Toplumsal Hayat
Hikayeler > Deneme > Hayata Dair Denemeler > Toplumsal Hayat
--------------------------------------------------------------------------------
Bir toplum, bir futbol takımı oyuncularına benzer. Nasıl ki bir futbol takımında bir futbolcunun yaptığı hata bütün takım oyuncularının hatası oluyorsa, bir toplumda da bir bireyin yaptığı hata bütün insanlarının hatası olur. Bu hataların önüne geçilememesi sonucunda her yeni doğan birey, sorumlusu olmadığı bu hataların sorumluluğunu üstlenir. Bu toplumumuzu yaşanması güç bir duruma sokar. Fakat; insanlar ortak kurallar etrafında birleşerek toplum kurumunu oluşturmuşlardır.
Insanın doğru biri olabilmesi için çevresinin, hatta toplumunun da doğru bir yapıya sahip olması gerekir. Yoksa; bireyin tek başına doğruluğu yakalaması imkansızdır. Bununla anlatmak istediğim; insandaki her şey bir etkileşim sonucudur. Bundan dolayı bireyde görülen hatalar, toplumun bütün insanlarının ortak sorunudur. Böyle de olmalıdır. Çünkü; insan kazandığı doğruluk değerlerini toplumundan alabiliyorsa, yalnış değerlerini de toplumun kendisinden alır. Bu yüzden birimizin sorunu hepimizin sorunudur.
Insanlar eğer toplum anlayışından uzak yaşasaydılar; hayatı sadece güçlü olanların esaretinde yaşayacaklardı. Hayatta sadece güçlüler özgür olacak, zayıf insanlar onların esiri olacaklardı. Bu sayede insanlar zamanla ortak olarak kurdukları kurallar karşısında toplumsal bir fikir çerçevesinde birleşmişlerdir. Toplum bir insan için ne kadar gerekliyse, bu kurumda görülen yalnış normlar, bireyi toplum anlayışından alıkoyar ve bireysel özgürlük anlayışına yani; insanları toplum anlayışına geçmeden önceki zamana götürür.
Ne güzel sahip olduğumuz bir toplumumuz var. Eğer bu anlayıştan mahrum olursak yaşamımızı sürdüreceğimiz hayatı nasıl buluruz. Toplumumuz olmadan hayata nasıl sarılabiliriz. Hazır içinde bulunduğumuz güzelliklerin farkında değilsek; her an o güzelliklerin farkına varalım.
Unutmayalım ki her yaptığımız yalnışlar, toplumumuzun sorunu oluyor, bundan sorumlu olmayan adam da sorumlu tutuluyor. Bunlar insanlarımızı toplum anlayışından mahrum bırakır ve kendimizi istemediğimiz bir yaşam anlayışına götürür.
Dil bir toplumun ana etmenidir. Toplumumuzun da ana kaynağı dildir. Dilinden mahrum kalan bir toplum, temelinden darbe almış demektir. Bu yüzden dilimize sahip çıkmalıyız.
Bir toplumda din de önemli bir etmendir. Dini olmayan bir toplumunda tutunacak dallarından biri yok olmuş demektir. Din bizim için gereklidir. Fakat; baskı sonucunda oluşturulan bir din de bir toplum için gereksizdir. Din insanın özgür iradesine bırakılarak var olmalıdır. Yoksa; insanlar özgürlüklerini kazanmak için birleşcek ve toplumsal hayatı yıkmaya çalışacaklardır.
Bir toplumda insanlar din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmadan kabullenilmelidir. Bu doğruluğun çiğnenmesi sonucunda bütün toplum bir kamaşa içine girecektir.