Arama

Yumuşama dönemi sonrası dünyada ne gibi değişim ve gelişmeler olmuştur?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Nisan 2010 Gösterim: 6.523 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Nisan 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yumuşama dönemi sonrası dünyadaki ekonomi,bilim,kültür,sanat ve spor alanındaki gelişmeler nelerdir?? yardımcı olabilirseniz sevinirim
EN İYİ CEVABI The Unique verdi
YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI
ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ
Sponsorlu Bağlantılar

6 Nisan 1971 tarihinde Japonya’nın Nagoya kentinde 31. Dünya Ping Pong Şampiyonası yapılıyordu. ABD milli takımından Glenn Cowan ile Çinli milli sporcu Zhuang Zedong’un turnuva esnasında gelişen dostluğu gazetecilerin dikkatini çekmiş, iki sporcunun fotoğrafları dünya basınında yer almıştı. Çin Halk Cumhuriyeti o yıllarda dünya politikasının dışındaydı. ABD ile Çin arasında 1949 yılından beri tam anlamıyla bir soğuk savaş yaşanıyordu. İki ülke birbirini tanımıyordu, ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler’e üye değildi.

İki sporcu arasında başlayan dostluk ABD ile Çin arasındaki yakınlaşmayı tetikledi. Fırsatı iyi değerlendiren Başkan Mao ve Başbakan Çu En Lay, Amerikan takımını hemen Çin’e davet ettiler. 10 Nisan günü ABD ping pong milli takımı, yöneticiler ve gazeteciler Hong Kong’dan Çin’e geçtiler ve 17 Nisan tarihine kadar Çin milli takımı ile gösteri maçları yaptılar, Çin Seddi’ni ziyaret ettiler ve Çin balesi izlediler. Böylece 1949 yılından beri ABD ile Çin arasında ilk resmî temas gerçekleşmiş oldu. Bu olay, diplomasi tarihinde “ping pong diplomasisi” olarak bilinir.

Aynı yılın temmuz ayında, ABD Başkanı Richard Nixon’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Prof. Henry Kissinger gizlice Pekin’e giderek iki ülke arasındaki ilk temasları başlattı. Bundan sonra ABD - Çin ilişkileri son derece hızlı gelişme gösterdi. Başkan Nixon ve Henry Kissinger, 21 Şubat 1972 günü Pekin’e ilk resmî ziyaretlerini yaptılar. Nixon - Kissinger ikilisinin Çin ziyareti dünya basınında bir bomba gibi patladı. Tarihî ziyaretin sonucunda 28 Şubat 1972 günü ünlü “Şanghay Bildirisi” yayınlandı ve ABD ile Çin arasındaki en ciddi sorun olan Taiwan meselesi için bir ara çözüm kabul edildi. ABD, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimini Çin’in meşru hükümeti olarak tanıdı ve zaman içinde Taiwan’daki askerî varlığını azaltma kararı aldı. Böylece, Çin dünya politikasında önemli bir güç haline geldi.
HELSİNKİ NİHA-İ SENEDİ
Helsinki Nihai Senedi, 1975 yılının Ağustos ayında Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de düzenlenen Avrupa'da Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın sonunda Avrupa ülkeleri (Arnavutluk ve Andora hariç), SSCB, ABD ve Kanada arasında imzalanan konferansın sonuç bildirgesidir.
Uluslararası ilişkilerde büyük savaşlardan veya siyasi gelişmelerden (Fransız ihtilali gibi) sonra değişen kuvvet dengelerini yeniden kurmak için ilgili devletler arasında anlaşmalar yapılması usuldendir. Oysa II. Dünya Savaşı sonunda, değişen kuvvet ilişkilerini yansıtacak bir anlaşmanın yapılamamış olması, özellikle Avrupa'daki siyasi düzeni istikrarsızlığa mahkûm eden en önemli etkenlerden biri sayılmıştır. Batı Almanya'nın Doğu Almanya'yı tanıyan SSCB dışındaki Doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini kesmesi, ayrıca II. Dünya Savaşı sonrasında Polonya ve Çekoslovakya ile arasında ortaya çıkan sınırları tanımaması, Avrupa'daki istikrarsızlığın iki önemli unsurunu teşkil ediyordu.
İki bloklu bir uluslararası düzende Avrupa'da güvenliği ve istikrarı sağlayacak bir antlaşma akdetmek çabaları 1950 ortalarına kadar gider. Avrupa'da güvenlik ve istikrar fikri, esas itibariyle Doğu Blok’undan kaynaklanan bir fikirdir. Temelinde Almanya'nın bölünmüşlüğü ve Berlin sorunlarının yer aldığı soğuk savaş döneminde Avrupa'daki sınırları meşrulaştırma isteği yatmaktadır. Bu çerçevede, 1955'lerde Varşova Paktı tarafından yapılan Avrupa güvenliği anlaşması önerisi, dönemin soğuk savaş koşullarında Batılılar tarafından uzun süre kabul edilmemiştir. Hatta bu öneri, Batı Almanya'nın NATO'ya girmesini önlemeye yönelik bir manevra olarak değerlendirilmiştir.
Doğu Bloku'nun Avrupa güvenliğine ilişkin önerileri 1960'ların sonlarına kadar devam etmiş, ancak Batı, bunları da dikkate almamıştır. 1960'lar sonunda ve 70'ler başında, ABD ve SSCB arasında stratejik silahların sınırlandırılmasına ilişkin Anlaşması'nın imzalanması ve 1969'da Bonn'da iktidara gelen Willy Brandt başkanlığındaki SDP-FDP hükümetinin Batı Almanya'nın Polonya ve Çekoslovakya ile olan Doğu sınırlarını tanıması ve Doğu Almanya ile ilişkiye girmeyi kabul etmesi sonucu meydana gelen yumuşama ortamı, Avrupa'da güvenlik ve istikrar yönünde olumlu bir adım oluşturmuştur.
Bu koşullarda Batı, Avrupa güvenliği konusunda görüşmelere girişmeyi kabul etmiş, ancak buna paralel olarak "Karşılıklı ve Dengeli Kuvvet İndirimleri" müzakerelerine de başlanması önerisinde bulunmuştur. Doğu Bloku'nun da bu öneriyi kabul etmesi üzerine, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, 15 Ocak 1973 tarihinde Helsinki'de çalışmalarına başlamıştır. Hazırlık çalışmaları iki yılı aşkın bir süre devam eden konferans, 1 Ağustos 1975'de Helsinki Nihai Senedi'nin (Sonuç Belgesi olarak da anılmaktadır) 33 Avrupa ülkesi (Arnavutluk hariç tüm Avrupa ülkeleri) ile ABD ve Kanada tarafından Devlet veya Hükümet Başkanları düzeyinde imzalanmasıyla hayata geçmiştir.
Helsinki Nihai Senedi, II. Dünya Savaşı sonunda Avrupa'da oluşan sınırların ihlal edilmezliğini, dolayısıyla meşruluğunu tanımış, Batı Almanya'nın ısrarıyla, sınırların barışçı yoldan değiştirilebileceği anlayışının Sonuç Belgesinde yer alması ilke itibariyle kabul edilmiştir.
? Helsinki Nihai Senedi'nin en dikkat çekici yönü, 35 imzacı devlet arasındaki ilişkilere rehberlik edecek 10 temel ilkenin ortaya konmasıdır. AGİK'in anayasası sayılan 10 ilke şunlardır:
? Egemen eşitlik ve egemenliğe saygı,
? Kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehdidinden kaçınma,
? Sınırların ihlal edilmezliği,
? Devletlerin toprak bütünlüğünün korunması,
? Anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü,
? İçişlerine karışmama,
? İnsan hakları ve temel özgürlüklere saygı,
? Halkların eşit haklardan ve kendi kaderlerini tayin hakkından yararlanması,
? Devletler arasında işbirliği,
? Uluslararası Hukuk'tan doğan yükümlülüklerin iyi niyetle yerine getirilmesi.
? Nihai Senet'in Güven ve Güvenlik Arttırıcı Önlemler bölümünde ise Avrupa'da yumuşamanın sürdürülmesine katkıda bulunabilecek bazı tedbirler öngörülmüştür. 25 binden fazla askeri kuvvetin katıldığı manevra veya tatbikatların önemli kuvvet kaydırmalarının bütün taraflara önceden bildirilmesi ve tatbikatlara gözlemci davet edilmesi bu önlemlerin önde gelenleri arasındadır.
Helsinki Nihai Senedi 3 temel bölüme ayrılmıştır:
Avrupa güvenliği ile ilgili sorunlar
Çevre, teknoloji, bilim ve ekonomi alanlarında işbirliği
İnsani boyut ve diğerlerinde işbirliği
Nihai Senet'in Ekonomi, Bilim ve Teknoloji ve Çevre Koruması Konularında İşbirliği başlıklı bölümünde, taraflar arasında ekonomik, ticari, bilimsel, teknolojik ilişkilerin geliştirilmesi ve çevre koruması alanında işbirliğinin arttırılmasına yönelik tavsiyeler yer almaktadır. Üçüncü Bölüm: İnsancıl ve Diğer Alanlarda İşbirliği başlığını taşımakta olup, parçalanmış ailelerin birleştirilmesi, farklı uluslardan insanların evliliklerinin kolaylaştırılması, taraflar arasında turizmin geliştirilmesi, basın, yayın, radyo ve televizyon aracılığıyla bilgi değişimine imkân tanınması hususlarını düzenlemektedir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansının toplanması için ısrarlı taleplerde bulunan Doğu Bloku'nun, bununla güttüğü Avrupa'nın o zamanki sınırlarının tanınması amacına karşılık Batılılar, insancıl alanda işbirliği taleplerini karşı öneri olarak kabul ettirerek 1990 başlarında Doğu Avrupa ve SSCB'deki komünist rejimlerin çökmesinde etkin bir rol oynayan insan haklarına saygı kavramına Doğu Bloku'nda güncellik kazandırmışlardır.
AGİK, iki Blok üyesi devletlerin bir araya gelerek aralarındaki anlaşmazlık noktalarını tartıştıkları, bunlara çözüm aradıkları bir müzakere forumu ve bir "konferanslar diplomasisi" olarak doğmuş ve bir teşkilata dönüştüğü 1994 Budapeşte Zirvesine kadar bu özelliğini korumuştur. Bu çerçevede belirli aralıklarla yapılan toplantılarda Nihai Senet'te yer verilen yükümlülüklerin uygulanma durumunun gözden geçirilmesi ve özellikle insani temaslar alanında yükümlülüklere uygun hareket edilmemesi keyfiyetinin dünya kamuoyunun dikkatine getirilmesi olanağı yaratılmıştır. Helsinki Nihai Senedi'nin kabulü ile başlayan ve Helsinki Süreci olarak da anılan konferanslar dizisi, Belgrat (1977- 78), Madrid (1980-83) Viyana (1986-89), Helsinki (1992) ve Budapeşte olmak üzere şimdiye değin yapılan beş izleme (Follow-up) toplantısından oluşmaktadır. Daha sonra Gözden Geçirme (review) toplantısı adını alan toplantıların 1996'dan beri Viyana'da yapılması kararlaştırılmıştır.
Nihai Senet, uluslararası hukuk açısından bağlayıcı bir belge olmayıp siyasi bağlayıcılığa sahip bulunmaktadır. Buna göre, AGİT belgelerinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması veya ihlal edilmesi Devletlere hukuken bir sorumluluk getirmemekte, ancak Devletler gerek diğer Devletler, gerek kamuoylarında doğabilecek tepkiler nedeniyle yükümlülüklere aykırı hareket etmekten kaçınmaktadırlar
Yumuşama, farklı ekonomik ve toplumsal sistemlere sahip ülkeler ya da ülke grupları arasında, son aşamada barış içinde bir arada yaşamayı öngören, yeterli sayıda şarta bağlanmış uzun süreli ve kapsamlı bir işbirliğine varacak, gerginliğin aşamalı ve bilinçli bir biçimde azaltılmasını öngören politikadır.

Yumuşama terimi ilk olarak Soğuk Savaş döneminde kullanılmıştır ve bloklar arasında karşılıklı “söz düellosu” vasıtasıyla savaş tehlikesinin azalmasını ve komünist ile komünist olmayan devletler arasında siyasal, ekonomik, kültürel ve teknolojik anlaşmaların sayılarındaki artışı ifade etmek için kullanılmıştır.

Yumuşama, ayrıca, soğuk savaş döneminde Doğu-Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginliğin azaldığı tarihsel bir dönemi tanımlamak için de kullanılmaktadır. “Dönem” kavramının aksine bir “süreç” olarak düşünüldüğünde yumuşama, anlaşma ve işbirliği aşamalarından oluşan bir ilişki türü olmaktadır. (Böylece uluslararası politikada yumuşama bir siyasal amaç biçimine dönüşmektedir.)

Yumuşama son olarak, “görüşmeler çağı” denilen günümüzün temel özelliği ve çağdaş gelişmelerin doğal bir sonucu olarak da değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, “globalleşen bir dünyada uluslararası sistemin parçalarını oluşturan birimlerin, yeryüzünün neresinde olursa olsun çıkabilecek çatışmalar ve uzun süren anlaşmazlıkların global bir savaşa yol açabileceğinin bilincinde olarak daha tedbirli ve belli kurallara uygun hareket etmeleri” biçiminde tanımlanmaktadır.


The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
9 Nisan 2010       Mesaj #2
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
YUMUŞAMA DÖNEMİ VE SONRASI
ABD-ÇİN İLİŞKİLERİ
Sponsorlu Bağlantılar

6 Nisan 1971 tarihinde Japonya’nın Nagoya kentinde 31. Dünya Ping Pong Şampiyonası yapılıyordu. ABD milli takımından Glenn Cowan ile Çinli milli sporcu Zhuang Zedong’un turnuva esnasında gelişen dostluğu gazetecilerin dikkatini çekmiş, iki sporcunun fotoğrafları dünya basınında yer almıştı. Çin Halk Cumhuriyeti o yıllarda dünya politikasının dışındaydı. ABD ile Çin arasında 1949 yılından beri tam anlamıyla bir soğuk savaş yaşanıyordu. İki ülke birbirini tanımıyordu, ayrıca Çin Halk Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler’e üye değildi.

İki sporcu arasında başlayan dostluk ABD ile Çin arasındaki yakınlaşmayı tetikledi. Fırsatı iyi değerlendiren Başkan Mao ve Başbakan Çu En Lay, Amerikan takımını hemen Çin’e davet ettiler. 10 Nisan günü ABD ping pong milli takımı, yöneticiler ve gazeteciler Hong Kong’dan Çin’e geçtiler ve 17 Nisan tarihine kadar Çin milli takımı ile gösteri maçları yaptılar, Çin Seddi’ni ziyaret ettiler ve Çin balesi izlediler. Böylece 1949 yılından beri ABD ile Çin arasında ilk resmî temas gerçekleşmiş oldu. Bu olay, diplomasi tarihinde “ping pong diplomasisi” olarak bilinir.

Aynı yılın temmuz ayında, ABD Başkanı Richard Nixon’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Prof. Henry Kissinger gizlice Pekin’e giderek iki ülke arasındaki ilk temasları başlattı. Bundan sonra ABD - Çin ilişkileri son derece hızlı gelişme gösterdi. Başkan Nixon ve Henry Kissinger, 21 Şubat 1972 günü Pekin’e ilk resmî ziyaretlerini yaptılar. Nixon - Kissinger ikilisinin Çin ziyareti dünya basınında bir bomba gibi patladı. Tarihî ziyaretin sonucunda 28 Şubat 1972 günü ünlü “Şanghay Bildirisi” yayınlandı ve ABD ile Çin arasındaki en ciddi sorun olan Taiwan meselesi için bir ara çözüm kabul edildi. ABD, Çin Halk Cumhuriyeti yönetimini Çin’in meşru hükümeti olarak tanıdı ve zaman içinde Taiwan’daki askerî varlığını azaltma kararı aldı. Böylece, Çin dünya politikasında önemli bir güç haline geldi.
HELSİNKİ NİHA-İ SENEDİ
Helsinki Nihai Senedi, 1975 yılının Ağustos ayında Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de düzenlenen Avrupa'da Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın sonunda Avrupa ülkeleri (Arnavutluk ve Andora hariç), SSCB, ABD ve Kanada arasında imzalanan konferansın sonuç bildirgesidir.
Uluslararası ilişkilerde büyük savaşlardan veya siyasi gelişmelerden (Fransız ihtilali gibi) sonra değişen kuvvet dengelerini yeniden kurmak için ilgili devletler arasında anlaşmalar yapılması usuldendir. Oysa II. Dünya Savaşı sonunda, değişen kuvvet ilişkilerini yansıtacak bir anlaşmanın yapılamamış olması, özellikle Avrupa'daki siyasi düzeni istikrarsızlığa mahkûm eden en önemli etkenlerden biri sayılmıştır. Batı Almanya'nın Doğu Almanya'yı tanıyan SSCB dışındaki Doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini kesmesi, ayrıca II. Dünya Savaşı sonrasında Polonya ve Çekoslovakya ile arasında ortaya çıkan sınırları tanımaması, Avrupa'daki istikrarsızlığın iki önemli unsurunu teşkil ediyordu.
İki bloklu bir uluslararası düzende Avrupa'da güvenliği ve istikrarı sağlayacak bir antlaşma akdetmek çabaları 1950 ortalarına kadar gider. Avrupa'da güvenlik ve istikrar fikri, esas itibariyle Doğu Blok’undan kaynaklanan bir fikirdir. Temelinde Almanya'nın bölünmüşlüğü ve Berlin sorunlarının yer aldığı soğuk savaş döneminde Avrupa'daki sınırları meşrulaştırma isteği yatmaktadır. Bu çerçevede, 1955'lerde Varşova Paktı tarafından yapılan Avrupa güvenliği anlaşması önerisi, dönemin soğuk savaş koşullarında Batılılar tarafından uzun süre kabul edilmemiştir. Hatta bu öneri, Batı Almanya'nın NATO'ya girmesini önlemeye yönelik bir manevra olarak değerlendirilmiştir.
Doğu Bloku'nun Avrupa güvenliğine ilişkin önerileri 1960'ların sonlarına kadar devam etmiş, ancak Batı, bunları da dikkate almamıştır. 1960'lar sonunda ve 70'ler başında, ABD ve SSCB arasında stratejik silahların sınırlandırılmasına ilişkin Anlaşması'nın imzalanması ve 1969'da Bonn'da iktidara gelen Willy Brandt başkanlığındaki SDP-FDP hükümetinin Batı Almanya'nın Polonya ve Çekoslovakya ile olan Doğu sınırlarını tanıması ve Doğu Almanya ile ilişkiye girmeyi kabul etmesi sonucu meydana gelen yumuşama ortamı, Avrupa'da güvenlik ve istikrar yönünde olumlu bir adım oluşturmuştur.
Bu koşullarda Batı, Avrupa güvenliği konusunda görüşmelere girişmeyi kabul etmiş, ancak buna paralel olarak "Karşılıklı ve Dengeli Kuvvet İndirimleri" müzakerelerine de başlanması önerisinde bulunmuştur. Doğu Bloku'nun da bu öneriyi kabul etmesi üzerine, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, 15 Ocak 1973 tarihinde Helsinki'de çalışmalarına başlamıştır. Hazırlık çalışmaları iki yılı aşkın bir süre devam eden konferans, 1 Ağustos 1975'de Helsinki Nihai Senedi'nin (Sonuç Belgesi olarak da anılmaktadır) 33 Avrupa ülkesi (Arnavutluk hariç tüm Avrupa ülkeleri) ile ABD ve Kanada tarafından Devlet veya Hükümet Başkanları düzeyinde imzalanmasıyla hayata geçmiştir.
Helsinki Nihai Senedi, II. Dünya Savaşı sonunda Avrupa'da oluşan sınırların ihlal edilmezliğini, dolayısıyla meşruluğunu tanımış, Batı Almanya'nın ısrarıyla, sınırların barışçı yoldan değiştirilebileceği anlayışının Sonuç Belgesinde yer alması ilke itibariyle kabul edilmiştir.
? Helsinki Nihai Senedi'nin en dikkat çekici yönü, 35 imzacı devlet arasındaki ilişkilere rehberlik edecek 10 temel ilkenin ortaya konmasıdır. AGİK'in anayasası sayılan 10 ilke şunlardır:
? Egemen eşitlik ve egemenliğe saygı,
? Kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehdidinden kaçınma,
? Sınırların ihlal edilmezliği,
? Devletlerin toprak bütünlüğünün korunması,
? Anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü,
? İçişlerine karışmama,
? İnsan hakları ve temel özgürlüklere saygı,
? Halkların eşit haklardan ve kendi kaderlerini tayin hakkından yararlanması,
? Devletler arasında işbirliği,
? Uluslararası Hukuk'tan doğan yükümlülüklerin iyi niyetle yerine getirilmesi.
? Nihai Senet'in Güven ve Güvenlik Arttırıcı Önlemler bölümünde ise Avrupa'da yumuşamanın sürdürülmesine katkıda bulunabilecek bazı tedbirler öngörülmüştür. 25 binden fazla askeri kuvvetin katıldığı manevra veya tatbikatların önemli kuvvet kaydırmalarının bütün taraflara önceden bildirilmesi ve tatbikatlara gözlemci davet edilmesi bu önlemlerin önde gelenleri arasındadır.
Helsinki Nihai Senedi 3 temel bölüme ayrılmıştır:
Avrupa güvenliği ile ilgili sorunlar
Çevre, teknoloji, bilim ve ekonomi alanlarında işbirliği
İnsani boyut ve diğerlerinde işbirliği
Nihai Senet'in Ekonomi, Bilim ve Teknoloji ve Çevre Koruması Konularında İşbirliği başlıklı bölümünde, taraflar arasında ekonomik, ticari, bilimsel, teknolojik ilişkilerin geliştirilmesi ve çevre koruması alanında işbirliğinin arttırılmasına yönelik tavsiyeler yer almaktadır. Üçüncü Bölüm: İnsancıl ve Diğer Alanlarda İşbirliği başlığını taşımakta olup, parçalanmış ailelerin birleştirilmesi, farklı uluslardan insanların evliliklerinin kolaylaştırılması, taraflar arasında turizmin geliştirilmesi, basın, yayın, radyo ve televizyon aracılığıyla bilgi değişimine imkân tanınması hususlarını düzenlemektedir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansının toplanması için ısrarlı taleplerde bulunan Doğu Bloku'nun, bununla güttüğü Avrupa'nın o zamanki sınırlarının tanınması amacına karşılık Batılılar, insancıl alanda işbirliği taleplerini karşı öneri olarak kabul ettirerek 1990 başlarında Doğu Avrupa ve SSCB'deki komünist rejimlerin çökmesinde etkin bir rol oynayan insan haklarına saygı kavramına Doğu Bloku'nda güncellik kazandırmışlardır.
AGİK, iki Blok üyesi devletlerin bir araya gelerek aralarındaki anlaşmazlık noktalarını tartıştıkları, bunlara çözüm aradıkları bir müzakere forumu ve bir "konferanslar diplomasisi" olarak doğmuş ve bir teşkilata dönüştüğü 1994 Budapeşte Zirvesine kadar bu özelliğini korumuştur. Bu çerçevede belirli aralıklarla yapılan toplantılarda Nihai Senet'te yer verilen yükümlülüklerin uygulanma durumunun gözden geçirilmesi ve özellikle insani temaslar alanında yükümlülüklere uygun hareket edilmemesi keyfiyetinin dünya kamuoyunun dikkatine getirilmesi olanağı yaratılmıştır. Helsinki Nihai Senedi'nin kabulü ile başlayan ve Helsinki Süreci olarak da anılan konferanslar dizisi, Belgrat (1977- 78), Madrid (1980-83) Viyana (1986-89), Helsinki (1992) ve Budapeşte olmak üzere şimdiye değin yapılan beş izleme (Follow-up) toplantısından oluşmaktadır. Daha sonra Gözden Geçirme (review) toplantısı adını alan toplantıların 1996'dan beri Viyana'da yapılması kararlaştırılmıştır.
Nihai Senet, uluslararası hukuk açısından bağlayıcı bir belge olmayıp siyasi bağlayıcılığa sahip bulunmaktadır. Buna göre, AGİT belgelerinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması veya ihlal edilmesi Devletlere hukuken bir sorumluluk getirmemekte, ancak Devletler gerek diğer Devletler, gerek kamuoylarında doğabilecek tepkiler nedeniyle yükümlülüklere aykırı hareket etmekten kaçınmaktadırlar
Yumuşama, farklı ekonomik ve toplumsal sistemlere sahip ülkeler ya da ülke grupları arasında, son aşamada barış içinde bir arada yaşamayı öngören, yeterli sayıda şarta bağlanmış uzun süreli ve kapsamlı bir işbirliğine varacak, gerginliğin aşamalı ve bilinçli bir biçimde azaltılmasını öngören politikadır.

Yumuşama terimi ilk olarak Soğuk Savaş döneminde kullanılmıştır ve bloklar arasında karşılıklı “söz düellosu” vasıtasıyla savaş tehlikesinin azalmasını ve komünist ile komünist olmayan devletler arasında siyasal, ekonomik, kültürel ve teknolojik anlaşmaların sayılarındaki artışı ifade etmek için kullanılmıştır.

Yumuşama, ayrıca, soğuk savaş döneminde Doğu-Batı ilişkilerinde çatışma ve gerginliğin azaldığı tarihsel bir dönemi tanımlamak için de kullanılmaktadır. “Dönem” kavramının aksine bir “süreç” olarak düşünüldüğünde yumuşama, anlaşma ve işbirliği aşamalarından oluşan bir ilişki türü olmaktadır. (Böylece uluslararası politikada yumuşama bir siyasal amaç biçimine dönüşmektedir.)

Yumuşama son olarak, “görüşmeler çağı” denilen günümüzün temel özelliği ve çağdaş gelişmelerin doğal bir sonucu olarak da değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, “globalleşen bir dünyada uluslararası sistemin parçalarını oluşturan birimlerin, yeryüzünün neresinde olursa olsun çıkabilecek çatışmalar ve uzun süren anlaşmazlıkların global bir savaşa yol açabileceğinin bilincinde olarak daha tedbirli ve belli kurallara uygun hareket etmeleri” biçiminde tanımlanmaktadır.


Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:

Benzer Konular

16 Aralık 2008 / azize Soru-Cevap
7 Ekim 2009 / büşram Cevaplanmış
2 Mart 2010 / Misafir-melisa Cevaplanmış
6 Mart 2013 / rock_girl Soru-Cevap