GEÇEN gün birkaç dost oturmuş laflıyorduk. Her ne kadar buna sohbet denilirse de, aslında dedikodudur. Dedikoduyu kadınlara yakıştıran erkekler, dedikodunun âlâsını yaparlar.
Birinden söz edilirken, "Biz onun cemaziyülevvelini biliriz!" deyiverdik. Bizden genç olanlar, bu deyimin nereden geldiğini bilmiyorlarmış. Biz de bunun Arabi aylardan beşincisinin adı olduğunu duymuştuk ama, niçin böyle denildiğini birinin geçmişini hedef aldığını bilmiyorduk, ertesi gün araştırdık...
* * *
MEĞER Osmanlı devrinde, resmi dairelerde her ayın evrakı bir torbada toplanır, ay bitince torbanın ağzı büzülür, bağlanır, üstüne de ayın adı yazılırmış...
Yeni memurlardan biri, bu torbalardan birini, yoksulluktan olacak gömlek yaptırmış, üzerindeki cemaziyülevvel yazısı da kalmış... Gel zaman, git zaman küçük memur yükselmiş, rütbeler peş peşine gelmiş, sırtından kürk eksik olmamış, burnu büyümüş... Onun eski halini bilen arkadaşları da, "Biz onun cemaziyülevvelini biliriz!" demeye başlamışlar.
* * *
KAYNAKLARI karıştırırken baktık ki, her gün birçok deyim kullanıyoruz ama, çoğunun anlamını, neden kullandığımızı nereden geldiğini bilmiyoruz...
Mesela bamteline basmak...
Nerede kullanırız bunu?
Birisini kızdırdığımız zaman ya da birileri bizi kızdırdığı zaman...
"Adamın bamteline bastık!"
"Bak dikkat et, bamtelime basma!"
Bu deyim de şuradan geliyormuş: Ut ve tamburda en altta bulunan kalın sesli "do" teline, "bamteli" denirmiş, kalın ve tok bir ses çıkarmış...
Deyim buradan gelmiş...
* * *
HER ŞEYDE bir kusur bulunabilir.
Bu kadar kusur, kadı kızında da bulunur, deriz.
Neden?
Adam çirkin, bir kızla evlenmiş. Arkadaşları, "Bu çirkin kızı nereden buldun?" demişler. O da "Huyu güzel olsun!" demiş...
Başlamışlar sıralamaya:
"Bir gözü de iyi görmüyor!"
"Daha iyi, her şeyi görmez!"
"Ayağı da biraz aksak!"
"Daha iyi ya, sokak sokak dolaşmaz."
"Peki, kamburuna ne diyeceksin!"
Adam, insaf diye ellerini açmış:
"O kadar kusur kadı kızında da olur!"
* * *
BİRİNİN sahtekârlığı ortaya çıkınca, "Foyası meydana çıktı" deriz.
Peki, foya nedir?
Eskiden kuyumcular, sattıkları yüzüklerin, değerli taşların arkasına "foya" denilen bir sıvı sürerlermiş. Bu taşı daha parlak gösterir, ışığı daha çok yansıtırmış...
Zamanla foya dökülünce sahtekârlık ortaya çıkarmış...
"Foyası ortaya çıktı" deyimi buradan geliyormuş...
h.pulur@milliyet.com.tr