ZAİRE ya da KONGO, Orta Afrika'da ırmak; uzunluğu 4 700 km; akaçladığı havza 3 800 0000 km2; ortalama debisi, ağzında 42 000 m3/sn. Güney Şaba'da 1 420 m yükseltide doğar (bu kesimde Lualaba adıyla anılır); durgun bölümlerle ve ivintilerle kesilen (Tshungu çavlanları) bölümler Kisangani'ye kadar art arda sıralanır: ırmağa, Kisangani’deZaire(yada Kongo) adı verilir. Orta kesimdeki alüvyon ovalarında genişleyen ve adalarla dolan ırmak yatağı, Ubangi’ye kavuştuğu yerin aşağısında, dar kesimlerle birbirlerinden ayrılan bir dizi göl kalıntısı oluşturur. Sonra, kumtaşları içinde oyduğu dar ve uzun bir geçitte 200 km'den fazla akar, Kasai’ yi alır, Mbamou adasının bir bölümünü kaplayan Kinshasa ve Brazaville’e ait Stanley Pool (günümüzde Pool Malebo) gölüne dökülür. Son olarak ırmak, 300 km boyunca engebeli bir yatakta akar ve bütün bu çığırı boyunca, Matadi'ye (açık deniz gemileri buraya kadar girebilir) 100 km uzaklığa kadar ulaşıma asla izin vermez.
Bol ve çeşitli kaynaklardan (ırmak bol sulu bölgelerde ve her iki yarıkürede yer alan havzalarda akar) beslendiğinden Zaire'nin rejimi oldukça karmaşık ama düzenlidir; debisi aralıkta birinci maksimum noktasına (60 000 m3/sn), mayısta İkincisine ulaşır; suları öncelikle ağustosta (29 000 m3/sn), sonra da martta çekilir. Irmak, kollarıyla birlikte, 13 000 km'lik bir iç su ulaşım ağı oluşturur; ne var ki, ulaşımda gene de sorunlar vardır (yatağı sürekli kumla dolmaktadır, su bitkileri yatağı kaplamaktadır vb.). Çok canlı olan balıkçılık, tütsülenmiş balık ticaretini beslemektedir. Zaire'de henüz bir bölümü değerlendirilebilen büyük bir hidroelektrik potansiyeli vardır (Inga barajı).
ZAİRE, Orta Afrika’da devlet; 2 345 000 km2; 41 151 000 nüf. (1992). Başkenti Kinshasa. Resmi dili fransızca.
doğal ortam Orta Afrika’nın yerbilimsel tarihinin başlıca evreleri Zaire’nin bugünkü morfolojik görünümünü oldukça iyi açıklamaktadır.
Bütün Cambriaöncesi dönemi boyunca birbirini izleyen dağoluş çevrimleri, sonunda düzleşen ve madence zenginleşen bir kıta sert tabanı ya da kalkanı yarattı. Pa-
leozoyik’ten Üçüncü Zaman'a kadar, özellikle karalarda meydana gelen aşınma sonucunda, yüzey çöküntülerinde çoğunlukla kumtaşlı, kalın, tortul kütleleri birikti. Miyosen'de tektonik hareketlerin başlıca iki sonucu oldu: bir yandan az ya da çok yüksek kenar kabarmalarıyla sınırlanan geniş bir çanağın oluşması; öte yandan,
çöküntü çukurlarına ve yanardağ püskürmelerine yol açan önemli kırılmalar. Böy- lece birkaç büyük fiziksel birim ortaya çıktı.
K.-B.'da 300-500 m yükseltide, Zaire ve Ubangi ırmaklarıyla yapay biçimde sınırlanan ve sık bir akarsu ağıyla oyulan bir birikinti çanağı uzanır; zaman zaman taş
kınlar sonucu su altında kalabilen geniş ovalar, yukarıya doğru, kumlu ve kuru ta- raçalar arasına sokulur Belirgin bir şey ya da düzenli bir eğim, 1 000 m'nin üstüne kadar yükselen ve ırmakların açtığı derin ve yeşil.vadilerle yarılan platolara geçişi sağlar Üçüncü bir yüksek bölümse çeşitli görünümler sunan eski arazilerden oluşmuştur: orasında burasında inselbergler bulunan yüksek platolar (Batı Şaba, Ue- le), birbirini izleyen apalaş tipi tepeler ve sıradağlar (Mayombe), çöküntü çukurlarının yanında (Upemba) dorukları düzleşmiş oturaklı kütleler (Mitumba, Kibara dağları). Karşıtlıkların daha belirgin olduğu D. kesiminde tektonik derin çöküntüler, kıyılarında granit yapılı horstların (Ru- venzori) ya da yanardağ yapılarının (Virunga dağlan) yükseldiği göllerle (Tangan- yika, Kivu) kaplı riftler bulunur. B.’da dar bir deniz cephesi, alçak platolarla, genellikle bataklık olan kumlu bir kıyı şeridini kapsar.
Zaire'de üç iklim rejimi hüküm sürer. Orta kesimine ekvator iklimi egemendir: bütün yıla yaygın, yılda 1 500 mm’nin üstünde yağmur, çok az değişken, ortalama 26 °C sıcaklık, aşırı hava nemliliği. Kuzey ve Güney kesimlerinde tropikal bir iklim vardır: 3-7 ay süren kurak bir mevsim, genellikle şiddetli sağanaklar, yıl boyunca 6 -10 °C sıcaklık farkı. Yükselti (D.’da) iklim kuşaklarında değişikliğe yol açar: yamaçlar arasında büyük yağış farklılıkları, yüksek olmayan sıcaklık ortalamaları (16-18 °C); sürekli kar ve buzla kaplı Ruvenzori. Benguela akıntısının serin sularından etkilenen deniz cephesi, bulunduğu enleme göre anormal derecede kuraktır (yılda 800 mm yağış). Bu iklim özellikleri akarsu rejimlerini açıklar: her iki yarıkürede birden yer alan Zaire ırmağı havzası tüm yıl boyunca beslenir. Orta ve Doğu kesiminde yer alan çok sayıdaki gölün iktisadi önemi çok büyüktür (ulaşım ve özellikle balıkçılık).
Topraklar üç büyük tip bitki örtüsü arasında bölüşülmüştür: gölgeli gür bir orman (1 milyon km*) orta kesimin aşağı bölümüyle doğudaki yer biçimlerinin bir bölümünü kaplar ve koridorlar halinde platolar bölgesine kadar uzanır. Yağ palmiyesinin varlığı buraya insan elinin ulaştığını gösterir. Bu bitki örtüsü tipini, görünümü yerel fiziksel ve insansal koşullara göre değişen (otluk, çalılık, ağaçlık savan) savan izler; Şaba’da ve Güney-batı’da mevsimi gelince yapraklarını döken seyrek bir orman yer alır; burada ağaçların altında sürekli bir ot örtüsü bulunur. Doğunun yüksek dağlarının yamaçlarında bitki örtüsünün basamak basamak sıralanması alışılmış bir görünüm sunar: ne- belvvald, sonra bambu ormanı, çalılık ve fundalıklar, lobelyalı, kuşotlu ve yosunlu dağ bitki örtüsü.
Nüfus 500’den fazla kabileye bölünmüştür; bu kabileler belli bir alana iyice yerleşmiş büyük "aileler” biçiminde toplanabilir: Kongolar (Aşağı Zaire). Tekeler (Zaire ve Kvilu arasında), Mongolar, Luba- lar (Orta-Güney), Lundalar (Yukarı Şaba) vb. İletişim dilleri özel şivelerin üstünde yer alır, ama fransızca resmi dildir. Nüfusun gelişimine ilişkin verilere göre 1985- 1990 arası doğum oranı % 4,5, ölüm oranı % 1,3, doğal nüfus artış hızı ise % 3,2'dir. 1992 yılı nüfus sayımına göre nüfus yoğunluğu km2,ye 17 kişidir. Ancak nüfus dağılımı düzensizdir: daha yoğun nüfuslanma eksenleri G.-B ‘da, K.’de ve K.-D.'da uzanır, ve hemen hemen ıssız bölgelerle çelişir; yerel farklılıklar da kimi zaman çok belirgindir. Ayrıca yoğun bir kırsal göç, hızlı bir kentleşmeye dayanak oluşturmuştur (kentsel nüfus % 44,2). Başkent ile bazı bölgesel merkezlerin (Kananga, Lubumbashi. Mbuji-Mayi) nüfusu yarım milyonu aşmıştır; en az on iki kentin nüfusu 100 000 den fazladır.
Kırsal nüfus hâlâ geniş ölçüde kendi
kendine yeterli bir ekonomi düzeninde yaşar. Tarım teknikleri gelenekseldir: elverişsiz alanların tarıma açılması ve orman içi açma alanlar, çapa kullanımı, işgücünün aile içinden sağlanması, ekilen alanlarda almaşık ekim. Manyok üretimi Güney -batı'da, pişirimlik muz Zaire kıvrımında ve Doğu’da, mısır Güney-doğu'da egemen üretimdir; yerfıstığı ve fasulye tamamlayıcı bir rol oynar. Palmiyeden, palmiye yağı ve palmiye şarabı elde edilir. Tarım üretimi artık ülke gereksinimlerini karşılayamamaktadır, bu nedenle pahalıya mal olan dışalım gerekmektedir. Göller ve akarsular gibi kıyıda da balıkçılık gerilemektedir. Hayvancılık 1,5 milyon baş sığıra dayanır. Orman işletmeciliği sınırlanmıştır. Ticari amaçlı tanm, köylü plantasyonlanyla tanma dayalı sanayi işletmelerinin işidir. Başlıca üretim kalemleri, 1991 rakamlarıyla palmiye yağı (178 000
t), manyok (18 227 0001), kahve (102 0001), kauçuk (10 000 t) ve muzdur (1 820 000 t); pamuk, kakao, tütün ve kınakına ikinci sıradadır. Yeraltı kaynakları zengindir; biraz petrol (1990'da 10,3 milyon varil), ama özellikle maden filizleri elde edilir; bakır (1991 'de 291 500 t), kobalt, çinko (25 2001), gümüş, manganez, kalay Şaba'da çıkanlır; altın (4,5 t) Şaba ile kuzeydoğudan gelir; çoğu sınai olan elmas Kasarda üretilir. En önemlisi Inga barajı (Aşağı Zaire) olan 30 kadar elektrik santralından 6 TWsa elektrik elde edilir; Inga barajı bir yüksek gerilim hattıyla Şaba'ya bağlanmıştır. Oldukça erken gelişen ağır sanayi ve imalat sanayisi üç merkez çevresinde toplandı (Lubumbashi, Kinshasa ve Kisangani)ve şu alanları kapsadı: madenlerin işlenmesi, besinsel tarım ürünlerinin işlenmesi ve tekstil, çimento üretimisizdir ve sözlü gelenekler ise köle ticareti ve sırt taşımacılığından zarar görmüştür.
Ülke tarihinin, krallıkla yönetilen geniş devletler için pek elverişli olmayan büyük orman bölgesi ile sözkonusu devletlerin zenginleştiği savan bölgeleri arasında farklılık gösterdiği sanılmaktadır. Büyük orman, zenci tarımcıların seyrek ormandan kovduğu Pigmeler'in ya da Bingalar’ın yurdu oldu. Bugünkü öbür toplulukların (Barıtular) yerleşme evreleri bilinmemektedir (bunlar merkezi devletler kurmadılar). Irmak, oyma kayıklarıyla suyolundan yararlanan ve tüccar bir halkın (Lokaleler) ortaya çıkmasına neden oldu.
1500'e doğru üç zengin ve güçlü devlet, Kongo ırmağının aşağı çığırının K.'ine ve G.’ine yerleşti: Loango krallığı, Mako- ko’nun yönetimindeki tyo krallığı (teke) ve Kongo* krallığı. XVI. yy.'da Makoko krallığı Kongo’dan daha geniş ve daha güçlü olmasıyla tanınıyordu. Daha 1620’den önce Pool'un yukarısında köle ticareti tekeline sahipti ve köle ticareti özellikle Loan- go, Malimba ve Cabinda'da çok acımasızdı. Bu ticaretle zenginleşen Makoko va- sallar, yavaş yavaş özgürlüklerini elde ettiler.
Çok sayıda küçük şeflik, XVI. yy.'dan önce Tanganyika gölü ile Yukarı Kasai arasındaki bölgeye yerleşti. XVI. yy.'da Şaba' da, hanedanları ortak kökenli olan luba* ve lunda* krallıkları ortaya çıktı. Luba krallığı Lomami ve Lualaba’nın yüksek vadileri arasında kuruldu; XVIII. yy.’da Tanganyika gölüne ulaştı. Ama içine aldığı şeflikler kısa sürede bağımsızlıklarına kavuştular. XIX. yy.'da G.'de Çokueler ve D.'da Msiri yönetimindeki Yekeler tarafından istila edilen bu krallık, 1885'te bir iç savaş EKONOMİ
ve kereste işleme, kimya. Oldukça geniş bir alanı kapsayan işletmeler binlerce işçinin çalıştığı büyük kuruluşlardır.
Ulaşım yollarının yetersizliği gelişmenin önündeki engellerden biridir. Suyolu (16 000 km'si seyire elverişli) taşıma araçları yavaştır ve 1960'tan önceki kadar etkin değildir. Kısmen elektriklenen, ama raylar arası aralığın farklı olduğu demiryolları (5 200 km) birbirlerine kötü bağlanmış birkaç ağ oluşturur: Afrika’nın D. ve B. kıyılarına ancak komşu ülkelerden geçerek (Angola kıyısı Zaire'ye yıllardır kapalıdır) ulaşılabilir; birkaç kesinti pahasına (su+demiryolu) Matadi limanına ulaşan "ulusal hat” bunun dışında kalır. Kötü durumdaki araba vapurları ve köprülerle kesilen karayolu ağı yetersizdir ve zaman zaman kullanılamaz duruma gelir; trafik kentler çevresinde yoğunlaşır. Buna karşılık havayolları ağı çok gelişmiştir (otuz kadar havalimanı); Zaire Havayolları iç hatlarda tekeldir.
Bakır, kahve, kobalt, elmas, dünya pazarı fiyatlarına çok bağlı olan Zaire'nin başlıca dışsatımını oluşturur. Acele ve çelişkili kararlar (işletmelerin önce ulusallaştırılması, sonra eski durumuna getirilmesi) arasında bocalayan ekonomi kötü yönetimden ve enflasyondan zarar görmektedir. İflasın eşiğine gelecek kadar ağır bir biçimde borçlanan ülke ödemeler dengesi açığının azaltılmasında dayatan Uluslararası para fonu’nun denetimine bırakılmıştır.
tarih
Kongo çanağının uzak geçmişi iyi bilinmemektedir. Çünkü yazılı kaynaklar yeter sonunda ortadan kalktı. XVII. yy.da Lun- da krallığı Zambezi'nin yukarı havzasından Kasai’ye ve Şaba’nın güney-doğu' suna kadar uzanıyordu. XVIII. yy.'da hükümdarlar, Şaba’nın kuzey kesimini ve askeri bir valiye (Kazembe) bırakılan Luapu- la vadisini ele geçirdiler ve Kazembe burada vasal bir hanedanlık kurdu. Bu hanedan, XVIII. yy. sonunda Tele’nin kuzeyine yerleşmiş portekizli tüccarlar ve doğu kıyısındaki arap tacirler ile ilişki kurdu. 1850'de krallığı istila eden Çokueler, 1898'de buradan kovuldular, ama Kuan- go'da ilerlediler.
Gabon'dan gelen kuba kabileleri, XVI. yy. boyunca Kuango'ya yerleştiler. Yaga- lar’ın kovmasıyla da Kasai ırmağının yukarı kesimine doğru ilerlediler. Sankuru, Kasai ve Uılua arasına yerleşen krallık en parlak dönemini XVIII. yy. ortasında yaşadı ve XIX. yy.'da, özellikle kral Mbop Mabiine ma Mboul'un uzun saltanat döneminde (1835-1885) istikrar kazandı. XIX. yy.’da Şaba'da nyamvezi Msiri tarafından kurulan yeke krallığı ortaya çıktı. Msiri'nin 1891'de ölmesi üzerine Kazembe, toprakların bir bölümünü geri aldı. XIX. yy., her yerde toplulukların yer değiştirme hareketleriyle dikkati çeker. Büyük Göllerden gelen Arap asıllı Suahililer’in baskısıyla Doğuda yaşayan Bantular, Ubangi vadisinden çıkarıldıktan sonra Kongo vadisine gittiler. Halkların birbirine karışmasıyla simsar ve korsan kabileler (Ngalalar ya da "ırmak insanları") oluştu. Çünkü aynı dönemde. AvrupalIlar ile Araplar'ın ortaya çıkmasıyla geleneksel ticaret yolları değişikliğe uğramıştı.
Devlet yapıları ateşli silahların kullanılması karşısında ayakta kalamadı. Kendisini en iyi savunabilen kuba krallığı bile, Belçika kralı Löopold H’nin saldırılarına karşı fazla bir şey yapamadı.
Eylül 1876'da Löopold II Brüksel’de, Afrika’yı “uygarlığa” açmak için bir Uluslararası coğrafya konferansı topladı. Resmi amacı Afrika’nın taranmasını teşvik ve köleliğe karşı mücadele etmek olan Uluslararası afrika derneği burada kuruldu. Kongo’nun, siyah kıtanın iç kesimlerine geçiş yolu olarak önemini kavrayan kral, Stanley ve Brazza'ya kendi çalışmalarına katılma önerisinde bulunurdu. Stanley bu öneriyi kabul etti. Löopold II, aynı zamanda ticari amaçlı bir keşfi de öngören Yukarı Kongo inceleme komitesrni kurdu (kasım 1878). Ağustos 1879’da Stanley, Kongo’nun ağzına ulaştı ve Vivi’yi kurdu; bu arada Afrika’ya dönen Brazza, 10 eylül 1880'de Makoko'yla bir antlaşma imzaladı. Bu antlaşma, kasım 1882’de transız parlamentosu tarafından onaylandı. Ldopold II böylece dizginleri kaptırma tehlikesiyle karşılaştı: öbür devletler de telaşa kapıldılar. Uluslararası afrika derneği’ nin yerini alan Uluslararası Kongo derneği kendini, Kongo havzasında ticaret ve seyir özgürlüğü verilmesi karşılığında ABD (1884) ve Fransa (bu ülkeye. Dernek topraklarını satışa çıkardığı takdirde bir önalım hakkı tanındı) tarafından dost devlet olarak kabul edilmesini sağladı: Bu arada İngiltere, el altından Portekiz'i ırmak havzasının bir bölümü üstündeki "tarihi hakları'’nı istemesi yönünde kışkırtıyordu. 1885'te 1884-85 Berlin* konferansının sonucu olan Berlin genel senedi, bağımsız Kongo devletinin varlığını kabul etti. Löo- pold ll’nin hükümdarı olduğu bu devletin Belçika’yla birleşmesi tamamen kişiseldi. Nisan 1885'te Belçika parlamentosu krala yeni devletin başkanı olma yetkisini verdi. Bağımsız devletin getirdiği ağır yükleri hafifletmek için kral, 1889 Brüksel korı- feransı'nı topladı. Bu konferans, kölecilik aleyhtarı önlemler kararlaştırdı ve anlaşmalı Kongo havzasına sokulan mallar üstünden girmelik hakkı alınmasını yasaklayan Berlin senedi'nin 4. maddesini değiştirdi. 1890'da kral, Belçika'dan 25 milyon franklık bir avans istemek zorunda kaldı ve buna karşılık Kongo'yu ülkesine devretti; Belçika, avansın geri ödenmemesi durumunda on yıl sonunda Kongo' yu ilhak etme hakkını aldı. 1908'de Belçika parlamentosu kralın mirasını üstlendi.
Belçika Kongosu'nda yerli halka yönelik politika himayeci bir anlayışa dayanıyordu; Katolik kilisesi bu konuda büyük bir rol oynadı. Özellikle şefliklerde, yerli mahkemelerin düzenlenmesine ilişkin 1920 reformları, özgür devletin kurumla- rına oranla gerçek bir ilerlemeyi ifade ediyordu. 1934 ve 1935 kararnameleri Kongoluların kendi toprakları üstündeki haklarını görece sağlamaya yönelikti. Ne var ki, bu topraklara doğrudan sahip çıkamı- yorlardı ve kamulaştırmalar (4 milyon hektarın üstündekiler) yasaya aykırı görülüyordu. 1886'da kurulan kamu kuvvetlerince sağlanan düzen, birbirinden bağımsız ayaklanmalar (özellikle iki dünya savaşı sırasında) ve bağdaştırmacı hareketler (özellikle kimbangizm) yüzünden bozuldu.
Kongo'nun kaynaklarının değerlendirilmesi, iki savaş arasında hızlandırıldı. “Yerli köylülük" denen politika, yerleşme biçimini belirlemeye, koşullara daha uygun tarım sistemleri oluşturmaya, tarımsal çalışmalarının kazancını Afrikalılar'a bırakarak yaşam düzeyini yükseltmeye yönelikti. Tek ürüne dayalı tarımın yarattığı tehlikeler katı bir düzenlemeyle giderildi. Belçika Kon- gosu ulusal tarım inceleme enstitüsü tarımsal araştırma alanında çok etkili bir araçtı. Bununla birlikte ekonomik yaşam işletmeyle görevli büyük şirketlerin elinde kaldı. Sağlık çalışmalarının önemli olmasına karşılık, genellikle yerli dillerde yapılan öğrenim, fransızcanın, uzun bir süre yalnızca dar bir seçkinler grubu tarafından öğrenilmesine yol açtı. Bu grup, ancak ikinci Dünya savaşı’ndan sonra daha geniş biçimde oluştu. Löopoldville’deki Loyanium üniversitesi 1954'te kuruldu.
ikinci Dünya savaşı Belçika Kongosu’ nu, çatışmalar boyunca sterlin bölgesine soktu. Ülke, Müttefikler'e başlıca hammaddeleri sağlayan önemli ülkelerden biri oldu; bakır, kalay ve öbür madenlerin üretimi artarken, Uzakdoğu’nun yerini almak için kauçuk ağacı plantasyonları kuruldu. Nükleer enerjisinin gelişimi için uranyum talebi, savaş sonrasında belçika ekonomisinin gelişmesini sağlayan etkenlerden biri oldu.
Bununla birlikte, Kongo afrika milliyetçi hareketlerinin uyanışından ve komşu Fransız imparatorluğu’nun sömürgesiz- leştirilmesinden etkilendi. 1950’de Kongo kültür örgütü olarak kurulan Abako, 1957 belediye seçimlerinde parlak bir zafer kazandı. Başkanı olan Joseph Kasavubu genel seçimler yapılmasını ve özerkliğe geçilmesini istedi. Elisabethville'de patlak veren karışıklıkları (kasım 1958) Löopold- ville’de kanlı olaylar izledi (ocak 1959) ve 13 ocakta Gaston Eyskens başkanlığındaki belçika hükümeti reformlar ilan etti.
Brüksel'de toplanan Yuvarlak masa konferansı 19 şubat 1960'ta bir anlaşmayla sonuçlandı; bu anlaşmaya göre 30 haziran 1960’ta Kongo'nun bağımsız olması kararlaştırıldı. Bu arada il meclisleri ve geniş bir özerkliğe sahip olan il yönetimleri seçildi, iki meclis karşısında sorumlu olan bir Başbakanın başkanlığında bir hükümet kuruldu. Kongo Ulusal hareketinden Patrice Lumumba, Başbakan oldu. Bağımsızlık ilan edilince de Joseph Kasavubu, cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı oldu. Çok geçmeden meydana gelen karışıklıkların en önemlisi, belçikalı subayların vesayetini kabul etmeyen kamu kuvvetinin ayaklanmasıydı. 11 temmuzda Ka- tanga ili başkanı Moiz Çombe bu zengin maden bölgesinin bağımsızlığını ilan etti, ama belçika birlikleri bölgeyi denetimleri altına aldılar Lumumba tarafından çağrılan Birleşmiş milletler’e bağlı mavi bereliler duruma müdahale etmeyince Lumumba, SSCB'ye çağrıda bulunmakla tehdit etti. Bunun üzerine Kasavubu, Parlamento tarafından desteklenmesine rağmen Başbakanından ayrıldı ve yerine Joseph ilöo'yu getirdi (5 eylül). 14 eylülde, albay Mobutu iktidarı ele geçirdi; Cumhurbaşkanlığını Ka- savubu'ya bıraktı ve Lumumba’yı tutuklattı. Lumumba, ocak 1961'de Katanga’ya nakli sırasında öldürüldü. Mobutu 1961'de iktidarı sivillere devretti.
Merkezi iktidar yalnızca Ldopoldville ve Ekvador illerini kısmen denetleyebiliyordu: Lumumba'nın siyasal vârisi Antoine Gi- zenga Doğu ili'ne ve Kivu'ya, Albert Ka- lonji de Kasai’nin güney kesimine dayanıyordu; Çombe ise, belçikalı birliklerin ayrılmasına rağmen Katanga'da iktidarını pekiştirdi. Maden birliğinin desteklediği Çombe beyazların denetiminde güçlü bir ordu kurdu. Çombe'yle yapılan görüşmenin başarısızlığa uğraması üzerine Katan- ga'nın ayrılmasını bastırma girişimleri 1961 ve 1962'de Birleşmiş milletler kuvvetleri tarafından yürütüldü. Ocak 1962’de Adoula hükümeti Stanleyville'in ayrılıkçılığına son vermeyi ve Gizenga'yı göz altına almayı başardı. Parlamento'nun ekonominin kötüye gitmesine ve büyüyen anarşiye karşı gittikçe artan muhalefeti, Kasa- vubu’yu Parlamento’yu kapatmaya (eylül 1963) ve yeni bir Anayasa hazırlamak üzere bir komisyon atamaya yöneltti. Haziran 1964’te referandumla onaylanan ve Baştanının yetkilerini artırmaya yönelik olan anayasa tasarısı, karşıtlıkları şiddetlendirdi. Temmuzda Kasavubu Çombe'yi yeni hükümeti kurmaya çağırdı; bu gelişme Lumumba’nın sosyalist düşüncelerinden esinlenen bir "Ulusal kurtuluş komitesi" nin yönettiği Kuilu ayaklanmasını güçlendirdi. Stanleyville’de Christophe Gbenyö’ nin yönetiminde bir "Kongo Halk Cumhuriyeti" hükümeti kuruldu. Belçikalı paraşütçülerin Stanleyville'e müdahalesi, Pierre Mulele tarafından yönetilen isyancı birlikleri ormana kaçmak zorunda bıraktı.
Çombe’nin partisi olan “Kongo Ulusal konvansiyonumun mart-nisan 1965 genel seçimlerinde kazandığı başarı, Çombe ile Kasavubu arasındaki rekabeti şiddetlendirdi. Ekimde Kasavubu, Çombe'yi Başbakanlıktan alarak yerine, milletvekili olmayan Evariste Kimba’yı getirdi. Kurum- ların görevlerini yerine getirememesi general Mobutu'ya 25 kasım 1965’te iktidarı ele geçirme fırsatını verdi. Kendisini Cumhurbaşkanı ilan eden Mobutu Parlamento’yu feshetti; Anayasa'yı askıya aldı ve Löonard Mulamba’yı Başbakanlığa atadı. Bununla birlikte huzur sağlanamadı ve 1966'da çeşitli komplolar bastırıldı. Mobutu, Mulamba'dan ayrıldı ve Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerini üstlendi.
1967'de referandumla onaylanan bir anayasa bir başkanlık rejimi kurdu: başkan 1970'te genel oyla seçilecekti. Biri muhalif olmak üzere iki partiye izin verilecekti. Dış politikaya milliyetçi bir doğrultu kazandırıldı ve bunun sonucunda Lu- mumba’nın itibarı iade edildi. O tarihte madenler konusunda Kongo ile Belçika arasında bir anlaşmazlık çıktı: haziran 1966 tarihli bir yasa, maden şirketlerini merkezlerini Kongo'da bulundurma zorunda bıraktı. Maden birliğinin yasaya uymayı reddetmesi, birliğin Kongo’da tasfiye edilmesine ve bu kuruluşun etkinliklerini yürütmekle görevli bir Kongo Genel maden şirketi'nin kurulmasına yol açtı. Haziran 1967 tarihli bir mali reformla Zaire kuruldu.
Mobutu, sert bir baskı uyguladı. Kaçırılan ve temmuz 1967'den beri Cezayir' de hapsedilen Moiz Çombe 29 haziran 1969’da öldü; önde gelen siyaset adamı Justin Bomboko Dışişleri bakanlığı görevinden alındı.
Ulusal güvenlik konseyi'nin yardımıyla Mobutu, o tarihten itibaren tüm yetkileri elinde topladı. 31 ekim 1970'te genel oyla Cumhurbaşkanı seçildi; aralıkta kabul ettirdiği yeni bir anayasa reformu, her tür muhalefet partisi yasaklandığı için tek parti olan Halk devrim hareketi aracılığıyla Mobutu’nun iktidarını daha da güçlendirdi. Öğrenciler eylemlerini sürdürdüler ve Lovanium ve Kisangani üniversiteleri 1971 yılı boyunca kapatıldı. O tarihte Devlet başkanı "özgünlük” politikasını kabul ettirdi ve 27 ekim 1971'den itibaren Kongo -Kinshasa'nın Zaire olmasına karar verdi. Küçük ve orta ticaret işletmeleri yalnızca Zaireliler'e bırakıldı (1972); 1973'te ekonomiyi “zaireleştirme"ye yönelik köklü ön
lemler alındı. Dünya maden fiyatlarının el verişli olması ve maden sektörünün hızlı gelişimi, belli bir istikran kolaylaştırdı, ama tarım sektörü bunalıma girdi.
Bununla birlikte, Mobutu iktidarı daha da güçlendi. Hükümet ve Halk devrim hareketi yürütme konseyi'nin yerine tek bir yapı, Ulusal yürütme konseyi kuruldu. Temmuz 1974'te, yeni bir anayasa değişikliği sayesinde Devlet başkanı otomatik olarak Ulusal yasama konseyi ile Ulusal yürütme konseyi'nin başkanı oluyordu. 1977’de Şaba'nın katangalı asilerce istila girişimi Fas ve Fransa’nın yardımıyla bastırıldı. 1978'de transız paraşütçü birlikleri, Zaire hükümetine düşman olan birlikler tarafından kuşatılan maden kenti Kolwezi' yi kurtarmak için müdahalede bulundular.
Aralık 1978'de, sonra ağustos 1984’te yeniden seçilen Başkan Mobutu, Uluslararası para fonu uzmanlarının gizli, ama sıkı denetimini kabul etmek zorunda kaldı. Ekonomiye istikrar kazandırmaya yönelik bir plan, haziran 1979'da Zaire ile Fon arasında bir anlaşma konusu oldu. Eylül 1982 milletvekili seçimleri Parlamento'ya 248 yeni milletvekilinin (310 üstünden) seçilmesine yol açtı. Ama henüz ne ekonomik durum ne de siyasal durum iç açıcı değildi, Cumhurbaşkanı Mobutu, Başkomutanlık, Meclis başkanlığı, Savunma ve Güvenlik bakanlıklarından sonra hükümet başkanlığnı da üstlendi (ekim 1986). Mayıs 1987'de İMF ile yeni bir anlaşma yapıldı; dış borçlar yeni vadeye bağlandı Mobutu ocak 1989'da Belçika ile sömürge yönetiminin kalkmasından sonraki dü zeni belirleyen 1960 ve 1976 anlaşmalarını tanımadığını, Belçika’ya olan borç ödemelerini durdurduğunu açıkladı.
Nisan 1990’da Mobutu, çokpartili demokrasiye geçileceğini bildirdi. Ancak yeni bir anayasa tasarısı hazırlamak üzere gerçekleştirmeye karar verdiği ulusa! konferans, öğrenci eylemleri, muhalefet partilerin artan baskısı, art arda gerçekle şen işçi grevleri gibi iç karışıklıklar nedeniyle toplanamadı. Şubat 1992'de genç katolik din adamlarının, ulusal konferansın toplanması isteğini dile getirmek amacıyla düzenledikleri protesto yürüyüşüne, polisin silahla karşılık vermesi büyük bir tepkiyle karşılandı. Nisan 1992'de oturumlarına yeniden başlanan ulusal konferans, kendini en yüksek organ ilan etti. Konferansın gündem maddeleri arasında yeni anayasanın hazırlanması, geçiş döneminin düzenlenmesi, yeni yürütme organlarının oluşturulması ve silahlı kuvvetlerin yeni konumunun belirlenmesi yer alıyordu. Konferans kararlarının uygulanmasını denetlemek üzere kurulan Yüksek cumhuriyet konseyi Etienne Tshisekedi'yi başbakan atadı. Ancak Mobutu'ya, yetkilerini Tshisekedi'ye bırakması için yapılan uluslararası baskılar sonuçsuz kaldı ve Mobutu şubat 1993'te Tshisekedi'yi fiilen azletti.
Zaire ırmağı havzasında plastik sanatlar üretimi o kadar bol ve çeşitlidir ki, bunu bölgelere göre incelemek âdettendir. Beş bölge ayırt edilir. Kongo halkı ve aynı soydan halklarda (ırmağın ağzının güneyinde) sanat, figüratif bir doğalcılık anlayışıyla ele alınan insan tasvirlerine ayrıcalıklı bir yer verir; canlı bir çokrenklilik ve aksesuvarlarda avrupa esinli öğeler, giysiler ve yapım tarzı da bu anlayışı güçlendirir. Kubalar ve Kasai iline komşu halklar bölgesinde, uzmanlaşmış derneklerde bir araya gelen sanatçılar topluma kabul edilme törenlerinde kullanılan maskelerden başka, tanrısal kral ve maiyetinin önde gelen kişileri için saygınlık ifadesi olan çok sayıda eşya üretir; bu eşyaların hepsinde zarif geometrik motifler vardır, iouba bölgesi hemen hemen bugünkü Şaba ilini kapsar. Heykelcilik burada, biçimlerin yu- varlatılması, insan ölçülerine uyulması, çe
şitli takı öğelerini canlandırma kaygısı, psikolojik bir anlatım arayışıyla dikkati çeker Bu sonuncu özellik, belirgin üslupsal benzerlikler gösteren on iki kadar figürü yaratmış olduğu söylenen anonim sanatçı Buli Ustası’nın yapıtlarında görülür. Kasai ırmağıyla batıda Angola ve güneyde Zambiya sınırları arasında kalan bölgede, Lunda-Çokueler sanatı etkindir. Bunların sanatları Kubalar’ınkini çağrıştırır; ev eşyalarında aynı süsleme özelliği aynı canlı anlatım ve heykelden çok portreye eğilim dikkati çeker. Kuzeyde Ubangi ırmağı ve güneyde Mai Ndombâ göllerinden (batıda) Kivu gölüne (doğuda) kadar uzanan bir sınırla çevrili bölge, üslup bakımından bütünlük gösterir; Maniema ormanlarında yaşayan Legalar ile Bembalar’ın sanatının kasai sanatından az ya da çok etkilenmiş olması bu olguyu değiştirmez. Zaire ırmağı havzası sanatlarına özgü görece doğalcılık burada görülmez; biçimlerin kübik hacimleri ve geometrik görünümleri insan vücudu ile yüzlerin işlenmesinde belirgindir. Birçok kesimlerden oluşan Legalar toplumunun yapısı Bvame loncasına dayanır; bu loncada rütbeler dereceden dereceye el değiştiren fildişinden yapılmış küçük heykeller ve maskelerle belirlenir. Zandeler ve Mangbetular' da siyasal yapı ve büyük kral saraylarındaki gösteriş ve lüks merakının körüklediği rekabet, uygulamalı sanatların gelişmesini hızlandırmıştır.
Kaynak: Büyük Larousse