Arama

Marmara Bölgesi'nin kültürel özellikleri nedir? - Sayfa 5

En İyi Cevap Var Güncelleme: 6 Kasım 2013 Gösterim: 87.496 Cevap: 49
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Kasım 2011       Mesaj #41
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar marmara bölgesinin meşhur yemeklerini lütfen yazın acele
Sponsorlu Bağlantılar
asdf123asdf19 - avatarı
asdf123asdf19
Ziyaretçi
12 Kasım 2011       Mesaj #42
asdf123asdf19 - avatarı
Ziyaretçi
Marmara Bölgesi'nin Genel Özellikleri:

Sponsorlu Bağlantılar
1. Yükseltisi en az olan bölgedir.
2. Ekili - dikili arazi oranı %30 ile 1. sıradadır.
3. İklimler arasında geçiş özelliğine sahiptir. Bu sebepten tarım ürünleri çeşidi fazladır.
4. Genel orman dağılımında %11,5 ile 4. sıradadır.
5. Kümes hayvancılığı ve ipek böcekçiliğinde 1. sıradadır.
6. Nüfus ve nüfus yoğunluğu, göç alma ve şehirleşme bakımından başta gelir.
7. Sanayi tesisleri (%50) ve enerji tüketiminde 1. sıradadır.
8. Ulaşım ağının en geniş olduğu bölgedir.
9.Turizm gelirleri en yüksek olan bölgedir.
10. Kıtalar ve denizler arasında geçiş özelliğine sahiptir.
11. Marmara Bölgesi'nin yıllık sıcaklık değerleri ise,
Ortalama sıcaklık: 14 -16 °C
En sıcak ay ortalaması : 23 - 25 °C
En soğuk ay ortalaması: 5 - 6 °C

Marmara Bölgesine ait bazı kültürel özellikler şöyledir;

Şivesi

Yemekleri

Çocuk oyunları

Marmara Bölgesine ait bazı yerel Şive(ağız) örnekleri;
İzmit şivesi
bekmez - pekmez
gövercin - güvercin
yarışalak - koşarak
aigidiver - ***ürüver
eletiver - iletiver
kapatmayom - kapatmıyorum
aruklamak - zayıflamak
buba - baba
helbet - elbette
emme - ama
ta - daha
de ya - diyor
gı - kız
tükan - dükkan
garaş - kardeş
gonuş - konuş
bağa - bana
bek - pek
kirpit - kibrit
cövüz - ceviz
ge buraya - gel
naber la - nasılsın
abıla - abla
alıvar - alıver
dayanamayom - dayanamıyorum
gara - kara
goyuversene - koyuver

Marmara Bölgesine ait bazı yerel yemek örnekleri;
Etli Erik (Bursa)
Rumeli Paçası (Edirne)
Peynirli Sarıyer Böreği
Höşmerim (Balıkesir)
Patlıcan Tatlısı (Bursa)
Piliç Topkapı
İstanbul Pilavı
Soğanlı Pide (Çanakkale)
Peynirli Patlıcan (Çanakkale)
Ekşili Köfte (Çanakkale)
Asma Yaprağında Sardalye (Çanakkale)
Bursa Lokumu
Marmara Kreması
Kefal Pilakisi (İstanbul)
Pideli Beykoz Paçası
Marmara Deniz Türlüsü
Haseki Pilâvı
Trakya Usulü Yeşil Mercimek
Erdek Salatası Cantık (Bursa)
Tavşan Ciğeri Sote (Abant)
Çengelköy Salatası (İstanbul)
Beykoz Paça (İstanbul)
Peynir Helvası (Çanakkale)
Yoğurtlu Kavurma (Çanakkale)
Bozüyük (Bilecik)
Sebzeli Tavuk Çorbası (Kocaeli)
Terbiyeli Beykoz İncik Haşlama
Marmara Bölgesine ait bazı yerel oyun örnekleri;

1-EŞ TUT:
On bir kişi ile oynanan bir oyundur. Oyuncu sayısı Daha da artırılabilir. Altta kalacak ebeyi bulmak için çöp tutulur. Ebe belli olduktan sonra diğer oyuncular çift çift olur, el ele tutarlar.
Oyun başladığı zaman çiftler birbirlerinden ayrılır;
Eş tut
Ebe ebe
Eşimi tut.
diye bağırırlar. Ebe yaklaştığı zaman
Eşim eşim
Nerdesin?
Diye eşine bağırır. Eşi hemen gelip elinden tular. Eğer eşinin elinden tutmağa zaman bulamazsa ebe koşup eşinin elinden tutar açıkta kalan ebe olur.
Oyun böylece davam eder.


2-ÇÖMEL KURTUL:
Oyunu oynayacak çocuklar toplanıp sayışırlar. Altta kalan ebe olur. Sonra hep birden kaçarlar. Ebe onları kovmaya başlar. Yaklaştığına elini vurursa o ebe olur.
Koşanlar fırsatım buldukları zaman gelir ebeye bir vurup kaçarlar. Ebe da onları izler. Tam elini vuracağı zaman oyuncu çömelirse ebe vursa da bir şey değiştirmez.
Onun için bu oyunda oyuncular ebenin yanına kadar sokulurlar. Sırtına yahut omuzlarına vurup çömelirler.
Ebenin "üste" çıkması için çok dikkatli olması ve üsttekileri iyi izlemesi gerekir.
Bir boşluktan yararlanıp çömelmeden oyuncuya elini dokunursa üste çıkar. Bu kez öbürü ebe olur.


3 -MENDİL KAÇIRMACA:
Mendil Kaçırmaca oyununu onayacak çocuklar kendi aralarında eşledirler.
- Ibi Ibi?
- Iptirim seni
-Eş istersen?
- Beğendiğin?
Birinci oyuncu beğendiği eşi alır, sonra olunu Böylece çocuk sayısına göre en az beş kişi olma koşulu ile on on beş kişiye kadar çıkarılabilir İki baş oyuncu gruplarını seçtikten sonra ortada bir kişiye de mendil verilir. Mendil tutan kişi en az iki tarafa 20-30 metre uzaklıkta ve tam önada durur.
İki gruba da aynı anda başlardan başlama koşulu ile numara verilir. Bir kişi de hakem olur. Oyunun başlayışını, oyuncuların mendil kaçırmaları için komut vermesini sağlar. Hakem dilediği numarayı çağırmada özgürdür,
- Beşler.
Der.. Her İki takımın da beşleri koşup ortada mendil tutan kişiye yaklaşırlar Birbirleriyle karşılaştıkları an mendili erken davranan alıp kaçar
Ötekisi eğer mendili kaçıran elini vurabilirce o kişi "yanar" grubundan çıkarılır. Hakem yine İki kişiyi çağırır.
- Üçler..
Gelenler yine mendilin yanında karşılaşırlar Biri alıp kaçar.
Böylece oyuncuları daha çabuk "yanan" grup kaybeder, diğer grup kazanır,


4-DEVECİ:
-LEBBİ... OYUNU:
Bu oyunu oynayacak çocuklar iki gruba ayrılırlar Birinci grup elleriyle köprü kurar. İkinci grup la peş peşe dizilirler.
Peş peşe dizilen grup köprü kuran gruba doğru bağırır
- Deveci? Diğer gurup da:
- Labbi.
- Develer nerde?
- Köse Dağında
- Ne yer?
- Hurma
- Ne sıçar?
- Sürme.
- Bir kat oyun buradan neyle geçsin?
- Davul- Zurnayla.
Söylenen biçimde davul zurna sesi çıkararak köprü kuran grubun elleri arasından geçerler
"Neyle geçsin?" sorusuna karşılık kedi sesi, köpek sesi gibi sesler de istenir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Kasım 2011       Mesaj #43
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yaa ne biçim site bu böyle sitelere hayır
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2011       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Balıkesir

Balıkesir, Marmara ve Ege Denizi'ne kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.
Bilecik

Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır.
Bursa

Bursa, M.Ö. yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir. İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır.
Çanakkale

Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası..
Edirne

Edirne'nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne'nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir.
İstanbul

Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmpatatorluğuna başkentlik yapan İstanbul ..
Kırklareli

Bir sınır kenti olan Kırklareli'nde Antik dönem, Orta Çağ, Bizans, ve Osmanlı kültürünü yansıtan birçok eserler bulunmakta olup, kıyı turizmi, kültür, karavan, kamping ve su sporları turizmi, av ve doğa turizmi..
Kocaeli

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir. Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden ..
Sakarya

Sakarya Marmara Bölgesi'nde önemli bir turizm merkezidir. Karadeniz sahili boyunca uzanan geniş plajları başta olmak üzere gölleri, zengin orman ve yaylaları, vadi ve kanyonları, sıcak su ve içme suyu kaynakları..
Tekirdağ

Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.
Yalova

Yalova ili her mevsim turizm faaliyetinin yaşanabildiği, termal turizmi, kıyı turizmi, av turizmi, spor amaçlı doğa turizmi gibi etkinliklere sahip önemli bir liman kentidir.

--------------------------------------------------------------------------------


Kaynak: Marmara Bölgesi'nin kültürel özellikleri nedir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Şubat 2012       Mesaj #45
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Marmara Bölgesinin Kültürel Yerleri Nerelerdir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2012       Mesaj #46
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
marmara bölgesinin kültürel özellikleri
kosovalı hulya - avatarı
kosovalı hulya
VIP VIP Üye
13 Nisan 2012       Mesaj #47
kosovalı hulya - avatarı
VIP VIP Üye
Marmara Bölgesi'nin Kültürel Özellikleri Hakkında Bilgiler Nelerdir?
Marmara Bölgesi'nin Kültürel Özellikleri Hakkında Bilgiler Nelerdir?
Balıkesir

Balıkesir, Marmara ve Ege Denizi'ne kıyı veren Türkiye'nin en çok adasını bünyesinde barındıran tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle gerçek bir turizm cennetidir.
bilecik sBilecik

Bilecik ili, Marmara Bölgesi'nin güney doğusunda; Marmara, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege Bölgelerinin kesim noktaları üzerinde yer alır.
bursa sBursa

Bursa, M.Ö. yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir. İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır.
canakkale sÇanakkale

Kıyılarıyla Avrupa ve Asya'yı birleştiren Marmara ve Ege Denizini birbirini bağlayan Çanakkale
savaşlarının en kanlı muharebelerinin cereyan ettiği, çok sayıda şehitlik, anıt ve mezarlıkların bulunduğu Gelibolu Yarımadası.. edirne sEdirne

Edirne'nin en eski halkı, Traklar soyundan Odrisler’in yörede, Meriç ve Tunca ırmaklarının birleştiği bugünkü Edirne'nin bulunduğu yerde bir kent kurdukları bilinmektedir.
istanbul sİstanbul

Başkentler başkenti olarak bilinen, önce Roma, ardından Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ve kıtalara hükmederek büyük barış coğrafyaları yaratmış, Osmanlı İmpatatorluğuna başkentlik yapan İstanbul ..
kirklareli sKırklareli

Bir sınır kenti olan Kırklareli'nde Antik dönem, Orta Çağ, Bizans, ve Osmanlı kültürünü yansıtan birçok eserler bulunmakta olup, kıyı turizmi, kültür, karavan, kamping ve su sporları turizmi, av ve doğa turizmi..
kocaeli sKocaeli

Kocaeli, Marmara Bölgesi'nde bulunan ülkemizin önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biridir. Kocaeli iline kültürel niteliğini kazandıran faaliyetlerden ..
sakarya sSakarya

Sakarya Marmara Bölgesi'nde önemli bir turizm merkezidir. Karadeniz sahili boyunca uzanan geniş plajları başta olmak üzere gölleri, zengin orman ve yaylaları, vadi ve kanyonları, sıcak su ve içme suyu kaynakları..
tekirdag sTekirdağ

Trakların kurduğu Tekirdağ, daha sonra Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır.
yalova sYalova

Yalova ili her mevsim turizm faaliyetinin yaşanabildiği, termal turizmi, kıyı turizmi, av turizmi, spor amaçlı doğa turizmi gibi etkinliklere sahip önemli bir liman kentidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Ekim 2012       Mesaj #48
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Istanbul'un tarihi 300 bin yıl önceye kadar uzanır. Küçükçekmece gölü kenarında bulunan Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılarda insan kültürüne ait ilk izlere rastlanmıştır. Bu dönemde gölün çevresinde Neolitik ve Kalkolitik insanların yasadığı sanılmaktadır. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, Ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik Çağ ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. 5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy Fikirtepe olmak üzere Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır. Ama bugünkü İstanbul'un temelleri M.Ö. 7. yüzyılda atılmıştır. M.S. 4. yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik sıfatını sürdürmüştür. Aynı zamanda, İmparator Constantis ile birlikte Hristiyanlığın merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453'te Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır.

Istanbul Tarihindeki Dönemler
Bizantion (M.O. 660 - M.S. 324)
Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680'lerde Marmara Denizi'ni geçerek İstanbul'a ulaştılar ve bugünkü Kadıköy'de Halkedon adını verdikleri bir kent kurdular. "Körler Ülkesi" olarak da anılan Halkedon'un halkı tarımla uğraşıyordu. M.Ö. 660'larda da Trak kökenli komutanları Bizans önderliğinde yola çıkan Mega'lıların diğer bir kolu bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdu. Efsaneye göre Delfi Tapınağı'ndaki kahinin öğüdüne uyarak burayı seçen Megara'lılar, komutanlarının adından hareketle, kente "Bizantion " adını verdiler. Bu yörede Megara'lılardan önce de bazı Trak toplulukları yaşadığı bilindiği için Megara'lılarla yerli halkın kaynaşmış oldukları sanılmaktadır. Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269'da Bithynıalılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. M.Ö. 202'de Makedonyalılar'in tehdidinden korkarak, Bizantion Roma'dan yardım isteğinde bulundu. Bu dönemden itibaren kentte Roma İmparatorluğu'nun etkisi başlamış ve M.Ö 146'da kent Roma'nın egemenliğine girmiştir. Önceleri idari olarak varlığını sürdüren kent, daha sonra Bitinya-Pontus eyaletinin bir parçası haline gelmiştir. Böylece 700 yıllık kent devleti statüsü sona ermiştir. 73 yılında Bizantion Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. İmparator Vespasianus kentin gelişimine katkıda bulundu. 193 yılına gelindiğinde, Roma İmparatoru Septimus Severus, Partlar'in tarafını tutan Bizantion'u kuşatarak kenti yağmalayıp, surları da yıktırdı. Daha sonra ise surları yeniden inşa ettirip, kenti imar etti. Yeni binalarla sokakları düzenledi. Hipodrom inşaatını başlattı. 269'da kent bu defa Gotlar'ın saldırısına uğradı. Zafer kazanan Gotlar, deniz kıyısına yakın bir yere sütunlarını diktiler. 13'de Nicomedialılar kenti ele geçirdiler. I. Constantinus, Nicomedialilar'la yaptığı savası kazanarak kenti geri aldı.
Roma İmparatorluğu'nun Başkenti (324 - 395)
Bizantion Roma'nın Doğu'sunun yönetim merkezi olarak seçildi. Bu yeni konumu, kentin dünya kültürü ve siyaseti içindeki önemli rolünü de belirledi. I. Constantinus (324-337), Romalı soyluları Bizantion'a çağırarak kentin Romalı nüfusunu artırdı. Yeni başkentin konumuna yakışır bir imar hamlesi başlatıldı. Limanlar ve su tesisleri yeniden düzenlendi. Kent içi su dağıtım sistemlerinin temelleri atıldı. Savunma için yeni bir sur yaptırıldı. Septimus Severius'un başlattığı hipodrom inşaatı tamamlandı. 100 bin kişilik hipodromun genişliği 117, uzunluğu ise 480 metreydi. Hipodrom duvarlarinın üzeri çok sayıda heykelle süslüydü. En önemlisi de at heykelleriydi. Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu at heykelleri Venedik'e, San Marco Meydanı'na taşındı. Hipodrom'daki (Sultanahmet Meydanı) imparatorluk sarayı (Sultanahmet Camisi'nin bulunduğu alan) ve anıtsal ibadethaneler, akropolis (Topkapi Sarayı'nın bulunduğu yer) yapıldı. Önceleri Nea (Yeni) Roma adı ile anılan kenti, I. Constantinus kendi adıyla özdeşleştirdi. 11 Mayıs 330 tarihinde kentin adı Constantinopolis olarak ilan edildi. Önce Aya İrini, ardından 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıraran I. Constantinus, kenti Hristiyan dünyası için önemli bir merkez haline getirdi.
Bizans İmparatorluğu Dönemi (395 - 1453)
476'da Batı Roma'nın yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu'na dönüşmüş ve İstanbul da, bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir. 6. yüzyılın ortaları, Bizans İmparatorluğu ve İstanbul için yeni bir yükseliş döneminin başlangıcıdır. İmparator I. Jüstinyen yönetimindeki bu dönemde daha önce tahrip edilmiş olan Ayasofya bugünkü haliyle yeniden inşa edilmiş, 543'lerde kentte görülen ve nüfusun yarısının ölümüne sebep olan veba salgınının izleri silinmiştir.
7, 8 ve 9. yüzyıllar İstanbul için kuşatılma yılları oldu. Yedinci yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'in saldırısına uğrayan kenti, sekizinci yüzyılda Bulgarlar ve Müslüman Araplar dokuzuncu yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattılar. 1204'de kent Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasinda ortaçağın en büyük kenti 40-50.000 nüfuslu, yoksul ve harabe bir kente dönüştü. Bu dönemden sonra İstanbul sürekli küçülmeye ve fakirleşmeye başladı. Şehrin soylu ve zenginleri İznik'e göç etti. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yöresinde egemenlik kurabildi. İznik (Nikia), Trabzon ve Yunanistan'daki Epiros'ta bir Bizans muhalefeti gelişti. 1254 yılına gelindiğinde Latin İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu esnada İstanbul çok fakirleşmiş hatta Latin İmparatoru II. Baudouin ısınmak için sarayının ahşap bölümlerini yakacak olarak kullanmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos Hanedani İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'daki Latin dönemi sona erdi.
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1453-1923)
Kent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396'da I. Bayazıd (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı. Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fetih hazırlıkları bir yıl önceden başlatıldı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan güçlü bir donanma oluşturuldu. Asker sayisi iki kat arttırıldı. Bizansın yardım almasını engellemek için yardım yolları kontrol altına alındı. Ceneviz'lilerin elinde bulunan Galata'nın da savas esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk Osmanlı öncü kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi 29 Mayıs 1453 günü sabaha karşı başlayıp, öğleden sonra kentin ele geçirilmesiyle tamamlandı. Bu tarihten itibaren İstanbul bir Osmanlı kenti oldu.
Fetihten sonra şehrin kalkındırılması için yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'in son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi. Nüfusu artırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler daha sonraki Istanbul idari yapısının temelini oluşturdu. 1459'da İstanbul her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü ise surdışında yeralan ve "Bilad-i Selase" olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçük Çekmece, Çatalca ve Silivri dahil), Galata ve Üsküdar idi. 1457 sonunda eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangınla şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, fetihten elli yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. 16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. 8 Şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntıları 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı, binlerce kişi öldü.
İstanbul, 1510'da Sultan II. Beyazıd tarafından 80.000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden günümüze gelebilen eserlerin büyük çoğunluğu bu devirden kalmıştır. 1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde İstanbul birçok değerli esere ve izleri günümüze kadar ulasan bir kent planına kavuşarak, gelişmiştir. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda eser inşa edilmiştir. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni dönemi İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılmıştır. Lale Devri olarak da anılan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamliğındaki 1718-1730 yılları, itfaiye teskilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çesitli fabrikaların inşasıyla İstanbul'un değişmeye başladığı dönemdir. 3 Kasım 1839'da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi'nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermani ile İstanbul'da yeni bir dönem açıldı. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde İstanbul'da mimariden yaşama tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler yaşandı.
Bu dönemde şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakirköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken; Boğaziçi'nde Sarıyer'e iskan hızlandı. Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, altyapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu. Haliç üzerine köprü yapılması, tünel (metro), Rumeli Demiryolu, kent içi deniz tasımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin açılması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattinin çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi'nin hizmete girmesi ve Atlı Tramvay Şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır. 23 Aralık 1876'da I. Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında "Üçyüzon Depremi" denen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul', II. Dünya Savaşı'nın ardından 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edildi.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla İstanbul'un başkent dönemi sona erdi.


Kaynak: Marmara Bölgesi'nin kültürel özellikleri nedir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2012       Mesaj #49
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çok saçma kötüent, 1391 yılından başlayarak Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396'da I. Bayazıd (1389-1403), Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar yaptırdı. Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (1451-1481), Bizans'a Kuzey'den gelecek yardımları her iki taraftan Boğaz'ı tutarak önlemek için bu defa kentin Avrupa yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fetih hazırlıkları bir yıl önceden başlatıldı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan güçlü bir donanma oluşturuldu. Asker sayisi iki kat arttırıldı. Bizansın yardım almasını engellemek için yardım yolları kontrol altına alındı. Ceneviz'lilerin elinde bulunan Galata'nın da savas esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk Osmanlı öncü kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi 29 Mayıs 1453 günü sabaha karşı başlayıp, öğleden sonra kentin ele geçirilmesiyle tamamlandı. Bu tarihten itibaren İstanbul bir Osmanlı kenti oldu.
Fetihten sonra şehrin kalkındırılması için yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'in son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kentte, öncelikle eskiden kalma binalar ve surlar onarılmaya başlandı. Bizans altyapıları üzerinde Osmanlı'nın temel kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul artık imparatorluğun başkenti idi. Nüfusu artırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler daha sonraki Istanbul idari yapısının temelini oluşturdu. 1459'da İstanbul her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü ise surdışında yeralan ve "Bilad-i Selase" olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçük Çekmece, Çatalca ve Silivri dahil), Galata ve Üsküdar idi. 1457 sonunda eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangınla şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, fetihten elli yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. 16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. 8 Şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntıları 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı, binlerce kişi öldü.
İstanbul, 1510'da Sultan II. Beyazıd tarafından 80.000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden günümüze gelebilen eserlerin büyük çoğunluğu bu devirden kalmıştır. 1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde İstanbul birçok değerli esere ve izleri günümüze kadar ulasan bir kent planına kavuşarak, gelişmiştir. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda eser inşa edilmiştir. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni dönemi İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılmıştır. Lale Devri olarak da anılan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamliğındaki 1718-1730 yılları, itfaiye teskilatının kurulması, ilk matbaanın açılması ve çesitli fabrikaların inşasıyla İstanbul'un değişmeye başladığı dönemdir. 3 Kasım 1839'da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi'nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermani ile İstanbul'da yeni bir dönem açıldı. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde İstanbul'da mimariden yaşama tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler yaşandı.
Bu dönemde şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakirköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken; Boğaziçi'nde Sarıyer'e iskan hızlandı. Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, altyapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu. Haliç üzerine köprü yapılması, tünel (metro), Rumeli Demiryolu, kent içi deniz tasımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin açılması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattinin çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi'nin hizmete girmesi ve Atlı Tramvay Şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır. 23 Aralık 1876'da I. Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında "Üçyüzon Depremi" denen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul', II. Dünya Savaşı'nın ardından 13 Kasım 1918'de İtilaf Devletleri donanmasınca işgal edildi.
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla İstanbul'un başkent dönemi sona erdi.



Sayfa 1 | Toplam 5 1 2 3 > Son »
« Önceki Konu | Sonraki Konu »
Hızlı Cevap
Sorunun Cevabını Yazın
Türkiye'nin başkenti?



Kaynak: Marmara Bölgesi'nin kültürel özellikleri nedir?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Kasım 2013       Mesaj #50
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Marmara bölgesinde meşhur yemekler nelerdir ve neden meşhurdurlar?Acill Msn Sad

Benzer Konular

24 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
1 Aralık 2014 / Misafir Soru-Cevap
13 Şubat 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
22 Mayıs 2012 / CandylevSweet Soru-Cevap
25 Nisan 2012 / Misafir Soru-Cevap