.CUMHURİYETÇİLİK :

Cumhuriyet,egemenliğin yani devleti yönetme güç ve yetkisinin halka ait olduğu yönetim biçimidir.Cumhuriyetçilik ise devlet yönetim modeli olarak cumhuriyet’i benimsemek,sevmek ve bir yaşam biçimi haline getirmektir.

Cumhuriyet kavramı dünyada çok farklı anlamlarda kullanılmaktadır.Örneğin Çin Halk Cumhuriyeti dendiğinde burada cumhuriyetten komünist bir yönetim tarzı anlaşılmaktadır.İran İslam Cumhuriyeti dendiğinde ise çağdışı,şeriatçı bir yönetim anlaşılmaktadır.Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ve Atatürkçü Düşünce Sistemi’nde Cumhuriyet dendiğinde,millet egemenliğine dayalı,laik ve demokratik bir devlet sistemi anlaşılır.

Ülkemizde vatandaşlara düşen görev, Cumhuriyetçilik ilkesini benimsemek,seçimler aracılığı ile halkın yönetimde egemen olması anlayışını savunmak,halkın hukuk ilkelerinin geçerli olduğu demokratik ve laik bir ortamda yaşaması için çaba sarfetmek,Türk milletinin mutlu,özgür ve çağdaş bir şekilde yaşamasını sağlamaktır.


3.ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ’NE BAĞLILIK :

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni oluşturan Türk halkı’na Türk milleti denir.Millet aynı toprak parçası üzerinde yaşayan,aynı dili konuşan,aynı kültürü paylaşan gelecekte de birlikte yaşamak istek ve azminde olan insan topluluğına denir.Milliyetçilik ise,mensup olduğu milletle gurur duymak ve o milletin geleceği için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamaktır.Kısacasa yanmasına gerek olmayan bir lambayı söndürmek,akmasına gerek olmayan bir musluğu kapamak,devletin ve milletin zararına olacak şeyleri yapmaktan kaçınmak milliyetçiliktir.

Tarihten günümüze dünyada pek çok milliyetçilik uygulamaları yapılmıştır.Bu uygulamalardan en zararlısı Irkçı Milliyetçilik Anlayışıdır.Irkçı milliyetçilik anlayışı,İnsanları mensup oldukları ırka göre değerlendirir.Milliyetçiliğin ana çıkış noktası kişinin o ırka mensup olup olmadığıdır.Irkçı milliyetçilik anlayışı,diğer ırkları küçümser.Kendi ırkını üstün görür.Bu özelliğinden ötürü birleştirici olmak yerine ayrıştırıcı ve bölücüdür.Irkçı milliyetçilik anlayışı tarih boyunca insanlara kan,gözyaşı ve yıkım getirmiştir.Hitler dönemi Almanyasında Nazilerin Yahudi ve Çingenelere uyguladıkları soykırım veya 1990 yılından başlamak üzere Sırpların Balkanlarda Boşnaklar başta olmak üzere ,Hırvat,Sloven ve Arnavutlara karşı giriştikleri katliam Irkçı Milliyetçilik anlayışının ulaştığı şonuçlara örnek oluşturmaktadır.

Atatürkçü Milliyetçilik Anlayışı ise ırk temeli üzerine değil KÜLTÜR temeli üzerine oturtulmuştur.Kişinin ne olduğu değil kendini ne olarak hissettiği önemlidir.Kendini Türk olarak gören herkesi Türk Milleti’nin bir ferdi olarak kabul eder.Irkçı yaklaşımları reddeder.Farklı kültürel özellik ve renkleri ortak hedeflere yönelterek çağdaş bir TÜRK MİLLETİ oluşturmayı amaçlar.Ülke sınırları içinde yaşayan farklı kültür gruplarına mensup insanların hepsini eşit haklara sahip vatandaşlar olarak görür.Bu özelliğinden ötürü ayrıştırıcı ve bölücü değil kaynaştırıcı ve birleştirici özelliğe sahiptir.Atatürk’ün Milliyetçilik Anlayışı;Türk milletine,refah,huzur ve mutluluk getiren çağdaş dünyanın da benimsediği modern bir milliyetçilik anlayışıdır.


4. LAİKLİK :

Laiklik,devlet ve toplum yaşamını ilgilendiren hukuk kurallarının akla,bilime ve toplumun ihtiyaçlarına dayalı olmasıdır.yani devletin işine din kurallarının karışmamasıdır.Kişilere inanç ve ibadet özgürlüğünün verilmesi ve bu inanç ve ibadet özgürlüğünün devlet tarafından güvenceye alınmasıdır.

Türkiye’de Laikliği düzenleyen Anayasamızın 24 üncü maddesidir.24 üncü maddeye göre;Türkiye’de herkes istediği dine inanmakta istediği ibadeti yapmakta serbesttir.Hiç kimse inanç ve ibadetlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz,inanç ve ibadete yönelik olumsuz müdahaleler kanunen yasaktır. Bunu yapanlar kanun önünde suç işler ve yargılanarak cezalandırılır.Hiç kimse demokratik sistemin bir gereği olarak kendisine tanınmış olan özgürlükleri kullanarak laik sistemi yıkmak ve yarine dinsel esaslara dayanan bir rejim kurmak için çalışamaz.Yani özgürlükler başkalarının özgürlüklerini ortadan kaldırmak amacıyla kullanılamaz.

Laik Devletlerde devlet tamamen aklın ve bilimin rehberliği çerçevesinde yönetilir.Bilimsel gerçekler dışında devlet yönetiminde hiçbir esas kabul edilmez.

Kısacası,Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde din vicdanlardaki yüce yerine kavuşturulmuş ve hiç kimsenin müdahale etmesine izin verilmeden yapılan bireysel bir faaliyet olarak değerlendirilmiştir.Devlet ise tamamen değişen dünya koşulları çerçevesinde akıl ve bilimin gerekleri doğrultusunda yönetilen bir kurum olarak kalmıştır.Laiklik dinsizlik değil,dini bütün gerekleriyle samimi olarak uygulandığı,kimsenin insanların dinsel duygularını sömüremediği bir anlayıştır.






5. İNSAN HAKLARINA SAYGILI DEVLET :

“İnsan Hakları”; İnsanın insan olarak doğmakla elde ettiği haklara insan hakları denir.Yani insanlara doğuştan verilen, verilmesi gereken haklardır. Temel insan haklarından bazıları şunlardır.
  • <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Yaşama Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Sağlık Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Eğitim Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Mülk Edinme Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Seyahat Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Haberleşme Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Kanun Önünde Kendini Savunma Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Hak Arama Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Seçme ve Seçilme Hakkı <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l0 level1 lfo3; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Özel Yaşamın Gizliliği Hakkı
  • Devlet Hizmetlerinden Eşit Olarak Yararlanma Hakkı...
İnsan Hakları,insanların geliştirmiş oldukları en mükemmel yönetim biçimi olan Demokratik devlet yapılarında uygulanan evrensel bir değerdir.İnsan Hakları, insanları insan gibi yaşatmayı amaç edinir.

İnsan Hakları,İkinci Dünya Savaşı sonrası tamamen kabul edilmiş ve kurumlaşmış bir kurallar bütünüdür.İnsan Hakları,”BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ”’nin kabul edilmesiyle evrensel ve çağdaş bir değer olarak yerini almıştır.Daha sonra kabul edilen “AVRUPA KONSEYİ İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ” ile de çağdaş,demokratik ve modern devletlerin olmazsa olmaz kuralları ve ilkeleri arasına girmiştir.

Bir devletin insan haklarını benimseyip benimsemediği , o devletin gelişmişlik düzeyini de belirler.Bir devletin demokratik,çağdaş ve modern bir devlet olabilmesi için insan haklarını anayasal ve yasal bir hak olarak vatandaşlarına tanımış olması ve insan hakları ihlallerinin suç olarak kabul edilip cezalandırılmasını öngören yasal yaptırımları getirmiş olması gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti;İnsan Haklarına Saygılı bir devlettir.İnsan Hakları,T.C anayasası’nını 12-74 üncü maddeleri arasında “TEMEL HAKLAR VE HÜRRİYETLER” ana başlığı altında vatandaşlarımıza anayasal bir hak olarak tanınmıştır.Demokratik devletlerde hiçbir düzenleme ve uygulama anayasaya aykırı olamayacağına göre tüm hukuk sistemimiz de İnsan Hakları çerçevesinde düzenlenmiştir.


6. DEMOKRATİK DEVLET :

Demokrasi insanlık tarihi boyunca geliştirilmiş en mükemmel yönetim biçimidir.Demokrasi; egemenliğin yani devleti yönetme güç ve yetkisinin kayıtsız şartsız millete ait olması,milletin belli periyodlarla yaptığı seçimlerde seçtiği temsilciler eliyle kendi kendini yönetmesidir.

Demokrasilerde, egemenliğin kullanılması hiçbir surette kısıtlanamaz,bir kişiye,bir zümreye veya bir sınıfa bırakılamaz.Hiç kimse veya hiçbir organ kaynağını anayasa ve yasalardan almayan bir yetki kullanamaz bir uygulama yapamaz.

Demokrasilerde, seçme hakkı ve seçim hürriyeti , demokratik bir yönetimin vazgeçilmez şartlarıdır.Vatandaşlar kanunda gösterilen şartlara uygun olarak,seçme,seçilme,bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma hakkına sahiptir.

Demokrasinin özü;Düşünce Özgürlüğüdür.Demokrasilerde bireyler düşünme ve düşüncesini ifade özgürlüğüne sahiptir.

Demokrasilerde herkesin eşit oy hakkı vardır.Seçimler hakim kontrolünde yapılır.Oylama gizli , oy sayımı ise açık yapılır.Seçimlere katılan siyasi partiler yasalar çerçevesinde her türlü faaliyetlerde bulunur.Siyasi Partiler,tüzük,program ve uygulamalarıyla demokrasiye aykırı hareket edemez ve demokrasiyi yıkma amacını güdemez.Bu şekilde faaliyetlerde bulunurlarsa ANAYASA MAHKEMESİ kararıyla kapatılırlar.



7. HUKUK DEVLETİ :

“HUKUK”;toplumun düzen içinde yaşamasını sağlayan , devletin uygulamalarını nasıl yapacağını belirten ve devletin gücünü belirten kurallar bütünüdür.Nerede devlet var ise orada hukuk kuralları vardır.Hukuk kurallarının vatandaşlara karşı uygulama biçimi o devletin “HUKUK DEVLETİ” olup olmadığını belirler.

“HUKUK DEVLETİ” ; Hukuk kurallarını tüm vatandaşlara eşit ve adil biçimde uygulayan ve her türlü uygulamasını hukuk kurallarına uygun olarak yapan devlet demektir.Hukuk Devletleri’nde vatandaşlar kanun önünde eşittir.Cumhurbaşkanı ile tarlasında çalışan köylü arasında hiçbir fark yoktur.

Hukuk Devleti’nde hiç kimse kaynağını hukuk kurallarından almayan bir yetki kullanamaz.Kaynağını hukuk kurallarından almayan bir yetki kullanan kişi kanunlar önünde suç işlemiş sayılır ve yargılanarak cezalandırılır.

Hukukun Üstünlüğü Kavramı ile,herkesin hukuk kurallarına uyması hiç kimsenin kendini hukuk kurallarının üstünde görmemesi anlaşılır.Hukuk Devleti’nde kendisine bir haksızlık yapıldığını düşünen herkes mahkemelere başvurarak hakkını savunabilir ve hakkını alabilir.Hukuk Devleti’nde hiç kimsenin keyfi biçimde davranmaya hakkı yoktur.

Hukuk Devleti’nde,adaleti dağıtmakla görevli olan mahkemeler bağımsızdır.Hiçbir kimse veya kurum mahkemeler üzerinde baskı kuramaz verecekleri kararları etkileyemez. Mahkemeler yasaların kendilerine tanıdığı yetkiler çerçevesinde adaleti dağıtırlar.

Hukuk Devleti’nde, devlet dahi bir kişiye haksızlık yapsa devlet mahkemeye verilerek yapılan haksızlık mahkeme kararı ile giderilebilir.

Kısacası HUKUK DEVLETİ, adaletli devlettir.Hukuk Devleti olmayan bir devletin DEMOKRATİK DEVLET olması mümkün değildir.

Hukuk kurallarının eşit ve adil bir biçimde uygulanmayan devletler Hukuk Devleti olarak değil kanun devleti olarak uygularlar.Bu devletlerde hukuk kuralları adaleti sağlamak için değil bir kişi veya zümrenin çıkarlarını korumak amacıyla kullanılırlar.Dolayısıyla bu tür devletlerin yönetim biçimleri ANTİDEMOKRATİK’tir.


8. SOSYAL DEVLET :

Sosyal Devlet; Vatandaşların dil,din,mezhep,ırk,cinsiyet ve siyasi görüş farkı gözetilmeksizin kanunlar önünde eşit olduğu ve devletin ana görev olarak halka hizmet etmeyi benimsediği devlet anlayışıdır.Sosyal Devlet anlayışı,ancak demokratik devletlerde uygulanabilir.Sosyal Devlet; Halkın devlet için değil devletin halk için varolması ve bütün eylem ve işlemlerinde halkın yararını gözetmesidir.

Sosyal Devlet’in ana görevi halkı her bakımdan çağdaş ve modern standartlarda yaşatmaktır.Bu amaçla devlet,hiçbir ayrım gözetmeksizin vatandaşlarına hizmet eder.Vatandaşlarını ekonomik ve sosyal olarak geliştirmeyi hedef alır.Bu hizmetleri yaparken kar-zarar hesabı yapmaz.Her türlü yatırımını halkın yararını gözeterek yapar.

Sosyal Devlet’in yapmakla yükümlü olduğu bazı görevler şunlardır;
  • <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz eğitim-öğretim hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>İhtiyacı olanlara ücretsiz sağlık hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz kültür hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz yol hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz elektrik hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz su hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz telefon hizmeti <LI style="TEXT-ALIGN: justify; COLOR: blue; mso-list: l1 level1 lfo6; tab-stops: list 36.0pt" class=MsoNormal>Ücretsiz din hizmeti
  • Ücretsiz radyo ve televizyon yayını sağlama hizmeti vs...
Devlet, bu hizmetleri karşılıksız olarak yapar.Örneğin,bir köyün yılda devlete ödediği verginin 100 lira olduğunu düşünelim.Sosyal Devlet anlayışında ödediği vergi kadar hizmet yapılmaz.Devlet şehirde yaşayan insanları hangi standartta yaşıyorsa köyde yaşayan insanlarına da asgari düzeyde de olsa eşit standartları sağlamak zorundadır.Bu amaçla devlet köye okul yapar,öğretmenlerin maaşlarını öder,sağlık ocağı yapar ve doktor,hemşire ve ebelerin maaşlarını öder,köye yol yapar.Köye elektrik getirir.Köye telefon hattı döşer.Köyde içme suyu yoksa evlere kadar su götürür.Köye sulama gölet ve kanaletlerini yapar.Köylünün radyo ve televizyon yayınlarını izleyebilmesi için önlemler alır.Köydeki imamın ve cami görevlilerinin maaşlarını öder.Hasta olanlar ve kendilerini tedavi ettirecek imkanları olmayanlar muhtardan aldıkları bir belge ile devlet hastanelerinde ücretsiz olarak tedavi edilirler.Köyde okul yoksa köyün çocukları en yakın okula servislerle götürülür ve servis ücretini devlet öder.

Devletin bu köyden topladığı vergi 100 lira ancak devletin bu köye harcadığı para 3000 liradır.Ancak devlet başta da belirttiğimiz gibi halka hizmet sözkonusu olduğunda kar-zarar hesabı yapmaz devletin görevi ücra köylere bile sosyal hizmeti götürmektir.


Anayasamızın 2nci maddesinde yer alan “CUMHURİYET’İN NİTELİKLERİ” ,Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Çağdaş,modern ve demokratik yapan niteliklerdir.Ülkemizde insanca yaşayabilmemizin teminatıdır.Milletimize tanınmış olan hakların ana dayanağıdır.Ülkemizin sınırları çinde,bağımsız,eşit,çağdaş ve insan gibi yaşamak istiyorsak bu nitelikleri candan benimsemeli,yaşam biçimi haline getirmeli ve bu nitelikleri ortadan kaldırmaya çalışanlarla sonuna kadar müdahale etmeliyiz.

Benzer Konular

1 Mayıs 2012 / Misafir Soru-Cevap
22 Ocak 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
2 Mart 2014 / Misafir Soru-Cevap
1 Aralık 2012 / mete Soru-Cevap