1. GİRİŞ
70’li yılların ortalarında rüzgar ve dalga enerjisi, biomas ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının araştırılması için yapılan bütün çalışmalara rağmen, kömür dünyanın bir numaralı yakıtı olarak giderek azalan ve pahalılaşan petrolün yerini alabilecek en kuvvetli aday olma özelliğini her zaman korumuştur. Kaynaklarının çok çeşitli ve büyük olmasının yanı sıra diğer yakıtlara kıyasla daha ucuz olması nedeniyle kömür uzun vadede önemli avantajlara sahiptir. İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda kömür talebinde meydana gelen düşüşten sonra kömüre yeniden önem verilmeye başlanması, kömürle ilgili çeşitli araştırmalar yapılmasına yol açmıştır. Bunların en önemlilerinden biri de kısaca WOCOL diye bilinen “Dünya Kömür Araştırmasıdır”. Söz konusu araştırmaya göre bu yüzyılın sonlarına doğru kömür talebinde çok büyük bir artış olacaktır.
Son yıllarda ekonomide meydana gelen durgunluk ile enerji tasarrufu ve sanayideki yapısal değişiklikler sonucunda enerji talebinde eğilimlerinde de değişiklikler olmuştur. Dolayısıyla geçici etkileri kalıcı etkilerden ayırt etmek son derece zorlaşmıştır. Yine de 1970’li yılların ortalarında kömür kullanımının arttırılması gerektiği yolunda öne sürülen görüşler hala geçerliliğini korumaktadır. Kömür sanayiindeki gelişme sadece son iki yıldır durgunluğa göre değil de daha uzun bir perspektif içinde ele alınacak olursa, geleceğe iyimser gözlerle bakmaya devam edebilir.
2. KÖMÜRÜN OLUŞUMU
Yerkabuğu içinde oluşan kömür, çok büyük bir enerji kaynağıdır. 320 milyon yıl önce yeryüzünde ilk bitkilerin gelişmesinden kısa süre sonra, kömür damarları oluşmaya başladı. Karbon devrinin son çağlarında dünyadaki bütün kömürün % 80’i turba tabakaları halinde bulunuyordu. Kalınlığı 0,6 ile 2,5 m arasında değişen ve 12 ile 50 m derinlikte bulunan kömür damarları, işletilebilir yatakları oluşturdu. Günümüzde Kuzey Amerika’nın orta ve doğu bölgeleri, İskoçya, İngiltere, Galler bölgesi, Fransa, Almanya ve Polonya’da yer alan yataklar kuşağı, BDT’den geçerek Çin’e kadar uzanır.
Kömür yatakları giderek ağırlaşan tortul kütleler altına gömülürken, su ve öteki uçucu maddeler, karbon, oksijen ve hidrojen bileşiği olan kömürden ayrılır. Bitkisel madde, yani selüloz, yüksek nitelikli kömür haline gelmeden önce, turba, linyit, taşkömürü evrelerinden geçer. Kömürleşme süreci boyunca, bileşiklerin fiziksel özellikleri de değişir. Turba, henüz bitki kalıntısı niteliğini bütünüyle taşıyan bir maddedir; linyit az çok sertleşmiş, ama tutarsız bir kütledir; taşkömürü, sert ve kırılgandır; antrasite taşkömüründen daha sert ve daha kırılgan bir nitelik gösterir. Kömürün antrasit haline dönüşmesi için, çok derinde olması zorunludur; yerin basıncı yada çevredeki erimiş kayaçlardan gelen yüksek sıcaklık, bu oluşuma yardımcı olabilir. Antrasit oluşumunu izleyen bir gelişme evresi daha vardır ve bu evrede arı karbon olan grafit ortaya çıkar. Grafit, oluşması için yüksek basınç ve sıcaklık isteyen bir maddedir; bu koşulların yer kabuğunun çok derin tabakaları altında bulunması nedeniyle, söz konusu kömür türüne ancak derin ocaklar açılarak ulaşılabilir.
Alloktan Oluşum Kuralı (Deltalar Kuramı): Kömürlerin bitkisel artıklarının tatlı veya acı sulu göller veya denizlerin oluşturduğu tortullaşma bölgelerine taşınarak çökelmesiyle oluştuğunu açıklayan kuramdır. Kömür damarlarının kalınlıkları az yayılımları sınırlıdır.
Otoktan Kuramı: Kömür oluşumunun esasını teşkil eden bitkisel kalıntıların yerinde kömürleşmesidir. Bu duruma göre taşınma olayı söz konusu değildir. Geniş yayılımlı ve kalın damarlıdır.
Kömür oluşumu, limrik ve paralik havzalarda olabilir. Paralik yatakların sahile yakınlığı az ve denize bağlılığı vardır. İrili ufaklı teknelerden oluşur. Kapsadıkları kömür damarlarının düzensiz, yer yer kesintili ve mercek şeklindedir.
Limnik yatakları ise kıta içindeki kuvvetle oluşurlar. Büyük teknelerde oluşan kömürün kalınlığı fazladır. Birçok havzada kömür havzanın ortasında oluşur. Bu tip yataklara santral tip yataklar adı verilir. Havzanın kenarında çökelmiş yataklar ise marjinal tipe girer.
Türkiye’de paralik ve limnik havzalara rastlanmaktadır. Paralik oluşuma örnek olarak Ağaçlı linyitleri gösterilebilir. Limnik yataklarına Soma’yı örnek verebiliriz.
Bataklıklarda ve ormanlık alanlarda akarsular vasıtasıyla gelen organik maddelerin sığ göllerde birikerek kömürleşmeye başlaması
, yer hareketleri ile tortulların su yüzüne çıkması, (B) akarsuların aşındırdığı kesimlerde kömür damarlarının yüzeylenmesi (Şekil-1).
Kömürün, jeolojik devirlere bakıldığında, çoğunlukla Birinci Jeolojik Zaman’ın (Paleozoik) Karbonifer devrinde ve Üçüncü Jeolojik Zaman’da (Tersiyer) oluştuğu görülmektedir. Karbonifer’de yeryüzünde şimdiki durumla kıyas edilmeyecek derecede zengin bir orman örtüsü gelişmiş ve günümüzde ot halinde bulunan eğreltilere benzeyen dev ağaçlar yetişmiştir. Bu dönemde çok fazla olan organik prodüktiviteden oluşan çeşitli organik artıklar, karasal karbonifer arazilerinde taşkömürü-antrasit yatakları şeklinde bulunmaktadır. Üçüncü Jeolojik Zaman’ın Miyosen-Pliyosen (Neojen) döneminde de zengin orman örtüsünün varlığına bağlı olarak linyit kömürleri oluşmuştur. Örneğin ülkemizde, Soma neojen göl havzası civarında tropikal ormanları andıran gür ve çok yoğun bir orman örtüsü yaygın duruma gelmiştir. Bu ormandan taşınan ve bataklık ortamlarında yetişen bitki artıklarının göl ortamında birikmesi sonucu, çok zengin ve kaliteli olan Soma linyitleri oluşmuştur.
3. KÖMÜRÜN GENEL ÖZELLİKLERİ
3.1. Kömürün Fiziksel Özellikleri
Gözeneklilik: Gözeneklilik teriminden, gözeneklerin işgal ettiği hacim yüzdesi anlaşılır. Kömürün gözenekliliğinin fazla olması halinde depolandığında, atmosferik oksijenle temas yüzeyi artacağından oksitlenmelere yol açabilir. Bu nedenle gözeneklilik ekonomik önem taşır.
Kömürün diğer fiziksel özellikleri ise; gaz eme, plastiklik, özgül ağırlık, mikrosertlik ve refleksiyondur.
3.2. Kömürün Kimyasal Özellikleri
Hidrojenasyon, koklaşma, nem, uçucu madde, sabit karbon, kül, kükürt, hidrojen, oksijen, azot ve kalori değer miktarlarının tayini kimyasal özelliklerdir.
3.3. Kömürün Petrografik Özellikleri
Kömürleri oluşturan makroskopik ve mikroskobik yapı maddeleri yunlardır;
Maseroller: Kömürlerin elementer petrografik yapı maddeleridir. 10 çeşit maserol vardır. Bunlar; kollimit, pelinit, sparonit, rezinit, füzinit, alginit, mikrinit, sömifünizit, skleromittir.
Maserol Grupları: Petrografik özellikleri birbirine benzeyen maseroller maserol grupları olarak adlandırılır. Bunlar; vitrinit, ekzinit ve inertinittir.
Mikrolitotipler ve Litotipler: Kömürlerde mikroskopla saptanan maserollerin birleşmesinden oluşmuş, kalınlığı en az 50 mikron dolayında olan katmanlar mikrolitotip adını alırlar. Yedi tane mikrolitotip vardır. Vitrit, vitrinertit, klarit, dura-klarit, klaro-durit, durit, füzit. Mikroskobik olarak görünen mikrolitotiplerin bileşiminden oluşan katman ve kısımlar ise litotiptir.
Kömürde bulunan mineral maddeler ise; kil (illit, serisit), karbonatlar (siderit, dolomit) sülfürler (makrosit, pirit, galen), oksitler (limonit, hematit) ve kuvarstır.
4. KÖMÜR ÇEŞİTLERİ
Bitki örtüsünün türüne, kömürün yaşına, sıkışma miktarına ve yerkürenin hareketine göre kömürün karakteri de değişik olmaktadır.
4.1. Linyit
Bileşiminde % 60 ile 73 oranında karbon bulunan kahverengi veya siyah fosil kömür; tozu kahverengidir.
Linyitin oluşum süreci taşkömürününkine benzer; linyit, bataklıklardaki bitki kalıntılarının bozuşması, sonra da yavaş yavaş alüvyon çökeltileriyle örtülmesi sonucu oluşur. Taşkömürü yataklarının büyük bir kısmı Birinci zamandan kalmadır; oysa linyit yatakları, genellikle, çok daha yenidir (İkinci ve Üçüncü zaman). Bitki kalıntılarını kömüre dönüştüren fiziko kimyasal olayların gerekli etkime süresi, taşkömürü için uzun, linyit için daha kısadır. Linyitin birçok çeşidi olmakla birlikte hepsinin ortak özelliği, bileşimlerinde yüksek oranda su (ortalama % 20 ile % 60’ın üstünde) ve uçucu maddeler (% 15’ten fazla, hatta % 60’ın üstünde) bulunmasıdır. Isı değerleri, kilogram başına 7.000 kaloriye ulaşmaz. Genellikle bir ton linyitin 0,3 ton taşkömürüyle eşdeğerli olduğu kabul edilir. Bu özellikleri, birçok linyit yatağının neden işletilmediğini ve hala bazı ülkelerde linyit rezervlerinin neden değerlendirilmediğini açıklar. Dünyadaki linyit rezervlerinin yaklaşık olarak 1.700 milyar ton olduğu sanılmaktadır.
Bununla birlikte, yatakların az derinde oluşu ve üzerindeki katmanların kolayca kaldırılabilmesi, linyit yataklarının açık havada işletilmesine imkan verir. Bu şartlar taşkömürüne oranla linyitin maliyetini düşürür ve iktisadi alanda linyit üretimini çekici hale getirir. Ayrıca termik santrallerde linyitten yararlanılması ucuza iletilebilen bir enerjinin üretilmesini sağlar. Uçucu madde bakımından zengin olması, linyitin kimyasal sanayinin başlıca hammaddesi haline gelmesini sağlamıştır. Nihayet yeni teknik buluşlar, linyitten taşkömürü yapmak ve dökme demir sanayiinde linyitten yararlanma imkanını yarattı.
4.1.1. Linyitlerin Renklerine Göre Sınıflandırılması
Sarımtırak Linyitler
Bu linyitlerde odun nesci seçilebilecek kadar bariz olup ateşte odu gibi çıtırdayarak yanarlar. Yeşile kaçar sarı renktedirler. Özgül ağırlıkları 600 kg/m3, ısıl değerleri ise 2.500 Kcal/kg civarındadır. Bileşimlerinde ise % 60 karbon, % 5 hidrojen, % 30-40 oksijen ve azot bulunur.
Esmer Linyitler
Bu linyitlerde odun nesci sarımtırak linyitler kadar bariz değildir, esmer görünüşlü, oldukça keşif olup kolayca toz haline gelebilirler. Hafifçe yağlı olurlar, kükürt ihtiva etmezler fakat rutubetli olurlar. Umumiyetle oldukları gibi mahrukat olarak kullanılırlar, oldukça fena yanar ve az ısı çıkarırlar, ısıl değerleri 3.000 ile 5.000 Kcal/kg civarındadır. Alçak sıcaklıkta karbonizasyon ile % 6 ile 7 katran verirler ve ısıtıldıktan sonra kolayca briket haline gelirler.
Siyah Linyitler
Bu linyitler daima kükürt ihtiva ederler; özgül ağırlıkları 750 kg/m3 olup ısıl değerleri 5.000 ile 6.000 Kcal/kg civarındadır. Bileşimleri ise genellikle şöyledir:
Karbon % 70
Hidrojen % 5-6
Oksijen ve Azot % 22-25
Kükürt % 3
Toprak Linyitleri
Bu linyitler koyu esmer mat renkli olur, ekseriyetle pek fazla “pirit” ihtiva ederler.
4.2. Taşkömürü
En değerlisidir. Linyitten yüksek oranda karbon, az su ve oksijen, önemli oranda gaz içerir.
4.3. Antrasit
Sert ve parlaktır. Saf karbon içeriği yüksektir.
4.4. Turba
Çamurlu öl ve bataklıklarda, çeşitli bitki artıklarının yığılması ile çok yakın bir geçmişte yani birkaç bin yıl önce oluşmuş bir kömür çeşididir. Yumuşak olan ve bitki kalıntıları bulunduran bu kömürlerin su ve uçucu madde içeriği yüksek ve bileşik karbon miktarı düşüktür.
5. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÖMÜRÜN TARİHÇESİ
Kömürün ilk defa nerede ve nasıl kullanıldığı hakkında kesin bilgimiz olmamakla beraber, kömürün Çin’deki Mançurya’da bakırı ergitmek için M.Ö. 110 yıllarında kullanıldığı ve porselenlerin pişirilmesinde faydalanıldığı belirtilmektedir. Buradan anlaşılacağı gibi insanların ısınması amacıyla kömürün çok önceleri kullanıldığına kesin gözle bakılabilir.
16. yy’ın başlarından itibaren kömürlerin kökeni ve oluşumuyla ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır. Agricola (1544), kömürün petrolün katılaşmasından oluştuğunu ileri sürmüş, daha sonra Scheuchzer (1778) kömürün bünyesinde bulunan bitki kalıntılarını teşhis etmiştir. Hutton (833) ve Linkin (1838) mikroskopla yaptıkları çalışmalar ve Gümbel’in 1838’de yayınladığı bitkilerin mikroskobik yapıları üzerindeki etütleri ile kömürün kökeni aydınlatılmıştır.
1750’li yıllarda başlayan Sanayi Devrimi’nde kömür enerji kaynağı olarak buharlı makinelerin çalıştırılmasında kullanılmıştır. Sanayinin gelişmesinde de büyük katkıları olmuştur. ABD’de sanayi kömür yataklarının varlığıyla gelişme göstermiştir.
5.1. Türkiye’de Linyit Kömürünün Tarihçesi
Linyitin memleketimizde büyük miktarda kullanılması ilk defa 1914-1918’de Büyük Harp sırasında düşünülmüş ve başta Soma linyitleri olmak üzere, Anadolu’nun birçok bölgelerinde linyit işletmeleri kurulmuştur. Bu arada, Ağaçlı-Çiftalan Linyit Havzasında da muntazam bir işletme faaliyete geçerek ve 1917 senesinde üretim yılda 650 tona kadar yükselmiştir.
Mütareke yıllarında, linyit işletmelerinde bir durgunluk olmuş ve işler olduğu gibi bırakılmıştır.
Kısa bir duraklamadan sonra, Soma işletmesi yeniden faaliyete geçmiş ve bunu 1927 senesinde, Çeltik Havzasındaki üretim faaliyeti takip etmiştir. Bunlardan bir iki sene ara ile Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy ve Gerenez linyit ocakları, özel teşebbüslerle, verimli sayılabilecek çalışmalara başlamışlardır. O senelerin kömür ihtiyacına paralel olarak bu hal, 1935 senesine kadar devam etmiştir.
Maden zenginliklerimizin bilimsel esaslara dayanılarak inceleme ilk defa, Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü tarafından yapılmış ve linyit yatakları işletme değerlerine göre bir sınıflamaya öre tutularak, durum ilgili bakanlığa 1939 yılında sunulmuştur.
Çeşitli arama ruhsatnameleri ve çeşitli özel teşebbüs işletmeleri tarafından, ilkel ve gayri fenni bir şekilde çalışmakta olan Değirmisaz, Tunçbilek ve Soma işletmelerinden, evvela 16 Şubat 1938 tarihinde Değirmisaz Linyit İşletmesi, Etibank Genel Müdürlüğü tarafından, devlete bağlı olarak, hakiki işletmecilik esasları ile kurulmuş; buna 18 Mayıs 1938 senesinde Tunçbilek linyit İşletmesi katılmış, 23 Eylül 1939 tarihinde de Soma Linyit İşletmesinin imtiyazı devir alınmak suretiyle bu camiaya dahil olmuştur. 1 Ocak 1940 tarihinde, üç işletme birleştirilerek, Etibank Mahdut Mes’uliyetli Garp Linyitleri İşletmesi Müessesine devredilmiştir.
Garp Linyitleri Müessesesi, 31.08.1957 tarihinden itibaren, 01.09.1957 gün ve 6974 sayılı kanun ile yeni teşekkül eden Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna geçmiştir.
Yukarıda ismi geçen üç işletmeye ilaveten, Seyitömer Havzası da 01.06.1960’da, müessesenin bir mıntıkası olarak işletmeye açılmış ve 22.08.1960 tarihinden itibaren linyit istihsaline başlanmıştır.
6. DÜNYADA BAZI ÖNEMLİ LİNYİT HAVZALARI
6.1. ABD ve Kanada Linyit Havzaları
ABD ve Kanada’da dünya rezervlerinin % 52’sini ihtiva eden linyit yatakları bulunmaktadır. Bu büyük linyit basenleri Avrupa kıtasında bulunanlara nazaran daha az işletilmekte ve dolayısıyla daha az tanınmaktadır. ABD’nin en önemli linyit yataklarından biri Kuzey Dokata ve Montana devletleri arasında paylaşılmış olan havzada verilmiştir.
6.2. Almanya Linyit Yatakları
Toplam rezervlerinin 40 milyar tonu aştığı tahmin edilen Almanya linyit yatakları stratigrafik olarak şöyle sınıflandırılabilir:
Eosen: Saksonya, Thüringen, Brunschwig, Aşağı Hesse ve Yukarı Ren vadisi yatakları;
Oligosen: Alpin kıvrımlarının önünde çökelmiş basenlerdir. Yukarı Ren ve Aşağı Main vadisi jizmanları;
Alt Miosen: Aşağı Ren vadisi basenleri;
Üst Miosen: Almanya’nın doğu ve kuzeydoğusunda bulunan, Doğu Saksonya’da, Süddetler’in kıyısında görülen linyitler, Lusace, Silezya, Pomeranya ve Oberpflaz yatakları;
Pliyosen: Ren vadisinde bulunan linyitler.
Yukarıda yaşlarına göre ayrılan yataklardan bazılarının ayrıntılı olarak incelenmesi yararlı olacaktır.
6.2.1. Saksonya ve Thüringen Linyitleri
Elbe ırmağının Saale ve Mulde kolları arasında bulunan bu linyit havzası, 100 km uzunlukta ve takriben 50 km genişliktedir.
Havzada linyitli formasyonların stratigrafik ayırımı, alttan üste doğru şöyledir:
Taban: Trias yaşlı kayaçlardan ibaret olup, yatağın güneybatısında Paleozoik’e dahil edilen kristalin şistlerden meydana gelmiştir.
Eosen: “Eski linyit formasyonları”nı teşkil eden tabakalarla temsil olunur. Bu eski formasyonlarda iki damar bulunmaktadır. Alt damar, basenin güneyinde 12-14 m kalınlığa ulaşır. Ortalama kalınlığı 5-6 m’yi bulan üst damar, alt damardan daha az bir alana yayılmıştır. Bu iki damar güneyde takriben 6 m kalınlık gösteren bir sediman ile ayrılırlar; kuzeyde ise birleşerek tek bir damar hasıl ederler.
Havzanın batısında uçucu madde oranı çok yüksek, bitümlü, sarı veya kahverengi kalınlığı 1,5-2 m civarında olan bir “Schwelkohle” bankı vardır. Bu bank, yatay olarak, bilhassa Leitz şehri civarında işletilen piropisitlere geçer.
Oligosen: Karasal formasyonlardan ibaret olup, prodüktif bir formasyona sahip olmadığından, ekonomik değeri haiz değildir.
Miosen: “Üst linyitleri” kapsayan formasyondan müteşekkildir. Leipzig şehrinden sonra görülmeye başlar. Üst linyitler ekonomik yönden ehemmiyetsiz olup, az miktarda işletilmektedir. Burada marnlarla ve Miosen yaşlı kumlarla örtülü 6 ile 15 m kalınlıkta bir damar bulunmaktadır.
Kuaterner: Buzul formasyonları ihtiva eder. Bazen üst linyitlerin hemen üstüne, bazen ise bu damarların tavan formasyonundan sonra gelir. Buzulların hareketi, üst damarda, daha önce tektonik bahsinde incelenen oldukça mühim deformasyonlara yol açmıştır. Bu deformasyonlara (kıvrımlara) özellikle Borna şehri civarında rastlanır.
Açık olarak işletilen Saksonya ve Thüringen linyitlerinin karakteristikleri şöyledir:
- “Eski linyitler”de: % 54 su, % 4 kül (orijinal kömürde), % 21-30 uçucu madde vardır.
- Üst linyit damarlarında: % 44 su, % 8-12 kül (orijinal malzemede) ve % 23 civarında uçucu madde bulunmaktadır.
6.2.2. Senftenberg Linyit Yatakları
Miosende teşekkül etmiş olan Senftenberg linyit yataklarında marnlı ve kumlu çökellerle birbirinde ayrılmış iki damar bulunmaktadır:
a. Alt Damar: Ortalama olarak 12 m kalınlıktaki bu damar aktif olarak işletilmektedir.
b. Üst Damar: Alt damardan daha az yayındır. Bazı bölgelerde işletilmektedir. Kalınlığı 30 ile 35 m arasında oynar. Bu üst damarda, Saksonya linyitlerinde olduğu gibi buzulların etkisinde meydana gelen kıvrımlar görülür.
Alt ve üst damarlar arasında kalınlığı 30 metreden 60 metreye kadar gidebilen kumlu ve marnlı seviyeler bulunmaktadır.
6.2.3. Ren Vadisi Linyit Havzaları
Damarların kalınlığı ile meşhur olan bu yataklar bütün Ren vadisi boyunca dizilmişlerdir. Ville şehri yakınında, Köln’ün batısında Alt Miosen yaşlı linyit damarlarının kalınlığı yüz metreyi geçmektedir. Bir çökme çukurunda teşekkül etmiş olan bu yatak kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda uzanmakta ve faylarla sınırlanmaktadır.
Bonn ve Krefeld şehirleri arasında, Ren nehrinin batı kıyısında, uzunluğu 45 km, genişliği ise 5-6 km olan diğer bir havzada birçok yatak işletilir. Burada ortalama damar kalınlığı 30 ile 40 m arasında değişmektedir. Kum ve çakıllardan ibaret olan örtü tabakası ise 9-18 m kalınlığındadır.
6.3. Fransa Linyit Havzaları
İhtiva ettikleri rezerv bakımından Almanya yataklarından daha az önemli olan Fransa linyit jizmanlarını, stratigrafik pozisyonlarına göre aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür:
a. Batonien: Larzac (Aveyron) ve Trevezel (Comtat);
b. Orta Kretase: Sarladais (Dordogne), ile d’Aix, Sougraigne (Aude), Bagnols-sur-Cèze ve Saint-Lou;
c. Üst Kretase: Fuveau (Bouches-du-Rhône) ve Piolene (Gard);
d. Eosen: Saint-Chinian, Minervois, Uzès ve Vénéjean;
e. Oligosen: Manosque, Alès ve Armissan;
f. Miosen: Lac d’Annecy, La Tour-du-Pin (Isère) ve Estavan;
g. Pliosen-Kuaterner: Laluque, Larquiès, Hostens, Arjuzanx ve Voglans.
Yukarıda işaret edilen yataklar arasında Fuveau ve Manosque havzaları en büyük ekonomik değere sahiptir.
6.3.1. Fuveau Baseni
75 km uzunluğunda ve 15-20 km genişliğinde olan bu linyit havzasında damarları ihtiva eden seviye Mestrihtien yaşlı olup, kırmızımsı marnlardan ibarettir. Kalınlığı 0,80 ile 3,10 m arasında oynayan bir alt damar ve 0,20 ile 1,10 m arasında değişen bir üst damar vardır.
Fuveau linyiti siyah ve parlak bir görünüşe sahip olup, taşkömürünü andırır. Nitekim, kimyasal özellikleri taşkömürüyle linyit arasındadır: % 8-9 su, % 30-39 uçucu madde, % 34-43 sabit karbon, % 6-20 kül ve % 3 kükürt ihtiva eder. Orijinal ısı değeri 4.500-6.800 Kcal/kg’dir.
Basenin toplam rezervi, son olarak yapılan çalışmalara göre 120.000.000 tondur.
6.3.2. Manosque Baseni
Batı-güneybatı-doğu-kuzeydoğu doğrultusunda uzanan ve Luberon antiklinali ile ikiye ayrılan Manosque havzasında önemsiz birkaç yatak ihtiva eden Üst Eosen’den sonra göl kökenli bir Oligosen gelmektedir.
Jurasik ve Kretase yaşlı kalkerlerle çevrilmiş olan gölsel Oligosen’de iyi gelişmiş ve üç seviyeden ibaret önemli bir linyit yatağı vardır.
a. Alt Linyit Seviyesi: Toplam kalınlığı 4-6 metreyi bulan 5-6 adet damar ihtiva eder.
b. Orta Linyit Seviyesi: Ortalama kalınlığı 0,60 m dolayında olan birçok ince damardan meydana gelmiştir;
c. Üst Linyit Seviyesi: Toplam kalınlığı 0,50-1 m arasında değişen değişik seviyedeki damarlardan ibarettir.
Alt linyit seviyesinde görülen damarların kalitesi yüksektir (yağlı linyit).
6.4. Moskova Karbonifer Baseni
Moskova şehrinin güneyinde, doğu-batı doğrultusunda Smolensk şehrinden aşağı yukarı Riazhsk’a kadar uzanan Moskova baseninde Karbonifer yaşlı sedimanlar Devonien tabakaları üzerine konkordan olarak gelir. Basen, fasiyes değişikliklerine dayanılara ikiye ayrılabilir:
- Oka eşiğinin batısında kalan esas Moskova havzası;
- Oka ve Volga civarında Karbonifer tabakalarının aflörman verdiği doğu havzası.
Moskova baseninde görülen stratigrafi üniteler şunlardır:
a. Alt Turnesien: Upa kalkerleri, killer, konglomera ve kalkerler, Çernısin kalkerlerinden ibarettir. Kalkeristik fosil Spirifer centronatus’tur;
b. Üst Turnesion-Alt Viseen: Kömür damarları ihtiva eden Lepidodendron ve ficoides’li ve şistlerden müteşekkildir.
c. Torta ve Üst Viseen: Productus giganteus, Archaeodiscus ve Endothyra ihtiva eden kalkerlerle temsil olunur.
d. Moskovien: İçinde fosil olarak Spirifer mosquensis bulunan Moskova kırmızı şist ve grelerinden meydana gelmiştir.
e. Alt ve Orta Uralien: Productus cora, Fusulina verneuilli ve Fusulina longissima’lı dolomitik Gzel kalkerlerinden ibarettir.
Havzada, iki esas olmak üzere toplam kalınlığı 25 metreden 35 metreye kadar çıkabile 5-10 damar mevcuttur. Ortalama filon kalınlığı 2 m olup, bazen 8 metreye kadar yükselir.
Kömür ortalama % 20-30 kül, % 32 su ve % 45 uçucu madde ihtiva etmesi ve 4.000-5.000 Kcal/kg’lik bir kalorifik değer taşıması sebebiyle linyit grubuna girer.
Havzanın merkezi kısmında birkaç boghead tabakası vardır. Bunların uçucu madde oranı % 78 dolayındadır.
1937 yılında yapılan hesaplamalara göre, Moskova Karbonifer baseninde 12 milyar ton rezerv bulunmaktadır.
7. TÜRKİYE’DE LİNYİT YATAKLARI, REZERVLERİ VE ÜRETİMİ
Türkiye’de yaklaşık 8 milyar ton linyit rezervi bulunmaktadır. Avrupa ülkeleri arasında (Eski SSCB hariç) beşinci sıradadır. 1998 yılında 62.940.647 ton kamu kesimi tarafından 3.527.955 ton özeli kesim olmak üzere 66.498.603 ton üretim yapılmıştır. Bunun önemli bir bölümü elektrik üretiminde kullanılmıştır.
Ülkemizde, düşük değerli, yani nem ve kül içeriği yüksek ısıl değeri düşük linyitlerden, yüksek değerli linyitlere kadar çok çeşitli linyit kömürü bulunmaktadır. Ortalama nem içeriği % 41,8 dolaylarındadır.
Tablo 1: Türkiye’nin Linyit Kimliği
REZERV 8.143 milyar ton
Görünür Rezerv Oranı % 65
Ortalama Isıl Değeri 1.800 Kcal/kg
Rutubet % 42
Kül % 21,5
Kükürt % 1,9
1998 Yılı Üretimi 66,5 milyon ton
Ortalama Kamu Üretimi % 87
Kaynak: 1999-2000 Türkiye’de Linyit Yatakları ve Potansiyeli Semineri.
7.1. Türkiye Linyit Kömürlerinin Nitelikleri
Türkiye’nin linyit kömürü rezervleri 8.143 milyar ton civarındadır. Sınırlı olan bu miktarın en iyi bir biçimde değerlendirilmesinde temel faktör bunların niteliğidir. Bu nedenle linyit kömürlerimizin sahip olduğu kim özellikler aşağıda belirtilmiştir.
Isıl Değeri
Ülkemiz kömürlerinin ısıl değeri 1.100-5.500 Kcal/kg arasında değişmektedir. Bunların ısıl değerine göre % dağılımları tabloda verilmiştir.
Tablo 2: Linyitlerimizi Isıl Değerine Göre Dağılımı
Isıl Değeri Aralığı (Kcal/kg) Toplam Rezervde % Payı
1.000-2.000 53,5
2.000-3.000 12,6
3.000-4.000 20,3
4.000 ve yukarısı 13,6
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Bu değerlendirmede Elbistan linyitleri de dikkate alınmıştır. Elbistan dışında kalan linyit rezervlerimizin % 67’si 3.000 Kcal/kg’nin üzerinde bir ısıl değerine sahiptir.
Nem Durumu
Türkiye linyit kömürlerinin nem oranları genel olarak diğer ülkelerinkinden yüksektir. Bu değer, diğer ülkelerin kömürlerinde % 15 ve daha düşük olduğundan bu linyitler ülkemizdekilerden daha değerli kabul edilmektedir. Linyit kömürlerimizin nem içeriklerine göre % dağılımları tabloda verilmiştir.
Tablo 3: Linyitlerimizin Nem İçeriklerine Göre Dağılımı.
Nem İçeriği (%) Toplam Rezervdeki % Payı
0-10 1,8
10-15 5,3
15-20 2,1
20-30 20,8
30-40 12
40-50 8
50 ve yukarısı 50
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Kül Durumu
Türkiye linyitlerinin kül içeriği yönünden genel bir değerlendirilmesi tabloda verilmiştir.
Tablo 4: Linyitlerimizin Kül İçeriklerine Göre Dağılımı.
Kül İçeriği (%) Toplam Rezervdeki % Payı
0-10 5
10-20 65
20-30 2
30-40 5
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Tabloda görüldüğü gibi linyitlerimiz oldukça yüksek oranda kül içermektedir. Ancak bu miktarlar kömür hazırlama ve yıkama (lave) işlemleriyle düşürülebilmektedir.
Kükürt Durumu
Ülkemiz linyitlerinde hava kirliliğine neden olan maddelerin başında gelen kükürt içeriklerine göre (organik+inorganik) dağılımı görülmektedir.
Tablo 5: Linyitlerimizin Kükürt İçeriklerine Göre Dağılımı.
Kükürt İçeriği (%) Toplam Rezervdeki % Payı
0-1 1,2
1-2 46,5
2-3 13,5
3-4 2,3
4 ve daha yukarısı 36,5
Kaynak: Aybers, N.; 1956, Türkiye Linyitlerinin Rasyonel Kullanılabilmesi Hakkında Bir Travay, İTÜ Matbaası, İstanbul.
Görüldüğü gibi tüm rezervin 1/3’ünden fazlası % 4 ve daha yukarısı (% 8’e kadar) oranda kükürt içermektedir. Bu durum linyitlerimizin kalitesini daha da düşürmektedir.
Linyitleri sert ve yumuşak olarak iki gruba ayırabiliriz. Sert linyitlerin rutubet içeriği genellikle % 20’nin altındadır. Sert linyit türündeki rezervlerimizi yıkayarak kül oranını düşürmek ve böylelikle ısıl değerini yükseltmek mümkündür. Tunçbilek, Soma, Çan linyitleri bu gruba girer.
Rutubet içeriği % 40’ın üzerinde olan linyitler, yumuşak linyit grubuna girmektedir. Elbistan linyitleri dışında kalan linyitlerimizin tozlanma oranı % 30-40 arasında değişmektedir. Ocaklardan alınan kömür, tüketicilere demiryolu veya karayolu taşıtları ile ulaştırılmaktadır. Linyitlerimizin stoklama esnasında yanma özelliği göstermelerinden dolayı yaz aylarında fazla üretim yapılmayıp, sonbahar ve kış aylarında yoğun bir üretim yapılmaktadır.
7.2. Türkiye Linyitlerinin Jeolojik Yaş Bakımından Sınıflandırılması
7.2.1. Üst Kretase ve Eosen’e Ait Linyitler
Büyük Alp ihtivaları bitmeden önce oluşmuş bulunan bu tabakaların çoğu şiddetle katlanmıştır. Kretase tabakaları önemli yataklar taşımamaktadırlar.
Anadolu’da birçok Eosen linyit yatakları bulunmaktadır. Örneğin; Malatya civarında, Kırşehir arasında, Kalecik civarında, Çankırı’nın kuzeydoğusunda bu yataklara rastlanılmaktadır. İşletmeye elverişli yataklar yalnız katlanmanın daha şiddetli olduğu yerlerde muhafaza edilmiş olup silsileler arasındaki havzalarda sıkışmışlardır (Çiçekdağ, Yerköy ve Çeltek linyit havzaları gibi).
7.2.2. Oligosen-Miosen Linyitleri
Bu tabakalar Eosen’e nazaran çok az katlanmış olup en önemli havzaları ihtiva etmektedirler. Oligosen’e ati bahrısomatre tabakaları (Trakya’daki Ağaçlı yatakları), Miosen’e ait tatlı su rüsupları (Batı Anadolu’daki oma, Kütahya, Seyitömer, Değirmisaz, Tavşanlı ve Büyük Menderes vadisindeki Aydın, Gerenez ve Söke yatakları) ve Oligosen’e ait jipsli arazi (ekseriya tatlı su ara tabakalı taşıyan tuzlu ve jipsli rüsuplar) prodüktif kömür tabakaları teşekkülüne ve muhafazasına çok elverişli görülmektedir.
7.2.3. Üst Neojen Linyitleri
Kalkerler, marnlar ve tüfler gibi tatlı su rüsuplarından oluşmuş olup linyit oluşumuna az elverişli görülmektedir. Hakikaten bu tabakalarda tesadüf edilen yatakların çoğunun rezervi ve kömürün kalitesi düşüktür (Ankara civarında Kayı-Bucuk, Ayon ve Erzurum civarındaki bazı yataklar).
Tablo 6: Türkiye’nin Enerji Kaynakları Potansiyeli
Enerji Kaynağı Görünür Muhtemel Mümkün Toplam
Taşkömürü (bin ton) 174.879 432.514 769.408 1.376.771
Linyit (bin ton) 5.904.703 1.817.261 121.688 7.843.652
Asfaltit (bin ton) 38.317 28.655 8.300 75.272
Bitümlü Şist (bin ton) 807.684 717.600 - 1.525.284
Petrol (bin ton) 20.296 - - 20.296
Doğal Gaz (mil. m3) 15.013 - 16.169 31.182
Hidrolik (kWh/yıl) 118 - - 118
Jeotermal Elektrik - - - 4.500
Jeotermal Isı - - - 31.100
Kaynak: Atalay, İ.; 1997, Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir.
Tablo 7: Türkiye’nin Birincil Enerji Kaynakları Üretimi (Bin ton Eşdeğer Petrol)
1987 1989 1991 1993
Taşkömürü 211 2.027 1.827 1.722
Linyit 9.827 10.564 9.117 9.836
Asfaltit 271 179 60 37
Doğal Gaz 270 158 185 182
Petrol 2.762 3.020 4.674 4.087
Hidrolik 1.600 1.542 1.950 2.921
Odun 5.308 5.345 5.391 5.451
Hayvan ve Bitki Artıkları 2.586 2.580 2.530 2.494
Jeotermal 50 54 70 67
Diğer 10 21 43 67
Toplam 24.795 25.490 25.847 26.864
Kaynak: Atalay, İ.; 1997, Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir.
7.3. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ)
Türkiye’de devlet eli ile yönetilen ilk madencilik kurumu olan Etibank’a 14.06.1935 gün ve 2.805 sayılı yasa ile taşkömürü, linyit ve turba gibi madenleri arama ve işletme hakkı verilmiştir. Zamanla değişen koşullar ve kömür ile ilgili işleri tek elde toplamak amacıyla 01.09.1957 gün ve 6.974 sayılı yasa ile Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) kurularak kömür madenleri arama ve işletme hakkı bu kuruma devredilmiştir. Kurum bir iktisadi devlet teşekkülü olup 08.06.1984 tarih ve 233 sayılı kanun hükmündeki kararname ile yasal görev ve statüsü yeniden belirlenmiştir. Kuruluş devresinin ilk yıllarında Sanayi Bakanlığına bağlı çalışan TKİ, daha sonra Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde yer almıştır.
TKİ kurumuna bağlı, tüm yurda dağılmış 11 müessese ve 1 işletme müdürlüğünde üretim yapılmaktadır.
Üretilen ömür çeşitli sektörlerde tüketilmektedir. Termik santraller, sanayi, konut ve ticari amaçlı ısıtma vb. Hızla atmakta olan termik santrallerin kömür ihtiyacının tümü TKİ kurumu tarafından karşılanmaktadır.
7.3.1. Garp Linyit İşletmesi (GLİ)
Türkiye’de devlet eliyle ilk üretimin yapıldığı bu işletme, Ocak 1940 tarihinde Etibank’a bağlı bir kuruluş olarak faaliyete geçmiş ve 15 Ağustos 1957 tarihinde Türkiye Kömür İşletmelerinin kurulmasıyla bu kurumun bünyesinde yer almıştır.
Miosen yaşlı Tunçbilek havzasında, iki seviyede kömür damarı vardır. Alt damar bitümlü şistlerle killer arasında yer alır. Kalınlığı çok az olup, ekonomik değeri yoktur. İşletilen damarın ortalama kalınlığı 6-11 metre arasında olup, ömür genellikle orta sertlikte, siyah parlak renktedir. Tavan ve taban kısmındaki kömürler daha temizdir.
Bölgedeki rezervin yapılan sondajlarla 311 milyon ton olduğu saptanmıştır. Üretim Tunçbilek bölgesinde yeraltı ve açı işletme yöntemiyle yapılmaktadır.
1989 yılında gerçekleşen 6.122.000 ton üretimin yaklaşık % 72’si dragline-eksvator-kamyon sistemi kullanılarak açık işletmeden, % 28’i yarı mekanize çalışan yeraltı işletmesinden sağlanmıştır.
7.3.2. Güney Ege Linyit İşletmesi (GELİ)
1984 yılında kurulan bu müessese kapsamında Milas-Sekköy-Eskihisar, Yatağan, Tınaz-Bağyaka, Bayır, Turgut, Hüsamlar ve Karcahisar bölgeleri bulunmaktadır. İşletme, Muğla-Aydın ve çevresindeki alanları kapsamakta olup, 1990 yılı itibariyle 429 milyon ton (görünür+muhtemel+hazır) rezerve sahiptir. Sadece Söke’de yeraltı işletmesi yöntemi uygulanmaktadır.
Tüm bölgede ortalama damar kalınlığı 7-12 m civarında ve 35-42o eğimli olup, mat kahverengidir. Söke bölümündeki kömür miosen yaşlı olup parlak siyah görünümündedir. Bütün bölge kömürlerinin kendiliğinden yanma orunu olup dış etkenlere karşı direnci çok azdır. Yabancı madde olarak pirit ve santimetre boyutundaki kil mineralleri içermektedir. Açık bırakıldığında tozlaşma oluşur.
Yatağan ve Yeniköy-Muğla’da iki termik santral bulunmaktadır. Toplam üretimin % 94’ü termik santrallere verilmektedir. Söke ocağında biriken toz kömür bölgedeki tuğla fabrikalarına ve sanayi kuruluşlarına verilmektedir.
7.3.3. Ege Linyitleri İşletmesi (ELİ)
Garp linyitleri işletmesinin Soma bölgesi, çevresindeki özel işletmelerin 1978’de TKİ’ye devredilmesiyle, tüzel bir kişilik kazanmış ve Ege’nin tüm linyitleri Ege ve Güney Ege olmak üzere iki kurum halinde organize edilmiştir. Ege linyit işletme bünyesinde Soma, Eynez ve Deniş olmak üzere üç bölge bulunmaktadır.
Yaklaşık 19.000 bin hektarlık sahada çalışan işletmenin toplam 508 milyon ton rezervi bulunmaktadır.
Soma-Eynez linyiti en kolay yıkanabilen kükürt içeriği düşük ve yüksek rezerve sahip bir kömürdür.
Sert linyit olan Soma linyitleri Miosen yaşlı olup, siyah ve parlak görünüme sahiptirler. % 18 nem, % 11-15 kül, % 0,5-3 kil içermektedir.
Kuruluş rezervlerinin % 47’sini açık işletme sistemiyle üretebileceğini saptamıştır. Soma bölgesinde 2, Eynez bölgesinde 1 adet yeraltı ocağı bulunmaktadır.
Üretilen kömürün büyük bir kısmı (% 75) Soma’da bulunan Soma A ve Soma B ve İzmir termik santrallerinde kullanılmaktadır.
7.3.4. Seyitömer Linyitleri İşletmesi (SLİ)
1960’da Garp Linyitleri İşletmesine bağlı olan işletme 01.07.1990’dan itibaren çalışmasına Seyitömer Linyitleri İşletmesi müessesi olarak devam ettirmektedir.
İki kömür damarı bulunup, ortalama kalınlığı 156 m olan alt damar bitümlü şistlerle mavi-yeşil renkli killer arasında bulunur. Üst damar ise bitümlü şistler arasında olup 6 m kalınlığındadır. 206 milyon ton rezerve sahiptir. % 34 nem, % 19 kül, % 1 kükürt içermektedir.
Üretilen kömürün % 42’si buradaki termik santrallerde kullanılmaktadır. % 16’sı ev yakıtı, % 19’u ise sanayiye verilmiştir.
7.3.5. Marmara Linyitleri İşletmesi (MLİ)
Marmara Bölgesi’nin ev ve sanayi ihtiyacını karşılamak amacıyla 1979 yılında kurulan MLİ’nin miosen yaşlı Orhaneli, Keleş (Bursa) ve oligosen yaşlı Saray (Tekirdağ) olmak üzere üç bölgesi vardır. Saray bölgesi Edinköy, Safalan ve Küçükkoyuncalı sektörlerinden oluşmaktadır. Bütün bölgelerinde açık işletme metodu ile üretim yapılmaktadır
Toplam 20 milyon ton rezerve sahiptir. Saray bölgesinde üretim Edinköy’de yapılmaktadır. Burada iki damar bulunup ortalama kalınlık 3,6 metredir. Saray lnyiti yüksek oranda nem içermesine rağmen, Doğu Anadolu linyitine benzemekte, yani stokta bekletilince tozlaşmaktadır.
Üretilen kömürün büyük bir bölümü 1991 yılında Orhaneli Termik Santralinin devreye girmesiyle buraya kaymıştır.
7.3.6. Çan Linyitleri İşletmesi (ÇLİ)
1990 tarihinde Marmara Linyit İşletmelerinden ayrılarak yeni bir müessese olarak kurulmuştur.
1990’da kuruluşun toplam rezervi 86 milyon tondur. Mat siyah renkli olan kömür, sert linyit sınıfına girer. Yüksek oranda kükürt içerir. Ortalama damar kalınlığı 16 metredir. % 15-25 nem, % 10-25 kül ve % 2-7 arasında kükürt içermektedir.
Üretim açık işletme yöntemiyle yapılmaktadır. Üretilen linyitin önemli bir bölümü Çan Lapseki Termik Santraline gönderilmektedir.
7.3.7. Alpagut-Dodurga Linyit İşletmesi (ADL)
İşletme Çorum ili Osmancık ilçesi sınırları içinde yer alır. Havzadaki linyit, siyah, parlak, kırılgan ve homojendir. Ortalama damar kalınlığı 10 metre olup, damar sayısı 3 adettir. İşletme rezervi 1990 yılında 30 milyon tondur.
İşletmede üretim açık ve yeraltı ocaklarından yapılmaktadır. Yeraltı işletmesi Alpagut deresi üzerindedir. Üretilen kömürün % 47’si yakacak olarak Çorum ve ilçelerinde kullanılmaktadır.
7.3.8. Doğu Linyitleri İşletmesi (DLİ)
1977 yılında tüzel bir kişilik kazanarak çalışmalarına başlayan işletmenin merkezi Erzurum’da olup, Aşkale, Oltu, Erciş ve Karlıova’da dört bölge müdürlüğü bulunmaktadır.
İşletmenin toplam rezervi 1995 yılı itibariyle 108 milyon ton civarındadır. Erzurum Aşkale linyitleri parlak ve uzun alevle yanar. Karlıova linyitleri yumuşak, killi ve kahverengi-siyah görünümündedir. Suyunu kaybedince siyahlaşır ve toz haline gelir.
Erzurum bölgesindeki yeraltı; Erciş’te açık ve yeraltı; Karlıova’da açık işletme yöntemi uygulanmaktadır.
1994’te Bingöl-Karlıova’da işletme bünyesinde termik santral devreye girmiştir.
7.3.9. Afşin-Elbistan Linyitleri İşletmesi (AEL)
Afşin ve Elbistan ilçeleri sınırları içinde yer alan pliosen yaşlı linyit havzasında toplam 3,4 milyar ton linyit tespit edilmiştir.
Aşin-Elbistan
projesi (Kışlaköy) havzanın ilk açık işletmesini oluşturmaktadır. Yaklaşık 539 milyon ton rezervi vardır. Kömür yumuşak sınıfa girer. Isıl değeri ortalama 1.170 Kcal/kg, % 17 kül, % 55 nem, % 1,46 kükürt içeriğine sahiptir. Linyit tabakasının kalınlığı 40 m civarında olup 80 metreye kadar ulaşan yerler de vardır.
Bu saha, 4x340 MW gücünde (Keban eşdeğeri) bir termik santrali beslemektedir.
Kömürün üzerindeki asitçe zengin kısmı gübre olarak kullanma imkanı vardır.
7.3.10. Güneydoğu Anadolu Asfaltit ve Linyit İşletmesi (GAL)
Merkezi Mardin-Cizre olan işletmenin iki üretim bölgesi bulunmaktadır. Bunlar Şırnak ve Silopi. Toplam 85 milyon ton rezerve sahiptirler. Üretim açık işletme yöntemiyle yapılmaktadır.
7.3.11. Orta Anadolu Linyitleri İşletmesi (OAL)
Ankara’nın kuzeybatısında Ankara-Beypazarı-Nallıhan karayolu üzerinde kurulu olan oligosen ve pliosen yaşlı bu işletme Bolu-Göynük kömür sahalarını da içine almaktadır. Bölgede madencilik çalışmaları eski tarihlere kadar gitmektedir. 1936 yılından beri varlığı bilinmekte olan kömür oluşumları üzerinde MTA aynı yıllarda çalışmalara başlamıştır. Sondajlı aramalar sistemi bir şekilde 1974 yılında başlamış olup günümüze kadar 40.000 m’nin üzerinde sondaj yapılmıştır.
Göynük bölgesinde açık işletme, Çayırhan bölgesinde yeraltı işletmesi olarak çalışılmaktadır.
Üretim 0-10o arasında değişen eğimlerde 2 damarda ayrı ayrı ayaklardan yapılmaktadır. Bu damarlardan tavan damar ortalama 1,5 m, taban damar ise 1,7 m civarındadır. İki damarı birbirinden ayıran 0,5-1,5 m arasında değişen kalınlıkta bir ara kesme vardır. Yeraltı çalışmaları esnasında yaklaşık 9-10 m kalınlıkta bir damara rastlanılması üzerine üçüncü bir damara yönelik sondajlı arama çalışmalarına yönelinmiş ve taban damarın yaklaşık 160 m altında 9-10 m kalınlıkta ve aynı ısıl değere sahip üçüncü bir linyit damarı bularak 85 milyon ton görünür rezervi olduğu bulunmuştur.
1989 yılı başı esas alındığında toplam rezerv 430 milyon tondur üretilen kömür; sert, parlak ve homojen yapıdadır.
7.3.12. Ilın Linyitleri İşletmesi (ILİ)
Konya Linyitleri İşletmesi (KLİ) müessesine bağlı bir üretim bölgesi iken, KLİ’ye bağlı Ermenek bölgesinin 01.01.1990 tarihinden itibaren rödövans yoluyla işletmeye verilmesi, Beyşehir bölgesinde de TEK tarafından kurulması düşünülen termik santralden bugünün koşullarında vazgeçilmesinden dolayı işletme faaliyetlerinin sadece Ilgın’da devam etmesi sebebiyle TKİ Genel Müdürlüğü’ne bağlı Ilgın Linyit İşletmesi adıyla faaliyetlerine devam etmektedir. İşletme rezervi 1990 yılı itibariyle 102 milyon tondur.
Ilgın kömürünün rutubet miktarı yüksek, kükürt içeriği düşük olup, havada kuruduğu zaman ısıl değeri yükselmektedir. Kömür damarının kalınlığı 7,2 m kadardır.
Beyşehir linyiti ise toprağımsı kahverengi renkte olup ısıl değeri düşük buna karşın orijinal rutubet ve kül içeriği yüksektir. Ömür stokta tozlaşmaktadır. Kömür damarı konglomera ile marn arasında oluşmuş olup, kalınlığı 6,75 metredir. Üretim açık işletme yöntemiyle yapılmaktadır. Satışların % 6’sı ev yakıtı amaçlı olup, % 94’ü ise sanayiye yapılmıştır.
7.4. Özel Sektör Tarafından İşletilen Linyitlerimiz
Ülkemizin her yanına dağılmış olan linyit yataklarımızın sadece ufak bir bölümü özel sektör tarafından işletilmektedir.
7.4.1. Gediz Sahaları
Gediz kömür bölgesi miosen yaşlı olup, Gediz kazasının hemen doğusunda, Ayçatı-Sazköy-Gökler arasında tersiyer formasyonları içeren dar bir koridordur. Kömür, genelde taban, tavan killeri arasında 2-5 m stomp veren faylarla ayrılmış iki damardan oluşmaktadır. Küçük kapasiteli özel sektör tarafından yeraltı işletmeciliği ile çalışan bölgenin toplam rezervi yaklaşık 15 milyon ton olarak hesaplanmıştır.
Kömür petrografik olarak sert ve kırılan bir yapıdadır. Yüksek ısıl değere sahip Gediz bölgesi kömürlerinin en önemli sorunu kükürt içeriğinin fazlalığıdır. Gazlı ve alevli kömür niteliği taşıyan kömürlerin rengi gri-kahverengimsi siyahtan, parlak siyaha kadar değişmektedir.
7.4.2. Ağaçlı-İstanbul Bölgesi
Oligosen yaşlı Ağaçlı Bölgesi İstanbul ili sınırları içinde ve kuzeybatısında Kemerburgaz-Akpınar-Yeniköy ve Ağaçlı köyleri arasında yer alır. Zaman zaman oldukça büyük bloklar halinde çıkan kömür tabakaları bir veya bazen birbirine yakın iki damar olarak görülmektedir. Bu iki kömür arasında çoğu zaman 0,80 m kadar bir ara kesme bulunabilmektedir.
Kömür tabakası kalınlığı 1,5-2 m , bazen 3 metreye kadar ulaşabilmekte ve yaklaşık 5o eğimle genelde kuzeye dalmaktadır. Kömürlerin ömürleşme derecesi oldukça düşüktür. İncelendiğinde ağaçsı yapılara sık sık rastlanmaktadır. Kömür tabakasının üzerinde 2-8 m arasında değişen kumlu-killi bir tabaka; onun altında 8-10 m kalınlıkta killi formasyonlar bulunmaktadır. Bu tabakaların, bazı ocaklarda 20 metreye kadar ulaştığı saptanmıştır. Bu bölgenin toplam rezervi bugün 15 milyon ton civarındadır.
İstanbul’un kömür gereksiniminin % 90’ına yakın bir bölümünü karşılayan Ağaçlı-Yeniköy ocaklarının tümü açık işletme yöntemiyle işletilmektedir. Ayrıca 200 metrelik sahil şeridinde kömür rezervleri bulunmaktadır. İstanbul’a kömür naklinin hemen hemen tamamı karayolu ile gerçekleşmektedir.
7.4.3. Malkara-Keşan-Uzunköprü (Trakya) Bölgesi
Edirne ve Tekirdağ illeri sınırları içinde kalan bu linyit yatakları dağınık ve çok sayıda küçük kapasiteli ocaklar açılarak işletilmektedir. Devamlı üretim yapan ocaklara Harmanlı (Uzunköprü), Cabbarlar (Keşan), Hasköy yörelerinde rastlanmaktadır. Jeolojik olarak karasal fasiyesteki oligo-miosen içinde çok sayıda; fakat küçük rezervler halinde görünen ve işletilebilir kömürlü formasyonların genelde kalınlıkları 0,8-2 m arasında kalmakta ve bazen de ara kesmeli olarak görülmektedir.
Kömürlü formasyonların tavanında, tavan kilini takiben çoğunlukla 8-10 m kalınlıkta marn serileri, yer yer 6-8 m kumlu çakıllı formasyonlar bulunmaktadır. Örtü tabaasının ve kömür kalınlığına bağlı olarak çoğunlukla toplam 10-15 metreye kadar açık işletme, daha kalın örtü tabakasının olduğu yerlerde ise çok ilkel kapalı işletme yöntemleri ile üretim yapılmaktadır. Yapılan hesaplara göre bölgenin toplam 100 milyon ton civarında görünür rezerve sahip olduğu, ancak bunun oldukça geniş ve birbirinden ayrı alanlara yayıldığı anlaşılmıştır.
7.4.4. Mihalıçcık (Eskişehir) Bölgesi
Kömür İşletmeleri Anonim Şirketi’ne ait 906 hektarlık bu sahada yapılan çalışmalarla 13,5 milyon ton rezerv tespit edilmiştir. İşletmede damar kalınlığı 2,24 m ve kömürün alt ısıl değeri 3.000 Kcal/kg’dir.
7.4.5. Büyük Çeltek Kömür İşletmesi (Amasya)
1969 yılından beri madencilik faaliyetlerinde bulunan işletme Amasya-Suluova ilçe merkezinin 4 km kuzeyindedir. Üretilen kömürün büyük bir bölümü kireç ve toprak sanayiinde tüketilmektedir. Tuğla fabrikalarının bakımda olması nedeniyle kış aylarında toz kömürü stokları artmaktadır.
8. TÜRKİYE’NİN LİNYİT TÜKETİMİ
Türkiye’nin linyit üretim ve tüketimi incelendiğinde; her ikisinde de sürekli artış olduğu ve hemen hemen paralel geliştiği görülmektedir. 1973 petrol krizinden sonra elektrik açığını kısa bir sürede karşılamak üzere termik santrallere ağırlık verilerek, hızla kömür tüketilmeye başlanmıştır.
8.1. Termik Santrallerde Linyit Tüketimi
Tüketilen elektrik enerjisi miktarı bir ülkenin kalkınma seviyesinin göstergesi olarak kabul edilmektedir ve kalkınmakta olan ülkemizin elektrik enerjisi gereksinimi büyüktür.
Termik santrallerde elektrik üretimini, yakıtın yakılıp, sağlanan ısının, suyun buharlaştırılması için harcanması, ortaya çıkan buharın türbinin de jeneratörü döndürerek elektrik enerjisinin elde edilmesi biçiminde özetleyebiliriz.
Kömürün elektrik enerjisine dönüştürülmesinde en önemli sorun kuşkusuz net enerji veriminin düşük olmasıdır. Kömürün içeriğindeki enerji değerinin ne kadarının elektrik enerjisine dönüştüğünü gösteren bu değer termik santrallerde ortalama % 20-30 civarında olup, dünyada en ileri teknoloji ile çalışan termik santrallerde dahi bugün bu değer % 39’dur.
1993 yılı verilerine göre mevcut linyitin % 67,4’ü termik santrallerde tüketilmektedir.
Türkiye’de elektrik sektöründe kullanılabilir rezervler şöyledir:
LİNYİT ...8 milyar ton
TAŞKÖMÜRÜ 1.4 milyar ton
ASFALTİT .82 milyar ton
TORYUM ....380.000 ton
URANYUM ........9.000 ton
Tablo 8: Linyit Yataklarının Bölgelere Göre Dağılımı.
GÖRÜNÜR TOPLAM
Milyon Ton % Milyon Ton %
Marmara 5.19,5 7,5 831,2 10,4
İç Anadolu 1.1071 15,4 1.324,9 16,5
Doğu Anadolu 3.514,8 50,6 3.565,6 44,4
Karadeniz 91,6 1,3 204,7 2,6
G.Doğu Anadolu 53,1 0,8 53,1 0,7
Ege 1.696,5 24,4 2.044,2 25,5
Akdeniz - 0 26 0,3
TOPLAM 6.946,5 100 8.023,7 100
Tablodan da görüldüğü gibi görünür rezervin 3,5 milyar tonu Elbistan havzasındadır. Geri kalanı da diğer yörelere dağılmış bulunmaktadır.
Elektrik enerjisinde kullanılabilir linyit potansiyeli 16.354 MW veya 105 milyar kWh/yıl karşılığıdır. Bu miktarın % 37’si işletmede, % 3’ü inşa halindedir. Geri kalan tüm linyit rezervleri (kullanılabilir potansiyelin % 59’u) 2020 yılına kadar değerlendirilecektir.
SANTRALİN ADI YAKITI BULUNDUĞU KURULU GÜÇ (MW) ORTALAMA ÜRET. (gWh)
Elbistan-A Linyit K.Maraş 1.320
Soma-B Linyit Manisa 960
Hamitabad-I D.Gaz Kırklareli 800
Yatağan Linyit Muğla 630
Ambarlı Fuel-Oil İstanbul 630
Seytömer Linyit Kütahya 450
Tunçbilek-A-B Linyit Kütahya 429
Yeniköy Linyit Muğla 420
Ambarlı D.Gaz D.Gaz İstanbul 416,4
Çayırhan Linyit Ankara 300
Hamitabat Gaz Kırklareli 200
İsdemir Fuel-Oil Hatay 145,4
Çatalağzı Taşkömürü Zonguldak 129
Çatalağzı Taşkömürü Zonguldak 129
Y. Çatalağzı B-2 Linyit Zonguldak 129
Karabük Taşkömürü Zonguldak 122,3
Seydişehir Motorin Konya 120
Aliağa Gaz Tr. Motorin İzmir 120
Mersin Fuel-Oil Mersin 106
Aliağa Fuel-Oil İzmir 70,4
Cevrim 1-2 Linyit İzmir 60
İsdemir 5 Fuel-Oil Hatay 55
Erdemir Fuel-Oil Zonguldak 50
Hopa Fuel-Oil Artvin 50
Bornova Motorin İzmir 46,2
Soma A Linyit Manisa 44
İzmir Linyit Artvin 35
İpraş Rafineri Fuel-Oil İzmir 30
Hazar Gaz Tr. Motorin Manisa 30
EGO Linyit İzmir 26,6
Seka-İzmit Fuel-Oil Kocaeli 26,5
Seka-Dalaman Fuel-Oil Muğla 26,2
Ergani-Bakır Taşkömürü Diyarbakır 21,2
Aksa Fuel-Oil Adana 21,2
Aliağa Rafineri Fuel-Oil İzmir 20
Seka Silifke Fuel-Oil İçel 16
Jeotermal Buhar Denizli 15
Batman TPAO Fuel-Oil Siirt 15
İgsaş Fuel-Oil Kocaeli 15
Engil Motorin Van 15
Bagaş Gübre Fuel-Oil Balıkesir 13,5
Seka-Çaycuma Fuel-Oil Zonguldak 10
Kaynak: Atalay, İ.; 1997, Türkiye Coğrafyası, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir.
8.2. Isınma Sektöründe Linyit Tüketimi
Genel olarak karasal iklimin egemen olduğu ülkemizde kıyı şeridinde yer alan bazı bölgeler hariç, tüm yurtta ısıtılma zorunluluğu mevcuttur.
Ülkemizde ısınma amaçlı kömüre olan talep, iklim şartları, tedarik imkanları ve fert başına düşen milli gelirle yakından ilgilidir. Alternatif fiyatlarının yüksek olması tüketimi arttırmaktadır.
1993 yılı verilerine göre ülkemiz linyitinin % 16,5’i ısınma sektöründe kullanılmaktadır. Bu da 7.800.000 tondur.
8.3. Sanayi Sektöründe Linyit Tüketimi
Sanayi sektöründe talep edilen linyitin kalitesinin yüksek olması nedeniyle, mevcut linyitlerimizle bu ihtiyacın karşılanması mümkün olmamaktadır.
En önemli linyit tüketicisi azot ve gübre sanayi, çimento fabrikaları ve şeker fabrikalarıdır. Bu üç kuruluş sanayide linyitin tüketiminin ortalama % 70’ini gerçekleştirmektedir. Makine Kimya Endüstrisi, Tekel Fabrikaları ve Devlet Demiryolları düşük paylara sahiptir. 1993 yılı verilerine göre mevcut linyitin % 15,7’si sanayi sektöründe kullanılmaktadır.
8.3.1. Çimento Sanayinde Linyit Tüketimi
Bir ton çimento üretmek için kullanılacak yakıt payı, çimento sanayinde toplam üretim maliyetinin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Böylece yakıtlar çimento üretmek için önemli bir maliyet unsuru oluşturmaktadır. Yapılan hesaplamalarda üretilen bir ton çimento başına düşen enerji masrafı fuel-oil yerine kömür kullanılınca ortalama % 50 düşmektedir.
Anayakıt olarak kömür benimsenmiştir.
8.3.2. Şeker Sanayinde Linyit Tüketimi
Bu sektörde linyit, pancardan şeker elde edilirken çeşitli işlemlerde gerekli olan buharın üretiminde kullanılmaktadır.
Ülkemizde 27 adet şeker fabrikası bulunmakta ve bu fabrikaların yanı sır, taş ve kok kömürü ile fuel-oil yakıt olarak kullanılmaktadır.
Şeker fabrikalarında kullanılan yakıtın % 75’ini linyit oluşturmaktadır.
8.3.3. Tuğla Fabrikalarında Linyit Tüketimi
Yapılan incelemelerde kapasitesi düşük birçok tuğla fabrikasının fuel-oil ile çalıştığı, kömür kullanılan fabrikaların ise genellikle civardaki ocaklardan kömür temin ettiği anlaşılmıştır. Kömür seçiminde nakliye kolaylığı ve ucuzluk büyük etkendir. Yıllık tüketim miktarları kapasiteye göre 5.000 ile 36.000 ton arasında değişmektedir. Tuğla sanayinin en çok şikayet ettiği konu, diğer sektörlerde olduğu gibi, kömürün rutubet içeriğinin ve yabanc madde oranının fazlalığıdır.
8.3.4. Kimyasal Hammadde Olarak Linyit Tüketimi
Yurdumuzda linyitlerin kimya sanayinde hammadde olarak tüketimi, kömüre dayalı amonyak üretimi 1961 yılında devreye alınan Kütahya Azot Fabrikası ile sınırlıdır.
Kütahya azot tesislerinde; amonyum sülfat, amonyum nitrat ve sıvı amonyak, teknik amonyum nitrat, seyreltik nitrik asit, derişik nitrik asit ile azot ve oksijen gazı üretilmektedir.
8.3.5. Kömürlerin Gübre Olarak Değerlendirilmesi
Kömür; karbon, hidrojen, azot, kükürt, potasyum ve fosfor gibi elementleri bünyesinde bulundurur. Bitkilerin büyümesi için gerekli olan besleyici elemanların en önemlilerinden biri de azottur. Kömür gübresi hem azot vermekte hem de azot kadar bitki için önemli olan karbonuyla bitkiyi beslemektedir.
Tablo 9: Büyük Tüketici Grupları İtibariyle Linyit Tüketimi
İİ BİN TON
1970 1975 1980 1985 1990 1993
Elektrik Santrali 1.130 2.463 6.032 19.835 29.884 31.917
İç Tüketim 172 233 194
Briket Fabr. 77 13 20 31 35 14
Toplam 1.207 2.476 6.052 20.038 30.152 32.152
Gübre 762 787 582 379 509 135
Çimento 258 485 772 2.040 1.980 1.075
Şeker 303 539 548 503 1.425 1.180
Diğer Sanayi 737 982 1.583 2.576 4.556 5.025
Toplam 2.060 2.793 3.485 5.498 8.470 7.415
Ulaştırma 96 97 125 62 22 0
Konut 2.409 3.607 5.581 9.169 7.247 7.800
TOPLAM 5.772 8.973 15.243 34.767 45.891 47.340
Kaynak: Türkiye 6. Enerji Kongresi, 1994, Enerji İstatistikleri.
9. GELECEKTE NELER OLABİLİR
Geniş bir alana yayılmış olan kömür rezervlerinin bugünkü üretim hızıyla daha 200 yıllık ihtiyacı karşılayabilecek büyüklükte olması ve kömürün şu anda sahip oldu fiyat avantajı nedeniyle, kömür büyük çaplı enerji yoğun uygulamalarda yeniden güvenilir bir enerji kaynağı haline gelmiştir.
Kömürün geleceği bir takım faktörlere bağlıdır. Bunların çoğu da kömür sanayinin kontrolü dışındadır. Ekonomi ve sanayide büyüme olduğu takdirde, belli başlı bütün kömür pazarları bu büyümeden olumlu olarak etkilenecektir. Aksi takdirde metalürjik kömür talebi hemen sabit kalacaktır. Ekonomik büyüme elektrik talebini de etkileyecektir. Ayrıca kömürün elektrik talebinin karşılanmasına ne gibi bir katkıda bulunacağı gelecekteki ulusal ve uluslararası enerji politikalarına bağlıdır. Elektrik üretimi ulusal ekonomik gelişmenin ayrılmaz bir parçası olduğundan, genellikle dolaylı veya dolaysız olarak ya hükümet iştirakleriyle veya kanunlarla düzenlenmektedir.
9.1. Nükleer Enerjiye Karşı Kömür
Yeni elektrik üretimi kapasitesi yaratmak hem uzun bir zaman aldığından hem de muazzam bir yatırım gerektirdiğinden, kısa vadede yapılabilecek bir şey yoktur ve mevcut kapasite 2000’li yıllarda değişmeyecektir. Yine de talepteki değişmelere karşı, kapasitesini ihtiyacın üzerinde tutmak ve böylece ya yüklemede öncelik tanımak yada ikili/ikiden fazla yakıt ünitelerinde bir yakıttan diğerine geçmek suretiyle esneklik sağlamak şarttır.
Ekonomik faktörler ülkelere göre değişmekle beraber, kömür ve nükleer enerji ile çalışan santrallerin durumu aşağı yukarı aynıdır. Kömür kullanımı da bir takım çevre sorunlarına yol açmakla beraber bu sorunlar temelde nükleer santrallerin neden olduğu sorunlardan değişik mahiyettedir ve yararlılığı kanıtlanmış metotlarla çözümlenebilir. Çok masraflı olmakla beraber, kirlenmeyi kontrol altına alan uygun cihazları kullanmak suretiyle çevre kirliliği kabul edilebilecek bir düzeye indirilebilir. Diğer taraftan, nükleer enerjinin uzun vadede yol açabileceği tehlikeler hükümetler ve halk için daha büyük bir sorun teşkil etmektedir. 1970’li yıllarda nükleer enerji üretim kapasitesinde bir artış olmasına karşın, 1970’lerin ortalarında resmi hükümet kuruluşları tarafından ortaya atılan iyimser tahminler giderek azalmış, buna karşılık santrallerin kurulup faaliyete geçmesi için gereken süre uzamıştır. Dolayısıyla, elektrik üretiminde kömür-nükleer enerji dengesinin uzun vadede korunabileceği kuşkuludur.
Kömürün petrole karşı sahip olduğu fiyat avantajı, gelecekte petrol fiyatlarında ne gibi gelişmeler olabileceğinin bilinmemesi ve ikmal güvenliği gibi mülahazalar büyük çapta enerji üretiminde kömürün petrole tercih edilmesine neden olabilir.
Kömürün yol açtığı çevre kirliliğine mani olmak için tahmil olunan mali külfetler ağır fuel-oil için de aynen geçerlidir. Ayrıca, Uluslararası Enerji Ajansına (IEA) üye ülkeler tarafından kabul edilen bir karara göre, söz konusu ülkeler petrole dayalı yeni elektrik santralinin yapımını caydırıcı önlemler alacaklardır. Bu nedenle yerel petrol kaynaklarının bulunduğu bölgeler dışında elektrik üretiminde petrol giderek sadece azami yükle çalışan santrallerde kullanılacaktır. Aynı durum doğal gaz için de geçerlidir. Temiz ve kullanışlı bir yakıt olan doğal gazın tüketiminde gaz şirketleri ve hükümetlerin genelde iyi para getiren ısıtma yakıtı ve ticari piyasalara yönelmeleri nedeniyle, büyük çaptaki elektrik üretimi sektöründe doğal gaz kullanımı kısıtlıdır.
Genellikle kömürün en azından elektrik sektöründe sahip olduğu % 35 oranındaki payını koruyacağı tahmin edilmektedir. Gelecekte petrol ve gazın yerine giderek daha büyük miktarlarda başka enerji kaynaklarının kullanılması ihtimali vardır. Ancak kömür veya nükleer enerjinin bu değişimden ne ölçüde yararlanacakları hükümetlerin izleyeceği politikaya bağlıdır.
9.2. Çevre Sorunları
Sınai buhar üretimi ve ısıtma yakıtı piyasalarında kömür petrol veya gazın yerini alabilir. Çimento sanayinde kömür kullanımının hızla artmış olması, enerji maliyetinin toplam maliyet içinde büyük bir paya sahip olduğu durumlarda şirketlerin rekabet güçlerini kanıtlamaktadır. Fosil yakıtların yanması sonucu meydana gelen çevre kirlenmesi ve bu yakıtların “asit yağmuru”nun oluşmasındaki katkılarını göz önüne alan birçok hükümet, fosil yakıtların neşrettiği kükürt oksit, nitrojen oksit ve makro parçacıkların miktarını sıkı bir şekilde kontrol etmeye başlamıştır. Duma gazının kükürtten arıtılması ve kömürün sıvıştırıldıktan sonra yakılması suretiyle ve ilave bir yatırım yapmak şartıyla, kömür gelecekte hükümetler tarafından tespit edilecek standartlara rahatlıkla uyabilecektir.
İlk izlenimlerin aksine, çevre korunması ile ilgili mevzuata daha sert hükümler konulması kömürün lehine olabilir. Büyük çaptaki sınai pazarlarda kömürün bir numaralı rakibi olan ağır fuel-oil de aynı kısıtlamalara tabi olacaktır; ağır fuel-oil’in kükürt muhtevası uluslararası azarlarda satılmakta olan kömürünkine kıyasla daha yüksektir. Söz konusu kömür genellikle % 1’den a kükürt ihtiva etmektedir. Bu nedenle fuel-oil kullanan sanayiler ya çevre koruması ile ilgili mevzuata uymak için ilave yatırım yapmak, ya gaz gibi kükürt muhtevası düşük olan daha pahalı bir yakıt kullanmak veya petrolle çalışan mevcut tesislerini vaktinden önce hizmetten çekerek kömüre dönmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaklardır.
Kağıt hamuru ve kağıt sanayilerinde enerji talebinin azalmış olması ve son birkaç yıldır çevre korunması ile ilgili mevzuatın sıkı bir şekilde uygulanmasına rağmen, Japonya’nın kömür tüketimi 1973’den bu yana altı misli artmıştır. Bu da daha sıkı önlemler uygulanmasının kömürün piyasa potansiyelini pek fazla etkilemediğini göstermektedir.
Kömürün sanayideki diğer rakibi doğal gaz temiz bir yakıt olduğundan, nitrojen oksitler hariç çevre korunması ile ilgili herhangi bir yatırımı gerektirmemektedir. Bu avantaja rağmen özellikle Batı Avrupa ülkeleri doğal gazı kazan yakıtı olarak kullanmaktan çok daha karlı olan kamu dağıtımı şebekelerinde kullanmayı tercih etmektedir.
1980 yılında yayınlanan Dünya Kömür Araştırması -Kömür- Geleceğe Köprü adlı yayına 1977 yılında 2, milyar ton kömür eşdeğerinde olan kömür talebinin 2000 yılında -7 milyar ton kömür eşdeğerinde yükseleceği, aynı süre içinde uluslararası kömür ticaretinin ise 3-5 misli artacağı tahmin ediliyordu.
1981 yılına kadar birçok bölgede kömür talebi bu tahminlere uygun olarak artmıştır. Uluslararası ticaret ise tahmin edilen rakamın üst sınırına yakın gerçekleşmiştir. 1981’den bu yana kömür talebi aynı düzeyde kalmış, hatta bazı bölgelerde gerilemiştir. Dolayısıyla kömürün geleceğine artık eskisi kadar iyimser gözle bakılmamaktadır. Son zamanlardaki gelecekteki kömür talebi ile ilgili olarak yapılan tahminler birkaç yıl öncesine göre oldukça düşüktür. Bu nedenle WOCOL gibi araştırmalarda yer alan tahminlerin alt sınırı bile iyimser olarak kabul edilmektedir.
10. SONUÇ
linyit kömürünün üretiminde istihdam edilen emek durumu hakkında devlet kesimi için sağlıklı bilgiler mevcut iken özel sektörün istihdam durumu hakkında kesin rakamlar saptayabilmek genellikle güçtür. Zira, Zonguldak kömür havzasında taşkömürü üretiminde işçiler yaklaşık olarak yarı yarıya ve genellikle birer ay nöbetleşe çalıştıkları halde Garp Linyit İşletmesi Müessesine bağlı linyit bölgelerinde yalnız daimi işçiler çalışmakta ve nöbet yöntemi bu işletmelerde uygulanamamaktadır. Bu durum, devlet kesimi linyit kömürü üretiminde çalışanların saptanmasını taşkömürüne göre daha kolaylaşmaktadır. Özel sektör işletmelerinin pek büyük bir çoğunluğu ise, üretimini yerel gereksinimlere göre ayarladıkları için çalıştırdıkları işçi sayısı devamlı olarak değişmekte, ancak az sayıda nitelikli işçi ve ustalar daimi işçi olarak işletmelerde kalmaktadır. Çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre linyit üretiminde yaklaşık olarak 15 bin kişi görev almakta ve bu miktarın 9 binini niteliksiz işçiler oluşturmaktadır.
* Türkiye’nin kömür potansiyeli tam anlamı ile açıklığa kavuşturulmalıdır.
* Yatırımlar arttırılmalı, yatırımları teşvik edici amortisman ve vergi tedbirleri alınmalıdır.
* Devlet sektöründeki işletmelerin, sermayeleri arttırılmalı, kanunlarla belirlenmiş fakat ödenmemiş sermayeleri ödenmelidir.
* Özel sektör işletmelerinin sermaye noksanlığını giderecek bir kredi hacmi ve politikası saptanmalı ve uygulanmalıdır.
* Kömürlerin standart ve kalitelerini düzeltici tedbirler alınmalı, bu konu ile ilgili yatırımlara öncelik verilmelidir.
* İşletmelerin, rasyonel bir faaliyet gösterebilmeleri için idari, teknik ve diğer alanlarda organizasyon sağlanmalı, özellikle Ortak Pazar’a giriş düşünülerek modern işletmecilik tedbirleri alınmalıdır.
* Nitelikli işçi yetiştirilmesine önem verilmeli, mühendislerle nitelikli işçiler arasında yer alacak modern teknisyenleri yetiştirilmeli.
* Prodüktivitenin arttırılması için gerekli tedbirler alınmalı, bunu için de, üretim emniyeti sağlanmalı, malzeme sağlanması kolaylaştırılmalı, maden yatakları düzeltilmeli veya yenileri yapılmalıdır.
* Bilimsel bir işletmeciliğe ve özellikle işletmeleri kontrol edebilmeye olanak veren yeni hukuki müeyyideler konulmalıdır.
* Linyit kömürü üretimini ve tüketimini geliştirecek yeni üretim ve pazarlama tedbirleri alınmalıdır.
* İşletmelerde, gerek yeraltı, gerekse yer üstünde, olanaklar ölçüsünde mekanizasyona gidilmelidir.