Arama

Ateşten Gömlek romanının inceleme yöntemleri nedir?

Güncelleme: 10 Mart 2015 Gösterim: 13.050 Cevap: 12
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ocak 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ateşten gömleği romamnın inlceleme yöntemlerini bana bulabilirmisniz ??
romadın adı
Sponsorlu Bağlantılar
yazırı
basılgı yer ve yılı
yazarın kaçıncı roman
romanın özeti
yazarın hayatı ve eserleri
yazarın anlatım özelliği
olayların geçtigi cevrenin özelligi
romanın kişikerinin tanıtılması
romanın eleştirilmesi
bunları bulabilrimsiniz yrnamış haberim yokmuş
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Şubat 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
[QUOTE]roman inceleme teknikleri[/QUOTE necati cumalı tütün zamanı romanın incelenme yöntemini bulabilir misinz?

Sponsorlu Bağlantılar
necati cumalının tütün zamanı romanın inceleme yöntemini bulabilir misin?
Son düzenleyen Misafir; 9 Şubat 2010 23:19 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
fenerLi chatlaq - avatarı
fenerLi chatlaq
Ziyaretçi
22 Mayıs 2010       Mesaj #3
fenerLi chatlaq - avatarı
Ziyaretçi
romanın olay halkalarından örnekler ne demeq
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Kasım 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
--------------------------------------------------------------------------------
ateşten gömleği romamnın inlceleme yöntemlerini bana bulabilirmisniz ??
romadın adı
yazırı
basılgı yer ve yılı
yazarın kaçıncı roman
romanın özeti
yazarın hayatı ve eserleri
yazarın anlatım özelliği
olayların geçtigi cevrenin özelligi
romanın kişikerinin tanıtılması
romanın eleştirilmesi
bunları bulabilrimsiniz yrnamış haberim yokmuş
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Şubat 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana sadece yazarın sanatı ve eseri romanın türü romanın dili ve anlatım özelikleri olyın gectigi yer ve zaman romndaki olyın incelemesi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mart 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana olay örgüsü lazım bilen birisi varsa söyleyebilir mi ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mart 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ya romanın olay örgüsü ve zaman özelliklerini bilen varsa bana söyleyebilir mi?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Haziran 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ateşten gömlek romanında kullanılan teknıkler
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mayıs 2012       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bana romanın olay halkalarından örnekler lzm
BS|Profesional - avatarı
BS|Profesional
Ziyaretçi
7 Mayıs 2012       Mesaj #10
BS|Profesional - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ateşten gömleği romamnın inlceleme yöntemlerini bana bulabilirmisniz ??
romadın adı
yazırı
basılgı yer ve yılı
yazarın kaçıncı roman
romanın özeti
yazarın hayatı ve eserleri
yazarın anlatım özelliği
olayların geçtigi cevrenin özelligi
romanın kişikerinin tanıtılması
romanın eleştirilmesi
bunları bulabilrimsiniz yrnamış haberim yokmuş


KİTABIN ADI: ATEŞTEN GÖMLEK
KİTABIN YAZARI: HALİDE EDİP ADIVAR
YAYIN EVİ: ATLAS YAYIN EVİ
BASIMYILI: 1982


1) KİTABIN KONUSU:

İzmir’in işgali üzerine şehri kurtarmaya amaçlayan milli mücadele hareketlerinin hedeflerine nasıl ulaştığını anlatıyor.

2) KİTABIN ÖZETİ:


Romanın hemen hemen tamamı Peyami’ninn hatıra defterinden ibarettir. Peyami, Ankara’da Cebeci hastanesinde yaatarken 4 kasım ile 17 Aralık 1921 tarihlleeri arasında kırk üç gün zarfında hatırladıklarını bir deftere yazmıştır. Bunun dışında yine Peyami’nin ağzından İhsan ile Cemal’i hatırlayan on bir sayfalık bir bölüm ile, Peyami öldükten sonra onun kimliğini açıklayan tek sayfalık bir ‘sonuç’ bölümü vardır.

Peyami Dışişleri mesleğini seçen bir gençtir. Kurtuluş Savaşında hem başından yaralanmış hem de bacaklarını kaybetmiştir. Cebeci Hastanesi’nde yattığı sırada bir yandan hatıralarını yazmaktadır. Kendisine savaş sırasında da emir erliğini yapan Salim ona refakkat etmekte, bakımını üstlenmektedir. Doktorlar bir ameliyatla kafatasını açarak, savaş sırasında içinde kaldığı sanılan bir kurşunu arayacaktır.

Romanın akışı içinde Peyami’de önemli bir değişme olur. Hikayenin başladığı ana kadar silik, cansız bir hariciye memurudur. Kendisini ‘züppe bir genç’ olarak tanımlamaktadır. İzmirli zengin bir ailenin kızı olan annesiyle birlikte Şişli’de oturmaktadırlar.

Hatıra Defteri’ne göre bu tarihten on iki yıl kadar önce Peyami’nin akrabası olan Ayşe, amca çocuğu olan Peyami’nin annesi tarafından İzmir’den onunla evlendirmek üzere İstanbul’a davet edilmiş ama Peyami bu evliliği istememiş, bavulunu toplayıp Almanya’ya kaçmıştır. Bunun üzerine onuruna çok düşkün olan Ayşe, bir daha hiçbir zaman Peyami ile evlenmemeyi aklına koymuştur. Nitekim İstanbul’da tanıştığı Peyami’nin babasının akrabalarından eski bir hariciyeci olan Mukbil bey ile evlenir. Ayşe’nin kardeşi Cemal de subaylık mesleğini seçmiş bir akrabadır. Harbiye Nezareti’ndeki Binbaşı İhsan ile müterakenin ilk zamanlarından itibaren çok iyi anlaşmaktadırlar. O sırada kahramanların hepsi İstanbul’da bulunmaktadır.

Peyami’nin annesi Şişli’deki evin kabul salonuyla o günlerin kibar, tanınmış, sözü geçen bir kadınıdır. Peyami’lerin sosyal yaşamı Büyükada ile Şişli arasında gidip gelmektedir. Kadınlar arasındaki propagandayı o idare etmektedir. Şişli ve Büyükada arasındaki dedikoduların ve kukla oyunlarının hepsi onların salonlarından geçmektedir. Bu salonların sürekli konukları İngiliz taraftarlarıdır. Savaşlardan bıkmışlardır. Onlara göre kurtuluş İngiliz hakimiyetini kabul etmektir. Peyami de bu hayatın ve bu düşüncelerin bir parçasıdır. İstanbul’da çeşit çeşit inanç, türlü türlü çalışma yürütülmektedir. Özellikle manda taraftarları, ülkeyi bir başka devletin boyunduruğu altına koymak isteyenler çok çalışmaktadırlar. Bunlardan Salime Hanım tam bir ittihatçı düşmanıdır ve İngiliz mandasının kuvvetli savunucusudur. Bu günlerde neredeyse dünyanın her yanındaki cephelerde savaşmış olan kuzen Cemal Bey istanbul’dadır ve Erkanı Harbe (Harp Akademesi) devam etmekte, akraba olduğu için bazen Şişli’deki evde kalmaktadır. Peyami ve Cemal iyi arkadaş olurlar. Cemal cumhuriyetçi fikirleri savunmaktadır. Hergün Hariciyeden Peyami’yi almakta, birlikte zabitlerin oturduğu kahveye gitmektedirler. Orada subayların ülkenin içinde bulunduğu durumla ilgili tartışmalarından Peyami giderek zevk almaktadır. Bir gün birlikte iken bir başka subay olan İhsan ile karşılaşırlar. Aslında İhsan ve cemaal birbirini çok sevmemektedirler. Ama ikisi de Peyami ile iyi arkadaş olduğundan hep birlikte olmaya, birlikte gezmeye başlarlar. Peyamilerin salonundaki tartışmalara İhsan Bey de katılmaktadır.

Bir gün İzmir’e Yunanlıların çıktığı haberi gelir. (15.5.1919) Ayşe’nin kocasını, küçük oğlunu, birçok suçsuz insanla birlikte süngülemişler, delik deşik etmişlerdir. Beş yaşındaki oğlu tek bir kurşunla can veermiş, Ayşe de kolundan yaralanmıştır. Ayşe bir İtalyan ailenin yanına sığınarak, İzmir’i terkeder ve İstanbul’a Peyamiler’in evine gelir. Ayşe’yi iskelede karşılamaya Peyami ve Cemal birlikte giderler. İhsan’la kaarşılaşırlar. İhsan’ın yardımıyla Ayşe’yi sağ salim Şişli’deki eve getirirler. Ayşe siyah giysiler içinde, yaralı kolu beyaz sargılıı olarak, duru beyaz tenli, yeşil gözlü iri kızıl dudaklı, burnu biraz uzunca ama çok etkili bir kadındır. Gören erkeğin ondaki heyecandan, sıcaklıktan etkilenmemesi mümkün değildir. İhsan daha ilk karşılaşmalarında hemen etkisi altına girmiştir.

Ulusal coşku içinde çalkalanan İstanbul’da bir yandan protesto mitingleri yapılmaktadır. Fatih mitingi yapılmıştır. Günün birinde Sultanahmet Meydanı’nda büyük bir miting yapılır. Mitinge kadın, erkek, çoluk çocuk büyük kalabalıklar katılmıştır. Asıl gelenler İstanbul’un arka, yoksul mahallerinde yaşayan insanlardır. Camilerin minarelerinin arasına siyah bayraklar asılmıştır. Halk Sultanahmed meydanına sanki ülke kurtuluncaya kadar dövüşmek için and içmeye gelmiştir. Ayşe, İhsan ve Peyami de bu mitinge katılır. Meydaandaa Almaan İmparaaoru çeşmesinin basamaklarına çıkarak izlemeye çalışırlar ancaak yüzbin insanın doldurduğu alanda bir şey duymaları mimkün değildir. Ancak havadaki ccoşku herkesi etkilemiştir. Ayşe ağlamaktadır. Peyami bile içinin coşkuyla dolduğunu hisseder.

Peyami’nin duygu ve düşünceleri giderek değişmektedir. Ayşe’yi yakından tanıdıkça ve özellikle Sultanahmed mitinginden sonra bilincinde uyanmalar olur. Bir yanda Şişli hanımları, köprünün öteki yanında Darülfünün (üniversite) öğrencileri, genç öğretmenler, şairler, miting meydanlarını dolduran tek bacaklı aakerler. Peyami o gün asıl Türkiye’yi ilk kez gördüğünü anlar. Züppe Peyami Ayşe’nin aşkıyla çok değişmiş, İzmir’in kurtuluşu yolunda can vermeye hazır hale gelmiş bir vatanperver olmuştur.

Bir İngiliz gazetecisi ve salime hanım’ın bulunduğu ve Yunan işgalinin konuşulaacağı bir salon toplantısında Ayşe ‘Çanakkaledeki kayıpları nedeniyle İngilizlerden özür dilenmesinin gerektiği’ fikrine çok keskin bir dille hem de düzgün bir Fransızca ile itiraz edince herkesi şaşırtır ve etkiler. Sakin, konuşmayan, cahil bir taşralı olarak sanılan Ayşşe’nin bilgisi ve coşkusu birileirni tedirgin eetmiştir. Bu arada Peyami’nin annesi de evdeki düzeninin bozulmasını istemez vve Ayşe’yi evinde tehlikeli olarak görmeye başlar. Ayşe’nin İstanbul’daki varlığı ve İzmir’den yaralı olarak gelmiş olduğu düşman kuvvetlerinin taraftarları arasında giderek yayılır. Ayşe annesi ile Peyami’ninn konuşmalarını duyar, kısa sürede evden ayrılır vee Gedikpaaşa’da iki odalı bir ev kiralayarak taşınır. İzmir’den gelirken yanında getirdiği paraları İstanbul’dan Anadolu’ya kaçan subayların yol harcamaları için kullanan genç kadın kendi geçimini dantel örerek vee çocuklara ders vererek sağlamaktadır. Protesto mitingleri, gösteriler sürmektedir. Yaşlı insanlar, kdın ve gençler sokakları, meydanları doldurmaktadır. İstanbul’da birbirinden farklı çevrelerde bir mücadele arzusu uyanmıştır. Tam bu günlerde İstanbul İngilizler tarafından işgal edilir. Kentin üstünden geçen küçük uçaklar bomba yağdırmaktadır. Kentin her yanında kan gövdeyi götürmekte, kesik kol ve bacaklar sokaklarda bırakılmakta, ölüler sağlar birbirine karışmaktadır. Bu uçak saldırılarının birinde Peyami korkudan fenalık geçirir ve yanında olan İhsan ve Cemal’in yardımıyla eve döner. İşgalciler kendilerine muhalif olanların ileri gelenlerini sürgüne göndermeye başlarlar. Ayşe’nin de evi aranır. Ayşe hiç kimse ile konuşmamakta, sadece komşusu sebzecilik yapan Zeynep Hanımla arkadaşlık yapmakta, onun aracılığıyla arkadaşlarıyla haberleşmektedir.

Ayşe İstanbullu gençlerin gözünde İzmir’in vee kurtuluşun sembolüdür. İhsan ile Cemal Anadolu’ya geçerler. Şidetli bir tifo geçiren Peyami ile bir türrlü haberleşemeyen Ayşe sonunda onun iyleşmesiyle birlikt bir kağnıya atlayarak Kuva-yı Milliye’ye katılmak üzere Anadoluya geçerler. Kılık değiştirmiş, köylü giysileri edinmişlerdir. Eşyalarını kömür çuvalları altına saklamışlardır. Yollarda arama yapıldığı için Bursa üzerinden gidemezler vee çetin dağ yollarından geçerek sonunda Kandıra’nın köylerinde İhsan’a kavuşurlar. Peyami ile İhsan hastabakıcılık yapan Ayşe’yi içten içe sevmeye başlamışlardır. Bu aşk her ikisi içinde bir ateşten gömlek olmuştur. İhsan ve arkadaşları önce Bolu, Düzce ve Adapazarı tarafındaki ayaklanmaları bastırmaya çalışan ve halkı İstanbul Hükümetine karşı için örgütlemeye çalışan Kuva-yi Milliye güçlerine yardım ederler. Önce Adapazarı ve Geyve civarında halife ordusu ile çarpışırlar. Ulusal harekete karşı gelmek isteyen köyleri yola getirirler. Çeteler de birbiri ile kavga etmetedir. Kimi Padişah taraftarıdır, kimi Kuva-yı Milliye’yi benimsemiştir. Bu arada Mehmet Çavuş aralarına katılır. Peyami de artık bir işe yaramak ve Ayşe’nin gözünde değer kazanabilmek için savaşa fiilen katılmak ister ve Mehmet Çavuş’tan silah kullanmayı öğrenir. Doğançay’dan sonra Eskişehir’e giderler. Bu bölgede yaptıkları mücadele sırasında tanıdıkları anası, babası, Yunanlılar tarafından öldürülen yeşil gözlü, genç köylü kızı Kezban ise karşılık görmeyen bir sevda ile İhsan’ı sevmekte ve onu da beraberlerinde götürmeleri için yalvarmaktadır. Ama İhsan’ın bu genç kızı götürebileceği uygun bir ortam yoktur. Kezban ise Ayşe’yi kıskanmakta ve şehirli kadın gibi yaralılara bakabileceğini söylemektedir. İhsan sert bir şekilde Kezban’a köyünde kalmasının daha iyi olacağını söyler. Adapazarı’ndaki ihtilalcilerin dize getirilmesinde çok önemli yararlılıklar gösteren Ahmed Rıfkı’nın ölümüyle çok sarsılan, onu gömmeden ayrılmamakta direnen ve günlerce çevresiyle ilgilenmeyen Ayşe ikisi arasındaki bu tartışmayla ilgilenir. İhsan’la arasında sözden çok bakışların ve duyguların konuştuğu bir düello geçer. Kezban İhsan’ı, Mehmet Çavuş’ta Kezban’ı sevmektedir. Elinde bir miktar birikmiş parası vardır ve Kezban’la evlenmek istemektedir. Mehmeet Çavuş Peyami’yi yaralama pahasına Kezban’ı kaçırır. Bir süüre ikisinden de haber alamazlar.

Bu arada İhsan ve Peyami Konya’daki isyanı bastırmakla görevlendirilir. Mehmet çavuş artık karşı cephededir. Köylüleri yaalan yanlış bilgilerle kandırmış, İhsan Bey’e ve subaylaarına eeğlence amaçlı bir toplaantıyı bahane ederek pusu kurmuştur. İhsan ve arkadaşları pusuda yaakalanır, arkaadaaşları ölür, İhsan tutuklanır. Ama Kezban’ın kaçıp kilometrelerce yolu yürüyerek haber vermesi sayesinde arkadaşları İhsan’ı kurtarırlar ve Mehmet Çavuş’u asarlar. Kezban’ın eşyaları ise bir ırmağın kıyısında bulunur. Kerzban kayıplara karışmıştır.

Peyami’yi dil bilgisinden yararlanmak üzere mütercim olarak Milli Müdafa’ya verirler. Peyami Ankara’ya gelir, Ayşe ise hemşire olmuş, Eskişehir’e gitmiştir. İhsan sessiz ve çelikten bir insan gibi, yorulmak bilmeden didinir, çalışır. Alay kumandaanı olmuştur. Hepsi Ayşee’nin, İzmir kızının peşinde İzmir yolunda ölmeye söz vermişlerdir. Bu sıtmayla sanki arkalarına ateşten bir gömlek giymişlerdir. Peyami büyük bir uğraştan sonra kendini İhsan’ın komutası altındaki birliğe verdirir. İhsan bir akşam Peyami’ye Ayşe’yi nasıl yana yana sevdiğini anlatır. İkinci İnönü Savaşı’nda başını kurşunlara uzatarak ölümü beklemiştir. Metristepe’de göğsünden bir kurşun yiyerek bayıldığı zama herşeyin bittiğine hükmetmiştir. Çok kan kaybeden İhsan’ı hastanede yer olmadığından otelde küçük bir odaya yatırırlar. Ayşe sabahları gelir, yarasını gözden geçirir, çarşaflarını değiştirir, derecesini alır. İhsan öğleye kadar hep bunu yaşamak için vakit geçirir. Bir akşam Ayşe’yle İzmir’e inecekleri günü konuşurlar. İzmir’e girenin ilk kendisi olmak şartıyla Ayşe’den kendisi ile evlenmesini ister. Ayşe bu sözü vermeden mantosunu alarak kaçmaya çalışır. İhsan, yarasını açarak intihara kalkışır. Ayşe de ister istemez geri dönmek zorunda kalır.

Rastlantılar İhsan’a fena bir oyun oynar. Hava değişimi için Ankara’ya gönderilir. Orada İhsan’ın isteğine aykırı olarak, bir amca kızını onunla evlendirmeye kalkarlar. İhsan bunu kabul etmez ama dönüşte trenn binerken amcasının kızına, onu öperek veda eder. İşte kötü rastlantı burada kendini gösterir. Ayşe bu sahneyi görmüştür. İzmir’in kızı, o günden sonra İzmir’den başka hiç bir şeyi düşünmez olur. İhsan’da yırtıcı bir savaş başlamıştır. Dışından düşmanla içinden kendi kendisiyle savaşmaktadır. İhsan, Sakarya Savaşı sıraasında bir saldırı sırasında, tırmandığı tepenin en yüksek noktasında bir makineli ateşiyle vvrulur, Peyami’nin kolları arasında hayatını kaybeder. Hemşire Ayşe de bu saldırı sırasında vurulanlar arasındadır. Peyami br seyde içinde bir asker kaputu altında onu bulur. Hemşire gömleği kana bulanmıştır. Sol kaşının üzerinden iri bir yara almıştır. Ayşe’nnin şehit oluşu hazindir. Sıhhiye bölüğünde çalışırken komutanın şehit oluşu haberi gelince dayanamamış, fırlamış, ileri, en ileri hatta kadar koşmuştur. Peşinden koşanlar onu yakalayamamıştır. Tam o sırada bir top mermisi parçasının isbetiyle vurulmuştur.

Peyami Ayşe’yi de İhsan’ı da Gökçepınar’da yan yana gömdürür. Niyeti İzmir’e en önde girip, bunu Gökçepınar’da yatan Ayşe’ye anlatmaktır. Çünkü Peyami’ye göre Ayşe hiç kimseyi sevmemiştir. Onun seveceği insan İzmir’e ilk girecek olandır. Tekrar ceepheye dönen Peyami’de bir top mermisi ile vurulur ve iki bacağını da kaybeder. Cemaal de şehit düşer.

Peyami’nin hatıra defteri burada biter. Romaanın sonuna ekleenenn bir nottan aanladığımıza göre kafaasındaann kurşun çıkarılırken ameliyat sırasında Peyami ölmüştür. Cebeci Hastanesi’nin iki doktoru bu konuda konuşurlar. Yedek asteğmen Peyami Efendi’nin kağıtları incelenmiştir. Ne İhsan adında bir alay komutanı bulunmuştur. Ne de Aye adında bir hemşire. Peyami’nin akrabası da bulunmamaştır. Bu nedenle iki doktor, hatıra defterindeki olayların kafasına kurşun girmesinden ileri gelen hayaller olduğuna karar verirler.

DEĞERLENDİRME

Eser ilk kez 1922 yılında İkdam’da (6 Haziraan-11 Ağustos 1922 yıllaarı arasında) tefrika edildi. Daha sonra kitap olarak yayınlandı. Yazarın en çok okunan eserlerinden biridir. Eserde Kurtuluş Savaşı adeta belgelenmiştir. Yazarın kendisi de olayların içinde yer aldığından, yakından bildiği bir çok gerçeği güçlü bir mantıkla anlatmaktadır. Sultanahmed mitingi, Düzce olayları bu örneklerden bazılarıdır.

Edebiyatçı Cevdet Kudret’e göre Ateşten Gömlek; edebiytımızzda Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilki ve hala en güzelidir.

Romanı değerlendiren yazılaardan en güzellerinden birini yazmış olan İnci Enginün’ün yazmışş olduğı değerlendirmeye göre; roman Sakarya Savaşı’nın hemen ardından yazılmıştır. Ateş’ten Gömlek Cumhuriyeet devri romancılığının ilk örneği sayılmaktadır. İngilizceye çevrisi de halide Edip tarafından yapılmıştır..

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’ya gidince (1921) bir süre Halide Edip Adıvar’da misafir kalmıştır. Adıvar o günlerde Yakup Kadri’nin ‘Ateşten Gömlek’ adında bir ‘Anadolu romanı’ yazmakta olduğunu öğrenince, bu adı çok beğenip, benimsemiş ve Yakup Kadri’den daha önce davranıp, iki ay içinde eserini tamamlamıştır. Böylece Yakup Kadri’nin bulduğu, Hallide Edib’in benimsediği ‘Ateşten Gömlek’ adı hem vatanın içinde bulunduğu felaketi, hee de bu fflaketi yaşayan, aşkları, ihtirasları, kıskançlıkları ve vazifeleri arasında kalan insanların ruh çatışmalarının da ifade edilddiği bir romaan olarak okuyucusuylla buluşur. Halide Edip bu olayı da kitabının başında ‘Yakup Kadri’ye’ başlıklı açık mektupta anlatmıştır. Ayrıca bu konuyu ‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’ başlıklı anılarında da anlatmıştır.

Kurtuluş Savaşı üzerine yazılan romanların çoğu, bu savaşı yaşamayanların araştırmalarına dayanarak yazdıkları romaanlardır. Oysa Halide Edip Adıvar Kurtuluş Savaşı’na katılmış bir yazar, savaşı bütün acısıyla, üzüntüsüyle yaşamış ve Ateşten Gömlek’i 1922’de sıcağı sıcağına yazmıştır. Eleştirmen Fethi Naci’ye göre; Ateşten Gömlek bir bakıma Halide Edib’in tanıklığıdır. Roomaanın seksen yıldır süren başarısı vee gücü de bu tanıklıktan gelmektedir. Fethi Naci’ye göre Yazar romanını Ayşe ile Ayşe’yi, seven İhsan ve Peyami’nin duygusal ilişşkleeriiçindde geliştiriyor ama aştan, tutkudan söz edenn sayfaları romanın en güçsüz bölümleridir.

Romanı bugün de ilgiyle okutan özelliği Kurtuluş Savaşı’nı bir röportaj sadeliği içinde verebilmesi, canlı bir taarih gibi okunabilmesidir. Sultanahmed mitingi, İstanbul’un işgali, Kuvayı Milliye’ye katılmalar, Hilafetçilerle savaş, çete kuvvetlerinden düzenli orduya geçiş, çekilen acılar, katlanılan fedakarlıklar ancak bunları yakından yaşayan birinin anlatabileceği bir canlılıkla anlatılmıştır. Kitapta savaşı bütün korkunçluğuyla veren pek çok başarılı sahne bulunmakta ve bu bölümler kitabın sevilmesinde çok etkili olmaktadır. Fethi Naci’ye göre Yazar köylü kızı Kezban’ın İhsan’a duyduğu umutsuz aşkı ve Mehmet Çavuş’un Kezban’a olan aşkını anlatırken çok başarılıdır. Ancak İhsan’la Ayşe’nin duyguları fazla kitabı ve yapmacık olarak anlatılmış. Ona göre Ateşten Gömlek başarılı bir roman değil ama unutulmaz bir tanıklıkdır. Romancı bu eserinde Atatürk’ün çetelerden düzenli orduya geçilmesi fikrini de çok kuvvetle işlemiştir.

Eleştirmen N. Ziya Bakırcıoğlu’na göre de Ateşten Gömlek’in Kurtuluş savaşı romanlarının ilki olduğu hükmü doğrudur ve bu konuyu ele alan romanlar için yolu açmıştır. Milli Mücadeleye verilen ‘Kurtuluş Savaşı’ ismi; bir ‘subaylar savaşı’ olduğu ve Padişah ile İstanbul Hükümeti’nin ihaneti gibi tezler romanınn resmi görüşe dayandığını, adeta Atatürk’ün Nutku’nun bir tekrarı olduğunu göstermektedir. Küçük Ağa’ya gelinceye kadar yazılan bütün Kurtuluş Savaşı romanları bu görüşü benimsemişledir.

Yazar ve edebiyat eleştirmeni Selim İleri Halide Edib’in ‘Handan’ romaanı ile başlayan serüveninin ‘Mor Salkımlı Ev’ ille başka bir boyuta taşındığını ve ‘Ateşten Gömlek’e ulaşan süreçte, bireyselden toplumsal olana bir yol alış vardır. Gerçekten bir ateşten gömlek sırta geçirilmiş, o ateşten gömlekle yanıp tutuşulmuş ama hiç pişman olunmamıştır.

Romanda İzmirli Ayşe etrafında, Anadolu’da önce çetelerle başlayan sonra düzenli ordu ile devam eden ve zaferle sonuçlanan Türk Kurtuluş Savaşı’nın öyküsü anlatılmaktadır. Romanın öneemli kahramanlarının hepsinin birer ateşten gömleği bulunmaktadır. Ayşe’nin ateştee gömleği İzmir’in kurtuluşudur. Peyami ile İhsan’ınki Ayşe’ye duydukları aşktır. Mehmet Çavuşun ki ise hem Kezban’a ddyduğu aşk hem de şahsi kininin sükünet bulmasıdır.

Roman, Peyami’nin hatıra defteridir. Bir ‘ben’ romanıdır. Bununla birlikte anıların yazıldığı zaman ile olayların geçtiği zaman farklı olduğundan Peyami kendini geri planda tutarak öteki kahramanları ve olayları ön plana çıkarmıştır. Ancak bu kahramanlar canlı ve fonksiyonel değildir. Onların duygu dünyalarını ancak Peyami’nin gözlemleri sayesinde öğreniyoruz.. Peyami romaan boyunca çok değişmiş, züppelikten vatanperverliğe yükselmiştir. İki bacağı koptuğu halde defterinde Ayşe’ye dövüşmek için kolları oldduğunu söyleyerek, bedeninin son parçası da kopana kadar İzmir’ için ve Ayşe için savaşacağını’ söyler. Ancak Ayşe’nin bu değişimin sonuçlarından haberdar olması mümkün olmamıştır.

Romandaa Ayşe bir şşahsiyyet olarak değil, bir örnek kişi olarak ele alınmıştırr. Kocasının ve oğlunun ölümünden başka hiçbir kişisel meselesine romanda değinilmemiştir. O saddece İzmir’i düşünmektedir. İhsan’ın ve Peyami’ninn kendisine aşık olduğunu bildiği halde fazla umurunda değildir. Ayşe’nin Peyami’ye yazdığı mektuplardan onun işgal ile ilgili düşüncelerini öğreniriz. Ona göre işgal İngilizlerin Türklere hakaretidir ve ordumuz bunu cezalandırmalıdır. Ayşe’de Halide Edib’ten önemli izler bulunmaktadır. Halidde Edib’in romandaki temsilciisidir. Onun Kurtuluş Savaşındaki görevlerini yapmaktadır.

Romandaki bir başka önemli karakter ise İhsan’dır. O Ayşe olmasa da savaşa katılacaktı. Çünkü bir subaydı. Nitekim İstanbul’un işgalinden hemen sonra Anadolu’yy geçti ve Adapazarı civarında Halife Ordusu ile savaştı. İhsan İnönü savaşlarında ve Sakarya’da önemli işler başarır ve Sakarya Savaşı sırasında şehit olur. Onun asıl trajedisi Ayşe’ye olan aşkıyla başlamıştır. İhsan karekteri son derece kararlı ve ateşli bir asker olmasına rağmen ‘Ayşe isteseydi savaş meydanını bile terkederdim’ diyebilecek kadar da çelişkiler içinde anlatılmıştır.

Romandaki karekterler yeterince derin ve tutarlı işlenmemiştir. Romandaki aşk teması da çok zayıftır. Yazar ne gelişiminde ne de tiplerin yaratılmasında yeterli titizliği gösterememiş, derinleşememiştir. Kezban, Mehmet Çavuş, Miralay Haşmet Bey ve Ahmet Rıfkı tiplemeleri de romanın dramatik yapısına katkıda bulunmamıştır. Yazar kahramanlarına karşı son derece tarafsız davranmıştır. Aslında bu romanda keskin sınırlarla ayrılmış taraflar da yoktur. Kahramanların kendi aralarındaki veya iç dünyalarındaki çatışmalar çok basittir ve inandırıcı değildir. Örneeğin mehmet Çavuş’un cephe değiştirmesi sadece basit ve cahil biri nsanın tavır değiştirmesinden ibarettir. Oysa doğru yolu bulmak veya bir tarafa ihanet etmek bu kadar kolay bir şey değildir.

Romanda bazı olaaylaar, örneğin bir yolculuık veya bir cephanenin gizlenişi çok aarıntılı anlatılmış bu da romaanın genel akışını ve dengesini olumsuz etkilemiştir.

Anadolu romanı tanımlaması ilk kez Ömer Seyfettin tarafından ‘Yalnız Efe’ için kullanılmış ancak o dönem yazarları tarafından kısa sürede benimsenerek yaygınlaşmıştır.

Eserde coşkulu, heyecanlı bir dil kullanılmıştır. Ancakk yazarın Türkçesinin zayıflığı yer yer çok belirgindir. Tanımlamalar, betimlemeler, analizler, tahlillerde kitaabi bir dil kullanılmıştır. Örneğin ‘bu akşam içim hülya yapmak istiyor’ veya ‘seninle e gider, İzmir’de bir çiftlik yaparız’ vb. Öte yanda bu kusurları örten bir reealizm, bir dürüstlük ve bir coşku, bir inanmışlık var ki okuru hala etkilemektedir.
Bu roman önce siyah, beyaz sinema filmi olarak beyaz perdeye aktarılmış, sonra da TRT tarafından dizi film olarak yayınlanmıştır.

3) KİTABIN ANA FİKRİ:

Vatanın bağımsızlığı için kadın-erkek demeden tüm halkın mücadele etmesidir.


4) KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Peyami: İzmir’in işgali sırasında cephede çevirici olarak görev yapar. dışişleri memurudur. Ayşe’yi çok sever. Aynı zamanda çok duygusal bir kişiliğe sahiptir.

Ayşe: Savaş zamanında cephede hasta bakıcılık yapar. İzmir’in işgalinde milli mücadele ruhu içinde halkı bilinçlendirmeye çalışır. Çok hırslı, çekici ve hoş bir bayandır.

İhsan: Bir subaydır. Sakarya savaşında şehit düşmüştür. Ayşe’yi çok sever ve onunla evlenmek ister.


5) KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Kitap dil bakımından yalındır. Yabancı kelimelere fazla yer verilmemiştir, akıcı bir dille yazılmıştır. Bu romanda hem tarih hem de aşk konuları ustalıkla ele alınmıştır. Esrarengizliklerle dolu her an diğer sayfasında ne olacakmış düşüncesiyle okunacak bir kitap. Sonunda da yine okuyucuya yorum imkanı bırakarak bu özelliğini göstermiştir.

6) KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

Meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerinin tanınmış edebiyatçılarındandır. Kitap okumaya küçük yaşta başlayan Halide Edip ilk önce Tanin gazetesinde yazmaya başlamış ve daha sonraları birçok gazetede roman, makale, sohbet ve hikaye türlerinde eserler vermiştir. İlk romanlarında ferdi aşk temasını işlemiş, daha sonra belgeseldi ve sosyal romanlara önem vermiştir.

Başlıca romanları: Sinekli Bakkal, Vurun Kahpeye, Kalp Ağrısı, Handan ve Ateşten Gömlektir.

Başlıca hikayeleri: Dağa Çıkan Kurt, İzmir’den Bursa’ya, Harap Mabetler.

Hatıra, tiyatro, çeviri ve fikir eserleri de vardır.

7) BAŞLICA KİŞİLER

Peyami : Romanda anltılan olayları haatıra defterinden öğrendiğimiz bir hariciye memuru. Ayşe’ye duyduğu aşk yüzünden olaylara karışan ve kendini bir anda Milli Mücadele’nin içinde bulan genç.

Cemal : Ayşe’nin ağabeyi. Milli Mücadee’nin önemli subaylarından biri. Daha o yıllarda cumhuriyetçi fikirlere sahip.

Ayşe : Romanda, İzmir’in ve Kurtuluşun sembolü olaarak görülen genç bir kadın. Kocası ve oğlu İzmir’in işgali sırasında Yunanlılar tarafından öldürülünce, önce İstanbul’a gelir; oradan da Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’ye bir hemşire olarak katılır. Cephede, ön saflarda hizmet görür.

İhsan : Cemal’in ve Peyami’nin arkadaşı. Milli Mücadeleye ilk katılanlardan biridir. Albaylığa kadar yükselir. Ayşe’yi sevmektedir. Birinci ve İkinci İnönü Savaşlarına katılır. Sakarya savvaşı’nd şehit olur. Ayşe ile birikte küçük bir köyün mezarlığına gömülürller.

Mehmet Çavuş : Şahsi kini dolayısıyla çeteci olmuş, Rumeli’de Bulgar çeteleri ilee vuruşmuş, padişaha düşmanlığı nedeniyle Milli Mücadele’ye katılmıştır. Kezban’a aşık olunca onun ardından geçer. Kezban’ı kaçırır. Fakat Kezban’ın İhsan’ı sevmiş olmasını gururuna yediremez. Kuva-yı Milli’yeden ayrılır. Bir isyan teşebbüsü sırasında İhsan tarafından yakalanıp asılır.

Kezban : Anası ve babası Yunanlılar tarafından öldürülmüş bir köylü kızı. İhsan’ı seviyor. Ve bu aşkın çekiciliği ile onun ardından giderek Milli Mücadele’ye katılıyor. Hem kıskanç hem fedakar bir genç kız.

*Biraz Uzun Ama... Msn Happy

Benzer Konular

13 Aralık 2015 / Ziyaretçi Cevaplanmış
31 Ocak 2009 / MelancholiscH Arşive Kaldırılan Konular
30 Aralık 2014 / _Yağmur_ Edebiyat
29 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
13 Nisan 2009 / BrookLyn X-Sözlük