Arama

Çocuk Resmi

Güncelleme: 15 Eylül 2007 Gösterim: 21.260 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sanat eğitiminin temel amacı çocuğun, gencin ve yetişkinin sanatsal eğitimini sağlamak, yetenek ve becerilerini ortaya çıkarmak ve onun iç dünyasının dışa vurumuna katkıda bulunmaktır. Okullar ve öğretmenlerin görevi bu işlevi yerine getirmektir. Bu nedenle eğitimcinin ilk görevi, büyüme ve gelişme evresinde çocuğun sanatsal yeteneklerini ve zihinsel gelişmelerini öğrenmek, ortaya çıkarmak öğretmenin en önemli görevidir.
Çocuk resimlerini bilim adamlarının farklı görüşlerine göre iki grupta incelemek mümkündür. Birincisinde çocuk resimlerine ruhbilimsel ve gelişim evreleri boyutunda, ikincisinde de resimler sanatsal ve estetik açıdan ele alınır.
Sponsorlu Bağlantılar
Çocuğun çok yönlü gelişimi yönündeki yaklaşımların temelinde “ çocuğun kendi başına , nitelikli bir yapıya sahip olduğu” görüşü ağır basar. Burada çocuk ile yetişkin arasında çocukluk döneminin doğal, özgür ve yaratıcı gücünü ortaya koyar. Burada sanatsal bir değer aranmaması ancak kendine özgü güzel şeyler ürettiği gerçeğidir.
Çocuk kendine özgü mantığı devreye sokarak, görünmese bile bir masanın dört ayağını da çizecektir. Çünkü çocuğun belleğinde masa dört ayaklıdır ve dördünü de çizmelidir. Evin duvarlarını şeffaf görerek içini çizer, evin içindeki koltukları ve lambayı da gösterir. Burada çocuğun gördüğünü değil, bildiğini çizdiği ortaya çıkar. Bu durum çocuğun büyümesiyle gelişir, daha sonraki yıllarda gözlem ve incelemeye dayalı çizimlere bırakır. Çocuğun zihinsel ve ruhsal gelişimiyle birlikte kendi gözlemlerine dayalı çizimleri de olgunlaşır. Bu arada kavram elde etmesi ve kavramları kurması, zeka düzeyini de ortaya koyar.
Daha sonraki yaşlarda çocuk yaratıcılık ve kendi deneyimlerini ortaya koyarken aslında kendini ve iç dünyasını, zihinsel, toplumsal, bedensel gelişimini ifade eder.
Çocuğun iç dünyasının anlaşılması, içindeki duygu çatışmalarının ortaya çıkarılması onun çok yönlü gelişiminde önemli bir etkendir. Piaget; “resim yapmak çocuk için simgesel bir oyundur. Çocuğun bu oyunda ortaya koyduğu şey onun duygusal ve zihinsel hayatıyla ilgili imgelerdir. Sevinçleri, üzüntüleri, istekleri, çelişkileriyle bir iç dünyaları vardır” der.
Çocuk resimlerinde onun iç dünyasını, sevgilerini,nefretlerini, sevdiklerini ve sevmediklerini, mutluklarını ve korkularını görmek, zeka seviyesini ve gözlem gücünü görmek her zaman mümkündür.
Bilim çevreleri, çocuğun 10 yaşına kadar zeka seviyesini belirlemede resimleri ölçü olarak kabul ederler. Çocuğun kullandığı renkleri, çizgilerinde ki sakinliği ve hırçınlığı, figürlerindeki sevdiklerini büyük, sevmediklerini küçük çizmeleri gibi simgeler onun ruh halini ve yaşantısını rahatça ortaya çıkarır.
Çocuk resimlerinde yalınlık ve saflık ön plandadır. Bir çok ünlü sanatçı (Kandinsky, Klee ..gibi), çocuk resimlerinden ilham alır ve onun yalın ve saflığından etkilenirler.
Eğitimciler ve yetişkinlerin bazen çocuk resimlerine bakarken fotoğrafik bir benzetme aramaları veya gerçekçi düşünme adına eleştirmeleri, “bu ağaç böyle olmaz, kuş bu kadar büyük mü ve benzeri eleştiriler oldukça yanlıştır.
Çocuk resimlerinde kağıdı dilediği gibi doldurur, yetişkinlere göre hiç olmayacak yerlere hiç olmayacak nesneler koyabilir. Bu durumda biz çocuğa sanatçı gözüyle bakarsak onun azmini ve cesaretini kırmış oluruz. Picasso bir çocuk sergisini gezerken , “Ben bu yaşlardayken Raphael gibi resim yapardım, bu çocuklar gibi resim yapmayı öğrenmek uzun yıllarımı aldı” der.
Çocuk resimlerine bakarken onun anlatmak istediği, keder, sevinç, hüzün, coşku, yücelik gibi duygusal anlatımların yanında çizim ve boyama araç-gereçlerinin nasıl kullanıldığı, çizgi, renk, doku vb. tekniklerindeki zenginliğidir önemli olan.
Çocuk hiçbir zaman sanat yapmak için resim yapmaz, o bu çalışmaları yaparken sonsuz mutluluk duygularına ulaştığı bir davranış sergiler. Bu konuda kimi zaman öğretmenin veya ana-babanın aşırı davranışları, sık sık “o öyle olmaz, böyle olur” gibisinden eleştirileri çocuğun sanata karşı isteklerini engeller.
Çocuğun resim yaparken sergilediği davranışları çoğu zaman sanatçı davranışlarına çok benzer . onun sanata olan eğilimi genellikle bu davranışlarıyla hissedilebilir. Çocuğun sanata olan eğilimleri bu davranışların iyi gözlenmesiyle anlaşılabilir.
Çocuğun veya gencin sanata olan eğilimlerinde eğitimciye bazı ip uçları veren çizgisel gelişim evreleridir.


(kaynaklar: Haluk Yavuzer, Zafer Gençaydın, O.Tekin Kırışoğlu, İnci San, Serap Buyurgan)

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklara Kurulan Saatler

Sponsorlu Bağlantılar
Hazırlayan Prof. Dr. Şükrü Hatun
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı
Daha çok hüzün ve sessizlik çağrıştırsa da sonbahar aslında çocuk sesleriyle dolu bir mevsimdir. Eylülde okullar açılır ve çocuklar heyecanlı konuşmalarına eşlik eden bir yürüyüş ritmiyle, sokaklara dökülen yapraklara basarak evlerine dönerler. Yollarda karşıdan karşıya geçerken trafik ışıklarına pek aldırmazlar ama nesli tükenmiş bazı sürücüler onları gördüğünde sevgiyle araçlarını durdururlar. Anneleri özlemle sarılmak için evin kapısında karşılar, ama onlar hemen mutfağa yönelirler. Ödevler yapıldıktan sonra oğlanlar ara sokaklarda futbol, kızlar ise sek sek oynamaya çıkarlar; onların sevinç yayan küçük-büyük bedenleri ile şenlenir bütün mekanlar.
Eylülde bütün okullar açılır ama ilkokula yeni başlayan çocukların evlerinde yaşanan heyecan başkadır. Okula başlamak, bebeğin ilk gülümsemesi, anneyi tanıması, ilk dişini çıkarması, ilk adımını atması, ilk kelimeyi söylemesi gibi çocuğun gelişim basamaklarını başarıyla çıktığının göstergesidir her şeyden önce. Biraz da bu nedenle okulun ilk günü törenle uğurlanır çocuklar; bütün dilekler başarılı ve sevinç dolu bir yaşamları olması içindir. İlkokula başlayan çocuklar ise çocukluğun en renkli dönemi olan oyun çağını geride bırakıp, evden ayrılmanın ürküntüsünü yaşarlar. Bu nedenle bir çok çocuk annelerin güven veren ellerini sıkı sıkı tutarak oturur ilkokul sıralarına. Bazı çocuklar ise sabahları karın ağrısı ve bulantı ile uyanarak okula gitme isteksizliklerini bedenlerine yansıtırlar. Okulun ilk günü hemen hepsi biraz huzursuzdur ve öğretmenler onları rahatlatmak için çaba göstermesi gerektiğini bilir. Hem anne ve babaların hem de öğretmenlerin en önemli görevi okuldaki ilk günü kolaylaştırmaktır.
Okul yaşamının uzayıp giden pratik sorunlarıyla uğraşmak kadar çocuklara iyi bir öğrenme ortamı sağlamak da önemlidir.
Son yıllarda yayınlanan araştırmalar, anne ve babaların “kahvaltını bitirmeden okula gitme” sözlerine yansıyan endişelerinde haklı olduğunu ve okula tok giden çocukların daha iyi öğrendiklerini göstermektedir. Çocuğun ev ödevlerini düzenli yapması için pozitif bir ev atmosferi sağlanmalı; dağınıklıktan , televizyon gibi ilgisini başka yöne çekecek nesneler olabildiğince çocuktan uzaklaştırılmalıdır. Çocuk açısından anne ve babasının ev ödeviyle ilgilendiğini bilmek güven vericidir. Bu nedenle gerektiğinde okuldan verilen görevler tekrar tekrar açıklanmalı ve ev ödevini bitirip bitirmediği kontrol edilmelidir. Çocuklar ödev yapmak için zaman bulamıyorsa oyun saatleri biraz azaltılmalıdır. Eğer çocuk herhangi bir konuyla cebelleşiyorsa ve anne baba olarak ona yardım edilmediği hissedilirse özel bir öğretmenden yardım almak iyi bir çözüm olabilir. Okul döneminde anne ve babanın davranışları daha da önem kazanır.
Çocukla konuşurken bolca yapıcı sözcük kullanılmalı, bir işi iyi yaptığında onu överek kendine güven ve benlik saygısı kazanmasını sağlanmalı ve söylediklerine ilgi gösterilmelidir. Onunla konuşurken heves kırıcı sözcükler kullanılmamalıdır; sinirli, tartışmaya niyetli ve kötü bir ruh halinde ise ona sarılmak,yanına sokulmak, okşamak veya onun sevdiği diğer davranışları göstermek genellikle onu rahatlatacaktır. Ona bir şeyler okumak için zaman ayırılmalı, evde ve toplum içinde iyi örnek olmak için çaba gösterilmelidir. Konuşurken “özür dilerim”, “lütfen” ve “teşekkür ederim” gibi sözcükler kullanılmalıdır. Çocuğun başarısız olduğu konular sürekli konuşma konusu yapılmamalı ve en önemlisi hangi yaşta olursa olsun ona “seni seviyorum” demek unutulmamalıdır.
İnsanlar için en doyurucu yaşantı çocuklarının büyüyüp geliştiğini, “serpildiğini” izlemektir. Okul çağı, anne ve babalar için yalnızca sıkıcı görevler dönemi değil, emeklerinin karşılığının yaşam sevinci olarak onlara geri döndüğü bir dönemdir. Kabına sığamayan, yeni arkadaşlar edinen, bütün vaktini sokakta geçirmeye çalışan, kız erkek kümeleşip oyunlar oynayan, okuma yazma öğrenir öğrenmez anne ve babasının ismini defterine yazan, günlük tutmaya başlayan çocukların ev içlerine taşıdığı sevincin yerini hiçbir şey tutamaz.
Son düzenleyen Blue Blood; 12 Şubat 2007 08:19
arrjin - avatarı
arrjin
Ziyaretçi
15 Eylül 2007       Mesaj #3
arrjin - avatarı
Ziyaretçi
halegungor3
Son düzenleyen asla_asla_deme; 26 Ekim 2010 15:27

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
23 Ekim 2013 / ilkerreyiz Cevaplanmış