Arama

Ses oluşumu hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 24 Mayıs 2011 Gösterim: 5.494 Cevap: 4
me_myself - avatarı
me_myself
Ziyaretçi
18 Mayıs 2011       Mesaj #1
me_myself - avatarı
Ziyaretçi
Lütfen
EN İYİ CEVABI The Eniqmatic verdi
Canlı varlığın organizması geliştikçe hem ses çıkarma nedenleri çoğalmakta ve hem de ses çıkaran organları daha mükemmel olmaktadır.
Böceklerde sesin çıkarılması, kanatlarının birbirine veya kanatlarının bacaklarına sürtülmesi yolu ile olmaktadır. Çekirgelerin, ağustos böceklerinin sesleri bu şekilde çıkarılmaktadır. Arıların, sivrisineklerin sesi ise kanatlarının titreşiminden meydana gelmektedir. Bazı böceklerin seslerini duyamamaktayız. Çünkü bizim kulağımız bunların çıkardığı ses frekanslarını alacak güçte değildir. Fakat onlar birbirlerini kilometrelerce uzaklardan duymaktadırlar.

Sponsorlu Bağlantılar
Daha yüksek sınıf hayvanlara çıktıkça ses çıkarmak için özel organların meydana geldiğini görüyoruz. Kuşlarda ses memeli hayvanlarda olduğu gibi larenks (gırtlak) yardımı ile çıkmaz. Bunların hava yollarının yanında bulunan bir takım hava keselerinnin içinde bulunan havanın basınç ile dışarı atılması sesi sağlar. Bülbül ve kanaryanın hepimizin hoşuna giden sesi bu hava keselerinden dışarı atılan havanın sesidir.
Memeli hayvanlarda ses çıkarmak için özel bir organ (gırtlak) meydana gelmiştir. Larenks ileride anlatacağımız gibi organizmanın en enteresan bir organıdır.


Hemen başlangıçtan bilmeliyiz ki aslında larenks dediğimiz organ ses çıkarmak için yaratılmamıştır.
İlk canlıların sularda meydana geldiğini biliyoruz. Başlangıçta hücreli olan bu yaratıklar milyonlarca yıl boyunca gelişerek balık ve benzeri canlıları meydana getirmiştir.

Suda yaşayan bu canlılar, yaşamlarını sürdürebilmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Oksijen organizmanın beslenebilmesi, büyüyebilmesi için gerekli bir maddedir. Balık ve benzeri canlılar galsama dediğimiz (solungaç) organları ile suda bulunan oksijeni alarak organlarına sevk ederler. Zamanla sularda bulunan oksijen azalmaya başlamıştır. Bunun sebebi sularda oksijeni kullanan başka canlıların (nebatların) meydana gelmesi veya suların çamurla dolmasıdır. Suda oksijen bulamayan canlı varlık bunu bulmak için karaya çıkmak zorunda kalacaktır. Fakat karaya çıkınca havadaki oksijeni almak için akciğerlere ihtiyacı olacak ve bu şekilde akciğerler gelişecektir.
Akciğerler havadaki oksijeni rahatça alarak organizmanın ihtiyacını görmek üzere organlara nakledecektir. Ama o zaman bazı zorluklar çıkacaktır. Ciğerlere çekilen hava kuru olursa akciğerler zarara uğrar, bazen içeri çekilen hava içinde yabancı cisimler olur ve bundan akciğerin ağzını kaparlarsa solunum yapma imkanı kalmaz. İşte bu zararlı tesirleri ortadan kaldırmak için uzviyet larenks denilen bir organı ortaya çıkarır. O halde bizim bugün ses çıkarma organı olarak tanıdığımız larenks (gırtlak) aslında ses çıkarmak için değil uzviyetin başka görevlerini karşılamak için yaratılmıştır. Yani akciğere giden havayı organizma için uygun koşullara sokmak için ve akciğerlere yabancı madde kaçmasını önlemek için kısaca ilk larenks adeta bir valf,,musluk gibi bir organ idi. Fakat canlı varlık karada yaşantısını sürdürmek ve bu arada gelişirken bu larenksin bu valftan ödev görevler alacağını da keşfetmekte geç kalmadı.
Hepimiz bir dere kenarından geçerken kurbağaların korkup suya atlarken "vırak" diye bağırıp suya atladığını görmüş ve duymuşuzdur. Biz bunu kurbağanın istemli çıkardığı ve işe yarayan, bir ses sanırız. Aslında bu istemli bir ses değildir. Kurbağa suya atlarken akciğerlerine su kaçmasın diye larenksini hızla kapar. Bu esnada bir ses çıkar. Yani adeta kapının kapanırken çıkardığı ses gibi. Bunun aslında bir manası yoktur. Sırf larenksinin kapanma sesidir. Fakat bu sesin çıkarılması diğer kurbağalara bir işaret olabilir. Yani kendisi için tehlikeli olabilecek birisinin yaklaştığını haber verebilir. İşte bu şekillerdeki bir oluşum canlının gırtlağını ses çıkaran bir organ olarak kullanma bilincini getirmiştir.
Özetlemek lazım gelirse, başlangıçta sırf akciğerlerin ağzını kapamak maksadı ile odaya çıkan larenks bugün canlıların en hayati organlarından birisi olmuştur. Larenks sayesinde akciğerlerini koruyan canlı, yine larenks sayesinde insan oğlıında en ulvi heyecanların ortaya konduğu, konuşma ve bunun en mükemmel şekli olan şarkı söyleme olanağına kavuşmuştur.
İnsanda ses çıkarma sadece tek bir organın meydana getirdiği fonksiyon değiidir. Birçok organlardan meydana gelen sistemlerin beraber çalışması ancak istenen anlamda sesin ortaya çıkmasını sağlar.


pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
18 Mayıs 2011       Mesaj #2
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
Ses Oluşumu

Sponsorlu Bağlantılar
Ses nasıl oluşur, hayvanlar ve insanlar nasıl ses çıkarırlar hiç düşündünüz mü? Gelin insanların ve bazı hayvanların nasıl ses çıkardığını birlikte öğrenelim.
Örneğin böcekler, kanatlarını birbirine veya bacaklarına sürterek ses çıkarırlar. Çekirgeler ve ağustos böcekleri bu şekilde ses çıkarırken, arılar ve sivrisinekler ise kanatlarının titreşimi ile ses çıkarırlar. Bazı böcekler ise o kadar az ses çıkarırlar ki kulağımız bunların çıkardığı ses frekanslarını alacak güçte olmadığı için, bunları duyamayız. Fakat onlar birbirlerini kilometrelerce uzaklardan duyabilirler.
Kuşlar ise hava yollarının yanında bulunan hava keselerinin içindeki havayı, basınçla dışarı atarak ses çıkarırlar. Aslında bülbül ve kanaryanın hepimizin hoşuna giden sesi, bu hava keselerinden dışarı atılan havanın sesidir.
Gırtlak aslında ses çıkarmak için yaratılmamıştır. Gırtlağın öncelikli görevi; giden havayı organizma için uygun koşullara sokmak ve akciğerlere yabancı madde kaçmasını önlemektir.
Kurbağaların suya atlarken ‘vırak’ diye bağırıp, suya atladığını görmüş ve duymuşsunuzdur. Bunu kurbağanın istemli çıkardığı bir ses sanırız ama istemli bir ses değildir. Kurbağa suya atlarken akciğerlerine su kaçmasın diye gırtlağını hızla kapar. Bu esnada bir ses çıkar. Bu sesin aslında bir anlamı yoktur ve sadece gırtlağın kapanma sesidir. Fakat bu sesin çıkarılması diğer kurbağalara bir işaret olabilir. Yani kendisi için tehlikeli olabilecek birisinin yaklaştığını haber verebilir. Bu nedenle kurbağalar, zamanla gırtlaklarını ses çıkaran bir organ olarak kullanma bilincine erişmişlerdir.
İnsanlar konuşurken, ağızlarından çıkan kelimeleri sesler oluşturur. Sesler sayesinde konuşabilir, sesler sayesinde şarkı söyleyebilirler. İnsanlarda ses çıkarma tek bir organın meydana getirdiği fonksiyon değildir. Birçok organdan meydana gelen sistemlerin beraber çalışmasıyla, istenen anlamda ses ancak ortaya çıkar. İnsanların çıkarabildikleri tüm sesler boğazdan gelir ve ağızda sese dönüşür. Ağzın başlangıcında bulunan ses tellerinin titreşmesi ve boğazın açık-kapalı olma durumuna göre kalın veya ince sesler oluşur. Ses telleri, boğaz boyunca uzanır ve âdem elması denilen, boğazda bulunan kısmın arkasına kadar uzanır. Yüksek sesler çıkarmak için derin nefes alınmalıdır. Yüksek ses çıkarırken bir el boğazın üzerine koyulursa, ses tellerinin titreşimi hissedilebilir. Ağızda bulunan dil ve dudakları ile değişik sesler çıkarılabilir. Dilde ve dudaklarda bulunan binlerce minik kas, dışarı farklı seslerin çıkmasını sağlar. İnsanlardaki ses tonlarının farklılıkları, boğaz, burun ve ağızdaki yapı farklılıklarından kaynaklanır.
Teusa - avatarı
Teusa
Ziyaretçi
24 Mayıs 2011       Mesaj #3
Teusa - avatarı
Ziyaretçi
Ses Oluşumu

Ses nasıl oluşur, hayvanlar ve insanlar nasıl ses çıkarırlar hiç düşündünüz mü? Gelin insanların ve bazı hayvanların nasıl ses çıkardığını birlikte öğrenelim.
Örneğin böcekler, kanatlarını birbirine veya bacaklarına sürterek ses çıkarırlar. Çekirgeler ve ağustos böcekleri bu şekilde ses çıkarırken, arılar ve sivrisinekler ise kanatlarının titreşimi ile ses çıkarırlar. Bazı böcekler ise o kadar az ses çıkarırlar ki kulağımız bunların çıkardığı ses frekanslarını alacak güçte olmadığı için, bunları duyamayız. Fakat onlar birbirlerini kilometrelerce uzaklardan duyabilirler.
Kuşlar ise hava yollarının yanında bulunan hava keselerinin içindeki havayı, basınçla dışarı atarak ses çıkarırlar. Aslında bülbül ve kanaryanın hepimizin hoşuna giden sesi, bu hava keselerinden dışarı atılan havanın sesidir.
Gırtlak aslında ses çıkarmak için yaratılmamıştır. Gırtlağın öncelikli görevi; giden havayı organizma için uygun koşullara sokmak ve akciğerlere yabancı madde kaçmasını önlemektir.
Kurbağaların suya atlarken ‘vırak’ diye bağırıp, suya atladığını görmüş ve duymuşsunuzdur. Bunu kurbağanın istemli çıkardığı bir ses sanırız ama istemli bir ses değildir. Kurbağa suya atlarken akciğerlerine su kaçmasın diye gırtlağını hızla kapar. Bu esnada bir ses çıkar. Bu sesin aslında bir anlamı yoktur ve sadece gırtlağın kapanma sesidir. Fakat bu sesin çıkarılması diğer kurbağalara bir işaret olabilir. Yani kendisi için tehlikeli olabilecek birisinin yaklaştığını haber verebilir. Bu nedenle kurbağalar, zamanla gırtlaklarını ses çıkaran bir organ olarak kullanma bilincine erişmişlerdir.
İnsanlar konuşurken, ağızlarından çıkan kelimeleri sesler oluşturur. Sesler sayesinde konuşabilir, sesler sayesinde şarkı söyleyebilirler. İnsanlarda ses çıkarma tek bir organın meydana getirdiği fonksiyon değildir. Birçok organdan meydana gelen sistemlerin beraber çalışmasıyla, istenen anlamda ses ancak ortaya çıkar. İnsanların çıkarabildikleri tüm sesler boğazdan gelir ve ağızda sese dönüşür. Ağzın başlangıcında bulunan ses tellerinin titreşmesi ve boğazın açık-kapalı olma durumuna göre kalın veya ince sesler oluşur. Ses telleri, boğaz boyunca uzanır ve âdem elması denilen, boğazda bulunan kısmın arkasına kadar uzanır. Yüksek sesler çıkarmak için derin nefes alınmalıdır. Yüksek ses çıkarırken bir el boğazın üzerine koyulursa, ses tellerinin titreşimi hissedilebilir. Ağızda bulunan dil ve dudakları ile değişik sesler çıkarılabilir. Dilde ve dudaklarda bulunan binlerce minik kas, dışarı farklı seslerin çıkmasını sağlar. İnsanlardaki ses tonlarının farklılıkları, boğaz, burun ve ağızdaki yapı farklılıklarından kaynaklanır.



alıntı
Hilla - avatarı
Hilla
Ziyaretçi
24 Mayıs 2011       Mesaj #4
Hilla - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
me_myself adlı kullanıcıdan alıntı

Lütfen

SES VE SESİN OLUŞUMU

İnsan yapısında direkt ses tellerinden çıkan ham ses, yani ses tellerinin üzerindeki yapıyı yok ettiğinizde duyulan ses nargiledeki gibidir. Periyodik bir ritimle akan ses dalgaları, derinliksiz ham ses şeklindedir. Nargileyi de ses kaynağı olarak düşünürsek aynı yapıda, ham sesi oluşturmaktadır. Ancak bu ham ses, üzerindeki yapılara göre şekillenmektedir. Kaynaktan çıkan ses, genişleyen küresel dalgalar halinde ilerler ve mekanın duvarlarına çarpar. Duvarlara çarpan ses dalgaları, mekanın formuna, duvarların emicilik yada yansıtıcılığına göre belirli doğrultuda değişik şekillerde yansır. Burada nargile ve ses telli bir ses kaynağı olarak benzerliği göze çarpmaktadır.
Ağız yapısına bakacak olursak ana kubbe damak, yan kubbe mukarnaslar da yanak boşluklarıdır. Bu yapı ana kubbeden yansıyan sesin iç mekana yayılarak tını süresini çoğaltır, tonların dolmasını sağlar. Yanakların yumuşak dokusu, fazla ses dalgalarına emici satıh oluşturmaktadır
.
İnsan doğasında damak yapının ayarlanabilir olması da alçak ve yüksek frekanslara göre emicilik katsayısını ayarlayarak uygun şartlar sağlamaktadır
Damak ve üzerindeki burun boşluğu gibi. Mimaride akustik hayaller denen, yansıma kanunlarına göre, yansıtıcı satıhın arkasında, hayal meydana gelmektedir. Yansıyan sesler buradan geliyormuş gibi yayılır. Bu da akustik zenginlik oluşturur ve sesin derinlik kazanmasını sağlar. Tomografi görüntüsünde anlattığımız gibi, ayrıca sesli vokaller ağız içine sessiz vokallerden özellikle “m, n” gibileri de ağız içi kapatılarak burun boşluğuna yönlendirilir. Böylece burun boşluğu, bazı vokaller için tını alanı oluşturmaktadır. “Can” kelimesinin tınlama alanlarını incelersek şöyle:

İnsan yapısındaki damak kubbesinin üzerindeki burun boşluğu ses dalgalarının beyin, göz sinirleri gibi hassas yapılara zarar vermesini de engellemiş olmaktadır. Düşünsenize 100-150 kişilik orkestranın üzerinde mikrofonsuz söyleyen opera sanatçısının ses gücünü! Rezonans uyumunda kadehi kıran sesin gücünün içeride yapabileceği tahribatın büyüklüğü de görülebilmektedir. Ses dalgalarının fazlası öncelikle burun boşluğunda, sonra sinüslerde emilerek yok edilmektedir. Sinüslerin bulunduğu yerler itibariyle ve koruyucu hava boşlukları özelliği bu görüşü doğrulamaktadır.
Maksille Sinüs: gözlerle damak arasında, Alın Sinüsü: özellikle tiz frekanslarda beynin ön yüzeyini korumakta,
Etmoid Sinüsler: gözlerin arkasında bulunan ana sinir uçlarını korumakta,
Sifenoid Sinüsler: burun arka üstünde beyinciği korumaktadır.
Son yapılan araştırmalarda, sinüslerin içine mikrofon yerleştirilmiş ve ses elde edilememiştir. Böylece sinüslerin koruyucu ve fazla ses dalgalarını sönüştüren yapılar olduğu ortaya çıkmaktadır. Bizlere yıllarca söylenen “sinüsler tını bölgelerimizdir” savını da çürütmektedir.
The Eniqmatic - avatarı
The Eniqmatic
Ziyaretçi
24 Mayıs 2011       Mesaj #5
The Eniqmatic - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Canlı varlığın organizması geliştikçe hem ses çıkarma nedenleri çoğalmakta ve hem de ses çıkaran organları daha mükemmel olmaktadır.
Böceklerde sesin çıkarılması, kanatlarının birbirine veya kanatlarının bacaklarına sürtülmesi yolu ile olmaktadır. Çekirgelerin, ağustos böceklerinin sesleri bu şekilde çıkarılmaktadır. Arıların, sivrisineklerin sesi ise kanatlarının titreşiminden meydana gelmektedir. Bazı böceklerin seslerini duyamamaktayız. Çünkü bizim kulağımız bunların çıkardığı ses frekanslarını alacak güçte değildir. Fakat onlar birbirlerini kilometrelerce uzaklardan duymaktadırlar.

Daha yüksek sınıf hayvanlara çıktıkça ses çıkarmak için özel organların meydana geldiğini görüyoruz. Kuşlarda ses memeli hayvanlarda olduğu gibi larenks (gırtlak) yardımı ile çıkmaz. Bunların hava yollarının yanında bulunan bir takım hava keselerinnin içinde bulunan havanın basınç ile dışarı atılması sesi sağlar. Bülbül ve kanaryanın hepimizin hoşuna giden sesi bu hava keselerinden dışarı atılan havanın sesidir.
Memeli hayvanlarda ses çıkarmak için özel bir organ (gırtlak) meydana gelmiştir. Larenks ileride anlatacağımız gibi organizmanın en enteresan bir organıdır.


Hemen başlangıçtan bilmeliyiz ki aslında larenks dediğimiz organ ses çıkarmak için yaratılmamıştır.
İlk canlıların sularda meydana geldiğini biliyoruz. Başlangıçta hücreli olan bu yaratıklar milyonlarca yıl boyunca gelişerek balık ve benzeri canlıları meydana getirmiştir.

Suda yaşayan bu canlılar, yaşamlarını sürdürebilmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Oksijen organizmanın beslenebilmesi, büyüyebilmesi için gerekli bir maddedir. Balık ve benzeri canlılar galsama dediğimiz (solungaç) organları ile suda bulunan oksijeni alarak organlarına sevk ederler. Zamanla sularda bulunan oksijen azalmaya başlamıştır. Bunun sebebi sularda oksijeni kullanan başka canlıların (nebatların) meydana gelmesi veya suların çamurla dolmasıdır. Suda oksijen bulamayan canlı varlık bunu bulmak için karaya çıkmak zorunda kalacaktır. Fakat karaya çıkınca havadaki oksijeni almak için akciğerlere ihtiyacı olacak ve bu şekilde akciğerler gelişecektir.
Akciğerler havadaki oksijeni rahatça alarak organizmanın ihtiyacını görmek üzere organlara nakledecektir. Ama o zaman bazı zorluklar çıkacaktır. Ciğerlere çekilen hava kuru olursa akciğerler zarara uğrar, bazen içeri çekilen hava içinde yabancı cisimler olur ve bundan akciğerin ağzını kaparlarsa solunum yapma imkanı kalmaz. İşte bu zararlı tesirleri ortadan kaldırmak için uzviyet larenks denilen bir organı ortaya çıkarır. O halde bizim bugün ses çıkarma organı olarak tanıdığımız larenks (gırtlak) aslında ses çıkarmak için değil uzviyetin başka görevlerini karşılamak için yaratılmıştır. Yani akciğere giden havayı organizma için uygun koşullara sokmak için ve akciğerlere yabancı madde kaçmasını önlemek için kısaca ilk larenks adeta bir valf,,musluk gibi bir organ idi. Fakat canlı varlık karada yaşantısını sürdürmek ve bu arada gelişirken bu larenksin bu valftan ödev görevler alacağını da keşfetmekte geç kalmadı.
Hepimiz bir dere kenarından geçerken kurbağaların korkup suya atlarken "vırak" diye bağırıp suya atladığını görmüş ve duymuşuzdur. Biz bunu kurbağanın istemli çıkardığı ve işe yarayan, bir ses sanırız. Aslında bu istemli bir ses değildir. Kurbağa suya atlarken akciğerlerine su kaçmasın diye larenksini hızla kapar. Bu esnada bir ses çıkar. Yani adeta kapının kapanırken çıkardığı ses gibi. Bunun aslında bir manası yoktur. Sırf larenksinin kapanma sesidir. Fakat bu sesin çıkarılması diğer kurbağalara bir işaret olabilir. Yani kendisi için tehlikeli olabilecek birisinin yaklaştığını haber verebilir. İşte bu şekillerdeki bir oluşum canlının gırtlağını ses çıkaran bir organ olarak kullanma bilincini getirmiştir.
Özetlemek lazım gelirse, başlangıçta sırf akciğerlerin ağzını kapamak maksadı ile odaya çıkan larenks bugün canlıların en hayati organlarından birisi olmuştur. Larenks sayesinde akciğerlerini koruyan canlı, yine larenks sayesinde insan oğlıında en ulvi heyecanların ortaya konduğu, konuşma ve bunun en mükemmel şekli olan şarkı söyleme olanağına kavuşmuştur.
İnsanda ses çıkarma sadece tek bir organın meydana getirdiği fonksiyon değiidir. Birçok organlardan meydana gelen sistemlerin beraber çalışması ancak istenen anlamda sesin ortaya çıkmasını sağlar.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

30 Mart 2016 / kwell Cevaplanmış
30 Mart 2016 / TuçHe Cevaplanmış
30 Mart 2016 / cemresmarda Cevaplanmış
31 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış