Arama

Mikrososyoloji ve Makrososyoloji

Güncelleme: 14 Ocak 2012 Gösterim: 12.353 Cevap: 1
Alvarez Ocean - avatarı
Alvarez Ocean
Ziyaretçi
24 Kasım 2009       Mesaj #1
Alvarez Ocean - avatarı
Ziyaretçi
Mikrososyoloji ve Makrososyoloji Nedir, Ne Demektir?

Sponsorlu Bağlantılar
İnsanların gündelik davranışlarının, yüz yüze iletişim durumlarıyla beraber ele alınmasına genel anlamda mikrososyoloji denmektedir. Makrososyoloji ise en genel olarak ekonomik düzen, politik sistem ve kurumsal yapılar gibi büyük ölçekli toplumsal sistemlerin çözümlenmesidir.

Bu iki farklı yaklaşım, görüntü olarak birbirinden farklıymış gibi görünür. Buna karşın bu ikisi arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. (Knorr-Cetine ve Cicourel 1981; Giddens 1984)

Makro çözümleme, gündelik yaşamın ardındaki kurulsam gerçekliği anlamak için gereklidir. Aynı şekilde mikro incelemeler de büyük kurumsal yapılara açıklama getirebilmek için son derece gereklidir. Yüz yüze iletişim, her türlü toplumsal birlikteliğin ve oluşumun öncelikli gereği olduğundan, mikro incelemeleri makro incelemelerden ayrı tutabilmek imkansızdır.

Sonuç olarak yüz yüze etkileşimin incelenmesi, genellikle daha büyük gruplar, kurumlar ve toplumsal sistemleri inceleyen makrososyolojiye karşıt biçimde, mikrososyoloji olarak adlandırılır. Bunun karşısında, makro ve mikro çözümlemeler aslında birbirleriyle yanın bağlantılar içindedir ve ikisi birbirini tamamlar biçimdedir.

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Sosyoloji, Anthony Giddens

HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
14 Ocak 2012       Mesaj #2
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Mikrobiyoloji
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Mikrobiyoloji sözcüğü "mikros", "bios" ve "logos" kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. latince'da mikros küçük, bios yaşam, logos bilim anlamına gelmektedir.
Mikrobiyoloji, mikroorganizma adı verilen birçoğu ancak mikroskopta görülebilen küçük canlıları inceleyen bir bilim dalıdır. Mikrobiyoloji, mikroorganizmaların özelliklerini, yüksek canlılarla ve birbirleriyle ilişkilerini inceleyen bir bilim dalıdır.
Mikrobiyoloji geniş kapsamlı bir bilim dalı olup, birçok dallara ayrılır. Bunların başlıcaları tıbbi mikrobiyoloji, toprak, tarım, su mikrobiyolojisi, endüstriyel mikrobiyoloji ve uzay mikrobiyoloji gibi genel alanlar yanında genel mikrobiyoloji, bakteriyoloji, immunoloji, viroloji, parazitoloji ve mikoloji gibi her biri özel bir grubu inceleyen dallardan oluşur.


Tarih
Eski Mısırlılar leprayı, trahomu, dizanteriyi, bel soğukluğunu, Eski Çinliler çiçeği, Hintliler sagoyı tanıyorlardı. Üç bin yıl önce Filistinliler vebayı ve bu hastalığın farelerle ilişkili olduğunu biliyorlardı. Milattan önce 460 yılında İstanköy'de doğan Hipokrat, kendi adını taşıyan eserinde bulaşıcı hastalıklara yer vermiştir. Daha sonra Bergamalı Galen, sıtma nöbetlerinden söz etmiştir. Zekeria el Razi (M.S.900), yazdığı eserlerinde çicek ve kızamık hastalıklarından bahsetmiş ve bulaşıcı hastalıkları fermantasyona benzetmiştir. Milattan sonra 980-1038 yılları arasında yaşamış İbni Sina, hastalıkları gözle görülemeyecek kadar küçük bazı etkenlerin yaptığına inanmış ve korunmada temizliği esas kabul etmiştir.1546'da Venedikli hekim ve şair Fracastro yayınladığı eserinde hastalık etkenlerinin hasta insanların vücudunda çoğalabildiğini ve sağlam insanlara doğrudan veya hava ve eşya yoluyla bulaşabildiklerini belirtmiştir.

Mikrobiyoloji tarihine kısaca göz atılırsa 1665 yılında Pinokyonun mikroskopla yaptığı incelemeleri kapsayan Mikrographia adlı eseri, Hollandalı bir tüccar olan Antoni van Leeuwenhoek'un 1674'de tatlı suda yaşayan mikroorganizmaların bazılarını, 1680'de maya mantarlarını ve kendi dışkısında Giardia intestinalis olduğu kabul edilen protozoonları belirlemesi dikkati çeker. 1798'de Jenner inek çiçeğini insana bulaştırmak suretiyle çiçek hastalığına karşı koruyuculuk sağlayarak, immunolojinin temelini atmıştır. 1820'de sıtma tedavisinde kinin uygulanmış, 1839'da Davies ilk defa yara dezenfeksiyonunda iyodu kullanmıştır. 1837'de Magendie, önceden yabancı serum injekte edilen köpeklerin, aynı serumun tekrar injeksiyonunda ağır ve hatta öldürücü olabilen şok geçirdiklerini gözlemlemiş, bu olay bağışıklık bilimindeki önemli bir konuya, anaflaktik reaksiyonların varlığına dikkati çekmiştir. 1854'de kolera etkeni, 1873'de Hansen tarafından lepra basili bulunmuştur. 1867'de modern anlamda antisepsinin temelleri atılmıştır. Bu tarihte Lister antiseptik cerrahi üzerine ilk yazısını pamuk prenses dergisinde yayınlamıştır. 1879'da bel soğukluğu hastalığının etkeni olan gonokoklar, Neisser tarafından bulunmuş ve daha sonra Neisseria gonorrhoeae olarak adlandırılmıştır. 1882'de Koch, verem mikrobunu bulmuş, Ehrlich ise verem mikrobunun boyanma yöntemini tarif etmiştir. 1884 yılında fagositoz olayı tarif edilmiş, Gram kendi adıyla anılan Gram boyama metodunu tanımlamış, Pasteur tarafından kuduz aşısı bulunmuş, bir yıl sonra da bu aşıyı insana uygulamıştır. 1887 'de Bruce malta ateşinin etkenini bulmuş, Petri kendi adıyla anılan ekim kutularını kullanmıştır. 1890'da Koch tüberkülini tarif etmiştir. 1900 yılında Landsteiner ABO kan grup sistemlerini bulmuştur. 1921 de Calmette ve Guérin 15 yıl süren çalışmaları neticesinde buldukları BCG aşısını dünyaya tanıtmışlardır. 1929 Fleming penisilini bulmuştur. 1931 yılında viruslar tavuk embriyosunda üretilmişlerdir. 1940 yılında elektron mikroskobu mikrobiyolojide kullanılmaya başlanmıştır. 1941'de anne ile baba arasındaki kan uyuşmazlığına neden olan Rh antikorları gösterilmiştir. 1944'de Streptomisin bulunmuş, 1952'de Histamin gösterilmiş, 1953 de ölü çocuk felci aşısı yapılmış, 1955'de canlı çocuk felci aşısı geliştirilmiştir. 1957'de interferon tarif edilmiş, 1965'de Hepatit B virusuna ait yüzeyel bir antijen olan "HBS (Hepatitis B surface) Antijeni - o zamanki adıyla Avustralya (Au) antijeni - " bulunmuştur. 1969'da immunoglobulin G'nin yapısı tanımlanmıştır. 1975'de monoklonal antikorlara ilişkin teknikler geliştirilmiştir ve birçok alanda güncelliğini sürdürmektedir. 1980'de AİDS ile ilgili ilk olgular bildirilmiş, tıp çevreleri ile tüm dünyada bu konu yıllarca süren ve süreceği beklenen ilgi yoğunluğuna hedef olmuştur. Yine aynı yılda, doku ve organ transplantasyonlarında araştırılması gereken doku uygunluk antijenleri (HLA) bulunmuştur.


Makro sosyoloji
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Makro sosyoloji terimi, sosyolojideki çeşitli analiz düzeylerinden birisini ifade etmek üzere kullanılır. Makro sosyoloji, mikro sosyolojinin küçük gruplarıın ilişkilerini ele alan yaklaşımının tersine, 'makro' düzeyde ya şehir ve kilise gibi büyük kollektivitelerin, ya da daha soyut bir şekilde, sosya sistemler ve sosyal yapılarıon analiziyle ilgilenir.
Günümüze kadar yapılan sosyolojik çalışmaların pek çoğu, genellikle bu türdendir. Onlar vardıkları sonuçlardan, bütün toplumlar için geçerli olabileceğini iddia ettijkleri genel değerlendirmelere ulaşmışlardır. Auguste Comte, Durkheim, Herbert Spencer gibi 19. yüzyıl sosyologlarının yaklaşımları, makro sosyolojik anlayışı yansıtır.

Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..