Kinkajular
Rakunun, meyve ve çiçekle beslenen ve nadir olarak görülebilen bu akrabaları, Orta ve Güney Amerika'nın yağmur ormanı örtüsünün yükseklerinde yaşıyor.
Ender değiller, ama zor bulunurlar. Roland Kays'in, Panama Kanalı yakınlarındaki Soberanía Ulusal Parkı'nda Potos flavus 'u incelemeye başladığında karşı karşıya geldiği ikilemdi bu. Kays, “Herkes onların yalnız yaşadığını düşünür, çünkü genelde tek başlarına bulunurlar” diye anlatıyor. Ancak geceleri ağaçların tepesinde gerçekte neler olup bittiğinden kimsenin haberi yoktu. Kinkajular yere nadiren iner ve tüm günü ağaç kovuklarında uyuyarak geçirir. Peki izleme amaçlı telsiz tasma onlara nasıl takılabilir? Kays, ağaçların içine tuzak yerleştirmek için bir sistem geliştirdi. İkinci sorun Kinkajuların tuzağa nasıl çekileceğiydi. Kinkajular, kafatası yapıları ve dişleri nedeniyle etobur olarak sınıflandırılır, Kays bu nedenle yem olarak tavuk kullandı. İlgilenen olmadı. Sahiplerinin içki dolaplarını talan eden evcil kinkajularla ilgili hikâyeler duyan Kays, şeftalili şnapsı denedi. Kinajular yine uzak durdular. Ardından Kays, bu ormanda yetişmeyen muzun onların ilgisini çekebileceğini düşündü. Kinkajular tuzağa düşmüştü.
Kays'in bir bölümü National Geographic Society tarafından desteklenen araştırması bölgedeki kinkajuların neredeyse sadece meyveyle, özellikle de yabani incirle beslendiğini gösteriyor. Ek besin olarak uzun dilleriyle balsa çiçeğinin balözünü yalayıp yutuyorlar. “Ekolojik açıdan etobur değiller” diyen Kays, DNA ve telsizle izleme yoluyla olağandışı bir toplumsal yapıyı keşfetti. Genelde bir dişi, iki erkek, bir ergen ve bir de çocuktan oluşan aile birlikte uyuyor, birbirini temizliyor, ama çoğunlukla ayrı ayrı besleniyor. Çoğu memelinin aksine cinsel açıdan olgunluğa, yani yaklaşık iki buçuk yaşına ulaştığında yuvadan ayrılan dişi oluyor. Hâkimiyet babadan oğula geçiyor ve erkekler dişilerden daha sağlam bağlar kuruyor. “Bir keresinde bir incir ağacında birlikte oynayan bir baba oğul gördüm” diyor Kays. “Kuyruklarından asılmış, birbirlerinin kafasına vuruyorlardı.”
Flora Ziyafeti
Panama yağmur ormanı örtüsünün yükseklerindeki Lotus adlı kinkaju, balsa çiçeğinin balözünden oluşan bir öğün için gezmeye çıkardığı yavrusuyla birlikte. Üç-dört aylık bu yavru yiyecek arayıp bulmayı henüz öğreniyor. Fotoğrafçı Mattias Klum bölgede meyvelerin, özellikle de yabani incirin başlıca besin olmasına karşın, kinkajuların kimi zaman taçyapraklarıyla birlikte çiçek parçalarını da çiğnediğini gözlemlemiş.
Emin Ellerde
New York Eyalet Müzesi'nden zoolog Roland Kays, Panama yağmur ormanında tuzağa düşen Lotus'u yatıştırıcı ilaç verdikten sonra parmakları sık kürküne gömülmüş halde dışarıya çıkarırken. "Yünden çok kadifeye yakın," diyen Kays, hayvanın postunun sudan korunmada kilit önem taşıdığı kanısında; bu kürk, kunduzların ve susamurlarının postunda da bulunan 'skualen' adlı bir yağlı maddeyle kaplı. Kinkaju ilacın etkisiyle sakince dururken, Kays bir telsiz tasma takıyor, vücudunda yara olup olmadığına bakıyor, dişlerini yokluyor ve genetik tahliller için kan alıyor. Bütün bunlar on yıllık bir çalışmanın parçası; şimdiye kadar yabanıl ortamda kinkajular üzerinde yürütülmüş en kapsamlı çalışma bu. Kays daha sonra ilacın etkisinin geçmesine ve güvenle ağaçlara dönmesine kadar Lotus'u iki saat kadar kafeste tutuyor.
Hayat Çizgileri
Zihne çakılacak kadar insanımsı olan kinkaju pençesi benzer bir başparmaktan yoksun. Bu durum iş görmesini pek etkilemiyor. "Sizin bir elmayı tuttuğunuz gibi bir inciri tutabilirler," diyor Roland Kays. "Bir şey yerken çoğu kez tek ellerini kullanırlar." Tırnakları ağaçlara tırmanmalarını, dolgun tabanları ise dallarda boylamasına ilerlemek için rahatça tutunmalarına sağlıyor. Ve de şunu belirtiyor Kays: "Ellerindeki kıvrımlı desenler onlara hayat çizgileri veriyor, tıpkı insanlarda olduğu gibi."
Beslenme Aracı
Yılanınkine andırır dili dışarıya sarkmış bu kinkajunun esnerken bir yandan da arka pençesiyle kaşınması, bir gece beslenmesine çıkmak üzere daha yeni uyandığı izlenimini veriyor. Bu upuzun dil, kinkajunun balsa çiçeklerinin dibindeki balözünü çekip almasına yardımcı olur. İlk kez Alman doğa bilimci Johann Schreber'in 1774'te tanımladığı ve bir lemur türü sandığı kinkajular günümüzde rakun familyası içinde sınıflandırılıyor.
Meraklı Bakış
Fotoğrafçının objektifine neredeyse çeyrek metre kadar sokulan bir kinkaju yavrusu. Balözü ve yağmur suyuyla dolu iri bir balsa çiçeğinden demlenmiş suratında ıslaklık var. "Ne kadar da cana yakın bir ufak yaratık," diyor Klum. "Sanki gözleriyle soruyor gibi. Bu da neyin nesi? Tehlikeli mi? Bu çekim ormandan bir armağan sayılır. Bir lütuf mu dersiniz acaba? Siz hayvana gideceğinize, kendi ayağıyla o gelmiş size."
Sponsorlu Bağlantılar
Rakunun, meyve ve çiçekle beslenen ve nadir olarak görülebilen bu akrabaları, Orta ve Güney Amerika'nın yağmur ormanı örtüsünün yükseklerinde yaşıyor.
Ender değiller, ama zor bulunurlar. Roland Kays'in, Panama Kanalı yakınlarındaki Soberanía Ulusal Parkı'nda Potos flavus 'u incelemeye başladığında karşı karşıya geldiği ikilemdi bu. Kays, “Herkes onların yalnız yaşadığını düşünür, çünkü genelde tek başlarına bulunurlar” diye anlatıyor. Ancak geceleri ağaçların tepesinde gerçekte neler olup bittiğinden kimsenin haberi yoktu. Kinkajular yere nadiren iner ve tüm günü ağaç kovuklarında uyuyarak geçirir. Peki izleme amaçlı telsiz tasma onlara nasıl takılabilir? Kays, ağaçların içine tuzak yerleştirmek için bir sistem geliştirdi. İkinci sorun Kinkajuların tuzağa nasıl çekileceğiydi. Kinkajular, kafatası yapıları ve dişleri nedeniyle etobur olarak sınıflandırılır, Kays bu nedenle yem olarak tavuk kullandı. İlgilenen olmadı. Sahiplerinin içki dolaplarını talan eden evcil kinkajularla ilgili hikâyeler duyan Kays, şeftalili şnapsı denedi. Kinajular yine uzak durdular. Ardından Kays, bu ormanda yetişmeyen muzun onların ilgisini çekebileceğini düşündü. Kinkajular tuzağa düşmüştü.
Kays'in bir bölümü National Geographic Society tarafından desteklenen araştırması bölgedeki kinkajuların neredeyse sadece meyveyle, özellikle de yabani incirle beslendiğini gösteriyor. Ek besin olarak uzun dilleriyle balsa çiçeğinin balözünü yalayıp yutuyorlar. “Ekolojik açıdan etobur değiller” diyen Kays, DNA ve telsizle izleme yoluyla olağandışı bir toplumsal yapıyı keşfetti. Genelde bir dişi, iki erkek, bir ergen ve bir de çocuktan oluşan aile birlikte uyuyor, birbirini temizliyor, ama çoğunlukla ayrı ayrı besleniyor. Çoğu memelinin aksine cinsel açıdan olgunluğa, yani yaklaşık iki buçuk yaşına ulaştığında yuvadan ayrılan dişi oluyor. Hâkimiyet babadan oğula geçiyor ve erkekler dişilerden daha sağlam bağlar kuruyor. “Bir keresinde bir incir ağacında birlikte oynayan bir baba oğul gördüm” diyor Kays. “Kuyruklarından asılmış, birbirlerinin kafasına vuruyorlardı.”
Flora Ziyafeti
Panama yağmur ormanı örtüsünün yükseklerindeki Lotus adlı kinkaju, balsa çiçeğinin balözünden oluşan bir öğün için gezmeye çıkardığı yavrusuyla birlikte. Üç-dört aylık bu yavru yiyecek arayıp bulmayı henüz öğreniyor. Fotoğrafçı Mattias Klum bölgede meyvelerin, özellikle de yabani incirin başlıca besin olmasına karşın, kinkajuların kimi zaman taçyapraklarıyla birlikte çiçek parçalarını da çiğnediğini gözlemlemiş.
Emin Ellerde
New York Eyalet Müzesi'nden zoolog Roland Kays, Panama yağmur ormanında tuzağa düşen Lotus'u yatıştırıcı ilaç verdikten sonra parmakları sık kürküne gömülmüş halde dışarıya çıkarırken. "Yünden çok kadifeye yakın," diyen Kays, hayvanın postunun sudan korunmada kilit önem taşıdığı kanısında; bu kürk, kunduzların ve susamurlarının postunda da bulunan 'skualen' adlı bir yağlı maddeyle kaplı. Kinkaju ilacın etkisiyle sakince dururken, Kays bir telsiz tasma takıyor, vücudunda yara olup olmadığına bakıyor, dişlerini yokluyor ve genetik tahliller için kan alıyor. Bütün bunlar on yıllık bir çalışmanın parçası; şimdiye kadar yabanıl ortamda kinkajular üzerinde yürütülmüş en kapsamlı çalışma bu. Kays daha sonra ilacın etkisinin geçmesine ve güvenle ağaçlara dönmesine kadar Lotus'u iki saat kadar kafeste tutuyor.
Hayat Çizgileri
Zihne çakılacak kadar insanımsı olan kinkaju pençesi benzer bir başparmaktan yoksun. Bu durum iş görmesini pek etkilemiyor. "Sizin bir elmayı tuttuğunuz gibi bir inciri tutabilirler," diyor Roland Kays. "Bir şey yerken çoğu kez tek ellerini kullanırlar." Tırnakları ağaçlara tırmanmalarını, dolgun tabanları ise dallarda boylamasına ilerlemek için rahatça tutunmalarına sağlıyor. Ve de şunu belirtiyor Kays: "Ellerindeki kıvrımlı desenler onlara hayat çizgileri veriyor, tıpkı insanlarda olduğu gibi."
Beslenme Aracı
Yılanınkine andırır dili dışarıya sarkmış bu kinkajunun esnerken bir yandan da arka pençesiyle kaşınması, bir gece beslenmesine çıkmak üzere daha yeni uyandığı izlenimini veriyor. Bu upuzun dil, kinkajunun balsa çiçeklerinin dibindeki balözünü çekip almasına yardımcı olur. İlk kez Alman doğa bilimci Johann Schreber'in 1774'te tanımladığı ve bir lemur türü sandığı kinkajular günümüzde rakun familyası içinde sınıflandırılıyor.
Meraklı Bakış
Fotoğrafçının objektifine neredeyse çeyrek metre kadar sokulan bir kinkaju yavrusu. Balözü ve yağmur suyuyla dolu iri bir balsa çiçeğinden demlenmiş suratında ıslaklık var. "Ne kadar da cana yakın bir ufak yaratık," diyor Klum. "Sanki gözleriyle soruyor gibi. Bu da neyin nesi? Tehlikeli mi? Bu çekim ormandan bir armağan sayılır. Bir lütuf mu dersiniz acaba? Siz hayvana gideceğinize, kendi ayağıyla o gelmiş size."
Kaynak: National Geographic
Fotoğraflar: Mattias Klum
Resim ve fotoğraf konularında uygulanan kurallar şöyledir:
- +18 içerikte resim ve fotoğraf eklenmemelidir.
- Daviantart.com sitesinden alınan her resim ve fotoğraf için kaynak bilgisi verilmesi zorunludur.
- Bir mesajda en fazla 3 adet resim/fotoğraf olmalıdır.
- Eklenecek olan her resim/fotoğraf mesajına konu başlığı girilmelidir.
- Yukarıda belirtilen kurallara uygunluk göstermeyen bütün resim/fotoğraf ekleri silinecektir.
Son düzenleyen Safi; 21 Kasım 2015 01:06
Sebep: Güncellendi.