Arama

Dedlam

Bu Konuya Puan Verin:
Güncelleme: 22 Ağustos 2008 Gösterim: 1.917 Cevap: 0
SatanpisT - avatarı
SatanpisT
Ziyaretçi
22 Ağustos 2008       Mesaj #1
SatanpisT - avatarı
Ziyaretçi
UZUN ÖZGEÇMİŞ
Kısaltmalar:
Sponsorlu Bağlantılar
HGZ :Haşim Gürhan Zihni (bass gitar)
ET : Emre Tomaç (gitar+vokal)
HNE : Hasan Nezih Ertüzün (davul)
ÖŞ: Özge Şen (vokal+ütü)

99 yılının lise zamanları bir akşam ders çıkışında HNE ve ET nin HGZ tarafından “bak bu da pentagram dinliyor’’ diyerekten tanıştırılması sonucu temelleri atılan bir gruptur DEDLAM. Trabzon Yunus Emre anadolu lisesinde 5 yıl aynı sınıfta okuyan HNE ve HGZ nin ET denen kişiden haberleri bile yoktur. Ta ki lise 2 de sınıfların dağılıp ET ile HGZ nin aynı sınıfa düşmesine kadar. En arka sırada oturan ET sürekli sıralara vurarak o yıllara kadar bu işin kendi tekelinde olduğunu zanneden HGZ nin dikkatini çeker. Ama iyimser bir dikkat çekme değildir bu. Kısacası kıl kapar ama bir yandanda bi elektrik olur aralarında. Günlerden birgün Haluk Levent’in gülendam klibinde davul çalan şahıs Alen Konakoğlu muhabbeti açılır ve ikili eteğindeki taşları dökerek hızlı bir şekilde tırmanır samimiyet merdivenlerini..
HGZ müziğe darbuka ile başlamış, sıraların üstünde gerek düm teke tak gerek trraak rak taka tum olsun döktürdüğü ritmlerle milletin sinirini feci şekilde bozmuştur. ET ise o yıllarda davul meraklısı.. Davulun başına bir kez bile olsun oturmadığı halde davulcuyum diye ortalarda gezen kıl bi tip. Gitar da çalıyor fakat henüz yeni. HNE ise davula meraklı bir genç. O da davul başına oturmamıştır ama sınıf arkadaşı Hatice’nin metal kalem kutusu davul ihtiyacını fazlasıyla karşılamaktadır. En başta bahsettiğim gibi bunlar bir akşam okul çıkışı tanıştırılıp samimyeti artırmıştır. Sonra bi beni dışlamalar bana bakmamalar falan.. şaka lan şaka.. yok öyle birşey.
Lise 2 bitmiş, karneler alınmış, dersler geçilmiştir. Hatta yazın istanbulda ET ve HGZ buluşup stüdyoya bile girmiştir. Bu arada HGZ ufaktan gitar çalmaya başlamıştır. HNE de boş durmamış ablasının asker nişanlısı sayesinde askeriyedeki bando bölüğünde davulun başına oturmuş, hatta kendisinin başında duran askeri ilk defa davul çaldığına inandıramamıştır. O derece iyi çalmıştır yani.
Yaz dönemi de bitmiş sonbahar bunalımı aromalı okullar açılmıştır. Bunlar hedefi büyütüp yılsonu gecesinde sahneye çıkmak için müzik hocalarına başvurmuştur. Alınan olumlu cevap sonucu gaza gelip repertuar hazırlama, şarkı çıkarma, o şarkı olsun bu şarkı olmasın kavgalarına kadar uzanmıştır olay. Tabi bunlar yapılırken ET ile HGZ okula gitar getirip amiyane tabirle ortam yapmalara başlamıştır. Görev paylaşımı yapılmış, ET ye gitarı, HNE ye davulu, HGZ ye de basıvermişler gibi iğrenç bir espri yapmayacam tabiki.. HGZ ilerlettiği gitarıyla gerek laminör olsun, gerel simajör7 olsun kah haluk levent, kah ayna, kah şebnem ferah çalarak ET ile birçok resital vermiştir. Fakat bu durumdan hiç memnun değildir. Onun aradığı çok farklı şeylerdir. Müziği kızlar bakışlarını buğulandırıp “kaç yıldır çalıyosun ya çok iyi çalıyosun’’ desin diye yapmıyordur. Zaten o yıllardan beri kızların yanında gitar çalmamaktadır. Müzik öğretmenleri birgün sahnede beraber çalmaları için bir isim önerir: Özge Şen. 7 yıl aynı okulda okumalarına rağmen bırakın birbirlerini tanımayı, yüzlerini bile ilk defa görürler. Tanıştırılıp bir deneme çalışı yaparlar ve sonuç mükemmeldir. ÖŞ hemen gruba dahil edilir. Bundan sonra birkaç istenmeyen olay olur. Detaylara girmeyecem. 2 erkeğin arasını ne bozar? Anladınız. Sonuç olarak ET ile HGZ küser ve yılsonu gecesi yalan olur.
HGZ ile HNE uzun yıllardır liseyi bitirip üniversteyi Ankara’da okumayı hayal eder. Sonra bu hayale ET de ortak olur.. HNE ile HGZ ilk sene ÖSS de pek başarılı olamazlar. Daha doğrusu Ankara’yı tutturamazlar. ET ise ideallerinden vazgeçmiş birşekilde Karedeniz Teknik Üniversitesi inşaat mühendisliğine kaydolmuştur. ÖŞ ise KTÜ uluslararası ilişkileri.. Mulu mesut bir şekilde ilişkilerini devam ettirirler. Apansızın ET HGZ yi arar ve barışırlar. Hem kızı kap hem barış.Oh kebap. HNE ve HGZ 2. senelerinde ankara hedeflerini tutturmuştur . Fakat HGZ ankarada çok iyi bir bölüm tutmadığı için kırıkkale elektroniği yazmıştır. HNE bu duruma biraz kırılmıştır (baba napiyim orayı tuttu ama). Gel zaman git zaman sonsuz aşk yoktur lafını doğrularcasına ÖŞ ile ET ayrılır ve ET nin kafasına bazı şeyler dank eder. 29 ekim tatilinde HGZ ve HNE trabzona gider. Kör ışıklı bir çay ocağında buluşurlar ve HGZ ET nin telefonuna söz yazar. ET de gece evde bu sözleri besteler ve ilk ortak çalışmaları “Sözüm Vardı„ ortaya çıkar (6 kasım 2002).
ET nin okulda durumlar zaten kötüdür ve henüz 2. sınıftayken bir ÖSS ye daha girerek o da Ankara’ya gelir. Herşey mükemmel olacak diye beklerken evdeki hesap çarşıya uymaz. ET yurt hayatına feci dalar, sabaha kadar oturur akşama kadar uyur. Artı tembellikleri ve pasiflikleri yüzünden canlı müzik de yapamazlar. Ancak haftasonları stüdyoya girerler.
Hayatı sürekli olumsuzluklar üstüne kurulu olan bu 3 kişi bir olayla daha sarsılır. Belki önceden birikmişlikler, belki anlık bunalımlar sonucu uzun yıllar arkadaş olan HGZ ve HNE arasında birtakım istenmeyen olaylar olur. Sebep yine 2 erkeğin arasını bozan şey desem yine anlarsınız heralde. Sonra bunlar o küs halleriylen fanta müzik yarışmasına girmeye karar verir. Arada olan ET ye olmaktadır. Konuşmayan iki kişinin arasında kalmak, ortak bir projeye imza atmalarını sağlamak az iş değil. Yarışmaya katılmak için kayıt yapmaya giderler. Gima’nın önünde buluşurlar ve sözde barışırlar. Asıl barışma stüdyoda HNE davul başında, HGZ elinde bas gitarla birbirine bakıp gülümseyip çalmaya başlamalarıyla olur. Müzik aşkı işte. Yoksa HNE nin kara kaşı kara gözü yüzünden değil.
Fanta müzik yarışmasında iç anadoluda ilk 5 e kalmak gibi büyük bir başarı gösterirler ve fanta tarafından beleşe istanbula götürülüp 4 yıldızlı otelde ağırlanırlar. Taksimin ortası. Az iş değil yani. Hatta balık lokantasına bile götürür keriz fanta. HNE bir ilke imza atarak boğazın dibindeki balık lokantasına pijama üstüyle gider. Şöyle söyliyim balığın porsiyonu 50-60 milyondu. Siz tahmin edin artık.
Umutları yüzünden her kaybedişin bu kadar acıttığını bilmelerine rağmen umutlarını hiç kaybetmezler; yine kaybederler ve yine acı çekerler. Yakalarını bırakmayan şanssızlık çilek pembesi rengindeki hayallerinin en pudra şekerli yerinde tuzlu erik tadına dönüşerek birtakım katakullisel olaylar sonucu yarışmayı kaybetmelerini sağlar. Şarkıyı jürinin önünde çalarken bas gitarın la telinin akortsuz olduğu farkedilir ve yarıda kesilir. Sonra bozulan moraller falan. Halbuki devam etsen kim anlayacak? Sendeki müzik kulağı jüride ne arar? ck ck ck... Velhasıl bunlar elenip kös kös ankaraya döner.
Ertesi sene HGZ okul grubuna girer, ET yi de sokar. Ordan tanıştıkları kürşatı 2. gitara alarak başka bir yarışmaya daha katılırlar ankarada. Yine aynı şarkı; sözüm vardı ile. Orda da süper bir performans sergilerler, hatta sahneye klavyeci ile çıkarlar ama tırt bir organizasyon olduğu için orda da ilk 10 a girmeyi beceremezler. Ama söyliyim kesin torpil vardı. Yoksa direk birinci olurduk. Walla.
Zaman geçtikçe olgunlukları artar ve Özge’yi de aralarında görmek isterler. Ama kendisi Trabzon’dadır. Olsundur. Grup olmak için yakın temasta bulunmaya gerek yoktur. Bu işe başlarken beraber olmaları yeterlidir. Özge’yi ankara’ya çağırırlar ve 6 saatte 3 şarkı kaydederek nerdeyse rekor kırarlar hatta stüdyo sahibinin beyninin ambale olmasını sağlarlar.
Sonraları HGZ bir bakar ki 4. sınıf olmuş. Müzik ayağına sallamadığı dersler kurcalanan bir sivilce gibi çoğalarak 18 tane olmuştur ilk dönem. Aklınca hepsini verecektir. Prof. Dr. İlhan Kocaarslan’ın uzun yıllar Japonya’da kalarak öğrenmeye hak kazandığı atasözü “iki davşan yakalamaya çalışan hiçbirini dutamaz’’ lafını doğrularcasına yarıya yakınından kalır. Artık hangi yarısı onu da söylemiyim. Bu arada koskoca profesörün tavşana davşan demesi ayrı bir dardışma konusudur.
HNE de okulda fanta yüzünden birçok sınava giremez ve o seneden kaybı olur ama sonrasında popoyu toparlar. Zaten kafası fazlaca basmaktadır. Okuldan 37 puan gelmişti zamanında. Ekmeği karneyle alıyoduk o zamanlar.
ET mi? Okul nerde sorsanız bilmez bile. Bu kafada giderse seneye atılacak ama o halan sabaha kadar oturup akşama kadar uyumakla tuzlu erikleri pudra şekerli çileklere dönüştürebileceğini zannediyor fakat gerçekler aşık olduğun kızın başkasına ait olduğunu öğrenmek kadar acı olabiliyor.. amaçsız, misafir kör ve eksik..
Yine de yapılan şarkılar ve beraber çalınınca alınan zevk geleceğimize herşeye rağmen umutla bakmamızı sağlıyor. Kaybedeceğiz, biliyoruz ama en azından baktığımızda gördüğümüz sıradanlıktan çok farklı.. Çünkü yoğunluğuna yaşıyoruz...

Not: bu tamamen subjektif yazılmış bir yazıdır. olayları kendime çekerek anlattım. her konuda haklıymışım gibi gösterdim.. saygılarımla..

Yazan: Haşim Gürhan Zihni
23.04.2006