Arama

Polikistik Over

Güncelleme: 25 Ekim 2011 Gösterim: 10.751 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Şubat 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Polikistik over sendromu anovulasyon (yumurtlama olmaması) ve buna bağlı olarak ortaya çıkan tüylenme, gecikmeler şeklinde adet düzensizliğiyle ve başka bazı belirtilerle seyreden bir durumdur. Ovulasyon (yumurtlama) çeşitli nedenlerle gerçekleşememekte ve folikülün gelişimi yarıda kalarak her defasında yumurtalıklardan birinde milimetrik boyutlarda bir kist oluşmaktadır.

Sponsorlu Bağlantılar
Polikistik kelime olarak "çok sayıda kist" anlamına gelen ve bu durumu tarif etmek için kullanılan bir kelimedir. Sendrom denmesinin nedeni ise tüylenme, adet düzensizliği ve şişmanlamadan oluşan belirtiler topluluğunun (belirtiler topluluğu=sendrom) beraberce görülmesidir. Polikistik over sendromu, tüm belirtilerin beraberce ve şiddetli olarak görüldüğü bir durumdur ve ender rastlanır. Buna karşın adet düzensizliği, hafif tüylenme ve hafif şişmanlık daha sık görülen belirtilerdir. Yazımızda bu yüzden polikistik over sendromu yerine polikistik over (PKO) deyimini kullanacağız.

PKO neden olur?

Yumurtalıklardan birinde ovulasyonu sağlamak amacıyla folikül gelişiminin başladığı aşamanın herhangi bir nedenle yavaşlaması veya duraklaması durumunda folikül gelişip çatlayacağı yere milimetrik çapta bir kist oluşur ve çatlamadan kalır. Bu durum her siklusta tekrarladıkça yumurtalıklardaki kist sayısı artar. Ovulasyon her iki overde de (yumurtalıkta da) olan bir olay olduğundan belli bir süre sonra her iki overde de bu milimetrik kistlerin sayısı artar. Folikül gelişimi overlerin yüzeye yakın kısmında olduğundan her siklusta sayısı artan bu "yarım" foliküller yumurtalığın yüzeye yakın kenarı boyunca dizilirler. Aşağıdaki ultrasonografi resminde bariz bir PKO gözlenmektedir.

Foliküllerin gelişimi neden durur?

Polikistik over bir kısır döngü hastalığıdır. Herhangi bir nedenle ovulasyon sürecini bozan her olay, sonuçta polikistik over gelişmesine neden olabilir. Bu olay, hipotalamustan pulsatil (dalgalanmalar şeklinde olan) GnRH salgısını veya hipofizden LH ve FSH salgısını bozabilecek bir olay olabileceği gibi (stres, hiperprolaktinemi, tirod hormonları salgı bozuklukları gibi), direkt olarak yumurtalıkların içindeki hassas hormonal dengeye etki eden bir olay da olabilir (şişmanlık, diabet veya diabete eğilim, böbreküstü bezlerinden aşırı miktarda androjen hormon (erkeklik hormonu) salgılanması gibi). Ovulasyon durakladıkça overlerdeki kist sayısı artar, kist sayısı arttıkça overlerin içindeki hassas hormonal dengeler daha da bozulur ve ovulasyon duraklaması daha kronik hale gelir. "Yarım folikül" sayısı arttıkça ovulasyon daha da zorlaşır.

PKO"nun belirtileri nelerdir?

PKO"dan şüphelenilmesini sağlayacak en önemli belirti kadında normaldışı bir tüylenmenin olmasıdır. "Yarım kalan foliküllerden" testosteron ve diğer "erkeklik" hormonlarının fazla miktarlarda üretilmesine bağlıdır. PKO"lu hastalarda tüylenme en sık erkeklerde sakal çıkan bölgelerde olur. Daha ileri durumlarda anormal tüylenme göğüsler arasında, göğüs uçlarında, göbekte olabilir. Tüylenme hiç ortaya çıkmayabileceği gibi (bu oldukça enderdir, tüylenme PKO"nun "olmazsa olmaz" bir belirtisi kabul edilebilir), yüzde çenede, boyunda, göğüs uçlarında, göğüs arasında, bacakların iç kısımlarında estetik problemlere yol açacak kadar aşırı miktarlarda olabilir.

Androjen (erkeklik) hormonların etkisiyle ortaya çıkan bu tüylenme dışında, yine androjen hormonların etkisiyle hassas ciltte akne (sivilceler) ortaya çıkabilir. PKO"nun en önemli belirtisinin tüylenme olduğunu söyleyebiliriz.

PKO"nun özelliği anovulasyon (ovulasyon olmaması) olduğundan sendromun diğer bir önemli belirtisi de adet düzensizliğidir. Ovulasyon olmadığından endometrium (rahim iç tabakası) progesteronun etkilerinden yoksun kalır ve bu yüzden yanlızca östrojen etkisiyle kalınlaşır, kalınlaşma belli bir aşamaya geldiğinde dolaşım azaldığından kalınlaşan tabaka kanamayla birlikte dökülmeye başlar. Dolaşımın ne zaman azalacağı kişiden kişiye ve birçok özelliğe bağlı olarak değiştiğinden kanamanın da ne zaman olacağı belli olmaz. Ender durumlarda PKO"lu biri düzenli olarak adet görebilmesine karşın, genellikle 35 günün üzerinde ve düzensiz aralıklarla adet görülür.

Polikistik over, doğurganlık çağında olan kadınların yaklaşık %3"ünde görülür. Anovulasyon, adet düzensizliğinin yanısıra gebe kalamama ya da "zor gebe kalma" sorununa da neden olur.

"Şişmanlık" PKO"lu kadınların yarısında vardır. Şişmanlığın hastalığın nedeni mi sonucu mu olduğu halen tartışmalıdır.

Nasıl tanı konur?

Özellikle tüylenme şikayeti olan bir kadında yılda bir ya da iki kez gecikmeli adet görme normal kabul edilirken adetlerin özellikle uzun süreli olarak gecikmesi yumurtlama olmadığının göstergesidir ve PKO mutlaka araştırılması gerekir.

Muayenede overler irileşmiş bulunabilir. Bu da overlerdeki folikül sayısının çok fazla olduğunu ve olayın uzun zamandır devam ettiğini gösterir.

Ultrasonda tipik bulgularla PKO tanısı konabilir.

Tiroid fonksiyonları ve prolaktin seviyesinin olaya katkısı olup olmadığını anlamak için TSH ve prolaktin düzeyi bakılır. %25 olguda prolaktin hormonu yüksek bulunur.

Tüylenmenin aşırı olduğu durumlarda ek olarak testosteron ölçümü, şişmanlamanın aşırı olduğu durumlarda da ek olarak şeker yükleme testi (OGTT) yapılmasında fayda vardır.

Böbreküstü bezlerinden kaynaklanan hormonal hastalıklar (Konjenital adrenal hiperplazi ve Cushing sendromu) ve hormon salgılayan tümörler için ayırıcı tanı mutlaka yapılmalıdır.

Tedavi

Polikistik over mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Endometriumun progesteron etkisinden mahrum kalması ve sürekli kalınlaşması belli bir süre sonra endometrium dokusunda kanser öncesi değişiklikler oluşmasına (endometrial hiperplazi), hastalık uzun süre devam ettiğinde ise endometrium kanseri gelişmesine neden olabilir.

Dahası, PKO kadında androjen ("erkeklik") hormonlarının aşırı salgılandığı bir hastalıktır. Bu nedenle uzun vadede, kadında artmış androjen hormonlar kan lipid (yağ) metabolizmasını olumsuz etkilemekte, kalp-damar sistemi hastalıklarının ortaya çıkma riskini artırmaktdır.

Tedavi, çocuk arzusu olup olmamasına göre değişir.

Çocuk arzusu olmayan bir kadında doğum kontrol hapları verilerek ovulasyon en temel aşamasından, yani folikül gelişim aşamasından durdurularak daha fazla sayıda kist gelişimi önlenir. Doğum kontrol hapının içinde bulunan progesteron etkili maddeler de endometriumu kanser öncüsü lezyon gelişimine karşı korurlar.

Doğum kontrol hapı kullanamayan ya da kullanmak istemeyen kadınlarda adet düzeninin belirli aralıklarla progesteron verilmesi yoluyla sağlanması gerekir.

Çocuk isteyen bir kadında ise ovulasyonu sağlamak amacıyla ağızdan klomifen sitrat, ya da injeksiyon yoluyla HMG gibi ilaçlar verilerek ovulasyon induksiyonu yapılır (yumurtlamayı sağlamak için ilaç verilmesi) . PKO"lu hastalar bu ilaçlara çok hassas olduklarından tedaviye çok fazla sayıda folikülün aynı anda gelişmesiyle cevap verebilirler. Bu yüzden PKO"lularda ovulasyon induksiyonunun dikkatlice yapılması ve sıkı takip edilmesi gerekir.

Amaç kısır döngüyü kırmak olduğıundan hastanın kilo vermesi tedaviye çok önemli katkılarda bulunur.

Şeker hastalığı saptandığında bu durumun kontrol edilmesi de kısır döngüyü kırmada önemlidir.

Laparoskopiyle overlere ufak delikler açılarak (drilling) foliküllerin sayıca azalması ve kısır döngünün kırılması sağlanabilir, ancak bu yöntem en son kullanılması gereken yöntemlerden biridir.


Alıntıdır-

Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 25 Aralık 2008 17:12
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
15 Şubat 2007       Mesaj #2
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
POLİKİSTİK OVER NEDİR?
Polikistik Over Sendromu’nun (PKO) tıp literatürüne ilk tanıtımının Stein ve Leventhal adlı bilim adamları tarafından yapıldığı kabul edilir (“Stein-Leventhal Sendromu”). Bu iki bilim adamı 1935 yılında bir tıp dergisinde yayınladıkları makalede bu sendromu meslektaşlarına aşırı tüylenme, adet görememe, gebe kalamama, aşırı kilo alma ve diğer bazı belirtilerden oluşan bir durum olarak sunmuşlar ve yumurtalıklarda çok sayıda kistik oluşumdan bahsetmişlerdir. Aynı bilim adamları 1948 yılında Polikistik Over Sendromu olan kadınlara patolojik tanı koyma amacıyla yumurtalıklarından ameliyat yoluyla “wedge resection” (kama şeklinde parça çıkarma) şeklinde uyguladıkları biyopsi sonrasında sendromun belirtilerinin hafiflediğini veya kaybolduğunu gözlemlemişler ve bu kadınların %90’ının gebe kalabildiğini yazmışlardır. Bundan sonra, temel amacı patolojik tanı koyma olan bu yumurtalıklardan parça çıkarma yöntemi uzun süreler boyu PKO’nun standart bir tedavisi haline gelmiştir. Günümüzde PKO için çok sayıda ilaç tedavisi yöntemi geliştirilmiş olmasına karşın bu yöntemin modifiye edilmiş ve yumurtalıklara ince iğneler batırılması şeklinde uygulanan “drilling”yöntemi dirençli PKO olgularında halen kullanılmaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Çok kısa bir şekilde özetlenecek olursa PKO, yumurtalıklarda çeşitli nedenlerle oluşan bir hormonal ortam dengesizliği sonucu yumurtlamanın bozulması ve yumurtalıklardan aşırı miktarlarda androjen (erkeklik hormonu) salgılanması durumudur. Olayda genel olarak kan şekerinin normal sınırlar içerisinde kalmasını sağlayan insülin hormonu metabolizmasında bozukluk da söz konusu olabildiğinden dışarıdan görünen yüzü çoğu durumda yalnızca bir adet düzensizliği ve tüylenme olan PKO, olaya insülin hormonunun da katılmasıyla aslında tüm vücudu etkileyebilen bir metabolizma hastalığıdır.
Polikistik Over Sendromu dışavurumu ve belirtileri çok değişken olabilen bir durumdur. Stein ve Leventhal’in ilk tanımladığı PKO, sendromun ağır ve nispeten ender görülen bir şeklidir. Gerçekte ise PKO yalnızca bir adet düzensizliği ve beraberinde hafif bir tüylenme şeklinde belirti verebileceği gibi bazı durumlarda tek belirti tüylenme olabilir.
Bazı kadınlarda temel sorun gebe kalamama şeklinde olabilirken, hiçbir belirti vermeyen ve ancak ultrasonografi veya laboratuvar yöntemleriyle saptanabilen PKO olguları çok enderdir. Bu nedenle PKO belirtilerini bilmek, kadının PKO’dan şüphelenerek doktora başvurmasını sağlamada yeterlidir.
Pratik olarak söylemek gerekirse, PKO sinsi bir hastalık değildir.
PKO yaklaşık %5 kadında görülen ve çoğu durumda belirti veren, uzun vadede yaratması muhtemel sorunlar için oldukça etkili önlemler alınabilen bir hastalıktır.
Özellikle yeni PKO tanısı almış olan kadınlarımızın bilmesi gereken, kendi haline bırakıldığında PKO’nun ciddi sağlık sorunları yaratabileceği, etkili bir şekilde tedavi edildiğinde ise çocuk sahibi olabilme de dahil, hiç PKO’su olmayan bir kadın gibi hayatlarını sağlıklı bir şekilde devam ettirmelerinin mümkün olduğudur.
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
31 Mart 2009       Mesaj #3
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Polikistik over sendromu (PCOS, Stein-Leventhal Sendromu), en sık 30 yaş altı kadınlarda görülen ve yumurtalıklarda çok sayıda küçük yumurta kistleri ile tanımlanmış bir hastalıktır. PCOS hastalığında adet düzensizliği, kısırlık, kıllanma, şişmanlık, kan şekeri düzensizlikleri çok sık görülür.
Uzun yıllardır yoğun araştırmalara konu olan bu hastalığın tek bir hastalık olmadığı düşünülmüştür. Beyin sapı, yumurtalık ve böbrek üstü bezlerinin birlikte tutulmasıyla ortaya çıkan karışık ve çok değişik bulgu ve belirtilere yol açan bir tablodur. Hastalığın temelinde hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH hormonlarının anormal şekilde salınması yatar.
Bu dengesizlik sonucu her ay düzenli olarak yumurtlama olmaz. LH'daki artış overde erkeklik hormonu yapımını arttırır, salgılanan erkeklik hormonları (androjenler) yağ dokusunda östrojene dönüşür ve bu artış LH üretimini tetikleyerek kısır döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngü kilo kaybı veya yumurtalıkların baskılanması veya yumurtlamanın uyarılması ile kırılabilir. Yine kilo fazlalığına bağlı olarak insüline karşı bir direnç ortaya çıkmakta ve hormonal denge bozularak diabete (şeker hastalığı) eğilim ortaya çıkmaktadır . Polikistik over hastalığı üreme çağındaki kadınların %3 ile 10'unu etkileyen yaygın bir tablodur.
pcos 2Yüksek östrojen düzeylerine bağlı olarak rahim kanseri riski oluşturması bir diğer önemli sağlık problemidir. İlk kez 1935 yılında Stein ve Leventhal tarafından tanımlanan bu sendromun günümüzde hala kesin nedeni tam olarak bilinmemekte ve bu nedenle tedavisi konusunda da bir fikir birliği sağlanamamaktadır.

Belirtiler
Hastalık genellikle adet düzensizliği, sivilce, yağlı cilt, kıllanma, infertilite (kısırlık) ve kilo artışı gibi belirtilerle ortaya çıkar. PCOS ilk kez ergenlik döneminde adet kanamalarının başlaması ile tanınır. Bu dönemde adet düzensizlikleri en önemli belirtidir ve neredeyse hastaların %75'inde görülür. En sık rastlanılan düzensizlik seyrek adet görme şeklindedir. Normal bir kadında iki adet arası 21-35 gündür. PCOS’ da genllikle 35 günden uzun aralıklarla adet görme(yılda ortalama 4-6 kez) söz konusudur.

Zaman zaman 6 aydan uzun adet görmeme (amenore) olabilir. Gecikmeyi takiben görülen kanama genelde fazla miktarda ve uzun süreli olur. Bu düzensizlik yumurtlama olmadığının bir işaretçisidir. Yeni adet görmeye başlayan genç kızlarda PCOS olmasa bile bu tür bozukluklar ilk 2 yıl boyunca normalde de görülebilir. Adet düzensizliği nedeni ile hekim kontrolü dışında doğum kontrol hapı gibi düzenleyici ilaçların kullanılması PCOS tanısını geciktirebilir.
Androjenler erkekleştirici hormonlardır (testosteron gibi) ve erkeklerde yüksek miktarlarda bulunurken kadınlarda çok düşük miktarlarda salgılanırlar. PCOS hastalarında androjen hormonları olması gerekenden daha fazla miktarlarda bulunur ve bunun sonucu erkek tipi kıllanma, sivilce ve hatta erkek tipi saç dökülmesi ortaya çıkabilir.Yine androgenlerin etkisiyle vücutta yağ dağılımı da değişir. Hastaların % 40’ında şişmandır.
Bazen kilo verilmesi bile hastalığın şiddetini ciddi ölçüde azaltmaktadır. PCOS yumurtlama bozukluklarının olması ve adet düzensizliğinin görülmesi nedeni ile kısırlığın bir problem olarak ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Kısırlık her PCOS olgusunda görülmez. Bazı PCOS olgularında düzenli yumurtlama ve çok kolay gebelikler olabilir. Buna rağmen PCOS gebelikte gecikmelere ve kısırlığa yol açan önemli bir etkendir. PCOS’lu kadınlar genellikle gebe kalmak için tedaviye gereksinim duyarlar.

Tanı
Polikistik over sendromu tanısı klinik muayene bulguları, laboratuar tetkikleri ve overlerin ultrasonografik incelemesi ile konur. Tanı için değişik kriterler kullanılmaktadır. Bunlardan en çok kullanılan kriterler aşağıda sıralanmıştır;

  • Kanda erkeklik hormonlarının yükselmesi
  • Muayenede kıllanma, sivilce ve ciltte yağlanma gibi erkeklik hormonlarının yükselmesi ile ortaya çıkan belirtilerin varlığı
  • Seyrek adet görme veya seyrek yumurtlama
  • Şişmanlık(Vücut Kitle İnsdeksi -BMI- >25)
  • İnsülin direncinin artması (Açlık kan şekeri / Açlık İnsülini < 4.5 )
  • Vajinal Ulştrasonografi ile yumurtalıkta çok sayıda küçük yumurta kistinin(polikistik yumurtalık) görülmesi
  • Kısırlık
En değerli tanı yöntemlerinden birisi transvajinal ultrasonografi incelemesidir. Ultrasonografide yumurtalıklarda çok sayıda küçük kist saptanır. Bu kistler sadece birkaç milimetre çapındadır ve tek başlarına sorun yaratmazlar. Kistler gelişir ancak yumurtlama ile içlerindeki yumurta atılamaz. Zaman içerisinde bunların sayıları artabilir. Ultrasonda yumurtalığın dış kısmında, kapsülü altında inci taneleri gibi dizilmiş kistlerin görülmesi önemli bir bulgudur.
Bu görünüm pekçok sağlıklı veya PCO olmayan kadının ultrasonografik muayenesinde de tespit edilebilir.Ancak bu kadınlarda hormonal değerler ve klinik tablo tamamen normal bulunur. Genel olarak kadınların %20'sinde polikistik görünümlü yumurtalık vardır. PCOS ise bir belirtiler grubudur ve hastalığı ifade eder. PCO ve PCOS iki farklı tanımdır. Bazen PCOS tek yumurtalıktaki polikistik görünümle de karşımıza çıkabilir.
PCOS tanısında kan hormon değerleri de önemlidir. Kanda androjen düzeyleri artmıştır. Hipofizden salınan yumurtalığı uyarıcı hormonların salınımı bozulur ve LH /FSH oranı da artar. LH/FSH oranının 2'nin üzerinde olması PCOS lehine bir bulgudur. Adetin 21. günü bakılacak kan progesteron değerleri yumurtlama olup olmadığı hakkında bilgi verir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar PCOS ile insülin hormonu arasında ilişki olduğunu göstermiştir. İnsülin pankreastan salınan bir hormondur ve hücrelerin şekeri (glikozu) kullanmalarını sağlar. PCOS'da hücrelerde insüline karşı bir direnç vardır. Bu nedenle pankreas durumla başa çıkabilmek için daha fazla insülin salgılar. Bu yüksek insülin düzeyleri yumurtalıkları etkileyerek yumurtlamayı engeller. Sonuçta androjenlerde artış olur. İnsülin direnci PCOS'lu zayıf kadınların %30'unda saptanırken şişman kadınlarda bu oran %75'e kadar ulaşmaktadır.
Ayırıcı tanıda Cushing hastalığı, kıllanmayla birlikte görülen psikolojik (amenore) adetten kesilme, böbrek üstü bezi tümörleri, ailevi kıllanma göz önünde tutulmalıdır.

Uzun dönemdeki riskler
PCOS'un uzun dönemde yaratabileceği sorunlar ve riskler hem insülin hem de androjen fazlalığına bağlıdır. Yüksek miktarlarda insülin uzun dönemde tip 2 diyabet yani şeker hastalığı riski oluşturur. Bu tür diyabet genelde sıkı diyet ve ağızdan alınan ilaçlar ile kontrol altına alınabilir. Kilo sorunu olan, tedavi edilmemiş PCOS hastalarının %25-35'inde 30'lu yaşlarda tip 2 şeker hastalığı ortaya çıkar.

PCOS'da görülen hormonal değişiklikler tansiyon problemlerini de beraberinde getirirler. Aynı zamanda bu hastalarda kolesterol yüksekliği de ortaya çıkabilir. Her iki durum da kalp hastalığı açısında yüksek risk oluştururlar.
Uzun süreli adet düzensizlikleri ve rahim içinin sürekli estrojenle uyarılmasına neden olan endometrium kanseri riskini arttırır. PCOS’lu ve yumurtlama olmayan hastalarda endometrium üzerinde estrojeni karşılayan progesteron hormonu yeterli olmadığından endometrium uzun süre sadece östrojene maruz kalır ve uyarılır ve bu nedenle kanser riski artar.

Grafikler www.pcosupprt.org'dan alınmıştır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Temmuz 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Polikistik over sendromu sık görülen ve tedavi edilebilen bir durumdur. hormonlar.com, polikistik over sendromunu "büyüteç altına alarak" kadınlarımızı bu hastalığın getirdiği sorunlar ve güncel tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirmek ve hastalığın belirtilerini gösterenleri doktora başvurmayı teşvik etmek amacıyla Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Kocatepe tarafından hazırlanmıştır.
poli=çok sayıda ; kistik= kist içeren ; over=yumurtalık dokusu
polikistik over: "çok sayıda kist içeren yumurtalık dokusu"

Polikistik over sendromu (veya hastalığı) nedeni kesin olarak aydınlatılamamış olan bir yumurtlama bozukluğudur. Hastalıkta her adet döngüsünde gelişerek çatlaması gereken folikül (yumurta hücresini içeren sıvı keseciği), gelişmesinin yarıda kalması nedeniyle yumurtalık dokusu içinde 3-10 milimetre çapında bir kiste dönüşür.
Yumurtalık dokusu, bu kistler sayıca arttığında "polikistik" yani çok sayıda kistik oluşum içeren bir yapıya dönüşür.
Kadında bu türdeki sürekli bir yumurtlama bozukluğu aşağıdaki sonuçları beraberinde getirir:
* Yalnızca yumurtlama olduğunda üretilebilen progesteron hormonu üretiminin aksaması, adet döngüsünün uzamasına, yani adet gecikmelerine veya düzensiz adet kanamalarına yol açar.
* Çatlayamayan foliküller fazla miktarlarda testosteron ("erkeklik hormonu") üretir. Kadında fazladan üretilen erkeklik hormonu tüylenme ve sivilcelenme gibi kozmetik sorunlar yaratır.
* Yumurtlama olmaması kadını zor gebe kalma veya gebe kalamama sorunuyla, gebe kalınması durumunda ise artmış düşük yapma riskiyle başbaşa bırakır.
* Kan şekerinin düzenlenmesinden sorumlu olan insülin hormonu salgısının bu hastalıkta bozulması kilo alma sorununa veya ileri yaşlarda şeker hastalığına yakalanma riskinde artışa neden olur.
* Uzun dönemde ortaya çıkabilen sorunlardan en önemlisi rahim iç tabakasını östrojen hormonunun kalınlaştırıcı etkisinden koruyucu özelliği olan progesteron hormonunun eksik kalması nedeniyle ortaya çıkan artmış rahim kanseri riskidir.
* Diğer bir uzun vadeli sorun da testosteron hormonunun sürekli olarak yüksek kalmasına bağlı olarak kan yağlarının seviyesinin yükselmesidir. Bu durum uzun vadede kadının çeşitli kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırır.
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
25 Ekim 2011       Mesaj #5
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Polikistik Over Sendromu

Meme kanseri, kalp-damar hastalıkları, kist ve adet düzensizlikleri, kadınlarda sık görülen hastalıklar olarak göze çarpıyor. Bunun yanında “polikistik over sendromu” ve miyomlar da yine erken yaşlarda görülmeye başlayan ve birçok rahatsızlığa yol açan ciddi sorunlar olarak görülüyor. Bu sorunlardan uzak kalmada erken teşhis ve korunma amaçlı tarama programlarının önemi çok büyük. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nuri Ceydeli, kadınların hastalıklarını henüz tedavi edilebilir safhada yakalayıp ortaya çıkmasını engellemenin en büyük amaçları olduğunu ve bunun için tarama testlerini hayat kurtarıcı olarak gördüklerini belirtiyor.

Menopoz döneminde kanserde artış var
Kadınlarda özellikle menopoz döneminde belirli tip kanserlerde artış olduğu gözlemleniyor. Jinekolojik kanserler denildiğinde akla rahim, rahim ağzı, yumurtalık, vajen girişinde meydana gelen kanserler, vajen kanserleri ve tüplerden kaynaklanan kanserler geliyor. Rahim kanserlerinin yüzde 95’i, 40 yaş üstü menopoz dönemindeki kadınlarda görülüyor. Bu dönemde gerçekleştirilecek bir check-up, hem kadınların bu süreci daha sağlıklı geçirmesini ve jinekolojik hastalıkların erken tanı ve tedavisini sağlıyor, hem de meme sağlığının korunması, kemik erimesi, ateş basması, sinirlilik, uykusuzluk gibi genel sağlık sorunlarının giderilmesine yarıyor.

50’sinden sonra kolonoskopi
50 yaştan sonra özellikle bağırsak sisteminin kontrolü büyük önem taşıyor. En sık görülen kanser türlerinden olan bağırsak kanserlerinin erken tanısında kullanılan kolonoskopi, çok etkili koruma sağlıyor. 50 yaş sonrası kadınlara yılda bir kez gaitada gizli kan ve rektal muayene yapılması gerekiyor.

Bazı hastalıklar belirti vermeden sinsi ilerler
KADIN hastalıklarının bir bölümü sessiz seyrediyor ve belirti vermiyor. Özellikle yumurtalık kanserinde hastanın durumunu fark edip doktora gidene kadar geçirdiği süreç hastalığın teşhis ve tedavisinde geç kalınmasına neden olabiliyor. Bu anlamda “smear” testi, rahim ağzı kanserinde yaşam kurtarıcı olarak görülüyor. Smear testi yaparak, öncü birtakım hücreleri görüp anlamak ve gerekli tedaviyle hastalığın önüne geçmek mümkün oluyor. Aynı şey mamografi veya basit bir meme ultrasonu ile meme kanserini erken teşhis ve tedavi etmeyi de sağlıyor. Bu testlerin ne zaman ve kimlere yapılması gerektiği konusu tüm dünyada kabul edilen standartlara bağlanmış olduğu için rutin kontrollerini yaptıran kadınların büyük bölümü, ilerleyen yaşlarda önemli hastalıklardan kurtulmuş oluyor.

HANGİ YAŞTA HANGİ TEST?
Adolesan dönemde: Kızlar daha çok adet düzensizliği sıkıntısıyla doktora başvuruyor. Bu nedenle kız çocuklarını 9-10 yaşındayken bile en azından bir kez doktora götürmekte yarar görülüyor. Bu mümkün değilse adet görme dönemiyle başlayan ve ergenliğe geçiş dönemiyle devam eden süreçte en az bir kez doktor kontrolü gerekiyor.

20-30 yaş arası: Bu dönemde adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtalıklarla ilgili basit kistler veya kanama bozuklukları söz konusu olabiliyor. Doğurganlık çağında gebelik ve gebeliğe bağlı komplikasyonlar ortaya çıkıyor. Türkiye’de istatistiki olarak herkesin ortalama 2-2.5 çocuğa sahip olduğu düşünülürse, bu yaş aralığının taşıdığı önem şüphe götürmüyor.

30-40 yaş arası: 40 yaş altındaki kadınların başka bir riskleri yoksa ve önceki test sonuçları normal değerlerde çıkmışsa, kolesterol, hemogram ve kan şekeri kontrollerini yılda bir kez yaptırmaları yeterli oluyor. Ayrıca rahim ağzı kanserinin erken tanısında son derece önem taşıyan PAP Smear testinin de her yıl yaptırılması öneriliyor.

40-50 yaş arası: Bu dönemde ek bir risk söz konusu değilse kolesterol, hemogram ve kan şekeri kontrolleri, smear testi, gaitada gizli kan incelemesi, ailede risk faktörü varsa kemik yoğunluğu ölçümü şart görülüyor.

kaynak:
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

9 Nisan 2012 / Misafir Soru-Cevap