Arama

Denizler nasıl oluşur?

Güncelleme: 27 Kasım 2014 Gösterim: 12.565 Cevap: 7
kikbox07 - avatarı
kikbox07
Ziyaretçi
6 Mayıs 2010       Mesaj #1
kikbox07 - avatarı
Ziyaretçi
bu sorunun yanıtını bekliyorum''deniz nasıl oluşur''Msn ThinkingMsn HappyMsn WinkMsn Sarcastic
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2010       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
denizlerimiz nasıl oluşmustur?
(kısa ve öz bir sekilde anlatırmısınız)
Sponsorlu Bağlantılar
kelly kelly - avatarı
kelly kelly
Ziyaretçi
26 Aralık 2010       Mesaj #3
kelly kelly - avatarı
Ziyaretçi
4 300x225
Deniz Nasıl Oluştuğu Alta Yazıyor
Su yüzeyindeki düzenli kabarma ve çalkantılara dalga denir. Sudaki dalgalanma gözle görülebildiği için dalga dendiğinde ilk akla gelen deniz ya da okyanus dalgaları olursa da bu hareket yalnızca suya özgü değildir; bütün akışkanlarda, örneğin havada da durağan kütlenin dengesini bozan bir çalkantı ya da tedirginlik nedeniyle aynı biçimde dalgalar oluşur. Durgun suya atılan bir taş bu su kütlesinin dengesini bozan bir tedirginlik kaynağıdır. Eşmerkezli dalgaların bu kaynağın çevresinden uzaklara doğru ya­yılması gibi, hava kütlesindeki herhangi bir çalkantı da düzenli bir dalga hareketiyle ortamın bütün noktalarına iletilir. Bu nedenle sesin, ışığın ve radyo sinyallerinin havada yayılmasını sağlayan titreşimler için de dalga hareketi terimi kullanılır. Su dalgaları ile ışık, ses ve radyo dalgaları arasındaki temel fark su dalgalarının yayılma hızının dalga boyuna bağlı olarak değişmesi, buna karşılık bütün öbür dalgaların dalga boyundan bağımsız, belirli ve değişmeyen bir hızla yol almalarıdır. Su kütlesinde çalkantı yaratan bir etkinin, sözgelimi rüzgârın başlattığı bir dalga hareke­tiyle suyun yüzeyinde bir dizi kabarıklık ve çukur oluşur. Aralarında birer çukur bulunan her kabarıklık ya da dalga su yüzeyinde ilerleyerek uzaklara doğru yayıldığı için, su kütlesi de bu dalga hareketiyle sürüklenerek yer değiştiriyormuş gibi görünür. Oysa su kütlesi yalnızca dalgaların yayılmasını sağla­yan bir ortamdır ve bu hareket sırasında fazlaca yer değiştirmez. Nitekim bu gerçeği ilk kez saptayan büyük İtalyan bilgin Leonardo da Vinci (1452-1519) su dalgalarını bir buğday tarlasındaki başakların dalgalanması­na benzetmiştir; rüzgâr estiğinde bu dalgalan­ma tarlanın bir ucundan öbür ucuna yayılır, ama kökleriyle toprağa bağlı olan buğday başakları yerinden oynamaz. Denizde balık tutarken olta mantarının su üstündeki hareke­tini izlerseniz, mantarın dalgalarla birlikte inip çıkarak bulunduğu noktada bir aşağı, bir yukarı sarındığını, ama rüzgârla sürüklenmedikçe dalgalara kapılıp gitmediğini görebilir­siniz. Dalga sırasında suyun her parçacığı da ortalama su düzeyi yükseldiği zaman ileriye doğru gidip, sular alçaldığı zaman geriye gelerek tıpkı yüzeyindeki mantar parçası gibi salınım hareketi yapar. Böylece, özellikle çok kabaran dalgalarda, bulunduğu noktadan bi­raz ileriye kaymış olur. Suyun üstündeki hareketsiz bir nesneden, örneğin yüksekçe bir kayadan bakıldığında su parçacıklarının he­men hemen dairesel bir hareket yaptığı görü­lebilir; bu dairenin çapı, dalganın tepesinden en çukur yerine kadar olan dalga yüksekliğine eşittir. Sığ sularda dalgaların hareketi dairesel olmaktan çıkarak bir elipse dönüşür, yani ovalleşir.
Deniz yüzeyindeki dalgaların nedeni genel­likle rüzgârdır. Birdenbire patlayan rüzgâr durgun suyun yüzeyini önce hafifçe dalgalan­dırır, sonra bu dalgacıklar rüzgârdan aldıkları enerjiyle giderek büyür. Bir dalga hareketin­de birbirini izleyen iki tepe noktası arasındaki uzaklığa dalga boyu, iki dalga tepesinin belirli bir noktadan art arda geçişi arasındaki süreye de dalga periyodu denir.
Bir dalganın yüksekliğini belirleyen üç et­ken vardır. Bunlardan ilki esen rüzgârın suyun üzerinde aldığı yolun uzunluğu, ikincisi bu yol boyunca rüzgârın ortalama hızı, üçün­cüsü de rüzgârın esiş süresidir. Örneğin 20 metre yüksekliğinde dalgaların oluşabilmesi için, hızı saniyede 30 metre (saatte 60 mil) olan bir rüzgârın su üzerinde 1.000 kilometre­lik bir yol boyunca yaklaşık 24 saat esmesi gerekir. Bu nedenle, 20 metre yüksekliğinde­ki dalgalara çok ender rastlanır. Daha yüksek dalgalar ise, örneğin 1922′de Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde Majestic gemisinden gözle­nen 24 metrelik dalgalar ve 1933′te Büyük Okyanus’un kuzeyinde Ramapo gemisinden gözlenen 34 metrelik dalgalar gibi, genellikle, ayrı yönlerde ilerleyen iki dalga dizisinin tepe­lerinin üst üste binmesinden kaynaklanan ola­ğandışı dalgalardır. Bugüne kadar aygıtların saptadığı en yüksek dalga 26 metreliktir ve 1972′de İngiliz meteoroloji gemisi Weather Reporter tarafından Atlas Okyanusu’nun ku­zeyinde ölçülmüştür. Saniyede 35 metre (sa­atte 68 mil) gibi çok büyük bir hızla esen kasırga şiddetindeki rüzgârlar her zaman dağ gibi kabaran dalgalara neden olmaz; çünkü bu rüzgârlar düzenli dalgaların oluşmasına fırsat bırakmayacak kadar çabuk yön değişti­rir. Ama böylesine güçlü fırtınaların derin sularda yarattığı dalgalar saatte yaklaşık 100 kilometrelik bir hızla yol alır.
Dalgalar büyüdükçe yalnız yükseklikleri değil dalga boyları da artar. Fırtına dalgaları­nın dalga boyları genellikle yüksekliklerinin 13 katı kadardır; ama sığ bir denizdeki dik dalgalar o kadar çabuk kabarır ki dalga boyları çoğu kez yüksekliklerinin yedi katını ancak bulur. Dalganın tepesindeki su dalga­dan daha çabuk hareket etmeye başladığı zaman öne doğru devrilir ve denizin yüzeyi bazen “koyun sürüsü” diye tanımlanan beyaz köpüklü dalgalarla kaplanır. En küçük dalga­larda, saniyede 4-5 metre (saatte 7-10 mil) hızla esen hafif bir rüzgâr bile dalga kırılması denen bu olaya yol açabilir.
Kumsala çarpan dalgaların kırılmasının ne­deni ise, suyun yüzeyinde kilometreler bo­yunca ve saatlerce esen rüzgârın dalgalara kazandırdığı enerjidir. Derin sudan sığ sulara ya da kumsala doğru ilerleyen bir dalganın hızı kesildiği için yüksekliği artar. Çünkü derin sudaki kadar enerjiyle yüklü olan, ama su sığlaştıkça hızını kaybeden dalganın bu fazla enerjiyi boşaltması için kumsala çarpa­rak kırılıncaya kadar yükselmesi gerekir. Bir dalga genellikle yüksekliği su derinliğinin yaklaşık beşte dördünü bulduğu zaman kırılır.
Rüzgârın yol açtığı bir dalga hareketinde genellikle hem kısa, hem uzun dalgalar birlik­te oluşur. Ama rüzgâr kesildiğinde ya da dalgalar rüzgârın etki alanının dışına çıktığın­da kısa dalgalar geride kalırken, tepeleri düzgün yuvarlak bir biçim alan uzun dalgalar düzenli bir hareketle ilerler. Rüzgârsız deniz­lerde görülen bu dalgalara ölü dalga denir.
Bir banyo küvetine doldurulan su elle öne arkaya doğru çalkalanırsa, küvetin iki ucun­daki su düzeyi birkaç saniye kadar düzenli olarak yükselip alçaldıktan sonra bu salınım hareketi giderek yavaşlar ve durur. Buna benzer bir salınım büyük göllerde ve içdeniz­lerde de görülür. Göl esnemesi denen bu olgu ilk kez İsviçre ile Fransa sınırındaki Cenevre Gölü’nde incelenmiştir.
Okyanus tabanındaki depremler de tsunami denen çok büyük dalgalara yol açar. Saatteki hızları 600-800 kilometreyi bulan ve doğdukları noktadan çok ötelere kadar yayı­lan bu dalgaların açık denizdeki yüksekliği ancak 1 metre kadardır. Ama sığ sulara girince yavaşlayan ve yükseklikleri birkaç katına ulaşan tsunamiler kıyıları sular altında bırakarak büyük can ve mal kaybına yol açar; hatta bazen gemilerin bu dalgaların tepesine kadar yükselip karaların içine sürüklendiği olur.
eSiNTi4401 - avatarı
eSiNTi4401
Ziyaretçi
29 Kasım 2011       Mesaj #4
eSiNTi4401 - avatarı
Ziyaretçi
KİKBOX07 KISACA ANLATAYIM... DENİZ:YER KABUĞUNUN ÇUKUR BÖLÜMLERİNİ KAPLAYAN, BİRBİRİYLE BAĞLANTILI TUZLU SU KÜTLESİDİR...
34deniz34 - avatarı
34deniz34
Ziyaretçi
12 Şubat 2012       Mesaj #5
34deniz34 - avatarı
Ziyaretçi
denizler neden düzdür sıfır kotundadır?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Aralık 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
deniz büyük su kütlesine denir
andrea - avatarı
andrea
Ziyaretçi
6 Şubat 2013       Mesaj #7
andrea - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

denizlerimiz nasıl oluşmustur?
(kısa ve öz bir sekilde anlatırmısınız)

denzler catlak sonucu olusa cukurlarda olusur kücük esintiler dalga denir büyük esintilere tsunami denir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Kasım 2014       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yer kabuğu, granit ve bazalt denilen kayalardan oluşmuştur. Bazalt ağır, granitse daha hafif bir kaya türüdür. Ağır kayalar aşağılara çökmüş, hafif olanlar yukarıda kalmıştır. Bazalt kayalar derinlere doğru kayarak çukurlukları, granit tabakalar da toprakları oluşturmuştur. Çukurluk kalan alanlar, zamanla yağmurların etkisi ile okyanusları ve denizleri oluşturmuştur.

Peki, okyanusları oluşturacak kadar yağmur nasıl oluşmuş? derseniz, kayaların iç yapısında su bulunmaktadır. Kayalar, mağmanın içinde eridiklerinde, gökyüzüne su buharı çok miktarda çıkmıştır. Milyonlarca yıl, jeolojik dönem boyunca su buharı gökyüzüne çıkmış, fakat sıcak hava yüzünden yeryüzüne düşmemiştir. Yeryüzü çevresindeki biriken su buharı, yağmura dönüşerek okyanuslar oluşmuştur. Kayaların ve eriyen kayaların içindeki tuz, deniz suyuna eklenerek denizlerin tuzlu olmasını sağlamıştır. Deniz suyundaki tuz oranı yaklaşık olarak, %78 civarıdır. Magnezyum klorür, magnezyum sülfat, potasyum klorür deniz içinde bulunan diğer maddelerdir. Dünyamızda, denizlerin yüzölçümü 361 milyon kilometre karedir. Bunun 180 milyon kilometrekaresi Büyük Okyanus, 106 milyon kilometrekaresi Atlas Okyanusu, 75 milyon kilometrekaresi Hint okyanusudur. Dünya üzerindeki tüm denizler, okyanusların birer koludur. Dünyanın dönmesi nedeni ile esen rüzgarlar, tuzluluk oranı ve deniz suyu ile oluşan akıntılar oluşmaktadır. Akıntılar nedeni ile boşalan suyun yerine, yüzeyden veya su altından gelen su kütlesi gelir, böylece denizler sürekli hareket halindedir. Ayrıca, gelgit oluşumu ile su seviyesi azalabilir veya çoğalabilir.

Denizlerde, balıkların ve deniz canlılarının farklı bir hayatı da vardır. Bazı denizlerde yaşayan bitki ve hayvanlar farklılık göstermektedir. Örneğin, Kızıldeniz’de yaşayan canlı türleri, diğer denizlerde yaşayamamaktadır. Tüm dünya üzerindeki denizlerde, karadaki hayattan çok büyük bir yaşam vardır. Çok eski dönemlerden bu yana gelişim halinde olan bu yaşam, fosillerden gördüğümüz kadarıyla farklılaşmıştır.

Benzer Konular

4 Eylül 2013 / hopikli Soru-Cevap
13 Ekim 2013 / Misafir Cevaplanmış
27 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap
29 Mart 2019 / Misafir Cevaplanmış
31 Temmuz 2012 / Misafir Soru-Cevap