Arama

Bitkiler hakkında bilgi verebilir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 1 Mayıs 2013 Gösterim: 3.807 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar Lütfen Bana Bitkiler Hakkında Bilgi Verirmisiniz Fen Kitabından Bulamadım..Mesela Bitkiler Çiçekli Ve Çiçeksiz Gruplarlar Olarak Ayrılır..
EN İYİ CEVABI LeqoLas verdi
Bitkiler ve hayvanlar gibi üstün yapılı canlılarda bu hücreler, her birinin ayrı bir işlevi olan organları ya da özelleşmiş dokuları oluşturacak biçimde bir araya top lanmıştır. Canlının yaşamını sürdürmesini sağlayan beslenme, büyüme, solunum ve üre me gibi temel işlevlerin yerine getirilmesin den bu organlar sorumludur. Ama bu ortak özelliklere karşılık, hem hücre yapısı, hem de bazı yaşamsal işlevler açısından bitkiler ile hayvanlar arasında belirgin farklılıklar göze çarpar. Örneğin bitki hücresinin, hayvan hüc resinden farklı olarak, büyük ölçüde selüloz dan oluşmuş sertçe bir hücre duvarı ve klo-roplast denen organelleri vardır (bak. hücre). Böylece bitkiler, kloroplastlardaki yeşil renkli klorofil pigmentinin yardımıyla güneş ışığını (enerjisini) soğurup, fotosentez denen bir süreçle kendi besinini üretebilir. Fotosentez yeteneği olan yeşil bitkiler arasında, yaşamını öbür yeşil bitkilere bağımlı olarak sürdüren asalak bitkilerin sayısı pek azdır. Oysa hay vanlar, yaşamaları için gerekli olan besin maddelerini bitkisel ve hayvansal yiyeceklerle dışarıdan almak zorunda olan dışbeslek canlı lardır.
Bitkiler de hayvanlar gibi büyüyüp gelişir ve yeni hücreler üreterek yaralı dokularını onarabilir. Ama erişkin yaşa gelen bir hayva nın büyümesi durduğu halde, bitkilerde büyü me olayı yaşam boyunca sürer. Bu sonsuz büyüme özelliği de bitkiler ile hayvanları ayıran temel farklardan biridir.
Sponsorlu Bağlantılar
Bütün canlılar gibi bitkiler de dış uyaranla ra bir tepkiyle yanıt verir ve çevresindeki değişikliklere uyum sağlayabilir. Bitkiler özellikle dokunma, su, yerçekimi, güneş ışığı ve kimyasal maddeler gibi uyaranlara karşı duyarlıdır. Bitkinin genellikle uyan kaynağı na doğru dönerek verdiği bütün tepkisel yanıtlara yönelim (tropizm) denir. Bu tepkile rin en sık karşılaşılan biçimleri ışığa yönelim (fototropizm), yerçekimine ya da yere yöne lim (jeotropizm), kimyasal maddelere yöne lim (kemotropizm), suya yönelim (hidrotro-pizm) ve elektriğe yönelimdir (elektrotropizm ya da galvanotropizm). Örneğin bir bitki baş aşağı çevrilse bile, kökleri gene toprağa, tepesi de güneşe dönük olacak biçimde büyü mesini sürdürür. Küstümotunun yapraklarına dokunulduğu anda yaprakçıklar birbirinin üs tüne kapanır. Sarmaşık ya da üzüm asması gibi sarılıcı ve tırmanıcı bitkilerin sülükleri de dokunmaya karşı duyarlıdır; bu sülükler ya kındaki bir dala ya da tele değdiğinde bu desteğe sarılarak bitkinin yukarıya doğru tırmanmasını sağlar. Çiçeklerin taçyaprakları genellikle ışığa duyarlıdır; güneş doğunca açılır, güneş batınca kapanır. Bitkilerin yap rakları da çoğu kez güneş ışığına yönelir.
Yönelim sırasındaki bu kısıtlı hareketler dı şında bitkilerin hayvanlar gibi yürüyerek, sürü nerek, yüzerek ya da uçarak yer değiştirme olanağı yoktur. Bütün yaşamlannı bulunduklan yere bağlı olarak sürdürmek zorundadırlar.

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Arkadaşlar Lütfen Bana Bitkiler Hakkında Bilgi Verirmisiniz Fen Kitabından Bulamadım..Mesela Bitkiler Çiçekli Ve Çiçeksiz Gruplarlar Olarak Ayrılır..

ÇİÇEKSİZ BİTKİLER
Tohumun meydana geldiği organ çiçektir. Dolayısıyla çiçeksiz bitkilerde tohum bulunmaz. Çoğalmaları sporlarla gerçekleşir. Çiçekli bitkilere göre daha basit yapılıdırlar. Suda ve nemli yerlerde yaşarlar.
Sponsorlu Bağlantılar
1- Su yosunları (Alg'ler) :
• Nemli ortamlarda , denizlerde ve tatlı sularda yaşarlar.
• Su yosunlarına algler de denir.
• Tek ve çok hücreli olanları vardır.
• Gerçek kökleri olmamasına rağmen basit köksü yapıları olan basit yapılı bitkilerdir.
• Su yosunları hücrelerinde klorofil bulunur. Bu sayede kendi besinlerini kendileri yapar.
• Su yosunları genelde mavi , yeşil renkte olurlar.
• Yeşil, kahverengi, esmer, kırmızı alg'ler olmak üzere gruplandırılır.
• Bazı türleri hem tek hücreli hem de gözle görülecek büyüklükte (makroskobik) dir. (Acetebularia gibi).
2- Kara yosunları :
Su yosunlarından farklı olarak karada yaşamalarına rağmen iletim demetleri (damarları) olmadığı için nemli ve suya yakın yerlerde yaşarlar. Gerçek kökleri yoktur, bunun yerine suyu ve suda erimiş mineralleri alan rizoid adı verilen yapıları vardır. Çoğalmalarında döl almaşı görülür.
• Nemli topraklarda , taş aralıklarında , ağaç kabuklarında ve havuz kenarlarında yetişir.
• İletim demetleri yoktur.
• Döl almaşıyla eşeyli ürerler.
• Kara yosunlarında gövde ve yapraklar bulunur.
• Bunlar gerçek yapraklar olmayıp, yaprağımsı yapıları vardır.
• Gövdeleri incedir.
• Gövde üzerinde yeşil yapraklar bulunur.
• Kara yosunları bulundukları yüzeyi kadife gibi kaplar.
3- Eğrelti otları :
• Yapı olarak çiçekli bitkilere benzerler.
• Gerçek kök, gövde, yaprak ve damarları ( iletim demeti) vardır.
• Fotosentez yaparlar.
• Çoğunlukla karada yaşarlar.
• Çoğalmalarında döl almaşı görülür.
• Eğrelti otları ormanlarda , ağaç diplerinde , nemli yerlerde ve dere kenarlarında yetişir.
• Çiçeksiz bitkilerin en gelişmişidir.
• Boyları genelde 40 – 100 cm arasında değişir.
• Toprak üzerinde geniş ve yeşil renkli yaprakları vardır.
• Eğrelti otlarında kök , gövde ve yapraklar bulunur.
• Ancak bunlar da gerçek kök ve yapraklar değildir.
• İletim demetleri vardır.
• Üremeleri kara yosunları gibidir.
• Yaprağımsılar yer altı gövdesine yapışmıştır.
Çiçeksiz bitki olarak bu üç ana gruptan başka ;
Ciğer otları, Likenler, Kibrit otları ve Atkuyrukları olarak bilinen gruplarda vardır.

Tohumlu bitkiler (Çiçekli Bitkiler)


Tohumlu bitkiler bulundurdukları "tohum"la tohumsuz bitkilerden ayrılırlar. Üreme ve yayılma organı olan tohum, iki şekilde oluşturulabilir ve tohumlu bitkiler buna göre iki büyük bölüme ayrılır:
Açık Tohumlu Bitkiler - Gymnospermae: Tohum taslakları, meyva yaprakları tarafından örtülmeden açıkta tohum meydana getiren bitkiler.

Açık tohumlu bitkileri genellikle ağaçlar ya da ağaççık formundaki odunsu bitkiler oluşturur. Genellikle herdem yeşil olup, yaprakları çoğunlukla iğnemsi, şekilde bu yüzden de, kuraklığa dayanıklıdırlar.
Kapalı Tohumlu Bitkiler - Angiospermae Tohum taslakları, meyva yapraklarının birleşmesiyle oluşan odacık içinde kapalı olarak tohum geliştiren bitkiler.

Kapalı tohumlular, açık tohumlulara göre daha gelişmişlerdir. Genellikle otsu, odunsu ve çalı formunda olurlar. Çoğunun kültürü yapılır ve ekonomik önemleri vardır. Kapalı tohumlular, iki çenekliler (Magnoliopsida, Dicotyledoneae) ve bir çenekliler (Liliopsida, Monocotyledoneae)
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bitki Nedir?
BİTKİ. Canlılar dünyasının en önemli grupla rından biri bitkiler, öbürü hayvanlardır. Foto sentezle kendi besinini kendisi üretebilen, kökü, gövdesi ve yaprakları olan üstün yapılı bitkiler bu özellikleriyle hayvanlardan kolay ca ayırt edilebilir. Oysa evrimin daha alt basamaklarında bitkilerle ya da hayvanlarla ortak özellikler taşıyan, ama gerçek anlamda ne bitki, ne de hayvan sayılabilen pek çok canlı vardır. Uzmanlar, sınıflandırmada bü yük güçlük çıkaran bu ilkel ve basit yapılı canlıları bugün bitkiler ve hayvanlar âleminin dışında tutma eğilimindedir. Ama geleneksel sınıflandırmaya bağlı kalan bazı bilim adamla rı, birçok özelliğiyle bitkilere benzeyen suyo-sunları (algler) ile mantarları tallıbitkiler adıy la bugün bile bitkiler âleminden sayarlar. Oysa bu canlıların, üstün yapılı bitkilere özgü gövde, yapraklar ve iletim damarları gibi özelleşmiş dokuları yoktur; hücreleri, tal de nen basit ve özelleşmemiş ipçikler ya da katmanlar halinde bir araya toplanmıştır. Buna benzer temel farklılıkları göz önüne alarak mantarları ve suyosunlarını bitkilerden ayıran yeni sınıflandırmalarda ise bu canlılar, bitki ve hayvan benzeri bütün tekhücrelileri içeren Protista âlemi içinde sınıflandırılır; hatta mantarlar ayrı bir âlem olarak kabul edilir. Canlıların sınıflandırılmasını genel çiz gileriyle ansiklopedinin CANLILAR madde sinde bulabilirsiniz.

Bitkilerin yüz binlerce değişik türü vardır. Bu türlerin boyutları, ancak mikroskopla görülebilen bazı yaprakyosunları gibi çok küçük bitkilerden başlayıp, California'nın kı yı sekoyaları gibi yaklaşık 90 metre boyunda ki dev bitkilere kadar uzanır. Bitki türleri açısından dünyanın en zengin bölgesi olan, Kuzey Kutbu ile tropik iklim kuşağı arasında ki enlemlerde 300 bin kadar bitki türünün bulunduğu sanılmaktadır.

Bitkilerin Genel Özellikleri

Bütün canlılar hücre denen temel yapı birim lerinden oluşur. Bitkiler ve hayvanlar gibi üstün yapılı canlılarda bu hücreler, her birinin ayrı bir işlevi olan organları ya da özelleşmiş dokuları oluşturacak biçimde bir araya top lanmıştır. Canlının yaşamını sürdürmesini sağlayan beslenme, büyüme, solunum ve üre me gibi temel işlevlerin yerine getirilmesin den bu organlar sorumludur. Ama bu ortak özelliklere karşılık, hem hücre yapısı, hem de bazı yaşamsal işlevler açısından bitkiler ile hayvanlar arasında belirgin farklılıklar göze çarpar. Örneğin bitki hücresinin, hayvan hüc resinden farklı olarak, büyük ölçüde selüloz dan oluşmuş sertçe bir hücre duvarı ve klo-roplast denen organelleri vardır (bak. hücre). Böylece bitkiler, kloroplastlardaki yeşil renkli klorofil pigmentinin yardımıyla güneş ışığını (enerjisini) soğurup, fotosentez denen bir süreçle kendi besinini üretebilir. Fotosentez yeteneği olan yeşil bitkiler arasında, yaşamını öbür yeşil bitkilere bağımlı olarak sürdüren asalak bitkilerin sayısı pek azdır. Oysa hay vanlar, yaşamaları için gerekli olan besin maddelerini bitkisel ve hayvansal yiyeceklerle dışarıdan almak zorunda olan dışbeslek canlı lardır.
Bitkiler de hayvanlar gibi büyüyüp gelişir ve yeni hücreler üreterek yaralı dokularını onarabilir. Ama erişkin yaşa gelen bir hayva nın büyümesi durduğu halde, bitkilerde büyü me olayı yaşam boyunca sürer. Bu sonsuz büyüme özelliği de bitkiler ile hayvanları ayıran temel farklardan biridir.
Bütün canlılar gibi bitkiler de dış uyaranla ra bir tepkiyle yanıt verir ve çevresindeki değişikliklere uyum sağlayabilir. Bitkiler özellikle dokunma, su, yerçekimi, güneş ışığı ve kimyasal maddeler gibi uyaranlara karşı duyarlıdır. Bitkinin genellikle uyan kaynağı na doğru dönerek verdiği bütün tepkisel yanıtlara yönelim (tropizm) denir. Bu tepkile rin en sık karşılaşılan biçimleri ışığa yönelim (fototropizm), yerçekimine ya da yere yöne lim (jeotropizm), kimyasal maddelere yöne lim (kemotropizm), suya yönelim (hidrotro-pizm) ve elektriğe yönelimdir (elektrotropizm ya da galvanotropizm). Örneğin bir bitki baş aşağı çevrilse bile, kökleri gene toprağa, tepesi de güneşe dönük olacak biçimde büyü mesini sürdürür. Küstümotunun yapraklarına dokunulduğu anda yaprakçıklar birbirinin üs tüne kapanır. Sarmaşık ya da üzüm asması gibi sarılıcı ve tırmanıcı bitkilerin sülükleri de dokunmaya karşı duyarlıdır; bu sülükler ya kındaki bir dala ya da tele değdiğinde bu desteğe sarılarak bitkinin yukarıya doğru tırmanmasını sağlar. Çiçeklerin taçyaprakları genellikle ışığa duyarlıdır; güneş doğunca açılır, güneş batınca kapanır. Bitkilerin yap rakları da çoğu kez güneş ışığına yönelir.
Yönelim sırasındaki bu kısıtlı hareketler dı şında bitkilerin hayvanlar gibi yürüyerek, sürü nerek, yüzerek ya da uçarak yer değiştirme olanağı yoktur. Bütün yaşamlannı bulunduklan yere bağlı olarak sürdürmek zorundadırlar.



Aralarındaki bu temel ayrılıklara karşılık, canlıların yaşamsal işlevlerinden biri olan üreme olayı üstün yapılı bitki ve hayvanlarda hemen hemen aynıdır. Hayvanlarda olduğu gibi tohumlu bitkilerde de erkekorganın üret tiği sperma hücresi dişiorganın ürettiği yu murta hücresini dölleyerek, bu tohumdan yeni bir canlının gelişmesini sağlar. Oysa bazı suyosunları ya da amip gibi basit yapılı canlılar doğrudan hücre bölünmesiyle çoğalır. Bitkilerin yeryüzündeki dağılı mı büyük ölçüde tohumlarının bir yerden bir yere taşınmasıyla gerçekleşir. Bu yüzden bazı bitkilerin tohumları rüzgârda uçabilecek bi çimde kanatlıdır; bazılarında hayvanların postuna tutunmalarını sağlayan kanca ya da dikenler bulunur. Bazı tohumlar da yerde yuvarlanarak ya da suda yüzerek bir yerden bir yere ulaşabilir.

Basit ve Üstün Yapılı Bitkiler

Botanikçiler bitkiler âlemini iki büyük bölü me ayırırlar: En ilkel ve basit yapılı bitkileri içeren karayosunları ile daha üstün yapılı bitkileri içeren damarlı bitkiler. Her iki bö lümdeki bitkiler de aralarındaki yapısal ve işlevsel benzerlikler göz önünde bulundurula rak kendi içlerinde yeniden gruplandırıhr. Karayosunlarının iki büyük grubundan biri yaprakyosunları, öbürü ciğeryosunlarıdır. Damarlı bitkiler bölümü ise atkuyruklan, kibritotları gibi görece ilkel bitkilerin ve eğreltiotları gibi daha gelişmiş bitkilerin yanı sıra, yeryüzündeki bitki örtüsünün çok büyük bölümünü oluşturan açıktohumlular ve kapa-lıtohumlular gibi en üstün yapılı bitkileri içerir.
Çok nemli yerlerde yetişen yaprakyosunla-n, ciğeryosunları, atkuyruklan, kibritotları ve eğreltiotları sporlu bitkilerdir. Yaprakyosun ları ile ciğeryosunlarının kabaca kök, gövde ve yaprağı andıran bölümleri, biraz daha gelişmiş olan eğreltiotlannda giderek üstün yapılı bitkilerin gerçek kök, gövde ve yaprak larına dönüşür. Ama, spor denen üreme hücreleriyle eşeysiz olarak çoğalan bu bitki lerden hiçbirinin çiçekleri ve tohumlan yok tur . Oysa açıktohumlular ve kapalıto-humlular gibi tohumlu bitkiler hem tohumları aracılığıyla eşeyli olarak ürer, hem de hepsi nin ayrı ayn görevleri olan kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi özelleşmiş organlan vardır. Kökler bir yandan topraktan su ve mineralleri emerken, bir yandan da bitkinin toprağa sıkıca tutunmasına yardımcı olur. Gövdenin görevi yaprakları yukarıya doğru yükselterek güneş ışığını daha çok almalarını sağlamaktır; ayrıca su ve besin maddelerinin kökler ile yapraklar arasında taşınmasını sağ layan iletimdoku sisteminin temel ekseni de gövdedir. Fotosentez olayının gerçekleştiği yapraklar bitkinin besin üretim merkezleridir. Çiçekler ise tohum üreterek bitkinin çoğalma sını ve soyunu sürdürmesini sağlar.
Yukarıda da özetlendiği gibi, tohumu üre ten çiçek olduğuna göre bütün tohumlu bitki lerin çiçeği vardır. Ama açıktohumlu bitkile rin çiçekleri bildiğimiz tipik çiçek yapısında olmadığı için, çiçekli bitkiler terimi özellikle kapalıtohumlular için kullanılır.


BAŞLICA BİTKİ SINIFLARINDAN ÖRNEKLER

Bitkiler yeşil renkli klorofil pigmenti içeren ve fotosentezle kendi besinini kendisi üretebilen canlılardır. Hayvanİar gibi hareket organları olmadığı için bulundukları yere bağlı olarak yaşarlar. Hücre duvarları selülozlu, bu nedenle oldukça serttir. Yaklaşık 300 bin kadar türü olan bitkiler, benzer yapısal özelliklerine göre sınıflandırılır

CİĞERYOSUNLARI ve YAPRAKYOSUNLARI

Sporlarla üreyen ve toprak yüzeyinde yastık gibi bir örtü oluşturan küçük, yeşil, çiçeksiz kara bitkileridir. Yaprakyosunlarının yaprakları sivri uçlu, ciğeryosunlarınınki etli ve lopludur (25.000 tür).

KİBRİTOTLARI: Sporlarla üreyen, iğnemsi yaprakları ve sporkesesi başaklarıyla (strobil) dev yaprakyosunlarını andıran çiçeksiz kara bitkileridir (400 tür).

ATKUYRUKLARI: İçi boydan boya oyuk, eklemli ve boğumlu gövdeleri olan bitkilerdir. Her boğumdan çıkan uzun, sivri uçlu ve dikensi yapraklar gövdeyi çepeçevre sarar. Sporlar, kozalağı andıran sporkesesi başaklarınca üretilir (30 tür).



EĞRELTİOTLARI: Genellikle parçalı olan yaprakları büyüdükçe bir yelpaze gibi açılan kara bitkileridir. Sporlar yaprakların alt yüzündeki sporkeselerince üretilir (10.000 tür).



AÇIKTOHUMLULAR: Meyvenin içinde saklı olmayan tohumlarla üreyen odunsu bitkilerdir. İğneyapraklılar (kozalaklılar), yalancı sagupalmiyesi ile Cycadales takımının öbür üyeleri ve mabetağacı bu gruptandır (700 tür).



KAPALITOHUMLULAR: Belirgin yaprakları, gövdeleri, kökleri ve çiçekleri olan otsu ya da odunsu bitkilerdir. Kapalıtohumlular, tohum çeneklerinin (çimyapraklarının) sayısına göre iki sınıfa ayrılır.

Birçeneklilerde tek bir çenek bulunur. Buğdaygiller, İkiçeneklilerin iki tane çeneği vardır.






Çiçekli Bitkiler

Çok kalabalık bir grup olan çiçekli bitkilerin bütün türleri birbirinden öylesine farklıdır ki, aralarından tipik bir örnek seçmek neredeyse olanaksızdır. Kökü, gövdesi, yaprakları, çi çekleri ve meyveleriyle tam bir çiçekli bitki olan düğünçiçeği gene de en iyi örnek sayıla bilir. Düğünçiçeğinin birçok türü saçak kök lü, bazıları şişkin yumru köklüdür. Gövdenin altından çıkarak toprakaltında yayılan beyaz saçak kökler, tüy gibi incecik uzantılarıyla topraktaki suyu emer. Toprağın üstünde dal lanarak yükselen ince, uzun gövdede belirli aralıklarla yerleşmiş küçük boğum yerleri vardır. Her boğumdan bir ya da birkaç yaprak çıkar. Yaprakların koltuğundan, yani gövde ye birleştiği yerden de her zaman ya bir çiçek tomurcuğu ya da bir yan dal gelişir. Yaprakla rın kısa bir sapı ve genellikle parçalı, genişçe bir ayası vardır.
Gövdenin ve dalların ucunda tek tek ya da küçük kümeler halinde açan sarı çiçekler bulunur. Her çiçek, yeşil renkli beş çanakyap-raktan, parlak sarı renkli beş taçyapraktan ve çok sayıda erkekorgan ile dişiorgandan olu şur. Erkekorganlardan her birinin bir ipçiği ve sarı çiçektozlarını üreten bir başçığı vardır. Çiçeğin tam ortasında, çok sayıda yeşil mey-veyaprağından (karpel) oluşan dişiorganlar bulunur. Dişiorganlardan her birinin bir tepe ciği ile bir yumurtalığı vardır. Tepecik yapış kan yüzeyiyle çiçektozlarını toplar; şişkince bir bölüm olan yumurtalık ise sonradan tohu ma dönüşecek olan tohumtaslağını barındırır. Çiçeklerin tepeciği genellik le boyuncuk denen ince, uzun bir bölümle yumurtalığa bağlıdır. Tozlaşmadan sonra ça-nakyapraklar, taçyapraklar ve erkekorganlar dökülürken, her birinin içinde tek bir tohum bulunan şişkin yumurtalıklar birleşerek mey veye dönüşür. Düğünçiçeğinin meyvesi elma, armut, kiraz, şeftali gibi yakından tanıdığınız meyvelerden farklıdır. Ama botanik açısın dan, içinde tohumu ya da tohumları barındı ran olgunlaşmış her yumurtalık bir meyve sayılır.
Bitkilerin ÇİÇEK, GÖVDE, KÖK, MEY VE ve YAPRAK gibi temel bölümlerini ansiklopedide ayrı birer madde olarak bulabi lirsiniz.

Bütün Besinlerin Kaynağı

Bitkiler olmasaydı ne hayvanlar, ne de insan lar var olabilirdi. Çünkü yeşil bitkilerin, su, suda çözünmüş tuzlar ve hava gibi inorganik maddeleri, bütün öbür canlılar için gerekli olan şeker ve nişasta gibi organik bileşiklere dönüştürebilme yeteneği vardır. Bitkilerin kendi besinini ürettiği bu sürece fotosentez denir. Fotosentezde bitkiler topraktan aldık ları suyu havadan aldıkları karbon dioksit ga zıyla birleştirerek şekere dönüştürürler. Bu süreç bitkilerin yalnızca yeşil bölümlerinde, özellikle yapraklarında gerçekleşir. Çünkü fo tosentezde önemli rol oynayan yeşil renkli klorofil pigmenti yalnız bu bölümlerdeki hüc­relerde bulunur. Bu bireşim (sentez) için ge rekli olan enerji de güneş ışığından sağlanır .

Bitkiler ürettikleri şekerleri hem büyüme lerini sağlayan temel besin maddesi olarak kullanır, hem de sonradan kullanmak üzere yumru köklerinde ya da tohumlarında nişasta biçiminde depolayabilirler. Ayrıca yeniden karbon, oksijen ve hidrojene aynştınlabilen bu maddeler bitki için gerekli olan enerjiyi sağlar. Üstelik, bitkilerin ürettiği şeker ve ni şasta yalnız bitkilerin değil bütün hayvanların ve insanların da temel besin maddesidir. Ör neğin insanların temel yiyeceği olan ekmek, nişastah buğday tohumlarının öğütülmesiyle elde edilen undan yapılır. Ayrıca, antilop gibi otçul hayvanlar bitkileri, aslan gibi etçil hay vanlar da antilopları yediği için bitkiler dolay lı ya da dolaysız olarak bütün hayvanların be sin kaynağıdır. İnsanlar ise hem bitkileri, hem bitkilerden elde ettikleri yiyecekleri, hem de bitkiyle beslenen hayvanların etini yiyerek beslenir. Değişik örneklerde bu "beslenme ağlan"nı geriye doğru izlersek, ilk basamak larda hep bitkilerin yer aldığını görürüz.

Bitkilerin, zengin bir besin deposu olmanın ötesinde birçok yaran vardır. Güzel görü nümleriyle doğayı süsleyen bitkiler, fotosen tez sırasında karbon dioksit alıp oksijen açığa çıkardıklarından, insan ve hayvanların solu numu için bitkilerin varlığı çok önemlidir. Ayrıca kökleriyle toprağı tutarak toprak kay bını önleyen bitkilerden yakacak, kâğıt, ke reste, zamk, boya, ilaç, reçine, kauçuk, bitki sel yağlar ve dokumacılığın hammaddesi olan bitkisel lifler gibi çok değerli ürünler elde edi lir. Baklagiller gibi bazı bitkiler de toprağı azotça zenginleştirerek tarımsal üretimin art masına yardımcı olur.

Bitki Islahı

Bitkiler her zaman insanlar için vazgeçilmez besin kaynakları olagelmiştir. Çok eskiçağlar da bitkiler doğada kendiliğinden yetişir, in sanlar da yemeye elverişli bitkileri bulabilmek için durmadan göç ederlerdi. Zamanla bitki yetiştirmeyi öğrenerek yerleşik düzene geçti ler. Bugün tarımı yapılan bitkilerin hepsi ya bani bitkilerden türemiştir, ama birçoğu ata larından oldukça farklıdır. Çünkü bilim adamları ve tarım üreticileri, çaprazlama ve melezleme yoluyla daha yararlı, verimli ve üs tün nitelikli bitkiler elde etmeyi başarmışlar dır. Örneğin yabani buğdaydan, besin değeri ve verimi daha yüksek olan, daha iri taneli pek çok buğday çeşidi geliştirilmiştir. Bitkile rin çeşitli hastalıklara ve zararlı böceklere da ha dirençli duruma getirilmesini de amaç layan bütün bu çalışmalara "bitki ıslahı" denir.

Dünya nüfusunun ve yiyecek gereksinimi nin giderek artmasına karşılık besin kaynakla rının hızla tükenmesi bu çalışmaların önemini ön plana çıkarmıştır. Besin değeri olmayan birçok bitki de tedavi edici özellikleri ve ilaç yapımında kullanılan hammaddeleriyle tıp açısından önem taşır. DOĞADAKİ BÜTÜN BİTKİLERİN KORUNMASI GEREKİR. ÇÜNKÜ HİÇ İLGİNİZİ ÇEKMEYEN SI RADAN BİR OT BİLE İLERİDE İNSAN LIĞA ÇOK YARARLI OLABİLİR.

Bitkilerin Adlandırılması ve Sınıflandırılması

Bitkilerin her dilde, ilk kez ne zaman kullanıl dığı bile bilinmeyen özel bir adı vardır. Ak şamsefası, civanperçemi, hanımeli, güveyfe-neri, çarkıfelek, ballıbaba, aslanağzı, bektaşi üzümü, cinsaçı, kadıntuzluğu, çobançantası gibi bu güzel ve anlamlı adlar genellikle bitki nin belli bir özelliğini ve halkın düşgücünü yansıtır. Ama her bitki türünün bu yaygın adından başka, iki sözcükten oluşan Latince bir adı daha vardır. Bu iki sözcüklü adlandır ma sistemini ilk kez 18. yüzyılda İsveçli bota nikçi Carolus Linnaeus geliştirmiştir. 1753'te yazdığı Species Plantarum ("Bitki Türleri") adlı başyapıtında bitkileri önce Latince "cins" adıyla, sonra o türü aynı cinsin öbür türlerin den ayırt eden değişik bir özelliğiyle adlandır mayı öneren Linnaeus bugünkü bilimsel ad landırma sisteminin öncüsü sayılır.

Bitkilerin nasıl sınırlandırıldığını ve adlan dırıldığını daha iyi anlayabilmek için aşağıda ki örnek yararlı olabilir. Dutun Latince adı Morus'tur. Ama bu bitkinin birçok türü var dır. Bu türleri birbirinden ayırt etmek için, meyvelerinin rengini belirten Latince sözcük ler de bitkinin bilimsel adına eklenmiştir. Ör neğin beyaz dutun bilimsel adı Morus alba, kara dutunki Morus nigra, mor dutunki de Morus rubra'dır. Çünkü Latince alba, nigra ve rubra sözcükleri sırasıyla beyaz, kara ve morumsu kırmızı anlamına gelir. Bütün bu bitkiler Morus cinsinin bireyleri, yani türleri dir. Aralarında büyük bir benzerlik olduğu için hepsi aynı cins içinde sınıflandırılmış, ama ağacın boyu, yaprakların biçimi, meyve lerin rengi ve tadı değiştiği için ayrı birer tür olarak kabul edilmişlerdir.

Öte yandan dut, incir ve ekmekağacının birçok ortak özelliği olduğu için, hepsi aynı ailenin üyeleri sayılarak dutgiller (Moraceae) familyası, yani ailesi içinde toplanmıştır. Böy lece, birbirine benzer özellikleri olan bütün akraba cinsler aynı aile içinde sınıflandırılır. Örneğin buğdaygiller familyası buğday, arpa, çavdar gibi tahılları ve bazı otsu bitkileri, bak lagiller familyası da bakla, bezelye, fasulye, nohut, mercimek gibi tohumu yenen sebze bitkilerini, yonca, fiğ, burçak gibi yem bitkile­rini ve yerfıstığı, soyafasulyesi gibi yağlı to humlu bitkileri içeren çok kalabalık ve değerli bitki aileleridir.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
LeqoLas - avatarı
LeqoLas
Ziyaretçi
23 Nisan 2010       Mesaj #4
LeqoLas - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Bitkiler ve hayvanlar gibi üstün yapılı canlılarda bu hücreler, her birinin ayrı bir işlevi olan organları ya da özelleşmiş dokuları oluşturacak biçimde bir araya top lanmıştır. Canlının yaşamını sürdürmesini sağlayan beslenme, büyüme, solunum ve üre me gibi temel işlevlerin yerine getirilmesin den bu organlar sorumludur. Ama bu ortak özelliklere karşılık, hem hücre yapısı, hem de bazı yaşamsal işlevler açısından bitkiler ile hayvanlar arasında belirgin farklılıklar göze çarpar. Örneğin bitki hücresinin, hayvan hüc resinden farklı olarak, büyük ölçüde selüloz dan oluşmuş sertçe bir hücre duvarı ve klo-roplast denen organelleri vardır (bak. hücre). Böylece bitkiler, kloroplastlardaki yeşil renkli klorofil pigmentinin yardımıyla güneş ışığını (enerjisini) soğurup, fotosentez denen bir süreçle kendi besinini üretebilir. Fotosentez yeteneği olan yeşil bitkiler arasında, yaşamını öbür yeşil bitkilere bağımlı olarak sürdüren asalak bitkilerin sayısı pek azdır. Oysa hay vanlar, yaşamaları için gerekli olan besin maddelerini bitkisel ve hayvansal yiyeceklerle dışarıdan almak zorunda olan dışbeslek canlı lardır.
Bitkiler de hayvanlar gibi büyüyüp gelişir ve yeni hücreler üreterek yaralı dokularını onarabilir. Ama erişkin yaşa gelen bir hayva nın büyümesi durduğu halde, bitkilerde büyü me olayı yaşam boyunca sürer. Bu sonsuz büyüme özelliği de bitkiler ile hayvanları ayıran temel farklardan biridir.
Bütün canlılar gibi bitkiler de dış uyaranla ra bir tepkiyle yanıt verir ve çevresindeki değişikliklere uyum sağlayabilir. Bitkiler özellikle dokunma, su, yerçekimi, güneş ışığı ve kimyasal maddeler gibi uyaranlara karşı duyarlıdır. Bitkinin genellikle uyan kaynağı na doğru dönerek verdiği bütün tepkisel yanıtlara yönelim (tropizm) denir. Bu tepkile rin en sık karşılaşılan biçimleri ışığa yönelim (fototropizm), yerçekimine ya da yere yöne lim (jeotropizm), kimyasal maddelere yöne lim (kemotropizm), suya yönelim (hidrotro-pizm) ve elektriğe yönelimdir (elektrotropizm ya da galvanotropizm). Örneğin bir bitki baş aşağı çevrilse bile, kökleri gene toprağa, tepesi de güneşe dönük olacak biçimde büyü mesini sürdürür. Küstümotunun yapraklarına dokunulduğu anda yaprakçıklar birbirinin üs tüne kapanır. Sarmaşık ya da üzüm asması gibi sarılıcı ve tırmanıcı bitkilerin sülükleri de dokunmaya karşı duyarlıdır; bu sülükler ya kındaki bir dala ya da tele değdiğinde bu desteğe sarılarak bitkinin yukarıya doğru tırmanmasını sağlar. Çiçeklerin taçyaprakları genellikle ışığa duyarlıdır; güneş doğunca açılır, güneş batınca kapanır. Bitkilerin yap rakları da çoğu kez güneş ışığına yönelir.
Yönelim sırasındaki bu kısıtlı hareketler dı şında bitkilerin hayvanlar gibi yürüyerek, sürü nerek, yüzerek ya da uçarak yer değiştirme olanağı yoktur. Bütün yaşamlannı bulunduklan yere bağlı olarak sürdürmek zorundadırlar.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2013       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİTKLER NELERDİR
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mayıs 2013       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bitkiler ve isimleri neler

Benzer Konular

13 Mayıs 2013 / xantier2 Soru-Cevap
1 Nisan 2010 / Misafir Cevaplanmış
1 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap
22 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış