Arama

Termik santral yakınındaki gölde meydana gelen balık ölümlerinin sebebi nedir?

Güncelleme: 28 Mart 2012 Gösterim: 2.172 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Mart 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
göl ve akarsularıyla tannmış bi belde de termik santral vardır.halk geçimini termik santralde ve balıkçılıkla karşılamaktadır. son on yıl içerisinde termik santral yakınlarındaki gölde 3 kez toplu balık ölümleri yasanmıştır .bu balık ölümlerinin sebebini bir kimyager gözüyle acıklayınız.
böyle bir senaryom var yardımcı olursanız sevinirim simdiden tesekrler...
Sponsorlu Bağlantılar
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
28 Mart 2012       Mesaj #2
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

göl ve akarsularıyla tannmış bi belde de termik santral vardır.halk geçimini termik santralde ve balıkçılıkla karşılamaktadır. son on yıl içerisinde termik santral yakınlarındaki gölde 3 kez toplu balık ölümleri yasanmıştır .bu balık ölümlerinin sebebini bir kimyager gözüyle acıklayınız.
böyle bir senaryom var yardımcı olursanız sevinirim simdiden tesekrler...

Termik santral nedir, nasıl çalışır
Sponsorlu Bağlantılar

Kömür, gaz ve fuel-oil ile çalışan Termik Santraller, yakıttaki kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren tesislerdir. Santralde bu enerji değişimi bir çok kademede gerçekleşir. Yakıtın kimyasal enerjisinin ısı enerjisi şeklinde açığa çıkması için kimyasal bir olay olan yakıtın yanma işlemi gerçekleşmelidir.

Bu işlemin termik santrallerinde oluşturulduğu yere Kazan denir. Kazanda açığa çıkan bu enerji, kazanın içerisindeki borularda dolaşan suya verilir ve su buhar fazına geçer. Buhar fazına geçen bu suya ısı enerjisi verilmeye devam edilir. Enerji yüklü bu buhar, buhar türbini rotoruna verilir ve buhar türbin rotorunu harekete geçirerek buhardaki ısı enerjisi hareket (kinetik) enerjisine dönüştürülmüş olur. Bu hareket enerjisi bir döner alternatif makinesi olan senkron jeneratöründe elektrik enerjisine dönüşür. Böylece prosesten istenilen son hedef gerçekleşmiş olur. Yanma, bir kazan ya da buhar üretecinde gerçekleştirilir ve suyun buhara dönüştürülmesini, daha sonrada bunun yüksek basınç altında (170 bar), yüksek sıcaklıkta (540′C) çok ısıtılmasını sağlar. Buhar önce türbinin yüksek basınçlı bölümünde ve daha sonra yeniden çok ısıtıldıktan sonra orta ve alçak basınçlı bölümlerde genişler. Bu genişlemeler sırasında ısı enerjisi mekanik enerjiye dönüşür.
Kondensede soğutulan buhar tekrar su haline döner; türbinden aldığı buharla çalışan bir yeniden ısıtma bölümüyse suyun ısısını yükseltip kazana gönderir. Buhar ve su bir kapalı devre halinde dolaştıkları için bu çevrim yenilenir.
Termik santralleri, büyük akarsu yakınında veya deniz kıyısına kurulur; böylece santralde üretilen ısının yarısını boşaltan kondansenin suyla beslenmesi sağlanır. Sıcak su ırmağa ya da denize doğrudan boşaltıldığı gibi (açık devre soğutma) büyük soğutma kulelerine yollanabilir; burada havayla temas ederek kısmen buharlaştıktan sonra kondanseye basılır.

Termik santrallerin çevreye verdiği zararlar

Dünya’da sınırlı ve kirletici fosil yakıtların sorunları belgelendikçe ve küresel iklim değişikliği tehdidi karşısında somut önlemler alınması gerekliliği aciliyet kazandıkça, temiz yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına artan bir yönelim olduğu gözlenmektedir. Örneğin, 1997 yılında Avrupa Birliği’nce yayınlanan yenilenebilir enerjilere ilişkin ‘’Beyaz Belge’’, 2010 yılına kadar üye devletlerde tüketilen tüm elektriğin % 23,5′i olan 675 milyar kilowat saatin yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmesini öngörüyor.

Yenilenebilir enerji tanımı içine sakıncaları nedeniyle dev hidroelektrik santraller alınmamıştır. Beyaz Belge’de yenilenebilir enerjilerden üretilmesi hedeflenen 675 milyar kilovat saatin, 355 milyar kilovat saati (%12,4) hidroelektrik (dev barajlar hariç), 230 milyar kilovat saati (%8) biokütle, 80 milyar kilovat saati (%2,8) rüzgâr, 7 milyar kilovat saati (%0,2) jeotermal, 3 milyar kilovat saati (%0,1) ise güneş (fotovoltaik) enerjisinden sağlanacaktır. Üye devletlerin elektrik üretimleri içindeki yenilenebilir enerji hedefleri 2010 yılı için şöyledir: Danimarka %29; Finlandiya %21,7; Avusturya %21,1; İspanya %17,5; İsveç %15,7; İtalya %14,9; Yunanistan Danimarka %29,%14,5; İngiltere %9,3 ve Almanya %10,3 .

Güneş, rüzgâr, jeotermal, biokütle gibi yenilenebilir kaynaklar açısından zengin olmasına karşın, Türkiye'de yenilenebilir enerjiler için resmi hedefler yoktur; tam aksine fosil yakıt bağımlılığını daha da arttıracak, %100’ü çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtların kullanılacağı termik santraller gündeme gelmektedir. İzmir Aliağa'da olduğu gibi.

Termik santrallerde üretilen enerjinin sadece %30-40 oranındaki bir bölümü elektrik enerjisine dönüştürülebilmekte; kalan kısmı ise “kaçak enerji” olarak adlandırılmakta ve santral kazanından radyasyon ile çıkmakta ya da baca gazıyla birlikte bacadan atılmaktadır. Termik santrallerin en önemli çevresel etkilerinden biri de soğutma suyuyla ilgilidir ve termik santrallerin soğutma suyu gereksinimi büyüktür. Bu nedenle termik santraller genellikle nehir, göl veya deniz gibi soğutma suyu kullanılabilecek kaynaklara yakın yerde kurulmaktadır. Atıkların denize atılması, karaya serpiştirme çok eskiden beri kullanılan sorumsuz atık yöntemidir. Deniz, akarsu ve göllerde yapılan atık ısı boşaltımlarının en az düzeye indirilmesi; denizlerdeki biyolojik yaşamı tehlikeye sokan termal kirlilik kaynaklarının yayılmasını önlemek uluslararası düzeyde sözleşmelere de girmiştir. Termik santrallerin en çok şikâyet edilen ve çevreye zararı dokunanı kül atıklarıdır. Kül atıkları çevreyi ve denizi kirletir.Yakılan kömür, bu kirliliklerin, külün içerdiği kadmiyum, civa, kurşun, arsenik v.b. ağır metallerin de çevreye yayılarak kirletmesine sebep olmaktadır.

Örneğin 100 Megawat gücünde bir termik santralde 1 yılda -3,8×10-5 K cal/sn termik etki, 45000 ton Kükürt dioksit; 26000 ton Azot oksit; 3500 ton katı parçacıklar, 750 ton Karbon monoksit, 250 ton hidrokarbon, 5560 m3 kül dışarıya saçılmaktadır.

Termik santrallerin bacasından çıkan ve bitki örtüsünü en çok etkileyen gazlar kükürt dioksit ve azot oksitleridir. Bitkilerin bu gazlara en hassas olan ve etkilenen organı yapraklarıdır. Yapraklardaki stomalar vasıtasıyla yaprak bünyesine giren bu gazlar yapraktaki klorofillerin yapısını bozmaktadırlar. Ayrıca yanık etkisi, serbest asit halinde yüzeysel olarak da ortaya çıkabilmektedir. Bitkiler üzerinde kirletici etkisiyle ortaya çıkan zararlar üç ayrı boyutta görülebilmektedir. Bunlar akut, kronik ve gizli zararlardır. Akut zararlanmaya uğrayan bitkiler derhal ölmekte, kronik zararlanma öldürücü olmamakla birlikte bitki kalitesini büyük oranda bozmaktadır. Görünmeyen (gizli) zarar ise zaman içinde ortaya çıkmaktadır.

Kükürt dioksitin bitkilere olan bu doğrudan etkisinden başka, yöredeki yağışların ve bağıl nemin fazlalığı da topraktaki asitleşmeyi artırıcı, bazlarda fakirleştirici ve mikrobiyolojik etkinliği yok edici bir etkide bulunarak, dolaylı yoldan bitkilerin direncinin azalmasına neden olur. Bu direnç zayıflığı da zararlı böcek ve mantarların üremesi için gerekli ortamı oluşturur.

Bu böcek ve mantarlar bitki örtüsünü ve kalitesini giderek yok ederler. Kükürt dioksitin yapraklardan sonra en etkili olduğu yerler bitki besin maddelerinin taşındığı iletim borularıdır. Bu borular vasıtasıyla bu gazın yaptığı zarar bitkinin diğer kısımlarına yayılır. Bitki terleme olayını kontrol edemez ve su dengesi bozulur.Bitkide solgunluk ve kurumalar görülür. Ayrıca polenler ve dişicik boruları zarar gördüğünden döllenme olmaz ve meyve tutmaz. Meyvedeki belirtiler bitki yaklaşık bir yıl kükürt dioksite maruz kaldıktan sonra belirginleşir. Bitkilerdeki termik santrallerden kaynaklanan zararlar yaprak lekeleri, yaprak kurumaları, yaprak ve meyve dökülmeleri, büyümedeki gerileme, solgunluk ve ölümle sonuçlanır. Bu bahsettiğimiz santrallerin hepsinde filtre sistemi mevcuttur. Kaldı ki örneğin Kıbrıs'da Teknecik elektrik santrali yıllardır filtresiz çalışmıştır.

Termik santrallerin insanlar üzerindeki en önemli etkileri, soluduğumuz kirli hava, içtiğimiz kirli su ve yediğimiz yiyeceklerdir. Bu santrallerin bulunduğu bölgelerde, kanser vakalarının arttığı görülmektedir. Hele bu santraller filtesiz çalıştırılıyorsa sağlık ve çevre katliamı oluşur.

Dünya’da sınırlı ve kirletici fosil yakıtların sorunları belgelendikçe ve küresel iklim değişikliği tehdidi karşısında somut önlemler alınması gerekliliği aciliyet kazandıkça, temiz yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına artan bir yönelim olduğu gözlenmektedir.

Güneş, rüzgâr, jeotermal, biokütle, gibi yenilenebilir kaynaklar açısından zengin olmasına karşın, Türkiye’de yenilenebilir enerjiler için resmi hedefler yoktur; fosil yakıt bağımlılığını daha da arttıracak, kirli ve tehlikeli enerji tesislerinin ithalini sağlayan ihale planları vardır. Türkiye’de elektrik enerjisinin %70'i çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlardan (%31-doğal gaz; %29-linyit, %10 petrol türevleri, taş kömürü, vb.) elde edilmektedir. Türkiye'nin politikası fosil yakıtların üzerine kurulmuş olup; başta da kömür gelmektedir. Linyit kömürün en çok olduğu yerlerden birisi Türkiye’dir. Fakat linyitin belli bir atığı vardır. İthal kömürle çalışan bir santral olsa da durum yine de değişmeyecektir.

Aliağa Belediyesi'nin, İzmir Demir Çelik A.Ş. ortaklığı İzdemir Enerji Elektrik Üretim A.Ş. tarafından Aliağa'da kurulacak dördü ithal kömürle çalışacak toplam 7 termik santral için ruhsat vermesi demek, termik santrallerin karbondioksit salınımı en fazla olan tesis olması nedeniyle de sadece Aliağa'da değil tüm İzmir ve civarında bir çevre felaketi demektir. Özellikle zeytin ve meyve ağaçlarının bulunduğu bir tarım bölgesi olan yörede termik santralden kaynaklanan kirliliğin uzun dönem etkilerinin süreceği kesindir. Zaten zengin olmayan Aliağa su kaynakların kirlenmesi ve kurutulmasıyla gelecekte açlık sorunu ile karşı karşıya kalınacağı kaçınılmazdır. Bu bölgede termik santral yerine temiz ve ekonomik olan rüzgar, güneş enerjisi gibi seçenekler değerlendirilmelidir. Çünkü bölge kuzey rüzgarları bakımından zengin bir bölgedir.

Termik Santralin kurulması durumunda deniz suyu ısınacak kül dağları oluşacak ve gazları havaya salınarak tüm canlı sağlığını ve doğayı yok edecektir. Aliağa'da şimdiki durumda bile kirlilik kapasitesi üst sınırlardadır.. Bölgenin aynı zamanda tarım bölgesi olduğunu hatırlarsak, "Özellikle zeytin ve meyve ağaçlarının bulunduğu yörede termik santralden kaynaklanan kirliliğin uzun dönem etkilerinin süreceği kesindir. Çevre sorunu aslında sadece bu bölgenin sorunu değil tüm ülkenin ve dünyanın sorunudur. Bu bölgede termik santral yerine yenilenebilir enerji kaynakları olan rüzgar ile güneş enerjisi gibi seçenekler değerlendirilmelidir. Çünkü bölge kuzey rüzgarları bakımından zengin bir bölgedir.

Canlı yaşamını ve doğayı hiçe sayan sanayileşme, kapitalizm ne yazık ki tüm canlı yaşamını çevre sorunlarıyla baş başa bırakarak yaşam hakkını gaspetmektedir.

Demokratik, adil olmayan; tüm canlı yaşamını hiçe sayan, çevreye saygısı olmayan ve çevre katliamı yapan ve kendi halkına hizmet vermek yerine; zehir olan bir devlet yapısının, bulunduğumuz dünya koşullarında var olması mümkün değildir.

Nasıl ki 22 yıl önce önce sivil itaatsizlik ruhu ile izin verilmediyse, bugün yine termik santralin kurulmasına izin vermemek bir yaşam hakkı savunması ve gelecek sorumluluğudur.

Kaynak: Sumetyerbilimleri

Konuya İlişkin Haber

B termik Santrali Müdürü Özcan: Balık ölümleri santral kaynaklı değil

Hurman Çayı'nda meydana gelen toplu balık ölümlerinin ardından bir açıklama yapan, Afşin-Elbistan B termik Santrali Müdürü Alper Özcan, santralin evsel ve endüstriyel atıklarının arıtma sisteminden geçirildiğini ifade ederek, kendilerinden kaynaklanan bir kirlilik olmadığını söyledi.

Balık ölümlerinin, B Termik Santrali'nin atık sularından kaynaklandığı yönündeki dedikoduların asılsız olduğunu kaydeden Özcan, ''Gerekli araştırmalar yapıldı. Yaşanan balık ölümlerinin nedeni biz değiliz'' dedi.

Özcan, balıkların ölmesine neden olan zehirlenmenin İl Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkililerince tespit edildiğini söyledi.

Sorunun santral atıklarından meydana gelmediğini belirten Özcan, şöyle konuştu:

''Biz termik santralimizden kaynaklanan atıkları kontrol etmekteyiz. Dünya ve çevre standartlarına uygun olarak kirli sularımız devamlı arıtılmaktadır. Bu nedenle çevremizi mevki yönünde etkileyecek şuanda bir durum yok. Bizim haricimizde gelişen bir olay söz konusu ise araştırılması gerekir. Konuyla ilgili Çevre İl Müdürlüğünden yetkili arkadaşlar bölgemize gelerek, gerekli çalışmaları yapıyorlar. Yapılan araştırmalar neticesinde balık ölümlerinin bizimle alakalı olmadığı netlik kazandı. Yetkili personel tespitini gerçekleştirdi. Bizim evsel ve endüstriyel atıklarımız mevcuttur. Fakat arıtma sistemi kullandığımız için sorun bizden kaynaklanmamaktadır.''


Çıkarım

Bu haberden alacağımız çıkarım doğrultusunda bölgenizdeki termik santralin gerekli arıtma sistemleri yeterli değilse balık ölümleri gerçekleşmesi beklenebilir. Kimyager gözüyle olmasada internet ortamında elde edilebilecek bilgiler aşağı yukarı böyle...


Benzer Konular

6 Haziran 2014 / Misafir Soru-Cevap
24 Mayıs 2014 / NEŞE TÜYSÜZ Soru-Cevap
3 Mart 2018 / Misafir Tıp Bilimleri
12 Ekim 2012 / Efulim Çevre Bilimleri