Arama

Obsesyon (Takıntı)

Güncelleme: 29 Mart 2009 Gösterim: 2.022 Cevap: 0
HipHopRocK - avatarı
HipHopRocK
Ziyaretçi
29 Mart 2009       Mesaj #1
HipHopRocK - avatarı
Ziyaretçi
Obsesyon (Takıntı)

Sponsorlu Bağlantılar
Takıntı (Obsesyon), ruhçulukta (spiritüalizm) ve ruhbilimde (psikoloji) farklı olarak tanımlanır ve farklı kavramları ifade etmek üzere kullanılır. Psikiyatri sözlüklerinde kısaca “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” olarak tanımlanır. Ruhçulukta ise, “bir bedensiz ruhun bir bedenliyi (insanı) hükmedecek derecede etkisi altına alması” olarak tanımlanır. Tanımlardan da anlaşılabileceği gibi, birinde obsede edici etken bir fikir olarak kabul edilir, diğerinde ise bu etken bir fikir değil, bu tür fikirleri obsedeye (obsesyon olayına maruz kalana) aşılayan canlı bir varlıktır. Obsesyon (obsession) sözcüğü Latince’de “rahatsız etme” anlamında kullanılan “ obsideratum” ya da “obsidere” sözcüğünden türetilmiştir.

Ruhçulukta obsesyonun oluşmasını hazırlayan ve ilerleten başlıca koşullar

A- Psişik hallerle ilgili olanlar:
1- Hipnoz
2- İbadet veya meditasyon, konsantrasyon, izolman gibi birtakım mistik deneyimler sırasında kişinin kendisini çevreden yalıtması.
3- Üzüntü, sevinç gibi heyecan hallerinde aşırılık ve bu heyecanlara kapılarak kendini kaybetmek
4- Dalgınlık ve aşırı yorgunluk.
5- Hastalık komaları

B- Karakter özellikleriyle ilgili olanlar:
1- Bilgisizlik
a- Obsesyon hakkında bilimsel yazıları okumamaktan kaynaklanan bilgisizlik.
b- Ruhsal irtibat seansında bedensiz varlıkça verilen bilgilerin kontrolüne ve eleştirilmesine olanak veren bilgilerden yoksun olma.
c- Obsedör tarafından kullanılabilecek manevi (din,tasavvuf vs.) konulardaki bilgisizlik
2- Kişinin akıl ve muhakeme yeteneklerini gerektiği gibi kullanamaması
3- Temiz, saf kimselerin obsedör tarafından kullanılabilecek din, kutsallık duyguları, mistik eğilimleri ve karşısındakini yüceltme eğilimi.
4- İnangaçlık. Muhakeme etmeden akla her gelene veya her söylenilene inanmak.
5- Bağnaz (dogmatik) ve sabit fikirli olmak.
6- Cesaretsizlik. Obsedöre karşı gelecek cesareti gösterememe, her şeyine boyun eğme.

C- Ruhsal irtibat seansıyla ilgili olanlar:
1- Medyumun bilgi, görgü ve deneyim eksikliği.
2- Operatörün bilgi, görgü ve deneyim eksikliği.

Kimilerine göre, obsesyon olayının oluşması için bir bedensiz varlığın olması şart değildir. Yani insanlar arasında da oluşabilir. Obsedör varlıklar bedenlendiklerinde de saf, temiz insanları kandırarak çevrelerine bir sürü mürit toplarlar. Bu duruma örnek gösterilebilecek sayısız tarikat ve benzeri oluşumlar mevcuttur.

Çocuk ve Ergenlerde Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif-Kompulsif Bozukluğun (OKB) çocuk ve ergenlerde sıklığı %0.3 –0.9 olarak bildirilmekle birlikta daha sık olabileceği düşünülmektedir.. En sık ortaya çıktığı yaş 7, ortalama başlangıç yaşı 10’dur. Ancak literatürde ve klinik pratikte çok daha küçük yaşlarda başlayan (2 yaşa kadar) olgulara rastlanmaktadır. Ortaya çıkışıyla ilgili birçok psikolojik kuram ortaya atılmışsa da artık OKB’nin biyolojik temelleri olan nöropsikiyatrik bir hastalık olduğu kabul edilmektedir. Hastalık tipik olarak obsesyon ve kompulsiyolarla kendini gösterir.
Halk arasında ‘takıntı’ veya ‘vesvese’ olarak adlandırılan durumun tıbbi terim olarak karşılığı ‘obsesyon’ dur. Obsesyon, istenmeden gelen, uygunuz olarak yaşanan ve belirgin sıkıntıya neden olan, yineleyici düşünce, dürtü veya düşlemlerdir. Kişi bu düşünce, dürtü veya düşlemlere önem vermemeye, bunları baskılamaya veya başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kişi bu düşünce, dürtü ve düşlemlerin kendi beyninin bir ürünü olduğunun farkındadır. Ancak çocuklar bunu tam olarak ifade edemeyebilirler. Kişinin obsesyonlara tepki olarak yaptığı tekrarlayıcı davranış veya zihinsel eylemlere de tıp dilinde ‘kompulsiyon’ adı verilmektedir.
Örnek olarak bir kişinin ellerinin temiz olduğu bilmesine rağmen pis olduğunu düşünmesi ‘obsesyon’, bu düşünceden kurtulmak için gereksiz yere ellerini yıkaması ise ‘kompulsiyon’ dur. Obsesyonlar ve kompulsiyonlar az oranda herkeste görülebilir, ancak bunlar kişinin yaşam kalitesini ve işlevselliğini bozuyor ve ciddi zaman kayıplarına neden oluyorsa hastalık kabul edilir ve tedavisi gerekir.
Yapılan çalışmalarda çocuklarda en çok görülen obsesyonların;
  • Kirlilik ,
  • Hastalık bulaşacağı düşüncesi,
  • Kötü bir şey olacak düşüncesi,
  • Birinin öleceği veya hastalanacağı korkusu,
  • Simetri,
  • Cinsel içerikli düşünceler,
  • Yasak veya şiddet içeren düşünceler,
  • Anlatma, sorma onaylatma ihtiyacı olduğu göze çarpmaktadır.
Sık rastlanılan kompulsiyonlar ise;
  • Yıkama,
  • Kontrol etme,
  • Düzenleme,
  • Sıralama,
  • Sayma,
  • Dokunma,
  • Tekrarlama,
  • Biriktirme,
  • Tekrar tekrar düşünme olarak sıralanmaktadır.
Yapılan nörokimyasal çalışmalar, beyin görüntüleme çalışmaları ve nöropsikolojik değerlendirmeler hastalığa beynin bazal ganglionlar ve frontal bölgelerindeki birtakım işlev bozukluklarının sebep olduğu, serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin düzeylerinin de hastalığın ortaya çıkışıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Hastalığın genetik olarak geçişiyle ilgili de güçlü kanıtlar vardır. Yine çalışmalar göstermiştir ki bazı OKB vakaları Tik bozukluğu ve Tourette sendromu ile birliktelik gösterebilmektedir ve bu da bu vakaların benzer genetik orjinden kaynaklanabileceklerini düşündürmektedir.
OKB’nin çocuklarda sanılandan çok daha fazla görüldüğü ancak , çocukların sıklıkla ayıplanacakları ve yanlış anlaşılacakları gibi düşünceler nedeniyle sıkıntılarını gizleme eğiliminde oldukları bilinmektedir. Anne- baba veya öğretmenler çocuklara yaklaşımlarında güven verici davranır, çocukların yanlarında rahat ve açık davranmasını sağlayabilirlerse , çocuklar da sıkıntılarını söyleme konusunda daha rahat davranacaktır. Peki çocuklar takıntılarını nasıl dile getirirler? Sıklıkla konudan bahsederken sıkıntılı oldukları göze çarpar. Kendileri aslında bu şekilde düşünmek veya davranmak istemedikleri halde içlerinden bir sesin (bazen kendi düşüncesi olduğunu söylerler, bazılarıysa başka birisinin sesi olarak tanımlayabilir) belli davranış ve düşüncelere yol açtığını dile getirirler. Örn:içinden herhangi bir şeye küfür etmek gelmesi, rahatsız edici cinsel içerikli görüntülerin göz önüne gelmesi, bir şeyi iki kez yapmazsa kötü bir şey olacağı veya kapıyı kilitlemiş olmasına rağmen sanki kilitlemediğini düşünmesi ve tekrar tekrar kontrol etmek zorunda kalması gibi. Bazen düşünceler eşlik etmeden sadece tekrar eden davranışlar (kompulsiyonlar) ortaya çıkabilir ve bunlar dışardan rahatlıkla gözlemlenebilir.

Psikoloji'de Takıntı

Takıntı (obsesyon) ya da saplantı psikiyatri sözlüklerinde “yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız, mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler” ya da “bilince takılarak korku ve bunalım yaratan, kişinin istemli çabalarına karşın kurtulamadığı ısrarla tekrar eden düşünce, hayal ya da tepiler olarak” tanımlanır. Mikrop kapma düşüncesi, aykırı cinsel düşünceler ve küfürlü dinsel düşünceler takıntılara örnek olarak gösterilebilir.
Bu düşünceleri etkisizleştirmek için yapılan hareketlere ise kompülsiyon adı verilir. Mikrop kapma takıntısını gidermek üzere aşırı temizlik, küfürlü dinsel düşüncelere karşı dualar etme, birtakım kelimeleri sessizce tekrar edip durma veya içinden sayı sayma kompülsiyonlara örnek olarak gösterilebilir. Takıntılar kişinin anksiyetesini (kaygı) arttırırlar; kişi de anksiyetesinden kurtulmak için kompülsiyonlara yönelir.




Benzer Konular

18 Şubat 2018 / Gabriella X-Sözlük
7 Ekim 2010 / Misafir Soru-Cevap