Arama

Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Teğabun Suresi

Güncelleme: 20 Temmuz 2008 Gösterim: 3.937 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Temmuz 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Teğabun Suresi
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sınıfı: Medeni
Sponsorlu Bağlantılar
İsmin Anlamı: Kar-zarar
Sure numarası: 64
Ayet Sayısı: 18
Kelime Sayısı 242
Harf Sayısı: 1066
Teğabun Suresi (Arapça: سورة التغابن) Kur'an-ı Kerim'in 64. suresidir.
Medine'de nazil olmuştur. Sure 18 ayetten oluşur. Sure ismini 9. ayette geçen ve kar-zarar anlamına gelen teğabun kelimesinden alır.
Teğabun Suresi'nde Allah’ın kudretinden, Allah’ı inkar edn daha önceki kavilerin durumundan, Allah’ın her şeyden haberdar olduğundan, Allah’a inanıp iyilik yapanların cennete gideceklerinden, Allah’ı inkar edenlerin cehenneme gideceklerinden, Allah’tan başka ilah olmadığından, insanların affedici olması gereğinden bahsedilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Temmuz 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
64-et-TEĞÂBÜN
besmele
Sponsorlu Bağlantılar
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Teğabun Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Teğabun Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Teğabun Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Teğabun Suresi
Kur'an-ı Kerim Türkçe Meali ve Tefsiri - Teğabun Suresi

Medine'de inmiştir; 18 (on sekiz) âyettir. Adını, dokuzuncu âyette geçen ve aldanma, kâr-zarar manasına gelen "teğâbün" kelimesinden alır.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O her şeye kadirdir.
2. Sizi yaratan O'dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı görendir.
3. Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
4. Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı bilendir.
5. Daha önce inkâr edenlerin haberi size ulaşmadı mı? İşte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap da vardır.
6. (O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş? dediler, inkâr ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde lâyıktır.
7. İnkâr edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır.
8. Onun için Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nûra (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
9. Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedî kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.
10. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedî kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
11. Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.
12. Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
13. Allah; O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
15. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır: Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır.
16. O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
17. Eğer Allah'a (rızası uğruna) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.
18. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.


Benzer Konular

24 Haziran 2015 / Misafir Kur'an-ı Kerim
23 Kasım 2006 / Misafir Kur'an-ı Kerim
2 Ağustos 2006 / Misafir Kur'an-ı Kerim
1 Ocak 2007 / Misafir Kur'an-ı Kerim
15 Eylül 2008 / Misafir Kur'an-ı Kerim