Arama

Pegamberimizin inanç esasları nelerdir?

Güncelleme: 29 Mart 2012 Gösterim: 1.939 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Mart 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
peygamber ilgili inanç esasları
Sponsorlu Bağlantılar
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
29 Mart 2012       Mesaj #2
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

peygamber ilgili inanç esasları

Cibril Hadisi adıyla meşhur olan bir hadiste peygamberimiz, İslam’ın inanç esaslarını şu şekilde formüle etmektedir: “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe; ayrıca hayrıyla şerriyle kadere inanmaktır” (Müslim, İman, 1/36). Bu hadiste imanın altı esası tek tek sayılmaktadır. Bu ilkelerden birincisi Allah’a imandır. Allah’a iman şüphesiz ki her dinde olduğu gibi, İslam’da da en temel ve olmazsa olmaz esastır. Fakat bu inanma, basit bir şekilde Allah’ın varlığını kabul etmeden ibaret olmayıp, Allah’ın kendisini Kur’an-ı Kerim’de tanıttığı ve peygamberimizin de hadisleriyle bildirdiği şekilde inanmayı içermektedir. Yani Allah’a inanan her kişi müslüman olarak kabul edilmemektedir.
Müslümanlıkta Allah inancının özü “tevhid” e dayanmaktadır. Tevhid Allah’ı bir, tek ve eşsiz kabul etmek demektir. İhlas Suresi’nde şöyle buyurulmaktadır: “(Ey peygamber) De ki: Allah tektir. Bütün varlıklar ona muhtaçtır. O, doğmamış doğurmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir”. Bu sure başlı başına Allah inancımızın niteliklerini vermektedir. Ayette vurgulanan Allah’ın tekliği inancı, O’nun sıfatlarında ve fiillerinde bir benzerinin ve ortağının bulunmaması demektir. Bilindiği gibi, o dönemde, Müşrikler Allah’ın varlığını kabul ediyor, ancak, elleriyle yaptıkları putlara aslında sadece Allah’a ait bir takım sıfatlar ve güçler veriyorlardı. İşte bu inanç, Allah’ın karşısına bir takım ortaklar çıkarıyor, dönemin müşrik Arapları Allah’a inancın yanı sıra putlara da ibadet ediyor, putlardan yardım umuyorlardı. İslam Dini, bu inancı kökünden reddetmiş, ilahlık vasıflarında Allah’ın eşi ve benzeri olamayacağını ilan etmiştir. İhlas Suresi’nde belirtildiği gibi, Hıristiyanların İsa’yı Allah’ın oğlu kabul etmeleri de “O doğmamış, doğrulmamış” denilerek reddedilmektedir.
Sponsorlu Bağlantılar
Bir gün, bir dostum bana şöyle demişti: “Hıristiyanlık sevgiyi ön plâna çıkarmıştır. Hz. İsa da yaşadığı dönemde Yahudilerin acımasızlığına karşı yumuşak davranmayı prensip edinmiştir. İslam Dini ise tevhid’i öne çıkarmıştır; öyle ki, Kur’an-ı Kerim’i ve peygamberimizin hayatını inceleyenler, Allah’ın birliği ve eşsizliğinin İslam’ın ruhuna sindiğini göreceklerdir”. Bu dostumun sözleri evrensel bir gerçeği dile getirmektedir. Denilebilir ki müslüman olmanın en çarpıcı yanı bir ve eşsiz Allah’a imandır. Bu durum kişinin ahiret hayatını da belirlemektedir. Nitekim peygamber efendimiz bir hadislerinde, “Allah’a ortak koşmadan ölen kimse Cennet’e girer” (Buhari, 1/60) buyurmak suretiyle bu gerçeğin altını çizmektedir. Peygamberimiz bir başka hadislerinde de “tevhid inancı üzere ölen kimse kesinlikle Cennet’e girer” (Buhari, 1/59) buyurmaktadır. Yine Buhari tarafından rivayet edilen aynı hadisin bir başka şeklinde, “Allah’a şirk inancı üzere ölen de ateşe girer” (Buhari, 1/417) denilmektedir.
Allah’a iman kavramının içerisinde şüphesiz ki O’nun insanlığa gönderdiği elçilere inanç da yer almaktadır. Nitekim peygamberimiz bir hadislerinde, “İslam beş şey üzerine bina edilmiştir” dedikten sonra, ilk madde olarak “Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna imanı” zikretmektedir (Buhari, 1/8). Sohbetimizin başında okuduğumuz hadiste de peygamberlere iman açıkça geçmektedir. Hz. Muhammed’in Allah tarafından tüm insanlar için gönderilmiş bir elçi olduğuna inanmak, onun getirdiği ilahi mesajı kabul etmek için ilk şarttır. Nitekim o, Kur’an-ı getirmiş ve Kur’an’ı hem sözlü hem de fiili olarak insanlara açıklamıştır.
Şu hususu çok iyi bilmemiz gerekmektedir ki, peygamberin söz ve uygulamalarını göz ardı ederek İslam’ı anlamak ve sağlıklı bir dini yaşantıya kavuşmak mümkün değildir. Çünkü, yüce yaratıcı bize Kur’an-ı Kerim’i indirmiş, peygamberimiz de Allah’ın bu Kur’an’da vahyettiği emir ve tavsiyeleri bizzat yaşayarak bizlere örnek olmuştur. Müslümanlar namazın nasıl kılındığını, orucun nasıl tutulduğunu, haccın nasıl yapıldığını peygamberin söz ve fiillerinden öğrendikleri gibi, inanç ve ahlâki davranışlar noktasında da onu örnek almaktadırlar. Sevgili peygamberimiz yüce Allah tarafından, üstün ahlâk sahibi olarak yaratılmış (68-Kalem-4), tüm müslümanlara örnek bir şahsiyet olarak tanıtılmıştır (33-Ahzab-21).
Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Ben ahlâkın güzelliklerini tamamlamak için gönderildim” (Muvatta, II/904). Bu sözleriyle müslümanlığın en önemli ve ilk şartının ahlâki kişilik olduğunu ifade etmektedir. Peygamberimiz bir gün arkadaşlarıyla beraber otururken onlara “benim için en sevgilinizi ve kıyâmet gününde bana en yakın olanınızı haber vereyim mi” diye sormuştu. “Evet, ey Allah’ın elçisi” dediklerinde şöyle buyurmuştur: “(Kıyâmet günü bana en yakın olanınız) ahlâkı en güzel olanınızdır” (Buhârî, Edebu’l-Müfred, I/104). Peygamberimiz bir başka hadislerinde, “namazı benden gördüğünüz gibi kılın” (Buhari, 1/226) buyurmaktadır. Hac konusu gündeme geldiğinde ise “haccın uygulamalarını benden alınız” (Müslim, 2/943) demektedir. Bu ve benzeri rivayetler peygamberin örnekliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Kaynak:Kamilcakin


Benzer Konular

15 Şubat 2012 / Misafir Cevaplanmış
1 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap
8 Mart 2012 / sol Soru-Cevap
9 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap
6 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap