Arama

Posesyon

Güncelleme: 6 Ekim 2008 Gösterim: 2.316 Cevap: 4
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
20 Nisan 2008       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Posesyon

Sponsorlu Bağlantılar
b 96953 hayalet

Posesyon
, bir ruhun, bir bedenle ilişki halinde olması, onu bir süreliğine hakimiyeti altına almasıdır.Posesyonda bir tapınç söz konusudur. Ainler seanslar şeklinde yapılmaktadır. "Posede", yani trans halindeki kimse, ele geçirilen kimse bilincinin dışında dans etmeye başlar. Dansın şekli isteğe göre değişir. "Posesör", yani kontrol eden ruh; hareketi sağlayandır. Yani posedenin hareketlerle bir bağlantısı yoktur. Hareketlerin nedeni posesördür.Posesyonun bir de şeytani yönü vardır. Yani doğaüstü kabul edilen ve görünmeyen bir varlık, insana yerleşir ve onu kontrol eder.Posesyon birçok zaman din ile ilişkilendirilmişse de; daha çok tedaviye yönelik kullanılmıştır.Vudu'da da üç tip posesyon vardır.

Gerçekçi ol imkansızı iste...
Pasakli_Prenses - avatarı
Pasakli_Prenses
Ziyaretçi
1 Ağustos 2008       Mesaj #2
Pasakli_Prenses - avatarı
Ziyaretçi
Posesyon

Sponsorlu Bağlantılar
Bir ruhun, bir bedenliyle ilişki kurması, onu geçici olarak hakimiyeti altına alması, bedenini kullanmasıdır. Posesyon tapınçlarında özellikle halkın katıldığı uygulamalar söz konusudur. Herkes (kadınlar bile) katılabilir. Burada ayin şeklinde seanslar yapılır ve tapınç üyelerinin posesyon ve trans halleri vasıtasıyla görünmeyen, cansız, bedensiz varlıklar tezahür ederler. Bu haller sırasında “posede” (tasarruf edilen, ele geçirilen kimse) kendinden geçerek dans etmeye başlar. Bu haller talep üzerine gerek baş ve gövdenin sallanması ve döndürülmesi gibi hazırlık hareketleriyle, gerekse belirli ritimlerin söz konusu olduğu bir müzik aracı ile tahrik edilerek yapılır. Hazirün ve katılanlara göre, trans halinde dans eden, sujenin kendisi değil “posesör” (posede’ye hakim olan) ruhtur. Tapınç üyelerine göre posede, posesör ruhun atı gibidir. Ruh nasılsa atı da öyle olur denir. Kendinden geçme hali topluluğun başkanı tarafından denetlenir. Ayrıca başkanda gerektiğinde bağlantı kurabileceği seçkin ruhlarla ilişki halindedir. Eğer tehlikeli bir durum ortaya çıkarsa seans başkanın müdahalesiyle son bulur.

Bir de şeytani posesyon kavramı vardır ki doğa üstü, uğursuz bir varlığın insana yerleşmesi ve onu yönetmesi anlamına gelir. Bu kavram da Hıristiyan ortamında şeytani bir anlam kazanmıştır. Buna karşılık bu kavram diğer kurumlarda hiç de şeytani bir anlam içermez.
Posesyon ile trans aynı şey değildir.
Şaman transı: kutsal, ilahi sahaya doğru açılan bir şuur deneyimidir. Buna yolculuk denir.
Şaman tipi transa Orta Asya ve Sibirya halklarında, Amerika yerli kabilelerinde, Kiwai papularında, Borneo Dayaklarında ve Avustralyalılarda rastlanır.
Şaman tipi trans ilkel toplumlardaki tek trans biçimi değildir ancak en olgun biçimidir.
Trans tarihsel süreci içinde ele alındığında ilkel denilen toplumlardaki ilk aşamasında henüz kollektif bir biçim kazanamamıştır. Şamanın mistik extazı (kendinden geçme çoşkunluk hali) bireysel bir davranıştır.
Transın kollektif bir biçim kazanması için organizatör bir kişinin aktif müdahalesi gerekir.
Bu kişinin transa hakim olması transın sorumluğunu üstlenmesi ve transı organize etmesi gerekir işte bu noktada transın iki biçiminden tahakkümcü biçimine geçilir.
Transa “açılmış şuur” öteki şuur, ikinci şuur halin diyebiliriz. W. James ikinci şuur halini şöyle açıklar “Bizim olağan, uyanık şuur halimiz yalnızca bir şuur tipinden ibarettir. Oysa bizde potansiyel halde, son derece farklı şuur biçimleri mevcuttur. Hayat onların varlığı akla bile getirmeden geçirilebilir. Ancak gereken uyaranlar sağlandığında bu haller oryaya çıkar. Bunlar tam olarak bilemediğimiz sahalarla uyum içinde olan o sahalarda tatbikat yapan şuur tipleridir. Kainat bütünlüğünden bu diğer şuur tiplerini bir kenara bırakarak söz etmek abes olur. Toplumumuzun bir kenara atıp bu ikinci şuur hallerini uyuşturucu kullananlar ressamlar şairler vs. keşfetmektedirler.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 12 Kasım 2008 02:07
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
5 Ağustos 2008       Mesaj #3
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Posesyon

İnvokasyon metodu ile bir "tanrı"nın majisyene gücünü şarj etmesi haline "posesyon" denilmektedir. Şarjın başlangıcında, majisyenin içinde bulunduğu durum bir bakıma vecd hali veya ekstazi denilen durum gibidir. Fakat, mistik deneylerde görülen kendinden geçme ve daha sonra ne olduğunu bir türlü anlatamamak gibi sürekli pasif bir durum değildir bu.

İnvoke (davet) edilen varlığın aktaracağı güce göre şarj olayının seyri değişiklik arzedebilir. Ama, genellikle şöyle bir aşamadan geçilmektedir: Bedende sinir sisteminin en yoğun olduğu omurilik ve küçük beyin bölgesinde önce tuhaf bir karıncalanma başlar. Bazen, solar pleksus'da küçük enerji patlamaları hissedilir. Bu yüzden geçici hıçkırık veya geğirme gibi diafragmik konvulsiyonlar olabilir. Omuz ve sırt kaslarında sertleşme olabilir. Pelvis kasları gerilir. Daha sonra küçükbeyin altına doğru ani ve sert bir darbe indirilmiş gibi sersemletici bir duygu oluşabilir.

Bazen, bu son durum aniden değil de yavaş yavaş artan bir şiddette oluşmaktadır. Ardından, boyun kaslarındaki kasılma ile beyne giden oksijen miktarında azalma olur. Görme duyarlılığı bir an için azalır. Bazı durumlarda erkekte ereksiyon, kadında ise vajinal kasılmalar görülebilir. Bedende terleme birden artar, adrenalin salgısı çoğalır. Asetilkolin konsantrasyonu artar. (Mediko-fizyolojik değişikliklere burada daha fazla değinmeye gerek olmadığından geçiyorum.)

Psikolojik değişimler daha önemlidir. Göz baktığı eşyayı görmez. Sinirsel iletim bloke edilmiştir. Peşpeşe patlayan flaş gibi göz kamaştırıcı aydınlanmalar olur. Halüzinatif safhaya geçilir. Aslında, astral bedenin duyarlılığı artmıştır. İşitme organına bağlı olarak şiddetli bir uğultu, vızıltı, veya çınlama başlar. Parlak görüntüler, belirli bir ritme uyarak işitilen sesle birlikte, nabız atışı gibi bütün benliği sarar. Daha sonra, görüntüler biçim kazanmaya ve çınlamalar da sözcüklere dönüşmeye başlar.

Bu aşamada, majisyen fizik ortamla ilişkisini kaybetmiş ve bütün konsantrasyonu astral ortama yönelmiştir. Burada bir an gelir ki, sanki patlayacakmışcasına kendisini bir enerjiyle dolmuş olarak hisseder. O an düşüncelerinin akışına göre çevresindeki ışımayı, sesleri ve şekilleri yönlendirecek gücü içinde hisseder. Bu durum, posesyonun birinci aşamasının tamamlandığına işarettir. İç dengesini sağladıktan sonra, daha önceden yapmayı planladığı işe yönelir.

Burada dikkat edilecek husus, operasyona girmeden önce planlanan işin o aşamaya gelindiğinde değer değişikliğine uğrayıp uğramamasıdır. Çünkü, yüklenen enerji sayesinde idrak kapasitesi çok artmaktadır. Öyle bir anlayış olabilir ki, majisyen yapmayı planladığı işi o anda yeniden ve çok daha mükemmel bir biçimde tekrar gözden geçirebilir ve kusursuz olarak tamamlayabilir. Veya, eğer yıkıcı bir faaliyette bulunacak ise, ansızın durumun daha ilerde kendi aleyhine bazı problemler yaratacağını idrak ederek olayı tersine çevirip yapıcı bir tesir yaratma yoluna gidebilir. Posesyonun en verimli ve en güzel yanı da budur.

Operasyonu bitirip tekrar eski haline döndüğünde, bu değer değişikliği üzerinde dikkatle durması, tekâmülü açısından oldukça faydalı bir ilerleme sağlayacaktır. Posesyon hali genellikle bir-iki saniye ile birkaç gün arasında değişebilen bir süre devam edebilir. Ortalama olarak dört saati geçen posesyon hali daha sonra geçici olarak bedende yorgunluk ve zihinde atâlet yaratmaktadır. Ama, elbette ki bu majisyenin kapasitesine bağlı bir durumdur.

Posesyon esnasında, yapılabilecek işlerin sınırını çizmek zordur. Eğer operasyon başarılı olur ve istenilen güç kaynağı ile irtibat kurulabilirse, artık bundan sonrası büyük ölçüde majisyenin iradesine bağlı bir durumdur. Dış müdahale, genellikle yok denecek kadar azdır. Yani, majisyenin serbestiyeti olağanüstü genişlemiş bir düzeye ulaşmıştır. İşin asıl zor tarafı, posesyon halini gerçekleştirmek ve bunu yeterince devam ettirebilmektir.

Daha önce de belirttiğim gibi, posesyon sayesinde majisyenin bütün güçleri yetenekleri, idraki, şuuru adeta bir büyütecin arkasına geçmişcesine büyümektedir. Ayrıca, kendisinde bulunmadığını zannettiği, ama aslında küçük bir nüve halinde gizli olarak bulunan özellikleri de bu sayede canlanmaktadır.

Okuyucu burada ister istemez şu kanıya varabilir: Maji ile ilgilenip sonunda majisyen olmak şahane bir şey, epey uğraşıyorsun ama bir de başardın mı, gel keyfim gel. Canın ne isterse yaparsın ondan sonra. Evet, bu düşüncenin bir kısmı doğrudur. Majisyen "canı ne isterse" onu yapacak hale gelmiştir. Ama, bu seviyeye ve bu güce erişinceye kadar uğradığı değişim "canının isteğini" de değiştirmiştir, hiç kuşkusuz.

Alşimist, ebedi hayat iksirini ve her cismi altına çeviren taşı bulmak için laboratuvarına girer. Majisyen adayı da güç kazanmak ve her şeyin hakimi olmak için astral plana atılır. Her ikisi de bir gün gelir aradığını bulur. Ama bir bakarsınız, alşimist herkes gibi yaşlanıp vakti gelince ölmüştür, cebinde üç-beş kuruş para ile. Majisyen de ondan farklı değildir. Vakti gelince, kendi halinde göçer gider. "Hani bu adamlar büyük güçlere ve imkânlara kavuşacaklardı. Gördün mü bak, hepsi palavra işte!" derler arkalarından. Değişikliğin ne olduğunu, elbette ki yaşayan bilecektir. Dışarıdan bakanlar, bu adamların maceraya ilk atıldıkları yerden bakmaya devam ettikleri için, hâlâ altın ve iktidar görme saplantısından kurtulamamışlardır.

Acaba, majisyen o seviyeye geldiğinde canı ne istemektedir? Bu sorunun cevabını bilemiyoruz. Belki de anlayamadığımız için bize söyleyen yok. Zaten, daha fazla merak edenler kendiliklerinden bu yola giriyorlar. Enkarnasyonlar boyu devam eden uzun bir macera başlıyor. Yüzlerce varlığı bu yolda kullanıyorlar. Bir sürü keşifler ve icatlarda bulunuyorlar. Bazen öldürüyor, yıkıyor ve kötülük saçıyorlar. Sonra gittikçe daha az yıkıp daha çok yapmaya yöneliyorlar. Sonunda bir de bakıyorsunuz ki, artık hiçbir şeye zarar vermeyen ve yalnız her varlığın yararına işler yapan bir ışık olmuşlar. Demek ki canları bunu istiyormuş.

Alintidir..
Baby_Dragon1907 - avatarı
Baby_Dragon1907
Ziyaretçi
25 Ağustos 2008       Mesaj #4
Baby_Dragon1907 - avatarı
Ziyaretçi
Posesyonun sadece ismini duymuştum ne olduğunu anlamamıştım. Teşekkürler arkadaşlar Msn Happy

Alıntı

onu geçici olarak hakimiyeti altına alması, bedenini kullanmasıdır.

bu kısımda biraz tırstım sanırım Msn ConfusedMsn ConfusedMsn Confused
Edd-iTöR - avatarı
Edd-iTöR
Ziyaretçi
6 Ekim 2008       Mesaj #5
Edd-iTöR - avatarı
Ziyaretçi
Posesyon

İnvokasyon metodu ile bir "tanrı"nın majisyene gücünü şarj etmesi haline "posesyon" denilmektedir. Şarjın başlangıcında, majisyenin içinde bulunduğu durum bir bakıma vecd hali veya ekstazi denilen durum gibidir. Fakat, mistik deneylerde görülen kendinden geçme ve daha sonra ne olduğunu bir türlü anlatamamak gibi sürekli pasif bir durum değildir bu.

İnvoke (davet) edilen varlığın aktaracağı güce göre şarj olayının seyri değişiklik arzedebilir. Ama, genellikle şöyle bir aşamadan geçilmektedir: Bedende sinir sisteminin en yoğun olduğu omurilik ve küçük beyin bölgesinde önce tuhaf bir karıncalanma başlar. Bazen, solar pleksus'da küçük enerji patlamaları hissedilir. Bu yüzden geçici hıçkırık veya geğirme gibi diafragmik konvulsiyonlar olabilir. Omuz ve sırt kaslarında sertleşme olabilir. Pelvis kasları gerilir. Daha sonra küçükbeyin altına doğru ani ve sert bir darbe indirilmiş gibi sersemletici bir duygu oluşabilir.

Bazen, bu son durum aniden değil de yavaş yavaş artan bir şiddette oluşmaktadır. Ardından, boyun kaslarındaki kasılma ile beyne giden oksijen miktarında azalma olur. Görme duyarlılığı bir an için azalır. Bazı durumlarda erkekte ereksiyon, kadında ise vajinal kasılmalar görülebilir. Bedende terleme birden artar, adrenalin salgısı çoğalır. Asetilkolin konsantrasyonu artar. (Mediko-fizyolojik değişikliklere burada daha fazla değinmeye gerek olmadığından geçiyorum.)

Psikolojik değişimler daha önemlidir. Göz baktığı eşyayı görmez. Sinirsel iletim bloke edilmiştir. Peşpeşe patlayan flaş gibi göz kamaştırıcı aydınlanmalar olur. Halüzinatif safhaya geçilir. Aslında, astral bedenin duyarlılığı artmıştır. İşitme organına bağlı olarak şiddetli bir uğultu, vızıltı, veya çınlama başlar. Parlak görüntüler, belirli bir ritme uyarak işitilen sesle birlikte, nabız atışı gibi bütün benliği sarar. Daha sonra, görüntüler biçim kazanmaya ve çınlamalar da sözcüklere dönüşmeye başlar.

Bu aşamada, majisyen fizik ortamla ilişkisini kaybetmiş ve bütün konsantrasyonu astral ortama yönelmiştir. Burada bir an gelir ki, sanki patlayacakmışcasına kendisini bir enerjiyle dolmuş olarak hisseder. O an düşüncelerinin akışına göre çevresindeki ışımayı, sesleri ve şekilleri yönlendirecek gücü içinde hisseder. Bu durum, posesyonun birinci aşamasının tamamlandığına işarettir. İç dengesini sağladıktan sonra, daha önceden yapmayı planladığı işe yönelir.

Burada dikkat edilecek husus, operasyona girmeden önce planlanan işin o aşamaya gelindiğinde değer değişikliğine uğrayıp uğramamasıdır. Çünkü, yüklenen enerji sayesinde idrak kapasitesi çok artmaktadır. Öyle bir anlayış olabilir ki, majisyen yapmayı planladığı işi o anda yeniden ve çok daha mükemmel bir biçimde tekrar gözden geçirebilir ve kusursuz olarak tamamlayabilir. Veya, eğer yıkıcı bir faaliyette bulunacak ise, ansızın durumun daha ilerde kendi aleyhine bazı problemler yaratacağını idrak ederek olayı tersine çevirip yapıcı bir tesir yaratma yoluna gidebilir. Posesyonun en verimli ve en güzel yanı da budur.

Operasyonu bitirip tekrar eski haline döndüğünde, bu değer değişikliği üzerinde dikkatle durması, tekâmülü açısından oldukça faydalı bir ilerleme sağlayacaktır. Posesyon hali genellikle bir-iki saniye ile birkaç gün arasında değişebilen bir süre devam edebilir. Ortalama olarak dört saati geçen posesyon hali daha sonra geçici olarak bedende yorgunluk ve zihinde atâlet yaratmaktadır. Ama, elbette ki bu majisyenin kapasitesine bağlı bir durumdur.

Posesyon esnasında, yapılabilecek işlerin sınırını çizmek zordur. Eğer operasyon başarılı olur ve istenilen güç kaynağı ile irtibat kurulabilirse, artık bundan sonrası büyük ölçüde majisyenin iradesine bağlı bir durumdur. Dış müdahale, genellikle yok denecek kadar azdır. Yani, majisyenin serbestiyeti olağanüstü genişlemiş bir düzeye ulaşmıştır. İşin asıl zor tarafı, posesyon halini gerçekleştirmek ve bunu yeterince devam ettirebilmektir.

Daha önce de belirttiğim gibi, posesyon sayesinde majisyenin bütün güçleri yetenekleri, idraki, şuuru adeta bir büyütecin arkasına geçmişcesine büyümektedir. Ayrıca, kendisinde bulunmadığını zannettiği, ama aslında küçük bir nüve halinde gizli olarak bulunan özellikleri de bu sayede canlanmaktadır.

Okuyucu burada ister istemez şu kanıya varabilir: Maji ile ilgilenip sonunda majisyen olmak şahane bir şey, epey uğraşıyorsun ama bir de başardın mı, gel keyfim gel. Canın ne isterse yaparsın ondan sonra. Evet, bu düşüncenin bir kısmı doğrudur. Majisyen "canı ne isterse" onu yapacak hale gelmiştir. Ama, bu seviyeye ve bu güce erişinceye kadar uğradığı değişim "canının isteğini" de değiştirmiştir, hiç kuşkusuz.

Alşimist, ebedi hayat iksirini ve her cismi altına çeviren taşı bulmak için laboratuvarına girer. Majisyen adayı da güç kazanmak ve her şeyin hakimi olmak için astral plana atılır. Her ikisi de bir gün gelir aradığını bulur. Ama bir bakarsınız, alşimist herkes gibi yaşlanıp vakti gelince ölmüştür, cebinde üç-beş kuruş para ile. Majisyen de ondan farklı değildir. Vakti gelince, kendi halinde göçer gider. "Hani bu adamlar büyük güçlere ve imkânlara kavuşacaklardı. Gördün mü bak, hepsi palavra işte!" derler arkalarından. Değişikliğin ne olduğunu, elbette ki yaşayan bilecektir. Dışarıdan bakanlar, bu adamların maceraya ilk atıldıkları yerden bakmaya devam ettikleri için, hâlâ altın ve iktidar görme saplantısından kurtulamamışlardır.