Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı Konferans türüne örnekler ve bu örneklerin yazarlarını bulabilir misiniz ?
^ konferans örneğinin devamı
TEKİN MEMİŞ- Dünyada bu “ilk gelen ilk alır” prensibini savunan insanların düşüncesi hiçbir zaman şu değil: İlk gelen, nasıl bir isim alırsa alsın, onun hakkını korumuyoruz biz; fakat bütün dünyada bütün hukukçuların savunduğu bir görüş var: Internet alan adını dağıtan kurumlar, mesela bizde yönetim ismi olarak kullanılıyor zannediyorum; fakat Almanya’da bu, dağıtım organı olarak isimlendiriliyor. Bunun bence bir nüans farkı var; diyorlar ki, “Biz, sadece bunu dağıtırız. Biz sadece çok açık haksızlıklarda, küfür gibi ve saire çok açık haksızlıklarda vermedik, onun haricinde ilk gelen ilk alır prensibini uygularız.” Çünkü haksız rekabetinin varlığına bir yönetim veya dağıtan makam karar veremez veya bir marka hakkının ihlalinin olup olmadığı mahkemelerde bile ciddi anlamda uzmanlık isteyen bir şeydir ki, bu mahkemelerde bilirkişilere gönderilmektedir, yine bunun için ihtisas mahkemeleri oluşturulmuştur.
Bir başka şey, org ve saire bu isimlerin alınması ve saire, onlara hiç geçmeden sadece şunu diyorum: Ben anket sonuçlarını okudum ve üzüldüm aslında. Evet, anketin yapılması gerçekten güzel, Türkiye’de bir ortak aklın bulunması elbette ki güzel; ama lütfen dünyadaki ortak akıldan da istifade edelim. Yani insanlar boşuna uğraşmıyor, bulmuşlar ve şu “ilk gelen ilk alır prensibinde yok şu kadar...” Ben size istisnasını da Alman mahkeme kararlarından vereyim. Mustafa hoca zannediyorum o sempozyumda da vardı; o tebliğimde sadece 75’in üzerinde Alman mahkeme kararı var ve insanlar mahkemede ayrıca tazminata da mahkûm ediliyorlar.
“ilk gelen ilk alsın” derken, “hakketmeden alsın” görüşünü savunmuyorum, ama burada ne oluyor; bu alan isimlerini uygulamakla biz bu ihlalleri engelleyemiyoruz. Benim kanaatime göre, -ben hâkim değilim ama- Sigortam-net gibi, avukat.com.tr gibi o kadar açık ihlaller var ki... Tamam biz vermiyoruz; ama hakların ihlalini engellediğimizi zannediyoruz. Kusura bakmayın, ama bu sadece bir kuruntu. Ben, avukat uzantılı zannediyorum 28 veya 30’a yakın isim tespit ettim, hatta şu anda yayınlanıyor o isimler ve Internet ortamında benim o konferansım yayınlanıyor ve bu arkadaşlar alıyor; yani haklar zaten ihlal ediliyor. Ama biz burada bu yönetimle insanları illegalize ettik, insanları dışarıya alıştırdık. Hani ne derler; dışarıya gözünü açtık veya bu kadar kolay hakların ihlal edebileceğinin bir örneğini insanlarımıza gösterdik, insanlar da bu yolu kullanıyorlar. Esas problemler bundan sonra çıkacak zannediyorum.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI- Teşekkürler.
Salondan yorum veya sorusu olanlar varsa, onları alalım.
Buyurun.
ORHAN ŞANMAZ (Fors-net, Ankara)- En çok domain’i olan şirketlerden birisiyiz, hatta belki en çok domain sahibi biziz. Bizim çıkardığımız bir liste var; “ne gibi problemler var ya da müşteri domain konusunda tercihi nasıl yapıyor” diye. Bu listede örneğin müşteriye “Hangi domain uzantısını istiyorsunuz?” diye sorulduğunda, ilk önce de ücreti soruyor; yani “Ne kadar?” sorusu. Tabii “Com 20 dolar, com.tr 50 dolar” denildiğinde, com’u zaten alıyor, “Öncelikle onu bir alalım, sonra diğerine bakarız” yaklaşımı çoğunlukta. Tabii bu kendi verilerimize göre ya da kendimize göre.
Diğer bir problem, evrak; yani “Bunun için ne vereceğim?” “Com’da hiçbir şey” dediğimizde, “Tamam hemen al” cevabı geliyor; ama com.tr’de ticaret sicil kaydı, marka kaydı ve saire... Ki marka kaydı da bir işe yaramıyor; çünkü markanız olduğu halde de alamıyorsunuz. Mesela 3 gün önceki olay, Vitamin.com.tr’ye başvuruldu, markaları var, her türlü hakları var, kullanıyorlar bunu; gelen cevap, “Jeneriktir, veremeyiz.” Hülya hanımın çözümü de “Mahkemeye gidin, orada çözün” yani “Bir 6 ay da uğraşın, web sitenizi açmayın; gidin com’da açın, sonra gelirse com.tr’den açarsınız” gibi bir durum var.
Artı ODTÜ’de muhatap bulmakta da belli sıkıntılar var; çünkü tamamen elektronik bir sistem var ya da telefonla aradığınızda ulaşamama gibi bir sorunla da karşılaşabiliyorsunuz.
Artı “ilk gelen alır” kuralı gen.tr’de uygulandı bildiğimiz kadarıyla; fakat 6 ay boyunca alamadımız gen.tr’ler de var, bunları ODTÜ biliyor. Dolayısıyla temelde önerilen şeylere de uyulmama gibi bir sorun var. Bunun haricinde Fors-net, uygulamalardan birinci derecede memnun diyebiliriz, çünkü çok fazla bir sıkıntı yaşamadık. Esas sıkıntıyı müşteriler yaşıyor, biz arada bir kurum olduğumuz için; yani Vitamin bundan zarar görüyor, Fors-net ancak “Önce com’unu alalım, sonra bakarız” gibi bir yaklaşım sergilemek zorunda, ODTÜ’nün yaklaşımından dolayı.
Aslında şirketler ODTÜ’ye yardımcı olmak istiyor; belki 33 bin domain var, bu uygulamalar düzenlenmiş olsa rahatlıkla 100 bini bulabilir. Çünkü bildiğimiz kadarıyla en çok domain alan 5 ülkeden birisiyiz; yani normal şartlarda epey bir parayı kredi kartıyla yurtdışına aktarıyoruz, bu para rahatlıkla ODTÜ’ye aktarılabilir.
Yurtsan bey, “Bu kurul yasal değildir ya da kafasına göre oluşturulmuş bir durumdur” dedi, orada da şirketlerin bakışını söyleyeyim, en azından Ankara’nın: Yurtsan beye yakın düşünüyorlar; çünkü kim kurmuştur, nasıl kurulmuştur, devletin haberi bundan var mıdır, onu bilmiyor insanlar. Yani şirketlerin dahi DNS Grubunun varlığından bile doğru dürüst haberleri yok, onu da söyleyeyim, Ankara’daki şirketler dahil. İstanbul bir kenara; çünkü bu kurul sonuçta Ankara kökenli bir kurul. Ancak işin zorluğu da ortada; yani zor bir konu, onu da şirket olarak biliyoruz.
OTURUM BAŞKANI- Teşekkür ediyorum.
Ethem hoca Ankara.com.tr konusunu açınca, iki kişi birden söz istedi; önce Vedat bey, sonra da Tekin bey...
VEDAT GÜRER- Ethem hoca “Ankara’yı saklama içgüdüsü hissediyoruz” dedi, ben hemen bunun nedenini düşündüm. Çok basit; çünkü sizin orada DNS İdaresi, yani domain’e emir vereceksiniz, bitecek. Bundan sonra bir problem çıkıyorsa bunu siz düşünmeyeceksiniz; sizin düşünmeniz gereken, sadece verme ve detayları olmalı. Bunu daha sonra marka olaylarını nereler hallediyorsa ve mahkemeler halletmeli. Bence burada bir görev aşımı oluyor, hukukun alanına girerek bir tür yargı fonksiyonu üstleniyorsunuz, o yüzden belki burada bu kadar problem ortaya çıkıyor.
OTURUM BAŞKANI- Ben hemen avukat kimliğimle bir şey söylemek istiyorum: Hukukun alanına şöyle müdahale etmiyoruz: Yani bence Orta Doğu’nun da, bizim aldığımız kararların da yargı yolunu kapayan hiçbir yanı yok. Verilmiyorsa, verilmesi için dava açılmalı; yani yargı yolu her zaman açık.
Buyurun Tekin bey.
ETHEM DERMAN- Ben bazı şeyler söyleyeceğim, sonra devam ederiz.
Bu Çalışma Grubunun en radikal üyelerinden biriyim; ama Yurtsan kadar değilim. Niçin değilim; çok iyi biliyorum ki Kemal, Trakya’yı almak için uğraşıyor, Rusya’da birindeydi değil mi Trakya ismi? Yani firmaları ve markaları korumamız gerekiyor, bu bilinçteyiz. Bu bilinçte olunca, ayrıca hep geleceği de görmemiz lazım; yani “bugünkü düzen içerisinde, 33 bin isim var, 33 bin nedir ki; bu düzendedir” deyip de geleceği görmemek büyük hata; yani biz bundan 5 sene, 10 sene sonrasına bakmamız gerekiyor.
Bu alan ismi sorununa bir düzen getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu düzen nasıl getirilir, bu hiyerarşi nasıl sağlanır, niçin com, net, org ve diğerleri var? Bir amacı var bunların; bunlar yapılırken, ortaya konulurken bir amaç vardı, sonradan niye bu amaç silindi, niye şimdi herkes gidip de com alıyor? Eğer bir kişiysem, ben isim almak istiyorsam, gidip ismimle birlikte name.tr’yi almam lazım. Ben gidip de Ethemderman.com.tr’yi aldığım zaman, ben bir düzene, bir kurala uymuyorum demektir. Genç olursam, düzene uymamak en büyük hakkım; ama insanlar yaşlandıkça biraz daha düzen, biraz daha hiyerarşi istiyor. Fakat bunun içerisine girdiğimiz zaman da büyük sorunlarla karşılaşıyoruz; örneğin Ankara.com.tr’yi bir Ankaralı şirket, Ankara Elektrik Üreticileri falan gibi bir şirket istediği zaman, -jenerik isme geliyorum- verilsin mi, verilmesin mi? “İlk gelen alır” prensibiyle, evrakları da tamam, “verilsin” diye düşünmek gayet doğal bir şey. Fakat şöyle bir düşünüyorsunuz: “Ankara.com.tr, Ankara’yı tanıtan güzel bir portal olmalıdır ve bu portal tüm dünyaya hizmet etmelidir, sadece Türkiye’ye değil, herkese hizmet etmelidir, bu önemli bir isimdir. Bu bir şekilde bir kenarda dursun, bu işi yapmak isteyen biri çıktığı gün, ona verilmelidir” diye düşünüyorsunuz.
İnsan beyni çok ilginç çalışıyor; bazen böyle koruyucu, bazen de çok açık oluyorsunuz, ama sürekli olarak ikisinin arasında bir gidip gelme var. Bu Çalışma Grubunda aynı çelişkileri biz de yaşıyoruz, bu çelişkilerin içerisinde yoğruluyoruz ve bu Çalışma Grubunda da herkes kendi fikrini ileri sürüyor. Bir şeyleri düzene sokmaya, bir şeyleri iyi yapmak için çalışan ve bir anlamda da dünya kadar zamanını bu işe ayıran insanlarız, 11 kişi ve bundan hiçbirimizin bir menfaati yok. Her zamanki gibi söylediğimiz bir söz var, biz enayiler olarak bu işleri yapmaya çalışıyoruz; ama Yurtsan beyin söylediği gibi bize vazife verilmemiş, bize vazife olmayan işlere de belki kalkışıyoruz, o bakımdan da belki suçlu sayılırız.
Teşekkür ediyorum.
OTURUM BAŞKANI- Biz teşekkür ediyoruz.
Özgür beyin sanıyorum bir yorumu ya da sorusu olacak...
ÖZGÜR UÇKAN- Bilgi Üniversitesinde enformasyon mimarileri konusunda öğretim görevlisiyim, ayrıca bilişim sektöründe çalışıyorum.
Benim bir kısa yorumum ve ona yönelik bir sorum olacak. Sonuçta şurası doğru; yani ODTÜ bir boşluğu doldurdu ve oldukça önemli şeyler de yaptı. Ancak bir de yurtdışındaki uygulamalara bakalım, çok yoğun tartışmalar yaşandığını görüyoruz, bundan pek söz edilmedi. “I can” deyip geçiyoruz, I can’le ilgili çok ciddi tartışmalar var; özellikle governans, yönetişim kavramı üzerinde temellenen çok ciddi politik, siyasi, felsefi ve ticari tartışmalar var. Yurtdışına da 3W’nin birtakım ya da Internet Sosaite’nin bir tarafta getirdiği eleştiriler var, öteki tarafta word information technology services aliance gibi artık sektör birliği, artık uluslararası sektör birliği haline gelmiş kuruluşların da getirdiği araştırmalar var. Tepkilerin büyük bir kısmı da haksız rekabet ve fikir hakları ihlalleri.
Bir noktaya itirazım var; oldukça az sayıda olduğu söyleniyor. Bunların bir nedeni, hukuk sisteminin uygunsuzluğundan kaynaklanıyor. Birçok dava henüz tam olarak kabul aşamasına gelmedi, çok sayıda başvuru var; yani yapılan başvurularla açılan davalar arasında ciddi bir fark var. Bunların en temel nedenlerinden bir tanesi yetki karmaşası, birçok davanın sonuçlandırılamamasının nedeni de yetki karmaşası. Yani bildiğimiz çok ünlü örnekler var, Coca Cola’nın başına gelen, Pepsi Cola’nın başına gelen falan, bunlar nispeten çabuk çözümleniyor; fakat küçük oyuncuların çok fazla da başı yanıyor. Yani sonuçta daha farklı bir yönetişim sistemine gidilmesi gerekliliği gibi bir fikir birliği de söz konusu; o noktada ben o kadar liberal bakamıyorum açıkçası. Bence bir 10-15 yıl içerisinde çok farklı bir sistemle karşı karşıya kalacağız. Bu nokta da DNS Çalışma Kurulunu bir parça da bu bağlamda ele almamız gerekiyor, bu tartışmaların da daha yoğun bir biçimde yapılması gerekiyor diye düşünüyorum.
Teşekkürler.
OTURUM BAŞKANI- Eğer başka bir soru yoksa...
Buyurun.
Av. FATİH GÜÇLÜ- Vedat beye bir soru sormak istiyorum: Genellikle bundan anladığımız olay, bir yasal düzenleme yok. Vedat bey, hukuki prosedürden, dava prosedüründen bahsetti; bu nasıl yürüyor, ben bu konuda biraz detay istiyorum. Yani ticaret mahkemesine mi dava açılacak, yetki konusu nedir, görev konusu nedir, bu konuda bir açıklık rica edeceğim.
VEDAT GÜRER- Şöyle: Esasen bu bir ticaret işi, yani tamamen özel hukuktayız.
Ben, Fors-net’ten arkadaşa bir soru sormak istiyorum: 20 dolara satıyorsunuz, değil mi? Ben şu mekanizmayı anlayamıyorum: Şu anda Internet’i bırakıyorum, ben bir vergi hukukçusu olarak düşünüyorum; 20 dolara siz mi fatura kesiyorsunuz, yoksa müşteriniz mi yurtdışından kendisi ithal ediyor bu hizmeti? Yani acaba bir gümrük vergisi falan söz konusu mu burada, onun prosedürünü tam bilmiyorum.
OTURUM BAŞKANI- Bunu iki olarak dışarıda hallederseniz...Tüm katılımcılara çok teşekkür ediyoruz, sağ olun.