Arama

Asma Yetiştiriciliği

Güncelleme: 20 Mayıs 2011 Gösterim: 25.713 Cevap: 4
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
17 Kasım 2007       Mesaj #1
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Bağcılık

Sponsorlu Bağlantılar
Yer kürenin bağcılık için en elverişli iklim kuşağı üzerinde bulunan Türkiye, asmanın gen merkezi olmasının yanı sıra, son derece eski ve köklü bir bağcılık kültürüne sahiptir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye'nin Ege ve Akdeniz bölgelerinden sonra en çok üzüm üreten bölgesi olup, ülke üretiminde yaklaşık % 10'luk paya sahiptir.
Yurdumuzda ihraç edilen ürünlerimiz arasında olan üzümün besin değeri yüksek olup, yapılan araştırmalara göre A, B, B2 ve C vitaminleri vardır. Üzüm sofralık tüketim dışında kurutmalık, şaraplık, şıralık ve konservelik olarak da tüketilebildiğinden yılın her ayı beslenmede kullanılmaktadır. Son yıllarda üzüm yaprağı ihraç edilerek de gelir elde edilmektedir. Bu nedenle ülkemizin en büyük yatırımlarından biri olan Güneydoğu Anadolu Projesinin Bölgemizde yer alması nedeniyle, her konuda olduğu gibi bağcılık konusunda da teknik ve geliştirmeye yönelik çalışmalara başlanılmıştır.

2. İKLİM VE TOPRAK İSTEĞİ

2.1 İklim İsteği
Bağcılıkta başarının temel şartı bağ kurulacak yörenin iklim ve toprak faktörleri ile asmanın çok iyi bir uyuşma içinde olmasını temin etmektir. Bu nedenle bir yere bağ tesis ederken iklim, toprak, mevki - yön, anaç ve çeşit seçimi gibi unsurları iyice etüt etmek gereklidir.
Asma gelişme devresi oldukça uzun olan bir bitkidir. Günlük ısı ortalaması 10oC yi bulunca gelişmeye başlar ve sonbaharda ısı ortalaması bu derecenin altına düşünceye kadar gelişmesini sürdürür. Her üzüm çeşidi meyveleri iyi bir şekilde olgunlaştırmak için belirli bir ısı toplamına ihtiyaç gösterir. Bağ kurulacak bölgenin yıllık aktif sıcaklık toplamının en az 1600 oC derece olması gerekir. Rantabl bağcılık yapabilmek için, yıllık ortalama sıcaklık 9-21 oC ve sıcak aylar ortalaması 17-20 oC olmalıdır. Candolle asmanın gelişmesi için bir vegetasyon devresinde 2900 oC sıcaklık toplamına ihtiyaç olduğunu bildirmektedir. Erken olgunlaşan çeşitlerde tam çiçeklenmeden olgunluğa kadar geçen sürede 1600-2000 oC, geç olgunlaşanlarda ise 3000 oC ya da daha fazla sıcaklık toplamına ihtiyaç bulunur.
Asmanın kökleri derinlere gittiği için diğer bitkilere oranla daha az yağış alan yerlerde de yetişebilir. Yıllık yağış miktarı yanında, yağışın dağılımı bağcılık bakımından çok önemlidir.
Kış aylarında ve ilkbahar başlangıcında düşen yağmurlar asma için çok yararlıdır. İlkbaharın son döneminde ve yaz başlangıcında devam eden yağışlar özellikle mantari hastalıkların artmasına sebep olduğundan bağcılık yönünden sorunlar yaratmaktadır.
Bağcılıkta iklim faktörleri çok önemlidir. Şayet bir yerde ilkbahar donları omcaların sürgün sürme zamanına kadar devam ederse, yeşil aksam, -1, -2 oC nin altındaki ısıdan zarar göreceğinden bağ hasara uğrar. Sonbaharda erken gelen donlar da odun kısmının iyi odunlaşmasına engel olarak genç omcaların kurumasına sebep olur.
Rüzgarların bağlara çok etkisi vardır. Diğer iklim faktörleri müsait olmak şartıyla rüzgarlardan korunmuş yerler bağcılığa daha elverişlidir.
Uzun yılların gözlemlerine dayanarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bağın iklim isteklerinin istenen düzeyde olduğunu, ilkbahar ve sonbahar geç donlarının bölge bağcılığında bir sorun oluşturmadığı söylenebilir.

2.2 Toprak İsteği
Asma kökleri derine giden bir bitkidir. Bu yüzden yumuşak dokulu topraklardan hoşlanır. Bağlar yazları kurak veya az yağışlı yerlerde en iyi geliştiğinden bağ toprağının derin ve su tutma kapasitesinin yüksek olması istenir. Toprak yapısı köklerin gelişmesine müsait olduktan sonra fakir topraklarda bile yetişir. Yerli asmalar kendi kökleri üzerinde yetiştirildiğinde topraktaki kirece oldukça fazla tolerans gösterirler. Fakat, Amerikan asma anacı kullanılması gerekirse, toprak seçimine dikkat edilmesi gerekir.
Bölgemizde, su geçirir olmak şartıyla killi topraklar çok verimli ve bağcılığa elverişli topraklardır. Tinli topraklar ise, kalite bağcılığı bakımından orta derecede, fakat kantite bağcılığı için besin maddelerince zengin topraklardır.
Kalkerli topraklar şaraplık kırmızı üzüm çeşitlerinin sevdiği topraklardır. Ancak bazı Amerikan asma anaçları yetişmez. Humuslu toprakların bağcılık açısından önemi olmamasına rağmen iyi bir bağ toprağında % 5-10 humusun bulunması arzu edilir.

3. YETİŞTİRME TEKNİKLERİ

3.1 Çeşit
Bölgemizde filoksera önemli bir sorun teşkil ettiğinden Bölge'nin iklim ve toprak koşullarına uyabilecek ve bölge çeşitleriyle uyuşabilecek anaçların seçilmesine özellikle dikkat edilmelidir. Erkenci çeşitler için Berlandieri X Riparia melezlerinden koker 5BB, 420 A ve 5C anaç olarak seçilebilir. Bu anaçlar yüksek oranda kirece ve yeterli düzeyde de nematoda dayanıklıdırlar. Orta mevsimde ve özellikle geç dönemde olgunlaşan çeşitler için ise kirece dayanımı yüksek, nematodlara dayanımı yeterli ve kuvvetli gelişme özelliğine sahip Berlandieri X Rupestris melezlerinden 99 R, 1103 P ve 140 Ruggeri anaçları, tuzluluk sorunu olan yerlerde ise Solonis X Riparis melezi olan 1616 C anaç olarak seçilmesi uygundur.
Çeşit önerisinde bulunurken, öncelikle bölgenin iklimi ve yaygın olan üzüm değerlendirme şekilleri gözönüne alınmalıdır. Bölgemiz birinci derecede sofralık ve kurutmalık üzüm yetiştiriciliğine çok elverişlidir. Bölgenin erkencilik açısından sahip olduğu avantajlar göz önüne alınırsa; erkenci sofralık üzümlerin yetiştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Sofralık çeşitlerin iri salkımlı, iri taneli ve nakliyeye dayanıklı olması, şıralıkların bol şıralı ve aromalı, kurutmalıkların ise yumuşak dokulu, kurutmaya elverişli ve genellikle çekirdeksiz olması istenir.
GAP/BKİB'nca Şanlıurfa Koruklu Tarımsal Araştırma Enstitüsünde yaptırılan sulu şartlarda yüksek verimli sofralık ve şaraplık üzüm çeşitlerinin verim ve kalitesine etkisi araştırması yaptırılmıştır. Araştırma neticesinde; sofralık çeşitlerden, Perlette, Cardinal, M.Rein de Vigne, Panse Perecoce, hamburg misketi, Italia olup, şaraplık çeşitlerden ise Horoz karası, Kabarcık, Carignane ve Öküzgözü bölge bağcılığında ümit var çeşitler olarak bulunmuş. Sulama yöntemi olarak da damla sulama tercih edildiği taktirde verim ve kalitede artış gözlenmiştir.
Şanlıurfa Köy Hizmetleri Araştırma Enstitümüz tarafından Harran Ovası sulu koşullarında ve yüksek terbiye sisteminde yetiştirilebilecek verimli ve kaliteli bağ çeşitlerini tesbit etmek amacıyla yapılan çalışmada; Periette (21,840 kg/da), İtalia (19,815 kg/da), Horoz Karası (15,302 kg/da), Pance Precoce (15,135 kg/da), Cardinal (12,135 kğ/da) çeşitleri ortalama en yüksek verim veren çeşitler olmuştur. Verim ve kalite unsurları göz önüne alındığında Perlette ve İtalia çeşitleri Harran Ovası sulu koşulları için önerilmiştir.
Bölgenin en erkenci çeşidi Thannebi olmasına karşın, döllenme sorunun olması, meyvesinde tanen oranının yüksek olması gibi olumsuz koşullar göz önüne alınarak Bölgede, çok erkenci çekirdeksiz yüksek verimli, nakliyeye dayanıklı ve kaliteli olan Derlette çeşidinin bunun yanında Pance Precose Muscat Rein de Vigne, Cardinal, Perle de Csaba erkenci sofralık çeşitlerin yetiştirilmesi uygundur.
Meyvecilikte erkenciliğin yanısıra, geç turfandacılığında büyük kazançlar sağladığı gözönüne alınarak, İtalia çeşidinin yüksek verime ve kalitesine karşın geçici olması nedeniyle bu yörelerde yetiştirilmesi önerilebilir. Bunun yanında Hönüsü, Kizlar, Dökülgen, Azeri ve Çilorez çeşitlerine de yer verilebilir
Çeşitlerin budanması, uyanması, olgunluk zamanı v.s. farklılık gösterdiğinden böyle bağların bakımı, hasadı ve üzümün değerlendirilmesi çok zor olmaktadır. Bu nedenle bağa konulacak çeşit sayısı en az sayıda tutulmalı bir veya ikiyi geçmemesi tavsiye edilir.

3.2 Toprak Hazırlığı
Bağ yeri seçildikten sonra toprağın hazırlanması işlemine geçilir. Arazide varsa, büyük kayalar, ağaçlar ve çalılar temizlenir. Omcaları muntazam ve düzgün dikebilmek için tümsekler düzeltilir, çukurlar doldurularak toprak tesviyesi yapılır. Fazla su tutan yerlerde drenaj için önlemler alınır.
Asmanın ekonomik ömrü bakım koşullarına göre değişmekle birlikte 40 yılın üzerindedir. Bu nedenle ömrü bitinceye dek dikildiği yerde kalacağından, tesisinde çok titiz davranılmalıdır. İyi hazırlanmayan bir yere tesis edilen bağ iyi gelişemez, ömrü kısa, verimi az olur ve hastalıklara daha kolay yakalanır.
Yeni kurulacak bağ yeri, hiç işlenmemiş bir toprak üzerinde olacaksa alan iyi bir şekilde işlenmelidir. Eğer eski bir bağ alanı ise toprağı bir kaç yıl dinlendirilerek bol yeşil gübre ile gübrelenmelidir.
Asmanın iyi büyüyebilmesi, köklerinin derine gitmesi, toprak içinde iyi gelişmesine bağlıdır. Gelişme toprak yapısı ile ilgilidir. Tınlı kumlu topraklarda kökler çok derine gider. Sert yapı gösteren topraklarda köklerin derine gitmesi sınırlıdır. Bu tip toprakların krizma yapılmasi şarttır. Bilhassa yeni bağcılıkta krizma işine daha çok önem vermek lazımdır. Çünkü yeni bağcılıkta kullanılan Amerikan asma anaçlarının kökleri, çok kuvvetli ve süratli büyüdüklerinden toprağın gevşek ve süzek olması lazımdır. Asmaların gelişmemesi ve bazı bağların zamanından önce kuruması, krizmanın yapılmaması veya yüzlek yapılmasından ileri gelmektedir.
Krizma, bağ toprağının en az 40 cm derinlikte işlenmesidir. Bu işlem günümüzde krizma pullukları ile yapılmaktadır. Krizma pullukları, beygir gücü yüksek traktörlerle çekilir ve toprak 40-50 cm derinlikte işlenir. Krizmanın yapılma zamanı sonbahar mevsimidir. Krizma erken yapılmalı ve krizmanın bitimi ile asma fidanı dikimi arasında en az 6-8 haftalık bir zaman olmalıdır.

3.3 Dikim
Sonbaharda krizma yapılmış arazi ilkbaharda düzeltildikten sonra, hayvan veya makina gücü ile işlenebilecek aralık ve uzunlukta çukurlar açılır. Bölgemiz iklimi sıcak olduğundan güneş zararlarını azaltmak için sıralamanın doğu-batı yönünde yapılması, meyilli arazilerde dik olması gerekir. Şimdiye kadar yapılan denemeler yeni tesis edilecek bağlarda sıra üzerinin 1,5-2 m. sıra arasının 2,5-3 m. olması gerektiğini ortaya koymuştur.
İşaretlenmiş yerlere iki kürek derinliğinde, bir kürek genişliğinde çukur açılır. Çukur açmanın makina ile yapılması daha avantajlıdır. Çukurların dip kısmına yanmış çiftlik gübresi, ince toprakla karıştırılarak konmalıdır. Dikim için fidanda budama yapılır. Yan ve boğaz kökleri tamamiyle, dip kökler ise 10 cm üzerinden çepeçevre kesilir. Oluşmuş sürgünlerin en kuvvetlisi bırakılır. Budaması yapılan köklü çubuk veya aşılı köklü topraklı fidan, açılan çukurun tam ortasına gelecek şekilde konur, fidanın gövde kısmının en az 10-15 cm.i toprak üzerinde kalacak şekilde açılan çukurlara 10-15 cm kalınlığında toprak atıldıktan sonra fidan hava almayacak şekilde sıkıştırılmalıdır. Daha sonra can suyu verilir ve fidanın yerini belli etmek için yanına bir herek dikilir.
Dikim yapılırken kısır çeşitler (morfolojik erdişi, fizyolojik dişi) saf olarak dikilmemelidir. Çünkü bu çeşitlerin polen tozlarının döllenme yeteneği yoktur. Bunun için dikim planı sekiz omcaya bir babalık veya iki sıraya bir dölleyici dikmek suretiyle yapılmalıdır.
Yalnız babalık olarak kullanılan çeşitlerin çiçek açma tarihleri döllenecek çeşitle aynı tarihe denk gelmelidir.
Bağcılıkta standart dikim şekilleri vardır. Bunlar;
a. Kare dikim: İnsan gücü ile toprağı işlenen, zayıf, toprağa dikilmiş ve kısa budama isteyen çeşitlerde uygulanır. Bu şekilde dikimlerde mesafe 1-2 m. dir.
b. Dikdörtgen dikim: Yüksek terbiye sistemleri ile kurulmuş bağlara verilen şekildir. Bu şekilde bağların işlenmesi hayvan veya makina gücü ile yapılır. Sıra üzeri dar, sıra araları ise geniş tutulur. Sıra üzerlerinin araları 1-2 m, sıra araları ise 2-3 m arasında değişir.
c. Üçgen dikim: Bu dikimde her üç kenar birbirine eşittir. Altı omca birleştirilince bir heksagonal şekil oluşur zor bir dikim şeklidir. Daha çok küçük işletmelerde uygulanır.

3.4 Gübreleme
Doğru, dengeli ve zamanında yapılan gübreleme bağcılıkta ürün miktarını ve kalitesini artırmakta ve bağların hastalık, zararlı , dona karşı dirençlerini de yükseltmektedir. Bu sebepten bağlarda iyi gelişmeyi sağlamak ve yeterli ürün alabilmek için topraktan kaldırılan besin maddelerini yeniden toprağa ilave etmek gereklidir.
Genelde bağlar organik maddece fakir olan topraklarda tesis edilmektedir. Bu nedenle bağlar için çiftlik gübresinin önemi daha fazladır. Ancak, çiftlik gübresi asmanın tüm besin elementleri ihtiyacını karşılamayacağı için ticari gübreler de kullanılmalıdır.
Bağlara verilecek gübre miktarının tesbiti çok fazla faktöre bağlı olan ve önceden bazı tahlilleri gerektiren bir işlemdir. Her bölgede hatta her bağda ihtiyaç duyulan mineral ve organik madde miktarını ayrı ayrı tesbit etmek daha sonra buna göre gübreleme yapmak en isabetli yoldur. Bizim bölgemiz için tavsiye edilen gübre miktarı saf madde olarak kuru koşullarda yerli bağ için 10 kg/da azot, 8 kg/da fosfor, sulu koşullarda kültür bağ için ise 14 kg/da azot, 9 kg/da fosfordur.
Çiftlik gübresi ile fosforlu gübreler sonbahar toprak işlemesi sırasında sıralar arasına verilerek toprakla karışması sağlanır. Azotlu gübrenin ise bağlara en uygun verilme zamanı ilkbaharda ilk toprak işlemesinden hemen önce şubat-mart aylarıdır. Arzu edilirse azotlu gübrenin ikinci yarısı nisan-mayıs aylarında da verilebilir.

3.5 Sulama
Bağların sulanması konusu, özellikle yurdumuzda sulama sistemlerinin giderek yaygınlaşması nedeniyle önem kazanmaktadır. Asmanın büyüyüp gelişmesi için topraktaki su miktarının daimi solma noktasının üstünde olması gerekir.
Asmanın hızlı gelişme devresi olan mayıs-haziran ayları ile salkımların ben düşme zamanında (Temmuz ) kök bölgesinde yeterli su bulunmadığı hallerde omcaların gelişmesi yavaşlar, yapraklar pörsür ve renkleri solar.
Salkımlardaki taneler normal iriliklerini alamaz ve rengi donuklaşır, üzerlerinde güneş yanıkları artar. Böyle durumlarla karşılaşınca bağın suya ihtiyacı olduğu anlaşılmalıdır.
Kış yağmurları normal düşmüşse toprak tarafından tutulmuş olan su bağların bahar gelişmesine yeterli olmaktadır. Sulama imkanı olan taban bağlarda iki defa sulama ve sulamalardan sonra tava gelince toprak işleme çok iyi sonuç vermektedir. Kışın kurak geçmesi halinde bir de bağlar uyanmadan önce bir su verilip ardından toprak işleme yapılması yerinde olur.
Bölgemizde gerek su kaynaklarının kıtlığı, gerek bağ alanlarının eğimi ve gerekse halkın ön yargısı nedeniyle bağlarda sulama yapılmadığı görülmektedir. Ancak, yeni dikilen bağlarda yılda 2-3 defa sulama yapıldığı gözlenmiştir. Oysa Güneydoğu Anadolu Projesi içinde yer alan bölgemizde ilkbahar ve yazın kurak geçtiği düşünülürse bağların sulanmasının zorunlu olduğu anlaşılacaktır. Bu nedenle özellikle Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında 3-6 kere iklim durumuna göre sulama yapılması uygundur.
Bağlarda çiçeklenmenin hemen sonrasında ve tanelere ben düşme başlangıcında sulamaya özellikle dikkat etmek gerekir. Kurutmalık ve şaraplık bağlarda ise meyvenin olgunlaşmasından 3-4 hafta önce sulama kesilmelidir.
Bağa verilecek su miktarı iklime, toprağa ve çeşide göre değişiklik gösterir. Toprağın üstten 60-70 cm'lik kısmı suya doymalıdır. Bunu anlayabilmek üzere sulama yapıldıktan sonra bir demir çubuk toprağa batırılmalı ve rahatça ilerlediği derinlik suyun işleme seviyesi olarak kabul edilmelidir. Karığın suyla doldurularak suyun sıra sonuna ulaşması da verilecek su miktarının yeterliliğinin tesbitinde bir ölçü olarak kullanılmaktadır.
Yurdumuzda bağlarda sulama çoğunlukla karık usulüyle yapılmaktadır. Ancak son yıllarda damla sulama ve sprink yöntemi ile bağların sulanması önem kazanmıştır.

3.6 Bakım

3.6.1 Toprak İşleme
Kültür bitkileri içinde en fazla toprak işlemesi isteyen bitki asmadır. Yıllık yağış miktarı düşük, buna karşılık sıcaklık toplamı yüksek olan bölgede toprak işlemesine gereken önem verilmelidir. Sonbaharda yaprak dökümünden sonra, budamadan önce yapılacak toprak işleme yabancı otlarla savaşımda ve kış yağmurlarının toprakta birikmesinde etkili olmaktadır. Daha sonra biri budamadan sonra, bir de ilkbahar geç donlarından sonra yapılacak bir toprak işleme toprağın havalanmasını ve suyun toprakta muhafazasını sağlamaktadır. Bu sırada çapa ile boğaz açma ve boğaz köklerinin temizliği de önemli bakım işlerindendir. Ayrıca tane bağlamadan sonra yapılacak toprak işlemesi ve çapa da yararlı olmaktadır. Bağlarda yabancı ot için ilkbahar ve yaz aylarında 2-4 çapa yeterli olmaktadır.

3.6.2 Budama
Asmanın budanması çok bilgi ve beceri isteyen bir teknik iştir. Bu nedenle asmanın fizyolojisini ve budama esaslarını bilmek gerekir. Aksi halde üzümün kalitesi düşmekte, verim azalmaktadır.
Ekolojik ve kültürel sebeplerin etken olduğu budamada esas, bir yıllık sürgünler üzerinde, üzüm çeşitlerine göre mahsuldar gözlerin yerinin bilinmesi şartı ile asmanın kaldırabileceği kadar verimli çubuk (göz) bırakmak ve lüzumsuz çubukları kesmektir.
Bölgemiz bağları genel olarak karışık budama şeklinde budanmakta ve şekil olarak da düzgün olmayan gobleyi andırmaktadır. Budama zamanı olarak görülen en hatalı uygulama sonbaharda yapılan budamadır. Bölgemizde budama ocak-şubat, hatta mart aylarında yapılması uygundur.
Budama şekli açısından hem daha yüksek bir verim ve kalite elde edilmesi, hem de özellikle boncuklanmanın önlenmesi açısından 5-8 göz üzerinden uzunlu kısalı karışık budamaya imkan sağlayan telli terbiye şekillerinden 60-80 cm gövde yüksekliğine sahip "guyot sistemi" ya da "guyot + T" terbiye şeklinin uygulanması önerilmektedir.

Son düzenleyen ThinkerBeLL; 14 Mayıs 2009 20:15
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
3 Kasım 2008       Mesaj #2
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Asma

Sponsorlu Bağlantılar
Asmagillerden, dalları çardak üzerine yayılan üzüm vb. Bitkilere Asma, ayak ve kemerler üzerine kurulan teraslardan yapılmış bahçeye de Asma bahçesi denir.
Asma Türkiye de Ege, Marmara, Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde yetişir.
Mayıs ve haziran aylarında çiçek açan çok senelik ağaçsı bir Bitki olan Asma‘nın gövde üzerindeki kabukları zamanla koyulaşır ve şeritler halinde ayrılarak dökülür. Sarmal durumdaki yaprakların taban kısımları kalb biçiminde ve saplı olan asmanın, küçük yeşilimsi renkli ve kokulu çiçekleri bileşik salkım tarzındadır.
Asma çok sayıda tohum ihtiva eden meyveleri küremsi veya yumurtamsı şekildedir. Asmanın meyveleri sarıya bakan yeşilimtrak ve siyah renktedir. Bazı asma cinsleri çekirdeksiz meyve verirler. Sert ve kahverengi tohumları yağ ihtiva eder.
Kullanıldığı yerler: Üzüm meyveleri tartarik Asit, tartaratlar, şekerler ( dekitroz ve Fruktoz ), pektin, vitaminler (A, B1, B2 ve C), % 2 potasyum ve kalsiyum ditartarat ihtiva eder.
Üzüm meyvelerinin ekonomik değeri çok yüksektir. Taze ve kuru olarak yenildiği gibi, usaresinin mayalanması ile sirke elde edilir. Üzüm meyveleri kuvvet vericidir. Asmanın yaprakları da kan dindirici ve kuvvet verici özelliktedir.Halk arasında, asmadan baharda akan Su (asma yaşı), göz ve deri hastalıklarına deva olarak kullanılır. Tohumlarından elde edilen üzüm yağı ishale karşı tavsiye olunmaktadır.

Son düzenleyen ThinkerBeLL; 14 Mayıs 2009 20:16
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Mayıs 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Asma ve Asma Yetiştiriciliği
MsXLabs.org & Temel Britannica

Üzüm, tarihöncesi çağlardan beri yetiştirilen değerli bir meyvedir. Taze olarak, şarap yapılarak ya da kurutularak tüketilen bu meyveyi veren bitkiye "asma", üzüm yetiştirme işine ise "bağcılık" denir. Bilinen en eski tarımsal etkinliklerden biri olan bağcılığın ilk kez Hazar Denizi yöresinde ve Anadolu'da başladığı, daha sonra buradan dünyanın öbür yerlerine yayıldığı sanılmaktadır. Günümüz­de, iklim koşullarının uygun olduğu her yerde üzüm yetiştirilir.
Asmalar "sülük" denen sarılgan filizleri yardımıyla çevrelerindeki desteklere tırma­nan sarılıcı bitkilerdir. Kışın yapraklarını dö­ken bu çalımsı ve çokyıllık bitkilerin elsi loplu yaprakları vardır. Kümeler halinde açan mi­nik, yeşil çiçekleri döllendikten sonra üzüm salkımlarına döner. Salkımlar çok sayıda üzüm tanesinden oluşur. Yetiştirilen çeşide bağlı olarak rengi açık sarıdan siyaha, yeşil­den kırmızıya kadar değişen oval ya da yuvarlak biçimli her bir tanenin eti sulu ve tatlıdır; içinde çoğu kez birkaç sert tohum bulunur. Meyvelerin zarsı kabuğu, üzerindeki mumsu maddeden ötürü buğulu bir görünüm yaratır. Üzüm bol miktarda şekerin yanı sıra mineral ve vitamin de içeren besleyici bir meyvedir.
Yeryüzünde yaklaşık 60 kadar asma (Vitis) türü yetişir; üzüm bunların içinde başlıca Vitis vinifera'dan elde edilir. Çok sayıda çeşidi geliştirilmiş bu ana türün dışında tarımı yapı­lan birkaç tür daha vardır. Üzümler, kullanı­lacağı yere göre sofralık, şaraplık, kurutmalık ve pekmezlik olarak sınıflandırılır. Aslında, bütün üzüm çeşitleri mayalandığında şaraba dönüşür. Ama ka­liteli şaraplar yalnızca özel toprak ve iklim koşullarında yetişen şaraplık üzümlerden elde edilir. Çok eskiçağlarda insanlar yetiştirdikle­ri bazı meyvelerin tümünü tazeyken kullanıp tüketemediklerinden, bir bölümünü kuruta­rak daha uzun sürede kullanmayı düşünmüş­lerdir. Üzüm de tıpkı incir ve kayısı gibi kurutulup uzun süre bozulmadan saklanabi­len meyvelerdendir. En eski kurutma yönte­mi ürünü doğrudan güneşe serip kurutmaktır. Hâlâ bazı bölgelerde uygulanan bu doğrudan kurutma yöntemine karşılık günümüzde, üzüm genellikle kurutulmadan önce potas yum karbonat gibi bazı çözeltilere daldırmak ve kükürtlemek gibi bir dizi işlemden geçiri­lir. Daldırma işlemi tanelerin üzerindeki mumsu katmanı eriterek kabuğun incelmesini, böylelikle de üzümün kolay kurumasını ve rengini korumasını sağlar; kükürtleme işle­miyle de ürünün küflenmesi önlenir. Kurut­malık üzümler genellikle çekirdeksizdir. Pek­mez ve şıra (üzüm suyu) yapımında ise bol şekerli üzüm çeşitleri kullanılır.
Şaraplık üzümler en çok, Fransa başta olmak üzere Akdeniz ülkeleri, Portekiz, Al­manya, İngiltere'nin güney kesimi, Güney ve Kuzey Amerika, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda'da yetiştirilir. Bütün bu ülkelerde ayrıca "sofralık üzüm" de üretilir. Kuru üzüm üretiminde ise ilk sıraları California, Avustralya, Yunanistan, Türkiye ve Gü­ney Afrika alır.
Toplam üzüm üretiminin yaklaşık 4 milyon ton dolayında olduğu Türkiye'de ürünün yarı­ya yakın bölümü kurutmalık, yüzde 25'i de sofralık olarak değerlendirilir. Geri kalanı şarap, pekmez, sirke ve pestil yapımında kullanılır. En yaygın sofralık üzüm çeşitleri arasında çavuş, razakı, çekirdeksiz sultani, muhammediye, müşküle, Tarsus beyazı ve karası; kurutmalık çeşitlerden çekirdeksiz sul­tani, razakı, siyah ve beyaz dirmit, besni, irikara; şarap ve pekmezlikler arasında ise Ankara karası, yapıncak, Kalecik beyazı ve karası, papazkarası, boğazkere ve öküzgözü sayılabilir. Türkiye'de üzüm en çok Ege Bölgesi'nde üretilir. Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgeleri de önemli üretim alanlarını kapsar. Manisa, Konya, Gaziantep, İzmir ve Denizli ise üzüm üretiminde ilk sıraları alan illerdir.

Bağcılık

Asma bir ılıman iklim bitkisidir, ama yarı tropik iklim koşullarında da büyüyebilir. Top­rak bakımından pek fazla seçici olmayan bu bitki, iyi akaçlanmış olduğu sürece tuzlu topraklar dışında hemen her tip toprakta yetişebilir. Örneğin, sofralık üzüm çeşitleri derin, bol besinli topraklarda daha iyi geliştiği halde, bazı şaraplık çeşitler derin olmayan, fakir topraklarda daha nitelikli ürün verir. Üzüm en iyi, az yağışlı, uzun ve sıcak yazların yaşandığı yörelerde gelişir. Bağcılığıyla ünlü pek çok ülkede asmalar dağ yamaçlarında oluşturulan teraslara dikilir; burada tüm iş­lemler elle yapıldığından, bitkiler sık aralık­larla yerleştirilir. Bazı bölgelerde ise makineli tarım yapabilmek için bağlar düz arazilere kurulur ve bitkiler daha seyrek aralıklarla dikilir.
Asma çelikleme, daldırma ya da aşılama yöntemiyle çoğaltılır. Köklenip gelişmeye başlayan her yeni bitki kendi haline bırakıla­cak olursa oldukça çok boylanır, ama tırmanı­cı özellikte olduğundan kendi başına dik duramaz. Bu nedenle bağcılıkta iki genel yönteme başvurulur: Asmalar ya her yıl budanarak "omca" (bağ kütüğü) denen, 1-1,5 metrelik çalılar halinde tutulur ya da çardak­lara, hatta ağaçlara sardırılır. Üzüm salkımla­rı asmaların genç sürgünlerinde geliştiği için, meyve verimini artırmak amacıyla asmaların her yıl düzenli bir biçimde budanması gerekir.
Bağcılıkta en önemli tarım zararlısı filokse­ra olarak da bilinen asma bitidir. Asmalara saldırarak kuruyup ölmelerine yol açan bu böcek Avrupa'da ilk kez 1863'te Fransa ve İngiltere'deki bağlarda ortaya çıkmıştır. Amerika'dan gelen bu tarım zararlısı daha sonra hızla öbür ülkelere yayılarak 1890-1900 arasında Avrupa üzüm ve şarap sanayisine çok ağır bir darbe indirmiştir. Ama daha sonra, asmalar filokseraya karşı son derece dayanıklı olan bazı Amerika asmalarına aşıla­narak bu zararlının gelişmesi ve yayılması önlenebilmiştir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
23 Nisan 2010       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Organik Üzüm Yetiştiriciliği

Dünyada geniş alanlarda uygulanan klasik tarımın giderek doğal dengeyi bozması sonucu örgütlenen üreticiler doğayı tahrip etmeyen, insan sağlığında yan etki yapmayan tarımsal ürünleri tercih etmeye başlamışlardır. AB ve FAO tarafından da klasik üretime alternatif olacak tarzda ortaya çıkan bu üretim şekli ekolojik veya organik tarım olarak isimlendirilmektedir.
Ülkemizde 1985 yılında başlayan organik tarım ürünleri üretimi 2000'li yıllarda Dünya organik tarım pazarlarına talep yaratma çabaları ile yeni bir boyut kazanmıştır.1999 yılında 92 tarım ürünü organik olarak üretilmiş olup bu üretimde üzümün payı miktar olarak 7182 ton'dur.

Pestisit kalıntısı bulunmayan çevre dostu ürünlere, bağcılık ve şarap sektörü de ilgi duymuş ve ekolojik bağcılık ve şarapçılık gündeme gelmiştir.
Dünyada 8.000.000 ha bağ alanında 65.000.000 ton yaş üzüm üretilmektedir. Dünyanın önemli bağ ülkelerinden olan ülkemizde 540.000 ha alanda 3.600.000 Ton yaş üzüm üretilmekte olup; % 35 sofralık, % 42'i kurutmalık, % 8'i şaraplık üzüm ve % 15'u pekmez, köftür vb. ürünler olarak değerlendirilmektedir.
Ülkemizde Ege bölgesinde kurutmalık, Marmara bölgesinde sofralık ve şaraplık, Orta Anadolu'da şaraplık, sofralık ve Güneydoğu Anadolu'da çekirdekli kurutmalık ve sofralık üzüm yetiştiriciliği daha yaygın yapılmaktadır.

Tekirdağ ilinde son istatistiklere göre 70.000 ha bağ alanında 70.000 ton yaş üzüm üretimi sağlanmakta üzüm üretiminde büyük bir paya sahip Trakya Bölgesinde ekolojik ürün sertifikasyonuna sahip bağlar ve bu bağlardan elde edilen üzümlerden uygun yöntemlerle ekolojik şarap elde edilmesi için çalışmalar başlatılmıştır. Böyle çalışmaların üretici koşullarında ve çiftlik sistemleri araştırmaları kapsamında yürütülmesinin gerçekçi sonuçlar ortaya koyacağı düşünülmektedir .


EKOLOJİK ÜZÜM

EKOLOJİK ÜZÜM
Ekolojik tarım, zirai ilaçlar,hormon ve kimyasal gübre kullanılmadan üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Birçok tarım ürününde olduğu gibi ekolojik ürün sertifikasına sahip bağ yetiştirme ve yine organik olarak üretilen şaraplara tüketici talebi ve ilgisi her geçen gün artmaktadır.
Ekolojik bağcılık dünya genelinde üretilen üzümler için her türlü katkı kullanımını azaltmayı ve standardizasyon oluşturmayı amaçlamaktadır. Doğal dengeyi bozmadan, en az katkı maddeleri kullanarak üzüm ve şarap elde etme tekniğinin bulunup yaygınlaştırılması sonucunda daha rahat yapılacak bir ihracat yolu ile gelirin artması, yaratılan katma değerden dolayı üreticilerin refah düzeyinin yükselmesi amaçlanmıştır.
Ekolojik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup,esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu olanakların kapsamlı bir sistemde oluşturulmasını talep eden, üretimde miktar artışını değil ürünün kalitesinin yükselmesini amaçlayan bir üretim şeklidir.

Ekolojik tarımın amaçları arasında mümkün olduğu kadar bölgesel kaynakların ve üretim faaliyetlerinin birbirleriyle girdilerinin kullanılması suretiyle karşılıklı desteklenmesini sağlamak yer almaktadır.Yapılan çalışmalar ekolojik üretimde verim ve kalitenin sağlanabilmesi için üreticilere teknik ve ekonomik konularda bilgi akışının sağlanmasının şart olduğu ve özellikle geçiş sürecinde üreticilerle yakın temasın etkili olacağını ortaya koymaktadır.
Geleneksel tarım içerisinde bitki koruma başlı başına bir bütün iken ekolojik tarım, ekolojik sistemin kendi kendine iyileştirmesini öngörmektedir. Doğaya yabancı, ona aşırı bir şekilde müdahale eden, biyolojik çeşitliliği azaltan, kalıntı sorunu yaratarak canlıların yaşamını riske sokan sentetik kimyasalların, herbisitlerin kullanılması bu sistemde yasaklanmıştır. Ekolojik tarımda toprak canlı bir varlık kabul edilerek her uygulamada onun sağlığının devamı düşünülür. Belirli maddeleri çeşitli formlarda bitkiye uygulayarak hastalık ve zararlıların olumsuz etkilerinden koruma pratiğine başvurulmaktadır.

Londra Gıda Komisyonu, bağlarda kullanılan pestisitlerin kansere neden olabilen 49 adet madde içerdiğini ve bazı insektisitlerin doğumda bazı problemlere yol açtığı belirtmektedir. ABD Ulusal Araştırma Konseyi'nce hazırlanan pestisitler raporunda insektisitlerin % 30'u herbisitlerin % 60'ı ve fungusitlerin %90'ının aşırı kullanılması durumunda tümör oluşumuna neden olduğu bildirilmiştir. Ekolojik bağcılık ve şarapçılık dünya genelinde üretilen ürünlerde her türlü katkı kullanımını azaltmayı ve standardizasyon oluşturmayı amaçlamaktadır.
Ekolojik bağcılıkta, gerek nihai ürün elde edilmesine yönelik gerekse hastalık ve zararlılar ile yabancı ot kontrolüne uygun yöntem ve preparatların çeşit ve dozunun belirlenmesi yada uygun bitki beslenme yöntemlerinin belirlenmesine yönelik araştırmalar yapılmıştır.
Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidinden elde edilen ekolojik ve geleneksel şarapları karşılaştırarak ekolojik şarapları kimyasal ve duyusal yönden başarılı bulmuşlardır. Aynı çalışmada geleneksel yöntemle üretilen şarapların alkol verimlerinin yüksek, tanen miktarının düşük olduğu belirtilmektedir. Ayrıca ekolojik şaraplarda düşük miktarda kükürtdioksit kullanılmasına rağmen şarapta okside rengin olmadığı ve çiftlik gübreli ekolojik üzümlerden en olumlu şarabın elde edildiği vurgulanmıştır.
Bağlarda mildiyö (Plasmapora viticola) ve külleme (Uncinula necator)'ye etkili olduğu belirtilen Polisülfür ve Mycosin adlı ilaçlar bakır ile karşılaştırmalı olarak denenmiştir. Normal bakırlı preparat çiçek öncesi 2, çiçek sonrası l kez olmak üzere 3 kez; Polisülfür , çiçek öncesi l (%5'lik), çiçek sonrası 15-20 gün ara ile 4 kez (%4'lük) ve Mycosin ise çiçeklenme sonrası yaklaşık 15 gün ara ile 5 kez (%l'lik) uygulanmış olup bunlardan Mycosin her iki hastalık için etkisiz bulunurken Polisülfürün %2.5'luk dozunun iyi sonuç verdiği belirtilmiştir .

Bağlarda külleme (Uncınula necator)'ye karşı kullanılabilecek bazı kimyasalların etkileri üzerine yapılan bir çalışmada;

1.Ege bölgesinde Bağ küllemesine karşı ilk ilaçlamanın sürgünler 20-30 cm.ye ulaştığı dönemde bağlara uygulanan kükürt yerine doğal kökenli kimyasallardan NaHCo3, KH2PO4, K2SiO3 ve Na2SiO3 ‘ında kullanılabileceğini, 2.İkinci ilaçlamanın koruk dönemde; 3. ve 4. ilaçlamanın 2. İlaçlamayı takiben 12 gün aralıklarla yapılması ve gerektiğinde uygun şartlarda 4. ilaçlamadan yine 12 gün sonra 5. ilaçlamanın yapılabileceği ve tüm ilaçlamalarda hastalık riski yüksek bağlar için K2SiO3+ kükürt, KH2PO4 + kükürt karışımı ile hastalık riski düşük bağlar için ise Na2SiO3 + kükürt karışımı yada tek başına NaHCO3 ilaçlaması programlarıyla yürütülebileceği vurgulanmıştır.
"Ege Bölgesinde Ekolojik ve Geleneksel Yöntemlerle Çekirdeksiz Yaş ve Kuru Üzüm Üretimi Üzerinde Mukayeseli Araştırmalarda Türkiye'de ekolojik, konvansiyonel ve entegre tarımı karşılaştıran, geleneksel tarım üretim yönteminde üretimde gerekli her türlü sentetik kimyasal ilaç ve gübreler kullanılmıştır. Üzümlerde yapılan pestisit kalıntıları analiz sonuçları çeşitli sınır değerleri ile karşılaştırılmış, tespit edilen kalıntı miktarlarının sorun yaratmadığı anlaşılmıştır.
Üreticinin geleneksel üründen ekolojik ürüne geçişi için, ekolojik üründen sağladığı kazancın en az geleneksel üründen sağladığı kazanca (fırsat maliyeti) eşit veya daha büyük olması gerekir ki buda iki şekilde sağlanabilir. Birincisi her iki üretim sisteminde eşit verim koşuluyla ekolojik üretimde birim üretim maliyeti düşüklüğü ile mümkün olabilir. İkincisi ise ekolojik üretimdeki verim azalmasının fırsat maliyetine en az eşit kazancı sağlayabilecek bir yüksek fiyat talebiyle ürün satışı şarttır.

EKOLOJİK ÜZÜM YETİŞİTRMENİN PROJELENMESİ
Burada uygulamaya konulan örnek bir proje anlatılacaktır.Projede şaraplık üzüm çeşitlerinden Cabernet Sauvignon ve Merlot siyah şaraplık üzüm çeşitleri ile klondan gelme Sauvignon Blanc beyaz şaraplık üzüm çeşitlerin bulunduğu tınlı, geçirgen, nötr reaksiyona sahip,tuz miktarı düşük, orta düzeyde organik madde kapsayan bağlarda yürütülmüştür. Söz konusu üç çeşit ,Trakya Bölgesinde kaliteli şarap verdiği belirlenmiş, yüksek fiyatla satılan çeşitlerdir.

Çalışmada, Cabarnet Sauvignon, Merlot ve Sauvignon Blanc çeşitlerine ait 2001 yılında tesis edilmiş bağlarda her uygulama için 3'er tekerrür halinde kurulmuş, pestisit uygulamalarından etkilenmemek için uygulamanın yapılacağı parselin yer aldığı sıranın aşağı ve yukarısında izolasyon omcaları olarak bırakılacaktır. Denemede kullanılacak 3 çeşit üzerinde ekolojik-1, ekolojik-2 ve geleneksel olarak adlandırılan uygulamalar yapılacaktır.

-Terbiye Şekli:
Cabernet Sauvignon çeşidinde alternatif Royat Kordonu, diğer iki çeşitte Guyot terbiye şekli uygulanacak olup çeşitler terbiye şekli oluşturulmuştur.


- Toprak ve Yaprak Analizleri:
Uygulamaların toprağın besin ve fiziksel özellikleri üzerine etkilerini tespit amacı ile her yıl sonbaharda uygulama parsellerinden toprak örnekleri alınacak, ürün devresinde omca ile toprak arasındaki besin etkileşimlerinin saptanması amacı ile çiçeklenme döneminde güneş gören salkımların tam karşısındaki alınacak yaprak örneklerinde petiollerde makro ve mikro element düzeyleri analizi yaptırılacaktır.


-Şıra Analizleri ve Yaş Üzümün Şaraba İşlenmesi:
Çeşitlerde olgunluk izlenerek siyah çeşitler 12.0-12.5 Bome, Sauvignon blanc çeşidi 11.0-11.5 Bome derecesine ulaştığında hasat yapılacak, şırada % şeker ve Genel Asit (g/L T.A.) miktarları saptanacaktır. Şarap yapımı laboratuvar koşullarında mikrovinifikasyon yöntemi ile gerçekleştirilecek(Aktan ve ark.2000 yöntemi), fermantasyonu tamamlanan, durultma ve aktarmaları yapılan şaraplar şişelendikten sonra kimyasal analizleri yapılacak, ilgililerden oluşan jüri tarafından degüstasyon puanları tespit edilecektir. Şaraplarda pestisit kalıntısı miktarlarının analizi gerçekleştirilecektir.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
20 Mayıs 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Ad:  800px-Close_up_grapes.jpg
Gösterim: 982
Boyut:  75.7 KB

Asma

Asmagillerden, belli bir tür üzüm yetiştiren ağaççık (Vitis vinifera).

Tırmanıcı, ince dallı bir bitkidir. Üzerinde aralıklı düğümlerden yapraklar bulunur. Yaprakların koltuğundan yan tomurcuklar ve sülükler çıkar. Asma çiçekleri bileşik ve salkım hâlindedir. Yaprakları almaşık, yarım sarmal, üç ya da beş parçalı olur. Meyvesi üzümdür. Şaraplık ve sofralık üzüm elde etmek için yetiştirilen Avrupa asmasının birçok türü bulunur. 18 türü olan Amerikan asması, üzüm asmasına anaç olarak ya da doğrudan doğruya aşılama için kullanılır. 19 türü olan Asya asması yalnız süs bitkisi olarak kullanılır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

31 Ocak 2011 / _Yağmur_ Taslak Konular
11 Haziran 2013 / _EKSELANS_ Zooloji
20 Mayıs 2011 / Daisy-BT X-Sözlük
8 Aralık 2010 / _RoSe_ Taslak Konular
27 Şubat 2010 / Eschschaltzia X-Sözlük